SİYON LİDERLERİNİN PROTOKOLLERİ
Bu sayfalar, uzunca bir zamandır hazırlanıyordu. Elimdeki 1970 tarihli
kitabın, yani Siyon Liderlerinin Protokolları'nın bizlere verecegi güzel
bilgiler ugruna bu dikte islemine uzun süreler devam ettim. En sonunda
bitti ve yayınlamak için hazırlamaya basladım.
Siyon Liderlerinin Protokolları Dünya tarihininde bıraktıgı ve bırakmaya
devam edecegi izler bakımından çok önemlidir. Bu önem hem Yahudi
kesimi, hem diger kesim, yani biz yahudi olmayanlar için gayet
önemlidir. Çok dikkat çeken bir husus olarak, daha Siyon Liderlerinin
Protokolları yayınlanalı 16 sene geçmisken; ünlü dâhi Ford Motor
Company'nin sahibi Henry Ford bu protokolları baz alarak kendi sonunu
getiren uzun bir yazı dizisi yayınlatmıs ve bunu daha sonra "Beynelmilel
Yahudi" adı altında kitap olarak yayımlatmıstır. Bu Amerikan tarihi
açısından fevkalede önemli bir durum teskil eder. Hem sonuçları
bakımından, hem de olusumu bakımından...
Ancak o zaman Henry Ford'un üzerine temas ettigi husular su anın
Türkiye'si ve Dünyası içinde geçerli gözüküyor. Henry Ford yaptıgı isi bir
çesit "ırkçılık" olarak betimlemiyor. Aksine "Bu protokollarda yazanlar su
an içinde yasanıyor, öylese bunlar dogrudur" gibi bir yaklasım içinde
olaylara bakıyor ve degerlendiriyor. Biz de su zaman içindeki Dünya'da ki
iliskiler ile kendi ülkemizdeki iliskileri degerlendirmemiz açısından degisik
bir bakıs açısı olarka bu kitabı okumalıyız.
Unutmamalıyız ki memleketin su an içine düstügü ahlak sorunları,
ekonomik buhranlar, medya ile iyice ilerletilen sapkınlık ve fikirsel
yoksunluk ile, bunların sonucunda manevi degerlerden yoksun olarak
yetisen gençler; ancak kendilerine ısık gösterecek, onları akl-ı selim ve
manevi degerlere sahip kisiler olarak yetistirebilecek anne ve babalar
sayesinde bu bataktan çıkacaklardır. Yoksa durumumuz vahim ve bir o
kadar fenâdır. Çünkü cahil kalmıs, okumaya ve ögrenmeye üsenen
toplumlar, ya baskalarının kölesi olurlar ya da olmuslardır da farkında
degillerdir(!). Baska bir seçenek yoktur!
Ve su an gördügünüz sayfalar, Siyon Liderlerinin Protokolları adlı kitabın,
1970 basımlı tam nüshasıdır. Kitabın sahibini bulamadıgım ve yayıncısını
da bulamadıgım için haklarını helal etmelerini diliyor, sizlere iyi bir
gezindi diliyorum.
Muhammed Maliki - New Jersey - 2002
TAKDM
Siyon Liderlerinin Protokollan bir kısım, Yahudi liderleri tarafından, hiçbir zaman gerçeklesmesine
imkân olmayan dünya üzerinde Yahudi hâkimiyeti altında tek bir devlet kurmak hayalleri ile
hazırlanmıs bir programdır.
Bu kitabın ilk defa 1902/1903 kısında bir Moskova gazetesinde tefrika halinde nesredildigi
sanılmaktadır. 1903 yılında yine Rusya'da diger bir Rusca gazetede tefrika edilmistir. Her iki tefrika
da Rusya dısında meçhul kalmıstır. 1905 yılında Rus papazı profesör Sergyei Nilus tarafından kitap
halinde bastırılarak nesredilmistir. Sergyei Nilus bahis konusu kitabın bas tarafındaki yazısında,
kitabın kendisine bir arkadası tarafından el yazması halinde verildigini, o arkadasının bunları bir
kadından aldıgını, kadının ise Fransadaki bir mason cemiyeti toplantîsı sonunda bunları mason
cemiyetinin en nüfuzlu liderlerinden birinden çalmıs oldugunu beyan etmistir. Sergyei Nilus aynı
yazısında bunların bir toplantı zabıtnamesi olmayıp toplantıda okunan nutuklar oldugunu ve bu
protokollardan bir tanesinin kayıp oldugunun açıkça anlasıldıgını ifade etmektedir.
