Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Pargalı İbrahim Paşa ve Gnostik Kimliği  (Okunma sayısı 30487 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 27, 2011, 06:16:14 ös

Buraya, bir alıntı koyacağım. Bu alıntı Mustafa Yılmaz'ın "Dul Kadının Oğulları" adlı kitabından. Kitap, anti-masonik. Fakat genel anti masonik akımlara benzemiyor; hakaret etmeden eleştiriyor. Kitabın bir bölümü de Pargalı İbrahim Paşa'ya ayrılmış. Muhteşem Yüzyıl hazır Okan Yalabık'la bu karakteri canlandırıyorken, konuyla da forumun ilgisi olduğundan buraya bu alıntıyı ve kendi görüşlerimi yazayım istedim.

Özetle bu komplo teorisine göre, Pargalı ibrahim'in soyu pek bilinmiyor. Bilinen şey, onun gayri müslim olduğu, çok iyi eğitildiği, ve Manisa Spil dağındayken Kanuni ile tanıştığı. Saray içindeki davranışları ve Avrupalı krallarla olan ilişkileri incelendiğinde, Pargalı'nın hala eski inancını koruyan biri olduğu, dahası, gnostik hristiyan olduğu, dönemin ezoterik cemaatlerince Kanuni'ye yamandığı, bunun için de sistemli eğitimden geçirildiği iddia ediliyor. Spil dağını mesken tutuşu, garip davranışları, üstün zekası ve annesini "dul kadın" diye tanıtması, kendisinin bir sybil (Burak Eldem'in Fraternis'inde Sybillerle ilgili ciddi bilgi var) tarafından yetiştirildiği, saray içinde aslen bir casus olarak çalıştığı gibi iddiaları besliyor. Casusluk da Avrupa devletleri için değil, kendi cemaati için. Bu gizli kardeşlik cemaatine, Mimar Sinan'ın da dahil olduğu söyleniyor. Masonların, özellikle bu iki isme verdiği önem de biliniyor. Mimar Sinan, zaten üstün matematik zekası ve eserleriyle, Pargalı İbrahim de, bürokratlığıyla, biri operatif, diğeri spekülatif iki ayağı temsil ediyor; bilim ve toplum. Bir mason olduğu bilinen Cahit Ülkü'nün, Pargalı İbrahim Paşa adlı bir romanı da var. Benim Pargalı'ya en çok içerlediğim konu, onun gnostik olması değil, (yine gemi flamasında gönye bulunan, ve eğer bir cemaat varsa kendisinin de üyesi olması büyük ihtimal olan) Barbaros'un Güney Amerika'ya filo gönderme önerisini reddetmiş olması. Dönemin en güçlü iki devletinden biri olan Osmanlı, eğer o yıllarda Amerikaya çıkabilseydi. Şimdiki düzen, daha farklı olacaktı. Akdeniz ve Hint denizi ile yetinmemiz gerektiğini söyleyen kişi de Pargalı'dır.

Edit: Şimdi aklıma gelen bir başka durum da, Osmanlı'yı ekonomik olarak eriten Fransa'ya verilen Kapitülasyonların mimarının İbrahim Paşa olduğudur.

« Son Düzenleme: Ocak 27, 2011, 06:54:34 ös Gönderen: popperist »
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ocak 27, 2011, 06:25:39 ös
Yanıtla #1

Kendi adına kurduğu birinci vakfıyesinde Mimar Sinan; İbrahim Paşa'dan "efendim ve mutikim" diye söz edecekti.

Sinan bu vakfıyesinde bir de şart koyacaktı: İbrahim Paşa Vakfına mütevelli olanların kendi vakfına da mütevelli olmasını isteyecekti.

Mimar Sinan hakkında en kapsamlı araştırmaları yapan merhum İbrahim Hakkı Konyalı'ya göre, Sinan'ın "efendim" dediği İbrahim Paşa, Kanuni Sultan Süleyman'ın ünlü veziri Makbul İbrahim Paşa'ydı.


Peki Kimdi Bu Makbul İbrahim Paşa?

Nasıl olmuştu da fakir bir balıkçıyken, Osmanlı'nın zirvesine yükselebilmişti?

Daha 28 yaşında Kanuni'nin Veziriazam'ı olabilmiş ve tarihin kırılma noktası sayılan 16.yy'a damgasını vurabilmişti!

Manisalı dul kadının yanına nasıl yerleştirilmiş ve dul kadın tarafından nasıl yetiştirilmişti?

