Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İlker başbuğ tutuklandı.  (Okunma sayısı 8143 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 08, 2012, 11:54:20 öö
Yanıtla #10
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Arais,
TSK'ya vatan haini muamelesi yapılması çok doğal. Çünkü gerici zihniyetin hep karşısında olmuştur. Hep dürüsttür. Çıkarcı ve namussuz değildir. Satın almanız neredeyse imkansızdır.
İşte bu yüzden komedi gibi iftiralarla üzerine aç köpekler gibi saldırılıyor.

Aynı şekilde pkk baştacı ediliyor.

Bunlar o kadar kudurdular ki, artık başlarına gelebilecek şeyleri tahmin bile edemiyorum.

:)

Yazdıklarımı gözlerinizle okuyorsunuz evet. ama algı noktanızdan pek emin değilim S.n Prometheus...
Bu ülkenin topraklarında yaşayan milletin 1400 yıllık Dinsel yaşam biçimi vardır. giyimleri, kuşamları, gelenekleri hep Din merkezlidir. Adeta iliklerine kadar işlemiştir... ABD bile işgal ettiği ülkelerin petrolünü alır, diğer doğal kaynaklarından pay alır, ama asla yaşam biçimlerine ya da Dini ne şekilde yaşayacaklarına karışmaz. Çünkü bilir ki o değrlere karıştığı an, başına en büyük belayı almıştır ve hiç bir zaman kırılamayacak bir dirençle karşılaşır. Akıllıdırlar, onu yapmazlar.

Şimdi tekrar söylüyorum: Bu ülkenin insanları 1400 yıldır Müslümandılar, hep müslüman kaldılar ve hep Müslüman kalacaklar. Cumhuriyet tarihinden beri çok ciddi politikalar dahilinde ülke insanının zihniyetine işlenmiş İslam virüsünü silmeye çalıştılar, binlerce format attılar! sonuç? Bir parti geldi, ve herkes yine özüne döndü...

Paşalarınız çok akıllıydı değil mi?
Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Ocak 08, 2012, 12:12:02 ös
Yanıtla #11
  • Ziyaretçi

Sayın Arais,
TSK'ya vatan haini muamelesi yapılması çok doğal. Çünkü gerici zihniyetin hep karşısında olmuştur. Hep dürüsttür. Çıkarcı ve namussuz değildir. Satın almanız neredeyse imkansızdır.
İşte bu yüzden komedi gibi iftiralarla üzerine aç köpekler gibi saldırılıyor.

Aynı şekilde pkk baştacı ediliyor.

Bunlar o kadar kudurdular ki, artık başlarına gelebilecek şeyleri tahmin bile edemiyorum.

:)

Yazdıklarımı gözlerinizle okuyorsunuz evet. ama algı noktanızdan pek emin değilim S.n Prometheus...
Bu ülkenin topraklarında yaşayan milletin 1400 yıllık Dinsel yaşam biçimi vardır. giyimleri, kuşamları, gelenekleri hep Din merkezlidir. Adeta iliklerine kadar işlemiştir... ABD bile işgal ettiği ülkelerin petrolünü alır, diğer doğal kaynaklarından pay alır, ama asla yaşam biçimlerine ya da Dini ne şekilde yaşayacaklarına karışmaz. Çünkü bilir ki o değrlere karıştığı an, başına en büyük belayı almıştır ve hiç bir zaman kırılamayacak bir dirençle karşılaşır. Akıllıdırlar, onu yapmazlar.

Şimdi tekrar söylüyorum: Bu ülkenin insanları 1400 yıldır Müslümandılar, hep müslüman kaldılar ve hep Müslüman kalacaklar. Cumhuriyet tarihinden beri çok ciddi politikalar dahilinde ülke insanının zihniyetine işlenmiş İslam virüsünü silmeye çalıştılar, binlerce format attılar! sonuç? Bir parti geldi, ve herkes yine özüne döndü...

