Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Fetullah Gülen Kimdir?  (Okunma sayısı 176261 defa)

0 Üye ve 2 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 20, 2008, 02:57:28 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 281
  • Cinsiyet: Bayan

Fetullah Gülen hocanın son derece yanliş tanındığını ve anlaşıldığını düşünüyorum. Be sebeple konu ile ilgili bir bölüm açmak istedim.


KRONOLOJİK HAYATI

1941 Doğum Yılı:
Fethullah Gülen, resmî nüfus kaydına göre 27 Nisan 1941'de, Erzurum ili, Hasankale (Pasinler) ilçesi, Korucuk köyünde dünyaya geldi.

1945 Kur'an Öğrenmeye Başladı
Annesinden 4 yaşında Kur'an öğrenmeye başladı ve kısa zamanda Kur'an'ı hatmetti.
"Benim ilk Kur'an hocam validemdir. Kendi anlattığına göre bana dört yaşımda Kur'an okumayı öğretmiş. Bir ay içinde de hatmettiğimi söyler. Ben, hatmettiğimi hatırlamıyorum. Ancak bütün köylüye yemek verdiler. Birisi de bana "Senin düğünün oluyor" dedi. Utandım, ağladım."

1946 İlkokula Başladı
"O sıralarda köyümüzde ilkokul yoktu. Şu anda da mevcut olan caminin bitişiğindeki medreseyi, sınıf olarak kullandılar. Gündüzleri çocuklara, geceleri de yaşlı erkek ve kadınlara orada okuma-yazma öğretiyorlardı. O yaşlı başlı insanların durumunu pencereden seyreder gülerdim. Bana halleri çok tuhaf gelirdi. Yaşım tutmadığı için ilk sene beni okula almadılar. Okula gittiğimde yaşım yine tutmuyordu; fakat devam ettim. İki veya üç sene okula gittim."

1949 İlkokul Günleri ve Yarıda Kalan Eğitim
Babasının 1949 yılında Alvar Köyü'ne imam olması ve ailesinin oraya taşınması nedeniyle ilkokulu bırakmak zorunda kaldı ve daha sonra dışarıdan tamamladı.

"İki buçuk sene kadar okuduktan sonra okuldan ayrıldım. Babam, İmam olarak Alvar'a gittiği için biz de ailece oraya taşındık. Bir daha da okula gitmedim. Bir ara Korucuk'a gelmiştim. Bu kadın öğretmen beni görmüş ve "Ben seni dördüncü sınıfa geçirdim" demişti. Fakat onun bu jesti de fayda etmedi. Okula gitmedim. İlkokulu daha sonra, Erzurum'da dıştan imtihanla bitirdim."


1951 Hafızlık Çalışmaları
Babası Ramiz Hocaefendi'den Arapça dersler aldı ve hafızlığını tamamladı.

"Ev işlerinden ve hayvanları gütmekten vakit bulabildiğim ölçüde ezber yapabiliyordum. Buna rağmen iyi çalıştığım günler yarım cüz kadar ezberleyebiliyordum. Zaten yazın vakit bulmam mümkün değildi. O kış hıfzımı tamamladım." (Küçük Dünyam)

"Ben şahsen hafızım ve hayatımda iki defe hafızlık yapanlardanım. Bir, on küsur yaşlarındayken babam yaptırmıştı. Bazı sebeplerden ötürü üzerinde duramadığımdan tamamen unutmuştum. Daha sonra 1980'lerde tekrar dört ayda hafız oldum. Fakat kemâl-i samimiyetle söylemeliyim ki, onu her okuyuşta yeni yeni ufuklar, yeni yeni kıtalar keşfediyor gibi oldum. Ona gönlünü veren herkesin de aynı şekilde düşündüğünü zannediyorum. Elverir ki, mânâya âşina olarak ondaki ilâhi maksatlar takip edilebilsin ve biraz da –daha önce de bahsettiğim gibi- konsantrasyon içinde ciddî bir biçimde okunsun. (Prizma-4, Kasım 2003)"

1955 Erzurum'daki Talebelik Günleri
Kurşunlu Camii Medresesindeki Sadi Efendi'nin yanından ayrıldı ve Kemhan Camii yanındaki medresede 6 ay kadar okudu. Oradan da ayrıldı ve Taşmescid'e gitti. Metruk haldeki Ahmediye Camii'nde kendi imkanlarıyla bir oda hazırlayarak Zinnur adında bir arkadaşıyla oraya yerleştiler. Burada Osman Bektaş Hoca'dan ders almaya başladı.Edirne'ye gidinceye kadar hep burada kaldı.

"Sadi Efendi ile aramızda bir ara huzursuzluk oldu neticede, medreseden ayrılmaktan başka çarem kalmadı. " Sadi Efendi'nin yanından ayrılınca Kemhan Caminin yanındaki medreseye gittim. Zaten eşya olarak sadece bir sandığım vardı. Bu medresede beş-altı arkadaş kalıyorduk. Eğer birinin misafiri gelirse, yatacak yerimiz kalmazdı.

Sadi Efendinin yanından ayrılınca Osman Bektaş Hocanın yanına gittim. Osman Hoca fıkıhta hakikaten üstattı. Zaten müftülüğe bir müstefti (fetva sormak isteyen) gelirse, o sırada müftü olan Sadık Efendi kapıcıyı gönderir ve Osman Hoca'yı müftülüğe çağırırdı. Meşguliyeti fazla olan bir insandı. İmkanları da iyiydi.Osman Hoca beni izhardan başlattı. Bir iki ders okuduktan sonra "Molla Fethullah! Seni bu derslerle meşgul etmeyelim. Sen de Cami oku" dedi."

1957 Risale-i Nurlarla tanışma
Erzurum'da talebelik yıllarında Bediüzzaman'ın yanından gelen Muzaffer Arslan'ın sohbetlerine katılması üzerine risaleleri tanır ve bir daha da sohbetlere katılmaktan geri kalmaz. Ramazan vesilesiyle Amasya, Tokat ve Sivas taraflarını dolaşarak vaazlar verdi ve sohbetler yaptı.

