Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: YALNIZLIK-2  (Okunma sayısı 1260 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 07, 2015, 12:11:03 öö
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

                                                                             
YALNIZLAŞMAK VE YALNIZLAŞTIRILMAK

          Şüphesiz ki yalnızlık sadece bizim seçebileceğimiz, kontrol altı duran bir ruh  hali değildir.Kendi ayaklarımızla tıpış tıpış gittiğimiz de, arkasından sürüklenerek istemeden gittiğimiz de olur.  İsteğimizle yalnızlaştığımız durumlarda, her türlü uyarıcıya açık halde, bir sağaltım yaparken ; kendimizi içinde bulduğumuz yalnızlık çukurunda, afallar ve sağa sola çarparız. Çukurdur,çünkü oraya bir başkası tarafından atılmışızdır. Artık yalnızlaştırılıp, ısıdan,ışıktan ve sesten izole edilmiş bir mezara tıkanmışızdır.
Bu durumda ruh refleksif olarak daralır,çırpınır ve kendine bir çıkış yolu aramaya başlar. Ama artık çoktan, tutuşup kızarmıştır.
 
         Atıldığımız çukur bir çıldırma payı olurken, kendi ayaklarımızla çıktığımız yalnızlık tepesi, bir sıçrama payı olur.
Elbette bu tepeye her isteyen değil, sadece kendini gerçekleştiren ve güçlüce ayakta durabilen bireyler gidebilir. Çıldırma yeri olan çukur ise küçük kımıldamada düşebilen zayıfların yeridir.

         Yalnızlığı bir sıçrayış yapan, onun kişiye kazandırdığı direnci ve sağaltımıdır. Çünkü insanın kendini bulup kılıcını çekmesi için yalnızlık bir başlama noktasıdır. İçimizden dünyaya değil ama, dünyadan içimize bir başlangıç. Sanırım şair de :

Uzasan göğe ersen
Şehirde cücesin sen
Bir dev olmak istersen
Dağlarda şarkı söyle.

ifadelerini kullanırken, bu örtük programın farkına varmış olmalı ki ;  kalabalıklar arasında bir serçe gibi çırpınmak yerine, tepelerde bir kartal gibi uçmak gerektiğini belirtiyor.Ve yalnızlığı insan içinde -yaşamı olan- bir gezegene benzetiyor.
 
         Yaklaşık 28 yıl Tierra adasında kalan Robinson Crusoe' ı düşünelim. Yıllar sonra kurtarılıp evine döndükten bir süre sonra,çıkıp ne demişti ?
‘’Ah benim güzel adam’’ demişti.
 Çünkü o, zamanla şehrin içinde büzüşüp buruşturulduğunu hissetmiş ;ve o hür köşesini,uzlet köşesini bir anneyi özler gibi özlemişti.
 
         Bu köşe bir ada olmak zorunda değil.Bir bahçe,bir mağara hatta bir oda dahi olabilir. Kişi odasında yalnızken de dünyanın bir ucundan herkesi seyre dalabilir. En önemlisi oradayken de kendine uzun bir sefer eyleyebilir. Bugün eğer sığ meseleler içinde kısırca kalıp onlara durduk yere doğurganlık kazandırıyorsak, kendi eksenimiz etrafında durmadan dönüyorsak Pascal’ın deyimiyle odalarımızda kalamayışımızdandır. Yani şu küçük dünyadan birkaç kilometre kaçamayışımızdandır

         Dikkat edelim, günümüzde varlığını sapasağlam ayakta tutan, dünyayı yerinden oynatan  birçok oluşum bir tür yalnızlık ürünüdür. Birçoğu nadas sonrası birer yalnızlık patlaması ;  yumruğunu dünyanın böğrüne indirme edasıdır.

         Değerli üyeler, kulelerden,hücrelerden, küçücük evlerden dünyaya anons edenler, yalnızlık şarkısını söyleyebilenlerdir. Eğer bizler de notası kurşunlanmış bu şarkıyı mırıldana bilirsek, o zaman fikrimce bir çok şeyin üstesinden gelmişiz demektir.
Ve eğer bizler, ‘’mahkemede Marksist olduğumu haykırdığım zaman, tek işçinin elini sıkmış değildim’’ diyebilen bir cesarete sahip olabilirsek, dünyayı evirip çevirip,içimize geçirebilmişiz demektir.


« Son Düzenleme: Şubat 07, 2015, 12:25:18 öö Gönderen: İNSAN »


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
2328 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2015, 09:32:50 ös
Gönderen: İNSAN
0 Yanıt
1277 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 08, 2015, 05:01:36 ös
Gönderen: İNSAN
7 Yanıt
3115 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 22, 2018, 02:40:42 ös
Gönderen: FAUST