Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Komplocu gazetesi'nin sözde belgesi ve psikolojik harp  (Okunma sayısı 23784 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Haziran 23, 2009, 01:53:17 öö
Yanıtla #30
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 319
  • Cinsiyet: Bay

bu cumhuriyet asker eliyle,ordusu sayesinde kurulabilmiştir. Gerekli caydırıcı yasal düzenlemeler çıkmaksızın,ordunun aşırı pasifize edilmesi ,saygınlığına dil ve el uzatılması ,sadece çağdaş bireyleri bölücü,ayrılıkçı , emperyaliste kul- köle , liboş hayranı ve içki-heykel karşıtı , kadın çağdaşlığına karşı duran Kürt SAİD'ci takımı ve bunların şürekası karşısında savunmasız bırakmaya yönelik nafile bir girişimdir.
Ordunun aşırı pasifize edilmesi?
Ordunun aşırı pasifize edilmesini kimse istemiyor. İstenilen şey bellidir o da şudur 2 nokta üstüste
Askeri mahkeme kaldırılsın. Ordu siyaset yapmasın. Profesyonel askerliğe geçilsin, ordu araç ve gereçleri bundan böyle yenilenmeli ve bunlar israil ve abd yerine Türk Mühendisleri tarafından karşılanmalıdır.

Savaş anında benim F16 savaş uçaklarım ters bir durumda gizli örgütlerce düşürülmesin! Parçasını bile elden alacağım malı ithal ettirmesin.

Anlatabiliyor muyum?

Herşey sizin dışarıdan baktığınız gibi değil ne yazık ki iş nutuk atmakta değil gerçekleri görmektedir.

Bunlarda benim nacizane düşüncelerimdir.

Bakın sizin fikirlerinize uymamakla birlikte, said nursinin hayatını bile okumadım, içkide düzenli olarak içer özellikle çırağanda, heykelde severim, ama mermer değil pişirilmiş toprak malzemeleriyle yapılanlar daha çok hoşuma gider, geçmişe dair herşeye sempatim ve anlatamadığım duygularım vardır.

Sevgilerle..
« Son Düzenleme: Haziran 23, 2009, 01:57:42 öö Gönderen: Barbaros »


Haziran 23, 2009, 02:09:31 öö
Yanıtla #31
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 319
  • Cinsiyet: Bay

Kaldı ki malesef ülkemizde henüz demokrasiden söz etmek için çok erken.Mevcut siyasi partiler yasasıyla seçilen seçilmişlerin konumlarının ne kadar demokratik olduğu tartışma bile götürmez.Mevcut ortamda Ordu vb.kurumların cumhuriyet ile ilgili hassasiyetlerini korumaları aslında memleket için küçümsenemeyecek kadar önemlidir.1938 den bugüne,kim ne yaparsa yapsın mantığı hakim olsaydı,mazallah üzerinde gezeceğimiz vatan toprağı bulabilme şansımız olmayabilirdi.Kimin neye,nekadar müdahele ettiğini sorgulamadan önce,neden müdahale etme zorunluluğu hissettiğinide irdelememiz gerekir diye düşünüyorum.


Saygılarımla...
Darbe ile oluşturulmuş ana yasadan siz demokrasi mi bekliyorsunuz? İşte bu imkansız.
Ayrıca, ordunun neden müdahale etme zorunluluğu hissettiğini uzun zamandır irdelim. Menfaatler yok mu şu menfaatler...
Hiç ölmeyecekmiş gibi yaşayanlar, iğrenç komplolar kurarak insanları kandıranlar ve bunları yönetenler, şeytana kulluk edenler, cehennemi hiç mi düşünmezsiniz diye hepsine birden seslenmek isterdim. Birçoğu öldü, kurucuları öldü, ama yaptıkları kara yüz hala ortada ve adalet, özgürlük adı altında insanlıkları ellerinden alınmış insanlar.. Ne acı bir durum. İnsanlar ne yaparlarsa yapsınlar mevcut sistemi kuran ve yönetenlerin çizdiği yollardan gitmek zorunda kalıyor.
Artık bende Mehdi bekliyorum.


Haziran 23, 2009, 04:58:31 öö
Yanıtla #32
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 879
  • Cinsiyet: Bay

Öncelikle şunu söylemeliyim ordu hantal ve ilkel silahlarla mücadele etmiyor.Bazılarımız yaptıkları askerligin gerçek askerlik olduğunu sanıyor. Batı bölgelerde kapıda ve kulubede nöbet tutarken eline verilen G3 ve benzeri gelişmemiş silahlardan başka silah olmadığını düsünüyor sanırım. Ordumuzun ne hantaldır nede gelişmemiştir çağın gereklerine göre modernize olmuştur ve yine çağın gereklerine göre kendini yeniden yapılandırmaktadır. Elindeki her gücü erlerle veya sivillerle paylaşsaydı caydırıcılığı kaybolurdu zaten. Ayrıca Orduyu tutan taraf Ergenekoncu ve Gladyocu olarak sıfatlandırılırken mevcut iktidarı savunanlarda irticacı olarak nitelendirilmektedir. Hiçbir taraf sütten çıkmış ak kaşık değildir. Evet, acı bir gerçek ama Türkiyede bir Gladyo yapılanması vardır bunun askeri ve sivil kanatları vardır. Fakat Gladyoda durduk yere bu ülkede örgütlenmedi zamanın iktidarı ABD ile stratejik ortaklık kurmak için ABD nin her isteğine boyun eğdi simdide bir başkası yine ABD ye yaranmak için artık lüzümlu görülmeyen bir örgütü çökertmeye çalısıyor. Fakat bunu yaparken TSK yı yıpratmamalı. Her kurumda bazı zayıf karakterli insanlar vardır kurumların bunlardan kurtulması gerekir fakat bunu yaparkende bir birlerinin saygınlıgına zarar getirmemelidir.