"Kırkıncı Hoca, bana, Selahattin ve Hatem'e Bediüzzaman Hazretlerinin yanından birisi gelmiş, akşam sohbet yapacak, oraya gidelim" dedi. Teklifini hemen kabul ettik. Çünkü, Bediüzzaman'ın yanında bulunmuş bir insanı ilk defa görecektik. Bu da bizim için çok cazip ve orijinal bir hadiseydi.

Mehmet Şergil'in terzi dükkanına geldik. Burası, iki kilimden biraz daha genişçeydi. İlk gece veya ikinci gece orada bulunanlardan aklımda kalan isimlerden bazıları, Mehmet Şevket Eygi, Esat Keşafoğlu ve Osman Demirci'dir. Şevket Eygi, yedek subaylık yapıyordu. Esad Keşafoğlu ise o sırada üsteğmendi. Bediüzzaman Hazretleri, Muzaffer Arslan'a "şark'ı bir dolaş gel" demiş o da Sivas, Erzincan ve Erzurum'u dolaşmaya gelmişti. 15 gün kadar Erzurum'da kaldı. İlk gece Hücumat-ı Sitte okundu. Ertesi gün Beşinci Şua'dan ders yapıldı. Bizimle gelen mollalardan bazıları, oradaki tevillere itiraz ettiler ve bir daha gelmediler. Fakat anlatılanlar beni iyice sarmıştı. Bilhassa Muzaffer Arslan'ın bir sahabe hayatı yaşaması, sadeliği ve samimiyeti bana çok tesir etti. Ben zaten sahabe aşığı bir insandım. Onu görünce, işte aradığım insanları buldum, dedim ve bir daha da ayrılmayı düşünmedim.
Muzaffer Arslan'ın pantolonunun iki dizi de yamalıydı. Ceketi de işte ona göreydi. Tabii ki bu sadelik bana apayrı duygular ilham ediyordu. Ayrıca ibadette derinlik vardı. Namaz kılışları, dua edişleri bana bambaşka görünmüştü. Derse gelip gidenlerden Çiğdem Bakkalı'nın sahibi bir Zeki Efendi vardı. Onun dua edişi de çok hoşuma giderdi. Yürekten dua etmesine bayılırdım. Ne kadar zaman geçti bilmiyorum; fakat kısa bir müddet zannediyorum. Üstad'dan Erzurum'a bir mektup geldi. "Mektup kime hitaben yazılmıştı? Üstad bu mektubu kime dikte ettirmişti?" hatırlamıyorum. Fakat selam gönderdiği isimler vardı. Sonunda da Fethullah ile Hatem'e de selam deniyordu. Ben adımın zikredildiğini duyunca ayaklarım yerden kesildi zannettim; o kadar sevinmiştim. Hayatımda o derece sevindiğim çok az vakidir. Şimdi o mektup nerdedir, kimdedir, onu da bilmiyorum. Ancak bu bana yetmişti. Sohbetlere gitmeyi bir daha terk etmedim."

1959 Erzurum'dan Edirne'ye Gitti
Erzurum'dan ayrılarak Edirne'ye gitti. Edirne'de Hüseyin Top hocanın yardımıyla çevre edindi. Girdiği imtihanları kazandı, ancak askerliğini henüz yapmadığı için 6 Ağustos 1959'da resmen Üçşerefeli Cami ikinci imamlığına tayin edildi. İki buçuk sene Üçşerefeli Cami'nin bir penceresinde kaldı.

1962 Askerlik Günleri ve Hava Değişimi
Acemi eğitim dönemini Ankara Mamak'ta tamamladıktan sonra dağıtım yeri İskenderun'a çıktı. Burada hastalandı ve hava değişimiyle, 4 yıl önce ayrıldığı Erzurum'a gitti. Hava değişimi sırasında Erzurum'daki camilerde vaaz verdi. Usta erlik dönemini İskenderun'da geçiren Fethullah Gülen burada vaazlar verdi. Bir vaazı bahane edilerek mahkemeye sevk edildi. Yeni İstiklal Gazetesi olayı manşetten duyurdu. Mahkemece aklandı. Ancak disiplin cezası olarak 10 gün askeri hapishanede yattı. Hastalandı. Rapor alarak tebdil-i hava için Erzurum'a geldi. Askerliğinin bitmesine 34 gün kala terhis edildi.

1964-1966 Yeniden Edirne'ye Dönüş,Kırklareli ve İzmir'e Tayin
Askerden sonra yaklaşık 1 sene Erzurum'da kaldı. Daha sonra yeniden Edirne'ye döndü ve 4 Temmuz 1964 günü Dar'ül Hadis camiinde Kur'an Kursu öğretmeni ve fahri imam olarak göreve başladı.Şimdi Profesör olan Suat Yıldırım o zamanlar Edirne müftüsü oldu. Bir ev tutup beraberce kaldılar. Darulhadis Camii'nin imam odasında özel sohbetler başlattı.Edirne'de 1 yıl geçmişti.Kırklareli'ne tayin istedi ve 31 Temmuz 1965'te Kırklareli merkez vaizliğine tayin edildi.1966'da İzmir merkez vaizliğine tayin edildi. Bundan ayrı olarak, Kestanepazarı Derneği Kur'an kursunda gönüllü öğreticilik ve belletmenlik yapmaya da başladı.


