Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Din Sopasıyla Güdülenlere  (Okunma sayısı 7517 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 27, 2011, 04:02:31 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay




Din Sopasıyla Güdülenlere

Adı, “dinadamı”!

Şu veya bu ülkede, şu veya bu dinden! Değişik adlarda, acayip hallerde!

Gelenekle, diplomayla veya seçimle gelmiş “dinadamı”, ün sahibi, ünvan sahibi!

Kendince bir mantık çerçevesi çizmiş, kabilesinin değerlerine dokunmadan;

Kafasındaki din, günahlar ve sevaplardan ibaret!

İşi, doğruyu-yanlışı ayıklamak, zamanın ağalarının onaylayacağı kılıfta kalabalığa sunmak! Dağılmasınlar, bozulmasınlar!..

Evrensel boyutlardan, bilimden; düşüncenin, imanın, zikrin, beynin gücünden habersiz!… Anlatılırsa, dinler sadece!

Artık yobazlığın sökmediğini, içindeki ilkel kimliği gizlemesi gerektiğini de farketmiş…

Taklitle de olsa, çağdaş görünme çabası içinde…

Halkına bir nimet! Adet ve geleneklere, arzulara ve zevklere dokunmadan, bildiğini okuyanı memnun eden yorumları kutsal bilinenlere uyarlamada uzman!

Kendisine “aydın” veya “aziz” densin diye, uğraşıyor, didiniyor, yazıyor, konuşuyor, ama hep “demiştir ki...” ile avutuyor…

Yobaz diye beğenmediklerinin ak dediğine kara, kara dediğine ak diyor! Köyüne yeni gelenekler getirerek, reformlar da yapıyor!

Dinsel törenlerden geri kalmıyor, kıyafetlerinden, tapınmalarından… Bıyıkaltından hallerine gülse de, tek tanrılı dünya dinlerini ve diğer “din adamlarını” da kabul ediyor…

Çıkarına dokunulana kadar, hoşgürülü de…

Kafasındaki “tanrısı” öylesine ulu, öylesine büyük, öylesine yüksekte ki, Rasûlullah’ın “ALLAH” ismiyle açıkladığı gerçeği araştırmaya ve öğrenmeye tenezzül(!) edemiyor, çakılmış gibi bildiği yerde duruyor!

Mahşerde “ALLAH’a secde edin” hitabı geldiğinde, bilinci etmek isteyecek de, sırtına boydan boya kalas bağlıymış gibi, eğemediğinden egosunu hiçliğe doğru, yüzükoyun yere kapanacaklar gibi…

“ALLAH” ismiyle açıklanan gerçeği bilemediği için, “ALLAH İNDİNDE DİN” ne demek, ondan da habersiz… Kendi dini zannediyor! Neredeyse Allah Rasûlü’nün öğretisine geçit vermeyeceğini sandıracak kadar büyük egosu, öfkeli ve kibirli…

“Peygamber” diye, gök tanrının Arabistan konsolosunu anar gibi!

Kutsalları var, kendine inanmayanları dövmek için ele geçirdiği “tanrının sopası” gibi…

“ALLAH” ismiyle açıklanan hakikati bilmediğini bilemiyor; araştırmıyor, öğrenmiyor! SİSTEM’in işleyişinden ve sonuçlarından habersiz, ünvanıyla geziniyor ortalarda! Bir kısım Kureyşlinin Rasûlullah’ı görmeden evvel, yol boyunca tapındığı, acıkınca da yediği kurabiyeler gibi…

“ALLAH” ismiyle açıklanan hakikati öğrenmemekte direnenlere…

“Din” sopasıyla güdülmek üzere varolmuşlara…

“Dinadamı”!…


Ahmed Bâki
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Temmuz 27, 2011, 04:47:42 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Güzel bir yazı.. Aklıma İmamı Azam Ebu Hanife geldi. Aklımda kaldığı kadarıyla aktaracağım için hatam olabilir. Zamanın valisi kendisine kadılık teklif ediyor. O ise ben bu işe layık değilim diyerek zarifçe reddediyor. Ki kadılık için tarihte belki de olabilecek en uygun insan kendisidir. Vali onu içeri atıp işkenceyle öldürüyor fakat yine de kabul etmiyor. Din adamı olmanın manevi yükü çok ağırdır.

