Masonlar.org - Harici Forumu

Diger => Guncel Konular => Konuyu başlatan: Farmakoloji - Mart 08, 2017, 07:19:21 ös

Başlık: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 08, 2017, 07:19:21 ös
Rüya Aleminde görülen rüyaların gercek anlamda çıkmasının sebebi nedir? Gördüğünuz rüyanın tabiriyle gerçek hayatta bire bir uyması ve rüyanın hayata yön vermesini açıklar mısınız?
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 08, 2017, 08:15:02 ös
Mü’min kişinin gece gördüğü rüyasının gündüz gerçekleşme
Mü’min kişinin gece gördüğü rüyasının gündüz   gerçekleşmesi:
Alametlerden birisi ahir zamanda mü’min kişinin gördüğü rüyasının gündüz gerçekleşmesidir. Kişi imanında ne kadar üstün olursa gördüğü rüya buna göre gerçek olmaktadır.
Müslim, Ebu Hureyre (ra)’ın Rasulullah (sav)’ın şöyle buyurduğunu rivayet etmiştir: “Kıyametin yaklaştığında Müslüman’ın gördüğü rüya yalan çıkmaz. Sizin doğru rüya göreniniz en doğru sözlü olanınızdır. Müslüman’ın gördüğü rüya, peygamberliğin kırk beşte biridir.”[1] Buhari’deki rivayette ise şöyledir: “Müslüman’ın gördüğü rüya gerçek olur… Peygamberin gördüğü rüya yalan olmaz.”[2]
İbn Ebî Cemra şöyle diyor: “Mümin kişinin ahir zamanda gördüğü riyasının gerçek olmasının manası şudur: “Genellikle gördüğü rüya tabir edilmeye ihtiyaç duymaz daha önce gördüğü rüyalar gibi tabir edildikten sonra yanlış çıkmaz. Bu yüzden hadiste “gerçek olur” denilmiştir.”
Daha sonra şöyle diyor: “Bu olayının ahir zamana has olmasının hikmeti, o vakitte mü’min kişinin garib olmasıdır. Aynı Müslim’deki şu hadiste olduğu gibi: “İslam garip olarak başladı, tekrar garip haline dönecek.”[3] O vakitte mümin kişinin dostu ve yardımcısı az olacağından ona gördüğü rüyanın gerçek olmasıyla ikramda bulunulur.”[4]
Mü’min kişinin gördüğü rüyanın gündüz gerçek olmasının ne zaman olacağı konusunda alimler arasında farklı görüşler vardır[5]:
1- Bu olay kıyamet yaklaştığı zaman fitne ve savaşların çoğaldığı zaman, ilmin ortadan kalktığı ve dinin izlerinin yok olmaya başladığı bir vakitte olur. Bu vakitte insanlar fetret ehli gibi olurlar ve aynı bütün ümmetler peygamberlerinden dinlerini öğrendikleri gibi onlarda kendilerine dinlerini öğretecek yeni bir öndere ihtiyaç duyarlar. Fakat son peygamber Rasulullah (sav)’den başka yeni bir peygamber gelmeyeceğinden işlerini rüyalarında gördükleri gerçeklere bırakırlar ki o rüyalarda peygamberliğin bir parçasıdır. Ebu Hureyre’den gelen: “Kıyamet yaklaştığında ilim ortadan kalkar”[6] hadisi bu görüşü desteklemektedir. İbn Hacer’de bu görüşü tercih etmektedir.
2- Bu olay inkârın, cahilliğin ve fesadın çoğaldığı, mü’minlerin sayılarının azaldığı bir zamanda olur. Böyle bir ortamda mü’min kişiye gördüğü rüyanın gerçek çıkmasıyla ikramda bulunulur, destek ve teselli verilir.
Bu görüş biraz önce geçen İbn Ebî Cemra’nın sözüne yakındır. Bu son iki görüş bu olayın ne zaman olacağını kesin olarak belirtmemektedir. Öyleyse dinin yavaş yavaş eriyerek son bulmasıyla bu dünyanın sonuna doğru adım adım yaklaşıldıkça, mü’min kişinin gördüğü rüya o kadar gerçek çıkmaktadır.
3- Bu olay İsa b. Meryem (as)’ın tekrar geldiği zamanda olacak. Çünkü onun içinde bulunduğu zaman söz olarak, en doğru sözlerin konuşulduğu; görülen rüyaların da yanlış çıkmadığı bir zaman olacaktır. En doğrusunu Allah bilir.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 08, 2017, 08:16:11 ös
Bu soruya büyük ustadlardan cevap bekliyorum 😃. Saygılar.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: RANA - Mart 09, 2017, 03:58:51 ös
bir olayı çok önceden rüyalarında görmelerini artık kanıksamışızdır. Bunu neredeyse doğal insansı bir yetenek ve hatta bazıları için de doğaüstü yetenek olarak karşılarız ama bize biraz da şaşkınlık varir. Rüyalarla ilgili olarak önceden bilme ya da haber alma iki şekilde olabilmektedir.

Birincisi, sonradan ortaya çıkacak konu ile hiç bir ilgisi olmayan bir kişinin rüyasında görmesidir. Buna sıradan bir vatandaşın, 11 Eylüldeki ikiz kulelerin yıkılmasını rüyasında görmesi örnek olarak verilebilir. Bu durumda kişi dünyanın herhangi bir yerinde olabilir ve ikiz kulelerle herhangi bir ilişkisi olmaz.

 İkincisi, bir konu üzerinde yoğunlaşmış ama bir türlü bir sonuca ulaşamayan kişinin rüyasında çözüme ulaşmasıdır. Bu durumda genellikle önceden hazır olan bir beyin vardır. Kişi hemen hemen tüm eforunu bir konu üzerinde odaklar. Uyanık zihni-bilinci ile çözemediği problemi, rüyasındaki zihin-bilinci ile çözer ve uyanınca da bunu günlük yaşamındaki soruna uygular. Bu durum daha sıktır ve bilim tarihinde de örnekleri sıktır. Birinci hadisenin ortaya çıkışı olasılık yasaları (büyük sayılar kuralı) içerisinde açıklanabilirken, ikinci durum hazır olan bir beynin, uyku ve rüya sırasında çalışmaya bir şekilde devam etmesi, çözüme ulaşması ile açıklanabilir. Ancak, her iki durum içinde, daha sonra değinileceği üzere “mucize etkisi” ve “seçici bellek” ortaktır.
 

Büyük Sayılar Kuralı


Rüyada önceden bilmelerin olası bir açıklaması da, John Allen Paulos tarafından öne sürülen “büyük sayılar kuralı” olabilir. Buna göre milyonlarca saat rüya gören bir toplumun önceden bazı olayları bilebilmesi olasılık dahilindedir. Örneğin, Türkiye’de 70 milyon insanın her biri, her gece an az 2 saat rüya görür. Her rüya yaklaşık 50 farklı tema içerir. Bu yaklaşık günde görülen 140 milyon saat süren rüya demektir. Yıllık 365 günle bu sayıyı çarparsanız 51,100,000,000 saat rüya süresi yapar (bütün bu sayıları da 250 farklı rüya içeriği ile çarparsanız artık rakanlar epey büyür). Dünyadaki 7 milyar insan için günlük düşünüldüğünde, 7 milyarx2 saat rüya=14 milyar saat, her gün gezegenimizde insanlar rüya görür. İstatistiksel olarak kişilerin rüyalarının karakterleri, konu ve sembolleri farklıdır. Çoğu kişinin farklı bir geçmişi, problemleri ve zihinlerinde gerçek yaşamın farklı yansımaları vardır. Rüyada görülen bir olayın gerçek yaşamdaki bir olayla eşleşmesi ne paranormal bir etkidir, ne de geleceği önceden bilmedir. Bu anormallikleri “rastlantısal eşleşme” olarak adlandırmak daha doğru olacaktır.



Büyük sayılar kuralına göre, Dünya’da 7 milyar insanın her gün toplam olarak gördüğü 14 milyar saat rüya vardır. Bunların çoğunluğu anlamsızdır ve ertesi gün bilinçli zihnimizle hatırladığımız günlük yaşamdaki olaylarla herhangi bağlatısı kurulmaz. İstatistiksel kurallara göre; eğer yeterli deneme yapılırsa, istediğimiz sonuç sadece olasılık dahilinde değildir, büyük bir oranda istediğimiz sonuç gerçekleşecektir. Önneğin, bir kişinin önceden birisi tarafından rüyada ve ertesi gün de günlük yaşamda görülme olasılığı epey yüksektir: 1/4144545. Yakın zamanda yapılan hesaplamalara göre, her gece gezegenimizde görülen rüyaların yaklaşık 1.5 milyon kadarı geleceği görme eşleşmesi içerir.
Paulos, yukarıdakine benzer bir olayın gerçekleşme ihtimalinin pek de sandığımız kadar düşük olmadığını gösteriyor: Hesaplamanın kolaylığı açısından, herhangi bir rüyanın gerçek hayattaki bir olayla benzeme olasılığının 1/10,000 yani 0.0001 olduğunu düşünelim. Bu oran gerçekten de oldukça düşüktür ve neredeyse sıfıra yakındır. Doğal olarak, gerçek yaşamla örtüşmeyen bir rüya görme olasılığı da 9,999/10,000 yani 0.9999 olacaktır (%99). 1 yıl boyunca bu hesabı yayacak olursak, bütün bir yıl boyunca gerçek yaşamla kesişmeyen rüyalar görme olasılığı [0.9999]365=0.9641 olacaktır. Diğer bir ifade ile yıl boyunca gördüğümüz 730 saat süren rüyanın %96.41'inin gerçek yaşamla hiçbir ilişkisi olmayacaktır. Ancak geriye kalan 1-0.9641'lik oran önceden tahmin edilen gerçek yaşam olasılığını göstermektedir ki bu rakam 0.0359'a diğer bir ifade ile %3.59'a eşittir.
Bu aslında oldukça yüksek bir orandır. Çünkü bu oran sadece bir yıllık zaman için ve sadece bir kişi için geçerlidir. Dünya üzerindeki 7 milyar insanın her birinin, yılda 7 milyar x 2 saat gece rüyası x 365 gün olarak düşünüldüğünde ve rüyalarında %3.59 olasılıkla gerçekleştiğini düşünecek olursak her yıl milyonlarca “önceden bilme” olayının olduğu rüya ortaya çıkar. Daha ilginç olarak, dünyadaki herhangi bir insanın 10 yıl boyunca gördüğü rüyalarının hiçbirinin çıkmama olasılığı [0.9999]365günx10yıl=0.6941 iken, gelecekteki olayı tahmin eden bir rüyayı görme olasılığı %30.59 olacaktır. Bu rakam günlük yaşamda başınıza gelebilecek bir çok olasılıktan (şeker hastalığına yakalanma, felç geçirme, kalp krizi geçirme, ülkemizde trafik kazasına karışma ...) çok çok daha yüksektir. 
Diğer yandan, bir çok kişi her gece nötral, yani ertesi günkü kişilerle ve olaylarla ilişkili olmayan rüyalar görür. Bunlar doğal felaketler olan depremler, fırtınalar, ölümler veya yangınlar tarzında olabilirler. Ancak, sonraki gün ve günlerde “eşleşebileceği” olaylar olmaz ise herhangi birisi hatırlamaz. Dolayısı ile eşleşebilen rüyalar ile bir “seçici bellek”de devreye girer.
Buna karşın; önceden haber veren rüyaların içeriği kişisel veya ailevi olduğunda büyük sayılar kuralının devreye girmesi çok muhtemel değildir. Sevilen bir insanın rüyada öldüğünün görülmesi ve gerçek yaşamda da aynı zamanda ölmesi olasılık modeli ile kolaylıkla açıklanamaz. Bunun örnekleri Abraham Lincoln’un kendine yapılacak suikasti ve Atatürk’ün (1881-1938) annesinin ölümünü çağrıştıran simgeleri rüyasında görmesidir.

Mucize etkisi


Rüyalarda önceden bilme durumu sıklıkla, bilinen olayın ciddiyeti ve önemine göre “mucize” etkisi yaratır. Basında konu edilir, kişiler arasında süreki konuşulur, dilden dile aktarılır. Olayı bilen kişi ise tam bir “geleceği görme” uzamnı olarak sunulur. Oysa, nötral rüyalar zavallı olarak unutulur ve hiç hatırlanmazlar bile. Önceden rüyada bilmeler, bir anlamda mucizeler şekilde doğa yasalarının ihlali olarak görülür. Felsefeci David Hume’ye göre, “tüm sonuçlar, varsayılan nedenlerini aynı kesinlik derecesi içinde izlemezler.” Doğanın olağan seyri içinde gelişen olaylar, insanların olağana olan uyumu ve adaptasyonu nedeni ile, bir mucize olarak değerlendirilmezler. Mucizelerden ortaya çıkan hayret ve şaşkınlık, olaylar hakkındaki inanç doğrultusunda hissedilir bir eğilime neden olur.

Bireysel olarak bizler, mantıksal çıkarımlarımızla olağan dışı olan bir rüyada gelecekte olacak bir olayı hemen geri çevirmemize rağmen, zihin her zaman aynı kuralı işletmez. Adeta mucizele hissi zihinde daha verimli bir toprağa ekilir ve hemen meyvelerini verir. Artık “geleceği önceden bilme” rüyası dalga gibi her belleğe yayılır.
Bunlara ek olarak yanlış aktarılan ve ikincil kaynaklardan “mucize etkisi” ile yayılan yanlış bilgiler de vardır. Örneğin; Mendeleev’in elementlerin periyodik tablosunu rüyasında gördüğü, Otto Loewi’nin kubağa kalbindeki sinir iletiminin kimyasal olduğunu rüyasında keşfettiği öne sürülür (bu keşfi ile Nobel ödülü almıştır). Otto Loewi’nin doğrudan rüyasında gördüğü konusunda ifadesi olmamakla birlikte, olası rüyanın görülmesinden 32 yıl sonra, konu ile ilgili bir çok atıflar yapılmıştır. Ancak he iki durumun da gerçek olmadığı ya da olduğundan farklı öne sürüldüğü yapılan tarihsel incelemelerle ortaya konmuştur. 
 
Hazır Beyinde İşleyen Bilinçaltı


Bilinçaltı kişinin bilincinde olmadığı, ama davranışını etkileyen bir ruhsal duruma denir. Ya da olarak, bilinçten kaçan ruhsal olguların tümü olarak tanımlanır. Bilgi bilimsel olarak ise şunu ifade eder: bilinçli olarak saniyede en fazla 40 bit’lik bilgiyi algılarız, geri kalanı çok daha fazladır ve bilinçaltına gider. Giden bu bilgiler, bilince emir olarak değil de fısıldama olarak yansır. Dolayısı ile günlük uyanıklık bilincimiz bir dereceye kadar uykumuzda da devam eder.
Hepimizin her an bildiği, klasik ve basamaklı akıl yürütme ve sorun çözmelere karşın, beynimizde “sezgisel sorun çözme” ile uğraşan bir çalışma şekli de vardır.


Albet Einstein (1879-1955) ve Henri Poincaré (1854-1912) kendi yaratıcılık süreçlerini bir çok kez anlatmışlardır. Bu dahilerin her ikisi de yaptıkları keşfin birden bire ortaya çıktığını vurgulamışlardır. Poincare, sezgiciliği yaratıcılığın dört evresinden biri olarak kabul eder. Sırasıyla, içleme, kuluçka evresi, aydınlanma ve açıklama şeklinde yaratıcılık yol alır. İçleme, kişinin günlük uyanıklık durumu ve bilinçli bir şekilde problemin verilerini hazmetmesidir. Yani bu dönemde kişi sorunla ya da problemle yoğun olarak uğraşır. Daha sonraki kuluçka evresinde kişinin daha önce bilinçli olarak içlediği veriler bilinçsiz modda yollarını izlerken, kişi bilinçsiz olarak problemden uzaklaşır (uykuya dalar, uyur ya da rüya görmeye başlar). Üçüncü evreyse, yani aydınlanma en önemli olanıdır. Bu evrede problemin çözümü umulmayan bir şekilde ortaya çıkar. Bu uyanıklık bilinci esnasında sezgisel olarak adlandırlırken, rüya görme durumunda “rüyada nail olma/çözme” olarak adlandırlır. Son evre ise aniden ortaya çıkan bu çözümü uyandıktan sonra hatırlama ve doğrulama evresidir. Birden çözümleme aslında bilginin uzun süre rüya esnasında bilinçsiz olarak işlenmesinin bir sonucudur. Ancak, rüya da bu tür çözümlere ya da keşiflere ulaşmak için “hazır bir beyin” gerekir.
Bu yazıyı okuduktan sonra, “rüyalarda geleceği önceden görmek” ya da “rüyada keşifler yapmak” için uykuya dalıp rüya görmeyi bekleyebilirsiniz. Ama insanlık tarihinde çoğu keşifler, “uyanık” insanlar ve halklar tarafından yapılmıştır

Bu nedenle uyanık kalmakta ve günlük uyanıklık bilincimizle araştırma yapmalıyız. Uzun süredir uyuyan bir toplum olarak, rüyalardan beklediklerimizi alamadık. Artık uyanma vaktidir... Uyanık bilinçle öğrenelim ama beynimizi de gelecek rüyalara hazırlayalım...

http://www.evrenindili.com/ruyalar-hakkinda (http://www.evrenindili.com/ruyalar-hakkinda)

 
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Herakles - Mart 10, 2017, 12:25:41 öö
Rüya ile ilgili başlık açılmışken sormadan edemeyeceğim. Birkaç gün önce rüyamda kuyu gibi bir yerden , İngiliz anahtarı diye tabir edilen bir anahtar çıkardığımı gördüm.
     Aslında böyle şeylere pek inanmayan birisiyim ama rüyamın yorumunu merak etmiyorum desem yalan olur. 😊
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: oroboro - Mart 10, 2017, 10:38:07 ös
Sonsuz zamanda her olasılık gerçekleşir, ben de bunlardan bir tanesiyim, sizlerde öylesiniz, evrenin kendisi de öyle. Hali ile gerçekleşen rüyalar için öyle, Sayın Rananın yanıtı bu bağlamda son derece tatmin edici, ortada bu kadar insan ve rüya varken bunlardan kiminin gelecekten tutarlı haber verebiliyor olması mucizeden ziyade zaten kaçınılmaz olarak ortaya çıkması şart olan bir durum gibi duruyor.

Rüyalarla ilgili olarak bana pek daha ilginç gelen bir konu, bilinçli rüyalar görebiliyor olmak, hatta onlara müdahalede bulunarak senaryolarını değiştirebiliyor olmak konusu.

Kimilerine göre böylesi bir çalışma sonucunda aynısını uyanıkken de yapabilecek mertebeye ulaşmak, diğer değişle gerçeği arzuya göre değiştirebilmek dahi mümkünmüş ki bu da bir bakıma ermiş olmakla eşanlamda.

Kimbilir, belki herkesten gizlenen gerçek büyük sır  bunu becerebilmenin yoludur.

Böyle bir şey gerekli mi?

Şahsım adına böyle bir yetiye sahip olsam onu kendimden bile gizler, asla kullanmazdım. Öyle erdemli filan olduğumdan değil, arzuma göre şekil alan bir dünyada yaşamak hiç bir keyif vermeyeceği için.


Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 10, 2017, 11:12:10 ös
Sayın Herakles, gördüğünüz rüyanın farklı anlamları var.Kuyudan çıkardığıniz bir anahtar ise.Bir sıkıntıniz var ise yakında o sıkıntıdan kurtulacağınıza,maddi anlamda darda iseniz ferahlayacaginiza,hasta iseniz iyileseceginiz anlami içeriyor.Bu rüyanın  olumsuz yanı yok.Guzel günler sizinle olsun... Saygilarla.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 10, 2017, 11:24:01 ös
Sayın Orobora,Böyle yeteneğe sahip insanlar çok.Bu soruyu sorma amacım neden bu insanların geleceği görmesi gibi bir yeteneğe sahip olmaları?Filozofların bu yeteneğe sahip olsalardı emin olun çok iyi kullanırlardı.Bu yetenek insanın içgudusel mistik ve metafizik alemle ilgili konularla alakali olduğunu düşünüyorum.Cogu filozoflar idaalar  alem-i rüyalar alemi ile ilgili kitapları vardır.Hatta platonun idaalar alemi ile ilgili çalismalari mevcut.Ben bu yeteneğin Allah ve kul arasında metafiziksel dualara icabet kişinin sahip olduğu inanç ile ilgili yaşayış biçiminin rüyalara etki ettiği ile alakası olduğunu hemfikirim...Bunu bir örnek verirsem Hz Yusuf As.gorulen rüyalarla ilgili tabirleri.Ornegin Mısır Kralının rüyasının Hz.Yusufun tabir etmesi ve Kıtlığı önlemesi gibi.Saygilar
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: KAM - Mart 11, 2017, 01:58:07 öö
Rüyaların gelecekten haber verme, tanrıların mesajı vs. olduğu inanışı ilkel bir inanıştır. Biraz Otto Rank, S. Freud, G. Jung filan okuyun. Ha inanın demiyorum okuyun sonra bu insanların kuramlarını yaşantınıza uygulayın, ıskalamadığını ve o rüyaları neden gördüğünüzü anlayacaksınız.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 08:18:04 öö
Sayın Kam, başlığımda Rüyalar alemi ile ilgili sizlerden bilgi paylaşımı istemiştim 😃.Siz sanırım beni anlayamamissiniz.Ruyalar gerçeklikle alakalı olmasa neden filozoflar bu konuda kafa yordular.Ruyalarda gerçekliğin bir parçası ama doğru ama yanlış.Her fikire saygı duymak lazım.Bu arada nerden biliyorsunuz ki benim kitap okumadigimi?Burda bu şekilde sert konuşmanın kuralları var.Her düşünce saygı duymak bu sayfanın ana teması.Bu sayfada dindar olmak bir prensip.İnanmayanlarada saygı duymak ta prensip.Siz sanırım sayfayı tam incelememissiniz.Sayfa kurallarını ve rüyalarla ilgili bir araştırma yaptıktan sonra bana o sekilde güzel paylaşım ve bilgileriniz olursa dönün.Ben rüyalarla ilgili bilimsel,dinsel, İncil, kuranı kerim,tevrattan her bilgiye açığım.Saygilarla.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 08:24:14 öö
Bu arada arkadaşlar ben gogulda filozofların düşüncelerini okuyorum.Ruyalarla ilgili aradığım sorunun cevabı metafiziksel açıklayabilecek bilgisi olan arkadaşların paylaşımlarınızi bekliyorum.Beni yanlış anlamayın Rana hanım bilimsel olarak güzel paylaşım yapmış.Tekrardan kendisine ve düşüncelerini paylaşan bütün arkadaşlara teşekkürlerimi sunuyorum.Elestirirken karşınızdakinin bir bayan olduğunu unutmayın.Yoğun bir insanım. Fırsat buldukça yazmaya çalışıyorum.Lutfen etik kuralları göz ardı etmeyelim.Saygilarla.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 09:02:59 öö
Uyurken gördüğümüz düşler hakkında çok şey yazılır, çizilir. Bunların çoğu da genellikle bilimsel verilere dayanmaz. İşte rüyalarımız hakkında 14 bilimsel gerçek:

1- Rüyalarımızın yüzde 90′ını unuturuz:
Uyandıktan sonraki 5 dakika içinde gece gördüğümüz rüyaların yüzde 50′sini unutuyoruz. 10 dakika içindeyse yüzde 90′ını!

2- Körler de rüya görüyor:
Özellikle görme yeteneği ile doğup sonradan bu yeteneği kaybedenler aynı görebilen insanlar gibi rüya görür. Ancak doğuştan kör olanlar imajlar içeren rüyalar göremezler. Onların rüyaları ses, koku ve his üzerine kuruludur ve en az görenlerinki kadar çarpıcıdır.

3- Herkes rüya görür:
Aşırı psikolojik sorunları olan insanlar dışında herkes rüya görür. Rüya görmediğini düşünen insanlar, aslında rüyalarını çok çabuk unutanlardır.

4- Rüyamızda sadece bildiğimiz yüzleri görürüz:
Bazen rüyalarımızda bir sürü yabancı insan görebiliriz ancak bunlar aklımızın bir uydurması değildir. Zihnimiz yüzler yaratmaz. Rüyada gördüğümüz yüzler hayatımızda karşılaştığımız ama hatırlamadığımız ya da kime ait olduğunu bilmediğimiz yüzlerdir. Hepimiz hayatımız boyunca binlerce yüz gördüğümüz için, rüyalarımızda da limitsiz yüz görme yeteneğine sahibiz.

5- Herkes rüyalarını renkli görmez:
Gözleri gören insanların yüzde 12′si rüyalarını siyah-beyaz görür, geri kalanlarsa renkli. 1915 ile 1950 yılları arasında yapılan araştırmalara göre rüyaların büyük çoğunluğu siyah-beyaz görülüyordu. Fakat sonuçlar 1960′lı yıllardan itibaren değişmeye başladı. Günümüzde 25 yaşın altındaki insanların sadece yüzde 4.4′ü rüyalarını siyah beyaz görüyor. Son araştırmalar bu değişikliğin nedenini siyah-beyaz film ve televizyondan renkli görüntülere geçmemize bağlıyor.

6- Rüyalar semboliktir:
Bir konu üzerine gördüğünüz rüya tam olarak da o konu hakkında değildir. Rüyaların derin sembolik bir dili vardır. Uyku halindeki bilinçsiz akıl rüyanızı daha bilindik hale çevirmeye çalışır. Aklımız rüyadaki nesneleri daha bilindik sembollerle anlatmaya veya çözmeye çalışır.

7-Duygular:
Rüyalarda en çok hissedilen duygu endişedir. Negatif duygular pozitif duygulardan daha sık görülür.

8- Bir gecede maksimum 7 rüya görebilirsiniz:
Ortalama bir gecede göreceğiniz rüya sayısı 4 ile 7 arasında değişir. Ve her gece bir veya iki saat arası süreyle rüya görürüz.

9- Hayvanlar da rüya görür:
Bir çok hayvan üzerinde yapılan araştırmalar, hayvanların da insanlar gibi uykularında rüya gördüklerini ortaya koymuştur. Bir köpeği uyurken izlerseniz, birini takip eder gibi ayaklarını ve ya patilerini oynattığını görebilirsiniz.

10- Uyku felci:
Derin uykuya geçtiğimizde beynimizdeki bir sistem harekete geçer ve vücudumuzun hareket etmesini engeller. Bunu rüyalardaki hareketlerimizin fiziksel olarak gerçekleşmesini engellemek için vücudumuzun bir savunma mekanizması olarak düşünebiliriz.Vücudumuzdan salgılanan hormonlar bizi uykuya sevk eder ve sinirlerimiz omuriliğimize sinyal göndererek vücudumuzun rahatlamasını ve sonrasında bir nevi paralize olmasını sağlar.

11-Rüyanın gerçek hayatla birleşmesi:
Zihnimiz, bedenimizin o sırada gerçekten duyduğu ya da hissettiği şeyleri rüyalarımızla birleştirebilir. Örneğin rüyamızda kendimizi bir konserde müzik dinlerken görüyoruzdur, ancak o sırada radyoda bir müzik çalıyor olabilir.

12- Kadınlar ve erkekler farklı şekillerde rüya görür:
Erkekler daha çok erkekler hakkında rüya görür. Yani bir erkeğin rüyasında gördüğü kişilerin %70′ini erkekler oluşturur. Kadınlarda ise bu oran eşittir. Erkekler daha agresif rüyalar görürken kadınların rüyaları daha sakindir.

13- Gelecekten haber veren rüyalar:
Yapılan araştırmalar insanların yüzde 18 ile yüzde 38′nin rüyalarında 'geleceğe ilişkin' veriler taşıyan imgeler gördüğünü, yüzde 70′ininse 'déjàvu' yaşadığını gösteriyor. Rüyalarda geleceğin görülebileceğine inanan insanların oranıysa araştırmaya bağlı olarak yüzde 63 ile yüzde 98 arasında değişiyor.

14- Horluyorsanız rüya görmezsiniz:
Bilimsel olarak kanıtlanamasa da, yapılan araştırmalarda horlayan insanların daha az sayıda, daha kısa ve genellikle unutulan rüyalar gördüğü sonucuna varmış.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 12:46:13 ös
Sayın Anarchosa,Konuyu uzatıp çarpıştırmak istemiyorum. Rüya aleminde görülen rüyalar konusu.Metafizik tanımlı bir başlık.Bu konuya ilginiz varsa bilgi olarak paylaşımda bulunursunuz.Konuyu  konu dışı actikca tartisma ve eleştiri boyutuna girecek.Amacim gündelik  yada yerel dille konuşmak yada tartışmak değil.Kafamdaki sorunun cevabını almak.Gogula gelince sayfada birçok paylaşımlarda gogulda arama yapılan bilgilere rastlayabiliyorum.Gogulda bir internet bilgiyi arama erişimi olduğu için bir kütüphane gibi bilgiler mevcut.Masonlarin dindar olma konusunda Biray önce sayfada gördüğüm bir paylaşımdan okumuş olabilirim.Araştirip doguruluğunu teyit edip öyle bilgi verebilirim.Bu konuda yanlış düşünüyorsam masonların dindar olma konusunda bilgileriniz varsa paylaşın. Bu başlığı güncel konuya taşıyıp mason olan arkadaşlardan genel bilgiyi alabiliriz diye düşünüyorum.Saygilarimla.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: kurt - Mart 11, 2017, 01:40:02 ös
Rüya Aleminde görülen rüyaların gercek anlamda çıkmasının sebebi nedir? Gördüğünuz rüyanın tabiriyle gerçek hayatta bire bir uyması ve rüyanın hayata yön vermesini açıklar mısınız?

