Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Demokrasi ve Özgürlük*  (Okunma sayısı 6551 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 22, 2012, 10:05:19 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Demokrasi ve Özgürlük*

William Lecky
Avrupa’da Rasyonalizmin Yükseliş ve Etkisinin Tarihi [A History of the Rise and Influence of Rationalism in Europe] (1865), Augustus’tan Charlemange’a Avrupalı Ahlak Kuralları [A History of European Morals from Augustus to Charlemagne] (1869) ve yedi ciltlik On Sekizinci Yüzyılda İngiltere [A History of England during The Eigtheenth Century] (1878-1890) adlı, zamanında standart çalışmalar olarak karşılanan dev eserlerin yazarı William Lecky (1838-1903), Viktoryan dönemin önde gelen tarihçilerindendir. Lecky sadık bir liberal olmakla birlikte, demokratik “franchise”a21 karşıdır, çünkü bunun liberalizmden uzak bir yasama faaliyetine yol açacağına, siyaset kurumunun demokrasiye dayanamayabileceğine inanır. Bir orta sınıf mensubu olarak, 1867’nin İkinci Reform Yasa Tasarısı’nı üzüntüyle karşılarken, 1832’nin Reform Yasa Tasarısı’nı Macaulay’ınkine benzer nedenlerle onaylar. Lecky’nin “Demokrasi ve Özgürlük” başlığı altında yazdığı makaleler, 1867’de yayımlanmıştır. Aşağıdaki alıntı, Lecky’nin bu kitabında, Shakespeare’in Troilos ile Kressida’sındaki Ulysses’in konuşmasından hemen sonra gelir.

1832’nin Reform Yasa Tasarısı İngiltere’de siyasi güç merkezini değiştirdiyse de eski sistemin önde gelen özelliklerini korudu. Seçim bölgeleri boyut ve seçmen sayısı itibariyle birbirinden hâlâ çok farklıydı. Oy kullanım hakkı krallığın farklı bölgelerinde farklı şekillerde düzenlenmiş, alışılageldik nüfuz ve baskı unsurları korunmakla birlikte, ağırlık oranları değişmişti. Lordlar Kamarası anayasada yine önemli bir unsur olarak kaldı. Arazi sahipleri seçim bölgelerinde hâlâ güçlüydü. Mülkiyet etkin biçimde temsil edilmekteydi. Reform Yasa Tasarısı, o güne kadar dikkate alınmamış olan büyük çaplı mülkiyet unsurlarını da kapsıyordu.22 Artık politik sistemde en güçlü duruma gelmiş olan orta sınıfın denetleme gücüne güven tamdı. Nitekim, Aristo toplumun bu kesiminin hükümet üzerinde etkin başlıca güç olmasının akıllıca ve yararlı olacağını uzun zaman önce gözlemlemişti. Nitekim, toplumda yeni fikirlere en açık, büyük girişimlere en yatkın sınıf bu sınıf olmasa da, politik bağımsızlığı, dikkati, sağlam pratik zekâsı, çalışkanlığı ve yüksek ahlaki ortalaması itibariyle diğerlerinden farklılaşır ve üstündür. Ayrıca, kötü yönetimin etkilerini, düşüncesizce göze aldığı savurganlığı ya da yerleşik sanayii rahatsız eden, sermayeyi kaçıran ve ticari faaliyete endeksli ulusal kredinin düşmesine yol açan gelişmeleri, ki bunlar devrimci yasamadan daha az tehlikeli değildir, diğerlerinden muhtemelen çok daha çabuk hisseder.

Ne var ki, İngiltere’nin orta sınıfı 1832’den sonra gücünün doruğuna çıkmış olsa da, Fransa’daki gibi mutlak bir güce sahip değildi. Devlet yönetiminde işler, büyük ölçüde, daha üst ve daha iyi yetişmiş sınıfının inisiyatifindeydi ama denetleme gücü orta sınıfın elinde olduğu için, onların eğilim ve istekleri göz önüne alınarak şekilleniyordu. Bu arada oy kullanım hakkı, en azından bir ölçüde, yetenekli zanaatkârların -ki her iyi yapılanmış hükümette belirgin bir yere ve çıkara sahip olması gereken son derece akıllı bir sınıftır- erişimi dahilindeydi.