Pargalı İbrahim Paşa, Kanuni Sultan Süleyman'ın sevgisini ve güvenini kazanarak kariyerinde hızla yükseldi ve dönemin en güçlü imparatorluğu Osmanlı Devletinin en önemli yöneticisi oldu. Öyle ki tarihte ilk defa Serasker Sultan ünvanını alan kişi olmuştu. Kanuni'nin üzerinde o kadar etkili hale gelmişti ki, o güne kadar üç vezirlik olmasına rağmen, sırf onun için dördüncü bir vezirlik ihdas edilmişti. Bununla da yetinilmemiş daha önceki devlet temayüllerinde veziriazamlığa birinci vezir getirilirken, yine Osmanlı tarihinde ilk kez İbrahim Paşa dördüncü vezirlikten veziriazamlığıa, yani başvezirliğe yükseltilmişti.

Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ocak 27, 2011, 06:26:04 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


İlginç bir yaklaşım,sorgulanmalı...
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ocak 27, 2011, 06:30:15 ös
Yanıtla #3

Peki Manisalı dul kadının evlatlık olarak satın aldığı bu küçük çocuğun, 28 yaşında veziriazamlığa kadar yükselmesi sadece tesadüflerin bir sonucu muydu?

Yoksa büyük bir planın parçası mıydı?

Türkiye Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisine göre İbrahim Paşa bugün Yunanistan sınırlarına dahil olan Parga yakınlarında bir köyde doğmuştu. Babası fakir bir balıkçıydı, babasıyla balığa çıktığı bir gün korsanlar tarafından kaçırılmış ve dul bir kadına evlatlık olarak satılmıştı.

Dul kadın Manisa'da yaşıyordu.

Ne kadar garip ki, ileride "Muhteşem Süleyman" ünvanını alacak Kanuni de genç bir şehzade olarak aynı dönemde Manisa'da sancak beyiydi.

Peki kimdi bu Manisalı dul kadın? İşte burada yine ilginç ayrıntılar ortaya çıkıyor. Hemen bütün tarihçiler, İbrahim'in evlatlık olarak dul kadının yanında yetiştiği bilgisini vermesine rağmen, Manisalı dul kadının kimliğine ilişkin en ufak bir bilgi bulunamıyor. (Popperist: Burak Eldem'in Fraternis kitabını okuyan, bunun bir Sybil olduğunu düşünebilir. http://tr.wikipedia.org/wiki/Spil_Da%C4%9F%C4%B1  Spil Dağı, sybil efsaneleriyle ayrıca bir ün sahibidir. Ağlayan Kaya'daki sybil, veya bir ana tanrıça siluetine dikkat ediniz)

Daha da ilginci ise, dul kadının evlatlık aldığı küçük çocuğu yetiştirme tarzı, Encümen i Daniş üyesi Baron Hammer'in 10 ciltlik Osmanlı tarihinde yer alan bilgiye göre: dul kadın, İbrahim'i sanattan edebiyata, siyasetten dine kadar özel olarak yetiştirmişti. Öyle ki küçük İbrahim, daha ergenliğe adım atmadan Rumca, İtalyanca, Sırpça, Farsça, Arapça, gibi dönemin yaygın dilleri başta olmak üzere 7 dil öğrenmişti. Çok zengin olan dul kadın, İbrahim'in yetişmesi için özel hocalar tutmuştu. Daha 7 yaşında keman çalmaya, şairleri kıskandıracak şiirler yazmaya başlamıştı.

Peki dul kadın, bir köle olarak satın aldığı devşirme bir çocuğun eğitimine neden bu kadar önem vermişti?
Bu devşirme çocuk, çok iyi eğitim aldığı için mi veziriazamlığa kadar yükselebilmiş, yoksa veziriazamlığa yükselmesi çok önceden planlandığı için mi böylesine özel bir eğitime tabi tutulmuştu?

Şehzade Süleyman ava meraklıydı. Her fırsatta maiyetiyle birlikte Manisa'nın çam ve kekik kokan Spil Dağlarında geyik avuna çıkardı.

Yine ava çıktığı bir gün uzaklardan bir müzik sesi duydu. Bu bir keman sesiydi. Şehzade Süleyman kemandan çıkan nağmelere adeta vuruldu ve kemanı çalan kişiyle tanışmak istedi. (Popperist: Müzik ile tuzağa düşmek veya müzik sesine vurulmak, Yunan Mitolojisinde de sık sık işlenen bir durumdur. Müziğin, bir büyü aracı olarak kullanılması da bir olasılıktır)

Baron Hammer'in Osmanlı Tarihi'ne göre, Kanuni ile İbrahim Paşa'nın ilk tanışması bu av sırasında olmuştu. Henüz Manisa şehzadesi olan Kanuni, İbrahim'in bilgisinden ve sanata olan ilgisinden o kadar çok etkilenmişti ki; her akşam Manisa'daki sarayına davet etmeye başladı.