18.02.1968 İlk Kez Hacca Gitti
İzmir Kestanepazarı Kur’an Kursunda hocalık yaparken Diyanet İşleri Başkan Vekili Lütfü Doğan kendisini telefonla arayarak Diyanet Görevlisi olarak hacca gönderileceği söyleyince o sene ilk kez hacca gitti. 1968 Yılı Kurban ve Hac mevsimi Mart ayının 10’unda idi. Fethullah Gülen’in hacca gidişi ile ilgili haber 19 Şubat 1968 tarihli İttihad gazetesinde yer aldı.
Kabe’ye Doğru
Kurban bayramının yaklaşması münasebetiyle bütün İslâm âleminden Hicaz’a Müslümanlar akın akın gitmekte ve Hac farizelerini ifâ için Mekke-i Mükerreme’de toplanmaya başlamış bulunmaktadırlar. Geçen yıllara nazaran Türkiye’den Hicaz’a gidenlerin sayıları bu yıl bir hayli arttığı gibi, hacı namzetlerini uğurlamak için onbinlerce Müslüman yollara dökülmekte ve tekbir sesleri arasında kafileler-otobüslerle mukaddes beldelere hareket etmektedir. Diyanet İşleri Riyaseti ise, Türkiye’den giden hacı namzetlerinin dini feraizi noksansız ifâ etmelerini temin için Hicaz’a temsilciler göndermiştir. Resimde, Diyanet Riyaseti tarafından Hicaz’a gönderilen İzmir Merkez Vaizi Fethullah Gülen Hoca, kendisini uğurlayan İzmirlilerle birlikte görülüyor. Hocaefendi’nin Diyanet tarafından Hacca vazifeli olarak gönderilmesi İttihad Gazetesi’nde bu şekilde yer almıştı. (İttihad Gazetesi, 19 Şubat 1968)

1971 12 Mart Muhtırası'na Doğru Kestanepazarı'ndan Ayrıldı
1971 yılında 12 Mart Muhtırası'ndan önce Kestanepazarı Kur'an Kursu'ndaki görevinden ayrıldı.

03.05.1971 Tevkif Edildi
"Doktor Bey'e "Bizim eve gidelim" dedim. Yolda yine bir köpeğe çarptık. Ben, "Bizi evde bekliyorlar, herhalde" dedim. Eve girdiğimde siyasî polislerin bütün eşyaları didik didik edip evin ortasına yığdıklarını gördüm.. Ben içeriye girince polisler "Hoş geldin" dediler. Aramaya devam ettiler.

Görevlilere "Geç kalır mıyım? Bir şeyler yiyeyim mi?" dedim. Gayem hem biraz açlığımı yatıştırmak hem de esas niyetlerini öğrenmekti. Bana "karnını doyur. Ne zaman döneceğin belli olmaz" dediler. Bir iki lokma pilavdan aldım. Biraz sonra Tepecik inzibat merkezine götürülmek üzere yola çıktık.

09.11.1971 Tahliye Oldu
"Nihayet 7. ayın içinde son bir kere daha mahkemeye çıkarıldık. Avukatımız üç aydan beri tekrar edip durduğu tahliye talebimizi ümitli bir eda ile mahkeme heyetine bir kez daha arz etti. O esnada, birden bire alışmadığımız bir şey oldu. O güne kadar, elli defa tahliye talebimize bıkmadan usanmadan elli defa "tutukluluklarına" diyen mahkeme heyetine, savcı, ayağa kalktı ve "Nasıl olsa birilerini -Av. Bekir Bey'i kastediyordu- bırakınız; bunları da bırakın gitsinler" dedi. Hem şaşırmış hem de çok sevinmiştik."

20.09.1974 Babası Ramiz Efendi Vefat Etti
Ramazan ayının üçüncü günü, babası Ramiz efendi vefat etti.

"Evet, o sene benim için bir hüzün senesi oldu. Babamın vefatından bir ay kadar önce Edremit'te Ceza Hakimi Necmeddin Güvenli gibi çok sevdiğim bir dostum vefat etmişti. Onun vefatından az önce bir rüya görmüştüm. Rüyamda benim bulunduğum yerde semanın derinliklerine doğru iki uçak batıp kayboluyordu. Bu hadise bir-iki defa tekrarlandı zannediyorum. Ve babam ile Hakim bey bir ay ara ile vefat ettiler. -İnşallah- ikisi de Cenabı Hakk'ın rıdvanına mazhar olmuşlardır.

1975 Konferanslar Vermeye Başladı
1975 yılında Kur'an ve İlim, Darwinizm, Altın Nesil, İçtimaî Adalet ve Nübüvvet isimli konferanslar serisine başladı ve 1976 yılında da devam eden bu konferanslar münasebetiyle İzmir dışında Ankara, Çorum, Malatya, Diyarbakır, Konya, Antalya, Aydın gibi illeri ziyaret etti.

26.08.1977 İstanbul'daki İlk Vaazı
İstanbul Eminönü'nde bulunan Yeni Cami'de ilk vaazını verdi. Vaazın konusu Müslüman'ın öncelikle kendine ve benliğine çeki düzen vermesi idi.

1979 Sızıntı Dergisi'nde Yazılar Yazmaya Başladı
İlk sayısı Şubat 1979'da çıkan Sızıntı Dergisi'nde başyazıları ve daha sonra orta sayfa yazılarını yazmaya başladı. İnsana ve yeni nesle verdiği önemden ötürü ilk başyazı "Bu Ağlamayı Dindirmek İçin Yavru" adını taşıyordu.

09.1980 Askeri Darbe
12 Eylül 1980 günü ihtilalin ardından görevini fiilen sürdürme imkânı bulamadı. 45 günlük bir heyet raporu aldı.
"12 Eylül öncesinde cereyan eden hadiselerin bir darbe ve ihtilale davet mahiyetinde olduğunu anlamak için, zannederim ne ferasete ne de kehanete ihtiyaç vardır. Hadiselerin dilinden en kaba çizgileriyle anlayanlar dahi gelmekte olan ihtilalin sesini kulak zarları yırtılırcasına duymuşlardır. Meseleye bu zaviyeden bakacak olursak, olması muhtemel darbeyi ben de herkes kadar hissetmekteydim ve etrafıma söylediklerim de bu mahiyette şeylerdir.

01.07.1988 Yeni Ümit Dergisi’nde Başyazılara Başladı
İlk sayısı 1 Temmuz 1988 yılında çıkan ve üç aylık periyotlarla yayın hayatına devam eden Yeni Ümit Dergisi’nde başyazılar yazmaya başladı. Bu dergide yazdığı ilk başyazı “Yeni Ümit’in Mütevazı İkliminde” adını taşıyordu.