Bana öyle geliyor ki dünya, İngiltere’nin 1832 ve 1867 Reform Yasa Tasarıları süresince keyfini çıkardığı anayasadan daha iyi bir anayasa görmemiştir. Pek az parlamenter hükümette bu kadar yetenekli ya da büyük bir ulusun düşünce ve menfaatlerini sadakatle savunan ve zorlayıcı şartlar altında bu kadar üst düzeyde yurtseverlik ve siyasi namus sergileyen insanlar olmuştur. Aynı süre içinde, seçim bölgelerindeki seçmenlerin tavır ve tutumları da genel kamuoyuyla büyük ölçüde örtüşmüştür. Gerçeklerle yüzleşebilen herkes bilir ki, kamuoyu, onu oluşturan bireylerden söküp alınabilecek oyların toplamından farklı bir şeydir. Her ülkede kamuoyu oluşumuna hiçbir katkısı olmayan pek çok insan vardır: devletin işleyişiyle ilgilenmeyen, bu işleyişte bir rol almayı düşünmeyen ve bunu yapmaları halinde, bir başka sınıfın yönlendirmesine maruz kalacak olan kalabalıklar vardır. Bu kalabalıkların oyunu arazi sahibi, rahip veya muhalif bir rahip veya piskopos veya vaiz vb. yerel kamuoyu önderleri yönlendirecek, bu oyları kazanma ve artırma sanatı, saf bir demokraside siyaset pratiğinin temel unsurlarından biri olacaktır.

Bunu elde etmek üzere farklı araçlar kullanılacaktır. Bazen seçmen tehdit edilecek veya doğrudan rüşvet vermek suretiyle ikna edilecektir. Seçmen para için, içki için ya da kendisinden daha güçlü birisinin gözüne girmek veya onun hoşnutsuzluğunu bertaraf etmek için oy verecek; kiracı mal sahibini, borçlu kredi vereni, esnaf müşterisini göz önünde bulunduracaktır. Binbir sıkıntı ve yoksulluk içindeki insan hiç de önem vermediği, hakkında hiçbir şey bilmediği bir konuda oy vermek zorunda kalırsa, yukarıda belirtildiği türden etkiler altında kaldığı için suçlanamaz. Bir bu kadar çok sayıda oy, sınıfsal açgözlülüğe müracaatla kazanılacaktır. Demagog, seçmeni, vereceği şu veya bu siyasi çizgideki oyunun mensup olduğu sınıfın çıkarına olduğuna ikna ederek tavlamaya çalışacak, onun en yüce hayallerine hitap edecek; mevcut sözleşmeye sadık kalmaması halinde, vergi ve vergilendirme gücünün el değiştireceğini veya devlet babanın alanını genişleteceğini, mülkiyetin bir sınıftan diğerine aktarılabileceğini söyleyerek umut dağıtacak; bunu yaparken, ısrarla ve çoğu kez başarıyla, sınıflar arasındaki kıskaçlık ve antipati duygularını körükleyecektir. Sınıflar arasındaki doğal farklılıkların, işçi ile işveren arasındaki doğal anlaşmazlıkların körüklenmesi için büyük gayret sarf edilecek; kıskançlık, haset, açgözlülük ve önyargı oluşturmak, önemli bir siyasi propaganda unsuru haline gelecektir. Her türlü haklı şikâyet abartılacak; çözüme kavuşturulmuş olanlar yeniden öne sürülecek; yeni yeni ve bazen hayali şikâyet konuları ortaya atılarak kamuoyu tahrik edilecektir ve şayet en yoksul, en cahil ve sayıca en büyük sınıf, yani çoğunluk, azınlıktan nefret etmeye ve sırf onlara muhalefet için oy vermeye ikna edilebilirse, parti başkanı amacına ulaşmış olacaktır. Çoğunlukla azınlığı karşı karşıya getirmek, seçim propagandası yapan aracıların ana hedefidir. (…)

Lecky, bundan sonra demokratik bir seçimin çeşitli “konu dışı”, yani “alakasız” unsurlarının analizini yapar.

