Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Evrim ve Darwin İle İlgili Sorular-Giriş  (Okunma sayısı 11124 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 22, 2013, 11:09:07 ös
Yanıtla #10
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Yazıları sese dönüştüren bir bilgisayar yardımıyla konuşan ve yıllardır Allah'ın varlığını inkar eden açıklamaları ile ateistler arasında öne çıkan ünlü Fizikçi Stephen Hawking 70. yaşına girdiği şu günlerde herkesi şaşırtan bir açıklama yaptı. Hawking, "evrenin oluşumu bilimsel bir gerçekliğe dayanır ve bu Tanrı'nın olmadığı anlamına gelmez" dedi.

TANRI OLMADIĞI ANLAMINA GELMEZ
Kanal D Londra Temsilcisi Ayşegül Ekinci'nin röpörtaj yaptığı Hawking ilk kez Allah'ın varlığını kabul etti. Röpörtaj sırasında sorulan bir soruya Hawking'in çalışma ekibinin de şaşırdığı görüldü. Hawking Tanrı ile ilgili sorulan soruya "Evrenin oluşumu bilimin gerçekliğine dayanır. Ama bu hiçbir şekilde, Bilim Kuralları'nı koyan ve onları da yaratan bir Tanrı olmadığı anlamına gelmez..." cevabını verdi.

Hawking'in bu sözlerinin son yıllarda ortaya çıkan Evrim Teorisi'nin yanlış olduğunun kanıtlanması ve Kuran'da 1400 yıl önce bildirilen bilimsel konuların aynen bulunması ile doğrudan ilgisi olduğu değerlendirmesi yapılıyor.

Bu haber bugün farklı kaynaklarda farklı farklı ifadelerle verilmiş. Bilim evrenin yaratılışını açıklayarak tanrıya gerek bırakmıyor diyor. Ancak bu tanrının yok olduğu anlamına gelmiyor diyor.

Gayet net. Millet neresinden ne anlıyor.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Ocak 22, 2013, 11:51:24 ös
Yanıtla #11
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 784
  • Cinsiyet: Bay

Bilime, bilimsel çalışmalara karşı çıkmak akıldan uzak bir davranış olur.

Bilimin/bilim adamlarının afaroz edildiği dönemler geride kaldı.

Ayrıca;

İnanışın bilimle kıyaslanması bana göre başlı başına bir sorundur.

Bilimsel çalışmalar ayrı bir kulvar, inanç ayrı bir kulvar.

Bilimin önüne inancın çıkarılması tamamen bir saçmalık. Aynı şekilde inancın önüne bilimin çıkarılması da ayrı bir saçmalık.

Bu tartışmalardan kim ne elde ediyor doğrusu anlamış değilim.

Aydınlanma öncesi kilisenin saçma uygulamalarına, İslami (bir kısmı diyelim) kesimin neden sahip çıktığını doğrusu ben  anlamıyorum.

Aklın ön planda olmadığı bir inanışın/yaşamın  kime, ne faydası olur?

İbni Nefis, İbn Miskeveyh, Nazzam, Cabir bin Hayyan, Cahiz (Kitabu’l-Heyavan), Birûni,  İbni Tufeyl, İbni Haldun (Mukaddime)  gibi bir çok İslami dönem düşünürü evrim teorisine doğrudan veya dolaylı olarak değinmiştir. Üstelik  Darwin'den çok önce.

İhtisas alanım olmadığından, bilgilerim okuduklarımla sınırlı.

Bilimin önünü kesmenin, bizi olmamız gerkenin ne kadar gerisin de tuttuğu çok açık.

Saçma sapan tartışmalar yerine herkesin daha saygılı ve akılcı bir tutum sergilemesi gerekir.

Amacım ne inancı ne de bilimi yermek.  Bilgim kadarıyla hakkı hakka teslim etmek.

Acelece yazdığım bu yazıda bir hatam olduysa af dilerim.

Saygılarımla,



Ocak 23, 2013, 08:55:55 öö
Yanıtla #12
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Sayın asimov'un böyle bir başlık açmasına biraz da ben neden oldum. Bunun için üzgünüm.

