Arap dili zengin anlamlı dil grubu içerisindedir. Bir kelimenin birçok anlamı olduğunu müslüman dostlarımız da söylemektedirler. Bu yüzden bir cümleden istediğin anlamları ortaya çıkarmak ve birçok iddada bulunmak kolaydır. Yukarıda yazılan yazılar teorilere ve insanların kendilerince bir anlam kazandırma olmasına bakıldığında yazılanlar hiçbir anlam ifade etmemektedir. Mantığa uygun olan ve insanlardan tarafından istek doğrultusunda açılımı yapılmamış olan bazı yazılara cevap vericeğim.
1. 365 gün konusuna cevap veriyorum. (Güney Amerika'da, dördüncü binyılın sonlarına doğru bir uygarlıkta daha güçlü bir gelişimin gerçekleştiğine dair kanıtlar vardır. Bizim takvimimizle M.Ö.
12 Ağustos
3114'de Maya takvimi ortaya çıkmıştır. Mayalar, bizim bugün kullandığımız takvimnden (Miladi takvim) daha doğru olan bir tarihlendirme sistemini bulmuş sıradışı insanlardır.
Dünya,
güneş etrafındaki dönüşünü tam sayıda günde tamamlamaz. Çoğu okul öğrencisinin bildiği gibi yılda 365 gün vardır. Ama tam olarak değil. Doğrusunu söylemek gerekirse, her dört yılda bir, bir gün eklememizi gerektirecek şekilde tam olarak 365.25 gündür. Bu, onaltıncı yüzyılın sonlarına kadar batı
Avrupa'da kullanılan orijinal Jülyen takvimi'nin temelidir.
2. Güneşin gidiş istikameti. (MISIRLILAR
Mısırlılar bu dönemde Sirius yıldızının hareketlerine göre takvim yapmışlardır. Sonraki dönemlerde Güneş takvimine geçmişlerdir. 1 yıl 365 gün alınmıştır. Özellikle geometride oldukça ileriydiler. Pi sayısını biliyorlardı. Merkür ve Venüs'ün Güneş etrafında dairesel yörünge hareketi yaptığını biliyorlardı.
AMERİKA
Mayalardan bize kalan kayıtlar; burçlar kuşağı (zodyak), Ay, Güneş ve gezegenlerin günlük hareketidir. Güneş burçlar kuşağının merkezine konulmuştur. Mayalar da Güneş takvimini kullanmışlardır.
ESKİ YUNANLILAR (M.Ö. 600-M.S. 200)
Bu dönemde günümüzdekine benzer okullar vardı. Bu dönemdeki astronomiye olan katkılar filozofların kişisel katkıları şeklinde olmuştur.
Thales (M.Ö. 640-M.Ö. 545): Geometriye dayalı çalışmaları olmuştur. Geometriyi iyi bildiği için Ay'ın ve Güneş'in görünür hareketleri üzerine çalışmıştır. Dünyanın denizlerle çevrili düz bir kara parçası olduğunu düşünmüştür. Thales'in bıraktığı Dünya haritası vardır. Haritada Akdeniz, Avrupa ve İskandinavya kıyıları çok iyi çizilmiştir.
Parmanides: M.Ö. 550 yıllarında çalışmalarda bulunmuştur. Kayıtlara göre Dünyanın yuvarlak olabileceğini ilk düşünen bilgindir. Diğer kavimlerden kalan bilgilere dayanarak bir Güneş sistemi oluşturmuştur. Bu modelde Dünya merkezde, Ay Dünyanın etrafında dairesel yörüngeler çizmektedir. Ay'dan sonra Güneş gelmekte, Güneşten sonra da sırasıyla; Merkür, Venüs, Mars, Jüpiter ve Satürn bulunmaktadır.
Anaximendes: Dünyanın yuvarlak olduğunu kabul etmiştir. Tutulmalardan yararlanarak Güneşin yarıçapını tahmin etmiştir (Rg= 27 Ry). Tutulmalardan Güneş Dünya arasını 27 Ry bulmuştur. Yıldızları bir yüzey üzerindeki deliklerden Güneş ışığının geçmesi olarak düşünmüştür. Gündüz bu yüzeyin arkasından çıkan Güneş görünüyor, gece bu yüzeyin arkasına geçen Güneşin ışığının deliklerden geçmesi ile yıldızların oluştuğunu iddia etmiştir.
Anaximenes: Ay, Güneşten aldığı ışığı alarak parlak görünüyor demiştir. Fakat Güneş ve Ayı silindir yapılı cisimler olarak tanımlamıştır. Yıldızların kristal birer çivi olduğunu ve yüzeyde sabit olduğunu düşünmüştür.
Philallos: Dünyanın evrenin tam merkezinde olmadığını biraz farklı bir yerde olduğunu söylemiştir.