13.01.1989 Üsküdar’da Valide Sultan Camii'nde Vaazlara Başladı
İstanbul’da 13 Ocak 1989 yılında Üsküdar Valide Sultan Camii'nde vaazlara başladı. Bundan önce en son 6 Nisan 1986 Çamlıca Camii'n açılışında Miraç kandili dolayısıyla vaaz vermişti. Üsküdar vaazları 1 yılı geçkin süreyle 16 mart 1990 tarihine kadar (62 hafta) devam etti. Burada bütün yönleriyle Peygamber Efendimiz’i ve O'nun sünnetini anlattı. Bu vaazlar, daha sonra Sonsuz Nur adıyla 3 cilt halinde kitaplaştırıldı. 1989 yılı içinde Üsküdar Valide Sultan Camii'nde haftada bir Cuma günleri toplam 51 hafta vaaz verdi. Geri kalan 11 haftalık vaaz 1990 yılı içinde 16 Mart gününe kadar devam etti.

28.06.1993 Annesi Refia Gülen Vefat Etti
Refia Gülen Hanımefendi, 28 Haziran 1993 Pazartesi saat 12.20 sularında İzmir'de vefat etti.

23.01.1995 Sabah ve Hürriyet Gazeteleriyle Röportaj Yaptı
Sabah'tan Nuriye Akman ve Hürriyet'ten Ertuğrul Özkök ile yaptığı röportajlar. Röportajlar Türkiye'nin içinde bulunduğu durum, Başbakan Tansu Çiller ile görüşme İslamiyet, siyaset, kadın ve eğitim ekseninde geçti.

11.02.1995 Polat Renaissance'ta Gazeteciler ve Yazarlar Vakfı'nın İftarına Katıldı
Fethullah Gülen yaptığı konuşmada bu toplantının birlik vesilesi olmasını diledi.

04.04.1996 Patrik Bartholomeos İle Görüştü
Son yıllarda toplumsal hoşgörü temasının en fazla işleyen, Fethullah Gülen ve Fener Rum Patriği Bartholomeos, sıcak bir ortamda bir araya gelerek Türkiye'de Müslüman ve gayr-i müslim kesimler arasında diyalogu başlattılar.

08.11.1996 Fatih Üniversitesi'nin Açılışına Katıldı
İstanbul Beylikdüzü'ndeki merkez kampüsünde bulunan Fatih Üniversitesi 08 Kasım 1996'da Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından hizmete açıldı. Açılışa Alparslan Türkeş, Rıza Akçalı ve birçok siyasetçi, bilim adamı ve işadamı katıldı. Fethullah Gülen bütün davetliler ve Cumhurbaşkanı ile yakından ilgilendi

11.06.1997 Sağlık Problemleri Nedeniyle ABD'ye Gitti
Uzun zamandır kendisini rahatsız eden kalp sıkıştırması nedeniyle ABD'ye gitti. Ohio eyaletinde anjiyo yaptırdı.


27.06.1997 ABD'de Kalp Anjiyosu Geçirdi
Sağlık problemlerinden dolayı bir süredir ABD'de tedavi gören Fethullah Gülen Hocaefendi, başarılı bir kalp anjiyosu geçirdi. Ohio eyaletindeki Cleveland Clinic Foundation Hastanesi kardiyoloji mütehassıslarından Dr. Murat Tuzcu yönetimindeki bir ekibin geçtiğimiz Cuma günü, Hocaefendi'nin kalbine başarılı bir anjiyo müdahalesinde bulunduğu öğrenildi. Hocaefendi, uzun süredir kalp, şeker ve yüksek tansiyon rahatsızlıklarından mustaripti.

23.01.1998 Papa II. John Paul, Ramazan Bayramı Dolayısıyla Kendisine Bir Mesaj Yolladı
Katolik dünyasının lideri Papa II. John Paul, Dinlerarası Diyalog İçin Papalık Kurulu Başkanı Kardinal Francis Arinze aracılığıyla Ramazan'ın sona ermesi ve yaklaşan bayram sebebiyle Fethullah Gülen'e bir mesaj gönderdi.

09.02.1998 Vatikan'da Papa II. John Paul İle Görüştü
Vatikan'da dinlerarası diyalog adına Katolik dünyasının lideri Papa II. John Paul ile yaklaşık 30 dakika süren bir görüşme yaptı.

15.06.1999 Ankara Emniyet Müdürlüğü Tarafından Hakkında Hazırlandığı İddia Edilen Raporla İlgili Olarak Bir Basın Açıklaması Yaptı
Fethullah Gülen, Ankara Emniyet Müdürlüğü tarafından hakkında hazırlandığı iddia edilen raporla ilgili olarak bu raporu hazırlayanların suç işlediğini belirtti. Amerika'da tedavi amacıyla bulunan Fethullah Gülen, Show TV'de Reha Muhtar'ın sorularını cevaplandırdı.


18.06.1999 ATV'de Fethullah Gülen'e Ait Montaj Kaset Görüntüleri Yayınlandı
Bu olaydan sonra Gülen hakkında soruşturma başlatıldı.

03.08.2000 Ankara DGM Savcısı Tutuklama Talep Etti
Ankara DGM Cumhuriyet Savcısı, hakkında soruşturma yürüttüğü Fethullah Gülen'in tutuklanmasını talep etti. Yaklaşık 1 yıldır Fethullah Gülen hakkında yürüttüğü soruşturmanın sonuna gelen Savcı, Gülen'in tutuklanması talebiyle nöbetçi Ankara 2 No'lu DGM yedek hakimliğine başvurdu.


07.08.2000 Mahkeme Tutuklama İsteğini Reddetti
Ankara DGM Savcısı, Fethullah Gülen hakkında tutuklama talebiyle Ankara 2 No'lu DGM Yedek Hakimliği'ne başvurdu. Ancak, mahkeme “suç vasfının oluşmadığı” gerekçesiyle bu talebi reddetti.


11.08.2000 Fethullah Gülen Hakkında Yeniden Tutuklama Kararı Verildi
Ankara 2 No'lu DGM, Fethullah Gülen hakkında gıyabi tutuklama kararı çıkardı. Ankara 2 No'lu DGM, Savcı'nın yaptığı itirazı görüştü. Yüksel'in talebini yerinde bulan Hakim Hüseyin Eken başkanlığındaki mahkeme, Gülen hakkında gıyabi tutuklama kararı verdi.


