Bitmeyen Bir Öyküyü Anlatma Çabası

Bitmeyen Bir Öyküyü Anlatma Çabası

Category : Kişisel Bloglar

Bitmeyen Bir Öyküyü Anlatma Çabası ya da Yetkin Bir İnsan Olmaya Dair Bir Değini

Geçtiğimiz günlerde bazı olumsuzluklar sonucu üzgün bir halde olan bir arkadaşımla sohbet ederken bir elma öyküsü anlattım ona, bu yazı da o anda anlatılandan esinlenerek ortaya çıktı.

İnsan mükemmelleşmek ister. Ya da bazı insanlar bunu ister. Ama bu yolda pek çok zorluk vardır. Elma önce çiçek verir. Sonra meyveye durur. Ham elmanın tadı yoktur, ağızda burukluk bırakır. Ama kimileri sever ve daha olgunlaşmasını beklemeden yerler. Elma bir müddet sonra yeşerir en sonunda olgunlaşır. Ama olgunluk hali de farklı farklıdır, kimi kıpkırmızı, kimi yeşim ve ekşimtırak, kiminin için serttir kiminki yumuşak… Ama hepsi sonuçta elmanın farklı türleri olmakla birlikte elmadır. Biz de elmaya benzeriz. Derdimiz olgunlaşmak. Bilemeyiz bizim tohumumuz nasıldır ve sonuçta bizden nasıl bir şey ortaya çıkacaktır. Rüzgara, güneşe, suya, yağmura zorluk dememek lazımdır; çünkü elmanın olgunlaşabilmesi için tüm bunlara ihtiyaç duyulur. Yağmur yağmasa, güneş o dalları sıcaklığıyla okşamasa elma olabilir mi? Hayatımızdaki zorluklarda yağmur ve güneş gibidir. Yaşarken bizi zora sokabilir, ama her zorluktan kendi hissemize bir pay çıkartabiliyorsak ve onlardan alabiliyorsak olgunlaşabiliriz demektir.

Böyle bitirmiştim anlatımımı. Sonra düşündüm ki eksik söylemiştim. Çünkü elmanın hikayesi olgunlaşmasıyla bitmiyordu. Dahası vardı.
Dalından koparılan elmanın yolculuğu bitmemiştir. Bitti sanılır, ağaçla alakası bittiğinde, halbuki onun yolu daha uzundur. Belki bir öğleden sonra küçük bir çocuğun ellerinde, belki bir akşam yemeğinden sonra meyve tabağında… Ama yolculuk bitmemiştir. Demek ki elmanın olgunlaşmasının da bir sonucu, bu sonucunda bir getirisi vardır. Olgunlaşan kişinin etrafına vazifeleri olduğu gibi.

İşte bitti dedim. Bir iki gün sonra aklıma aslında elmanın yolculuğunun o anda da bitmediğini sadece yeni bir forma büründüğü düşüncesi geldi. Onun çekirdeğinden yeni bir ağaç oluşabilirdi. Ve belki de elmanın olgunlaşması bir meyve olarak olgunlaşmanın da ötesinde bir şeydi. Çekirdek toprakla buluşursa ve onun için her şey yolunda giderse o elma verimli, meyve veren kendisinden elmalar var eden bir ağaca dönüşebilirdi. Ve bu dönüşüm, kendinden sonra da sürer. Bir gün o ağaçtaki can bir tohuma dönüşür ve aslında ondan gayrı bir şey olmayan başka bir elma onun yaşadıklarını tekrar yaşar ve yine bir ağaç olur. Her bahar açar, her yıl meyve verir ve bu döngü böylece devam eder.

İnsan da öyle değil mi? Çocukluğumuzla başlar her şey. Sonra büyürüz, hamlığımız geçerken aslında yaşamın olumsuzlukları ve zorlukları bizi pişirir. Sonra olgunlaşırız. Ama hepimiz birbirinden farklıdır. Her birimizin huyu, suyu, kişiliği, karakteri, tipi, rengi birbirinden farklıdır, yine de bir gizli adımız vardır: İnsan.