Haziran 23, 2009, 10:49:26 öö
Yanıtla #33
  • Ziyaretçi

 Ordu AB sürecine karışır,güneydoğu sorununa karışır,İlker Başbuğ'un konuşmasını hatırlayın Türkiye'de milliyetçilik tanımı yapar,Yaşar Paşanın konuşmasını hatırlıyorum Antalya'daki ufak hristiyan cemaatlere bile karışmıştı ordu bu ülke de ne yapmaz acaba çeteleri belgeleri saymadım bile...

SAygılarımla..


Haziran 23, 2009, 10:54:18 öö
Yanıtla #34
  • Ziyaretçi

Büyükanıt ağırlaştırılmış müebbetle yargılanmalı 
 
 
Türkiye günlerdir "AK Parti'yi ve Gülen Cemaati'ni bitirme"yi amaçlayan "İrtica ile Mücadele Eylem Planı"nı tartışıyor. 
 
 
 
Aslında bu planlarla ilk defa karşılaşmıyoruz. 27 Mayıs darbesi ile başlayan süreçte Türkiye'de darbe teşebbüsleri, muhtıralar, darbeler her döneme damgasını vurdu. Anayasalarımız dahi darbelerin eseri.

Çok yakın geçmişte, 28 Şubat sürecini yaşadık. Andıçlar, eylem planları, brifingler herkesin gözü önündeydi. Sivil irade sadece seyretti, hatta post-modern darbenin bir ayağını oluşturdu, bazı siyasetçiler her zaman olduğu uzlaşmayı tercih etti. Bir hükümetin devrilmesinde adeta suç ortağı oldu.

Ardından Ayışığı, Sarıkız darbe girişimleri ortaya çıktı. 27 Nisan emuhtırası ile TBMM'nin cumhurbaşkanı seçme iradesine adeta ipotek konuldu. Şimdi, yine bir hükümeti devirme planını tartışıyoruz. Yıllardır tartıştığımız gibi yine sadece tartışacak mıyız yoksa herkesin tarafı bu defa demokrasi olabilecek mi? Askeri yargıyı, darbe ve darbeye teşebbüs suçunu emekli Albay Hakim Ümit Kardaş ile konuştuk...

Emekli Askeri Hakim Ümit Kardaş, BUGÜN'e çarpıcı açıklamalarda bulundu:

Büyükanıt ağırlaştırılmış müebbetle yargılanmalı

"27 Nisan e-muhtırası teşebbüs olarak tamamen tamamlanmış bir suçtur" diyen Ümit Kardaş'a göre eski Genelkurmay Başkanı Büyükanıt ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası ile yargılanmalı. Kardaş, "Bu demokratik rejime doğrudan müdahaledir" dedi...

Röportaj: Seda ŞİMŞEK

Askeri mahkemelerde görev yapan hakimler sizce bağımsız mı?

Askeri mahkemelerin kuruluşunda bulunan askeri hakimler hakim statüsünde olmalarına rağmen subay üniforması içinde görev yapıyorlar. Askeri hakime verdiği kararlar nedeniyle Yargıtay'dan bir not verildiği gibi, yükselmesinde etkili olacak şekilde kendisinin bağlı olduğu komutan tarafından da kendisine bir sicil veriliyor. Askeri hakimlerin tayinlerinde, nakillerinde, yükselmelerinde askeri idare yetkili oluyor. Buradan hareketle tarafsız olduklarını söylememiz çok fazla mümkün değil.

Askeri vesayet var

Bir güdümlülük mü var?

Tabii, bir askeri vesayet var.

Mesela albay rütbeli bir hakim askeri mahkemede tuğgenerali yargılıyor, emir-komuta zincirinin çok önemli olduğu bir kurumda bu nasıl gerçekleşiyor?

Doktora tezimde askeri mahkemelerin kaldırılması gerektiği sonucuna vardığımda, benim gerekçelerimden birisi de buydu. Bir kere asker kişilerin kendi akranları tarafından yargılanmaları düşüncesi zaten Orta Çağ'da kalmış bir düşünce. Ordu hiyerarşisi içinde ast rütbedeki bir hakimin, örneğin bir üsteğmen hakimin bir albayı yargılaması psikolojik olarak büyük bir sıkıntı yaratıyor.

Darbe sivil suçtur

Askeri Ceza Kanunu'nda darbe suçu var mı?

Rejime, anayasal düzene yönelik ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası öngörülen suçlar askeri suç değil, sivil suç. Bu sivil suçu, subaylar karargâhta işledikleri zaman askeri yargı görevli oluyor. Askeri mahkemede yargılanmaları mümkün. Ama, diyelim ki Genelkurmay Başkanı ya da 2. Başkanı işin içindeyse haklarındaki işlemi kendilerinin başlatması lazım. "Beni yargıla" demeleri lazım.

Sivil yargı bir şey yapamıyor.

Görevdeyken işlemişlerse, askeri mahalde işliyorlar ve sivil mahkeme el atamıyor.

Mesela, Ayışığı ve Sarıkız'ı sivil yargı soruşturamaz mı?

Burada şöyle bir fark var: Hepsi emekli olmuş. Emekli olduklarında, bu suç da askeri bir suç olmadığı için sivil yargının görevi. Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yargılama Usulü Kanunu'nun 17. maddesi var. Herhangi bir nedenle Silahlı Kuvvetler'den ayrılanların, sivil statüye geçenlerin işledikleri suç askeri bir suç değilse, askeri yargıyla olan irtibatı kesilir, sivil yargıya intikal eder. Açık madde var. Görevdeyken yargılama yapılamadı, ama artık görevde değiller, emekli oldular ve Darbe Günlükleri ortaya çıktı. Şimdi yapmaları lazım. Şimdi de yapılmıyor.