Bu başlığın açılışında konunun saptırılmaya uğrayacağını, polemiğe yönelme olacağını, katkıda bulunacak herkesin bilimsel düşünemeyeceğini, kanıksanmış inançlarından dönemeyeceklerini bilmeliydim.

Hata bende.

Stephen Hawking ".... Tanrı'nın olmadığı anlamına gelmez." demiş. Gerçekten öyle demişse, (aslında bunu onun demiş olması o kadar da önemli değil) kimilerinin bu sözü "İşte bu Tanrı'nın varlığını kanıtlar." biçiminde alışı, pek alışıldık, Aristo'dan bu yana kullanılması sürdürülen o yanlış, metafizik mantık... Bunun bir sonucu olarak "Evrim Teorisi"nin yanlışlığı nasıl kanıtlanıyor; onu anlayabilmek daha da olanaksız.

Benim böyle deyişim de Tanrı'nın var olmadığını ileri sürdüğüm anlamına gelmez.

İşin ilginç yanı, canlıların evrimi diye bir şey varsa bunun Tanrı ile hele din ile ne ilgisinin olduğu da anlaşılamaz bir olgu. Şu teist nitelikli dinlerin yorumcuları acaba niçin bu kadar ısrarlı yaradılış öyküsünü hiç de örneğin Sayın Ceycet'in belirtmiş olduğu tarzda alegorik olarak değil de, sözcük anlamında almaya ve öyle olduğunu söylemeye diretmede?

Ben bunun bir nedenini duyumsar gibiyim: Ezoterizmi bilmiyorlar. Dolayısıyla Ezoterizmin yan ürünlerini de bilmiyorlar. Bilseler de içlerine sindiremiyorlar. Aralarında Müslüman olanlar Kuran'dan ayetler sayıp döküyor ama kendi kafalarının içinde Cahiliye evresinden sıyrılamamışlar henüz. Yahudi ve çoğu Hıristiyanlar bir başka âlem.

Şimdi kimileri kalkıp benim Müslümanları, Yahudi ve Hıristiyanları aşağıladığımı ileri sürüp, bana bunun yakışmadığını söyleyebilir. Niçin edilen sözü böyle tersinden, gocunarak alırlar k? İnsan Müslüman, Yahudi ya da Hıristiyan olmakla  bilimsel ve özgür düşünceli olamaz mı? Ben olamadığını mı söylüyorum? Yoksa olamayanlara mı sesleniyorum? Aradaki farka dikkat!
 
Burada yapılması gereken ise durup dururken evrim teorisini ve bu bağlamda önemli bir isim olan Darwin'i, daha başından, bilir bilmez, uydu Adnan Oktar'ın uyduluğunu eder gibisinden eleştirerek yıkmaya kalkışmak olmamalı. Konu başlığı açık: Evrim ve Darwin ile İlgili Sorular.

Şu halde ne yapmamız gerek?

Soru sormamız gerek.

Soru sormak için de önce bu işi biraz araştırıp (hiç olmazsa internette falan) azcık olsun öğrenmemiz gerek. Sadece temcit pilavının servis edildiği sofradan kalkıp, diğer yiyeceklerin sunulduğu masalara yönelmek gerek. Yoksa boş lâf etmekten öteye geçemeyiz.

   


« Son Düzenleme: Ocak 23, 2013, 09:45:16 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ocak 23, 2013, 09:29:42 öö
Yanıtla #13
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Sayın ADAM'ın konunun saptırılmasına üzülmesine gerek yok. Bu saptırma forumda sıkça karşılaşılan bir durum. Belki de doğrusal düşünememekten kaynaklanıyor.

Şu ana kadar 4 soru soruldu yanıtları verilecek.

Bu konuyu açmaktaki amacım herkesin kafasında evrim hakkında bir düşünce, yerli yerine oturtamadığı bilgiler, hatta önyargılar var. İşte bunlara yanıt bulabilmek.

Giriş bölümüne yazılacak her soruya yanıt vermeye çalışacağım.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Ocak 23, 2013, 06:53:08 ös
Yanıtla #14
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Konu ne kadar saptırılmış çok anlamadım sadece akşam bir yazı yayınladım okadar saptırmaya çalışılan bir durum yok.
Ben sn.asimova ilk sorduğum saçma sorunun yerine daha net bir soru sorayım üstelik hawkingin sözü üzerine.