Yukarda bahsedilen Rusca nesriyat komünist ihtilalinden evvel Rusya dısında meçhul kalmıs ise de
komünist ihtilâlinden sonra Rusya dısına kaçabilen bîr kısım kimseler tarafından Sergyei Nilus'un
nesrettigi kitap Amerika ve Almanya'ya götürülmüstür. Bu arada îngiltere'de British Museum
kütüphanesi bunlardan bir nüsha elde etmistir ve halen o kütüphanede 3926.d.5 numarada kayıtlı
olarak bulunmaktadır.
Sergyei Nilus 1917 senesinde, 1905 senesinde nesrettigi kitabın diger bir baskısını hasırlamıs fakat
bu kitap piyasaya çıkmadan Yahudi Kerenski tarafından ihtilal yapılmıs ve iktidara geçen Kerenski
bu kitabın bütün nüshalarının toplanarak imha edilmesi için emir vermistir. Daha sonra Sergyei
Nilus komünist gizli polis teskilatı tarafından tevkif edilerek kendisine iskence yapılmıs ve Sibirya'ya
sürülmüstür. Bilahare Sergyei Nilus orada ölmüs veya öldürülmüstür.
Rusya'da komünistler iktidara geçince bu kitaba sadece sahip olmayı dahi Ölüm cezasını gerektiren
bir suç saymıslardır. Bu kanun Rusya'da, halen yürürlüktedir. Rusya'da bu kitabın basılması ve
satılması yasak oldugu gibi bu kitaptan bir nüshasına sahip olan kimseler de ölüm cezasına
çarptırılmaktadırlar. Diger komünist devletlerde de durum aynıdır. Komünist olmayan devletlerde
ise Güney Afrika Birliginde bu kitaba sahip olmak kanunla yasaklanmıstır ve bu kitaptan elde eden
kimselere ölüm cezası dısında agır cezalar verilmekledir.
Siyon Liderlerinin Protokollarıf Rusya'dan kaçan bir kısım göçmenler tarafından Kuzey Amerika ve
Almanya'ya götürülmesinden bir müddet sonra meshur olmus ve yirminci yüzyılda siyasî sahadaki
kitap satıslarında en çok satılan kitaplardan birisi haline gelmistir. Yalnız Ingilizce nüshası bir milyon
adetten fasla satılmıstır.
Ingiltere'de Rusça'dan ilk tercüme G. Shanks tarafından yapılmıs ve 1920 yılında basılmıstır.
Kitabın fazla satısı sebebiyle aynı yıl dört baskı daha yapılmıstır. Daha sonra 1921 yılında Victor
Marsden'in Rusça'dan yaptıgı tercüme nesredilmistir.
Amerika Birlesik Devletlerinde ilk Ingilizce tercümeler 1920 yılı sonlarında Boston ve NewYork'da
yayınlanmıstır.
Almanya ve Fransa'da 1920 yılından sonra müteaddit baskılar piyasaya çıkarılmıstır.
1925 yılında Sam'da Arabça bir tercümesinin nesredildigi ve ayrıca çesitli tarihlerde hemen hemen
dünyadaki her lisana çevrildigi muhtelif kitaplarda kaydedilmektedir.
Türkiye'de Sami Sabit Karaman 1943 yılında Roger Lambelin'in Fransızca tercümesinden Türkçe'ye
yaptıgı tercümeyi nesretmistir.