Bundan dik alası olmaz

28 Şubat'ta ve 27 Nisan'da olanlar da yargıya intikal etmedi.

Bence 27 Nisan e-muhtırası teşebbüs olarak tamamen tamamlanmış bir suçtur. Parlamento bir cumhurbaşkanı seçecekken öyle tehditkâr bir metin yayınlıyorsunuz ki, parlamento o görevini yapamıyor ve seçime gitmek mecburiyetinde kalıyor. Bundan dik alası olmaz.

27 Nisan'da yayınlanan bildiriyle suç mu işlendi diyorsuz?

Demokratik rejime doğrudan bir müdahale var ve bunun cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis. Yaşar Büyükanıt, "Ben yazdım" dedi, kimse bir şey yapabildi mi? 12 Eylül de, 28 Şubat da, 27 Nisan da sorgulanmadı.

Demokrasi çıkarmak zor

Bu dediğinizin pek örneği görülmüyor.

Askeri Ceza Kanunu'nun 148. maddesine göre asker kişilerin, siyasi telkinde bulunmaları, siyasi demeç vermeleri suç. Bunu bir teğmen yapsa hemen yargılarsınız, en üst seviyede generaller yaptığı zaman seyrediyorsunuz. Bu o zaman tabiileşiyor, içselleştiriliyor. "Bize anayasayı, laikliği ne güzel anlatıyor. Weber de okumuş" diyoruz. Böyle bir içselleştirmeden, böyle bir kültürden demokrasi çıkarmak fevkalâde zor. Türkiye'deki rejimin niteliği belli. Askeri vesayet rejimi var.

Askeri mahkemenin varlık nedeni iç disiplin

Askeri mahkemelerin yetki alanı nedir?

Askeri mahkemeler, askerlerin askeri suçlarını yargılayacak, askerlik hizmeti göreviyle ilgili suçlarını yargılayacak, askeri mahalde işledikleri suçları ve askerler aleyhine işledikleri suçları yargılayacak. Bu dört ölçütle askeri yargının görev alanı alabildiğine ve tabi hakim ilkesine aykırı olarak genişletilmiştir.

15-20 suç sayarsınız...

Size göre askeri mahkemelerin görev alanı ne olmalı?

Askeri mahkemelerin varlık nedeni iç disiplini sağlamak. Firar, emre itaatsizlikte ısrar, nöbet talimatına aykırı hareket etmek gibi 15-20 suç sayarsanız. Anayasayı ve kanunları değiştirmek, askeri yargıyı sınırlı bir alana sokmak gerekiyor.

Askeri suç nedir?

Anayasa yazmış ama, "askeri suç nedir?" bir tanımı yok. Askeri Yargıtay içtihatlarına ve doktrine göre Askeri Ceza Kanunu kapsamına giren tüm suçlar, askeri suç. Askeri Ceza Kanunu, Türk Ceza Kanunu'nun aşağı yukarı üçte ikisini içine almış durumda.

Belgede yer alanlar darbeye teşebbüstür

Andıç hazırlamak suç mu?

Andıç bir karargâh faaliyeti de. Andıç görev gereği hazırlanıyor. Mesela, andıç veya başka bir adla siyasi bir faaliyette bulunuluyorsa, birtakım insanlar için operasyonlar düşünüp, planlamalar yapılıyorsa, bu andıç da faaliyet planı da olsa tabii ki suçtur.

Bir de suç uydurulmuş

İrtica ile Mücadele Planı'nı hazırlamak bir görev mi?

Bu bir eylem planı. Bu eylem planında Adalet ve Kalkınma Partisi'ne karşı nasıl bir strateji ve eylem izleneceği, cemaate karşı nasıl bir eylem yapılacağı yer alıyor. Bunlar suç. Bir de hükümeti devirme amacı var, yani hükümetin görevini yapmasını tamamen engellemek var, o da suç. Yani darbeye teşebbüs suçu oluşmuş. Karşılığı ağırlaştırılmış müebbet hapis. Bir de suç uyduruluyor. Suçla ilgisi olmayan birilerini suçlu duruma getirecek tuzaklar hazırlanıyor.

Henüz böyle bir belgenin varlığı resmi olarak doğrulanmadı ama genellikle "bu hazırlanmıştır" kanaati var.

Birçok ihtimal var. Ama bu tarihsel gelenek sanki böyle bir belgenin olabileceğine ağırlık veriyor. Çünkü, düne kadar zaten bunlar hazırlanıyordu. Eğer gerçekse bu durum, bundan ya Genelkurmay Başkanı'nın haberi vardır, onun talimatı ile hazırlanmıştır ya da 1960'dan beri olduğu gibi Genelkurmay Başkanı'nın haberi yoktur, içeride bir cunta vardır, onlar hazırlamışlardır. İkisi de birbirinden vahim...

İlker Başbuğ "Ben yokum" dedi.

Genelkurmay Başkanı'nın "Ben yokum" demesini kabul ettiğinizde, Genelkurmay Başkanı'na "Sizin yanı başınızda böyle eylem planları hazırlanırken sizin bundan haberiniz yok, bu vahim bir zafiyet" denilmesi gerekiyor.

Belgede imzası bulunanlar askeri yargıda yargılanacaklar.

Bu belge bir soruşturma çerçevesinde, bir şüphelinin ofisinde bulundu. O soruşturmayla bağlantılıysa ve o örgütün Silahlı Kuvvetler içindeki bir uzantısıysa bu, sivil savcılar bunu bağlılık nedeniyle soruştururlar. Çünkü, bu suç netice itibariyle sivil bir suç. Askerlerle siviller birlikte işlemişse, öyle bir bağlantı çıkarsa o zaman bu sivil yargı içinde görülebilir. Ama, böyle bir bağlantı yoksa, böyle bir bağlantıya ilişkin delil de yoksa, o zaman daha yeni ve başlı başına bir suç olur. Bu durumda bu suç askeri mahalde işlendiğinden ve bu kişiler de asker kişiler olarak görevde oldukları için askeri mahkemede yargılama yapılır.