Toplumun en değerli/yararlı bireyleri, tam da bu şekilde güdülenir. Bunlar, saygıdeğer birer asker olabilecek dürüst, gözü açık, çalışkan işçiler, mükemmel babalar ve kocalardır. Onlar kendi fikirlerinin, çevrelerinin ve gündelik çıkarlarının dar çemberi içinde, çoğu zaman keskin muhakeme gücüne sahip insanlardır ama genel bir seçim sürecinin sıklıkla üzerinde döndüğü, yabancı ya da Hintli ya da İrlandalı ya da sömürgeci politika gibi, büyük meselelerden veya anayasal değişikliklerin karmaşık ve geniş kapsamlı sonuçlarından veya ticari ya da finansal politikayla ilgili büyük meselelerden habersizdirler. Dolayısıyla, şayet onlardan bu gibi konularda oy vermeleri istenirse, verecekleri hüküm yerleşik görüşü temsil etmeyeceği gibi, gerçek bir bilgi birikiminin ürünü de olmayacaktır.

Özellikle şehirlerde yaşayan farklı bir sınıf daha vardır. Bunlar her gün pub kapılarında umarsızca oyalandıkları görülen, sarhoşluk veya tembellik veya sahtekârlık nedeniyle yaşam mücadelesinde başarısız olmuş, dürüst ve istikrarlı iş tecrübesinden yoksun ya da yaşam yarışını kaybetmiş, suç işlemenin eşiğinde olan insanlardır. Bu adamlar gerçek anlamda işçi değildirler, ama mevcudiyetleri emek meselesinin başlıca sorun ve tehlikelerinden birini oluşturur, zira her devrim ve anarşi döneminde aniden harekete geçer/geçirilir; küçük bir seçmen gurubu oldukları halde, birçok seçim bölgesinde önemli bir unsur haline gelirler. Bilgisiz ve aşağılık insanlar oldukları için kendilerine verilen gücü, içgüdüsel olarak, kendi yağmacı ve anarşik amaçlarına dönük olarak kullanmak isterler. Toplumu bölmeyi, yaşama dair güzel şeyleri pazarlık konusu yapmayı hedeflerler.

Yukarıda anılan bu iki sınıfın insanları, kuşkusuz eski seçim bölgelerinin parçalarıydı ama toplamda öyle küçük bir parça oluşturmaktaydılar ki, ne anayasal düzen ne de adayların başvurdukları seçim yöntemleri itibariyle etkili oldular. Sayıca çok fazla olmaları halinde, hem politikacılar üzerinde etkili olacak hem de diğer seçmenlere örnek teşkil etmek suretiyle, parlamentonun temsili yapısını tehdit edeceklerdir. Günümüz siyaset sahnesinde dünyayı cehaletin mi, yoksa aklın mı yöneteceğine dair bir tartışma söz konusudur. Tartışmanın taraflarından birine göre ağır basan unsurlar eğitim ve mülkiyet olmalı; diğerine göre denetim ve temyiz hakkı, ulusun çoğunluğuna, yani kaçınılmaz olarak en yoksul, en cahil, en yeteneksiz olanlara ve onu temsil eden meşru lidere ait olmalıdır.

Bu, insanoğlunun tüm geçmiş deneyimini ters yüz eden bir kuramdır. İnsan girişiminin her alanında, verilen yaşam mücadelesinde, doğanın değişmez kanunu uyarınca üstün olan çoğunluk değil, azınlıktır; başarıya ancak onların rehberliğinde ve denetiminde ulaşılabilir. Yasama meclisinde tüm sınıfların çıkarlarının temsil edilmesi, siyasette zekânın yanında sayıların da söz sahibi olması gerektiği doğrudur; ancak hükümet etmenin diğer tüm insani girişim biçimlerinden farkı yokmuşçasına en akılsızların eline bırakılması, bu işin kötüye gideceğine işaret eder. İngiltere’nin son yıllarda devasa adımlarla ilerlediğinden kimsenin kuşkusu yoktur. Ne var ki, kadim simya ilminde, seçmen kitlesinin cehaletinin artmasının temsilcileri itibariyle daha yüksek bir yönetim kapasitesi/becerisi anlamına geleceğine işaret eden hiçbir bilgi de yoktur; dünyayı geliştirmenin ve rasyonel ilerlemeyi garanti altına almanın en iyi yolunun, hükümeti giderek artan biçimde en az aydınlanmış sınıfların denetimine terk etmek akıldışı olur. Böyle bir kuramın liberal ve ilerleyici olarak kabul edilmesinin insanlık tarihindeki en garip ve aptalca gerçeklerden biri olarak görüldüğü gün gelecektir.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 23, 2012, 08:50:49 öö
Yanıtla #1
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bir açıklama:

Ben bu yazıyı bir başka web sitesinde görebiliyorum.