Siyon Liderlerinin Protokoltan'mn Avrupa, Amerika ve diger birçok yerlerde çok miktarlarda basılıp
satıldıgım gören Yahudiler büyük bir telasa kapılarak bunların baskı ve satısını önleme çarelerini
aramaga baslamıslardır. Komünist devletlerde ve Güney Afrika Birligindeki nesretme ve
bulundurma yasagını diger devletlerde tatbik ettiremeyince bu kitabın Yahudi Olmayan bir kısım
kimseler tarafından yazıldıgını ve Yahudiler tarafından yazılmıs seklinde gösterildigini iddia
etmislerdir. Yahudiler bu îdialarını bir mahkeme kararı ile güya isbat etme çarelerini bulmak yolunu
denemisler ve bir dava yoluna müracaat etmislerdir. 26 Haziran 1933 tarihinde, Isviçre Yahudi
Cemiyetleri Federasyonu ve Bern Yahudi Cemiyeti, Isviçre Milli Cephesinin bes üyesine karsı dava
açarak mahkemeden Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin sahte oldugu hususunda karar verilmesini ve
nesrinin yasaklanmasını istemislerdir. Mahkemedeki hâkimin muhakeme sırasında tatbik ettigi usûl
Isviçre'de uygulanan usûl kanunlarının çok haricine çıkmıs ve onun bu kasdî tutumu Isviçrede
büyük hayret ve heyecan uyandırmıstır. Mahkemede durusmayı idare eden hâkim, davacı tarafın
sahit listesinde yazılı 16 sahitten hepsini çagırarak dinlemis davalıların sahit listesinde yazılı 40
sahitten ise ancak birinin ifade vermesine müsaade etmistir. Ayrıca mahkemede resmî zabıt kâtibi
tarafından zabıt tutulması gerekli iken hâkim davacı tarafa iki hususî kâtip tâyin etme hususunda
müsaade ederek sahitlerin dinlenmesi ve muhakeme celselerinde cereyan eden hadiseleri zabıt
halinde yazmaları için onlara yetki vermistir. Isviçre muhakeme usulü kanunlarında yeri olmayan
bu ve diger bir takım tutumları; hakimin davacı taraf lehinde karar verme temayülünde oldugunu
ortaya koymustur. 14. 5. 1935 tarihînde mahkeme Siyon Liderlerinin Protokolleri'nin sahte
olduguna dair bir karar vermistir. Bu sırada dikkati çeken bir hadise daha olmus ve mahkeme
kararının açıklanması tarihinden evvel Yahudi basını mahkeme kararını nesretmistir. 1 Kasım 1937
tarihinde Isviçre Federal Mahkemesi (Isviçre Yargıtayı) mahkeme kararının tümünü bozmustur. O
tarihten sonra Yahudi propagandacılar Isviçre Federal Mahkemesinin mahalli mahkeme kararını
bozarak hükümden kaldırdıgı hususuna hiç temas etmeden sadece mahalli mahkeme kararını ileri
sürerek Siyon Liderlerinin Protokolları'nın sahte oldugunun mahkeme kararı ile isbat edildigini iddia
etmektedirler. Burada, dikkat edilecek bir husus da sudur: Isviçre'de Siyon Liderlerinin
Protokoları'nın basılnası, satılması, bulundurulması ve okunması halen kanunen serbesttir.
Üçüncü protokolün bas taraflarında sembolik yılandan bahsedilmektedir. Protokolların îngilizce
tercümesinde bu mevzuda yazılanlara göre Yahudilerce, yılanın bası Yahudilerin plânlarını tertip
eden kimseleri, yılanın gövdesi ise diger Yahudileri temsil ediyormus. Yılanın bası bir yere girince
oradaki Yahudi Olmayan güçler ile mücadele ederek onları ezmege çalısırmıs ve yılanın bası
Kudüsten hareket ederek birçok yerleri isgal edip tekrar Kudüse dönerek devrini tamamlayacakmıs.
Ingilizce tercümede yılanın isgal hedeflerinden Kudüsten evvelki son sehrin istanbul oldugu
kaydedilmekte ve su not ilâve edilmektedir: «Bu harita Jön Türk hareketinin yâni Türkiyedeki
Yahudi ihtilâlinin vukuundan senelerce önce çizilmistir.»
On dördüncü protokolda Yahudilerin "bütün inançların kusurlarını münakasa edeceklerine fakat
kendi inançlarının kendilerinden baska kimseler tarafından tam olarak bilinmemesi sebebi ile onları
kimsenin münakasa, edemiyecegine" dair bir nazariye yürütülmektedir. Yahudilerin bu nazariyeleri
kendi inançlarına kendilerinin de itimadları olmadıgının tam bir tezahürüdür. Ayrıca onların
inançlarına dair bilinen kısımlar gerekli seyleri söylemek için yeterlidir. Islâmiyette ise hiçbir kusur
mevcut olmadıgına göre, islâmiyet düsmanlarının daima ya iftira yoluna basvurma veya dogru
seyleri kusur gibi göstermege çalısma metodu takip ettikleri bilinen hususlardır.
Dikkat edilecek bir nokta da Sosyalizm, Anarsizm ve Komünizmin Yahudilerce desteklenip
yürütüldügünün üçüncü protokolda açıkça beyan edilmis olmasıdır.
Protokollarda rastlanan Yahudi Olmayanlar ibaresinin, yerine göre Yahudi Olmayanların hepsini
veya bir kısmını hedef aldıgı anlasılmaktadır.
Protokollan okuyanlar bunların üç çeyrek yüzyıl kadar evvel yazılmıs olduklarını hatırda
tutmalıdırlar.
Siyon liderlerinin Protokollarındaki her fikri ayrı mütalaa etmek ve her biri için ayrı hüküm vermek
gerekir. Fakat bir tanıtma yazısının hacmi buna, müsait olmadıgı için bu yazıda bu hususta
beyanlara girisecek degiliz.
ABDULLAH MUSTAFA