Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: REFORM’UN ARKA YÜZÜ - 3  (Okunma sayısı 3948 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 19, 2010, 10:52:18 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



   
Yıl: 1525… Yer: Almanya…
   
Köylüler, prenslere on iki maddeden oluşan bir muhtıra iletir.
   
Bunların hepsini değil de en önemlilerini yazalım:
   
- Kendi papazımızı kendimiz seçmeliyiz.

- Tevrat’ın buyurduğu ancak İncil’in kaldırdığı vergiyi ödesek bile bunu Tanrı’ya verir gibi vermeliyiz.

- Bize toprak köleleri gözü ile bakılıyor. Oysa İsa, toprak sahipleri kadar çobanlar için de acı çekmişti. Biz de Kutsal Kitap’ta sözü edilen özgür insanlardan değil miyiz? Değilsek, bize Kutsal Kitap’ta bunun yerini gösterin.

- Hepimiz için olan av hayvanlarından istediğimiz gibi yararlanabilmeliyiz. Yoksa bizi o hayvanlara karşı koruyun ve bize verdikleri zararları karşılayın.

- Meyveler ve sular hepimizin olmalı, acıkan ve susayan bir herkes bunları dilediği gibi yiyip, içebilmelidir.


- Ormanları bize bırakmalısınız. Yakacak odun için ağaç kesebilmeli, kendimiz için kereste üretebilmeliyiz.

- Bu saydıklarımız Tanrı’nın sözüne uymuyorsa, nasıl uymadığını Kutsal Kitap’ta bize gösterin. O zaman biz de onları istemekten vazgeçeriz.

dediler.

Dediler de ne oldu?

Köylülerin bu girişimini başlangıçta Martin Luther de desteklemişti.

Destekledi de ne oldu?... Pek de fazla ileri gitmedi; gidemedi. İşine gelmezdi. Ancak Thomas Münzer adlı bir din adamı biraz daha yürekli davranarak köylülere destek verdi.

Bu desteğe karşı ne oldu?

Prensler köylülerin dilekleri üzerinde görüşmeyi bile istemedi. Göz ardı ettiler.
   
İç savaş çıktı. Yapılan katliamda 130.000 köylü kılıçtan geçirildi.
   
Başlangıçta köylülerden yana gibi görünen Martin Luther, sonradan onlara karşı tavır aldı. Oysa köylüler onu liderleri olarak görmüştü.

20. yüzyıl başlarının Lüksembuglu tarihçisi Frantz Funck-Brentano bu konuda şöyle diyor: «Martin Luther çok önlemli davrandı. İki tarafı da idare etti. Ona göre köylüler kesinlikle hatalıydı ama yöneticiler de haksızdı.»

Martin Luther köylülere “aziz kardeşler” prenslere “aziz efendiler” diyordu. Köylüleri, kendi yaptığını görmezden gelerek «Hiçbir isyan iyi sonuçlanmamıştır.» diyerek caydırmak istiyordu. Beri yandan da prenslerin adaletsizliklerini belirtmeyi sürdürüyor, onlara «Ülkeyi zalimce ve vahşice yönetiyor, tüm halkı soyup onlara baskı yapıyorsunuz. Siz de yok ettiğiniz insanlar gibi yok olacaksınız.» demekten geri kalmışordu.

Düşünüyorum da, acaba perhiz ve lâhana turşusu deyişi o zamandan mı kalma?

Köylüler, Martin Luther’in bir Hıristiyana yakışır biçimde dayanmaları, kendilerine yapılan zulüm ve baskıya gönüllü olarak katlanmaları isteğinden çok, prenslere söylediklerini göz önüne aldı. Ancak sorun ve çatışma giderek büyümüştü ve Luther’in dedikleri artık ne prensler ne de köylüler için bir anlam taşıyordu.

Katliamlara karşın köylülerin isyanı olanca şiddetiyle sürdü. Birçoğu artık prenslere sessizce boyun eğmeye razı değildi. Tam bu sırada Luther, bu kez açıkça prensleri destekleme kararı aldı. Her iki tarafı da olabildiğince idrare etme çabasından sonra, üstün gelen tarafa geçti. «Köylülerin saman kadar değeri yoktur. Onlar Söz’ü duymaz ve duygudan yoksundur. Dolayısıyla kamçı şaklamasını ve kurşun vızıltısını duymaya zorlanmalıdırlar. Hak ettikleri budur. Biz onların itaatkâr olmaları için dua etmeliyiz fakat itaat etmediklerinde de onlara acımanın bir anlamı yoktur.» sözlerini etti. Sonra da şunları ekledi:

«Bir köylüyü öldürmek cinayet değildir. Bu durum büyük yangının söndürülmesine yardım eder. Gerekli olan bütün önlemler alınmalıdır. Onlar ezilmelidir, boğazlanmalıdır, kazığa oturtulmalıdır. Bir köylüyü öldürmek, azgın bir köpeği öldürmek demektir!»