Paşalarınız çok akıllıydı değil mi?

Aslında Sayın Agnusdei'ye bu noktada katılmamak mümkün değil. Fakat bu manzaraya bakıp olumlu ve olumsuz anlamda çok fazla çeşitte yorum ve senaryo sunulabilir. Bence CHP iyi niyetle islami kesimi asimile etme çabasına olmuştur. Ciddi bir başkaldırı göremeyince ve islam kimliğimiz yüzünden ulusumuz tehlike altında olduğu için islami kimliği tamamen yok etme gayretine girilmiş örneğin köy enstitülerinde ateist bir nesil yaratma projesi uygulanmıştır. Fakat dediğiniz gibi bu ruhu yok edemedikleri gibi iktidarı kaybetmelerine neden olmuştur bu yanlış politika. Devlet politikaları normal insan ilişkilerinden çok farklıdır. Dost devlet kavramı yoktur örneğin. Çıkarları için devletler birbiri içindeki teröristleri beslemekten çekinmezler. İmkanı olsa Türk devleti de rakip gördüğü bir ülkeyi çökertmek amacıyla benzerini yapar. Normal şartlar altında TSK nın yapması gereken pkk yı besleyen odaklarla da savaşmasıdır fakat öyle bir noktadadır ki çevresindeki tüm ülkeler pkk ya yardım ediyorlar. Hatta ordu kendi içinde pkk ya yardım ediyor görüntüsü var. Hangi biriyle sürtüşebilir veya savaşabilir. Mecburen düşmanlara gülümsemek ve iyi ilişkiler kuruyor numarası yapmak gerekiyor.

Allah ülkemizin yardımcısı olsun.

Saygılarımla.

« Son Düzenleme: Ocak 08, 2012, 12:18:17 ös Gönderen: Masor1976 »


Ocak 08, 2012, 12:32:09 ös
Yanıtla #12
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Masor,

1992 Yılında, Iraktaki peşmergeler ile PKK militanları arasında son çatışma yaşanıyor ve 3500 tane militan, silahlarıyla beraber Peşmergelere teslim oluyorlar. Peşmergeler, TSK'ya "gelin bunları alın" diyorlar, ama bizimkiler "salın gitsin" diyorlar!

Buna "iftiradır" diyenlerin gözü çıksın, tanıdıkları özel harekatçı ya bordo bereli varsa onlara sorsunlar bakalım! TSK'ymış, Kasıtlı ve bilinçli olarak bitirmek istemiyolar işte... Sayın arkadaşımızın paşa gönlü olsun diye bazı şeyleri kabul edemeyiz her halde.

Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Ocak 08, 2012, 01:02:06 ös
Yanıtla #13

bu olaydan  bahsederken,  hadiseye yorum yaparken
siyasi analiz ve hukuki tahlillerde bulunurken
şu cümleye gerçekten gerek varmı ?

(Ağlama duvarında pozlar veren Paşa tutuklandı.)

hemde olayı anlatmaya başlarken,  ilk cümle olarak kullanmaya hiç gerek varmı?

artık şu basit kimlik , din , siyaset  polemiklerinden  kurtulupta ,
gerçekçi, dürüst ve soruna , çözüm odaklı yaklaşımların çoğaldığı, düşünsel boyutta fikir  üretip etken  bir  Türkiye
edilgen değil, etken bir  Türkiyeyi  görmeyi çok istiyorum
sevgiler...saygılar...
yenilmek te iyidir, mühim olan her seferinde yenilsende , daha iyi olarak yenildiğini bilmektir


Ocak 08, 2012, 02:26:27 ös
Yanıtla #14
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay


Sayın Sahnesarsan,

Korkarım arzunuzun gerçekleşmesi pek mümkün değil. Bu paşalarla, bu iktidarlarla, Halkının tüm kesimleriyle çatışma içinde olan bu devlet yapısıyla...

