Muhyiddin Arabi ye göre tanrısal varlık bilinmez, kavranamaz, yalnız düşünülür. Bu varlık alanı görünmeyen saltık bir ortam diye anlaşılmalıdır. Bu alanda nitelikler, nicelikler, eylemler, türlülükler tanrısal "Bir" e dönüşür. Burada gereklilik, özdek, nesne, benzeşme, belirleme, gereksinme sözkonusu değildir. Bu alan varlığın üç basamağından birincisidir. İkinci basamak varlığın belirlendiği ilk alandır (TAAYYÜNİ EVVEL), bütün ortaya çıkış (ZUHUR) görünüş olaylarının başlangıcı burasıdır. Bu alan görünmeyen yüce tanrıya göre görünen(ZAHİR), ondan sonraki varlıklara göre gizlidir.(BATIN) Üçüncü basamağa ikinci belirleniş(TAAYYUN'İ SANİ) denir, burada tek oluş (AHADİYE), ilk oluş(VAHİDİYE) gerçekleşir, Muhammed'in gerçekliği, insanlığın ilk örneği olarak belirir. Bunalrın başlangıcı yoktur.
Ortaya çıkış, oluşun belli aşamalara göre gerçekleşmesidir, Başlangıçta yalnız tanrı vardı, gizlilik içindeydi, bilinmek istedi. Onun bu isteği bir görünüş olarak, özünden dışa taşması ile, görünmez iken görünür olması ile yerine geldi. Bu nedenle oluş, yoktan varoluş yeniden yaratılış değil, görünüştür.. Bu görünüş tanrısal bir düzen içinde üç aşamada olur.
Birinci aşamadaki görünüş ruhlar evrenini oluşturur (ALEM'İ ERVAH). bütün ruhlar bu evrende bulunur. Bu evren tanrı katına çıkışın en yüce aşamasıdır. Tanrı ya en yakın olandır. İkinci aşamada bütün varlık türlerinin en yetkin en olgun örneklerini içeren evren oluşur. Bütün evrensel ilkeler, tümeller, biçimler buradadır. Bu örneklere (MİSAL) göre varlıklar biçimlenir. Üçüncü son aşamada nesnelerin (CİSİMLER) ortaya çıktığı evrendir. Bütün yer kaplıyan varlık türlerini içeren bu evren görünüş alanına çıkışın en somut biçimidir.
Arabi'ye göre bu üç aşamalı evrenlerinde değişme, zaman yoktur, bunlar insanın bir kuruntusudur., Zaman bakımından bütün varlıklar özdeştir, ayrılık, türlülük yalnız görünüştedir. Nitekim oluşun değişik aşamalarde gerçekleşmesi de zaman bakımından "öncelik-sonralık" koşuluna bağlıdır.. Oluşu belli süreye, aşamalara göre ayırmak tanrısal tözün bişrliğine aykırıdır. Bundan dolayı oluşun gerçekleştiği eyleme değişmeyen, olduğu gibi kalan süre (AN'I DAİM) demek gerekir. Ruhlar ilk örnekler(İLKELER), nesneler bu değişmeyen süre içindedir.....bu değişmeyen süre içinde doğma, başkalaşma, yoktan varolma değil yalnız gizliyken görünür duruma gelmek söz konusudur.
Muhyiddin Arabi varlık birliği kura.ını SEVGİ, SEZGİ gibi ilkeye dayanarak yorumlamıştır. Ona göre İnsanın bütün eylemleri tanrısaldır.Tanrının insana en yakın olduğu süre, sevginin, sevişmeden duyulan tadın en yüksek aşamaya vardığı sıradır. Tasavvuf akımının gelişmesinde büyük etkisi olan sevgiyle, sezgiye onun verdiği anlam büyük tartışmalara yol açmış özellikle Kur'an ile Hadise bağlı olduğunu ileri süren kurumlarca (ŞERİAT) ağır suçlayıcı eleştirilere uğramıştır....Bütün bunlara rağmen onun etkisi İslam ülkelerinde çok geniş bir alana yayılmıştır...Ondan etkilenenler arasında Celaleddin Rumi ve Nesimi başta gelir...
başta gelen yapıtları...Divan, Kelam'ı abadıla, Fusus-u- hikem, Tacu'l Resailve'l- Minhacu
2l Vesail, Füttühattu'l mekkiye fi Ersari'l Malikiyye ve'l mülkiye, Muhazaratu'l-Ebrar ve Müsamaratu'l Ahyar...