Saygılarımla.


Temmuz 27, 2011, 04:57:18 ös
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Kesinlikle öyle sana katılıyorum benim bir inancım var insan ne yaparsa kendi yapar ve kendine yapar.Din adamı olup toplumu bildiklerin kadar yönlendirmek hele bilgi meçhul ve kıtsa helede vebalini bilmiyor ve farkında değilseidüşünki gerek ortaçağ din adamları gerekse dünya varolduğundan beri bu misyona soyunan insanların felaketi değilmiyiz biz.O yüzden öncelikle sen öğrenmek ve bilmekle mükellefsin.

Saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Temmuz 27, 2011, 05:02:45 ös
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Dine dayalı devlet fikrinin temeli olarak gösterilmek istenen bir insanın kadılığı öldürülesiye işkence edilmesine rağmen kabul etmemesini masaya yatırmak lazım gerçekten de çok ilginç tarihsel bir detaydır.

Saygılarımla.


Temmuz 27, 2011, 05:37:26 ös
Yanıtla #4

Güzel bir yazı.. Aklıma İmamı Azam Ebu Hanife geldi. Aklımda kaldığı kadarıyla aktaracağım için hatam olabilir. Zamanın valisi kendisine kadılık teklif ediyor. O ise ben bu işe layık değilim diyerek zarifçe reddediyor. Ki kadılık için tarihte belki de olabilecek en uygun insan kendisidir. Vali onu içeri atıp işkenceyle öldürüyor fakat yine de kabul etmiyor. Din adamı olmanın manevi yükü çok ağırdır.

Saygılarımla.

Güzel bir anekdotu hatirlattiniz tesekkür ederim.Imam kendisinin göreve layik olmadigini savunur acikcasi istemez belirttiginiz gibi.Eger güvenilir buluyorsa kendisini vali söyledigine inanmak zorundadir layik degildir yani.Yok söylediklerine inanmiyorsa bu sefer kendisiyle celisecektir cünkü layik olmayacak birine hukugu teslim etmek olmayacak bir davranistir.

Emevi sürecinden süregelen dini yozlastirma,asimile etme süreci günümüzde oldukca yogun bir bicimde devam etmektedir.Kendisini Allah ile kul arasinda gören kendi düsünce tarzini barindirmayan unsurlari adeta afaroz eden din bezirganlari,senelerdir milletin dini duygularini kullanarak almis oldugu bagislarla örgütlenmis,devletin bazi kademelerini istedigi sekilde yöneten cetelesmeler kendilerini dinin ülkedeki temsilcileri konumuna getirmislerdir.Cok acidirki bu sahislar ve  gruplar millet ve ülke üzerinde azimsanamayacak bir etkiye sahipler ve sahsimca gün be günde güclenmektedirler.

Inanc Rab ile kul arasindadir,ikinci veya daha fazla sahislarin bu duruma müdahaleleri hicbir kitapta yazmaz,hosgörülmez.Herkes kendi tekamülüyle mükelleftir dinsel anlamda benim dinden anladigim daha fazla bir mesaj veya ögrenmem gereken hususlar oldugunu düsünmüyorum.

Selamlar...
Bir güzel söz söyleme sanati varsa;birde güzel dinleme ve anlama sanati vardir..


Temmuz 27, 2011, 05:55:24 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Sayın Zarathustra, yazdıklarınıza katılıyorum. Din insanoğlunun en yumuşak karnıdır. Eğer gaza getirilebilirse insanlar atom bombasından farksız bir kitle imha silahına dönüşebilirler. Örf de hakeza din gibi güçlü bir etkidir ve örneğin Hz.Ömer gibi bir insan bile islam öncesi örfleri gereği kendi kızını diri diri toprağa gömdüğünü itiraf ediyor.