Paşa hakkında kullandığım üslup konusunda kendinizce haklı olabilirsiniz, ama inanın en az bende sizin kadar haklıyım. En azından "sütçü imam" hassasiyetiyle hareket eden bir milletin
  Dinsel maneviyatıyla savaş kazanıp ülke kuran paşaların, sonrasında kadınların peçesini, efendim çarşafını x devrim bahanesiyle zorla çıkarttırmalarını ben hiçte iyi niyetli bulmuyorum.

Muhafazakar kesim ya da o döneme göre İslam’i esaslara göre yaşayan millet, bu olaya dini inançları gereği kızarlar, ben ise, tamamen yanlış ve iyi niyetli olmadığı için kızıyorum.

70’li yıllarda çevrilen filmlerden bir kaçını izlerseniz ne demek istediğimi daha iyi anlarsınız. Türkiye’nin bütün sinemalarında dışarıda açık şekilde asılan erotik film afişleri, efendim çevrilen filmlerin tümündeki o mini etekler neydi öyle? Avrupa da bile bunlar yokken! Tüm bunlar, belirli bir program dahilinde yapılıyordu ve güya, medeniyet aşılanıyordu topluma! Hadi oradan be…

Paşaların, Millete zorla kabul ettirmeye çalıştığı İthal kültür hiçbir zaman tutmadı, hiçbir zaman da tutmayacak. Toplumun kişiliği ile oynamanın daha fazla gereği yok. Zaten yeterince maymuna döndüler…

Saygılarımla.
Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Ocak 09, 2012, 01:01:52 öö
Yanıtla #15
  • Ziyaretçi

Sayın Agnusdei, duygusal bir bakış açısıyla olaya bakarsanız CHP'nin ve TSK'nın şu ana kadar yaptıklarını vicdan ve mantık taşıyan hiç bir insan alkışlayamaz. Siz duygusal bir yaklaşım sergiliyorsunuz bu nedenle de lanetliyorsunuz.

Fakat CHP'nin, darbecilerin ve devrimcilerin tarihi konumu gereği başlangıçta yapılabilecek başka bir seçeneği yoktu diye düşünüyorum. Yani yok olmak üzere olan bir ülke ve millet ve yok edebilecek güçte çepeçevre sarılmış bir düşman, içerden ermeniler, islamcılar, kürtler, lazlar yani nerdeyse aşiretler bile kendi ülkeciklerini yaratmaya çıkmıştı. Bu noktada devlet hatalar yapılabilir ve de yapmıştır. İlginç olan tehdit unusuru olan güçler geri çekilmesine ve demokratikleşmesine rağmen "vur dedik öldürdün" tarzı bir uygulama görüntüsü var. Vazgeçememelerinin asıl nedeni bence bu baskıcılıktan ciddi oranda refah ve para kazandıklarını düşünüyorum ki CHP gibi 11 milyar dolar serveti olan dünyada başka bir siyasi parti var mıdır merak ediyorum. Kısacası para kazanmak amacıyla pkk teşaron olarak kullanılmış görünüyor, benzer şekilde pkk nın palazlanmasını engellemek için de Hizbullah devlet eliyle kurulup sonra da yok edilmiştir. Bu gidişe dur denebilirse kıravatlı ve yıldızlı haramilerden ülkemiz kurtulma şansı yakalayabilir belki... Fakat CHP'nin yok olmaması için de dua eden bir insanım, çünkü hırsızın evi soyulmaz derler, güçlü bir muhalefet olarak kalmaz ise AKP ve muhafazakarlardan oluşan ciddi bir tespihli haramiler yaratılacaktır. İnsanoğlunun karakteristik özelliği sanırım oluşan atmosfer diye düşünüyorum.

Saygılarımla.


