Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bir Hatayi Nefesi (Devriye)  (Okunma sayısı 5948 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 03, 2011, 02:17:01 öö
  • Ziyaretçi

Devir kuramını anlatan şiirlere denir. Devir kuramı Muhammed’in “Ben nebî iken Âdem su ile çamur arasındaydı.” hadisi ile ilgilidir. Mutasavvıflara göre vücut halindeki Muhammed, yeryüzüne sonradan gelmiştir. Halbuki ruh halindeki Muhammed ezelden beri vardı. Vakti gelen ruh maddi aleme iner. Önce cemâdata (cansız varlıklara) sonra nebata (bitkilere), hayvana, insana en sonra da İnsan-ı Kamil’e geçer. Oradan da Allah’a döner ve onunla birleşir. Bu inişe nüzul, tekrar Allah’a dönüşe de huruc denir. Bu inişi ve çıkışı anlatan şiirlere devriye denir.

Aşağıdaki müthiş devriye de Şah Hatayi'ye aittir.Özellikle zamansızlık kavramını geçmiş ve geleceğin hepsinin an'da var olduğunu edebi olarak nasıl anlattığına baktığınızda tüyleriniz ürperiyor deyimi yerinde olur.
Aslında benzer bir devriye son kıtada Pir Sultan mahlasıyla da yazılmıştır.Ama Pir Sultan'ın fikir ve edebi tarzını bildiğim için ancak ona atfedilmiş olabileceğini düşünüyorum.Şah Hatayi'ye ait olduğu ise genel görüşe göre zaten kuvvetle muhtemel.Şah Hatayi ile Şah ismail'in aynı kişi olduğu söylense de Şah Hatayi nin deyişlerine baktığınızda Şah İsmail gibi ömrü savaşla geçen birinin bunları yazamayacağını bu farkındalıkta olmasının çok zor olduğunu tahmin edebilirsiniz bu yüzden diğer deyişlerine de bakıldığında Şah Hatayi ile Şah İsmail bana göre kesinlikle aynı kişi olamaz ki zaten eğer Şah İsmail'e ait olsalar dizelerin azeri türkçesi olması gerekir,halbuki deyişlere baktığınızda müthiş bir anadolu türkçesi görüyorsunuz.Konudan çok da uzaklaşmadan bu dipnot bilgilerle sizi bu güzel devriye ile başbaşa bırakayım.

Lâmekân ilinden misâfir geldim
Şu fenâ mülküne bastım kademe
Nerenin selâmın getürdün dersen
Elestü bezminden indik bu deme

Şu fenâ mülküne gelüb giderken
Sarvân olub bin bir katar yederken
Yoğurub çamurum balçık ederken
Şecerimle su taşıdım Âdem’e

Âdem’den ön Âdem çok geldi gitti
Mülk sâhibi bu cihânı halk etti
O yuğurdu yaptı hem o yarattı
Yedi kez emeğim geçti bu deme

Ben bu dam içinde ırmağ akıttım
Celâlimden âdemoğlun kakıttım
Muhkem tuttum kab evimi berkittim
Anın içün İblis girmez kubbeme

Şu fenâ mülküne gelüb yetmeden
Ekilüben can tohumu bitmeden
Kaldırub binâsın tamâm etmeden
Arş altında yönüm döndüm kıbleme

Ben kıblemi kıblem beni bilübdür
Evliyâ enbiyâ andan olubdur
Ben bilürem anam benden gelübdür
Ol vakitte nikâh kıydım babama

Ben hocamı kucağımda büyüttüm
Kudret meyin emzik verüb avuttum
Ders verüben ben hocamı okuttum
Dört kitabdan ders verirdim hocama

Ben obam içinde mekânda iken
Muhammed’le bile mi’racda iken
Mûsâ’la doksan bin kelâmda iken
Doksan bin ilmi koydum abama

Ben obam içinde bâkî can idim
Ali idim, din idim, imân idim
Kendisi Hakk idi ben zindân idim
Şimdi gelmiş sultan olmuş obama

Şükr olsun Hatâyî sırdır sözlerim
Aşk âteşin derûnumda gizlerim
Günden ayan aslâ görmez gözlerim
Âhır kârdan bu yazıldı adıma


Eylül 03, 2011, 06:30:52 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

“Ben nebî iken Âdem su ile çamur arasındaydı.”