28.08.2000 İstanbul DGM Tutuklama Kararını Kaldırdı
İstanbul 2 No'lu DGM heyeti, Gülen'in gıyabi tutukluluk kararını kaldırdı.
Ankara DGM Cumhuriyet Savcısının, hakkında soruşturma yürüttüğü Fethullah Gülen'in gıyabi tutukluluk kararı kaldırıldı. Şerafettin İste başkanlığındaki İstanbul 2 No'lu DGM heyeti, Gülen'in avukatlarının itirazı üzerine, 23 Ağustos'ta gönderilen ve 12 klasörden oluşan dosyanın incelemesini tamamladı. Heyet, talep doğrultusunda Gülen hakkındaki gıyabi tutuklama kararını kaldırdı.


31.08.2000 DGM Savcısı Dava Açtı
Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığı, İstanbul DGM tarafından gıyabi tutukluluk kararı kaldırılan Fethullah Gülen hakkında dava açtı. Başsavcılık, Gülen için 'laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu' gerekçesiyle Terörle Mücadele Kanunu'nun 7. maddesine göre, 5 yıldan 10 yıla kadar ağır hapis cezası istedi.


16.10.2000 Fethullah Gülen Hakkındaki Dâvâ Ankara DGM'de Başladı
“Laik devlet yapısını değiştirerek yerine dini kurallara dayalı bir devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu" gerekçesiyle hakkında 10 yıla kadar ağır hapis cezası talebiyle hakkında dava açılan Fethullah Gülen`in muhakemesine başlandı.


04.12.2000 Mahkemenin İkinci Duruşması Yapıldı
Fethullah Gülen hakkında 'laik devlet düzenini yıkmak için örgüt kurmak' iddiasıyla 5 yıldan 10 yıla kadar hapis cezası talebiyle açılan davaya devam edildi.

01.12.2001 Kırık Testi Sohbetleri Yayınlanmaya Başladı
Fethullah Gülen Hocaefendi 21 Mart 1999'da ABD'ye gittikten sonra sağlığının elverdiği ölçüde sohbetlerini devam ettirdi. Hocaefendi'nin ABD'de yaptığı sohbetler ilk defa www.herkul.org sitesinde "Kırık Testi" adlı köşede 1 Aralık 2001 tarihinde yayınlanmaya başladı.

31.03.2002 Kalp Rahatsızlığından Dolayı Tedavi Altına Alındı
3 yıldır kronik kalb ve şeker rahatsızlıkları sebebiyle ABD'de bulunan Fethullah Gülen, 31 Mart 2002 Pazar günü yerel saatle 7.30'da acil olarak hastaneye kaldırıldı.


02.04.2002 Tedavi Gördüğü Hastaneden Çıktı
Kronik kalb ve şeker rahatsızlıkları sebebiyle ABD'de bulunan Fethullah Gülen, 31 Mart 2002 Pazar günü yerel saatle 7.30'da acil olarak hastaneye kaldırıldı. 2 Nisan 2002 Salı günü Doktoru Hüseyin Çopur tarafından bir basın açıklaması yapıldı ve yerel saatle 16:30 civarında hastaneden çıkarıldı.

10.03.2003 Mahkemenin Son Duruşması Yapıldı
Fethullah Gülen'in, ''anayasal sistemi değiştirerek yerine İslamî esaslara dayalı devlet kurmak amacıyla yasadışı örgüt kurup, bu amaç doğrultusunda faaliyetlerde bulunduğu'' iddiasıyla 10 yıla kadar hapis istemiyle yargılandığı davanın kesin hükme bağlanması, 4616 sayılı şartla salıverilmeye, dava ve cezaların ertelenmesine dair kanun uyarınca ertelendi.

21.01.2004 Fethullah Gülen Hocaefendi'nin Sol Koroner Arter Damarına Stent Takıldı
Sağlık problemleri sebebiyle bir süredir ABD'de bulunan Fethullah Gülen'in kalp damarına operasyon yapıldı.


22.01.2004 Hastaneden Taburcu Edildi
Fethullah Gülen'in kalp damarına operasyon yapılarak sol koroner arter damarına stent takıldı. 21 Ocak 2004 Çarşamba günü gerçekleşen ameliyat sonrası 24 saat hastanede dinlenen Fethullah Gülen evde dinlenmek üzere 22 Ocak 2004 Perşembe günü taburcu edildi.

29.02.2004 Nuriye Akman'a Mülakat Verdi
Sağlık problemleri sebebiyle Amerika'da bulunan ve beş yıllık aradan sonra ilk kez Nuriye Akman'a konuşan Fethullah Gülen, dünyada ve ülkemizde yaşanan gelişmeleri değerlendirdi. Fethullah Gülen 5 yıl önce 21 Mart 1999 tarihinde ABD'ye gitmişti.

Nuriye Akman'ın 1995 yılında Sabah gazetesinde yayınlanan Fethullah Gülen'le yaptığı röportaj o günlerin flaş bir gazetecilik olayı idi. Akman, dokuz yıl aradan sonra, Zaman Gazetesi adına Gülen ile yeni bir söyleşi yapmak istiyordu. Zaman Gazetesi'nde çalışmasına rağmen Amerika'ya sürekli haber yolluyor ama bir türlü olumlu cevap alamıyordu. Bir süre önce, Zaman Gazetesi Genel Yayın Müdürü Ekrem Dumanlı, Hocaefendi'ye "Nuriye Akman sizi ziyarete gelmek istiyor" deyince sonunda olumlu cevabı almış. 26 Şubat 2004 günü ABD'ye giden Akman, ziyaretçi olarak karşılanmış ancak röportaj için geldiğini söyleyince, Hocaefendi "Ben böyle bir söz vermedim" diyerek direnmiş ve iki gün konuşmamış. Ancak "bu kadar uzun yoldan geldi, kendisini kırmayalım" diyerek rahatsızlığına rağmen 29 Şubat 2004 günü başlayan sohbetle üç gün boyunca Nuriye Akman'ın sorularına cevap vermeye çalışmış. Bu görüşmeden sekiz gün sürecek bir röportaj dizisi ortaya çıkmış… Röportaj 22 Mart 2004 pazartesi gününden itibaren Zaman Gazetesi'nde yayınlanmaya başladı.

