Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İnanç Mı, Kendimizi Kandırmak Mı?  (Okunma sayısı 4313 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 26, 2016, 11:55:11 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 234
  • Cinsiyet: Bay

Bir şeylere tutunabilmek, inanabilmek istiyorum. Fakat eski günlerde olduğu gibi körü körüne değil. İnanacağım şeyin doğru olduğundan emin olmak istiyorum. Birileri söylediği için ya da o an güzel geldiği için inanmak bana göre değil. Tanah'ı, İncil'i ve Kur'an'ı okudum. Dünya dinlerinin çoğu hakkında az buçuk bilgim var. Neredeyse tamamının bazı kısımları doğru ve güzel öğütler mevcut. Ama benim aradığım şey güzel öğütler değil ki. Muhteşem öğütleri ve çok daha doğru bilgileri içeren kitapları herhangi bir kitapçıdan bulabilirim. Hatta kendim de bir tane yazabilirim. Ben mutlak gerçeği arıyorum. Kutsal olduğu söylenen kitapların içinde 3 tane doğru varsa 5 tane de yanlış var. "Orada şöyle diyor ama böyle demek istedi" gibi açılımlar yapmak çaresizce geliyor bana. Çünkü bu açıklamaların (kozmoloji, evrim vb.ni dinlerle bağdaştıran iddialardan bahsediyorum) yapılabilmesinin yegane sebebi bugünkü bilimsel seviyemizin bunları bilmemize olanak sağlaması. Yani günümüzde İslam'ı yahut diğer dinleri savunan modern kişilerin dini bilimle bağdaştırmaya çalışmaları boş bir çaba. 70 sene önce yaşıyor olsaydık aynı argümanları kullanamayacaklardı çünkü bilim henüz bulmadığı için bugün kullandıkları iddiaları bilemeyeceklerdi. Ama iddia ettikleri gibi olsaydı, yani kutsal kitaplar bilimsel bilgi sunuyor olsalardı günümüzdeki "modern dindar argümanlarını" bundan 500 sene önce de görmeliydik.

Dünyaya bakınca istediğiniz şeyi görebilirsiniz. Sadece güzel şeylere odaklanmak veya kötü şeylere odaklanmak objektif olmak değildir. Yani bu tarz bir bakış açısıyla yine kendinizi kandırırsınız. Ben dünyaya baktığımda kötülükleri görebiliyorum. Hem insan kaynaklı olanları hem doğa kaynakları olanları. Lütfen burada "kötü kavramı tartışılır, iyilik budur, kötülük şudur" gibi meselelere girmeyin. Kötülüğün tanımını "insanlar için kötü" şeklinde yapıyoruz ve gayette geçerli bir tanım. Örneğin zehirli bir örümcek bizim için kötüdür, deprem bizim için kötüdür, yanardağ bizim için kötüdür, işkence bizim için kötüdür vb... Demek istediğim insanın başına gelen kötülüklerin tek kaynağı insanın kendisi değil, dünyada da bolca (insan için) kötü şey var.

Bu durum doğal olarak semavi tabir edilen dinlerin iddialarıyla çelişiyor. Benim sınava tabi olmam için hayvanların birbirini sürekli olarak öldürmesi, soluksuz bir yaşam savaşı vermeleri gerekmiyor ki. İrili ufaklı zorluklar anlaşılabilir ama doğanın kocaman bir savaş arenası olması, bugüne kadar yüz binlerce türün yok olmuş olması, dünyanın evrende bir zerreden farksız olması, insanın kararlarında istemsizce salgıladığı hormonların devasa etkiye sahip olması anlaşılamaz şeyler. Morgan Freeman'ın sunduğu The Story of God belgeselinde tecavüzcü bir katille röportaj yapıyorlardı. Meğerse adamın beyninde milyonda bir görülen bir problem varmış. Şimdi bu adam kötü birisi mi? Zengin birisi için yaşamak ayrı, fakir birisi için yaşamak ayrı zorluktadır. Zenginin çalması için gerekçe yoktur ama fakir çalmazsa ölür. Hırsızların hiç suçu yoktur demiyorum ama açlıktan ölen birisi yemek çaldığı için hırsız mı olur? Kutsal olduğu söylenen kitaplardan Kur'an'a göre elma dahi çalsa elinin kesilmesi lazım. Bu nasıl bir Tanrısal adalettir? Benim Tanrı'dan beklentilerim çok mu yüksek yoksa bu kitaplar insan uydurmalarından mı ibaret?