Dini veya bilimsel bir kaynağı var mıdır bilemiyorum. Tasavvufçuların Hz.Muhammed'e bakış açısı ilginçtir. Onlara göre Allah ilk olarak sevgilim diye nitelediği Hz.Muhammed'in nurunu yarattı. Yaratılan her şey onun nurundan yaratıldı. Tüm peygamberlerin ve velilerin Muhammedi mayayı ve nuru taşıdıkları ve kıyamete kadar da o nuru taşıyacak gavsların varlığına inanıyorlar. Bu gavslara da dünyayı ve tüm yaratılan evreni yönetme gücü veriliyor. İnsanların bu maya ile mayalanması için dünyaya insan suretinde gönderildiklerine inanılıyor.

Benzer yaklaşımı Hristiyanlıkta da Hz.İsa'nın Kutsal Ruh, Tanrı'nın oğlu şeklinde tanrısallaştırılması şeklinde karşılaşıyoruz.

Bu yaklaşıma radikal islami gruplarca "şirk" olarak bakılıyor; örneğin sadece Kuran'a dayalı arı bir tevhid inanış sergilemeye çalışan bu tarz bir gruptan bir kişiyle muhabbetim sırasında Hz.Muhammed için o da bizim gibi normal bir insandı ve ayın ikiye bölünmesi gibi mucizelerinin uydurma olduğu kanaatini taşıyorlar.

Saygılarımla.


Eylül 03, 2011, 09:24:52 ös
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Aslında bunu Hz.Muhammed'in yüceltilmesi olarak görmemek gerekir.Alevilikte bir kısım insan da Hz.Ali'nin evvelden var olduğuna inanır,hiçbir şey yokken o vardı şeklinde bir inanış vardır.
Devir;Arapça dönmek anlamına gelir.Maddi olarak bu aleme gelen bir varlık önce cansızdı, sonra bitki, sonra hayvan, sonra insan şekillerinde var oldu ve sonunda da "insan-ı kâmil" olup, Hakk'a vasıl olur.
Yani aslında Hz.Muhammed'in “Ben nebî iken Âdem su ile çamur arasındaydı.” hadisi aslında Hz.Adem'in varoluşu sırasında Hz.Muhammed'in varlığın başka bir boyutunda zaten varolduğudur.
Bu 21.yy ın en büyük fizikçisi Stephen Hawking'in şu anda söylediği şeyin farklı tarzdaki bir söylemidir aslında.

Yoksa sizin son paragrafta kasttetiğiniz manada peygamberi tapınılacak bir varlık haline getirmek şirktir,hatta radikal islamcı gruplar deyiminize katılmıyorum,islama göre şirktir.Ancak yaratılışın eşitliği maddi boyuttadır..Tasavvufa göre astral katlarda kimse eşit değildir.


Eylül 04, 2011, 02:06:31 öö
Yanıtla #3
  • Ziyaretçi

Sayın martı, ilginç olan tasavvufa göre ruhlar da Hz.Adem'den önce yaratıldılar. Yani Ademin yaratılışı bitince tüm ruhlara ve meleklere Hz.Adem'e secde emri veriliyor. Cebrail'in de secde etmediği ve Hz.Ebubekir'in Cebrail'in sırtını sıvazlayarak kibirini alarak secde ettirdiği bu nedenle Cebrail ne zaman insan suretinde Hz.Muhammed'in sohbetine katılsa mekana Hz.Ebubekir girdiği zaman saygısından dolayı ayağa kalktığı rivayet ediliyor. Tasavvufçulara göre Adem'le birlikte Muhammedi nur peygamberden peygambere taşınmaya başladı. Ve secde edilen şey Ademin kendisi değil taşıdığı muhammedi nurdu.