Buraya üzerine hiçbir yorum eklenmeden olduğunca aktarılmış. (Öyle görünüyor.)

Hani bir kitaptan aktarım olsa neyse... Web sitesinden aktarım yapılınca verilen bir emek de yok.

Niçin aktarıldığına ilişkin bir şey de söylenmiyor.

Tamam, demokrasi ve özgürlük konusu elbette bu orumda işlenesi bir konudur. Masonları da yakından ililendirir.

Fakat bu ilgiyi sağlayacak bir şey yapılmış değil. Öteki web sitelerinden de okuyabilirdi isteyen bu yazıyı.

Soru:

Bu durumda bu yazı niçin getirilmiş bizim Forum'a?

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ağustos 23, 2012, 10:59:32 öö
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Karşı açıklama

Sn.Adam

Sanırım bana sorduğunuz sorular sizin herhangi bir aktarımınız için sorulmadı,dolayısı ile böyle bir sorunun mantığınıda çözemedim o okuduğunuz veb sitesindeki eğer o ise doğrudur şu arada o sitedeki yayınların ilk cildini okuyorum çok mühim ve önemli gördüğpüm için aktarıyorum.Emek göremediğinizi söylüyorsunuz bir anlamda başkasının emeğini çalıyoprum fakat bir şey unutuyoprtsunuz bu yasak değil bu forumda devam edegelen bir şey.Allahıonızı severseniz adam döktürmüş yazmış benim gibi daha sizin tabiriniz noktayı virgülü esi nereye koyacağını bilemeyen bir adam bu güzelim yazının neresine hangi bilgisi ile yorum yuazsın,yorumsuz veriyorumki bende aynı fikirdeyim.

Sizin bu soruları sorarkenki amacınız belli benim emek hırsızı olduğumu beyan etmekse sizin fikjriniz bir şey diyemem yorum yazsa idim dahamı az emek hırsızı olacqaktım oda belli değil.Üstelik siz bir çok yazınızda kitap aktarımı yaptınız ufak ufak yorumalr ekleyerek ama böyle sorularla muhatap olmadınız.Bu foruma niçin getirilmiş diye bir soru olmaz okursunuz üstelik sizin zaten çok iyi bildiğiniz konular bunlar benimde bu adına batıya yön veren metinler isimli sn.alev alatlının çevirisi bu dört ciltlik kitaptan ve aynıu adlı siteden son dönem yazılarımı yazıyor pardon çalıyorum.Bunda sizi neresi sıktı ve rahatsız etti anlamadım.

Daha bir çok kavramın manasını bile sadece kendi anlayışımıza göre verirken böylesi metinleri yayınlamanın nesi yanlış ben bu metine nasıl yorum yazayım illada yazmak gerekiyorsa buyrun o hak sizin olsun.

Nedir problem anlamış değilim illada her yazıyı ve yazılanı eleştirmek  bana çokta sağlıklı görünmüyor en azından eleştir konusu benim anladığım ile sizin yorumladığınız farklı herhalde.

Soru:

Bende bu kitaplar var şu anda okuyorum aynı kitabın pdf formatlısıda sitede var indirilebilir bu yazıyı siz aynısını kitaptan saatlerce uğraşıp yazmayımı yoksa kopyalayıp yapışltırmayımı daha pratik bulursunuz.Kitaptan yazınca azmı emek hırsızlığı oluyor biraz emek verdim diye.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 23, 2012, 11:25:23 öö
Yanıtla #3
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Konuyu bireyselleştirmenin anlamı yok. Bireysey çekişmeye dönüştürmenin kesinlikle anlamı yok.

Benim dediğim, bu yazının internette birçok yerde yer aldığıdır. Örneğin;

http://www.dusuncetarihi.com/makale/demokrasi-ve-oezguerluek

Başkaları da var.

Kişisel bir değerlendirme yapılmadığı sürece aynen bu foruma da aktarılması sadece yer kaplamak oluyor.