Yaratılıştan falan bahsetmeyeceğim.

İlk  allah gerçeğini reddetmiyor isek evrenin başlangıcı tam olarak nasıl olmuştur mesela evren kendi kendinimi var etmiştir bir çok yazıda bunun böyle olduğu söyleniyor.
İlginç olan ise benim için ikilem allah var ise evrenin yaratılışına hiç müdahil olmamış demektir yani yanı başında evren oluşurken oturup seyretmiş anlamı çıkar.

Bu doğru ise evren ilk başlangıcı nasıl oluşturmuş kendi başına.
Sn ceycetin alegori anlatımına bende katılıyorum her şey kün emri ile başladı ifadesi bir alegorik anlatımdır.

Tüm yaratım esnasında allah hiç bir işe bulaşmadı ise hesap vermekten kurtulduk demektir.


Saygılarımla
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ocak 23, 2013, 06:54:24 ös
Yanıtla #15
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Tuş mağduru oldum kusura bakmayın!

Kainat kendi kendini yoktan nasıl var edebildi?
Yoktan var etmek mümkünmüdür?
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ocak 23, 2013, 07:28:00 ös
Yanıtla #16
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Asimov

Bu alıntı yazıyı sizin için yayınladım.
Sevgili Kerem doksat hoca'nın sitesinden bir kısmını alıntaladım sadece.
Darwinden öncede bu konu aslında sıkça gündemde imiş buyrun okuyun cevaplarınıza katkısı olur.


Ebu Osman Amr bin Bahr el-Cahız (776-869):
“Birinci dereceden metafizik ve ikinci dereceden fiziksel faktörler altında, türler, yeni türleri meydana getirecek kadar değişiklik geçirebilir. Bu değişiklikler sonunda, tamamen yeni türler ortaya çıkar”.
 