Rüyanın tabiri mabiri bilmem nesi yoktur. Rüya rüyadır. Gerçek hayatta çıkması da tesadüftür.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 02:07:26 ös
Rüyalarla ilgili ilk bilimsel çıkarımları yapan kişi, belki de beklenildiği üzere, Sigmund Freud'dur. 1900 yılında yayınladığı bir makalesinde Freud, rüyaların ve özellikle de anlamlı olan rüyaların beynin fonksiyonlarıyla alakalı olduğunu ileri sürmüş ve o döneme kadar rüyalara yüklenen metafizik anlamların hepsini yok etmiştir. Günümüzde yapılan tüm araştırmalar da, yine beklenildiği üzere, rüyanın bedenden ayrı bir olay olmadığını, beyindeki sıradan biyokimyasal tepkimelerin bir ürünü olduğunu göstermiş ve daha önemlisi, bilim karşıtlarının "ruh" denen kavramla ilgili iddialarını desteklemek amacıyla ileri sürdükleri "Göz mü görür, beyin mi?" sorusuna nihai bir nokta koymuştur. Bunlara yeri geldikçe değineceğiz.

 

Rüyalarla ilgili çalışma yapmak gerçekten güçtür, çünkü araştırmacıların başkalarının rüyalarını aktif olarak "görmeleri" şu anda, günümüz teknolojisi ile mümkün değildir. Bu sebeple araştırmacılar, doğrudan beyne ve nöral aktiviteye yönelirler. Bu, rüyalarla ilgili bize çok sayıda bilgi verir, doğrudan rüyaların görüntüsünü şimdilik vermese de. Rüyalarla ilgili bir araştırma yapmanın bir diğer güçlüğü de, rüyaların kişiden kişiye değişen bir doğası olmasındandır. Kimi insan gördüğü rüyaların çok büyük bir kısmını hatırlarken, kimisi neredeyse hiçbirini hatırlamaz. Kimi çok berrak ve anlaşılır rüyalar görürken, kimi anlamsız ve soyut rüyalar görür. Kimi insan rüyalarını günlük yaşantısına bağlarken, kimi gelecekle ilgili mesajlar bulunduğa ve anlamlar taşıdığına inanır. Ne var ki bilimde, subjektiviteye yer yoktur ve bu yüzden bunları göz ardı edecek metotlar geliştirilmelidir ve geliştirilmiştir de.

 

Tahmin edebileceğiniz gibi, tüm insanları tek bir tabana çeken ve bütün bilimleri bir araya bağlayarak doğayla ilişkilendiren tek bilim, Evrimsel Biyoloji'dir ve rüyalar da, Evrimsel Biyoloji'nin ortaya çıkması ve gelişmesi sayesinde açıklanabilmeye başlamıştır. Evrimsel Biyoloji bilim insanlarına tarafsız ve güçlü bir araç sunmuş ve bu sayede çok daha kapsamlı araştırmalar ve değerlendirmeler yapılabilmeye başlanmıştır. Teknolojinin gelişmesiyle beyin dalgalarının tamamı net bir şekilde gözlenebilmeye başlanmış, Evrimsel Biyoloji'nin sağladığı Evrim Ağacı sayesinde türler arasındaki ilişkiler çözülebilmiş ve bunun sonucunda rüyanın kökenleri de ele alınabilmeye ve arkasında yatan sebepler çözülebilmeye başlamıştır. Özellikle Psikoloji ve Antropoloji'nin, Evrimsel Biyoloji'nin gelişmesiyle birlikte açıklayıcı güçleri katlanarak artmış ve rüyaların kökenine dair güçlü açıklamalar getirilebilmeye başlamıştır.

 

Rüya, 2000 yılında Revonsuo tarafından "uyku sırasında yaşanan, hayali bir bilince dayalı deneyimler" olarak tanımlanmıştır. Rüyaların, yukarıda verdiğimiz yazılarda açıkladığımız gibi, Dement ve Kleitman tarafından 1957 yılında, uykunun REM (Rapid Eye Movement - Hızlı Göz Hareketi) döneminde görüldüğü keşfedilmiştir. Ancak 1988 yılında yapılan bir araştırma, rüyaların NREM dönemde de görülebileceği; ancak genellikle REM dönemde görüldüğü veya başladığını ortaya çıkarmıştır. NREM dönemde görülen rüyalar çok daha bulanık olarak hatırlanabilmektedir; nadiren REM'deki kadar parlak ve net hatırlanabilir olmaktadır. Daha sonradan, teknolojinin gelişmesiyle birlikte Elektroensefalografi (EEG), Elektro-okülografi (EOG) ve Elektromiyografi (EMG) sayesinde sırasıyla beyin aktivitesi, göz hareketleri ve kas hareketleri arasındaki ilişkiler çözülebilmeye başlamıştır. Araştırmalar, genel olarak uykunun farklı aşamalarında uyandırılan insanların rüyalarından hatırladıklarıyla, bu elektronik aletlerden alınan bilgilerin kıyaslanması aracılığıyla yapılır.

 

Diğer hayvanların da rüya gördüğünden eminiz; pek çoğumuz uyurken koşmaya çalışan köpekler veya bir av peşindeymiş gibi davranan kediler görmüşüzdür. Ancak onlar herhangi bir bilgi veremedikleri için, rüyaları uykunun hangi döneminde gördüklerini ne yazık ki bilemiyoruz. Bu şimdilik araştırmalarda çok önemli bir engel teşkil etmiyor çünkü davranış bilimciler, sadece hayvanların davranışlarından yola çıkarak da rüyaların etkilerini belirleyebiliyorlar. Örneğin yapılan ilginç bir araştırma, beyni ve algısal yetileri daha gelişmiş türlerin rüyalarının daha karmaşık, fizyolojik etkilerinin daha güçlü ve davranışsal belirtilerinin daha şiddetli olduğunu göstermiştir. Bu sebeple insanlar rüyalara aşırı anlamlar yüklemektedirler.

 

 

Rüyaların Nedenleri İle İlgili Teoriler

 

Rüyaların sebebini anlamak için, öncelikle şunu bilmemiz gerekir: "Ruh" denen ayrı bir yapı bulunmadığı ve tüm canlılar sıradan hücre yığınları oldukları için, uyku sırasında algısal fonksiyonların tamamı minimum düzeye indirilir (asla tamamen kapatılmaz ve ani bir uyartıda, eşik değer aşılırsa beyin kendini otomatik olarak hızla açar); ancak vücut canlılığını sürdürmek için çalışmaya devam eder, buna beyin de dahildir. Doğayı algılayabilmemizin tek sebebi, beynimizin duyu organlarından gelen bilgileri hücresel boyutta, biyokimyasal olarak değerlendirebilmesidir. Uyku sırasında duyu organlarından sinyal aktarımı devam eder, ancak beynin ilgili bölgeleri bunu gün içerisinde olduğundan çok daha az işler veya neredeyse hiç işlemez. Bunun haricinde beynin pek çok bölgesi dinlenme durumuna geçer. Ancak halen pek çok bölge çalışmasını sürdürür, yukarıda verdiğimiz yazıda açıkladığımız gibi vücudun ve beynin içerisindeki kimyasalların düzenlenmesi sağlanır ve daha pek çok işlem arkaplanda yürütülür. Örneğin büyüme hormonları salgılanır, hücre içerisinde biriken kimyasalların atımı ve hücrelerin çalışmalarının düzenlenmesi sağlanır yani kısaca genel beyin ve vücut bakımı yapılır, yeni güne hazırlanılır. İşte bu işlemler sırasında beynin bazı bölgeleri, kapalı olan diğer bölgeleri uyarabilmektedir. Çünkü en nihayetinde, dediğimiz gibi, beyin de sıradan bir hücre yığınıdır ve ne kadar büyüleyici olsa da, doğaüstü veya metafizik hiçbir tarafı yoktur: hata yapabilir, yanılabilir.

 

Neden rüya görüldüğü ile ilgili pek fazla fikir ileri sürülmüş; bazıları pek çok araştırmayla desteklenerek teori olarak görülmeye başlamıştır. Bunların başında Hobson ve McCarly tarafından 1977 yılında ileri sürülen aktivasyon-sentez hipotezi gelmektedir. Bu hipoteze göre rüyalar ön beynin, beyin kökü tarafından uyku sırasında üretilen rastgele sinyallere verilen tepkilerdir. Bu rastgele sinyaller, uyku sırasında beyinkökündeki faaliyetlerin sürmesinden kaynaklanır. Beyin bölgeleri arasındaki geçiş kapılarından sızan bu elektrokimyasal sinyaller, ön beyinde görüntü olarak algılanır; çünkü biyokimyasalların yapısı, buradaki hücreler tarafından algılanabilecek yapıdadır. Uyanıkken, aradaki geçiş kapıları (röleler) aktif olarak çalıştığı için bu istenmeyen görüntüler oluşmaz. Ancak bazı hastalıklar, hasarlar ve genetik sebeplerle bu rölelerde sorun meydana geldiğinde, uyanıkken de rüya görülebilir (bu durumda sanrı ya da hayal adını alır). Bu bulgular, hipotezin günümüzde bir teori olarak değerlendirilmesine sebep olmaktadır; ancak araştırmalar sürmektedir.

 

Ancak 2000 yılında Domhoff tarafından yapılan bir araştırma, bu hipotez/teorinin henüz tamamlanmadığını, eksik yanları olduğunu ortaya koymuştur. Çünkü beyinkökünden salgılanan kimyasalların rastlantısal etkilerinin rüyalar içerisindeki düzgün kronolojik sıraları sağlaması mümkün değildir. Rüyaların çok büyük bir kısmı soyut ve gerçeküstüdür. Mekanlar, kişiler ve olaylar hızla değişir. Kronolojik sıra bulunmaz. Ancak rüyaların bir kısmı da oldukça sistematiktir, düzen içerisinde ilerler, mekan ve kişiler değişmez, zaman akışı hissedilir. İşte Domhoff, bu tip rüyaların da açıklanabilir olması gerektiğini düşünmüştür. Kendisinin ve bazı diğer bilim insanlarının çalışması göstermiştir ki, beyinkökü rüyaların tetiklenmesinde önemli bir rol oynasa ve karmaşık rüyalarımıza sebep olsa da, rüyanın asıl oluştuğu yer olan ön beyin kısmı rüya oluşumunu kendisi başlatıp sürdürebilmektedir de.

 

Kısaca nasıl rüya gördüğümüzü toparlayacak olursak: beynimiz devasa bir hücreler, daha spesifik olarak sinir hücreleri (nöron) ağıdır ve gün boyunca çok yoğun olarak çalışmaktadır. Uykuya daldığımızda, beynin büyük bir kısmı kapatılmakta, ancak bir kısmının biyokimyasal faaliyetleri sürmektedir; özellikle de beynin kendisini ve vücudun geri kalan bölgelerini düzenleyecek olan kısımların faaliyetleri. Özellikle düzenleme için kullanılan bu kimyasallar, hücreler arasında seyehat ederek beynin farklı bölgelerini etkileyebilir ve uyarabilir. Veya beynin çalışmayan bölgeleri, bu bölgelerde bulunan hücrelerin ister istemez ürettikleri kimyasallardan etkilenerek bazı sinyallere sebep olabilirler. Sonuçta anlaşılması gereken, beyinde de de, diğer tüm canlılığı oluşturan hücrelerde olduğu gibi gibi, fizik ve kimya yasaları dahilinde çalıştığı ve ortada belli bir kimyasal ve bununla tepkimeye girip farklı ürünler üretebilecek diğer kimyasallar varsa, bu tepkimelerin gerçekleşmek zorunda olduğudur. Hücreler, DNA ve diğer düzenleyici moleküller sayesinde büyük oranda bünyelerindeki biyokimyasal tepkimelerin alan, şiddet ve tipini sınırlandırmışlardır; ancak bu nihai değildir ve dışarıdan giren kiymasallar bile genetiğin dikte ettiğinin dışına çıkılmasına sebep olabilir. Rüya görme sebebimiz de, uyku sırasında beyinde üretilen kimyasalların, "uyuyan" hücrelerden ötürü aktif olarak durdurulamaması sonucunda beynin beklenmedik tepkiler vererek uyarılmasıdır. Beynin çalışması son derece sıradan kurallara tabi olduğu için, rüyalar da aynı kurallara tabidir.

 

 

Rüyaların Evrimi: Neden Rüya Görüyoruz?

 

Rüya görmemizin nedenlerini görebilmek içinse, başta belirttiğimiz gibi Evrimsel Biyoloji'den yararlanmamız gerekmektedir. 1993 yılında Winson, REM uykusunun sadece keseli ve plasentalı memelilerde bulunduğunu, diğer hiçbir hayvan grubunda evrimleşmediğini açıklayan bir araştırma yapmıştır. Daha sonra yapılan araştırmalar, REM uykusunun yaklaşık 130 milyon yıl önce, keseli memeliler ile plasentalı memeliler birbirlerinden ayrılmadan önce yaşayan türlerde evrimleştiğini göstermiştir. Daha sonra bu özellik, iki dev memeli grubuna da dağılmış ve hemen her üyesinde görülür olmuştur. Buna sinapomorfi diyoruz.

 

Ancak türler arasındaki farklı REM uykusu fizyolojileri, bu türlerin evrimleşmeleri boyunca REM uykusuna dair de doğal seçilim etkilerinin olduğunu bize göstermektedir. Antropologlar, REM uykusunun evrimiyle birlikte rüyaların ilk defa oluşmaya başlamasının canlıların hayatlarını tehlikeye attığını düşünmektedir. Çünkü çok gerçekçi rüyalar gören canlılar, rüyalarında hareket ederek kendilerini ciddi tehlikelere sokabilirler. Bu yüzden doğal seçilimin rüyaların netliğini azaltacak şekilde işlediği düşünülmektedir. Bu da doğrudan rüya fizyolojisinin değişmesine sebep olmaktadır. Bir diğer grup bilim insanı ise, rüyaların ilk oluştuğunda beynin uyku durumundan çıkıldığının sanmasıyla beklenmedik aktivite gösterdiği ve bu sebeple kişilerin uyku felci geçirdiklerini ileri sürmektedir. Bu sebeple uykuların şiddetinin azalması yönünde de bir doğal seçilim uygulanmış olmalıdır.

 

Bu durumda, rüyaların canlılara avantaj sağlayan bir etkileri de olmalıdır ki, evrimsel süreçte yok olmadan korunabilmiş olsunlar. Bu noktada, çok önemli ve geniş kabul gören iki diğer rüya teorisinden bahsetmek gerekir: Tehdit Provası Teorisi ve Zihinsel Prova Teorisi. İsimlerinden de anlayabileceğiniz üzere bu kuramlara göre rüyalar, gerçek hayatta olabilecek olayların bir provasıdır. Dolayısıyla beyin, rüyaları ne kadar gerçekmiş gibi algılarsa, gerçekte olabilecek olaylar o kadar prova edilmiş ve gerçek hasarlara sebep olmadan beklenmedik durumlara karşı deneyim elde edilmiş olabilir. Bu önemli kuramların pek çok ayrıntısı ve birçok bilim insanının yaptığı bağımsız çalışmalar vardır; ancak burada bunlara girmeyeceğiz. Temel olarak bilinmesi gereken, rüyaların her ne içerikte olursa olsun canlılara gerçek olmayan bir ortamda deneyim elde etme şansı sunar ve bu sayede gerçek hayattaki yaşama ve üreme şansları artar. Örneğin ilkin atalarımız doğadan kaynaklı bir tehditle ilgili rüyalar görerek bu tehdit henüz gerçekleşmeden deneyim elde edebilirler. Tabii ki burada unutulmaması gereken, rüyalardaki mekan ve kişilerin mutlaka daha önce görülmüş mekan ve kişiler olmak zorunda olduğudur. Rüyalarda beyin mekanlar ve kişiler yaratamaz, sadece hafıza hücrelerinde halihazırda var olan kişi ve mekanları çağırabilir. Yani rüyanızda hiç tanımadığınız yüzler görmeniz, onları daha önce görmediniz anlamına gelmez: sokakta yürürken, televizyonda, reklam panolarında, vs. gördüğümüz her bir yüz, eğer hafızamızda küçük bir yer bile ettiyse, rüyada çağrılıp kullanılabilir. Dolayısıyla kişinin rüya içerisinde görüğü olaylara dair de bir fikri olması gerekir; ancak genellikle mekanlar ve kişilerin farklı kombinasyonları ile sonsuz sayıda farklı senaryo var edilebilir.

 

İşte bu sebeplerle, rüyaların etkilerinin matlaştırılması ile gerçeğe yakın tutulması arasında bir trade-off bulunmaktadır. Sabitleyici Doğal Seçilim sayesinde evrimsel süreçte iki uca kayan bireyler de elenir ve ortalama bir rüya gerçeklik değerine ulaşılır. Elimizde, bu düşünceleri destekleyen bilimsel veriler de bulunmaktadır. Beklendiği üzere, eğer bu Tehdit Provası Hipotezi ve Mental Prova Hipotezi doğruysa, rüyaların çoğu olumsuz durumlarla ilgili olmalı ve bireyi bunlara hazırlayacak içerikte olmalıdır. Hall ve Van de Castle tarafından 1966 yılında yapılan bir araştırmada, 500 deneğin rüya raporları toplanmış ve değerlendirilmiştir. Bunların rüyalarının rastlantısallık sınırlarının oldukça dışına düşen bir şekilde, %80'inin olumsuz duygulara dair rüyalar olduğu görülmüştür. Ayrıca bu olumsuz rüyaların istisnasız her birinde, farklı şekil ve şiddetlerde tehdit unsurlarına rastlanmıştır. Bu deney, 1994 yılında Merrit ve diğerleri tarafından da tekrar edilerek doğrulanmıştır. Yani rüyalar, rastlantısal sebeplerle tetiklense de, rastlantısal olarak değil, bireye fayda sağlayacak şekilde oluşmaktadır. Bu da bireylerin evrimsel başarısını arttırmakta ve neden rüya gördüğümüzün sebebini açıklamaktadır.

 

Rüyalarla ilgili söylenebilecek daha çok söz var. Örneğin Bilinçli Rüya (Lucid Dreaming) denen olayda, kişi rüya gördüğünün farkına varır ve dilediği yönde rüyasını geliştirebilir. Bu olgu sırasında vücut uyku halindedir; ancak beyin tam olarak uyku halinde değildir. Bu yetenek de evrimsel süreçte mümkün kılınmış olabilir ve temel olarak beyin dalgalarının uyanıklık ile uyku arasında olmasından ve beynin uyku halinden yarı-çalışır hale geçmesinden kaynaklanır. 1980 yılında Laberge tarafından gösterildiği gibi, popülasyon içerisinde doğal olarak çok az kişi bu yeteneğe sahipken, çalışma yoluyla da öğrenilebilmektedir. Bu teknikler, uykuya dalış sırasında insan beyninin çeşitli fiziksel yöntemlerle uyarılmasını ve beyne "Uyuyorsun; bunun farkına var." bilgisinin gitmesinin kişi tarafından öğrenilmesini sağlamakla ilgilidir. Kişi, günlük yaşantıda, "uyanık olduğunu hatırlamak" ile ilişkilendirdiği bir hareket için beynini eğitir. Örneğin gün içerisinde, belirli aralıklarla bir yandan parmağını şıklatır ya da bacağının belli bir noktasını cimdiklerken, "Şu anda uyanıksın, bunun farkında ol." şeklinde zihinsel pratik yapar. Uzun süren çalışmalar sonrasında beyin bu fiziksel harekete (parmak şıklatma ya da cimdik atma) şartlanır ve birey tekrar etmese de, bu hareket yapıldığı anda beyin "uyanık olduğuna dair" uyarılır. Daha sonra bazı meditasyon ve gevşeme teknikleriyle uykuya dalma olayı modellenir ve kişi tarafından iyice öğrenilir. Sonrasında da, uzun yıllar süren çalışmalardan sonra, kişi uykuya dalma sırasında kendisini bu öğrenilmiş ve şartlanmış fiziksel hareketi yapmaya koşullar ve beyin uykuya dalmadan önce uyarılır ve beden ve beynin büyük kısmı uykuya dalsa da, kişi uyanık olduğuna kendini ikna eder ve uyanık kalır. Bu sayede, REM'e girilip rüya başladığı andan itibaren rüyasını kontrol edebilir; çünkü beynini aktif olarak kullanarak, ön beyinde oluşan görüntüleri uyarabilir. Öyle ki, bu yeteneğe sahip kişiler üzerinde yapılan araştırmalarda, kişilere uykusırasında toplamda kaç defa REM'e girdiği sorulmuş ve %100 başarı ile, gerçekten girdiği REM sayısı tam olarak kişi tarafından bilinmiştir. Tabii bu olay, düzgün bir uykuya izin vermediği için kişide yorgunluğa sebep olabilmektedir.

 

Yine rüya ve uykuya metafizik anlamlar yüklemek isteyenler tarafından uydurulan Astral Seyehat ise bilimsel bir olay değildir ve basitçe bir tür rüya ve kimi durumda Bilinçli Rüya örneğidir. Ancak bilim dışı kaynaklar bu olayı "ruh" ile ilişkilendirir ve bilimsel alandan çıkarlar. Dolayısıyla bilimsel dilde "astral seyehat" değil, "bilinçli rüya" tabiri kullanılır ve "ruh" denen gerçekdışı kavram ile ilişki kurulmaz.

 

Bu bağlamda, rüya yorumları denen uydurmaların da hiçbir anlamı yoktur. Çünkü beyinde sinyaller genellikle uyku halindeki beyin aktivitesinin rastlantısal sonuçları olarak oluşur ve görüntüler, farklı kombinasyonlar ve sıralarda gelir. Kimi insanlar, bu sıraların belli anlamları olduğunu düşünse de, günümüzde bu konuda hiçbir bilimsel araştırma olmadığı için, piyasada bulunan yüzlerce rüya tabir kitabı koca birer yalandır (zaten her birinde aynı rüya ile ilgili farklı yorumlara ulaşmanız da bunu gösterir). Belki rüyaların beynin belli bölgelerinin özellikle çalışmasıyla ilgili anlamları olabilir; ancak bunlar asla bu kitapların iddia ettiği kadar spesifik olarak bilinmemektedir ve bu kitapların yazarları bilimsel verilere değil, şahsi düşünce ve manipülasyonlara dayanmaktadırlar. Gelecek zamanlarda teknolojinin ve bilimin ilerlemesi sayesinde bu durumlar daha da netleştirilebilecektir.

 

Beyin mi görür, göz mü?

 

Bu soru, daha önce de belirttiğimiz gibi bilim dışı kaynaklar tarafından "ruh" kavramının doğrulanması ve bu konuda bilim insanlarını akıllarısıra köşeye sıkıştırmak amacıyla sordukları bir sorudur. Onlara göre göz veriyi iletir; ancak gören, algılayan "ruh"tur.

 

Elbette ki bunun hiçbir bilimsel geçerliliği yoktur ve tehlikeli bir yanılgıdır. Modern bilimin çalışmaları sayesinde zaten bedenden ayrı bir olgu olmadığını bilmek bir yana, gerçekte duyu organlarının sadece dışarıdan gelen verileri alıp-aktarmak konusunda bir araç olduklarını, asıl "algılayan" organın ise beyin olduğunu net bir şekilde biliyoruz. Yani burun, kulak, dil ve benzeri organlarımızdan, sadece dış dünyanın etkisiyle üretilen elektrokimyasal sinyaller alınır ve beyne iletilir. Daha sonra bu sinyallere göre beyinde farklı biyokimyasal tepkimeler devreye girer, farklı ürünler üretilir ve bunun sonucunda, beynin belirli bölgelerindeki nöron ağlarının farklı tepkiler vermesiyle beynin genelinde bir "algı" varmış gibi hissedilir. Aslında bizim "algı" dediğimiz olay, farklı bölgelerden gelen farklı biyokimyasal ürünlerin beyin genelinde toplanıp değerlendirilmesinden başka bir şey değildir. Bu değerlendirme, zaten beyin tarafından üretilen sinyallerin, yine kendi tarafından; ama lokal olarak değil bir bütün olarak cevap üretilmesinden kaynaklanır. Yani aslında "algı" dediğimiz bir olaydan bahsedilemez. Sadece belli bir gelişmişliğe ulaşan beyin yapısının, çevresel sinir sisteminden gelen bilgileri total olarak değerlendirmesinin ürünüdür algı. İşte bu yüzden, bir beyni ve sinir sistemi olan her canlının algısı ve düşünme yeteneği vardır; ancak bu yetileri, elbette ki organlarının gelişmişliği, fizyolojisi ve anatomisi ile birebir ilişkilidir.

 

Yani gören göz değil, koklayan burun değil, hisseden parmak değil, duyan kulak değil, tadan dil değil; beyindir. Zaten beynin bu değerlendirmeler (algılar) ile ilgili kısımları hasar gördüğünde, duyu organlarının hiçbir işlevi kalmaz; bu da bize iddiamızın geçerliliğini gösterir.

 
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 02:10:32 ös
Soruma metafiziksel cevap arıyordum.Yukaridaki paylaştığım yazıda sorunun cevabını aldım.Konuyu paylaştım. Saygılarla.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: gfeenatre - Mart 11, 2017, 02:18:21 ös
Merhaba; Rüya görmek sadece insanlara mahsus olmayıp bazı canlıların özelikle köpeklerinde rüya gördüğü bilinmektedir.
Konuya metafizik olarak bakmadan bilimsel yaklaşırsak en iyi cevabı beyin ve dalları üzerinde uzmanlaşmış hekimlerin en net ve akılcı cevaplar vereceği kanaatindeyim.

Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 02:24:18 ös
Sayın gfeenatre,Bilimsel olarak araştırmalar "hayvanlarında"rüya gördüğünü  açıklıyor.14 maddede paylaşımlarımda mevcut.Soruma cevap alamadım.Bir insan rüyasında gördüğü rüyanın Güncel hayatta biryil sonra gerçekleşmesi raslantimi?
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 04:19:16 ös
“Yorumlanmamış bir rüya açılmamış bir mektup gibidir.”
Talmud.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 04:21:01 ös
GELENEKTE RÜYALAR

Antik çağda rüyalar, öncelikle insanlar ile tanrılar arasında bir “köprü” olarak değerlendiriliyordu. Rüyalarda insanlar, kendileriyle bu sembolik dil sayesinde bağlantı kuran tanrılardan mesajlar alıyorlardı (bu dilin insanlara, birbirlerini anlamalarını sağlamak amacı ile tanrılar tarafından öğretildiği söylenmektedir). Rüyalar aynı zamanda iyileştirmeye de yarıyor. Hastalar Mısır’da Seraphis (şifa ve bereket tanrısı) veya Yunanistan’da Asklepios’unki (Tıp Tanrısı) gibi tapınaklara gidiyordu. Bu yerlerde gördükleri rüyalarda, hastalıklarının neden ve çarelerini onlara söyleyen veya sadece varlıkları ile bunları iyileştiren koruyucu tanrıyı görüyorlardı. Bazı varlıklar bunların temsil ettiği bilinç durumunda geleceği görebildiklerinden rüyalar, aynı zamanda olacağı bilmek için bir aracı olmuştur.

Demotik (1) bir metinde; “ Tanrı rüyayı gözleri karanlıklarda olan uyuyana yol göstermek için yaratmıştır” denmektedir. İran’da; “Rüyalar yeni bir bilince girmeyi sağlar; bu sayede başka bir kimseye dönüşebilir” denir. Budizm’de ise; “Ruhun en gizli sırlarını öğrenmeyi sağlayan rüyalar vardır” denir. Platon: “ Eter (Astral Plan)(2) bölgelerinde yayılmış olan cinler, çözülmüş fikirlerle dolu olan ruhlarımıza duygu getirmek ve Tanrı’nın emirlerini bize iletmek için yanımıza gelirler “demiştir. Efesli Artemidoros(3) ise rüya görmenin en değişik koşullarda bile mutluluk veya mutsuzluktan haber veren ruhun bir teyidi olduğunu söylemiş ve değişmez yorum anahtarları olmadığını ileri sürmüştür. İslam’da ” rüya, tanrısı ile insan arasında bir konuşmadır”. İskenderiyeli Philon(4) için “ imgeleri İlahi olan tarafından gönderilmiş olan rüyalar vardır..; bir de Evrenin ruhu ile bizim düşüncemizin işbirliğinden ortaya çıkan rüyalar vardır ve bunlar geleceği söyleme yeteneğine sahiptirler” ve Homeros “ Apollon, Zeus veya Kronos tarafından gönderilen” rüyalardan bahsetmiştir.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 04:22:15 ös
En eski kültürlerden beri rüya, insanlığın tüm büyüsel-dinsel sembolizminde yer almıştır. Mısır papirüsleri, çivi yazısı tabletleri, İncil’e dair metinler hep bize fiziksel vücudunun bağlantıları ve beynin sınırlarından bağımsız kalan insan ruhunun daha etkili bir şekilde Doğa’nın Gerçekliğini okuma ve anlama yetkisine sahip olarak öbür dünya ile bağlantı kurduğu, olacakları müjdeleyen rüyalardan bahsetmişlerdir.

Aynı şekilde Zerdüşt’e rüyalarda çeşitli vahiyler gelmiştir. Brutus kendi yenilgisinin haberini rüyada almıştır. Eşi Calpurnia, Sezar’ın ölümünü görmüştür. Dante’ye İlahi Komedya’yı esinleyen bir rüyadır. Apollo, Galenos’un rüyasına girerek ona kendisini tıbba adaması gerektiğini söylemiştir. Edison’un rüyaları, kendisinin anlattığına göre çözülmez bir problem ile her karşılaşışında uyumaya gidip her seferinde çözümü bulması ile ünlüdür. Jung, kendisini psikoloji ile simya arasındaki ilişkiyi aramaya itenin bir dizi şaşırtıcı rüya olduğunu söylemiştir.

Hermetik[1] bilimlere göre rüyalar insana Dünya’daki ilk adımlarında rehberlik eder. İnsan olmuş olan el değmemiş ruh, gelişme aşamasında henüz var olmamış ama olasılıklarla dolu iken geçen çağlarda bir ruh, bir bilinç, bir tarih meydana getirmiştir; bu görmüş geçirmiş ruh, rüyalar dünyasından beri ikili fiziğine öğüt veren ruhtur. Ebedi ruh, yolcu varlıkla bu şekilde diyalog kurarak onu görüş hatalarının ittiği tehlikelerden korur.

ruyalar3Eski psikoloji bize uyku ve uyanıklığın farklı varoluş biçimlerine karşılık gelen farklı bilinç durumlarından başka bir şey olmadığını söyler. Doğu’dan gelenler, Büyük Uyanıştan, bizi zincirleyen yanılsamadan kurtulma olarak bahsederler, uyku, bilincimize göksel, zihinsel veya ruhsal olabilecek başka bir boyut ile nüfuz eder ve bu sayede uyanıklık durumunda iken bizim için karanlık olan o dünyayı öğrenebiliriz. Bazı ezoterik filozoflar ve bazı psikologlar işi, insanın uykusu kozmik bir uyku olduğundan geleceğin rüyalar sayesinde kazanıldığını söylemeye dek vardırırlar.

Zaman geçtikçe insanın fiziksel yönünü aşkın yönüne bağlayan göbek bağı kopar. Hıristiyanlık kâhinlik sanatını büyücülükle bağlantılı olacağı noktaya kadar lanetli bir sanat haline getirir. Bu alanlardaki karanlığın artması ile insanlar, o zaman doğal olup bugün ezoterik hale gelen bilgilerden uzaklaşır ve bunları kaybederler.

 

FREUD VE JUNG’A GÖRE RÜYALAR

Bu karanlık hale getirmeden sonra gece evrenini kurcalama yeteneğine sahip ilk düşünürler Kilise tarafından yasaklananlar olurlar. Burada insanların arzuları ile bu kurumlar tarafından yaratılan yapay ahlak çelişir. Tıbbi ve tarihsel gereklilikler ortaya çıkar ye yavaş yavaş rüyalarda kendini gösteren bu gizli dünyaya değerini vermek gerekir: bilinçaltı. Freud, bizim rüyaların ve psişik olayların anlamlı değerini anlamamızı sağlar. Başlangıçta rüyalarla ilgili sembollere dair yaptığı tek yorum o sırada toplumun yaşamakta olduğu nevrozdan dolayı cinsel türde olsa da daha sonra Freud’u izleyenler daha başka anlamlar ileri sürerek, hastanın ve onun yaşam koşullarının çok önemli olduğu ve aynı sembolün herkes için aynı anlama gelmediği sonucuna vardılar.

Antik çağda bilincin üç durumundan bahsedilirdi: hayvan, insan ve tanrı. Freud, İd, Ego ve Süper Ego’dan bahseder. Jung ise, bilinçaltı, bilinç ve bilinçüstünden ya da anima, persona ve gölgeden bahseder. Bu, Jung’un “bireyselleşme” olarak yeniden adlandırdığı bir işleme göre dünyadaki gölgesine, gölge kendisine olabildiği kadar fazla benzeyecek şekilde çok büyük bir mükemmellik yükleyen ilksel modeli hatırlatmaktadır. Evrensel nitelikli ve başkalarının yanı sıra Platon’un da bahsettiği bu ilksel imgeler, insan ruhunun, bütünlüğüne doğru olan evriminin büyük safhalarında ilk adımları atarak rüyalarda görünürler. Bilimsel, sanatsal, mistik veya politik her yönelimin başlangıcında genelde özneyi şaşırtarak bir yolda rehberliğini yapan rüyalar oluşur. Rüyalar ile ilgili simgeler, (Jung bunların mitolojide görülen simgelere benzer olduklarını göstermişti) bilinçaltının bilince, ona yardım etmek ve onu yönlendirmek için gönderdiği bir mesajı oluşturur. Gerçekleşmeye gebe tarihsel kaderi kovalayarak, rüya göreni içsel durumundan haberdar eder ve çıkışı, geleceği gösterir.

Rüyalar, bilinçaltının bir fotoğrafı gibi olsa onunla diğerinin- ikizimizin- bizim hakkımızda ve bizim için düşündüklerini öğrenirdik. Bu, uyku sırasında ruhumuzun çok derin yataklarından -aşağıya veya yukarıya doğru- suların arasında oluşan takımadalar veya zaman boyunca sarkıtların arasında oluşan dikitler gibi yüzeye çıkar.

Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 04:24:50 ös
Rüyalar, genel olarak bir çeşit karşılaşma ve hazırlanma olarak görülür. Karşılaşma çünkü burada uyanık bilincin unuttuğu, reddettiği veya ihmal ettiği herşeyi buluruz. Hazırlanma çünkü bizim kendimizi gerçekleştirmemizi sağlayacak olanı arar. Bu anlamda mesajını yorumlamak şarttır ve bunu kesin doğru olarak yapabilecek tek kişi rüyayı görenin kendisidir.

Freud’dan farklı olarak onun takipçisi Jung, “bilincin sesinin” sadece harici uygarlık tarafından empoze edilen bir kültürel özellik olmadığını, her insanın kendi içinde taşıdığı ve belli bir şekilde bedelini ödemeden ihmal edemeyeceği bir tür içsel kanun olduğunu açıklamıştır. Bu “ses” hiçbir zaman korkuyu bir araç olarak kullanarak bizi azarlamak istemez. Sadece bizim üstün gerçeklere yaklaşmamızı ister. Rüyanın sonu iyileşmedir. Rüya görmemek, uyumamak gibi delilik ve ölüme kadar götürebilir.

Rüyaların sebepleri ile ilgili farklı görüş açılarından bazı teorilere bakalım:

A) FİZYOLOJİK:
Enerjetik Teori: Rüya, krotoplazmanın azalması sebebiyle nöronların yorulması sonucu ortaya çıkar. Rüya, krotoplazmanın yenilenmesine ve harcanan enerjinin tekrar kazanılmasına imkân verir.

Nörodinamik Teori: Rüya sinirlerin serbestçe hareketini engelleyen, sinir yollarının kesilmesi ya da dentritelerin kasılmasından dolayı olur.

Hipotalamus Teorisi: Kleitman’a göre rüya, beynin dış kısmındaki hipotalamusun ritmik faaliyetlerine bağlıdır

Kan Dolaşımı Teorisi: Rüya, hipotalamusta yer alan hipotetik uyku merkezi tarafından kontrol edilen beyinle ilgili bir anemi sonucu ortaya çıkar.

Biokimya Teorisi: Rüya, dokusal solunum sonucu oluşan düzensiz fizyolojik hücrelerin ürünü olan karbondioksit birikiminin oluşturduğu narkozdan dolayı gerçekleşir.

B) PSİKOLOJİK:
Pavlov’un Teorisi: Rüya, beynin dış kabuğunun engellenmesi sonucudur.

Kraepelin Teorisi: Rüya, bitkinlikten kaçınmak için yapılan pozitif bir eylem, bir içgüdü, doğuştan var olan bir eğilimdir. İrade ve telkinle motive edilebilir. Nevrotikler bunu genelde aynı kolaylıkla yapamazken iradeli olanlar kolaylıkla uyuyabilirler.

Hipnotik Teori: Fizyolojik ve hipnotik rüya, kişinin kendisini rahatsız eden konulara dikkatinin azalması sonucu ortaya çıkar. Bu ikisi birbirlerinden farklı olmalarına rağmen, her ikisinde de nabzın atışı, nefes alma ritmi azalır ve kaslar gevşer.

C) GİZEMCİLER:
Sylvan J. Muldoon: Rüya esnasında astral beden fiziksel bedenden kendini yenilemek için ayrılır; uykunun derinliği ve kendini yenileme derecesi bu iki beden arasındaki mesafeye bağlıdır.

Leadbeater: Derin rüya esnasında, fiziksel beden, Egonun bir aracı olan Astral beden altında sakince uzanır şekilde yatağa yayılmıştır. Rüya, fiziksel bedenin yakınındaki astral bedende uçan üstün ilkelerin fiziksel bedenden çekilmesidir.

Gladys Mayer: Rüya, ruhun tin aracılığı ile gücünü yenilemesidir.

Hereward Carrington: Pek çok yazar; “Hayati bir gücün varlığını ve uyku saatleri sırasında tamamen vücuda çekilerek ruhani dünyadaki seyahati sırasında güç ve enerji alan bir insan ruhunun mevcudiyetini kabul etmeden uyku üzerine tatmin edici bir teori oluşturamayız” diyen Hereward Carrington’dan alıntı yapmıştır.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 04:26:11 ös
RÜYA, İÇSEL REHBER

Doğu mistiklerinin “aydınlanma” olarak adlandırdıkları özel zihinsel durum sırasında bir dizi tuhaf olay gerçekleşir: birden fazla olan “beynimiz” tek beyne dönüşür. Neokorteks ( burada entelektüel düşünce oluşur), sinir sistemi, talamus (burada da duygular oluşur) ve omurilik soğanı ( sezgisel-bilinçaltı ile ilgili kısım) her zaman mümkün olduğu halde daha önce gerçekleşmemiş bir hücreler arası iletişim tarzına geçer. Aydınlanma bilincin en yüksek evresidir; kendini, başkaları ile çok derin bir barış içinde olma ile dünya ile uyum ve Evren’in anlaşılması ile ( Kozmik bilinç olarak adlandırdıkları da budur) belli eder. Varlık kendini evrensel ruhla bütünleşir. Daha sonra ilgisi kaybolur, ego bir yanılsamaya benzer ve oyunu biter.

Bilincimizi ne sınırlar? Bilincimiz, korkumuz, kendi bilinmezliğimiz. Algı üzerine çalışanlar birden fazla şekilde kör olduğumuzu görmüşlerdir; “duygusal bastırma” olarak adlandırılan bu olguya hayvanlarda da rastlanır ve bu özellik ortama adapte olmakta kullanılır. Buradan belli şeyleri kabul ederken diğerlerini süzen ve bilinçli veya bilinçsiz olarak kabul etmeyen duyusal verilerin seçimi gelir. Bu kısıtlayıcı bilinç, ırkın evrimi ve belli anlarda hayatta kalmak için gereklidir. Aslında artık gerekli değildir. Hatta tam tersine bunun, bizi soyumuzun tükenmesine iten ana neden olduğu tahmin edilir çünkü bu bizim değişmek ve başka bir madde haline gelmek için bilmemiz gereken şeyleri ve olayları görmemizi engeller.

Antik çağın insanları uykuyu ölüme benzetir ve ona, onun küçük kardeşi derlerdi. Onlar için gece ve gündüz, hayatın ve ölümün çevrimini ve daha büyük çaplı olan Yaratılış veya Ruh’un kendini maddede göstermesi ve yeniden Ana İlke’de kayboluşunu küçük çapta temsil etmekte idi.

Yeni Ezoterik(5) geleneklere göre uykuda çok derin bir göksel etkinliğe girilse de, uyanıkken bu yaşananlar hakkında hiçbir şey hatırlanmaz veya çok az şey hatırlanır ve sorunların çözümünün veya esinin nereden geldiği bilinmez. Astral planda, uyanıkken yaşanan deneyimler hatırlanır ancak fiziksel planda insanların çoğu astral planda iken yaşadıklarını hatırlayamaz. Bu fiziksel vücut, beyin ve göksel taşıyıcı arasındaki bağlantının iyice anlaşılmamış olmasından kaynaklanıyormuş gibi görünür. Bu (açıklama) “eterik köprü” zayıftır ve zihin “fiziksel ayağını” üstüne basmaya çalıştığında kırılır; hatırlamak için en çok zorlandığımız şeyler, yaşadıklarımızdan en fazla unuttuklarımızdır. Antik çağda ilk bilgilerin verildiği tapınaklarda müritlere bilincini bir plandan diğerine geçirmeyi denemeleri tavsiye edilirdi. Ayrıca müridin, rüya görürken rüya görmemek için değil ama kendi üzerinde sahip olduğu gücü göstermek için uyanması gerekirdi. Astral güçlerin ellerinde bir kukla olmamak için zihinsel ve duygusal olana hükmedebilmek gerekirdi. Astral planda gözlerini açmadan önce müritten çılgınlığa gömülmemesi için iyi duyuların yanı sıra büyük bir saflık ve çok iyi bir ahlak yapısı beklenirdi.

ruyalar
Rüya:M. C. Escher
Eflatun, iki bin yıldan da çok bir zaman önce “Bir Tanrıyım ve bunu, unuttum” diye haykırmıştı. Ölümsüz olduğu halde kendini ölümlü sanan ve kendini sınırlayan kâğıttan sahte kapıyı yıkma özgürlüğünü kullanmadan varlığını tüketen gölgeler tarafından kötüye kullanılan ve kemirilen insanın üzücü durumu. Çin gölgelerini (karagöz oyunu gibi bir oyun ç.n.) gerçeklik olarak kabul ederek içinde yaşadığımız ve çabaladığımız hatalar mağarasında, bize yol gösterebilecek bir aydınlık bilinç vardır.

Bilincimizin aydınlanması bir anlamda karanlık olanı özümsemek, tanımak, kabullenmek ve değiştirmekten geçer, “içsel denizleri” geçmek, “cehenneme inmek”, “aşağı dünyalara” inmek. Eski kişilik olarak ölmek ve yeni bir insan olarak doğmak. Kendi yeteneklerimizi geliştiren ve onları onaylayan bir sınav ve zorluktan geçmek. Ejderhayı en yüksek göklerde uçabilen bir kuşa dönüştürmek. Küllerinden ölümsüzlüğünün bilincinde olan bir Ruh olarak yeniden doğmak.

Uykuda da ölümde olduğu gibi somut maddeyle ince ruhsal plan arasında var olan köprüden geçeriz. Her gece bir parça ölür ve sonra belki de yeni bir hayata giden yolu açan ölümdeki gibi yeniden doğarız. Bu yolculuktan vücutta olan ayrılmanın ötesinde sürekliliğimizin bilincine varmak ve kendimizi tamamı ile öğrenmek ve bilmek için faydalanabiliriz ve faydalanmalıyız. Ölümü, bilinçsizliği böylece yenmek. Uyanmak, yaşamak! Kendinin ustası ve hâkimi olabilmek. Ayrıca ‘Birliğe’, Üstün İyiye varmak için Evrim’in tanrısal planında etkinlikle hizmet vermek.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 04:28:52 ös
Paylaştığım konular "platonun ve filozofların rüyalara bakış açısı ve yaptiklari çalışmalar.Bu konuda çok eleştiri alınca güzel bilgilere ulaştım.Paylaşmak istedim.Tesekkurlerimi ve saygılarımı sunarım.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: KAM - Mart 11, 2017, 06:28:10 ös
Sayın Kam, başlığımda Rüyalar alemi ile ilgili sizlerden bilgi paylaşımı istemiştim 😃.Siz sanırım beni anlayamamissiniz.Ruyalar gerçeklikle alakalı olmasa neden filozoflar bu konuda kafa yordular.Ruyalarda gerçekliğin bir parçası ama doğru ama yanlış.Her fikire saygı duymak lazım.Bu arada nerden biliyorsunuz ki benim kitap okumadigimi?Burda bu şekilde sert konuşmanın kuralları var.Her düşünce saygı duymak bu sayfanın ana teması.Bu sayfada dindar olmak bir prensip.İnanmayanlarada saygı duymak ta prensip.Siz sanırım sayfayı tam incelememissiniz.Sayfa kurallarını ve rüyalarla ilgili bir araştırma yaptıktan sonra bana o sekilde güzel paylaşım ve bilgileriniz olursa dönün.Ben rüyalarla ilgili bilimsel,dinsel, İncil, kuranı kerim,tevrattan her bilgiye açığım.Saygilarla.

Ben rencide edecek bir yorum yapmadığımı düşünüyorum, kuralları da çiğnemedim. Rüya hakkındaki yargı bu alandaki bilim yapan insanların ( orada isimlerini saydıklarım ) kendi cümlesi. Ben direkt sizi hedef alan bir cümle kurmadım. Ben bu insanların cümlelerini hayat görüşüm yaptım diyelim, siz bu cümlelerin tam tersini iddia ettiğiniz için bana saldırmış mı olacaksınız ? Neden bunu araştıranlar var dediniz, ben rüya diye bir şey yok demedim dikkat edin.  Ben sadece bilgi paylaştım ve isim önerdim okumuş da olabilirsiniz, size bir saldırı yok burada. Ha gene de özür dilerim, iyi günler.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 07:04:12 ös
Sayın KAM,öncelikle sizi ben incittiğim için özür dilerim.Amacim kimseyi rencide etmek değil.Konu konuyu açar.Sanirim paylaştigim konu kişisellesti.Herkesin görüşleri,senin görüşlerin benim için önemli.Sayfada iki bayan  genelde paylaşim yapıyoruz.Bu konuda sorgulamak istediğim bilgiler vardı. Bir çoğuna sizlerin verdiği bilgiler ışığında araştırıp paylaşimda bulundum..Konuyu araştıran ilgilenen filozofların paylaşımlarıni paylaştım.Okumak isterseniz sayfada mevcut.Tekrardan ben özür diliyorum.Saygi ve sevgilerimle.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: ADAM - Mart 11, 2017, 08:59:17 ös
Güncel Konular bölümündeki bu parapsikolojik konunun bir güncelliği mi var?
Örneğin masonlar son zamanlarda bu konuyla mı ilgilenip çalışmalar yapıyor? Bu konunun güncelliğinin ötesinde nasıl bir masonik bağlantısı olabileceği düşünülüyor acaba?
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 11, 2017, 09:11:01 ös
Sayın Adam,Bu konu çok uzadi.Siz sorduğunuz için açıklama yapacağım ve konunun kapanmasını rica ediyorum.Gordugum rüyalarda para psikolojik , rastlantısalda oluyor.Rüya diyip geçmemek lazım.Banada görülen rüyalar gerçeklik payı saçma inandırıcı gelmezdi.Gordugum rüyalar hayatıma yön veriyor ve rüya lar çıkmaz saçma diyenler oluyor ama benim gördüğüm rüyalar biryil  geçsede hayatımda  yer ediyor.Yani gördüğüm rüyalar çikiyor.Bu konuya bilimsel,metafiziksel açıklama bekliyordum.Konular açıldıkça açıldı.Sizleri böyle bir konuda meşgul etmissem şahsım adına özür dilerim.Sevgi ve saygılarla.
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: gfeenatre - Mart 13, 2017, 12:44:17 ös
Sayın Fatma; Gördüğünüz rüyanın 1 yıl sonra veya herhangi bir zamanda ortaya çıkması gerçekten ilginç. Bu rüyalarınızın ispatı mevcut mu? Yani rüyanızı anlattığınız birisi yada birileri bunu ispatlar mı? Geçmişe dönük görülen rüyaların yazılı metni var mı? Siz yada herhangi bir kişi için söylüyorum eğer böyle bir durum var ise çok ilginç olacaktır. Gördüğünüz rüyalar daha çok hangi konularla alakalıdır? Görülen rüyaların tamamen doğru çıkması hayret uyandırıcıdır. Sizce bunun başka bir sebebi olabilir mi? His karışıklığı ve ya başka bir şey olması mümkün müdür? Eğer böyle bir yeteneğiniz var ise şans oyunlarına odaklanmanızı öneririm.

Saygılar
Başlık: Ynt: Rüya Aleminde görülen rüyalar
Gönderen: Farmakoloji - Mart 13, 2017, 02:23:37 ös
Sayın Gfeenatre,Gördüklerinin ispatı mevcuttur.Ruyami gördüğüm yanımdaki insanlar ispatlar.İspatlamaya gerek kalmıyor zaten Görüyorum ve birlikte onlarla yaşıyoruz.Ruyalar insan yaşaminin bir parçası.Beynin salgıladığı Para pskolojik salgisiyla Alakali.Ruyalarin bilimselliği paylaşımlarda mevcut.Ruyalarimla ilgili herhangi bir çıkarım içinde olmadım asla olmamda.Bana şans oyunları rastlantı ve tahmini ve emek vermeden kazanılmış bütün insanların hakkı içinde olan düzmece oyunlar gibi geliyor.Ruyalar insanlara yol gösterir . Öğretici boyutta faydalı olursa güzel.Saygilarla.