19/12/2004 Milliyet Gazetesi’nden Mehmet Gündem'e Mülakat Verdi
Milliyet Gazetesi’nden Mehmet Gündem Fethullah Gülen ile 19 Aralık 2004 günü mülakat yapmaya başladı. Röportaj "Fethullah Gülen'le 11 Gün" başlığı altında 8 Ocak 2005 Cumartesi gününden itibaren 22 gün süreyle Milliyet Gazetesi'nde yayınlandı.
Kimse almasin seni, Yine bana kalasin


Mart 20, 2008, 03:00:44 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 281
  • Cinsiyet: Bayan

Dünyanın en muteber gazetelerinde geçen ay Fethullah Gülen ile ilgili önemli makaleler yayınlandı. International Herald Tribune, Gülen'in "Modern dünyada kendini evinde hisseden Müslümanlara ilham verdiğini" söylüyordu.

Erzurum'da geçen çocukluk ve ilk gençlik yıllarından İzmir'deki çalışmalarına; daha sonra Türkiye sınırlarını aşan gayretlerine kadar pek çok açıdan değerlendirme yapıyor ve "seküler devleti yıkma gayesinin bulunmadığı" tespitinin altını çiziyor makale. 18 Ocak'ta yayınlanan yazı, dünyaca ünlü Forbes dergisine de kaynak teşkil etti.

30 Ocak'taki The Economist'te önemli bir analiz yer alıyordu. "Türkiye, Kürtler ve İslam: Dinî Bir Uyanış" başlığıyla sunulan makalede "Kürt sorunu" üzerinde duruluyor ve güncel yorumlar yapılıyor. Güneydoğu'daki oyların AK Parti'ye kayış sebepleri irdeleniyor. Bu arada "Kendi kararı ile adeta bir sürgün hayatı yaşayan liberal bir Müslüman din adamı" olan Fethullah Gülen'den bahsediyor The Economist. Dergi, Kurban Bayramı'nda 60 bin aileye kurban eti dağıtıldığını, bölgeye Gülen'i seven çok sayıda doktorun gittiğini ve bedava sağlık taraması yaptığını, "Kürtler-Türkler kardeştir" mesajının verildiğini anlatıyor.

Yurtdışında art arda neşrolunan makaleler, bir ilginin, bir merakın, bir anlama gayretinin sonucu. Doğru tespitler de var, yanlış izlenimler de; belki de bu hep olacak. Ancak her geçen gün biraz daha gösteriyor ki Fethullah Gülen'e duyulan ilgi artacak ve anlama gayreti çok sayıda yazıya, kitaba, araştırmaya vesile olacak. Daha şimdiden rahatlıkla ifade edebiliriz ki Fethullah Gülen üzerine araştırma yapmak isteyenler, küçük bir literatür taraması sonucunda çok sayıda makaleye ve kitaba ulaşılabiliyor. John Esposito, Hakan Yavuz, Akbar Ahmed, Zeki Sarıtoprak, Thomas Michael, Osman Bakar, İhsan Yılmaz, Elisabeth Özdalga, Ali Ünal, Graham Fuller, Sidney Griffith ve daha birçok önemli isim bu konuda çalışmalara imza attı.

Yakın tarihte de iki önemli kitap neşredildi. Biri Jill Carroll tarafından kaleme alınmış "A Dialogue of Civilizations" adlı kitap. Diğeri Ali Bulaç'ın kapsamlı ve derin muhtevalı eseri: "Din, Kent ve Cemaat / Fethullah Gülen Örneği". Carroll, felsefe tarihinde önemli yere sahip beş filozofla Fethullah Gülen'i kesişen kümelerle konuşturmaya çalışmış. Mesela Kant'ın ahlâk metafiziği ile Gülen'in ahlâk anlayışını, Stuart Mill'in özgürlük kavramına bakışı ile Gülen'in aynı konudaki yaklaşımını metin mukayesesine de dayanan bir yöntemle gözler önüne sermiş. Gülen'in bir filozof olmadığı, İslam kaynaklı marifet haritasına yeni ve güncel yorumlar getirdiği aşikar; ancak modern düşünce tarihinin önem verdiği kişilerle temel bazı konuları daha anlamlı kılmak için pencereler açılması da önemli. Bu açıdan bakıldığında kitap heyecan verici...

Bulaç, cemaat kavramını; bu vesileyle cemiyet gerçeğini ve bu sosyal gerçekleri kuşatan kent, şehir, kültür, gelenek, modernite gibi önemli unsurları masaya yatırıyor. İşin doğrusu, mutlaka okunması gereken bir kitap çıkmış ortaya. Zaman zaman ezber bozuyor Ali Bey, zaman zaman da şu ana kadar ifade edilmemiş sosyal tahlillere başvuruyor; sorguluyor, neticeler çıkarıyor. Belli bir mantık silsilesi içinde kentleşme ve toplum üzerinde duran kitabı ilginç hale getiren önemli bir unsur da Fethullah Gülen Hocaefendi ile ilgili kısımlar. Vakıa, Kitap Zamanı'na Bulaç'ın kitabı ile ilgili derinlikli bir analiz yazan ve aynı zamanda bu alandaki ilk kapsamlı eserin sahibi Enes Ergene (Gülen Hareketinin Analizi: Geleneğin Modern Çağa Tanıklığı) "Gülen hareketiyle ilgili bölümler kitaba sonradan monte edilmiş gibi duruyor." diyor. El hak öyle bir görüntü söz konusu; ancak yazar "Gülen Hareketi"nden hiç bahsetmese bile, kitabın bu noktayı hatıra getirmesi kaçınılmaz görünüyor. Çünkü eserin teorik örgüsü somut misaller istiyor. Kentleşme ve göçlerle başlayan sosyal değişim ve dönüşümlerin analizleri sırasında sosyal hareketlerin, en azından; çağrışımlarla gündeme geleceği aşikâr. Başka bir deyişle, göç dalgalarıyla daha belirgin hale gelen ve ulus devlet tasarımıyla şekillendirilen toplumun yeni bağ arayışlarının kitapta hiç yer almaması, önemli bir eksikliğe neden olacak; belki de ilgili ve bilgili kişilerce o boşluk tasavvurlar yoluyla doldurulacaktı. Sonradan eklenme hissi, sosyal analizlerin cemaat kavramıyla kesiştiği noktalardan çok, hemen herkesin kolayca ulaşabileceği biyografik detayların sunumu sırasında ortaya çıkıyor. Sanırım bu da boşuna başvurulmuş bir metot değil. Konuya yabancı sayılabilecek okurun da kitabı ve kitap içindeki paralelliği anlayabilmesi için böyle bir yola başvurulmuş...