Albay'a 'gitme' denildi mi?

Soruşturma çerçevesinde belgede imzası olduğu iddia edilen Albay, ifade vermesi için çağrıldı fakat gelmedi.

Genelkurmay Başkanı ile Başbakan görüştü. O albay kendinden menkul bir cesaretle mi gitmiyor ifade vermeye? Yoksa bir zihniyet veya varılan bir mutabakat sonucu "gitme" mi deniyor? İstanbul Cumhuriyet Savcılığı yürütmekte olduğu soruşturmayla ilgili o albayın ifadesini gerekli görüyorsa, ister tanık, ister şüpheli olarak alabilmeli.

Şemdinli'de yaşananlar yaşanmasın

Bundan sonraki süreçte ne bekliyorsunuz?

Bu çok önemli bir kırılma noktası. İktidarın bunun üzerinde durması gerektiğini düşünüyorum. Şemdinli'de yaşananlar yaşanırsa kötü olur. Üzerine gidilmeli.

Askeri savcılıkta da bir soruşturma yürütülüyor.

Eğer Albay çıkıp "Ben bunu yazdım. Böyle düşündüm" derse, bu da suç, cezasını alacak. Ama mesele bu mudur? Bununla geçiştirecek miyiz? Askeri yargının statüler nedeniyle bunun ötesine gitme şansı pek fazla yok.

Siyasete müdahale

Bunları değiştirmek için tarihsel refleksler ve gelenekleri de değiştirmek gerekiyor.

Cumhuriyet ile birlikte tevasür edilen bir şeyler var. Bunlardan birisi de askerin sürekli siyasete müdahil olması meselesi. Bu özellikle 1908'den sonra, İttihat ve Terakki ile birlikte çok yoğun bir şekilde yaşanmış. O dönemde askerin siyasete müdahalesini yasaklayan kararnameler çıkarılmış. İmparatorluğun o döneminde bu suç haline getirilmiş.

Çünkü, mesela Balkan hezimeti ve Balkanlar'ın elden çıkması tamamen askerin siyaset üzerindeki etkisine bağlı bir hadise. Nitekim, imparatorluk o dönemde Sarıkamış Faciası'nı yaşıyor. Çok daha önemlisi, imparatorluk 1. Dünya Savaşı'na padişahın haberi olmadan giriyor. Buradan geliyoruz 2009 Türkiyesi'ne ve biz aynı şeyi yaşıyoruz sürekli olarak.

Askerin siyasete doğrudan müdahalesini ilk olarak 27 Mayıs'ta görüyoruz.

1960 askeri darbesi Türkiye'de yaşadıklarımızın ana sebebi olmuştur. Çok genç, taze olan demokrasiye de büyük bir darbe vurmuştur ve büyük bir travma yaratmıştır. Ordu içindeki hareketler durulmamıştır.

Bakanlığın işlevi yok

Daha sonraki dönemlerde de Türkiye darbe teşebbüsleri ile, muhtıralarla ve darbelerle karşı karşıya kalıyor.

Siyasetçiler cuntalaşmaları ve alttan gelen hareketleri önlemek için bir nevi generallerle dayanışmaya giriyorlar, Genelkurmay'ın güçlenmesini istiyorlar. Siyasetçiler de ordudaki generaller de 1960 ihtilalini alttaki subaylar yaptığı için, Talat Aydemir olayları da yaşandığı için, Genelkurmay'ı kuvvetlendirme düşüncesiyle Genelkurmay Başkanlığı'nın Görev ve Yetkileri, Teşkilatı hakkında bir kanun çıkarılıyor.

Orada Genelkurmay Başkanlığı'nın görevi ve yetkileri özerk bir şekilde düzenleniyor ve hâlâ geçerlidir o özerklik. Milli Savunma Bakanlığı'nın Teşkilatı hakkında kanun vardır, görevi hakkında kanun yoktur. Milli Savunma Bakanlığı teşkilat olarak vardır, fakat hiçbir işlevi yoktur, bütün görevler Genelkurmay'a verilmiştir ve Genelkurmay özerktir. Bugün de sadece Başbakan'a karşı bir sorumluluğu vardır.

TSK'nın özerk yapısı yol açtı

1961 Anayasası özgürlükçü anayasa olarak değerlendiriliyor.

1961 Anayasası her ne kadar özgürlükçü anayasa olmakla birlikte, bir taraftan da 1961 Anayasası askeri vesayet rejimini de getirip anayasaya yerleştirmiştir.

Siyasetçiler kendi elleriyle mi hazırlıyorlar aslında bu müdahaleleri?

Genelkurmay'ı güçlü ve özerk kılarak, aşağıdan gelebilecek cuntalaşmaların ve müdahalelerin önlemesi amaçlanmıştır. Ama, çok ironik bir şekilde 12 Eylül 1980 darbesi emir ve komuta zinciri içinde, Genelkurmay'ın o güçlü ve özerk yapılanması sonucu olmuştur. Genelkurmay özerk olmakla sivil, siyasi otoritenin emrine girmemiştir, aksine kendini özerk adlederek, aslında cuntaların yapmak istediklerini bu sefer Genelkurmay kendi özerk yapısı içinde sürdürmüştür.

ÜMİT KARDAŞ KİMDİR?

