Ben de yazılanları okuduktan sonra fikrimi birkaç paragrafla ifade etmek istiyorum. Ancak derdimizin ne olduğuna ilişkin de bir şeyler söyleyip onu daha net hale getirmek işe yarayabilir. Yani 'biz ne istiyoruz' sorusuna öncelikle cevap verilmesi gerekiyor.
Kendini ifade etmesini mi ?
Açılmasını mı ?
Oluşan kötü yargıları yıkmaya çalışmasını mı ?
Hangisini istiyoruz ?
En başta bunları mercek altına almak ve aynı şeyler olmadığını idrak etmek gerekir. Aksi takdirde Miyopi hastalığına yakalanmış oluruz ki, bu da bize uzak olan Masonluğun bu sorununu net bir şekilde göremiyişimize sebep olur. Zaten ilginçtir ki, bu hastalığa yakalananlar uzun süre bunun farkına varamıyor. Cisimleri yakından net gören bu kişiler, cisimlerden uzaklaştıkça onların bulanıklaşmasını doğal karşılar. Bu kırma kusurlarının cisimden değil, gözden kaynaklandığını düşünür. Bu önemli...
Diğer yandan duvarın bize uzaklığı ne ise, bizim de duvara olan uzaklığımızın o olduğunu aklımızın bir köşesind sürekli diri tutmalıyız. Çünkü bu dirilik bize bir ölçü, kendini ifade etmede bir ölçüt sağlar.
Diğer bir hastalık ise, hipermetropdur. O da Masonların kendi aralarında bazı şeyleri halledemiyor olmalarıdır. Yani bildiğimiz biçimiyle, yakını görememe hastalığı. Kişi kıymetini bilmediği bir şeyin, onu tanımayanlar tarafından sevilmesini beklerse ne kadar doğru yapmış olur ? Ve Masonluğun harici zihinlerde hak ettiği doğru konuma oturtulmasını beklemesi nafile bir çaba olur.
Yani önce çırpınacaksak kendimizi, kendimize ifade edebilmek için çırpınmalıyız.
Henüz bunu başarmamışken, kendimizi dış aleme anlatmak ; henüz kendi içimize sefer düzenlememişken dış aleme sefer düzenlemek bu fetihin en kritik stratejik hatası olur diye düşünüyorum. Zaten bu iş büyük çoğunluğu ile halledilmediği müddetçe yapılacak olan fetihler ; fetih değil işgal olur...
Peki bunları anlatıyoruz da, Masonluk bize fetih mi yapın diyor. Gidin bazı cemaatler gibi otogarlarda, standlarda, üniversite kantinlerinde kendinizi anlatın, örnek olmaya çalışın mı diyor.
Bence demiyor.
Ama 50 yıldır 'AÇILALIM' diyenler var. Acaba hangi niyetle bunu söylüyorlar.. Kutuyu açıp gizlilikten taviz mi verelim ; yoksa bir geminin denize açılması gibi bir şeyler mi edelim diyorlar.
Bunu bilmiyoruz. Niyet de okumak istemiyoruz.
Ancak bildiğimiz bir şey var. O da geminin denizin ortasına alınsa da hücumların bitmeyeceğidir.
Bu bombardıman eskiden nasıl devam ediyorsa limanda ; şimdi de olduğu gibi devam edecektir.
Kaldı ki, bütün bombardımanlara rağmen kendimizi ifade edelim, açılalım, bu yargılara cevap verelim demek Masonluğa yeni bir icat getirmektir. Çünkü bu çırpınmayı savunmak, bu saldırıların aslında bir nebze haklı olduğunu kabul etmekle yorumlanabilir.Onun için burada yapılması gerekenin bir çığlık halinden ziyade yine sükut hali olması inancındayım.
Sükut bozulursa da büyü bozulabilir.
Bundandır ki, Masonlar tarafından bir slogan olacaksa ;
''Bu ülkü mabedi bizleriz, kendi içimiz,kendi vicdanımızdır.
Bu da yeterli bir şereftir.'' olmalı diye düşünüyorum.
Tabi kendileri daha iyi bilir.Biz bilemeyiz.