Aynı şekilde Hz.Ali için de bu tarz menkibeler çok anlatılıyor. Hatta büyük evliyalardan Abdulkadiri Geylani'nin Hz.Ali'nin hurma toplarken çocuk suretinde Hz.Ali'nin omuzuna çıktığı Hz.Ali'de Velilerin şahı olduğu için tüm velilerin omuzuna Abdulkadiri Geylaninin ayağının indiği gibi ilginç inanışlar mevcut.

Tabi ki bu gibi menkibeler hakkında hadis kaynaklarında sahih delil üretilemediği için tasavvufi menkibe olarak desteksiz bilgiler olarak kalıyor. Bu gibi konulara bakınca aklıma Lost adlı dizideki mevzular geliyor.

Radikal islam kelimesi ile islamda devrim yapmaya çalışan kesim ithaf olunur genelde. Hadisleri de bir kenara bırakıp sadece Kuran ayetleriyle yeni bir din yarattıkları için ve cihat başlığı altında saldırgan dürtüleri olduğu için radikal dinci deniliyor.

Peygambere tapmak şirk ise, neden Adem'e secde emri verilmiştir. Bu sadece tasavvufta geçmez Kuranda da Adem'e secde emri verildiği geçiyor. Ben Radikal islamcıları şeytanın düştüğü duruma çok benzetirim. Yani ilim var, amel var fakat insana iman ve hürmet yok. Tasavvufu şirk olarak itelemeleri filan şeytanın hikaye ve tavırlarına çok benziyor.

Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Eylül 04, 2011, 02:20:24 öö Gönderen: Masor1976 »


Eylül 04, 2011, 12:51:23 ös
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

Şimdi ilk paragraftaki Hz.Ebubekir ile Cebrail arasındaki dialogu ilk defa sizden duydum.Kur'an'da şeytanın Adem'e secde etmemesinden uzun uzun bahsedilirken,bu söylediğiniz konunun geçmemesi bana zayıf bir rivayet gibi geldi.Muhammedi Nur'un peygamberden peygambere taşınması olasıdır.Levhi Mahfuz'da ilk yazılan ve son peygamber olarak gönderileceği söylenen bir peygamberdir.
Radikal islam konusuna gelince islam'da reform diye birşey sözkonusu değildir.Ama islamda içtihat vardır.Kur'an ayetleriyle yeni bir din yaratmaktan bahsetmişsiniz.Din,Kur'an ayetleriyle yaratılır zaten,hadisler sokulursa yeni bir din yaratılmaya çalışılmış olur.Son yapılan hadis çalışmalarında en güvenilir dediğimiz Buhari hadislerinde bile yalan hadisler  çıkmıştır.Bu şekilde doğruluğundan emin olamayacağımız bir rehber(hadis) ile yola çıkamayız.
Son paragrafta ise Adem'e secde etmek ''ins'' soyunun varlığını kabul etmek ve kendilerinden üstünlüğünü kabul etmek anlamındadır ve zaten fıkıhçılar bu durumu şöyle açıklar oradaki secde ademe değildir Allah'adır.Orada Adem sadece kıble kabul edilir.Bu çok daha anlamlı ve önemlidir.

Saygılar


Eylül 04, 2011, 12:59:39 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Sayın Martı, dediğim gibi lost dizisini gölgede bırakacak tasavvufi menkibeler var. Fakat tasavvufçuların günümüzde de yaşanan bu tarz anıları vardır. Radikal islamcılar hiç bir hadis, tasavvufi inanış  ve ictihadı kabul etmezler. Fakat Kuran'dan çıkardıkları fetvalara bakınca menkibelerle hareket eden insanlar, hatta dışladıkları ve batıl dedikleri dinler onlardan daha hümanist duruyor. Allah insanları, insan avlasın diye mi yarattı yani.

Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Eylül 04, 2011, 01:05:09 ös Gönderen: Masor1976 »


Eylül 04, 2011, 01:05:08 ös
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

Biraz açabilir misiniz rica etsem? Radikal islamcı olarak gördüğünüz kitle ne yapmıştır,nasıl bir fetvada bulunmuştur,Kur'an'da var olmayıp Kur'an'dan ne çıkarmışlardır? Gerçekten merak ettiğim için soruyorum,eleştiri olarak algılamayın.


Eylül 04, 2011, 01:16:25 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Sayın Martı, benim dini bilgim çok fazla değil. imam hatip mezunuyum fakat yine de fikirlerim hata içerebilir. Tefsir dersimize giren hocamızın bir sözü vardı. Dünya üzerinde 1 milyona yakın çeşit tefsir vardır. Yani Kuran ayetleri çarpıtılabilir ve çeşitli dinler yaratılabilir.

Kuran  atom gibi içeriğiyle oynanırsa  tehlikeli bir bombaya dönüşebilir yani. Ben tefsir ilminini çok yüzeysel tanıdığım kadarıyla söyleyebilirim ki Hadislerin ışığı olmadan ayete açıklama getirmek imkansızdır. Çünkü genelde ayetler bir olay sırasında iner. Örneğin savaş anında bir ayet iner (sallıyorum) müslüman olmayan Kureyşlileri öldürün gibi. Bu ayetin hükmü sadece o savaş anı içindir. Barış anında müslüman olmayan kureyşlilere güvenmemek dost edinmemek ya da onları öldürmek Allahın emri değildir. Bilemiyorum anlatabildim mi?

 Ehli sünnet bu konuda çok büyük emekler harcayarak bir yol çizmeye çalışmışlarsa da örneğin Vahhabilik gibi vahşi dinler de ortadadır. Bu gün arabistan vahhabilik hakim diye okumuştum. Zorla dükkanların kapatılıp namaz kılmanın zorunlu olduğu bir ülke.

Saygılarımla.



Eylül 04, 2011, 01:34:30 ös
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

İmam Hatip okuduğunuza göre dini bilginiz benden fazladır.Ben sadece fazlaca araştıran ve biraz daha işin batıni yorumuyla ilgilenen biriyim.Demek istediklerinizi anladım çok iyi.Kur'an ın belli ayetlerinin içinde bulunulan durum için indiği konusunda ve hadislerin bunu anlamaya yardımcı olacağına hemfikirim.Ancak hadisler olmadan Kur'anın anlaşılamayacağı sözü Kur'an'ın eksikliğini kabul etmek olur.Vahhabilik çok ayrı birşey,ehli sünneti tamamıyle reddetmek akıllıca değildir.Arabistan'da vahhabiliğin büyük oranda görülebileceğini sanmıyorum o yüzden.

Devriye konusundan çok uzaklaştığımızı farkettim tepki alabiliriz:)

Saygılarla


Eylül 04, 2011, 01:55:10 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Sayın Martı, tefsir konusunda şunu söyleyebilrim kendimi örnek vereyim 200 sene bu ilmi bana verseler bile ben şahsen Kurana anlam verememem. Bu Kuranın eksik olduğunu göstermiyor, çok derin ve zor bir ilim olduğunu gösteriyor. Biraz arapça ve arap edebiyatı biliyor diye bir insanın oturup Kuranı tefsir etmesi çok risklidir. İyi niyetle yapılmış hatalar olarak da görmek mümkündür fakat neticede bu gün dinimiz paramparça haldedir bunun nedeni de bu tarz yaklaşımlardır.

Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Eylül 04, 2011, 01:59:53 ös Gönderen: Masor1976 »