Eudoxus: Dünyanın evrenin merkezinde olduğunu iddia etmiştir. Ayrıca gezegenlerin ikincil çember etrafında döndüğünü iddia etmiştir. Tutulmalardan faydalanarak Ay ve Güneş uzaklıklarını ve yarıçaplarını karşılaştırmıştır. En önemli katkısı ikincil çemberi düşünmesidir. Bu çembere "episaykl" demiştir. Gezegenlerin görünür hareketlerindeki gözlemsel sonuçları sağlamak için çemberin varlığnın ileri sürmüştür. O günlerde 5 tane gezegen biliniyordu. Ay ve Güneşle birlikte 7 tane gök cismi biliniyordu. Bu yüzden 7 tane birincil çember olmak üzere toplam 27 tane çember tanımlamıştır.
Aristo (M.Ö. 384-M.Ö. 322) : Zamanının en önemli filozoflarından olan Aristo Ayın evrelerini doğru olarak açıklamıştır. Ayın ışık yaymadığını Güneşten aldığı ışığı yaydığını söylemiştir. Ay tutulması sırasında Dünyanın gölge sınırı Ay üzerindeki görüntüsü yay şeklinde olduğundan Dünya küre biçiminde olmalıdır demiştir. Eudoxus modeline inanmış ve o modeli geliştirmiştir. Geliştirdiği modelde gözlemlerle açıklamak için 55 küreye ihtiyaç duymuştur. Çember yerine küre kullanmasının nedeni dini inanışıdır. Cisimlerin gökyüzünde görünmez küreler üzerinde durduğuna inanmıştır. Birbiri üzerinde dönen küreler ses çıkarıyor ve bu sesleri sadece günahsız iyi kullar duyabilir diyordu. Gök cisimlerin dönmelerini frekansa çevirince 7 tane ayrı ses notası bulmuştur. Müzik böylece doğmuştur. 7 tane birincil vardır. Satürn'ün dışındaki kürelerde yıldızlar vardır. Bu kürelerin arasını saydığında 7 kat bulmuş ve bunun büyük dinlerde geçen 7 kat olduğunu savunmuştur. 7 tane gök cisminden haftanın her gününe birinin adı verilmiştir. Haftanın 7 gün olması 7 görünür gök cismi olmasındandır. Aristo en zengin, en güçlü ve en büyük filozof kabul edilmiş ve O ne derse doğru sayılmıştır. Onun astronomi konusundaki görüşleri yanlış olduğu halde Rönesans'ta bile kabul edilmiş ve aksi görüşler hor görülmüş ve onun yüzünden bir çok değerli bilim adamı katledilmiş ve astronomi uzun süre gelişememiştir.
Aristarchus (M.Ö. 310-230): İlk kez evrenin merkezinde Dünya olmadığını, Güneşin olduğunu savunmuştur. Yıldızların sonsuz uzaklıkta olduğunu savunmuştur ve buna göre evrenin sonsuz olduğunu savunmuştur. Tüm gezegenlerin Güneş etrafında döndüğünü savunmuştur. Ayın Güneş etrafında değil Dünya etrafında dolandığını söylemiştir. Dünya-Ay uzaklığını Güneş-Dünya uzaklığı ile karşılaştırmıştır. Ancak görüşleri Aristo'nun görüşlerine ters düştüğü için kabul görmemiştir.
Hipparchus (M.Ö. 190-125): Aristo modelini geliştirmiştir. Yıldızları gözlemlemiş ve bunun sonucunda 850 yıldızı içeren bir yıldız katalogu yapmıştır. Bu katalog bugün hala kullanılmaktadır. Katalogda yıldızların konumlarını ve parlaklıklarını içermektedir. Kendinden önceki kataloglarla kendi katalogunu karşılaştırmış ve sistematik bir kayma olduğunun farkına varmıştır. Bu sistematik kaymanın Dünyanın presesyon hareketinin sonucu olduğunu ileri sürmüştür. Bu doğru bir bilgidir. Bu harekete göre koordinat sistemlerinde kullanılan koç noktasının yılda 46" kadar kaydığını bulmuştur. Gerçek değer ise 50" dir)
3. Demirdeki sır. (Mısırlılar, piramitlerde kullanılan taş blokların hazırlanması için en basit âletlerden başka bir araca sahip değillerdi. Çekiç ve taşçı kalemi veya keskisi ile ana kayadan ayrılacak taşın etrafında gerekli derinlikte yuvalar açıyor, bu yuvalara yerleştirilen çift kat takozların arasına bronz kazıklar çakmak suretiyle, blokları yataktan koparıyorlardı. Bu iş için bir diğer yöntem olarak, tahta takozların ıslanınca şişmelerinden yararlanıyorlardı.
Gene o devirde demiri cevherden elde etmeyi bilmiyorlardı (M.Ö. 600 yılında Hititlilerden öğrendiler). Sert olmasını istedikleri âletleri bronzdan imal ediyorlardı. Daha sert ve keskin âletleri ise doğada hazır şekilde bulabildikleri nikelli demirden yapıyorlardı. *Demir ise hazır şekliyle sadece gökten düşen meteorlarda bulunduğunu Mısırlılar biliyorlardı.*
Ve birçok örnekler vardır ki m.ö (3000-4000) ve daha önceleri var olmuş eski uygarlıklardan günümüze gelmişlerdir. Kuranın ne zamandan varolduğunu unutmayalım.
Saygılarımla