Ocak 10, 2012, 05:31:08 ös
Yanıtla #16
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Başbuğ’un Tutuklanması: Düne Değil Yarına Dair Bir Hesaplaşma
Fatih Yaşlı

Geçtiğimiz günlerde gazetelerde 2003 yılında çekilmiş bir fotoğraf yayınlandı. Devlet mezarlığında çekilen ve dönemin komuta kademesinden altı subayın yer aldığı fotoğrafın hemen altında yer alan yazıda, komutanlarla ilgili şu bilgiler veriliyordu: Eski MGK Genel Sekreteri Şükrü Sarıışık, eski Hava Kuvvetleri Komutanı İbrahim Fırtına ve eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Özden Örnek, Balyoz Davası’ndan tutuklu olarak yargılanıyorlardı. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur, Ergenekon Davası’ndan tutuklanmış ama sağlık sorunları nedeniyle serbest bırakılmıştı. Eski Kara Kuvvetleri Komutanı Aytaç Yalman, Balyoz Davası’nda şüpheli olarak ifade vermiş, sonrasında ise serbest bırakılmıştı. Eski Genelkurmay başkanlarından Hilmi Özkök sürmekte olan davalar kapsamında tanık olarak dinlenmiş, İlker Başbuğ ise İnternet Andıcı Davası’ndan tutuklanmıştı.

Bu fotoğrafa biraz daha yakından bakmakta fayda var, bunun için ise biraz geçmişe gitmemiz gerekiyor. 2002 yılında, henüz 3 Kasım seçimleri yapılmamış ve AKP iktidar olmamışken, DSP-MHP-ANAP koalisyon hükümeti, dönemin Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu’nun görev süresini uzatmak istiyor. Kıvrıkoğlu bu teklifi kabul etmiyor, ancak yerine geçecek olan Kara Kuvvetleri Komutanı Hilmi Özkök’ün başkanlığını da engellemeye çalışıyor. Bunda başarılı olamayınca da, katıldığı son Yüksek Askeri Şura (YAŞ) toplantısında, Edip Başer’in atanacağı düşünülen Kara Kuvvetleri Komutanlığı görevine Jandarma Genel Komutanı Aytaç Yalman’ı ve Yalman’ın yerine de emekliye sevk edilmesi beklenen Şener Eruygur’u atıyor. 2003 yılındaki YAŞ’ta ise Deniz Kuvvetleri Komutanlığı’na Bülent Alpkaya’nın yerine Özden Örnek ve Hava Kuvvetleri Komutanlığı’na da İbrahim Fırtına atanıyor ve Hilmi Özkök komuta kademesinde yalnız kalıyor. Sarıkız ve Ayışığı isimli darbe planları tam da, Özkök’ün öldürülme korkusuyla yemeğini evinden getirdiği bu dönemde yapılıyor.
 
2004 Yüksek Askeri Şurası, komuta kademesinin 2012 yılına kadar şekillendirilmesine sahne oluyor. Yaşar Büyükanıt Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getiriliyor ve böylelikle 2006 yılında Özkök’ün Genelkurmay Başkanı olması kesinleştiriliyor. O dönemde Genelkurmay İkinci Başkanı olan İlker Başbuğ 2006 yılında Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na getiriliyor ve böylelikle Yaşar Büyükanıt’ın 2008 yılında emekli olmasının ardından Genelkurmay Başkanı olmasının yolu açılıyor. Aynı YAŞ’ta Işık Koşaner Jandarma Genel Komutanlığı’na atanıyor. 2008 yılında ise Kara Kuvvetleri Komutanlığı’na atanarak 2010 yılında Başbuğ’dan görevi devralmasının önü açılmış oluyor. Koşaner 2010 yılında Genelkurmay Başkanlığına atansa da, bu görevi bir yıl sürdürebiliyor ve emekliliğini istiyor.