Beni lütfen aynı kefeye sokmaya, bir polemiğin içine çekmeye kalkışmayın. Ben bu forumda hiçbir internet sitesinden bire bir aktarma yapmadım. Kitaptan aktarımları başka bir konudur. Üstelik benim aktarımlarım ile ilgili kitapları bire bir tutturmanız olanaksızdır. Kaldı ki aktarma yaptığım kitaplar, Yalçın Kaya'nın "Batı'nın İki Yüzü" serisi hariç olmak üzere piyasada bulunamayan kitaplardır. Her bir çalışma, bu forum için özel olarak derlenmiştir.

Ben Sayın Karahan gibi bu forumun eskis ve güçlü bir kafa yapısı olan kişilerin, buraya getirdiklerinin kendilerinden katkıyla olmasını dilerim. Çünkü burası bir Forum. Tartışma ve paylaşma alanı. Forum üyesi olan kişinin kendine özgü bir katkısı yoksa neyi tartışıp paylaşacağız? Sırf okumaksa yapacağımız, onun içinh Forum üyesi olmaya gerek yok.


BURADA SAYIN KARAHAN BİR HEDEF DEĞİLDİR. BU ELEŞTİRİ BAŞKA FORUM ÜYELERİNİN BAŞKA BAŞLIKLAR ALTINDA YAPTIĞI BAŞKA AKTARIMLAR İÇİN DE AYNEN GEÇERLİDİR.


« Son Düzenleme: Ağustos 23, 2012, 11:28:32 öö Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ağustos 23, 2012, 11:50:39 öö
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Kişisel görüşümdür ve yorumumdur

Ben öncelikle insanım hür bir insanım önceliğim bağımsızlığım ve özgürlüğümdür demokrat olmaya anladığım kadarı yapabildiğim kadarı ile dürüstçe kırıp dökmeden hakkınıda yedirmeden çalışırım.
Ben hümanistim insansız yapamam insanı severim.Ama ben salak değilim,salak değilim çünkü nasıl bir kandırmacanın içinde yaşadığımı bilecek kadarda kafam çalışır.Demokrasiyi severim ve inanrım ama asla ve asla bu dünyada tam ve uygulandığını ve uygulanabildiğini görmedim.Ben özgürlük hastasıyı ama ana sayfamda yıllardır kullandığım edmund burkenin sözünede inanrım özgürlüklerin bile sınırı olmalı.

Ben adına sizler veya yukarıda ki yazıyoı yazan kişi her ne derse desin bu tür söylemlerin demokrasi özgürlük laiklik cumhuriyet gibi söylemleri hoş bulur boş görürüm pratikte güzeldirler uygulamada zordurlar.Uygulama safhası yönetenlerin sadece işine geldiği gibidir,yöçnetenleri biz seçmiyormuyuz hayır tamda nietche nin dediği gibi yapıyoruz seçtiğimizi sanıyoruz.Yıllardır süren bir aldatmacayı bıkıp usanmada oynuyoruz sizleri bilmem ama ben sıkıldım.

Aslında sadece benim değil sn.adamında sn.masonunda ve diğer arkadaşlarında akıllarının arkasındaki isyan ve sıkıntılarıdırda bu insan olarak aynı zamanda ortak noktamız bunuda biliyorum.

Bu forumda ne işim var diye senede birkaç kez sorarım kendime mason olmak gibi bir niyetim ve projem olmadı hiç ama bir şeyler öğrenmek ve katkı vermek aradığımı bu kalıbın içinde bulşabileceğimi aradığım alternatifin bu yolda olabileceğini düşündüğüm için buradayım ben.Buradayım ama ne ra vermeyi seviyorum (virgül)nede herhangi bir şey için(noktalama işareti)son vermeyi seviyorum.İnsanların sırf eleştirmek için bile eleştirmelerinden nefret ediyorum işe yaramıyor çünkü bir başkasını kendi kalıbının içine sokmaya çalışmak bana göre değil o odru bende ben.

Bunun bile bu kadarcık isteğin bile en demokratik hak olduğunu bile bazen anlayamıyoruz eleştirerek baskın olmayı tercih ediyoruz.

