Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Muhyiddin Arabi felsefesi  (Okunma sayısı 11641 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 03, 2007, 12:50:54 öö

  1126 yılında endülüs ün Murciya ilinde doğdu.

     Muhyiddin Arabi felsefeye tasavvuf sorunlarına çözüm aramakla girer, tanrı, evren insan yaratılış, ruh gibi konular üzerinde durur. Başlangıçta felsefeye ilgi duymasına rağmen, sonraları ondan büsbütün ayrılarak tanrı ile evrenin birliği görüşüne bağlanır.
     
     Tanrı bütün varlık türlerinin değişmez kaynağı oluşun başlıca ilkesidir. Önsüz-sonsuzdur, bir'dir, yaratılmamıştır,salt akıldır, ruhtur, ışıktır, istençtir, tanrı dışında bir varlık, bir oluş yoktur, varlık kavramı altında toplanan ne varsa tanrısal bir görünüştür. Oluş tanrısal özün yansıması, duyulur alanda görünmesidir.  Gerçekte yalnız tanrı var olduğu için Türlülük tanrısal töz ün değişik biçimlere girmesidir. Bu nedenle oluş yoktan varoluş değil, gizliden açığa çıkış, görünmezken görünür duruma geçiştir. Bir fışkırmadır(Sudur)

     Evren bağımsız bir varlık olmadığı gibi yaratılmış da değildir, tanrısal özün bir bütünlük içinde görünüşüdür. Tanrısal tözle tanrısal öz ayry ayrı birer varlık değil, özdeştir. Bu nedenle her öz bir töz her töz bir öz dür. tanrıda birliğe varmış durumdadır. Evrenin varlığı Tanrı nın birliğinden dolayıdır. Evren bütününde değişme, başkalaşma, zaman yoktur. Bunlar birer görünüş olmaktan öteye geçmez. Evren tanrısal özden çıkmadan önce, her nesne bir gizlilik ortamındaydı(gayb'ı mutlak)

     İnsan gizli evrenle görünen evreni birleştiren bir varlıktır, ancak tanrısal tözden ayrı değildir. Tanrı nın yüce engin bir varlık olarak bulunduğu "Gizli evren" de, bütün nesneleri tanrısal bir düzen içinde örneklendiren adlar saklıydı. bu bilinmeyen adların, birer nesne biçimi kazanarak, görünüş alanına çıkması sonucu duyulur varlık evreni gerçeklik kazandı. İşte bu bilinmeyen, gizli, tanrısal evrenle görünen, bilinen evreni birleştiren yetkin insandır.(berzah) Tanrısal öz, yücelik, olgunluk bu yetkin insanda (İnsanı Kamil) dile gelir, söz (kelam) niteliği kazanır.

     Bu nedenle İnsan konuşan tanrı, tanrı ise somut bir varlık niteliğine bürünerek konuşan insandır. Bu ayrılıkta görünüştedir. gerçekte İnsanla tanrı birdir. Yetkin insana , tanrısal bir güçle, dirlik kazandıran, onu düşündüren, devindiren ruh ise tanrının kalemi durumundadır. Yetkin insanın gövdesi Arş, kürsi denilen iki yüce varlık katıdır. tanrısal evrenle duyulur evren arasındaki bağlamntıyı sağlar. Üzerinde bütün varlık türlerinin yazgısı bulunan saklı levha (levh'i mahfuz) bu yetkin insanın gönlüdür.

     Yetkin insanın üstünde bulunan en yüce varlık aşaması Tanrıya açılan son kapıdır. Buradan yalnız Tanrı nın sevgilisi (Habibullah) olan peygamber Muhammet geçmiştir.

     Muhyiddin Arabi ye göre Ermişlik (Velilik) aşaması, peygamberlik katından daha yücedir. Ancak Ermişlik özel, genel tanrısal olmak üzere üç türlüdür. tanrısal ermişlik yalnız peygamber muhammet te bulunmaktadır.

