Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Tapınakçıların Hazinesi - Gizli Emanet  (Okunma sayısı 5523 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 07, 2010, 02:22:33 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Öncesi “Çapkın François” başlıklı bölümde…



Jacques de Molay, saatlerden beri François de Beaujeu ile çalışma odasına kapanmış, görüşüyordu. Her ne olursa olsun, her kim gelirse gelsin, içeriye alınmamasını tembih etmişti.

Ona çok önemli ve çok değerli bir şeyler emanet edeceğini, bunları alıp götürmesi ve sadece kendisinin bileceği bir yere saklaması gerektiğini söylemişti. Emanet ambalajlanmış olacak, François içinde ne olduğunu bilmeyecek, öylece saklayacaktı. Jacques de Molay’ın başına bir şey gelecek olursa, o zaman emaneti sakladığı yerden çıkarıp ambalajı açacaktı. İçindekileri gördüğünde de, ne yapması gerektiğini anlayacaktı.

* * * * *

François çok zeki bir adamdı. Madem bu görev çok önemliydi; bunu üstlenen kişi, ardında gizlenenin ne olduğunu bilmeliydi. Bu onun hakkıydı. «Niçin ben?» diye diretti. «Sana verdiğim söz bunun gerekçesi olamaz. Dilinin altında olanı çıkar. Öyle ki, ben de bu görevin önemini kavramış olayım. Söz vermiştim. Tamam. Sözümden dönecek de değilim. Ancak bu görevi niçin bana verdiğini öğrenmeliyim. Sakın aklına ilk gelen kişi olduğumu söyleme. Onu yutmam.»

Jacques zor durumda kalmıştı. «Bunu sana anlatabilmek o kadar zor ki.» dedi.

«Bir dene istersen.»

«Benden bunu istemesen daha iyi edersin.»

«Hoppala!... İşte nedeni sorulacak bir söz daha.»

«Hem bir değil, iki nedeni var.»

«Ohooo!... Birincisinden başla.»

«Sana bunu açıklarsam, yüzün kızarabilir ama.»

«Sana göre ahlaksızca davranışlarımı ortaya döküp yüzüme vuracaksın anlaşılan.»

«Hayır!. Tam tersi.»

«Bana ahlaklı olduğumu söylersen yüzüm mü kızarır?»

«Ben öyle düşünüyorum.» dedi Jacques. «Fakat niçin öyle düşündüğümü de bilemem. Bizim bir Tapınak Şövalyesi olarak aldığımız eğitim, töremiz öyle düşünmeme yol açmakta olabilir. Birisi beni bana karşı överse, iki seçenek var demektir. Ya art niyetlidir ve beni kullanmaya çalışacaktır ya da iyi niyetlidir ama beni mahcup ettiğinin farkında değildir. Eğer ikincisi ise, yüzümün kızaracağından korkarım.»

François, «Şunu mu demek istiyorsun?» dedi. «Sen beni iyi ve onurlu bir kişi olarak tanıyor, benden sana ve tarikatına hiçbir kötülük gelmeyeceğini öngörüyor, üstleneceğim göreve bağlı kalacağıma, emanete hıyanet etmeyeceğime güveniyorsun.»

«Evet!... Bunlar doğru ve dahası da var.»

«Üstelik, bir zamanlar “hayırsız” olarak nitelediğin birisi için düşünüyorsun tüm bunları.»

«Evet!... Kimileri sana bin bir sıfat takabilir; “uçarının teki” olduğunu söyleyebilir ama ben senin nasıl zor bulunur, üstün düzeyde, kesinlikle güvenilir, temiz yürekli, mert, şahane bir insan olduğunu biliyorum.»

François yüzünün kızardığının farkına bile varmadı ama bir hıçkırık, kocaman bir yumru takılmış gibi oldu boğazına. Daha önce hiç kimseden böyle büyük bir övgü almamıştı. Duygulandı. Ağlayacak gibi oldu. Bir konta yakışmazdı ağlamak. Elinden geldiğince kendini tutmaya çalıştı.

Jacques durumun farkındaydı. «Haklıydım, değil mi?» dedi. «Bana bunu söyletmemeliydin. Bak, ne hale geldin.»

«Zararı yok.» diye yanıtladı François. «İyi de oldu. Öyle iyi oldu ki, sadece hakkımdaki düşüncelerini değil, daha birçok şeyi anlamış oldum. Bu, bana vereceğin göreve daha çok sarılmamı sağlayacaktır. Güç kazandım.»

«Böylece, bu görevi almayı kabul ettiğini anlıyorum.» dedi Jacques, «Şu halde artık bir sonraki aşamaya geçebiliriz.»

«Başka bir aşama daha mı var?»