Sosyal bir gerçeklik göz ardı ediliyor...

Her neyse. Ortada önemli bir kitap var. Bu eser, Fethullah Gülen gerçeğini daha yakından anlama imkânı sunuyor. Bu çok önemli. Aklı siyasete kilitlenmiş ve her meseleyi meşum bir iktidar kavgasına "Power Game" odaklamış insanlara yeni bir kapı aralıyor Bulaç. Meselenin bam teli de budur! Gülen'i, ya da sosyal hareketlerdeki pek çok gönül öncüsünü, sadece siyasî analizlerle anlamaya çalışmak, maksadın ters istikametine doğru yürümek demektir; ki hedeflenen noktaya ancak tersinden yapılacak uzun bir seyr-ü sefer ile varmak mümkündür ve maalesef o yürüyüşe çok insanın ne ömrü vefa eder, ne odaklanma gücü.

Türk aydınının, belki bürokrasisinin, kadim bir yanılgısı, sosyal bir gerçeği sürekli göz ardı etmesi, onu ötelemesi, kendi kontrolü dışında bulduğu her türlü oluşumdan ürkmesi; hatta bilgi eksikliğinden kaynaklanan bir endişe ile o gelişmeye karşı çıkmasıdır. Bu nedenle entelijansiyamızın vaktiyle farkına varamadığı gerçeklerin diyetini sadece belli bir zümre ödemedi. Kimi zaman tarihî fırsatlar kaçırıldı; kimi zaman da idealist bazı düşünceler daha doğmadan idama mahkûm edildi.

Aslında dürüst bir aydın için her yürekli adım, anlama gayretiyle başlar. Önyargılar bir kenara itildiğinde, "bir de şöyle düşünsek" dendiğinde, yeni bir keşfe hazırdır insan. Böyle bir yaklaşımı ortaya koymadan da hayat devam ediyor; bunda şüphe yok. Ancak sosyal bir oluşumun ortaya çıkardığı pozitif enerji, herkesin yakından ilgisini çekiyorsa ve ülke sınırlarını aşan bu ilmî merak yeni açılımlar vaat ediyorsa, aydınların kulağı üzerine yatması bir çeşit talihsizlik sayılabilir. Hiç kimse, hiç kimseye "gelin tabi olun" demiyor; diyemez de. Ancak "gelin bu gelişim ve oluşumu doğru anlayalım" demek zarureti vardır. Zira, kendi topraklarımızda neşet etmiş sosyal bir oluşumu, "içeriden anlamak" gibi daha mantıklı, daha makul bir yol varken, onun dışarıdan keşfedilmesini beklemek, en azından, büyük bir vebaldir. Çünkü "dışarıdan bakış" yakından bilmemenin getirdiği tabii hatalarına boyun eğebilir bazen. Ayrıca, dışarıdan yapılan doğru analiz sonunda içerideki nazar tarihî bir fırsatı değerlendirememenin hicabını yaşamakla karşı karşıya kalabilir. Bu acı durum ilk defa yaşanmadığı için "biz insanların kadr-ü kıymetini vefat edince mi anlarız" serzenişi fikir tarihimizde sıkça dile getirilmiş; yaşanan derin inkisar ve infiali içimize gömmek zorunda kalmışızdır.

Anlama gayreti! Evet, aynen böyle! İhtiyaç duyulan tek şey iyi niyetle ortaya konacak anlama çabası. Ne "gelin alkışlayın" davetidir bu; ne de "cehenneme kadar yolunuz var" sitemi. Ortada, göz ardı edilemeyecek kadar önemli bir sosyal gerçek var; önyargılardan arınıp bunu anlamak için gayret sarf edilmeyecekse bugüne kadar yapılan yanlışlar katlanarak devam edecek demektir...

Hocaefendi'nin anlaşılmasında çekilen güçlüğün bir nedeni cemaat kavramı. Maalesef bu kelimeye yüklenen anlam, bir yandan dışa kapalı ve dünyadan izole olmuş topluluğu çağrıştırıyor, diğer yandan da sanki illegal bir örgütlenmeden bahsediliyor gibi kullanılıyor. İkisi de yanlı. Ali Bulaç'ın da kitabında şerh ettiği gibi bazı sosyologların fütüristik kehaneti tutmadı. Modern toplumlarda cemaatleşmenin son bulacağı, toplumdaki birlik ve dayanışma kesitlerinin yeni değerler ve kümeler oluşturacağı varsayılıyordu. Oysa kalabalıklaştıkça yalnızlaştı insanoğlu. Eski çağlarda olduğu gibi kan ve aşiret bağı yoktu ortada; ancak bir kısım değerler ve kimlikler için ortak bir hedefe kilitlenmek mümkündü. İşte tam bu noktada modernitenin belli bir oranda kutsadığı birey, bireysellik, bireysel özgürlük kavramları çıkıyor ve bunların "cemaat" içinde yok olup gideceği farz ediliyordu.