     Yetkin insana (insanı kamil) ulaşmanın belli koşulları vardır. Birincisi akla dayanan, ondan kaynaklanan kesinlik, ikincisi tanrısal coşkunlukla kendinden geçiş, üçüncüsü tasavvufun özünü oluşturan derin sevinç, dördüncüsü sezgi, sonuncusu da yüceler evrenini bütünlüğü ile kavramak....Tanrıya varan bu yolların kaynağı tasavvufla sağlanan bilgidir.
Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Ekim 03, 2007, 12:51:41 öö
Yanıtla #1

  Muhyiddin Arabi ye göre tanrısal varlık bilinmez, kavranamaz, yalnız düşünülür. Bu varlık alanı görünmeyen saltık bir ortam diye anlaşılmalıdır. Bu alanda nitelikler, nicelikler, eylemler, türlülükler tanrısal "Bir" e dönüşür. Burada gereklilik, özdek, nesne, benzeşme, belirleme, gereksinme sözkonusu değildir. Bu alan varlığın üç basamağından birincisidir. İkinci basamak varlığın belirlendiği ilk alandır (TAAYYÜNİ EVVEL), bütün ortaya çıkış (ZUHUR) görünüş olaylarının başlangıcı burasıdır.   Bu alan görünmeyen yüce tanrıya göre görünen(ZAHİR), ondan sonraki varlıklara göre gizlidir.(BATIN)   Üçüncü basamağa ikinci belirleniş(TAAYYUN'İ SANİ) denir, burada tek oluş (AHADİYE), ilk oluş(VAHİDİYE) gerçekleşir, Muhammed'in gerçekliği, insanlığın ilk örneği olarak belirir. Bunalrın başlangıcı yoktur.

     Ortaya çıkış, oluşun belli aşamalara göre gerçekleşmesidir,  Başlangıçta yalnız tanrı vardı, gizlilik içindeydi, bilinmek istedi. Onun bu isteği bir görünüş olarak, özünden dışa taşması ile, görünmez iken görünür olması ile yerine geldi. Bu nedenle oluş, yoktan varoluş yeniden yaratılış değil, görünüştür.. Bu görünüş tanrısal bir düzen içinde üç aşamada olur.

     Birinci aşamadaki görünüş ruhlar evrenini oluşturur (ALEM'İ ERVAH). bütün ruhlar bu evrende bulunur. Bu evren tanrı katına çıkışın  en yüce aşamasıdır. Tanrı ya en yakın olandır. İkinci aşamada bütün varlık türlerinin en yetkin en olgun örneklerini içeren evren oluşur. Bütün evrensel ilkeler, tümeller, biçimler buradadır. Bu örneklere (MİSAL) göre varlıklar biçimlenir. Üçüncü son aşamada nesnelerin (CİSİMLER) ortaya çıktığı evrendir. Bütün yer kaplıyan varlık türlerini içeren bu evren görünüş alanına çıkışın en somut biçimidir.

     Arabi'ye göre bu üç aşamalı evrenlerinde değişme, zaman yoktur, bunlar insanın bir kuruntusudur., Zaman bakımından bütün varlıklar özdeştir, ayrılık, türlülük yalnız görünüştedir. Nitekim oluşun değişik aşamalarde gerçekleşmesi de zaman bakımından "öncelik-sonralık" koşuluna bağlıdır.. Oluşu belli süreye, aşamalara göre ayırmak tanrısal tözün bişrliğine aykırıdır. Bundan dolayı oluşun gerçekleştiği eyleme değişmeyen, olduğu gibi kalan süre (AN'I DAİM) demek gerekir. Ruhlar ilk örnekler(İLKELER), nesneler bu değişmeyen süre içindedir.....bu değişmeyen süre içinde doğma, başkalaşma, yoktan varolma değil yalnız gizliyken görünür duruma gelmek söz konusudur.

    Muhyiddin Arabi varlık birliği kura.ını SEVGİ, SEZGİ gibi ilkeye dayanarak yorumlamıştır. Ona göre İnsanın bütün eylemleri tanrısaldır.Tanrının insana en yakın olduğu süre, sevginin, sevişmeden duyulan tadın en yüksek aşamaya vardığı sıradır. Tasavvuf akımının gelişmesinde büyük etkisi olan sevgiyle, sezgiye onun verdiği anlam büyük tartışmalara yol açmış özellikle Kur'an ile Hadise bağlı olduğunu ileri süren kurumlarca (ŞERİAT) ağır suçlayıcı eleştirilere uğramıştır....Bütün bunlara rağmen onun etkisi İslam ülkelerinde çok geniş bir alana yayılmıştır...Ondan etkilenenler arasında Celaleddin Rumi ve Nesimi başta gelir...

    başta gelen yapıtları...Divan, Kelam'ı abadıla, Fusus-u- hikem, Tacu'l Resailve'l- Minhacu
2l Vesail, Füttühattu'l mekkiye fi Ersari'l Malikiyye ve'l mülkiye, Muhazaratu'l-Ebrar ve Müsamaratu'l Ahyar...
 