Duaların kabul olmadığını herhalde bugüne kadar öğrenmişsinizdir. En azından ben öğrendim. Düşünsenize, milyonlarca insan emperyalist güçlerin çıkar oyunlarında canını yitirirken, ilkokul çocukları bombalarla paramparça olurken Tanrı dualara cevap vermiyor ama saçma sapan bir televizyon programında yapılan çekilişin kazananı "dualarım kabul oldu" diyerek Tanrı'nın kendi duasını kabul ettiğini düşünüyor. Bence bu insanın kendini kandırmasına dair çok güzel bir örnek. Peki sonuç olarak nereye varabilirim? Sorularımın cevaplanabileceği bir yer var mı?

İnanç konusunda bir şeyler bildiğini söyleyen insanlar görüyorum ama gerçekten bildiklerini düşünmüyorum. Bazı kurumlar paranızı istiyor, bazıları ise hizmet etmenizi. İnanmak bile başlı başına çok büyük bir bedel iken neden para vereyim? Gerçeğe ulaşmak için neden hizmetkar olayım? Neden önünde diz çökeyim? Bilgileri zihnimde mi taşıyacağım yoksa sırtımda mı? Üstelik bu yolda ilerleyenlere bakıyorum, istenilen her şeyi yapmalarına rağmen benden daha bilgili değiller. Öyle olduklarını sanıyorlar, fakat kendilerini kandırıyorlar. Yıllarca tekrarladıkları sözlere inanmışlar. Belki de yoruldukları içindir. Bir yerde durmak istediler ve bazıları çocuklukta öğrendikleri dine, bazıları masonluğa, bazıları tasavvufa, bazıları da spiritüalizme demir attı. Bense hala küçük teknemle bilgelik okyanusunda ilerliyorum. Düşünmekten ölesiye yoruldum ama diğerleri gibi demir atmak istemiyorum. Aradığım şey mutlak gerçek ve bugüne kadar bulan olmadı. Yine de şansımı yüksek görüyorum. Çünkü baştan kabullendiğim bir fantezinin peşinde koşmuyorum. Uydurduğum bir hikayeyi veya uydurulmuş bir hikayeyi doğrulamak için arayışta bulunmuyorum. Ne kadar kötü olursa olsun, ne kadar acı verici olursa olsun gerçeği istiyorum. Kutsal bir plan yerine uzaylı bir ırkın deney tüpündeki yaşam formlarından biri olduğumu öğrensem bile gerçeği öğrenmek, zorla kendimi inandırdığım bir düşünceyi takip etmekten bin kat daha iyidir.

Gerçeği bilen birisi varsa bana ulaşabilir. Dünya üzerinde zaten var olan, bir çok kişi tarafından bilinen bir şeyi söyleyecekseniz zahmet etmeyin.
“Tehlikeli bir dönemde yaşıyoruz, insan kendine hükmetmeyi öğrenmeden doğaya hükmetmeyi öğrendi.” Albert Schweitzer


Ağustos 27, 2016, 12:05:14 öö
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

Alıntı
Gerçeği bilen birisi varsa bana ulaşabilir. Dünya üzerinde zaten var olan, bir çok kişi tarafından bilinen bir şeyi söyleyecekseniz zahmet etmeyin.



Söylemiyeceğim çünkü bende bilmiyorum ; yalnız yazın MÜKEMMEL TEBRİK EDERİM umarım aradığını bulursun...
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Ağustos 27, 2016, 12:39:22 öö
Yanıtla #2
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 264
  • Cinsiyet: Bay

Yazı  çok iyi. Aynı gerçeği ben de arıyorum ama bugüne kadar klişeleşmiş laflardan başka bir şey duyamadım.
       Çocukken her söylenen hurafeye inanırdık. İnsan olgunlaştıkça gerçekleri anlayıp sorgulamaya başlıyor.
       Bazı şeyleri anlamak için din adına yalan söyleyen sahtekarların , insanları azla yetinmeye ikna edip kendi yaşam şekillerine bakmak bile yeterli.
       