-Ebu Reyhan Muhammed bin Ahmed el-Biruni (973-1051):
“Canlılar sun’î seçim yoluyla evrimleşir ve evrimleşmenin ölçüsü ‘Tabiat ekonomisi’dir. Tabiatta bir iktisat vardır, başıbozukluk yoktur. Varlıkların evrimleşmesi ve çoğalmasını tabiattaki bu tabiî iktisat gücü yönetmektedir”.
-Abdul Malik İbn Muhammed İbn Tufeyl (…-1186):
“Güneş ısı ve ışığı, su, toprak ve havadan meydana gelen uygun bir biçimdeki karışıma tesir ederek mayalandırabilir. Bu mayalanmış çamur hâlden hâle geçip nihâyet güzel bir şekil alınca, Allah ona ruh verir”. İbn Tufeyl, cansız maddelerin karışımından ve bu karışımın kimyasal evrimi sonucu ana-babasız meydana gelen ilk insanın tabiata nasıl uyum sağladığını Hayy bin Yakzan adlı eserinde anlatır.
-İhvan-ı Safâ Risâleleri (900-1000).
-Kınalızâde Ali Efendi (1510-1572) ve diğerleri…
Birunî’nin çağdaşı İbn Miskeveyh (ölümü 1030), El-Favzu’l-Asgar adlı eserinde şöyle diyor:
“Yüksek âlemden inen nefs, yâni rûh (MKD: Burada mefhumlar karışmış, sonra ele alırız), çeşitli dünyâ varlıklarında kendini göstermiş ve tekâmül ederek insanlık mertebesine gelmiştir. Bu yüce hayat eserini kabûl eden ilk varlık bitkidir. Aşağı düzeyinde bitki, tohumsuz ürer. Otlar gibi. Bunlar minerallerden, azıcık hareket yeteneğiyle ayrılırlar. Hayat eseri nefs, bitkilerde güçlenmeye devam eder, gelişir, tohumla üreyen bitkiler meydana gelir. Bunlardan sonra köklü, yapraklı ve meyveli ağaçlar türer. Ağaçların ilk mertebesi dağlarda, çöllerde, adalarda kendi kendine bitenlerdir. Bunlar türlerini tohumla sürdürmekle beraber, ağır hareketlidirler. Sonra zeytin, nar, elma, incir ve benzeri gibi güzel toprağa, tatlı suya, ılımlı havaya ihtiyacı olan ağaçlar türer. Nihâyet evrim, üzüm ve hurma ağacına varır. Bitki, hurma ile tekâmülün son sınırına varmıştır. Hayvanla arasında çok benzerlik olan hurmanın erkeği dişisi vardır. Meyve vermesi için hayvanlardaki birleşmeye benzer biçimde tozlanması gerekir. Kök ve damarlarından ayrı olarak, hurmada temel bir organ daha vardır ki, buna bir şey oldu mu hurma ölür. Bu organ, toprağın içindeki baştır. Bu baş, hayvan beyni gibi görev yapar. Bu baş toprakta kaldıkça, hurmanın hayatı sürer. Hurma, bitkinin son, hayvanın ise ilk derecesindedir.
Bundan sonra azıcık hareket yeteneğine sâhip, köksüz yaşayabilen, yalnız dokunma duyusu olan hayvanlar oluşur. Irmak ve deniz kıyılarında bulunan sedef ve salyangoz gibi… Evrim devam eder, kurtçuklarda, kelebeklerde olduğu gibi duyu gücü artar. Hayat eseri nefs, evrimle güçlenir, köstebek ve benzeri gibi dört duyu sâhibi hayvanlara, oradan da karınca, arı ve gözleri boncuğa benzeyen, gözkapakları olmayan hayvanlara varır. Bunlarda henüz görme duyusu zayıftır. Daha sonra beş duyu sâhibi hayvanlar türer. Bunlar da derece derecedir. Kimi aptaldır, hisleri cevvâl değildir; kimi zekidir, hisleri lâtiftir; eğitilebilir, emir ve yasağı kabûl eder, sözden anlar. At ve doğan gibi.
Nihâyet evrim insan sınırına yaklaşmıştır. Hayvanlık mertebesinin sonu, insanlık mertebesinin başında maymunlar ve benzeri hayvanlar vardır. Bunlarla insan arasında az bir mesâfe kalmıştır. Burası atlanınca nefs, insan olur. Bu noktaya gelince nefsin boyu düzelir (MKD: Sırtı düzleşip dik durur demek istiyor muhtemelen),azıcık tefrik gücü, bilgi kazanma yeteneği oluşur. Kutup  bölgelerinde yaşayan bu ilkel insanlarla hayvanlar arasında büyük fark  yoktur. Bunlardan hikmet sadır olmaz, komşu uluslardan da bilgi öğrenmezler. Bu yüzden hâlleri bozuk, yararları azdır. Evrimleşen orta kuşaktaki (ekvatorla kutuplar arasında demek istiyor) insanlar, işte, gördüğün bu zekâ, bilgi ve beceri düzeyine gelmişlerdir” (MKD: Nereden biliyor acaba, Darwin gibi o da seyyahlık yapmış mı).
