Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Masonluğun Türkiye’deki Tarihçesi – 2 (Uyku Dönemi – 2)  (Okunma sayısı 4592 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 21, 2010, 05:19:39 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



Osmanlı Devleti’nde 18. yüzyılın ortalarından beri Masonluğa karşıt akımlar vardı. 19. yüzyılın ikinci yarısında ise Türk masonlar açısından buna gerek bile kalmamış gibiydi. 2. Abdülhamit’in tutumu ve kurduğu baskı rejimi yeterliydi. Ancak 1908 yılında tahttan indirilip de 2. Meşrutiyet ilan edilince, antimasonik cephede bir boşluk oluştu. Bu boşluk, masonlara gelişmeleri bakımından yarar sağladı.

Kimileri, padişahı devirenleri “vatan haini masonlar” olarak anıyordu. Onlara göre, 2. Meşrutiyetin ilan edilmesi, hiç de halkın ve devletin yararına değildi; bu iş, masonların hain emellerine ulaşabilmeleri için bir tezgâhtı.

Dolayısıyla, 1909 yılında ilk ulusal büyük locasının kuruluşuyla birlikte antimasonik girişimler de coştu. 1923 yılında cumhuriyet kurulunca, bu kez Masonluğa karşıt olanlar, Türkiye’nin çağdaşlaştırılıp uygarlaşması doğrultusunda gerçekleştirilmesine başlanan devrimlere de karşı çıkmaya başladı. Ancak o sıralarda daha hâlâ padişahlık döneminden kendilerini kurtaramamış oldukları, cumhuriyetin ne demeye geldiğini pek iyi kavrayamadıkları ve içlerine de sindiremedikleri için bir süre duraksadılar. Neye ve nasıl karşı çıkacaklarını belirlemek üzere beklediler. Kimilerine göre padişahın tümüyle alaşağı edilip yerine bir millet meclisinin egemenliğinin getirilişi de zaten masonların marifetiydi.

Hani hep sorulup durur ya “Atatürk mason muydu, değil miydi?” diye… Bu açıdan bakılacak olursa elbette masondu; hem de masonun dik âlâsı.

Cumhuriyet, aydınların Osmanlı Devleti döneminde özlemini çektiği ilerici bir devlet anlayışı, çağdaş yaşam düzenine bir geçiş atılımı getirmişti. Masonluk, Türkiye’de de artık rahat bir çalışma ortamı bulmuştu. Cumhuriyete karşı olanlar Masonluğu da karşıydı; Masonluğa karşı olanlar cumhuriyete de karşıydı. Ancak henüz, alışagelmiş oldukları korkuyla seslerini çıkaramıyorlardı.

İşte bu yeni ortam, antimasonik cephede de sinsice yeni girişimler doğurdu. Hani hep Masonluğun gizli olduğu söylenip durur ya… O sıralarda asıl bu antimasonik girişimler gizliden gizliye yürütülüyordu. Ancak bunlar, Türkiye Cumhuriyeti onuncu yılına yaklaşırken artık cumhuriyetin erdemlerinin ve avantajlarının kavranışı ile birlikte açığa çıkmaya başladı ve giderek hız da kazandı. Masonluğun ne olduğunu bilmeyen ya da bilse de anlamayan, okumuş olsa da aydınlanamamış kimseler, hele bir de kapılmış oldukları bir doktrin ya da fanatik bir ülkü varsa, kendilerini Masonluk ile da savaşmak gerektiğine inandırmaktaydı. Çünkü o sıralarda uluslar arası ortamda giderek gelişen ve yandaş toplayan Komünizm ve Faşizm gibi ülküler ile bir de bunlara eklenen Şövenizm, Masonluğu hep kendilerine karşıt görüyordu.  

Yanlış mı?.. Hayır, doğru. Masonluk o tür ülkülere ve akımlara karşıdır.

Ancak şimdi bir değişiklik söz konusu: Türkiye’de bu dönemdeki antimasonik eğilimlerin niteliği Cumhuriyet öncesindekilerden farklı. Şimdi padişahtan, teokratik rejimden yana bir tutum giderek zayıflıyor; onun yerini bir başka niyet, bir başka ülkü alıyor. Ancak bu da açıkça ortaya konmuyor, konamıyor çünkü Türkiye Cumhuriyeti özgürlükçü ve lâik bir hukuk devleti olduğunu ortaya koymuş. Dolayısıyla, öncelikle Millet Meclisi üzerinde etkili kişi ve gruplar kullanılıyor. Bu bağlamda basından da çaktırmadan yararlanılıyor. Tirajlarını düşünen birkaç gazete ve dergi, her söylentiyi abartarak haber haline getiriyor. Masonluğun amaçları, ilkeleri ve çalışma yöntemi üzerine olmadık, çoğu uydurma görüşler ileri sürülüyor. Bunların arasında çelişkiler de var ama kimse onların pek farkına varmıyor.