Dul Kadın, İbrahim'i azad etti. Ve İbrahim, Kanuni'nin maiyetine girdi.

O günden sonra sadece şehzade Süleyman'ın değil, Osmanlı tarihinin en etkin ismi oldu. Aldığı kararlar Osmanlı tarihinin geleceğini etkiledi. (Popperist: Sadece Osmanlı değil, dünya tarihini de yukarıda belirttiğim gibi etkiledi. O dönemde Amerika'nın güneyinde Osmanlı devletince bir iki koloni kurulmadıysa, bunun müsebbibi Pargalı İbrahim'dir. Ekşi Sözlükten;

http://www.eksisozluk.com/show.asp?id=15600065 )

Bir sözüyle savaşa, bir sözüyle barışa karar verebilecek konuma geldi.

İbrahim Paşa artık kendisini o kadar etkin görüyordu ki, padişah gibi Ferman imzalamaya başlamıştı.

Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ocak 27, 2011, 06:31:03 ös
Yanıtla #4

Osmanlı Tarihçisi Ordinaryus Prof. İsmail Hakkı Uzunçarşılı'nın dönemin yabancı ülke elçilerinin raporlarına dayandırarak verdiği bilgiye göre, İbrahim Paşa, kendisini padişahtan bile üstün görmeye başlamıştı.

Nitekim Ferdinand'ın elçilerine şöyle diyecekti:

"Bu büyük devleti idare eden benim. Her ne yaparsam yapılmış olarak kalır. Zira bütün kudret benim elimdedir. Memuriyetleri ben veririm. Eyaletleri ben tevzi ederim. Verdiğim verilmiş, reddettiğim reddedilmiştir. Büyük padişah bir şey ihsan etmek istediği zaman bile eğer ben onun kararını tasdik etmeyecek olursam gayri vaki gibi kılınır. Çünkü her şey harb, sulh, serbet ve kuvvet benim elimdedir"

Meydan Larousse Ansiklopedisi'nin İbrahim Paşa maddesinde ilginç bir bilgi daha yer alıyordu: Meydan Larousse göre: Kral Ferdinand: İbrahim Paşa'ya "sayın ağabeyim", İmparator 5. Karl (Şarlken) ise "sevgili kuzenim" diye hitap ediyordu!

İbrahim Paşa'nın bu gücü, Kanuni tarafınan bir gece yarısı cellatlara boğdurulana kadar devam etti. Kanuni, daha genç yaşta iken Spil dağında karşılaştığı ve o günden sonra bir daha yanından ayırmadığı İbrahim'i ne olmuştu da boğdurmak zorunda kalmıştı?

İbrahim gerçekten müslüman olmuşmuydu? Yoksa her gördüğü yerde Kuran'ı Kerim'i üç kere öpmeden eline almayan Pargalı İbrahim; gizli inancını korumaya devam mı etmişti? İdamında bu iki kimlikliliğin etkisi var mıydı?

İSTANBUL'UN GÖBEĞİNE DİKİLEN YUNAN TANRISI HEYKELİ

Osmanlı imparatorluğunun bütün devlet temayüllerine aykırı bir şekilde 28 yaşında veziriazam olduğunda Kanuninin üzerindeki etkinliği nedeniyle halk ona Makbul İbrahim Paşa diyordu. Ancak Budin seferinden sonra yaşanan ilginç bir olay bu ünvanın değişmesine neden olacaktı.

Aynı halk artık ona "Gavur İbrahim Paşa" demeye başlayacaktı.

Peki "Makbul" lakabı neden "Gavur" lakabına dönüşmüştü?

İbrahim Paşa 1526 yılında veziriazam ve Anadolu Beylerbeyi olarak, Kanuni ile birlikte Budin Seferi'ne çıktı. Bu sefer; Macar Yahudileri'nin talebi üzerine gerçekleşmişti. Macaristan Yahudileri Osmanlı hakimiyetine girmek istiyordu. Hatta bunun için içeriden Osmanlı'ya yardımcı oluyorlardı. Fetihten sonra Budin Kalesi'nin anahtarını teslim eden de bir Yahudiydi.

Budin'den elde edilen ganimetler İstanbul'a getirildiğinde, veziriazam İbrahim Paşa'nn kendine ganimet olarak seçtiği eşyalar oldukça dikkat çekiciydi. Herkes altın, para gibi maddi değerlerin peşinde koşarken, o ganimet olarak "iki tunç şamdan" ve "üç heykel"in peşine düşecekti. Ve onları kendisine ganimet olarak alacaktı.