Basit olabilmeyi basitlik ve ucuzlukla karıştırıyoruz,basit ve pratik düşünmeyi sığ düşünce olarak algıyabiliyoruz demokrasiden bahsederken demokrat olmayan kalıpların içine girip bunun bile farkına varmıyoruz.

Çünkü biz insanız biz günah işlemek için(bana göre)hata yapmak için yaratılmışız tüm bunlşarı yaparak olgunlaşıp kendimizi inşa etmek ve olmak için yaratılmış bu yoldan hepimiz geçiyoruz.

sn.adam benden yorum istediniz bende yaptım olayı kişiselleştirmeyelim dediniz bunu bana boşuna söylediniz sizi ne kadar sevip saydığımı tanıumasamda hürmet ettiğimi bilirsiniz lakin bunların dışında karşı çıktığım yanlarınızı sizi eleştirme cüreti göstermedende yazdım.uMARIM FARKLI BİR ŞEY ALGILAMAZSINIZ.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 23, 2012, 12:23:26 ös
Yanıtla #5

Sayın karahan'a paylaşımından ötürü teşekkür etmek gerek. Ama bir soralım. Açık yüreklilikle bu forumun üyeleri de cevaplasınlar. Bu gördüğünüz yazıyı kaç kişi okudu? Kaç kişi okumaya yeltendi?

Sayın karahan, size taktığım kanısına varmayın. Ama bu forumda Sayın ADAM, Türkçe'yi yeterince iyi kullanamayanlardan bahsetmişti. Onlardan biri de bence sizsiniz. Ben kendim açısından çok iyi kullandığımı iddia etmiyorum. Ama en azından bir Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencisi olarak kendimi geliştirmeye çalışıyorum. Lütfen, bakınız. Şöyle bir cümle olabilir mi:

Alıntı
Bu forumda ne işim var diye senede birkaç kez sorarım kendime mason olmak gibi bir niyetim ve projem olmadı hiç ama bir şeyler öğrenmek ve katkı vermek aradığımı bu kalıbın içinde bulşabileceğimi aradığım alternatifin bu yolda olabileceğini düşündüğüm için buradayım ben

Sonra diyorsunuz ki, herkes bana çatıyor. İyi de sizi okuyanlar, bir şey anlamıyor ki! Ne demeye çalıştığınızı çözemiyoruz ki! Ve bu yüzden, çoğu kez sizin yazdıklarınız, sonuna kadar okunmuyor. Yanlış anlaşılmalar da beraberinde geliyor.

Bu paylaşımlarınıza gelince. O kadar sık ve uzun olmaya başladılar ki, ben okumuyorum. Okuyan da pek yok demek ki; bu başlıklara hiç yorum gelmediğine göre. O zaman ne diye, bu kadar ısrarcı davranıyorsunuz? Okunmuyor işte. Biliyorum, okuyanların da canı çıkıyor. Doğal çünkü; bu bildiğiniz makale.

Forum, üyelerinin görüşlerinin ve düşüncelerinin yer aldığı platformdur. Beğenilen makalelerin arşivlendiği yer değil.

Saygılarımla.
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Ağustos 23, 2012, 01:18:33 ös
Yanıtla #6
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


İşte benim dediğim bu idi... Sayın Karahan, konu ile bağlantılı görüşlerini aktardı.

Teşekkür ederim. Böyle olmalı.

Sayın Peacewins'e hem katılırım hem karşı çıkarım. Dediği doğru; bu Foruma yazı yazmak cesaretinde bulunacak olanlar Türk Dili ve Gramerini iyi kullanmalı. Bu Formun kalitesi öylesini gerektirir.

Ancak ne yapabiliriz?... Sayın karahan Türk Dili'ni kötü kullanmıyor aslında ama gramer hak getire... Konuşurken de böyle mi yapar acaba?... Hiç duraklamaz mı arada (virgül), hiç duruş yaptığı olmaz mı? (nokta) Sonra yeniden başlamaz mı hiç? (Büyük harf)

Peki bundan ötürü eleştirmeyelim onu; hoşlanmıyor. Fakat işte o zaman da yazısını eleştiremiyor kapsam olarak çünkü Sayın Peacewngs'in dediği geliyor gündeme.