Aslında toplum yapımızın geleneksel akışını bilenler için durum hiç de öyle değildi. Müntesiplerini "üç kişiyseniz biriniz imam olacak" diye örgütleyen ve cemaat olmaya büyük anlam yükleyen kültürel altyapımız, Batı toplumlarındaki cemaat anlamından çok farklı bir gerçeği işaretliyor. İslam kültüründe ruhbanlık sınıfı olmadığı gibi, bireyi ezip geçen bir cemaat yapısı da olamazdı. Her bir ferdin bizzat Allah ile irtibat kurduğu ve tek başına O'na yönelebildiği, aracısız-vasıtasız Allah irtibatından bahsedildiği bir dinde, o dinin mensubu kendi muhasebe ve murakabesini tamamıyla bir başkasına nasıl devredebilirdi ki!

Yazan:Ekrem Dumanlı
Kimse almasin seni, Yine bana kalasin


Mart 20, 2008, 08:36:13 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Sn.asli
Fethullah gülenin biyografisini yazarak sempatizan toplamaya çalışıyorsanız oldukca başarısız bir yöntem denediğinizi söylemeliyim.Sanki yıllardır bu ülke insanı söz konusu şahsın kim olduğunu bilmiyormuş gibi "o çok mübarek bir insandır okullar açar" yazınca tüm düşünceler değişecek herkes fethullah hocaya iman edecek ::)


Mart 20, 2008, 09:52:07 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Sn.asli
Fethullah gülenin biyografisini yazarak sempatizan toplamaya çalışıyorsanız oldukca başarısız bir yöntem denediğinizi söylemeliyim.Sanki yıllardır bu ülke insanı söz konusu şahsın kim olduğunu bilmiyormuş gibi "o çok mübarek bir insandır okullar açar" yazınca tüm düşünceler değişecek herkes fethullah hocaya iman edecek ::)

   Siz satanizmden konuşabiliyorken Sayın Aslı neden Fethullah Gülen'den bahsedemesin?


Mart 20, 2008, 10:06:23 ös
Yanıtla #4
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 788
  • Cinsiyet: Bay

birde konu başlığında adamın ismini doğru yazsaymışınız daha güzel olacakmış: "fethullah ..."
Vostede é vostede. . Nunca perder o caducidade. .


Mart 20, 2008, 10:24:57 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

birde konu başlığında adamın ismini doğru yazsaymışınız daha güzel olacakmış: "fethullah ..."
Güzel bir nokta Sn. hiario, insan düşüncelerini benimsediği kişinin adını doğru telaffuz edebilmeli...


Mart 20, 2008, 10:47:51 ös
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

sn. aslı hanımefendi çok teşekkür ederim hocaefendimizi böyle bi foruma taşıdığın için.
en iyi ağlayan beydir fethullah gülen.ben kendisini çok seviyorum.sadece ağlamasını ses olarak kaydettim dinliyorum sürekli.
dinleyip ailece ağlıyoruz.bakın size de o güzel insanın videoyalarını vermek istiyorum ama lütfen seyredin sizde seveceksiniz.
buyrun:




Mart 20, 2008, 11:38:24 ös
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1091
  • Cinsiyet: Bay

birde konu başlığında adamın ismini doğru yazsaymışınız daha güzel olacakmış: "fethullah ..."
Güzel bir nokta Sn. hiario, insan düşüncelerini benimsediği kişinin adını doğru telaffuz edebilmeli...

-Bir harf eksik yazılmış yalnışlıkla bunda ne var.
-Adamı çekemiyorsunuz ya nelere takmışsınız :) gülünç.

-Feytullah Gülen nin taraftarı değilim ama saygı duyarım. Açılmasında rol oynadığı okullar gerçekten çok başarılı.
''Kızıl elmada buluşalım''


Mart 20, 2008, 11:46:25 ös
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

birde konu başlığında adamın ismini doğru yazsaymışınız daha güzel olacakmış: "fethullah ..."
Güzel bir nokta Sn. hiario, insan düşüncelerini benimsediği kişinin adını doğru telaffuz edebilmeli...

-Bir harf eksik yazılmış yalnışlıkla bunda ne var.
-Adamı çekemiyorsunuz ya nelere takmışsınız :) gülünç.

-Feytullah Gülen nin taraftarı değilim ama saygı duyarım. Açılmasında rol oynadığı okullar gerçekten çok başarılı.

Sevgili alaaddin, Fethullah Gülen' le ne alakası var yorumumuzun? :) En azından ben, fikirleri seven bir kişinin adını doğru telaffuz edememesinden bahsettim.


Mart 20, 2008, 11:53:42 ös
Yanıtla #9
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 581
  • Cinsiyet: Bay

Sn.asli
Fethullah gülenin biyografisini yazarak sempatizan toplamaya çalışıyorsanız oldukca başarısız bir yöntem denediğinizi söylemeliyim.Sanki yıllardır bu ülke insanı söz konusu şahsın kim olduğunu bilmiyormuş gibi "o çok mübarek bir insandır okullar açar" yazınca tüm düşünceler değişecek herkes fethullah hocaya iman edecek ::)
Eleştirinin bile bi adabı oldugunu ögrenenemsişsiniz halen açılan karşıt görüş başlıklarında  provakasyonve kuru gürültüden öteye geçemeyişiniz hayretle takip edip, eshefle kınıyorum  ....
Vi VERİ VENİVERSUM VENUS VİCİ..


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
12116 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 29, 2011, 08:30:08 öö
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
6891 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 03, 2008, 01:54:29 öö
Gönderen: Mozart
10 Yanıt
8363 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 27, 2008, 11:04:35 ös
Gönderen: Isis
2 Yanıt
16103 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 29, 2011, 11:48:57 ös
Gönderen: Masor1976
Fethullah Gülen

Başlatan oya « 1 2 » Islam

14 Yanıt
18641 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 30, 2011, 10:37:25 öö
Gönderen: Eser
17 Yanıt
10463 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 29, 2011, 01:15:33 ös
Gönderen: Prometheus
0 Yanıt
4089 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2012, 10:20:00 ös
Gönderen: Tij
1 Yanıt
11033 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 28, 2012, 12:47:54 ös
Gönderen: peacewings
2 Yanıt
3504 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 16, 2013, 10:32:59 ös
Gönderen: Tij
27 Yanıt
20009 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 03, 2015, 10:18:48 ös
Gönderen: ABCDEF