«Evet!... Sen görevi almayı kabul etmiş olabilirsin. Zaten bunu, ne olacağını bile bilmeden yıllar önce kabul etmiştin ama görevin sana verilebilmesi için bir diğer koşul var. İkinci aşama dediğim odur.»

«Peki! Ona sonra geliriz.  Önce ikinci neden.»

Jacques, «Bunu, gerekecek olursa, o paketi açtığın zaman göreceksin.» dedi. Başka bir şey söylemedi.

«Bir ip ucu vermek bile gerekmiyor yani!»

«Yooo!... O kadar da değil. Fakat uzun bir konu. Neresini nasıl anlatsam acaba?»

«Nasıl istersen anlat. Ben dinlerim.»

«Bundan çok yıllar önce tarikatımızın kendi içinde bir sorun yaşandı. Müslümanlar Kudüs’ü yeniden ele geçirdikten hemen sonra. Tam yılını istersen, 1188. Senin de bir aile bağlantın olan Jean de Gisors, o sıradaki büyük üstadımız Gérard de Ridefort’u görevden uzaklaştırmak için bir girişimde bulunmuştu. Haksız sayılmayabilir ama böyle bir iş yapmak ona düşmezdi. Çünkü büyük üstat belli bir kurul tarafından seçilerek belirlenir ve bir kez seçildikten sonra yaşam boyu görevde kalır, bilirsin. Papa bile karışamaz. Jean de Gisors bu girişiminde yalnız değildi. Ona destek verenler de vardı. Bir kriz doğdu. Tarikat sarsıntı geçirdi. Jean de Gisors ve onunla birlik olanlar, büyük üstadı düşüremeyince bir alay entrika çevirdi. Gérard de Ridefort ertesi yıl öldü ama yetkili kurul dağılmıştı. Örgütümüz iki yıl büyük üstatsız kaldı. Bir başka elin işe karışıp, seçici kurulu yeni baştan oluşturması gerekti.»

Jacques sözüne ara verip, bir nefes aldı. Testiden maşrapaya su doldurup içti. François, kulak kesilmiş, hiç sesini çıkarmadan devam etmesini bekliyordu.

«Amcan Akkâ Kalesi’nde şehit düştüğü zaman da benzer bir olay daha yaşadık. Gerçi bir büyük üstadımız vardı ama hem görevi gönülsüz olarak üstlenmiş hem de yaşlı ve hasta olduğu için işlerimiz ortada kalmıştı. Ben seçildiğim sırada önümüzdeki günlerde ortalık karmakarışık olmuştu. Toparlayana kadar akla karayı seçtim.

Şimdi ise, az önce anlattığım kritik ortamdayız. Gelecek günlerin bize ne getireceğini bilmiyoruz. Geleceğimizi sağlama bağlamak için aldığımız önlemler var ama bunlar yetmeyebilir. Tarikatımız yine sıkıntıya düşebilir. Başsız kalabilir. O zaman, arta kalanlarımızı gerektiğince yönlendirecek biri çıkmazsa, herkes kendi kafasının doğrultusuna gitmeye kalkışabilir. Anarşi çıkar. Bu nedenle, tarikatın dışında birini görevlendirmenin yararlı olabileceğini düşündüm. O kişinin de güvenebileceğimiz biri olması gerekirdi.»

Jacques, bu noktada durdu. François «Fakat bu çok önemli bir görev, üstelik çok ağır bir sorumluluk değil mi?» diye sordu.

Jacques, «Evet, öyle!» dedi. «Fakat bunu sen istedin.»

«Ne münasebet!... Bu senin işin. Ben istemedim.»

«Soran sen değil miydin?... Bunları önceden öğrenmek için diretmeseydin, görevi yerine getirmek gerektiği zaman ihtiyaç duyduğun bilgi ile birlikte bunu da öğrenmiş olacaktın. Zaten belki tüm bunlar boşuna olacak ve senin de hiçbir şey yapman gerekmeyecek. Dua edelim öyle olsun. İşler yolunda giderse, emaneti geri getirirsin ya da bakarsın ben gelip alırım. Bütün bunlar sadece en kötü olasılığı da düşünerek bir önlem almaktan ibaret; başka bir şey değil. Şimdiden herhangi bir sorumluluk yüklenmiş olmuyorsun. Gün ola, harman ola.»

«Peki, emaneti açtığım zaman ne yapacağım?»

«Dedim ya!... Sana bunları anlatmak bile gerekmezdi. Tek bilmen gereken, benim başıma bir şey gelecek olursa, emaneti açacağındır. Ne yapacağını o zaman anlayacaksın.»

François, «Peki.» dedi. «Buna göre, şimdi şu az önce sözünü etmiş olduğun ikinci aşamaya geçelim istersen.»

Jacques de Molay’ın “bir sonraki aşama” dediği, tarikatın olmazsa olmaz sayılan kuralları ile ilgiliydi.

Bir Tapınak Şövalyesi, hatta büyük üstat bile tarikata ait olan bilgi ve nesneleri dışarıdan birine veremezdi. Yemini vardı. Bunun için, François de Beaujeu da yöntemine uygun olarak yemin etmeli, şövalye niteliğini almalıydı. Jacques, işte bunu ona nasıl söyleyeceğini, onu nasıl ikna edeceğini bilemiyordu. Vermiş olduğu söze güvenerek bir kez denemeye karar vermişti. Görevi kabul edeceğinden emindi; nitekim, bu noktaya kadar yaptıkları görüşme de bunu gösteriyordu ama François resmen şövalye niteliğini de almaya yanaşmayabilirdi. Gerçi Jacques kendince buna bir çıkar yol bulmuştu ama bakalım François razı olacak mıydı?

Nasıl olsa söyleyecekti. Bu işlerin yapılabilmesi için bir törene katılması gerektiğini, Tapınak Şövalyelerine özgü yemini etmesi gerekeceğini açıkladı. Buna tepki göstereceğini, «Olmaz! Yapmayacağımı biliyorsun. Benden bunu isteyemezsin.» gibi bir şey demesini bekliyordu.

Hayret!... François hiç sesini çıkarmadı.

Jacques şaşırdı. Ona bunun bir formalite gereği olduğunu, yaşamında herhangi bir değişiklik olmayacağını söyledi.

François, «Boşuna dil dökme.» dedi. «Daha önce bu konuda ne konuşmuş olduğumuzu ikimiz de anımsıyoruz. Ben konuyu anladım. Sen de benim yemin etsem de etmesem de neyi yapıp neyi yapamayacağımı çok iyi biliyorsun.»

«Merak etme. Senin için yemin kapsamını değiştirip bu özel duruma göre bir ayarlama yapacağız.»

«Gerek yok. Ötesi, yeminime bağlı kalmadığım için benden şövalye niteliğini geri alırsınız, olur biter.»

Bu kez Jacques karşı çıktı. «Olmaz! Oyun oynamıyoruz.» dedi. «Hiç kimse, senden gönülden isteyerek yapmayacağın ve yapmayacağını da önceden bildiğin bir şey için yemin etmeni isteyemez. Öylesi hiç işine gelmez, değil mi?»

«Doğru... İşime gelmez ama şu anlattıklarından sonra ben ona da razıyım.»

«Bu sana onur kazandırabilir ama beni rahatsız eder. Buna izin veremem. Yemin metni uygun bir şekilde değiştirilecek ve senin için özel olarak ayarlanacaktır.»

François, «Büyük üstat nasıl isterse öyle olur.» dedi.

* * * * * *




Sonrası “Hazine Gitti Gider” başlıklı bölümde.



« Son Düzenleme: Aralık 09, 2010, 02:53:24 ös Gönderen: dogudan »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 07, 2010, 05:47:19 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 159
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Adam,

Forumun yeni bir üyesi olarak yazılarınızı büyük bir keyifle okuduğumu ve heyecanla da diğer bölümleri beklediğimi belirtmek isterim. Sanıyorum bu yazıları bir yerden kopyalamıyor ve emek vererek buraya geçiriyorsunuz. (tersi olsa bile takdir edilesi bir durum)

Emekleriniz ve bilgi paylaşımınız için teşekkür ederim.

veritas lux mea.


Ocak 07, 2010, 09:12:37 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Sayın ADAM

Yukarıdaki  öykü çok güzel bir tiyatro oyunu veya sinema filmi olurdu bence ; hemen gözümün önünde karakterler canlanmış gibi oldu ; işte böyle güzel anlatmışınız...Teşekkür  ederiz...


Saygılarımla


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
4190 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 04, 2011, 03:26:57 ös
Gönderen: Mustafa Kemal
2 Yanıt
4578 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 04, 2011, 04:07:02 ös
Gönderen: Mustafa Kemal
1 Yanıt
3525 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 07, 2010, 04:07:48 öö
Gönderen: Waldow
2 Yanıt
4314 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 04, 2011, 03:47:54 ös
Gönderen: Mustafa Kemal
2 Yanıt
4897 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 03, 2011, 03:22:37 ös
Gönderen: Mustafa Kemal
2 Yanıt
5559 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 04, 2011, 05:35:22 ös
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
4977 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2010, 10:14:29 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3422 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2010, 08:33:52 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3426 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 15, 2010, 02:13:53 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3795 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 16, 2010, 09:44:04 öö
Gönderen: ADAM