Son yıllarda din ve örfün devletler üzerindeki yönetici etkisinin azalması ve laiklikle doğan bireysel özgürleşme mükemmel kıvamda olmasa da gelecek açısından  ümit vericidir. Atatürk'ün "kafir" ve "diktatör" damgasını yiyeceğini bile bile bu realiteye uygun bir devlet sistemi kurmaya çabalaması; kanaatimce İmamı Azam Ebu Hanife'nin dini siyasi emellerine alet edenlerle aynı safta koşmamak için canını vermesi gibi paralellik arzediyor. Fakat bunu görebilmek için objektif ve bilimsel bakabilmek lazım.

Fakat insanoğlunun tabiatında mı var bilemiyorum bir örfün veya dinin yıpratıcı gücünü yok ettiğinizde; özgürlüklerin artacağını beklerken başka bir yerden deist ve ateist  örf yaratıp özgürlüğü engelleyebilen  başka bir yıpratıcı güç ortaya çıkıyor. Türk toplumunun tepkisini doğru ölçmek gerekir yani günümüz siyasetine bakınca bir şeriat devleti arzusu göremiyorum; aksine deist ve ateist bir örfün baskılarından ve zulmünden kurtulma çabası gibi duruyor kanaatimce.

Saygılarımla.


Temmuz 27, 2011, 06:35:15 ös
Yanıtla #6
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Zarathustra, yazdıklarınıza katılıyorum. Din insanoğlunun en yumuşak karnıdır. Eğer gaza getirilebilirse insanlar atom bombasından farksız bir kitle imha silahına dönüşebilirler. Örf de hakeza din gibi güçlü bir etkidir ve örneğin Hz.Ömer gibi bir insan bile islam öncesi örfleri gereği kendi kızını diri diri toprağa gömdüğünü itiraf ediyor.

Son yıllarda din ve örfün devletler üzerindeki yönetici etkisinin azalması ve laiklikle doğan bireysel özgürleşme mükemmel kıvamda olmasa da gelecek açısından  ümit vericidir. Atatürk'ün "kafir" ve "diktatör" damgasını yiyeceğini bile bile bu realiteye uygun bir devlet sistemi kurmaya çabalaması; kanaatimce İmamı Azam Ebu Hanife'nin dini siyasi emellerine alet edenlerle aynı safta koşmamak için canını vermesi gibi paralellik arzediyor. Fakat bunu görebilmek için objektif ve bilimsel bakabilmek lazım.

Fakat insanoğlunun tabiatında mı var bilemiyorum bir örfün veya dinin yıpratıcı gücünü yok ettiğinizde; özgürlüklerin artacağını beklerken başka bir yerden deist ve ateist  örf yaratıp özgürlüğü engelleyebilen  başka bir yıpratıcı güç ortaya çıkıyor. Türk toplumunun tepkisini doğru ölçmek gerekir yani günümüz siyasetine bakınca bir şeriat devleti arzusu göremiyorum; aksine deist ve ateist bir örfün baskılarından ve zulmünden kurtulma çabası gibi duruyor kanaatimce.

Saygılarımla.

Sn.Masor1976


Yazınızdan alıntı yaptım aklımdakileri anlatabilmek ve anlaşılabilmek umudu ile.Yazınızdaki birçok ifadeler dolu oolduğu gibi çelişkilerle dolu aslında bu anlamaklada ilintili değil ben daha çok ezberletilmiş bir süreç diye bakıyorum.İnsanların din adına deyipte yaptığı ve yapmakyta olduğumuz yanlışları neye mal etmeliyiz dindeki söylemleri hem kabul edip yada kısmen hemde olmaz noktasındamıyız.İnsan faktörü hayatın her aşamasında nefs denen şeytani özellikleri ile sizinde verdiğiniz örneklerdeki gibi imamı azam bunlardan biri idi ya hallacı mansur ya bu uğurda ölen diğerleriaslında hep onların hepsi aynı şeyden şikayetçi ve muzdaripti.Şimdi bir dakika duralım şu soruyu  soralım acaba hallacı mansur ile imamı azam ölüme bile giderken bu sistem yanlış laiklik(ismi çok lazım değil herhangi bir yanımda olur)gibi bir kavram önermişmidir ben bunu çok merak ediyorum.