Sesler giderek yükseliyor. Padişahlık özellikle de Abdülhamit döneminin hayranları artık saklanmıyor. Açıkça şeriatın geri getirilmesini isteyenleri bile var. Diğer yanda Turancılık peşinde koşanlar görülüyor. Hepsi de Masonluğa karşı. Hani tüm bunlar birleşebilse, bir de onlara Komünizm ve Faşizm yanlıları katılsa, mason localarını tek bir gün içinde tepeleyebilirler.

Öte yandan, o tarihlerde genellikle Masonluk değil de “Farmasonluk” olarak anılan bu topluluk ve örgütün “gâvur icadı”, “milliyetçiliğe aykırı bir beynelmilelcilik”, “dinsizlik ve kitapsızlık” olduğuna ilişkin söylemler artık iyice yaygınlaşmış durumda. Masonluğun Türklük ve Müslümanlık ile bağdaşamayacağı ileri sürülüyor.

Bu kadarla kalsa iyi… Masonların, kendilerinden başka hiç kimseyi almadıkları birtakım yerlerde toplanarak, “ne idüğü bilinmez”, “gizli kapaklı”, “dine ve ahlâka mugayir” birtakım işler çevirdiğine ilişkin iddialar alıp yürümüş durumda Tüm bunlar, Masonluğun ne olup ne olmadığını, locaların nasıl çalıştığını bilmeyen kimselerin Masonluk hakkındaki kuşkularını kamçılıyor. Üstelik toplumda “aydın” geçinen kimseler arasında bile bu tür iddialara kanmış olanlar gırla.

Böyle bir ortamda Türkiye’deki mason localarının çalışmalarına nasıl olur da son verilmez? Nasıl olur da Türkiye’deki masonluk “ilga” edilmez?

Ancak işin ilginç yanı şu ki, Türkiye’deki mason localarının kapanmaya doğru yönelişinde tüm bu sayılanların etkisi pek sınırlı. Asıl etken bir başka yerde.

Bir takım politikacılar Cumhuriyet dönemi öncesindeki İttihat ve Terakki Partisi ile Türk Masonluğu’nu özdeşleştiriyor ve şöyle bir görüş ileri sürüyor:

“Cumhuriyetin ilânıyla birlikte İttihat ve Terakki’nin de işlevi sona ermiştir. Dolayısıyla artık Türkiye’de Masonluğun varlığına gerek kalmamıştır. Üstelik Masonluğun yurt çapındaki amaç ve ilkeleri, Halk Partisi’nin programıyla hemen hemen aynıdır. Dolayısıyla Türkiye’de mason derneklerinin varlığına ihtiyaç yoktur.”

Tek partili bur cumhuriyet döneminde bu görüş benimsenecek olursa, bunun Türkiye’deki Masonluğun sonunu getireceği açıkça bellidir.

Ancak öyle mi olmuştur? 1935 yılında Türkiye’deki mason locaları bu nedenle mi kapanmış ya da kapatılmıştır?

Bu gerekçenin “etkisiyle” kapanmaya uğramıştır ama bir ilginçlik daha var ki işin içinde, o da şu: “Asıl neden” bu değil.

Sonrasına izleyecek bölümde geleceğim. Belki bu aşamaya kadar katkıda bulunmak isteyenler olur.


(Dikkat: “Localar kapanmıştır” ya da “kapatılmıştır” demiyorum. “Kapanmaya uğramıştır” diyorum. Bu deyişler arasında bir fark var. O farkı da sonra göreceğiz.)[/
size]


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
15 Yanıt
10608 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 07, 2009, 03:30:50 ös
Gönderen: karahan
2 Yanıt
6842 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 10, 2011, 10:32:35 öö
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
7780 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 29, 2010, 07:45:02 ös
Gönderen: ozkann
4 Yanıt
18714 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 05, 2010, 12:07:04 ös
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
11161 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 26, 2016, 08:42:00 ös
Gönderen: moonlight
12 Yanıt
18403 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 19, 2015, 07:37:38 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4577 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 19, 2010, 11:21:03 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7273 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2010, 02:48:12 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
6430 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2011, 12:25:49 ös
Gönderen: Genius Loci
9 Yanıt
14513 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 30, 2011, 08:53:27 ös
Gönderen: Mustafa Kemal