       
Denemeyi bilene imkansız yoktur / Büyük İskender


Ağustos 27, 2016, 01:04:06 öö
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 264
  • Cinsiyet: Bay

Hatta sorgulamaya başlarken kafamı kurcalayan ilk soru Tanrı ve cehennem azabı kavramı oldu.
      Mesela ben 10 tane muhtaç insanı beslesem , giydirsem , her türlü kötülükten korusam ve karşılığında sürekli itaat , sonsuz biat istesem , benden korkun , her an beni anın , benim adımı yaymak için öldürün desem ve bunlara uymazsaniz size sonsuza kadar her türlü işkenceyi yapacağım desem ; herkes bana sadist , diktatör, despot vb. kavramlar yakıştırır. Fakat bunu diyen bazı dinlerde tarif edilen Tanrı olunca iş değişiyor.
      Sonuç böyle olunca bu egonun insan egosundan bir farkı kalmıyor.
     
Denemeyi bilene imkansız yoktur / Büyük İskender


Ağustos 27, 2016, 02:23:27 öö
Yanıtla #4
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Hangi dine inanırsanız inanın o din sizinle anlaşmasını peşin peşin yapar. Eğer inanıyorsanız problem yok, eğer inanmıyor ve onları yetersiz görüyorsanız da yolculuğunuz bir okyanusta değil bir boşlukta ilerliyor demektir. Kürekleri atın ve yolculuğunuzun tadını çıkarın.

Artık her evde en az iki tane Kuran var. Kuran sayısı da müslüman sayısını çoktan geçti. Hâlâ Afrika'daki gözü görmeyen çocuklara somun yerine Kuran gönderiliyor. Size düşen bu varların içinden birini önünüze çekmek.. Sonra da kapağı çevirmek.. Çevirirseniz ilk sayfada şunlar yazar: Elif-Lam-Mim.

Burası muamma, ya sonrası. Sonrası şu:

"Bu kitap müttakiler için bir hidayet kaynağıdır, onlar ki gayba inanırlar."

Oturun, siz de anlaşmanızı yapın, gayba inanıyorum deyin, demiyorsanız da kapağı kapatın.

Ama kapatmadan önce biraz durmanızı tavsiye ederim. Dilinizin altından bir ustura çıkarın sonra da o usturayı şah damarınıza dayayın. Eğer duyabilirseniz size şunları söyleyecektir:

"Teorini mümkün olduğu kadar basit tut."

"Karmaşık her sorunun basit, düzgün ve yanlış bir cevabı vardır."

...





« Son Düzenleme: Ağustos 27, 2016, 03:03:16 öö Gönderen: İNSAN »


Ağustos 27, 2016, 03:59:37 ös
Yanıtla #5
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 27
  • Cinsiyet: Bay

Yazınızı çok beğendim.


Ağustos 28, 2016, 01:26:19 öö
Yanıtla #6

 Ya; Yaratıcı cok büyük bir 3 kağıt ustası ve 3 denklemini cok iyi cevirerek yaşamı oluşturabiliyor.Ya da; Yaradılışın doğası gereği evrimleşen İnsanlardan bir kısmı,bu 3 kağıt denklemini iyi çözerek ve yerleri ile oynayarak, yaratıcıyı yaratıyor; yada onu bulduğunu sanıyor.

 Zahiri anlatım ile: cennet,İnsan,cehennem vb şartlandırmaları.Zaten zahirilerin İsyanı da bu eşrefi-mahlukat terbiyesi yöntemi.Yaratıcının yarattıklarına, davranmalarını istediğinin tam tersi eylem için de olması.

 Batini anlatım ile: bütün zıtlıkların sentezlerinden oluşan bir tekillik ve Hz Hızır ve türevlerinin, iyilik ve kötülüğün farklı yorumlana bilmesini sağlıya bilecek mitlerden ve efsanelerden oluşan anlatımlar barındırması.Bilinen evrenin somut yasasını kullanarak devam eden;bitmek bilmeyen bir 3 kağıt hikayesi.

Benim kanım: Yaratıcı olan hep bizdik.Zaman ve boyutların ötesine geçmiş bizler; olası her gelecekteki bizler.
Sen Özelsin


Ağustos 28, 2016, 08:59:30 ös
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

       İnsanla hayvan arasındaki en önemli farklardan biri de sorgulama yapabilmektir. Konu güzel. Sorgulamalara devam  ettikçe çok ilginç noktalara gelineceğini ve bir müddet sonra tam olarak gerçek değilse de, ona çok yaklaşılacağına inanıyorum.
        Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Eylül 01, 2016, 08:50:38 öö
Yanıtla #8
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay


Din ve imanı birbirinden itinayla ayırıp,ayrı ayrı yorumlamak gerek.