Demek ki komuta kademesi içerisinde bir tarafta 2004 YAŞ’ında şekillendirilmiş olan ve Özkök’ü, Büyükanıt’ı, Başbuğ’u ve hatta istifa etmesine rağmen Koşaner’i de dâhil edebileceğimiz bir çizgi var. Çizgiyi oluşturan dört ismin de ortak noktası Türkiye’nin AKP eliyle dönüştürülmesine herhangi bir itirazları bulunmaması ve ordu içerisindeki müdahaleci unsurların karşısında yer almaları. Diğer tarafta ise belli bir siyasal rotası, hattı, programı bulunmayan, tepkisellikle biçimlenen ve müdahale planları yapan bir grup komutan var. İşte o fotoğrafta isimlerinin altına “tutuklu” ibaresi düşülenlerin hepsi o çizgiden, önce emekli ediliyor, ve sonra tutuklanıyorlar. Balyoz, Sarıkız, Ayışığı, Andıç vs., bunların hepsini birleştiren çatı kavram olan terimle ifade edildiğinde “Ergenekon” süreciyle tasfiye edilenler ise, bu çizginin çeşitli rütbelerdeki temsilcileri.

Yine de fotoğrafta bir tuhaflık var. Yukarıdaki tablodan hareket edildiğinde içerde olması gereken Aytaç Yalman dışarıda; dışarıda olması gereken İlker Başbuğ ise içeride. Peki ama niye? Yalman’ın serbest bırakılmış olmasına dair rivayet muhtelif; zaten bu yazının konusu da Yalman değil. Esas yanıtı aranması gereken soru ise şu: Özkök çizgisinin takipçisi olduğunu söylediğimiz Başbuğ neden içeride?
 
Liberaller ve muhafazakârlar açısından bu sorunun yanıtı belli: Başbuğ, İrticayla Mücadele Eylem Planı’nın arkasındaki isim, internet andıcına onay vermiş ve üstelik kazılarda bulunan silahların “boru” olduğunu açıklamış bir komutan, dolayısıyla bir darbeci.

Oysa daha yakından bakıldığında ortada hiç de liberallerle muhafazakârların çizdiği gibi bir tablo olmadığı görülebilir. Sarıkız ve Ayışığı darbe girişimlerine dâhil olmamış, Büyükanıt’la Erdoğan arasındaki Dolmabahçe Mutabakatı’na sadık kalan, AKP’yle iyi geçinmeye dikkat eden, Arınç suikastı girişimi gerekçe gösterilerek ordunun kalbine, yani Özel Kuvvetler Komutanlığı’na girilmesine cevaz veren, emrindeki onlarca subayın tutuklanmasına itirazı olmayan bir isim Başbuğ.

Çalık grubunun sahibi olduğu Takvim gazetesinde dün manşetten yayınlanan Başbuğ’la ilgili haber de yukarıda söylediklerimi doğrular nitelikte. Gazetenin köşe yazarlarından Ergün Diler’e ulaşan “Başbuğ’a çok yakın bir isim”, Başbuğ’un Hilmi Özkök’ün ikinci başkanı olduğunu, Balyoz seminerleri esnasında darbe planlarını deşifre edip Özkök’e yolladığını, darbecilerin Başbuğ’a suikast girişiminde bulunduklarını, Başbuğ’un AKP tarafından desteklendiğini, Erdoğan’ın Başbuğ için “paslaşıyoruz” ifadesini kullandığını, muvazzaf subayların ilk kez Başbuğ döneminde tutuklandıklarını, Emine Erdoğan GATA’ya alınmadığında Başbuğ’un “keşke yaşanmasaydı” diyerek tepki gösterdiğini, Başbuğ’un tutuklanma amacının “ordu-millet el ele felsefesi”ni baltalamak olduğunu uzun uzun anlatıyor.

Peki, CEO’luğunu Erdoğan’ın damadı Berat Albayrak’ın yaptığı Çalık grubunun bir gazetesinde, tam da tutukluluğuna itiraz edilmesinin hemen öncesinde Başbuğ ile ilgili böylesi bir güzelleme yazısının yayınlanması tesadüf mü? Sanmıyorum. Başkaları da tesadüf olmadığını düşünüyor olsa gerek ki, cemaate yakın internet sitelerinde, haberin Erdoğan’ın bilgisi dâhilinde ve Başbuğ’un tutuksuz yargılanmasını sağlamak amacıyla yapıldığını ima eden haberler yayınlandı. Akşam saatlerinde ise Erdoğan, yine tesadüf diyemeyeceğimiz bir şekilde, yargıya müdahale etmek gibi bir amacı bulunmadığını belirttikten sonra, iki yıl mesai arkadaşlığı yaptığı Başbuğ’un tutuksuz yargılanması gerektiğini düşündüğünü açıkladı. Geçerken iki not düşelim. Birincisi, Abdullah Gül Başbuğ’un tutuklanmasıyla ilgili olarak şöyle demişti: "Hukuk karşısında herkes eşittir. Hukuk sistemi içerisinde herkesin bir sorumluluğu vardır." İkincisi ise Erdoğan’ın tutuksuz yargılamadan söz ettiği gün, Kılıçdaroğlu hakkında soruşturma başlatılıyordu.
 Hem Takvim’in yaptığı haber, hem de Erdoğan’ın Başbuğ’u sahiplenen tavrı, Başbuğ’u yukarıda bahsettiğimiz çizginin içerisine dâhil etmemizin doğru olduğunu gösteriyor. O halde Başbuğ’un tutuklanmasının geçmişe yönelik bir hesaplaşmanın parçası olmadığını söyleyebiliriz; Başbuğ’un görev süresi boyunca AKP açısından hesabı sorulacak bir icraatta bulunmadığı görülüyor. O halde, geçmişe değil ama bugüne ve yarına dair bir hesaplaşmanın söz konusu olduğu iddia edilebilir. Şike Yasası ile konuşulmaya başlanan, Uludere Katliamı ile görünürlük kazanan AKP-Cemaat koalisyonundaki çatlak, Başbuğ’un tutuklanmasında da etkili olmuşa benziyor. Bu tutuklama, (ya da çıkma ihtimali yüksek tutuksuz yargılama kararı) ortaklar arasındaki güç mücadelesinin somutlaştığı ve güçlerin karşılıklı olarak sınandığı hadiselerden biri olabilir, izleyip göreceğiz.

Alinti solPortal"dendir

Saygilar


Ocak 10, 2012, 05:51:34 ös
Yanıtla #17
  • Ziyaretçi

Yargılanma safhasında insanların hapis yatmasının nedenini merak ediyorum. Hukuki açıdan bir gereği var mıdır? Sonuçta hüküm giymemiş insanı hukuken masum kabul etmek gerekmiyor mu? Hadi bir kaç gün olsa anlayış göstermek mümkün fakat yıllarca süren davalar var, yıllarca içerde yatan ve yargılanma sonunda masum olduğu anlaşılan insanların yıpranmalarına ve hayatlarının kaymasına neden olan bu süreçin bedelini devlet ödüyor mu? Ki ödenebilir mi?

Saygılarımla.


Ocak 12, 2012, 03:18:18 öö
Yanıtla #18
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 379
  • Cinsiyet: Bay

« Son Düzenleme: Ocak 12, 2012, 08:21:59 öö Gönderen: MASON »
Odi Profanum Vulgus Et Arceo.


Ocak 12, 2012, 03:48:26 öö
Yanıtla #19
  • Ziyaretçi

The Beatles - Let It Be





ek edit: Cunku bazi seyler 1000lerce sayfalik kitaplardan daha zengin bi mesaja sahip olabilir


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
10 Yanıt
7412 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2009, 12:48:22 öö
Gönderen: asoraman
10 Yanıt
13058 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 25, 2009, 11:30:31 öö
Gönderen: Sodom