Biraz da Sanat: Kuşlar Gibi Özgür Olmak

Biraz da Sanat: Kuşlar Gibi Özgür Olmak

———-

Pedagoglar gösteriyor ki yaklaşık  iki yaşımız itibariyle özgürlüğümüze düşkün olmaya başlıyoruz. Hatta üç yaşındayken bu düşkünlük on sekiz yaşla kıyaslandığında çok daha baskın geliyormuş.

On sekiz yaşında insanın üç yaşına göre edindiğini bilgi elbette çok daha fazla. Bu sebeple üç yaşın özgürlükçü davranışlarının ağır basması bana normal geliyor.

Çünkü tam da o yaşlarda bir kızım var. Bir de on sekiz yaşı geçirmiş olan bir bünyem…

On sekizimde ne kadar haklarım ve özgürlüğüm konusunda titiz davrandıysam da bakıyorum ki kızım benim on sekiz yaşımdan çok daha cesur ve çok daha dikkatli…

“Ben” diyor, gerisi onu hiç ilgilendirmiyor.

Bu durum bana bir kimliği anımsatıyor. Bu denli kendine güven, bu denli kendine göre düşünme biçimi; “ben-ci-llik” diye adlandırılsa da aslında kendini başkalarına beğendirme kaygısının olmayışı olarak baktığımızda farklı bir tablo çıkıyor karşımıza.

Bencil insan ile kendine güvenen insan arasındaki ince çizgi, yine şu meşhur VELİ – DELİ örneğini anımsatıyor.

Aradaki fark nedir?

Bencil insan, çıkarlarını gözetirken başkalarına verdiği zararı düşünmez. Bu zararı görse de görmezlikten gelir.

Kendine güvenen insan ise özgürlük düşkünü biridir ve kendine zarar verilmesini istemediği gibi başkalarına da zarar vermemeye dikkat eder.

İnce çizgi bu.

Bencil insanların sonu diktatörlükte biter ki halk arasındaki kendi çapında diktatörler “zalim” diye tanımlanmıştır. Kendine güvenen insanlar için ne yazık ki halkımız özel bir sıfatlama bulmamış…

Cesur, delikanlı, mert gibi kelimeler aslında kendine güvenen kişinin niteliklerini tam olarak karşılamaz.

Kendine güvenen insanın cesur olduğu yerler vardır ancak çoğunlukla sabırlıdır.

Delikanlı olduğu yerler vardır ancak çoğunlukla sakindir.

Mert olduğu yerler hep vardır ancak çoğunlukla açıksözlüdür. Yani dürüsttür. İnsanlar arasında fitne çıkaran boş laf konuşan bir kişi değildir.

Bencil kişi ise çıkarları uğruna insanları birbirine düşürmeyi pek sever. İki kişinin iyi geçiniyor olması bencil kişiye batar. İster ki herkes birbirini yesin ve o istediği gibi sırıtsın alttan alttan. İstediği gibi atını sürsün ovalara, yaylalara…

Ancak bu mutluluk, bencil insan için helal midir?

Değildir.

Çünkü onun o gülüşünde yüzlerce, binlerce insanın gözyaşı kan gibi akmıştır onun ekmeğine…

Bencil insanların çocukları da bu haram lokmadan payını alır ne yazık ki…

Ve işte soy dedikleri bu yüzden önemlidir.

Haram lokma, bir insanı değil bir soyu sopu bile lanetlemeye yeterlidir.

Bir ulusu, bir dünyayı… Mahvetmeye başlı başına yeterlidir.

Özgürlük bağımlısı insanların bencil kişiler tarafından sevilmiyor olması da helal – haram arasındaki ezeli kavgayla doğrudan ilintilidir.

Elbette ki bu söylediklerime bağlı olarak teröristlerin bir özgürlük savaşçısı olmadığı anlaşılmıştır.

Yandaşları da…

Arkalarındaki de…

Önündeki de…

Yedikleri haram lokmanın hesabını hayata ödeyeceklerdir.

Çünkü hayat, sanat anlayışı gelişmiş bir mekanizmadır.

Ve sanat, denge üzerine kurulu ince bir yaşam biçimidir.

Görüşmek dileğiyle


Haberdar ol

Yeni yazilardan haberdar olmak icin email adresinizi girin

YAZI ARŞİVİ

Son Yorumlar