İbrahim paça tunç şamdanları Ayasofya mihrabının iki yanına yerleştirdi. Üç adet heykeli ise, İslam geleneğine aykırı olduğunu ve halkın tepkisini çekeceğini bile bile İstanbul Atmeydanı'ndaki sarayının önüne koydurttu.

Heykeller ne miydi? Onlar, Pagan Yunan kültürünün üç önemli tanrısı; Herkül, Apollon ve Diana heykelleriydi!

Heykeller, dönemin ünlü şairlerinden Figani'nin canına mal olacaktı. Figani Yunan tanrılarının heykelinin İstanbul'un göbeğine dikilmesinden sonra şu beyti yazmıştı;

"Dü İbrahimi Amed bedeyr i cihan,
Yeki Put şiken şüt, yeki put nişan

Anlamı şuydu:

"Dünyaya iki İbrahim geldi.
Biri putları yıktı, diğeri putları dikti"

Bahsettiği iki İbrahim'den biri, İbrahim Peygamber, diğeri ise Pargalı İbrahim'di.

Bu beyit üzerine şair, Pargalının fermanıyla idam edildi.

Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Ocak 27, 2011, 06:31:12 ös
Yanıtla #5

İSA, MUHAMMED'DEN ÜSTÜNDÜR!

16. yüzyıl gerçekten çok dikkat çekici olaylara sahne oluyor, yeryüzünün en güçlü imparatorluğu Osmanlı'da tuhaf gelişmeler yaşanıyordu.

Ve bu gelişmelerde Manisalı Dul Kadının oğlu İbrahim Paşa hep başrol oynuyordu.

Bunlardan biri de Molla Kaabız olayıydı.

Yine Hammer'in Osmanlı Tarihinde de yer alan olaya göre, ulema sınıfından Molla Kaabız, Kurandan ve İncilden birtakım ayetleri kendince yorumlayarak, İsa peygamberin, Hz. Muhammed'den daha üstün olduğunu iddia ediyor ve bu inancını vaazlarında anlatarak taraftar toplamaya çalışıyordu.

Bu bilgi Saray'a kadar ulaştı. Kanuni Sultan Süleyman çok öfkelendi ve Molla Kaabız'ın yargılanmasını istedi. Kaabız Saray'a getirildiğinde onu yargılayacak üç kişilik heyet kuruldu. Bunlardan ikisi Rumeli Kazaskeri Fenarizade Muhiddin Efendi, ve Anadolu Kazaskeri Mevlana Kadir Efendiydi.

Heyetin başında ise ilginç bir isim vardı; Veziriazam İbrahim Paşa.

Sorgulamada Molla Kaabız'dan iddiasndan vazgeçmesi istendi. Kaabız iddiasında ısrar etti. Uzun süren tartışmalar sonucunda Muhiddin efendi ve Mevlana Kadir Efendi, Kaabız'ın idam edilmesi gerektiğine karar verdi.

O ana kadar sessizce sorgulamayı izleyen veziriazam İbrahim paşa birden bire ayağa kalktı, öfkelenmişti; Kaabız'ın iddiasının "ilmi olarak çürütülemediği" gerekçesiyle idama karşı çıktı! Hatta serbest bırakmak istedi.

O sırada, İbrahim Paşa da dahil heyetteki hiç kimsenin haberi yoktu ama, Kanuni de Molla Kabıszın sorgulanışını Divan ı Hümayün'da kendisine ait özel bir bölümden izliyordu.

İbrahim Paşanın "serbestsin" kararı üzerine o da öfkeyle yerinden fırladı: bulunduğu yerden çıkarak "Peygamber Efendimize hakaret eden bu adam nasıl olur da serbest bırakılır" diyerek tepki gösterdi. Bu olay İbrahim paşa ile Kanuni arasına giren ilk soğukluklardan biri oldu.

Kanuni'nin emri üzerine Molla Kaabız ertesi gün Şeyhülislam Kemalpaşazade huzurunda yeniden sorgulanmak üzere tutuklandı. Yapılan tartışmada Kaabız'ın tüm iddiaları çürütüldü ve idam edildi.


-Alıntıyı burada bırakıyorum, zaten kitapta Pargalıyla ilgili bölüm de buraya kadar. Yazar ismi ve kitabını başta verdim.
« Son Düzenleme: Ocak 27, 2011, 06:33:46 ös Gönderen: popperist »
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Nisan 24, 2011, 02:05:33 öö
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 91

ilgi çekici paylaşımlar için teşekkürler,bencede pargalı ibrahim her yönüyle araştırılması gereken biridir.