Dr. Ümit Kardaş, asker-sivil ilişkileri üzerine makaleleriyle tanınıyor. Kapalı kalmış ve "korku psikolojisi" nedeniyle kimsenin pek de fazla girmek istemediği askeri yargı ile ilgili konuşabilen, düşüncelerini ifade edebilen ve hatta eleştirebilen aslında tek kişi. Emekli albay ve askeri hakim.

Askeri hakim ve albay olup, "demokrat" duruşu ile dikkat çekiyor. 1983 yılında yazılmış "Askeri Hakimin Bağımsızlığı ve Askeri Mahkemelerin Kuruluşu ve Yetkileri" adlı tezi bulunan Kardaş'ın "Ötekiler için Sivil İtaatsizlik Rehberi" adlı kitabı bulunuyor. Kardaş'ın bir de "Aşka Dair Ne Varsa" adlı bir şiir kitabı var.
 


Haziran 23, 2009, 11:03:07 öö
Yanıtla #35
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 319
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Waldow,
Tabiki de ordumuz güçlü silahlarla donatılmıştır, zaten böyle de olması gerekir fakat bunun acı tarafı bu silahları biz üretmedik. Zamanında Şakir Zümre tarafından kurulan ve Atamız tarafından destek gören harp sanayi fabrikası, uçak bombaları bile yapıp yurt dışına pazarlıyordu. Peki niçin kapandı bunu kaç kişi biliyor? Şakir Zümre deyince şuanki milletin aklına soba geliyor.

2. dünya savaşında alman saldırısına karşı hava kuvvetlerini güçlendirmek isteyen birçok ülke bu fabrikadan mühimmat bile değil demirbaş almıştır.

ismet inönünün zamanında abd den aldığı silah yardımlarıyla savunma sanayimiz kapanmak zorunda kaldı ve kapandı.
harp sanayimizin kapatılması için bir tür oyun gibi. Ülkemiz harp yönünde ilk olarak ismet inönü tarafından dışa bağımlı olması sağlanmıştır.

Gladyo yapılanmasına gelince bakın avrupa parlmentosu ne diyor,
"Avrupa Topluluğu'na üye pek çok ülkede gizli, paralel istihbarat ve silahlı operasyon örgütlerinin 40 yıldır var olduğu Avrupa hükümetleri tarafından ortaya çıkarılmıştır. Kırk yıldır bu örgütlerin demokratik kontrolden kurtulduğu ve NATO ile işbirliği halinde ABD gizli servislerince yönetildiği anlaşılmıştır."

Aşağıdaki yazılar sizler de de fikir uyandırabilir. Felice Casson ismini muhakkak duymuştursunuz gladyoyu çözmek için cumhurbaşkanını bile sorgulamış ve cumburbaşkanı bile bu örgütün içinde olduğu tespit edilince yargılanması sağlanmıştır.


Gladyo`yu ortaya çıkaran İtalyan savcı Casson, `Sorunun kaynağına inin, Ergenekon`un amacına yoğunlaşın` diyor


`Soruşturmanın sonlarına doğru bir mektup geldi. `Kapıya kadar geldin. İçeri girmeye kalkarsan neler olacağını bilmiyoruz.` diyorlardı. Kapıyı araladım ve içeridekini gördüm. Bunları en üstte idare eden bir güç var.`


Bu sözler İtalya`daki kanun dışı silahlı yapılanma Gladyo`yu ortaya çıkaran ünlü savcı Felice Casson`a ait. Efsane savcı, on yılını verdiği Gladyo mücadelesini ve tecrübelerini anlattı. Casson, Gladyo ve Ergenekon tipi örgütlerle mücadelede sonuca ulaşabilmek için öncelikle güçlü bir siyasi iradenin gerekliliği üzerinde duruyor. Özel yetkilerle donatılmış bir meclis komisyonu kurulmasının önemini, `Savcılar bir yere kadar ulaşabilir. Ama bu komisyon, hükümet kararlı ise istediği yere gider.` sözleriyle özetliyor. Türkiye`ye, `Sorunun kaynağına inin. Ergenekon`un amacına yoğunlaşın.` tavsiyesinde bulunan Casson, `İtalya`da ne değişti?` sorusuna iki maddelik bir cevap veriyor: `Katliamların sorumlularını bulduk. Varlığı demokratik toplum için tehlikeli olan örgütü ortadan kaldırdık.`


Felice Casson, ülkesinde yürüttüğü `Gladyo` operasyonuyla efsane haline geldi. Aralarında siyasetçi, general ve işadamlarının da bulunduğu yüzlerce kişiyi hakim karşısına çıkardı. Casson`a göre, Gladyo ve Ergenekon gibi örgütler sadece bir araç, amaca ulaşmak için kullanılan birer taşeron yapı: `İtalya`da Gladyo`nun dışında çok sayıda kanun dışı yapılanma bulunuyordu. Bu örgütleri, en üstte idare eden, kimsenin bilmediği bir `güç` var. Zamanın değişen şartlarına göre, kullanılan örgütler tasfiye edilebiliyor fakat `en üstteki iktidar` yeni stratejilerle yoluna devam ediyor.` Savcı, soruşturması sonucunda generalleri bile hapse gönderirken Gladyo`nun kendisine dokunamadığını anlatıyor. Efsane savcı Felice Casson`un Gladyo ve Ergenekon`la ilgili görüşleri şöyle:


ÖZEL YETKİLİ MECLİS KOMİSYONU KURULMALI


Gladyo, Ergenekon gibi yasadışı örgütlerle mücadelede sonuca varabilmek için savcıların soruşturmaları dışında güçlü bir siyasi iradenin olması şart. Hükümetin kararlılığı çok önemli. Ben Gladyo`nun varlığıyla ilgili ilk belgelere ulaştığımda dönemin başbakanı Andreotti`ye gittim ve, `Ben bu belgeleri buldum. Diğer delillere ulaşma konusunda bana yardım edecek misiniz?` dedim. Başbakan o zaman `evet` dedi fakat Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga`hayır` dedi. Gladyo`nun Amerikalı dostlarıyla, Rusya`ya karşı kurulan bir örgüt olduğunu savunarak karşı çıktı. Açıkça ve inanılmaz bir şekilde her yönden bana saldırdı. Burada, hükümetin siyasi iradesi bana çok yardım etti. Siyasi sorun temel. Her şeyden önce, eylemlerin ve sorumlulukların anlaşılabilmesi için adli bir soruşturma yapmak lazım. Ama daha fazlası için İtalya`daki `Commissione Stragi` gibi bir meclis komisyonu olmalı. Savcıların sahip olduğu yetkilerle donatılmış bir araştırma komisyonu kurulabilir. Böyle bir komisyon, özellikle savcıların gerçeklere ulaşmakta zorlandığı, mafyanın, teröristlerin ve gizli servislerin karıştığı durumlarda gerekli. İtalya`da kurduğumuz geniş yetkili araştırma komisyonu P2 mason locası ve Bologna katliamı konusunda araştırmalar yaparak bize önemli bilgiler verdi. Birlikte, paralel çalıştık. Yasal olmayan örgütlerle mücadelede özel yetkili bir meclis komisyonunun kurulması çok önemli. Meclis komisyonu, siyasi irade varsa istediği yere kadar gidebilir. Fakat, hükümet ne yapacağını bilmiyorsa, siyasi irade yoksa bu çok zor. Komisyonu kurmaya karar verdikten sonra, onu işletmek, yetki vermek lazım.


CUMHURBAŞKANI OPERAOPERASYONA KARŞI ÇIKTI


Gladyo, İtalyan toplumunu bölen önemli bir sorundu. Aynı partiden, Hıristiyan Demokrat olan Başbakan Giulio Andreotti ile Cumhurbaşkanı Francesco Cossiga arasında büyük bir zıtlık vardı. Başbakan, askerî gizli servis arşivlerine girmemi sağladı. Konu, hükümeti ve partileri bile bölmüştü. Hükümetteki bakanlardan bir kısmı destek verirken bazıları karşı çıkıyordu. Cumhurbaşkanının, bu örgütle 60`lı yıllarda başlayan bir ilişkisi vardı. Başbakan, Gladyo soruşturmasına destek verirken, Cossiga`Hayır bu soruşturma olmayacak` diyerek engellemeye çalıştı. Sonunda, İtalyan hakimler ve savcılar yüksek konseyi müdahil olarak engellemelere karşı çıktı. Komünistler ve sosyalistler ise soruşturmaya destek veriyordu. Aynı şekilde medya da bölünmüştü. Bu dönemi tamamen gazetecilerle birlikte geçirdik. Sağcı gazeteler genelde, Gladyo`nun İtalya`yı komünistlerden korumak için yapılmış geçmişte kalan bir örgüt olduğunu savunarak soruşturmaya karşı çıkıyordu. Fakat biz bunun, farklı şekilde düşünen siyasi, sendikal ve Hıristiyan muhalefeti kontrol etmek için kullanıldığını gösterdik. Soruşturma esnasında karşılaştığım en büyük zorluk, Gladyo`nun uluslararası bağlantılarına erişmek oldu. Bunlara ulaşmak bir savcı için çok zor. NATO üyeleri ve bunların dışındaki çok sayıda ülkelerin gizli servisleriyle bağlantılar bulunuyordu. Türkiye ile bile bağları vardı. Farklı ülkelerden Gladyo üyelerinin katıldığı ortak askerî antrenmanlar düzenleniyordu. Başka ülkelerle ilgili kısımları araştırmayı başaramadım. Talep ettim ama mümkün değildi. Kapılar tamamen kapalıydı. İtalyan hükümetinden ve istihbarat teşkilatından yardım istedim ama bunun mümkün olmadığını söylediler. Çünkü kozmik (gizli) belgelerdi. Fakat, İtalyan askerî gizli servislerinin arşivlerinde bulduğum belgeler, İtalya ile ilgili araştırmamız için gereğinde fazla yeterliydi. İtalya`nın dışına bakabilmek için yeterli değildi.

GLADYO, ZAMANAŞIMINA TAKILDI


İtalyan Gladyo`su, NATO ve bazı ülkelerin gizli servisleriyle birlikte kurulmuş bir örgüt. İtalya devleti, resmî olarak hiçbir şey bilmiyordu. Hiçbir şeyden haberi olmayan cumhurbaşkanları, başbakanlar ve savunma bakanları oldu. Sadece istihbarat şefleri istedikleri siyasileri seçerek bilgi veriyordu. Soruşturmaya kadar İtalya Meclisi de hiçbir şey bilmiyordu. Komünizmle mücadele için kuruldu fakat içeride, özellikle de farklı düşünenlere, muhaliflere karşı da kullanıldı. Gerçekleştirdiğim soruşturmada, Gladyo ile ilgili, en azından 1972 yılına kadar olan dönemle ilgili somut sorumluları belirledik. Bunlardan bazıları ölmüş, bazılar hayattaydı. 1972`deki Peteano katliamının bütün sorumlularını ortaya çıkarmıştım. Üç terörist ve bunlara yardım eden jandarma generali, bir albay ve bir mareşal, istihbarat ve polis şefleri ve adli yetkililer. Hepsi suçlu bulunarak cezalandırıldı. Fakat mahkeme Gladyo`nun bu tarihe kadar eylemlere karıştığını kabul etse de zamanaşımını gerekçe göstererek örgütle ilgili yargılama yapmadı. Sonuçta, sadece eylemlere karışanlar cezalandırıldı, örgüt değil. Ayrıca, sadece 622 Gladyatör`ü tespit edebildik. Halbuki çok dafa fazlaydı. Diğerlerini sakladılar.