Darwin’den (1809-1882) çok önce Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretleri (1703-1772) evrim tezini Ma’rifetnâme adlı eserinde şöyle özetledi:
“Varın yok olması, yokun var olması mümkün değildir. Var dâima var, yok da dâima yoktur. Var, bir mertebeden diğer mertebeye, bir hâlden diğer hâle geçebilir. Allah’ın emriyle felekler ve yıldızlar hareket edip dört unsur istihâle (transformation) ile birbirine karışmış, unsurların izdivacından, önce madenler, ondan bitkiler, hayvanlar vücuda gelmiş ve hayvan kemâlini bulunca insan meydana gelmiştir.
Madenlerle bitkiler arasında ara varlık mercandır. Bitkilerle hayvanlar arasında ara varlık hurmadır. Hayvanlarla insanlar arasında ara varlık maymundur. Zira cümle âzâsı, kıl ve kuyruktan başka içi dışı insana benzer. Ara varlıkların varlığının hikmeti şudur ki, her biri kendi mertebesinin aşağısından en yükseğine vâsıl olup, varlıklar mertebesi bir düzenle  sıralanıp, insan mertebesinde son bulur. Gâye, devr-ü zamanın tetimmesi, cihanın özü olan insanın meydana gelmesidir”.
Kur’ân tefsirinin çeşitli yerlerinde bu görüşe dikkat çeken M. Hamdi Yazır, şöyle der: “İnsanın şu veya bu hayvandan tekâmül etmesi, onun değerini düşürmez”.
Lavoisier’den (1743-1794) önce, Erzurumlu İbrahim hakkı Hazretleri, “varın yok, yokun var olamayacağını” ortaya koymuş, daha sonra Lavoisier kimyasal deneylerle bu görüşün doğruluğunu ispatlamıştır.
Einstein ise madde-enerji dönüşümünü göstererek bu görüşü bir ileri düzeye getirmiştir.
İbn Miskeveyh ve Erzurumlu’nun teorilerinde tabii ki birçok hatalar vardır. Ama Darwin’in teorisinde de birçok hatalar vardı. Darwin’in elinde olan imkânlar bu iki kişide olsaydı, onlar belki de daha iyi bir teori ortaya koyacaklardı (MKD: İmkân değil, metodoloji! Darwin seyahat etti, resimler çizdi, notlar tuttu ve tefekkür edip bir teori ortaya koydu; onun için müsbet ilme uyar. Diğer zevat ise tamamen teolojik ama o akıl yürütme silsilesi içerisinde rasyonel, ontolojik temelli tefekkür ettiler; onun için müsbet ilme uymazlar).
Alusi’nin aktarımına göre, İmamiyye’den Cami-ül Ahbar adlı eserin sâhibi, bu kitabın beşinci bölümünde şöyle demektedir: “Atamız Âdem’den önce, her biri arasında bin yıl bulunan otuz Âdem gelip geçmiştir. Onlardan sonra elli bin yıl harap kalmış, sonra elli bin yıl yeniden şenlenmiş, sonra atamız Âdem yaratılmıştır”.
İbn Babveyh, Kitabu’t-Tevhid adlı eserine göre, Cafer-i Sadık şöyle demişti: “Siz sanırsınız ki yüce Allah atanız Âdem’den başka insan yaratmamıştır. Hayır, vallahi bin kere bin Âdem yaratılmıştır. Siz, Âdem’lerin sonuncususunuz”.
Muhammed Bakır ise şöyle demişti: “Bizim atamız olan Âdem’den önce bin kere bin yâhut daha fazla Âdemler gelip geçmiştir”.
ŞEYH-İ EKBER MUHYİ’D-DİN İBN ARABÎ
Bu zât, Fütuhat adlı eserinde, “Âdem’den kırk bin yıl önce başka bir Âdem’in yaşamış olduğunu” söylemektedir.
Yukarıdaki alıntılarda, Müslüman mütefekkir ve âlimlerin, Kur’ân’da sözü geçen Âdem’in ilk insan olmadığını, Âdem’e gelinceye kadar binlerce insan soyunun gelip geçtiğini söylediklerini görüyoruz. Âdem’den önceki insanlar, anaerkil bir düzende yaşıyorlardı. Âdem, insanlığı anaerkil âile düzeninden ataerkil âile düzenine geçiren ilk insandır. Yâni erkeğin üremedeki yerini anlamış, kadının alanı olan tarıma da hayvanların evcilleştirilmesi sâyesinde el atarak onu eve kapamış, Âdem-Havva efsânesini kendisine dayanak yaparak kadını emri altına almış olan ilk kahraman-ata Âdem’dir. Böylece erkek, anaerkil dönemi tamamen unutturarak insanlığın tarihini ataerkil âileyi kuran Âdem ile başlatıyor.
KATOLİKLİK & EVRİM
 