 
Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Kasım 05, 2007, 04:04:19 ös
Yanıtla #2
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 562
  • Cinsiyet: Bay

"Senin ne kadar merhametli olduğunu halka yaysam, ibadet edecek kul bulamazsın" sözünü söylemiştir yanlış hatırlamıyorsam. Büyük bir düşünce adamıdır.
Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo


Mart 28, 2008, 09:55:42 ös
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Muhyidddin Arabi'nin Futuhat-i Mekkiyesi ve ozellikle Fususu-l Hikem'i zamaninin en muthis eserlerinden bence. Muthis bir beyin egzersizi var kitaplarinda.




Muhabbetle


Mayıs 04, 2008, 12:49:35 öö
Yanıtla #4
  • Skoç Riti Masonu
  • Uzman Uye
  • *
  • İleti: 3734
  • Cinsiyet: Bay

Yetkinliğe ulaşmak isteyen bir insan kendisini bütün insanları sevmeye, onlarla dostluk kurmaya, onlara şefkat beslemeye, acımaya ve merhamet duymaya alıştırmak zorundadır. Çünkü bütün insanlar birbirleriyle ilişkisi olan tek bir aile gibidir. İnsanlık ortak paydası onları birleştirir. Hakk’ın kuvvetinin nişanı bütün bireylerde bulunur. Bu nişan düşünen nefstir. Bu nefs sayesinde insan insan haline gelir. Düşünen nefs insanın iki parçasından en kıymetli olanıdır. Söz konusu iki parça, beden ve nefstir. İnsan, gerçekte düşünen neftsen ibarettir. Bu nefs bütün insanlardaki tek bir cevherdir. Onların hepsi gerçekte tek bir şeydir. Şahıslar ise pek çoktur.

 İnsanların nefsleri gerçekte tektir ve dostluk nefsin bir eylemidir. O halde bütün insanların birbirlerini sevmesi birbirleriyle dost olması [insan olmaktan kaynaklanan] bir zorunluluktur. Öfke gücü kendilerini sevk etmediği sürece bu sevgi ve dostluk insanlarda doğal bir davranış olarak bulunur. Çünkü öfke gücü insana başkan olmayı sevdirir. Bu duygu ise insanı büyüklenmeye, kendini beğenmeye, zayıf kimseleri ezmeye, küçüğü küçümsemeye, zenginleri ve erdem sahiplerini kıskanmaya sevk eder. Bu gibi huyların sahiplerinde ise düşmanlık ve nefret gibi davranışlar ortaya çıkar. O halde kişi öfke gücünü kontrol altına aldığında ve düşünen nefsine boyun eğdiğinde, bütün insanlar kendisine dost ve kardeş haline gelir.

 İnsan düşünce yetisini kullandığında bütün insanları kardeş ve dost edinmesinin zorunlu olduğunu görür. Çünkü insanların bir kısmı erdem sahibidir, bir kısmı ise erdem bakımından eksiktir. İnsanın erdem sahiplerini sevmesi zorunluluktur. Bunun nedeni onların erdeminin mahalli olmasıdır. Eksik insanlara da eksikleri nedeniyle merhamet duymak gerekir.



(İbni Arabi, Allah Kimleri Sever, (Çev: Ekrem Demirli), Hayy Kitap, s. 99-101)


Mayıs 22, 2008, 04:18:44 öö
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

 
İbn-i Arabi modern zamanlara seslenecek

İslam tasavvufunun en büyük temsilcilerinden Muhyiddin İbn-i Arabi için Türkiye'de ilk kez bir sempozyum düzenleniyor. 'Modern Çağ ve İbn Arabi' adıyla 23-28 Mayıs günlerinde gerçekleştirilecek uluslararası sempozyuma dünyanın dört bir yanından İbn-i Arabi uzmanı 17 akademisyen katılacak.
İstanbul ve Şam'da düzenlenecek sempozyum Kültür Bakanlığı, İstanbul Büyükşehir Belediyesi ve Türk Kadınları Kültür Derneği'nin (TÜRKKAD) işbirliğiyle gerçekleştiriliyor. Etkinlikte, İbn-i Arabi'nin tasavvuf geleneğindeki önemi, aşk, özgürlük ve yaratılış kavramları ile modern zamanlardaki yeri konuşulacak.

