Sayın Adagio,
Ben de Türk ırkının saf olmadığını biliyorum, ama aslında saf bir ırk olsun veya olmasın, bu yine düşüncelerimi değiştirmezdi.
Türklük, kültürel, sosyal ve siyasal bir bağdır diyorsunuz. Adını ne koyarsanız koyun, ben kendimi sizin tanımladığınız anlamda bir Türk hissetmezsem, hatta Atatürk'ün tanımladığı anlamda bir Türk hissetmezsem ne olacak? Ben millete, topluma, kültüre, siyasal bağa değer hiyerarşimde pek önem vermem. Benim için Sayın Ceycet'in dediği gibi önce insan olmak, birey olmak önemlidir. Ben Türkiye adında bir devletin toprakları içinde doğmuşum, buranın insanını tanımışım, ve burada yaşar, bu kolektifi daha iyiye götürmek ve tek tek insanların hepsine yararlı olacağına inandığım şeyleri yapmak için çalışabilirim. Ama ben bunu yaparken tutup biri bana "Sen X'sin, X'in değerleri uğruna savaşırsın" derse, bu anlamsız olur, ve karşı bir tepki çıkarır. Karşı tepki çıkarmasının sebebi, "tanımlama" isteğidir. Ben o tanım altına girmek zorunda mıyım? Ben o tanımın gerektirdiği değerlere sahip olmak zorunda mıyım? Hayır.
Atatürk, tabii ki bir ulus devlet kurulmasına ön ayak oldu. O zamanın ayakta kalma şekli buydu. Hatta Türk tarih teorisi ve Güneş dil teorileriyle, Atlantis ve Mu çalışmalarıyla tüm dünyanın Türk evrensel tanımında birleştirmeye yönelik çalışmaları da oldu. Diyorsunuz ki, Fransız ihtilali sonrasındaki akımdan etkilenmiş olabilir. Olabiliri fazla; etkilenmiştir. Ulus devlet kurulmuştur.
Ulus devlet, birliktelik ve bütünlüğünü, monist, yani tek bir unsurdan, harcını bir kimlikten edinir. Bu gerçekten yola çıkarak, biz bugün devlet ideolojisinin, neden azınlıklara tek bir kimliği üst değer olarak benimsetmek istediğini anlayabiliriz.
Atatürk devrinde, bu bir ırkın tek bir adıydı; yani Türklük. Fonksiyonu neydi; birleşmek, bütünleşmek.
Bugün ise aynı fonksiyonu "Türkiyelilik" kavramı sağlayacaksa, ki sağlar, bu da Atatürk'ün amacıyla örtüşür.
Hatta size daha fazlasını söyleyeyim, Sayın Mozart'ın avatarının altındaki deyiş olan "Toplumları Geliştirelim, Kıtaları Birleştirelim!" ülküsü, yarın "Türkiyelilik" kavramını da eskitecek ve "Kozmopolitanlık" kavramını sorun çözücü olarak ortaya atacaktır.
Her şey gitgide, küçük, ırk toplum, grup kavramlarından, daha kapsayıcı kavramlara doğru evrilmeye doğru gidiyor. Bu neden oluyor? Çünkü daha fazla sayıda insanın daha barışçı ve birliktelik içinde yaşaması ve bunun için de ortak noktaların vurgulanması için.
Gün gelecek sadece Sayın Ceycet'in dediği gibi "birey" olmak, her türden insanın birarada yaşaması için hakim bir kavram olacak. Çünkü "insan" olmak, her türlü grubu, etnik kimliği kapsayan bir organdır.
Bu yüzden Türklük bugün işlevini kaybetmiş, ve Türkiyelilik öne çıkmıştır. Ama yarın Sayın Mozart'ın sınırları kaldıran ülküsü gerçekleştiğinde, Türkiyelilik kavramı bitecek, belki Küçük Asyalılık, Ortadoğululuk öne çıkacak. (Bugünkü Avrupalılar, sınırları kaldırarak mesela "Avrupalılık" kavramında barış içinde yaşayabiliyorlar.)
Saygılar.