İnsanların kişisel çıkarları uğruna yaptıkları hatalar neticesi hadi gel bu sistemi bölelim artık laiklik olsun dediğinizde son derece haklısınız deist yada ateist bir sistem kendiliğinden ortaya çıkıveriyor bundanda hoşnut değiliz.Belki insanoğlunun en büyük problemi bu gelgitleridir devamlı deneyip uyduramamaları sosyal toplumda devamlı hoşnutsuzluk ve mutsuzluk yaratıyor.Adına laiklik dedikleri bu sistemdede insanların mutlu olabileceğine inanmıyorum.Yanlış uygulanan teolojik sistem ortadan bir anda kaldırıldığında adı devrim oldu tıpkı her devrimdeki gibi alt yapısı olmadığından her ülke bunu sancılı yaşadı.

Her devrim gibi dayatmadan yapılabilecek bir sistem değil idi.Teşhisi doğru koymakta fayda var laikliğin anlamıda uygulanabilişide doğru olsa nihayetinde bunu yapan insan bu kurallardan vazgeçtiğinde ki öyle ne olacak.Acaba dünya ne istiyor insanları daha fazla mutlu edecek ne var.Bir sistemin uygulanabilir olabileceğini öncelikle anlamak lazım bence.Laiklik her ne kadar dışarıdan bakıldığında insanlara sempatik geliyorsada benim aklım bir türlü basmıyor ben olduramıyorum.

Saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Temmuz 27, 2011, 06:55:08 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Sayın Karahan, örnek veriyorum islamda faiz haramdır. Türkiye'deki bankacılık sektöründe hesabı olanlar uzaylı değil sonuçta geneli müslüman. Eğer insanlar gerçekten müslüman olsa ve paralarını bankalardan haram olduğu için çekseler örneğin ülkemizde bankacılık faizsizleşirdi. Alkol satılan bir yerden alışveriş kesilirse alkol satan market olamazdı. Fakat tüm bunlar var ve yaşıyorlar. Demektir ki dayatmayla ve şehadet getirterek insanları müslüman yapamassınız. Müslüman olmak gerçekten zordur. Bu zorluğu dayatarak insanların hayatını cehenneme döndürmek çok vicdanlı bir hareket değil.

Türkiye'de islami kesimin baskı görmesinin nedeni de laik sistemin korkmasından kaynaklanıyor. Bu da darbe gibi çirkin tarihi olaylara sebep olmuştur. Hala ekonomik ve kültürel açıdan belimizi kaldıramıyoruz bu olaylar yüzünden.

Fakat yukarıda örneklemeye çalıştığım gibi müslüman olan bir toplum değiliz. Toplumun kafa yapısı sadece örfsel bir dini kimlikten ibaret. Bu kimlikte de bir şeriat düzeni çığırtkanlığı yok. Bu nedenle Atatürk'ün devrimleri başarılı olmuştur. Yani alan veren razı mevzusudur olay. Çok kısa sürede yapılabilen her devrim kanlı olur. Kansız devrim için çok uzun vade gerekiyor. Atatürk'ün vakti olmadığı için kan dökmüş olabilir.

Türk toplumu doğru olanı yapıyor. Yani din kul ile Allah arasında bir ilişki olmalı ve o düzeyde kalabilmeli. Yani bana biri gelip de zorla namaz kıldırmamalı.