TÜRKKAD İstanbul Başkanı Cemalnur Sargut, "Günümüzün problemlerini tasavvufun derin ilmiyle açıklayabilen, Allah'ın her yaratılmışın aynasında aksettiğini bize öğreten ve böylece insanları fark gözetmeden sevmenin yollarını gösteren ve günümüzün birlik anlayışını açıklayan Arabi'yi tanımak, 21. yüzyılın dünyasına ışık tutacaktır." diyor. Açılışı 23 Mayıs Cuma günü saat 09.00'da Cemal Reşit Rey Konser Salonu'nda yapılacak sempozyum, 24-25 Mayıs günlerinde İTÜ Gümüşsuyu Kampüsü'nde devam edecek. 26-28 Mayıs'ta ise Şam'daki kapanış konuşmalarıyla son bulacak. Prof. Dr. Mahmud Erol Kılıç ve Prof. Dr. Mustafa Tahralı'dan oluşan akademik danışma kurulunun yöneteceği panellere Türkiye'den Doç. Dr. Ekrem Demirli, Dr. M. Mustafa Çakmaklıoğlu, Dr. Semih Ceyhan, yurtdışından ise dünyaca ünlü tasavvuf uzmanı Prof. Dr. William Chittick (ABD), Claude Addas (Fransa), Denis Gril (Fransa), Mohamed Mesbahi (Fas), Bakri Alauddin (Suriye), Ghasem Kakaie (İran), Pablo Benetio Arias (İspanya), Sachiko Murata (ABD), Suha Taji Farouki (İngiltere), Prof. Dr. Carl W. Ernst (ABD), Stephen Hirtenstein (İngiltere), James W. Morris (ABD), Karim Douglas S. Crow (Singapur) ile Prof. Dr. Esad Ahmed Ali (Suriye) katılacak. (0216 359 40 91


aksiyon


Mayıs 22, 2008, 04:24:02 öö
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Sansa bakiniz yaf, daha dogrusu sanssizliga mi demeliyim. Programa bir gun kala haberdar olmus olsam da, bu sempozyuma katilmayi cok istiyorum. Bu tur sempozyumlarin ozelligi ve guzelligi sabahtan aksama kadar surdugu icin sirayla tek tek konusmacilari dinleyebiliyor olmaniz Oyle bir iki saatlik olmadigi icin de, "O kadar yol katettim ama degdi" diyebiliyorsunuz gunun sonunda. Katilirsam burda konusmacilardan aldigim notlari paylasirim .Bilet bulursam ne ala, bulamazsam mualla...:)

Ah yaa, niye Kralice'nin evinde olmuyor sanki. Halbuki burasi ilmin ve bilimin merkezi. Bazilari gulecek ama oyle :)
« Son Düzenleme: Mayıs 22, 2008, 04:40:42 öö Gönderen: Kirlangic »


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
2370 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2007, 08:43:52 ös
Gönderen: MASON
0 Yanıt
3000 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 21, 2008, 12:56:06 ös
Gönderen: bugfree
0 Yanıt
2845 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 21, 2008, 12:57:11 ös
Gönderen: bugfree
2 Yanıt
4084 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 12, 2009, 09:17:43 öö
Gönderen: bymokurai
1 Yanıt
4528 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 19, 2009, 12:57:26 öö
Gönderen: popperist
3 Yanıt
4955 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 24, 2009, 12:23:32 ös
Gönderen: lucifer
0 Yanıt
5208 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 21, 2010, 10:02:38 öö
Gönderen: alcyone
0 Yanıt
2681 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 27, 2011, 03:29:15 ös
Gönderen: karahan
5 Yanıt
5293 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 05, 2013, 10:24:36 öö
Gönderen: ADAM
2 Yanıt
3908 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 23, 2015, 05:32:55 ös
Gönderen: ADAM