Nisan 26, 2011, 02:57:57 ös
Yanıtla #7
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 125
  • Cinsiyet: Bay

Sayin Popperist, guzel bir paylasim tesekkur ederim.
Ben Muhtesem yuzyil dizisini buyuk hayranlikla izliyordum.Sizin paylasiminizdan artik neredeyse filmin sonunu ogrendim.Keske bu guzel paylasimi paylasmasaydiniz.
Sevgiler, saygilar.
1283 - leriz biz.


Eylül 04, 2015, 04:38:17 ös
Yanıtla #8
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 23
  • Cinsiyet: Bay

   Masonların dünya siyasi tarihi üzerinde büyük bir etkisi olduğunun tarihsel bir kanıtıdır Pargalı İbrahim. Dolayısı ile her ne kadar kurum olarak direk siyasete müdahil oldukları inkar ve red edilse bile masonik faaliyet gösteren tüm dernek ve kuruluşların üyeleri yada bir kısmı mutlaka  bulundukları ve yaşadıkları ülkelerde önemli rolleri üstlenmişlerdir. Bu yüzden ben mason localarının büyük hedefler doğrultusunda kurulduğunu ve yürütüldüğünü düşünüyorum sadece sivil ve elit bir kuruluş değil devlet yönetiminde ,sivil kuruluşların ve medyanın yönetiminde paylarının olduğunu istediklerinde senaryo yazıp istediklerini oynatabilecek güçte olduklarını düşünüyorum. Yanılabilirimde ama tarihin çoğu neticesi bunu destekler nitelikte.
Gelecekte varacağın nokta, geçmişte yaptıklarının eseridir.


Eylül 04, 2015, 05:54:25 ös
Yanıtla #9
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

   Masonların dünya siyasi tarihi üzerinde büyük bir etkisi olduğunun tarihsel bir kanıtıdır Pargalı İbrahim. Dolayısı ile her ne kadar kurum olarak direk siyasete müdahil oldukları inkar ve red edilse bile masonik faaliyet gösteren tüm dernek ve kuruluşların üyeleri yada bir kısmı mutlaka  bulundukları ve yaşadıkları ülkelerde önemli rolleri üstlenmişlerdir. Bu yüzden ben mason localarının büyük hedefler doğrultusunda kurulduğunu ve yürütüldüğünü düşünüyorum sadece sivil ve elit bir kuruluş değil devlet yönetiminde ,sivil kuruluşların ve medyanın yönetiminde paylarının olduğunu istediklerinde senaryo yazıp istediklerini oynatabilecek güçte olduklarını düşünüyorum. Yanılabilirimde ama tarihin çoğu neticesi bunu destekler nitelikte.

O tarihte Avrupada güçlü  ve faal olan hangi locadır acaba bu işleri beceren.Hatta kendi can dertlerinden vakitte bulmuşlarmıdır?
Şu yazdıklarınız bu forumun işi değil hurafe sözlerden başka bir şey değil.Hurafeliğinde bu forumda kabul görmesi düşünülemez.
Masonluk tek başına tüm bu dediklerinizi yapamaz,mesela şöyle dese idiniz biraz olurdu kimi masonlar toplumda bir yere gelmiş olanlar bazı alanlarda kullanılmış yada etkin olması istenmiştir.

karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
8856 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 31, 2006, 03:10:57 ös
Gönderen: MASON
0 Yanıt
3879 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 10, 2007, 03:34:21 öö
Gönderen: Ittihatci
ENVER PAŞA

Başlatan Ittihatci « 1 2 3 » Tarihteki Onemli Kisiler

22 Yanıt
32108 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 27, 2007, 06:39:16 ös
Gönderen: Ittihatci
Gnostik Ayetler

Başlatan blossom Hiristiyanlik

3 Yanıt
5961 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 06, 2008, 06:55:40 ös
Gönderen: blossom
İbrahim Şinasi

Başlatan bugfree Edebiyat

0 Yanıt
3646 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 19, 2008, 01:13:02 ös
Gönderen: bugfree
15 Yanıt
12313 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 18, 2011, 01:44:12 ös
Gönderen: shakespeare
4 Yanıt
4761 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 06, 2010, 09:35:08 ös
Gönderen: Kaan
2 Yanıt
6013 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 29, 2011, 01:25:44 öö
Gönderen: Prometheus
1 Yanıt
6361 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2011, 04:29:30 öö
Gönderen: Sirius
0 Yanıt
1440 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 20, 2015, 03:55:11 ös
Gönderen: İNSAN