ÖRGÜT TAMAMEN ORTADAN KALKMADI


Soruşturmaya kadar Gladyo aktifti. Sonra Başbakan Andreotti`nin yaptığı düzenlemelerle bittiği söylendi. Ama tamamen ortadan kalktığını zannetmiyorum. Belki, değişik bir yapı altında işliyordur. Gladyo, İtalya`daki tek yasadışı gizli örgüt değildi. Paralel olarak çalışan, Rüzgar Gülü, Avanguardia Nazionale ve P2 mason locası gibi çok sayıda farklı yapılanma vardı. Gladyo, bunların tepesinde her şeyi idare eden örgüt değil. Onlardan bir tanesi. Bunların üstünde, her şeyi idare eden bir şef var. Fakat alttaki örgütlerdeki kişiler bir şey bilmez. Diğer bağlantılardan haberdar değillerdir. Önemli olan, hedeflenen amacı iyi anlamak. Ergenekon ne istiyor? Amaç ne? Gladyo, sadece bir parçaydı. Güdülen gerginlik stratejisi ise daha büyük bir şey. Gladyo sadece bu amaca ulaşmak için kullanılan bir araç. Strateji, farklı bir şey. En üstten, şeflerden çıkar. İtalya`daki hedef, gerginlik stratejisi ve iktidarı elde tutma idi. İtalyan ve uluslararası bir güç vardı ve bunu kaybetmemek gerekiyordu. Strateji zamanla değişti. Berlin Duvarı`nın yıkılmasıyla panorama tamamen değişti. Artık İtalya için bu gizli örgütleri koruma gereği ortadan kalktı. Düşmanlar değişti. Aynı şekilde stratejiyi de değiştirmek gerekiyordu. Değişti... Başka şeyler düşünüldü. Bu kısa zamanda görebileceğimiz bir şey değil. Gladyo`yu ortadan kaldırdılar. Ama illa ki başka yapılar vardı.


EKONOMİK ÇIKARLAR DAHA ÖNEMLİ


Soruşturma sonucunda ekonomik ve finansal çıkarların, siyasi iktidardan daha önemli olduğuna ikna oldum. Bu tür gizli yapılanmaları kontrol eden en yukarıyı bilmiyoruz. Ekonomik ve mali iktidara bakmak lazım. Bunu söylemek kolay değil. Belki de bir savcının sorunu değil. Somut bir suç olduğu zaman tamam, bu bir vaka. Bu durum, dünyadaki büyük ortaklıkların bir sorunu. Doğu-Batı gibi. Sınırları aşıyor. Bir savcı oraya varamaz. En üstte bir iktidar var, çıkarlar var. İtalya`da hâlâ bunlar konuşulur; ama bir sonuca varmak zor.


ZİRVEDEKİ GÜCÜ GÖRDÜM


Soruşturma sonucunda en üstte, her şeyi kontrol eden iktidarı gördüm. Soruşturmanın sonlarına doğru bir mektup geldi. Mektupta, `İktidarın kapısına kadar geldin. Eğer kapıdan içeri girmeye kalkarsan neler olacağını bilmiyoruz.` diyorlardı. Bazı şeyleri görebilsek bile, bu sadece bir kısmı oluyor. Bu güç daha büyük bir şey. Kapıyı açtım ve içeride ne olduğunu gördüm. Fakat, sonuna kadar gidecek zamanım olmadı. Kapının ardında, içeride bir güç vardı. Fakat bunu bireysel olarak temsil edenleri göremiyorsunuz. Bir savcının veya hakimin bu kapıdan içeriye girebileceğini zannetmiyorum. Çünkü, onlar için eylemlerin, suçların delilleri lazım. Suçlar bir araç olabilir. Kapıdan içeriye ulaşmak bir hakim için çok zor çünkü o sürekli somut olaylar üzerinden hareket etmek zorunda. Orada ise durum karmaşık. Bir parlamento komisyonu belki. Amacı ve fenomenleri anlamak için...


ERGENEKON`UN AMACINA YOĞUNLAŞIN, TEK KOMİSYON YETERLİ OLMAZ


Felice Casson, Ergenekon terör örgütü davasını uzaktan izlediğini anlatıyor. Ergenekon`un Gladyo`dan farklı bir yapıya benzediğini ifade eden savcı, `Türkiye için şu an zor olanın geçmişte olan herşeyi öğrenmek olduğunu düşünüyorum. Bunun için tek bir komisyon yeterli olmaz. Öncelikle şu önemli şeyi, güdülen hedefi iyi anlamak gerekiyor: Ergenekon ne istiyordu. Amaç neydi? Sorunun kaynağına gitmek lazım. İtalyan gizli servis arşivlerinde araştırma yaparken, Türkiye ile de bağlantılara rastladım. Türkiye, kendine özgü zorlukları olan bir ülke. Bizdeki siyasi, ekonomik ve kültürel yapı daha basit. Türkiye`de daha karmaşık sorunlar var. Milliyetçilik sorununa bakmak lazım. Sonra bir din konusu. Bizde de papa var ama bu tamamen farklı bir şey. Türkiye bir sınır ülkesi. Avrupa için de, Ortadoğu için de önemli. Sadece bugün için değil, geçmişte de böyleydi.` diyor.


GLADYO DAVASINDA İTALYA`DA NE DEĞİŞTİ?