Din,siyasi bir olgudur;İman ise bambaşka bir mevzu...
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Mayıs 08, 2017, 11:57:11 ös
Yanıtla #9
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

24 FİLOZOFUN KİTABI

Ortaçağ’ın Hermetik metinlerinden elimize geçenler Arapçadan çevrilmiş metinler.“24 Filozofun Kitabı” işte bunlardan biri. Kitap 12. Ve 13. Yüzyıllarda kaleme alınmış. Kısa metin, dar tutulmuş bir önsöz ile tanrının varlığını açıklayan 24 tanımdan oluşuyor. İşte o metin:

Önsöz

24 Filozof toplanmıştı, açıklığa kavuşturulması gereken tek bir konu vardı: Tanrı nedir? Düşünmek ve araştırmak için zaman istediler ve tekrar bir araya gelmeye karar verdiler. Herkes kendi tezini kısa bir tanımla ortaya koyacaktı. Tüm bu tanımlamalar sonucu, tanrı hakkında toplanan bilgileri saptamak ve oybirliğiyle bir açıklama yapmak istiyorlardı. 1.  Tanrı, bölünmez bir bölünmezi yaratan ve onu tek bir sıcak nefesle kendisine bağlayandır. 2. Tanrı, merkezi her yerde, çevresi ise hiçbir yerde olan sonsuz bir küredir. 3. Tanrı, her parçası eksiksiz olandır. 4. Tanrı, kelamını bildiren fakat asla kendisinden uzaklaşmayan bir ruhtur. 5. Tanrı, kendisinden daha üstün varlıkları bulunmasının düşünülemeyeceği kavramdır. 6. Tanrı, her canlıya göre bir özellik taşıyan, her özelliğin hiçbir şey olmadığıdır. 7. Tanrı, nedensiz bir neden, değişimsiz bir eylem, hedefsiz bir hedeftir. 8. Tanrı, biz tutmak istedikçe daha fazla saklanan sevgidir. 9. Tanrı, herhangi bir zamana ait her türlü bilgiyi tek başına güncel tutandır. 10. Tanrı, yetenekleri sayılamayan, varlığı tamamlanmamış, iyiliği sınırlanamayandır. 11. Tanrı, varlığının dışında bulunan ve kendisine fazlasıyla yetendir. 12. Tanrı istekleri kendisinin tanrısal gücü ve erdemiyle denge içinde bulunandır. 13. Tanrı, içindeki ebediyeti bölünmeden ve özelliksiz olarak taşıyandır. 14. Tanrı, varlığı sayesinde hiçliğe karşıt olandır. 15. Tanrı, yolu gerçeği düzenlemek olan ve yolu iyiliğe götürendir. 16. Tanrı, önceliği nedeniyle kelimelerle ifade edilemeyen, ruhlara benzemesi nedeniyle de ruhsallığın tanınması mümkün olmayan tek varlıktır. 17. Tanrı, sıfata ihtiyacı olmayan, kendisini tanıyan tek varlıktır. 18. Tanrı, çok sayıda çevre ve noktaya sahip küredir. 19. Tanrı, her zaman hareket içinde olan ama hareketsiz durandır. 20. Tanrı, kendi aklından beslenen tek varlıktır. 21.Tanrı her türlü ışıklandırmada bile kaybolmayan ruh karanlığıdır. 22. Tanrı, bölünmeden, değişmeden ve hiçbir şeyle karışmadan, oluşan her şeydir. 23. Tanrı, ruhun bilmediklerini bilendir. 24. Tanrı, hiç sönmeden yanan ışıktır, her tarafı aydınlatır ama varlıklara sadece tanrısal bir şekil olarak yansır.

Hermes üzerine Türkçedeki tek kaynak neredeyse İlahiyatçı Profesör Mahmut Erol Kılıç’ın "Hermesler Hermesi” adlı çalışmasından ibaretti. Omega Yayınları’nın Türkçeye kazandırdığı “Hermes Trismegistos’un Gizemi” ile bu tuhaf düşünce tarihi figürünü anlamak üzere bir adım daha atıldı.

Orhan Gökdemir

Odatv.com
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus