Sayın Bilge.
Okumamı önerdiğiniz bağlantıda, Lozan görüşmelerinde Kürtler için bağımsızlık isteyen bir İngiliz lorduna verilen bir cevabı görüyorum. Kürtlerin Turan'dan olması ve Türk lehçesi konuştukları gibi yanlış bilgileri bir tarafa bırakırsak, bu yazıdan çıkardığım sonuç şudur: Cumhuriyet'in kurulma döneminde, Kürtler bir devlet istememişler, Türkiye içinde yaşamaya karar vermişlerdir. Herhalde bu düşünceyle her Kürt hemfikir değildi ki sonra Şeyh Said ayaklanmasını yaptılar.
Sayın Bilge, bu belgenin altına imza atacak Kürtler olduğu gibi, atmayacak olan büyük bir çoğunluk da var. Ben Türkiye ile sorunu olan Kürtlerden bahsediyorum. Sorunu onlar yaratıyor çünkü. Ne istiyorlar? Özerklik ve ana dil. Yani kendi varlıklarını ve kendi kültürlerini devam ettirecek ve kendi inisiyatiflerinde olan bir ortam istiyorlar. Bunu yaklaşık 30 yıldır istiyorlar. Ve haliyle bir çatışmadır sürüyor. Ben bu çatışmanın durmasını sağlayacak bir çözümden bahsediyorum, siz bana 90 yıl önceki bir mektubu gösteriyorsunuz.
Ben Şırnak'ta askerliğimi yapıyorum. Belediye Bdp'nin. Ara ara şehir merkezinden sesler geliyor, askere, hükümete, devlete küfrediyorlar. Biz bunları göremiyoruz, çünkü dışarısı bizim için güvenli değil. Şırnak'ta rahat dolaşamıyoruz. Askerler kaçırılıyor, Hakkari'de evden çıkarken öldürülüyor vb. Buna nasıl bir çözüm öneriyorsunuz?
Sayın Adam kendisine gelen bir maili paylaşmış. "Benden her şeyimi iste ama toprağımı isteme" diye. Şırnak'taki toprak kimin peki? Biz Şırnak merkeze çıktığımızda toprak altına giren biz oluyoruz. Neden biliyo musunuz? Çünkü o maildeki "benden her şeyimi iste ama toprağımı isteme" türünden bir düşünceyi, buradaki Kürtler de söylüyor. Onlar da kendi topraklarını istiyor. Peki bunu neden istiyor? Bunun üzerine hiç düşündünüz mü? Çünkü bir Kürt devletinde değil, Türk devletinde yaşıyorlar. Her yerde başka bir milletin sembollerini görüyor, başka bir milletin bayrağını görüyor, başka bir milletin diliyle muhatap oluyor, başka bir milletin varlığını korumak için yemin ediyor, marş söylüyorlar. Biraz empati yaparsanız, örneğin Kurtuluş savaşının batı yakasında başarısız olaydık, İzmir'de, Aydın'da kalan Türk vatandaşlarının Yunan bayrağı önünde saygı durduğunu, onun dilini konuştuğunu, ve onun varlığı için yemin ettiğini düşünebilirsek, söz konusu Kürtlerin sorununu da biraz anlayabiliriz gibime geliyor. Onlar da kendi uluslarına ve kendi kültürlerine ait bir yönetimde yönetilmek istiyor. Sorun burada.
Ben onlar doğru yapıyor demiyorum. İnsan pek ala başka bir devlette de varlığını, dilini, kültürünü sürdürebilir. Ama bunu biz istemiyorsak ve Türkiye Cumhuriyeti'ni Anayasamızda "Türk devleti" diye anıp, herkese Türk sıfatı yakıştırıyorsak, kendi milli sembollerimize saygı gösteriyor ve diğerlerinden de bunu talep ediyorsak, sürekli Türk'ün adını yüceltiyor, ama bir zamanlar bizimle birlikte varolmayı seçmiş bir millete ana dilinde eğitim görmesine izin vermiyorsak, o Kürdün gururu biraz yaralanır. Ben ilk çözüm olarak Ulus devlet milliyetçiliğinden vazgeçmemiz gerektiğini öne sürüyorum. Türkçü söylemleri bir yana bırakıp, daha çok kültürlü bir anlayışa evrilirsek, kimsenin de milli gururu incinmeyecektir. İşte bu bir çözümdür.
Yok eğer biz her yeri Türk yapmaya kalkarsak, Türk olmayandan hazetmezsek, ordular akdenize ilerlerken, urfa'yı "şanlı" yapanı görmezden gelirsek, burada ben sokağa çıkamaz olurum. Her ne kadar burası T.C toprağı görünürse görünsün, pratikte burada hiçbir Türk dolaşamaz olur. Ve gerçek de zaten budur. Bölgede ayrılıkçı bir parti yerel yönetimde. Haydi gelin bu belediyeyi seçmiş Şırnaktaki vatandaşa, Lord Curzon'a verilen yanıtın altına bir imza daha attırın. Bu anlayışla attıramazsınız. Ya ulus devletçi ve tek milletçi anlayıştan, çok kültürlü bir anlayışa geçeceğiz, ya da Güneydoğu Türkler için güvenilmez bir yer olmaya devam edecek. Ve inanın, Kürt nüfusu arttıkça, ödeyeceğimiz bedel daha büyük olacak. Sokağa çıkamayacağımız şehirler daha da fazlalaşacak.
Yeni anayasada, "Türkiye birçok milletin yaşadığı bir devlettir" yazılmasına nasıl bir tepki verirdi aydınlar acaba?
Saygılar