Efsane Savcı, `Gladyo` operasyonuyla ülkedeki katliamların ve büyük suçların sorumlularını bulduklarını anlatıyor. Casson, `Varlığı demokratik bir toplum için tehlikeli olan kanun dışı bir örgütü ortadan kaldırdık. Geçtiğimiz sene, 30 yıl önce yapılmış bir kanuna göre işleyen istihbarat servisimizde bir reform yapabildik. Devlet sırrı ve kanun dışı ya da terör örgütleriyle çalışabilme imkanlarıyla ilgili düzenlemeleri tamamen değiştirdik. Devlet sırrı önceden neredeyse ebedi idi. Şimdi bir sınır getirdik. İstihbarat teşkilati için demokratik bir kontrol mekanizması oluşturuldu. Parlamento, sadece devlet sırrı ve istihbarat teşkilatının kontrolünden sorumlu bir komisyon aracılığıyla kontrol hakkını elde etti.` açıklamasında bulunuyor.
« Son Düzenleme: Haziran 23, 2009, 11:07:19 öö Gönderen: Barbaros »


Haziran 23, 2009, 01:21:44 ös
Yanıtla #36
  • Ziyaretçi

 Aslında kilitlendiğimiz nokta şu ordu güncel hayatda etkinliğini kaybederse bu ülkemiz için kötü olur hayır ben böyle düşünmüyorum ve benim gibi düşünenler bir hayli fazla ordunun siyasetden çekilmesi demokrasinin daha da gelişmesi demek biz bunu veya ben bunu akp hükümeti için değil toplumun tüm kesimleri için istiyorum böylece Türkiyeliyiz kavramı altında sözcüğü altında insanlar özgürce ve hak hukuklarını daha fazla kullanarak kendilerini daha iyi ifade edebilirler daha hür olmak demek daha rahat bir yaşam demek bunu sadece dinci kesimin kullanıcağını düşünmeyin çevreciler,komunistler,aydınlar,aleviler,kürtler,çerkezler herkes için daha iyi bir yaşam ve ortak payda da bir olma daha fazla mutluluk sanırım bu da bizleri yıkmaz ...

  Önüne gelen devlet kurumlarını kendi çıkarları için kullanmasın bürokrasi tarafsız ve şeffaf olsun bunu sağlayabilirsek ülkemiz atılımlarını sağlam istikrarlı şekilde yapar.

  Saygılarımla...


Haziran 24, 2009, 08:43:17 öö
Yanıtla #37
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 879
  • Cinsiyet: Bay

Kapının arkasındakiler aynı zamanda dünya ekonomisini yöneten kişiler. Sanırım bu yüzden onlara dokunulamaz.


Haziran 24, 2009, 11:06:37 öö
Yanıtla #38
  • Ziyaretçi

Baykal’dan 12 Eylül çıkışı
24/06/2009 07:30  Arkadaşına gönder  Yazdır
Kime:
 
E-posta adresiniz:
 
Mesajınız:
 
   
 Meclis grup toplantısında konuşan CHP lideri Deniz Baykal, hükümete “12 Eylül darbesini gerçekleştirenleri yargılarsan destek oluruz” dedi. AKP, ilk açıklamada “yan çizerken”, Savcı Sacit Kayasu, darbecilere karşı hazırladığı iddianamesinin hâlâ geçerli olduğunu savundu.

soL (HABER MERKEZİ) CHP Genel Başkanı Deniz Baykal, partisinin Meclis grup toplantısında yaptığı konuşmada hükümete çağrıda bulunarak Anayasa’nın geçici 15. maddesini değiştirmeye açık olduklarını söyledi.

Baykal, “Eğer, Türkiye’de 12 Eylül ile ilgili bir hesaplaşmayı, siyasi iktidar, gerekli, yararlı, doğru buluyorsa, elini tutan mı var? Onun gereğini yaparsın. Anayasa’nın 15. maddesi var. Değiştirme ihtiyacındaysan, getirirsin, değiştiririz. ‘Artık geçmişi kurcalamayalım’ diyorsan, onu da bilelim. ‘Bunu kaşımakta yarar yok, bitti’ diyorsan, bunun senin demokrasi ve darbelerle mücadele anlayışına getireceği kısıtlamayı, sınırları da o zaman içine sindir, kabul et. ‘12 Eylül’ü bıraktık, ondan sonrakilerle meşgulüz’ diyorsan, onları da getir, takip edelim. ‘Hazırlandı, uygulanmadı, anılar yayınlandı, kendi aralarında konuştular, yaptılar, suç’ diyorsan, onu da inceleyelim. Askeri darbeyle ilgili hukuki takibat, bir hesaplaşma, Türkiye'yi bir askeri darbe arayışına sürükleyen ortamı tasfiye etme arayışı içindeysen, getir, onun da gereğini yapalım. O konuda da bir sıkıntı yok” diye konuştu.

Alıntıdır..


Haziran 27, 2009, 02:25:10 ös
Yanıtla #39
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

BİR DAHA GEL, GEL SAMSUN'DAN

SARI SAÇLIM MAVİ GÖZLÜM


Aşık Mahzuni Şerif



« Son Düzenleme: Haziran 27, 2009, 02:29:03 ös Gönderen: M.Akyol »


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
11641 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 18, 2006, 02:05:18 öö
Gönderen: MASON
5 Yanıt
4217 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 03, 2008, 11:06:16 öö
Gönderen: Don Corleone
0 Yanıt
3234 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 22, 2008, 11:57:41 öö
Gönderen: bugfree
1 Yanıt
2734 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 24, 2009, 11:54:24 öö
Gönderen: Amon
0 Yanıt
2666 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 09, 2011, 07:38:42 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
2617 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 20, 2013, 03:45:23 ös
Gönderen: Melina
6 Yanıt
6630 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 14, 2013, 07:55:18 öö
Gönderen: ADAM
7 Yanıt
3902 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 13, 2017, 01:21:54 öö
Gönderen: Tık-Tik-Tak
5 Yanıt
5135 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 20, 2016, 05:04:56 öö
Gönderen: eluht 11
41 Yanıt
17584 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 02, 2015, 10:08:13 ös
Gönderen: karahan