Bu görüntüdeki olgunlaşmadır. Hâlbuki bir insanın olgunlaşabilmesi için gereken en önemli şey, tıpkı elmanın dalından koparılması gibi onun ölmesidir. Hem de ölmeden önce ölmesi. Ancak bu ölüm yeterli midir? Elmanın dalından kopması nasıl yeni bir yol ise, kişinin ölesi de öyledir. Ama bu ölümün aynı zamanda bir doğumla tamamlanması gerekir. Böyle bir halde kişinin önünde yeni bir yol açılır, uçsuz bucaksız, sonsuz, sonrasız bir yol. Bir tohumun ağaç olması gibi, o da yetkin bir insan olma çabasına girer.   Ancak bu yolun açılmış olması onun bir sonu, durağı olduğu anlamına gelmez. Her tohum sonuçta meyve veren bir ağaca dönüşmez.

Ve tüm bu zorluklara direnip, onlardan kendi hissesine paylar çıkarabilen kişi, tıpkı elmanın meyve veren ağaca dönüşmesi gibi sonuçta ilk koptuğu yere döner, Ona dönüşür, O olur.

Nasıl her elma sonuçta bir ağaç olamıyorsa her insan da mükemmelleşebilmek için ihtiyaç duyulan ‘cevher’inin farkında olmadığından ötürü yola uygun olmaz. İnisiyatik okulların seçiçiliğinin sebebi de bu olsa gerektir. Ve inisiyasyon sonucu yeni bir hayata doğan, kendi eserini kendisi yapmak zorunda olan kişidir. Tohumun ağaca dönüşmesinde olduğu gibi elbette ona yardım edenler, el uzatanlar olacaktır, ancak her şey kişide başladığı gibi yine kişi de sonuçlanacaktır.

Yol bitmez. Yolculuğun sonu gelmez. Tıpkı ağaçtan yeni ağaçların varlık bulması ve onlarda o ruhun yaşaması gibi. Ve yine de her şeyin bir başlangıç ve bitiş noktası vardır. Ona verilecek bir isim varsa TOHUM’dan başkası olmasa gerektir.

Ne mutlu tohumu bitek topraklara düşenlere. Ne mutlu her bahar yeniden açanlara. Ne mutlu ölmeden evvel ölmeyi bilmiş olan canlara.

 


3 Comments

Prometheus

21/03/2011 at 12:19 am

Sayın SkullG, hikayeniz çok güzel. Güzelde geliştirmişsiniz. Sizden rica etsem biraz daha geliştirirmisiniz?
Mesela elmenın merkezindeki tohumların anlamı, tohumların sert kabuğu ve o sertliğin kırılması ve hatta içindeki boşluğun anlamı, vb. gibi.
İnanıyorum çok güzel bir hikaye çıkar ve sizde bunu ustalıkla becerebilirsiniz.

Saygılarımla…

ceycet

29/03/2011 at 3:44 am

Ne mutlu hergün yeniden doğmayı dileyerek başarabilen elmaya…

Serkan EGESOY

21/01/2013 at 4:26 pm

Güzel noktalara parmak basmışsınız. Daha iyi bir Serkan olabilmem için önce eski Serkan’ı öldürmem yani eskiden bana yük olan alışkanlıklarımdan, kötü duygularım ve geçmiş durumumun sağladığı konfordan sıyrılmam gerekir. Mesela eskiden erken yatmayı beceremezken şimdi bunu yapabiliyorum. Geç vakitte seyrettiğm programların bana çok şey getirmediğini gördüm eski halimi kınadım ve yeni bir davranış kalıbına adım attım. Hepinize de tavsiye ediyorum.

Log out of this account

Leave a Reply

Time limit is exhausted. Please reload the CAPTCHA.

Haberdar ol

Yeni yazilardan haberdar olmak icin email adresinizi girin

YAZI ARŞİVİ

Son Yorumlar