2006’da ve 2009’da onlar dahi geri adım attılar!
YAHUDİLİK, PROTESTANLIK, İSLÂMİYET, UZAKDOĞU DİNLERİ & EVRİM
Evrimle hiçbir kavgaları yoktur. Kabbalizm, tasavvuf evrim fikriyle dopdoludur. 10. Asır’da Bağdat’ta İHVAN-ÜS SAFÂ, ve nice düşünce ekolü hep evrimden bahsetmiştir… İslâm adına evrim düşmanlığı cehâletten başka bir şey değil. Bahaîler ne der bilinmez. Uzakdoğu dinlerinin ana teması zâten evrimdir!
Yaklaşık 14+1milyar sene önce bu şey bir Büyük Patlama ile ontolojik varoluşa sâhip oldu ve Evren (Kâinat, Âlem) ismini almayı hak etti!
EVRENİN EVRİMİ
Katolik papazı olan George-Henri Lemaître 1920’lerde dinsel düşünceyle, Rus (sonradan Amerikalı) Hümanist bir teorik fizikçi olan George Gamow1940’larda bilimsel düşünceyle, İlk Ân’dan ve Patlama’dan bahsettiler.

 
Gözlem evlerinden izlenen uzak galâksilerin ışığındaki kırmızıya kayış, bunun ispatı olarak kabûl edilmektedir.
New Jersey’deki Bell Laboratuvarı’ndan Penzias ve Wilson, gökyüzünün her tarafından gelen bir ışınım (radiation) buldular. Bütün yönlerdeki parlaklığı aynı idi ve yaklaşık 3° (2.725°) Kelvin sıcaklığındaydı. Buluşları onlara Nobel Ödülü kazandırdı.
Yâni Evren genişliyordu ve 14+1 milyar sene önce hiçlik küçüklüğündeki bir Atomo Primitivo’nun patlamasıyla ortaya çıkmıştı…
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ocak 23, 2013, 07:52:38 ös
Yanıtla #17
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Karahan biraz sabırlı olun lütfen. Bakınız sayın ADAM 3 soru sormuştu o soruların içinde sizin alıntı yaptığınız konu da var. Şu an hazırlıyorum. Onlarca kaynak arasından seçip hazırlamak biraz zor oluyor. Ben hazır copy-paste yapmıyorum. Yapılmasında bir sakınca yok, kaynak belirtildiği sürece.
Bahsettiğiniz Erzurumlu İbrahim Hakkı Hazretlerinin eseri bende de var. Ama o konumuzun biraz dışında. O eser islam dünyasında çok büyütülüyor ( kısmen doğru ve haklı olarak). Ancak Osmanlı'nın batıdaki gelişmelerden ne kadar uzak kaldığının da bir göstergesidir aynı zamanda. O nedenle buraya girmek istemedim.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


Ocak 23, 2013, 09:45:36 ös
Yanıtla #18
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

Sayın  Asimov ; konuyla ne kadar bağlantılı bilemem . Benim kafamı kurcalayan o ilk zaman İnsanı ADEM ve HAVVA
olayında bu İnsanlar dünyaya zuhur etti ve kendi aralarındaki  iletişimde konuşma dili vardı , bu aynen kendi çocuklarında da devam etti olasılıkla . Habil le kabil olayında ki sunağa armağanlar vb.

Sonra bakıyoruz bilim insanları taş devri yontma taş devri vb. oluşumlardan bahsediyor ve Duvar resimleri avcılıkta kullanılan aletlere bakıyoruz çok ilkel . Anlamadığım YARADILIŞTA anlatılan İnsanla (Dinen) Bilim adamlarının bizlere sunduğu İnsan objeleri ,  bir tarafta donanımlı bir insan var anlatılan, diğer tarafta ise sonradan evrimleşen bir İnsan benim burada  anlamadığım Lisanların oluşma evresi .

Saygılar
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Ocak 23, 2013, 10:03:01 ös
Yanıtla #19
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
3136 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 21, 2007, 01:49:34 öö
Gönderen: shemuel
Charles Darwin

Başlatan shemuel « 1 2 ... 13 14 » Bilim Adamlari

132 Yanıt
48544 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 11, 2013, 11:39:43 ös
Gönderen: UluSed
8 Yanıt
4124 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 06, 2013, 04:47:14 öö
Gönderen: Etimolog
7 Yanıt
8945 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 11, 2008, 10:07:41 ös
Gönderen: Prenses Isabella
53 Yanıt
15674 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 07, 2012, 09:04:41 ös
Gönderen: Masor1976
0 Yanıt
2316 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2013, 10:05:42 ös
Gönderen: asimov
0 Yanıt
3756 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2013, 11:04:23 ös
Gönderen: asimov
1 Yanıt
2642 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2013, 11:33:15 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
3821 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 23, 2013, 08:52:49 ös
Gönderen: asimov
1 Yanıt
2774 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 24, 2013, 07:23:29 öö
Gönderen: ceycet