Şu son yazdıklarının satır aralarında ben anlıyorum Sayın Karahan'n Demokrasi ve Özgürlük bağlamındaki görüşlerini ve düşüncelerini. İşin kötüsü biraz haklı da... İşin kötüsü biraz değil hayli haklı da... Fakat o haklılık, buna boyun eğmeyi gerektirmiyor. O haklılık onaylamayı gerektirmiyor. O haklılık ideallerden caymayı ve oportünistliğe yönelmeyi hiç gerektirmiyor.

Üç yıl önce Yeditepe Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü'nden iki hanım öğrenci, benimle söyleşmek istemişti. Birkaç saat konuştuk... Konularımızdan biri de demokrasi idi; özellikle bu rejimin ülkemizdeki uygulanışı. Onlar sonuca bakarak sistemi eleştiriyordu. İstedikleri demokrasi, çoğulcu demokrasi değil de Antik Grek Demokrasisi gibi bir şeydi yani bir tür eylitler demokrasisi. Belki birçok bakımdan daha yararlı olur ama o zaman çoğulcu olmaz. Çoğulcu olanın durumu ise işte böylesidir.

Bunu kabullenip yatmak mı gerek?

Hayır!.. Bunu düzeltmek ve doğru olanına getirmek için çalışmak gerek.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Ağustos 23, 2012, 01:36:17 ös
Yanıtla #7
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.peacewings

Türkçeyi iyi kullanıp kullanmamakmı problem şu an için,Bu ne kendini beğenmişlik bir hal siz Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğrencisi olduğunuzu söylüyorsunuz ve bendende iyi kullanıyorsunuz bu üstünlüğünüzüde bana kanıtladınız kutlarım sizi peki sonuç olarak ne kattı size onuda soralım.Bana ders vermeye kalkmak ne sizin haddiniz nede başkasının bu forumda yazı yayınlama özgürlüğüm var bu hakkı sizden almadım ben her yazılan yazıya yorum yapılmıyor niye ısrarla yazıyorsunuz diye bir soru olurmu bu ne tip hastalık halidir probleminiz nedir sizin illa her bir yazıda beni eleştirecek kadar fütursuz davranıyorsunuz.Bu yazıların okunup okunmadıklarının çeteresinimi tutuyorsun bu ne ukala tavır böyle üniversite öğrencisisin ne öğreniytorsun bilmiyorum ama sanırım senin yaşında çocuğum var benim de küçük oğlum üniversitede okuyor haddinide bil kendi adabına yakışır şekilde tartış bel altına inme.

Ben konuşma ve muhabbet eder gibi yazıyorum ben gündelik türkçeyi bvöyle konuşuyorum ben üniversite okumadım ben böyle rahatım bunu kırk defa söyledim bu benim özgürlüğüm bunu eleştirmek abesle iştigaldir.

Yorumları ali kıran baş kesen formatında hiçte farkında değilsin,Her konuda belirleyici yön çizici olmayı seviyorsun ama bana bulaşma ve çatma sana daha öncede söyledim ve ikaz ettim benim yazılarıma yoruım yapmak zorunda değilsin ama sen bundan kendini alamıyorsun her fırsatta bana ders vermeye kalkıp bayağı haddimi bildirmeye uğraşıyorsun biraz sonrada çok fazla alındığımı hatta abarttığımıda söylersin.

Hadi ben türkçeyi kullanamıyorum sen böylemi kullanıyorsun peki gramer hatası yapmıyorsun ama insani hatayı çok yapıyorsun bunundamı farkında değilsin.

Senin bu şekilde hakkımda yorum yapmanda aşırı rahatsızım genç adamsın evladım yaşındasında ama senden son kez rica ediyorum bana yorum yapma belliki benden haz alarak yorum yazmıyorsun yorumlarından anladığım takıntılı yazıyorsun ben bu olgunluğu gösteriyorum böyle yapma güzel kardeşim .Bunuda senden istemek benim hakkım çünkü ben türkçe gramer kullanmayı bilmiyorum benim noktalarım vardır sadece virgül ile ayıramıyorum benle uğraşma hem edebiyatuını hemde dilini iyi geliştirmeni dilerim yolun açık olsun
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 23, 2012, 01:43:29 ös
Yanıtla #8
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