Ben bunları okurken, inanın şaşkınlıktan şaşkınlığa düşüyorum. Bize verilen tarih derslerinde hiç de böyle söz edilmemişti Martin Luther’den. Ne yazık ki gerçek bu… Bu sözlerinin tümü belgelenmiş,

Dahası da var:

«Prenslerimiz, bu durumda kendilerini, bu alçakları cezalandırmayı buyuran ilâhî öfkenin temsilcileri olarak görmelidir. Bu koşullar altında kan dökmekten sakınan bir prens, tüm cinayetlerden ve alçak bir domuzun işleyebileceği daha da büyük suçlardan sorumlu olacaktır. Artık, hoşgörü, dayanma ve acımaya yer yoktur. Öfke ve kılıcın vaktidir.»

Bitmedi.

«Köylülerin çoğunun kılıçtan geçirilmesi Tanrı için önemsizdir. Nitekim Tanrı da bütün dünyayı bir tufanla suda boğmuş ve bir ateşle Sodom’u yok etmiştir, O kudretli ve korkunç bir Tanrı’dır. Eğer aralarında masum insanlar varsa, Tanrı onları da Lut ve Yeremya’yı olduğu gibi koruyacaktır. Köylüleri herhangi bir kurtuluş şansı tanımadan cezalandıran ve kılıçtan geçiren yöneticileri Tanrı engellemez hatta İncil bile bunlardan razı değildir.»

Sonrası daha da bir felâket:

«Köylüler şeytana hizmet eder. Ben inanıyorum ki hiçbir şeytan cehenneme atılmamış, hepsi köylülere katılmıştır.»

Prenslere önerisi de şöyle:

«Gelin sevgili aziz efendiler. soylular!... Tüm gücünüzle onlara vurun;  kazıklara oturtun ve boğazlarını kesin. Bunu yaparken ölümle buluşursanız, Tanrı’ya itaat ettiğinizden, şeytanın aşiretine karşı kendinizi koruduğunuzdan, ilâhi lütufla ödüllendirileceksiniz.»

Sanki Papa!

Prensler, Martin Luther’in bu insanlık dışı önerilerini korkunç bir hızla uygulamaya koydu. Bu durum Luther’in yandaşlarını bile korkutmuştu. Ona, mantıksız, aceleci bir şekilde bu hareketin kışkırtıcılığını yaptığı, dediklerinin farkında olmadığını anlatmaya çalıştılar. Luther’in onlara yanıtı şöyle olmuştu: «Bir isyancı akılla yanıtlanmaya değmez çünkü o bunu anlayamaz. Böyle ağızlar burunları kanayıncaya kadar yumruklanarak susturulmalıdır. Köylüler mantıklı olanı duyamaz ve dinleyemez. Bu yüzden onların kulaklarını mermilerle ürkütmek, kafalarını kılıçla havaya uçurmak gerekir. Onlara merhamet, lânetlenmek demektir.»

Tarihçi Frantz Funck-Brentano durumu şöyle özetliyor: “Liderler ve yöneticiler, ayaklanmanın bastırıldığı bölgelerde oturanları cezalandırma vahşetinde birbirleriyle yarıştı. Kurbanlar için en kolay kurtuluş yolu kendi başlarını bir baltayla kesmekti. Birçok erkek ve kadın kendi dilini ve parmaklarını kendisi kopardı. Büyük meydanlarda idamlar yapıldı; kadın ve çocuklar bu korkunç görüntüye tanıklık etmeye zorlandı. Kimi prensler isyana kalkışan halkı gruplar halinde diz çöktürerek top mermileriyle öldürttü. Kimileriyse isyancıları kalelerinin altlarındaki mahzenlere attı ve orada ölmüş insanların cesetleri arasında boğularak ölmeye terk etti. Tarihçiler bu şekilde öldürülen köylü sayısının yaklaşık 130 bin olduğunu tahmin etmektedir. Zafer kazanan toprak sahipleri köylülerin kafalarıyla top oynayarak eğlendiler.”

Tüm Almanya bir yıkıntıya dönüşmüştür. Martin Luther bu durumu umursamamakta, «Bütün dünya parça parça yıkılacak olsa da öğrettiklerim, yazdıklarım doğru olarak kalacaktır.» demektedir.

Sonuç: Köylüler önceki kölelik durumlarına dönmüştür. Bu toplum hareketinin sonu çok acıklı olmuştur. Halkın durumu şimdi öncekinden de kötüdür. Prensleri boyun eğmeye zorlamak ve Hıristiyan ilkeleri üzerine inşa edilen bir demokrasi kurmak için, belki de Almanya tarihinin tek şansı olan bu halk devrimi, Martin Luther tarafından bastırılmıştır. Reformcu, bu durumla övünerek her şeyi kendine mal etmektedir: «Ben Martin Luther, köylüleri isyana yönlendirdim, sonra da kılıçtan geçirilmelerini emrettim. Onların kanı benim omuzlarımdadır. Fakat sorumluluğu, bana bu şekilde konuşmamı emreden Tanrı’nın üzerine yüklüyorum.»

Of!

Böylece, Martin Luther de daha önce tüm Kilise önde gelenlerinin yapmış olduğu gibi sorumluluğu Tanrı’nın üzerine yıkar ve işin içinden çıkar.

Pek çok araştırmacı bilim adamının belirttiği üzere;  Martin Luther, sadece bir teolog (ilâhiyatçı) değil, aynı zamanda bir ideologdur. Reform süreci boyunca kültürel, siyasal ve dinsel açıdan oldukça karmaşık olan Hıristiyan toplum içerisinde başarıya ulaşması, zamana ve günün koşullarına göre söylem geliştirmesine bağlıdır. Herkesin, onun öğretisini desteklemesini sağlayacak anlatımlarda bulunmuştur.

Bence iki yüzlünün daniskası. Tam bir kendini beğenmiş çıkarcı, oportünist…

Ne yazık ki Hıristiyanlıktaki Reform eylemi büyük ölçüde onun doktrini üzerine kurulmuş.



ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ekim 19, 2010, 11:32:09 öö
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

İnanın içim acıdı, tarihte bunun gibi bilmediğimiz kimbilir daha nice olaylar olmuştur.
Beni asıl üzense bundan sonrada böyle olayların, savaşların olacağından emin olmamdır.
Martin Luther gibiler bitmeyecektir. Öldürülen köylülerde, zalim prenslerde bitmeyecektir.
Bu gün bu kadar acı olmasa bile bir çok kötü olaylar yaşanmaktadır. Sorun böyle kişilere yetki ve güç veren insanların düşüncesini besleyen fikir, inanış ve kalıplardır. Dini kullanan insanların gücü dinden gelmez, dine körü körüne bağlı insanların düşünme şeklinden gelir. Sizin burada bazılarına analitik düşünce dediğiniz tarzdan gelir. Ben bazen günlerce bu düşünce yapısını ve bunu taşıyan insanları düşünüyorum Çünkü kültürümüzün tarihinde sadece bu olay yokki.
Burada ve bir çok yerde iddia edildiği gibi koşulsuz sevgi, an'da kalmak veya ışıkla bu işin çözüleceğini sanmıyorum, yada tanrısal bir yardım beklemekle.
Bu tür olaylara karşı en donanımlı ve zeki insan Atatürk'tür.  Sonrasında hitler gelir.
İnsanlar topyekün eleştirel düşünmeyi öğrenmedikçe, sahip oldukları kalıpları sorgulamadıkça daha çook içimiz parçalanacak.
Bazı laflar çok güzeldir. Örneğin,
Sevginin gücü, güce olan sevgiyi yenmedikçe dünya barışı olamaz
Ancak eleştirel düşünceye sahip insanlar böyle laflardan etkilenirler. Diğerleri için duvar yazısı gibidir, yada kamyon arkası.
Yoksa ne Martin Lutherler biter nede Hitlerler.

Saygılarımla...

Not: İnanın okuduğum olaylar beni çok etkiledi. Sanki o tarihlere gittim ve o acıları yaşadım. İçimdeki çocuk yine ağlıyor.
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
5871 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 01, 2007, 01:38:11 öö
Gönderen: shemuel
0 Yanıt
3087 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 09, 2009, 04:48:14 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
4455 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 03, 2010, 07:30:19 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2933 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 13, 2010, 08:35:43 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2750 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 04, 2010, 12:30:49 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3689 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 13, 2010, 10:36:21 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2999 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 15, 2010, 11:03:51 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3663 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 23, 2010, 11:43:39 öö
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
2735 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2010, 04:35:09 ös
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
3527 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 18, 2018, 11:14:39 ös
Gönderen: NOSAM33