arkadaşlar murat bardakçı olsun erhan bey olsun söyledikleri hoşumuza gitmedi diye nötr davranış içine girmek bence sakıncalı.ozaman sizlerin bu davranışından ben şunu çıkartırım bilim herzaman doğru söylemez işimize geldiği kadar inanmak lazım bizi incitiyosa tukaka demek doğru değil.bence burda yapılması lazım gelen bu tarz ifadeler yerine masonların daha açık bir şekilde daha özgün daha çağdaş daha hürriyetli bir anlamda kendilerini sorgulayabilmeli.toplumun anlayamayacağı şeyleri yapıyorsanız bu toplum yararına değildir demektir ve toplum o zaman reaksiyon oluşturur çünkü korkarlar anlamadıkları şeylerden insanlar.
Sayın Karahan elbette haklısınız, bilimin söylediğine işimize geldiği kadar inanmak diye bir şey asla söz konusu olmamalıdır. Ancak farkındaysanız burada eleştirilen kısım, en azından kendi adıma, dünkü programın bilim dışılığıydı. Beni mesela en çok rahatsız eden, Murat Bardakçı'nın anlamını bilmediği ve aslında biraz araştırmayla ne olduğunu bulabileceği bazı yabancı sözcüklerle "agucuk, gugucuk, guguk" diyerek dalga geçmesiydi açıkçası. Kendisi de pek sevdiği için, yanlış kullanılan sözcükleri kullananlarla dalga geçmeyi, nasıl olup da bu davranış içerisinde olduğunu anlayamıyor insan.
Ebced, tarih düşürme, cifr, remil gibi konularda bu kadar bilgi sahibi bir adamın (bkz. Ömer Çelakıl'la yaptıkları program) kalkıp da örneğin bir "temurah" kelimesinin dahi anlamını bilmemesi bana kalırsa ya onun sırf dalga geçmek adına yalan söylediğini, ya da bu sanatların tarihini hiç araştırmadığını gösteriyor. Abdülbaki Gölpınarlı hocanın külliyatıyla ilgili bu kadar bilgi sahibi bir adamın; batıniliği başka bir yere koyup (hangi batınilik gibi sorulara hiç takılmadan), Masonluk'u salt çocuk oyunuymuş gibi göstermesi bence nedensizdir. Gerçekten, neden yaptı bu davranışları anlam veremedim. Masonluk'tan bu ritüeller yüzünden mi hoşlanmıyor gerçekten?
Ayrıca ritüeller o kadar da hariciler tarafından hiç anlaşılamayacak şeyler değillerdi. Eminim kendisi de anlamıştır, bazı ritüellerin hangi olayları sahnelediğini ve vermek istediği mesajı. Örneğin Jacques De Molay'in yakılması ve Tapınakçılar'ın feshedilmesi, Papa Clement ve Güzel Philip'i ilahi yargı kürsüsüne çağırması ve gerçekten bunların bu zamanlarda ölmesi olayında konuşanın De Molay olduğunu bile anlamamış göründü. Hatırlıyorum, "kim konuşuyor burada? Azrail." dedi adamcağız; inanılacak gibi değil.
Yine "balta" kelimesine çok takıldı durdu. Oysa balta, teber eminim kendisinin de bileceği üzere Bektaşilerce de çok kullanılan bir semboldür. O eski, sağlam kalmış tekkelere bir gidiniz. Eski emanetler arasında her zaman bir kös, davul, balta, sancak bulursunuz. Kelimenin sesi kendisine gülünç geldiği için, "ehihi mihihi Erhan al baltayı" şeklinde çok uğraştı zavallı şemsiyelerle. Ama açıkçası o durumuna ben de güldüm, her ne kadar terbiyesizlik olsa da =) Fakat güldüğüm ritüelin bana komik gelmesi değildi; Murat Bardakçı bazen çok sevimli bir tipe sahip oluyor, oyuncağını yapsalar gidip kuzenime alırım o derece =)
Bu Lübnan ormanlarıyla ilgili ritüelde de ben "acaba ne çıkarım yapacak" diye düşünürken adam gitti baltaya takıldı. Benim en çok kızdığım noktalar bunlar işte. Eski Ahit'te pek çok yerde geçen Lübnan ve sedir ormanlarına hiç değinmedi bile. Ben Humbaba'yı bile belki anar, onu da bir sembolizmaya bağlar diye düşünüyordum. Sadece karşısındaki adamcağızla beraber oyun gibi oynadılar. Bence çok üzücüydü.
Gerçekten tüm program saatini, seyircileri hiç düşünmeden ve kendine yakışmayan bir üslupla geçirdi, gitti. Ben tam olarak anlayamadığım bir şeyi savunmayacağımdan ve aslında Masonluk'un özüne pek bir değinmediğinden burada Masonluk savunması yapmıyorum. Ancak geçen değerli zamanımın ve alay edilmenin hesabını istiyorum sadece.