Eğer insanlara İmamı Azam'ın neden kadılığı kabul etmediği izah edilebilirse ve bu gibi islamı bir devlet ve siyaset unsuru olarak görmenin hata olduğu ifade edilebilirse, laik rejimin baskıları da kendiliğinden ortadan kalkacaktır. Yani şu ana kadarki baskıları hoş görmem olanaksız fakat tamamen haksız olduklarını ifade etmek de acımasızca bir yaklaşım olur.

Saygılarımla.


Temmuz 27, 2011, 07:10:25 ös
Yanıtla #8
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Masor1976

Aslında kelimelerinin arasında cevaplarında var.Aynı söylemden yola çıkalım yeryüzünde allahın yapılmasını istediği sistemler yada insanların kendi icat edipte ortaya koyduğu sistemler temelde 2 sinide uygulayan hep insandı.Dini temel alıp uyguladığı yönetimlerde ne hatalar yapmış ise laiklikte yada diğer sistemlerdede aynı hatalar var.Bir dakika duralım bir iki örnekle bakışımızı değiştirelim bir hitleri düşünün tek başına bir adamken emirlerine kayıtsız şartsız iteat edildiğinden katliamlar yaşandı ya stalin hitlerde daha korkunç bir liderde mao ya ne demeli stalinini rusyada yaptığından ne kadar farklısını yaptı stalinin yada bu liderlerin etrafındaki insanların bu liderlerin emirlerini uygularlarken ne hissediyorlardı acabayada tersi stalin kanlı emirlerini verirken ne haz almıştı.Dilediğini yapabilmek bir sorgulanamayan emirle,Ben bunu hep şuna benzetmişimdir İnsanın kendini allahın yerine koyma hali Hallacı mansurun enel hak deyiminden farklı kendini erişilmez güç içinde hissetme.

İşte belkide hep başımıza gelen bu acıalrın içinde bu vardı doğru uygulanmayan bir sistem ne kadar adil olursa olsun insanlara hep hüzün verir sadece.

Laik sistem eğer gerçekten süper bir şey olsa idi tüm dün ya laik olmak için çırpınırdı.Sen eğer yaptığın herhangi bir şeyi Allah adına değilde kendi adına yapmaya başlarsan tablo hep sızlandığımız şeyler olur.İnsanlar manasızlık hastalığına yakalanmaya başlar ve doğal olarakta saçmalarlar.

Saygılar
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Temmuz 27, 2011, 07:24:20 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Sayın Karahan, yaklaşık 5-10 yıl önce izlediğim Haberci diye bir belgeselde yapımcı Amerikayı incelerken bir şey dikkatimi çekmişti. Amerika, özgürlükleri baskı yaparak oluşan basınçla toplumsal patlama yapmaktan kaçınan bir hukuk sitemiyle çalışıyor. Yani her eyaletin kendine has yani toplumun kültür alt yapısına has kanunları var. Örneğin yapımcı Coşkun Aral adını anımsayamadığım bir eyalette can güvenliği nedeniyle polis aracının içinden çekim yapıyor, bu eyalette uyuşturucu ticareti serbest. Sokak ortasında rahatça uyuşturucu satılıp kullanabiliyorlar. Fakat başka bir eyalette sokakta sigara içmek bile yasak.

Yani hukuk oluştururken toplumun dini ve örfi kurallarını göz ardı etmeden bir hukuk sistemi yaratmak gerekir diye düşünüyorum. Zaten laik rejimin bu güne kadar yaptıkları baskılar nedeniyle oluşabilme ihtimali olan basınçtan korktukları için arada sırada darbe yapıyorlardı. Yani onlar da suçluydular ve cezalandırılmaktan kaçmak için canavarlaşmışlardı.

Her şeyin özgürce oturulup tartışılabildiği, özellikle akademik düzeyde insanların siyasette rol oynayabildiği bir ülke olabilirsek gelecek hakkında daha umutlu olabilirim. Aksi taktirde hangi sistemi ortaya koyarsak koyalım elimizde patlayacaktır.

Saygılarımla.