sn.adam

sözlerinizde haklısınız ama ben yaşlı bir atım bana eğitim tutmaz artık,benden o sizin istediğiniz yarış atı çıkmaz unumu elemiş değilim ama bende ne olduğumu biliyorum hep aynı noktanın işlenmesi beni rencide ediyor beni delirtiyor.Benim rahat olduğum komplex yapmadığım bir konuya millet neden takıyor onuda anlamıyorum.Ben hızlı düşünen sabırsız bir tipim aklımdakini bir an önce yazıya geçmem lazım noktası virgülü ünlemi ile uğraşmak aklıma gelmiyor bile sizin kadar onlar için alt tab yapmak sıkıcı bunu benden isteri nöbetine tutlmuş gibi istemeyi doğru bulmuyorum.Böyle bir şeyden alınmak yerine bunu neden yaptığımıda adam gibi mertçe açık açık anlatmam yeterli olmuyormu illa pankartmı açalım.


Oyorumuda sizin ısrarınızla yaptım o yazı bnana göre yorum yapmak türk dil ve edebiyatından haberi olmayan biri için doğru olmazdı.Ama elbetteki benim de fikirlerim var bana ait olan ve bir kısmını yazdım ama karahanca yazdım gramersiz.

saygılarımla
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ağustos 23, 2012, 02:40:24 ös
Yanıtla #9
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


İşte böylece Sayın Karahan demokratik özgürlüğünü kullanmış oldu.

Son zamanlarda ülkemizde özellikle politikacıların ağızlarına pelesenk etmiş oldukları bir terim bu: Demokratik Özgürlük! Her ne demekse!

Aslında ben bununla ne demek istediklerini biliyorum ama onu kabullenmek işime gelmiyor. Umarım Türkiye Cumhuriyeti halkı 1934 yılında Alman halkının düşmüş olduğu yanılgıya düşmez. Düşerse, sonrasında bugünkü Almanya'ya benzer bir Türkiye çıkacaksa ben razıyım.

Elbette Sayın Karahan, babam yaşındaki kişi, kendine özü bir gerekçe ile demokratik özgürlüğünü dilediğince kullanmak istiyor. Öyle yapacağını söylüyor.

Acaba bunu yapmaya  ne ölçüde hakkı var? Dikkat!... Hakkı olmadığını söylemiyorum; hakkının ölçüsünü soruyorum.

Bana sanki demokrasi ve özürlük ortamında asıl gerçekten de özgür kişilerin özgürlüklerinden özveri göstermeleri gerekiyor.

Özgürlüğünden özveri gösterebilecek denli özgür olmak...

Zorunluğu değil elbette çünkü o zaman öyle bir tutum özürlüğe aykırı düşer. Fakat gerekli... Gerekiyor.

Yoksa demokrasi de elden gidecek zaten.

Demokrasinin piyonları, bir gün nasıl olup da demokrasi adı altında demokrasiden yoksun edildiklerini, özgürlüklerinin de ellerinden çoktan alınmış olduğunu fark ettiklerinde çok geç olacak.

Sayın Karahan özürlü kalma özgürlüğünü kullana dursun...

Masonlar bundan ötürü mü çok önem veriyor şu g harfine?

   

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
5 Yanıt
4135 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 06, 2007, 02:12:31 öö
Gönderen: Itzhak
15 Yanıt
7133 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 05, 2008, 12:49:44 ös
Gönderen: Isis
11 Yanıt
5276 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 27, 2008, 06:31:37 ös
Gönderen: Isis
DEMOKRASi

Başlatan karahan Insan

7 Yanıt
6239 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 24, 2010, 01:12:51 öö
Gönderen: Ozan Erturk
1 Yanıt
2817 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 07, 2015, 11:26:49 ös
Gönderen: GOASISG
1 Yanıt
3601 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 15, 2011, 02:29:14 ös
Gönderen: Pagan
4 Yanıt
4654 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 01, 2011, 12:21:57 ös
Gönderen: baron
Kant ve Özgürlük

Başlatan ZAMAN Felsefe

0 Yanıt
10218 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 25, 2011, 12:14:08 öö
Gönderen: ZAMAN
6 Yanıt
5730 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2011, 04:50:08 ös
Gönderen: WaleC
0 Yanıt
2896 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 04, 2014, 11:59:07 ös
Gönderen: Enkidu