Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Tarihi Yarımada  (Okunma sayısı 24058 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 18, 2007, 02:45:06 ös
Yanıtla #20
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

HİPODROM

Osmanlılar zamanında “At Meydanı”, Roma ve Bizanslılar tarafından ise “Hipodrom” olarak adlandırılan Sultanahmet Meydanı, birçok medeniyet tarafından İstanbul'un merkezi olarak kabul ediliyordu. Bu nedenle de imparatorluklar, en görkemli eserlerini bu bölgeye inşa etmiştir.

Bizans döneminde bugünkü Sultanahmet Camii'nin hemen önünde yer alan Hipodrom'da, tekerlekli araba yarışları yapılıyordu. Arabalar, Dikilitaş, Yılanlı Sütun ve Milyonbar anıtlarının yer aldığı, “Spina” olarak adlandırılan bu alanın etrafında dönüyordu. Ayrıca, eğlenceler, taç giyme merasimleri ve zafer alayları gibi birçok önemli etkinliklerin de yapılması nedeniyle meydan, şehrin en merkezi bölgesiydi.

Genişliği 117, uzunluğu ise 480 metre olan Hipodrom, 100 bin kişilik bir kapasiteye sahipti. Birçok eserin sergilendiği duvarlarda, at heykelleri dikkat çekiyordu. Kentin Latinler tarafından istila edilmesiyle bu heykeller Venedik'teki San Marco Meydanı'na götürülmüştür. Hipodrom'da İmparatorluk Sarayı, anıtsal ibadethaneler ve bugünkü Topkapı Sarayı'nın bulunduğu alanda ise Akropolis inşa edilmiştir.

Osmanlılar İstanbul'u fethettikten sonra, araba yarışlarının yapılması nedeniyle bu bölgeye “At Meydanı” adını vermiş ve şehrin merkezi olarak da bu bölgeyi seçmişlerdir. Topkapı Sarayı'nın meydana oldukça yakın bir yere inşa edilmesi de bunun en önemli göstergesidir.

16. yüzyılda, meydanda İbrahim Paşa Sarayı, Sokullu Mehmet Paşa ve Ayşe Sultan sarayları bulunmaktadır. Hürrem Sultan (Kanuni Sultan Süleyman'ın eşi) tarafından Mimar Sinan'a 1555'te yaptırılan Haseki Hürrem Hamamı da meydana renk katmıştır. Bölgeye bugünkü ismini veren ise Sultanahmet Camii'dir.

Cumhuriyetin ilanından sonra turistik bir çehreye bürünen meydanda, bugün daha çok oteller, pansiyonlar, restoranlar ve mağazalar yer alır.


Nisan 18, 2007, 02:47:14 ös
Yanıtla #21
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

AYA İRİNİ KİLİSESİ 

 Bizans'ın Ayasofya'dan sonra en büyük ve en eski kiliselerinden biri olan Aya İrini'yi 330'lu yıllarda İmparator Konstantinus inşa ettirdi. Aya İrini, aynı zamanda o dönemlerde Hristiyanlığı yaymaya çalışan bir azizenin de adıdır. Putperestlerin öldürmeye çalıştığı Aya İrini, yılanlarla dolu bir kuyuya atılmasına ve taşlanarak yerlerde sürüklenmesine rağmen mucize eseri ölmemiştir. Bu olağanüstü olayları gören putperestlerin çoğu da Hristiyan olmuş ve İrini ise halkın gözünde azize mertebesine yükselmiştir. Tek tanrılı dinin savunucusu İmparator Konstantinus yaptırdığı kiliseye bu azizin ismini vermiştir. Ahşap olarak inşa edilen kilise, 532 yılında Nika Ayaklanması sırasında yanmıştır. Bu ayaklanmada Ayasofya'nın da yandığı bilinmektedir. İmparator İustinianos, Ayasofya ile birlikte Aya İrini'yi de yeniden inşa ettirmiş, ancak yapı 564 yılında tekrar yanmıştır. Bundan sonra meydana gelen depremler de kiliseye zarar vermiştir.

Her defasında yeniden onarılan kilise, İstanbul'un fethinden sonra yeni bir döneme girmiştir. Topkapı Sarayı'nın inşasıyla, sarayın avlusu içinde kalan Aya İrini uzun bir süre silah deposu olarak kullanılmıştır. 1869 yılında kilise farklı bir işlev üstlenerek müze haline getirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk müzesi olan ve uzunca bir süre bu şekilde kullanılan Aya İrini Kilisesi, günümüze gelen atriumlu (etrafı varaklarla çevrili avlu) tek kilisedir.

Ayasofya Müzesi'nden alınan özel izinle gezilebilen bu ruhani mekân, akustiğinin de uygun olmasından dolayı çeşitli kültür-sanat etkinliklerine ev sahipliği yapıyor.
 
 


Nisan 18, 2007, 02:48:49 ös
Yanıtla #22
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

ARASTA ÇARŞISI

İstanbul’da kendinize ya da sevdiklerinize şöyle el emeği göz nuru bir el halısı ya da kilim almak istiyorsanız, hiç tereddüt etmeden rotanızı Arasta Çarşısı’na çevirin deriz.

Sultanahmet Meydanı’nda yer alan Arasta Çarşısı, 17. yüzyıldan bu yana, İstanbul’un en ilgi çeken alışveriş yerlerinden biri oldu. Osmanlı döneminde, ağırlıklı olarak sipahi (atlı asker) malzemeleri satıldığı için Sipahiler Çarşısı olarak da anılırdı.

1912 yılında çıkan bir yangında ağır hasar gören Arasta Çarşısı, 1980’li yıllarda Vakıflar Genel Müdürlüğü tarafından restore edildi.

Yetmişten fazla dükkânın yer aldığı Arasta Çarşısı’nda, ülkenin dört bir yanından gelen el dokuması halı ve kilimler sergileniyor. Yerli ve yabancılar tarafından çok ilgi gören bu halılardan bazıları antika değerinde, bir kısmı ise orijinal modellerine sadık kalınarak yeniden üretilmiş. Bu çarşıda sadece halı ve kilim yok. Lületaşı gibi doğal taşların yanı sıra, altın ve gümüş takılar ile deriden yapılan çeşitli hediyelik eşyalar da bulabilirsiniz.

Arasta Çarşısı, İstanbul’daki üstü açık tarihi çarşılardan kalan son örnek olması dolayısıyla da ayrı bir önem taşıyor.


Nisan 18, 2007, 02:52:24 ös
Yanıtla #23
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

HAMAMLAR

İnsanların banyo yapabilmek için şehirlerde kapalı yerler inşa etmesi, ilkçağlara kadar uzanan bir gelenektir. Bu gelenekten Roma ve Bizans İmparatorluğu da nasibini almıştır.

Osmanlı İmparatorluğu İstanbul'u fethettikten sonra, var olan hamamları muhafaza etmenin yanı sıra, şehrin çeşitli yerlerine de pek çok yeni hamam inşa etmiştir. Osmanlı İmparatorluğu'nda var olan sosyal yaşamın en renkli bölümlerinden birini oluşturan hamamlar, yüzyıllardır dünyadaki diğer toplumlar tarafından da en çok merak edilen yerlerin başında gelir.

Büyük, yüksek kubbeleri ile mermerden yapılmış göbek taşları ve sadece temizlenmenin değil, şehirde gerçekleştirilen pek çok eğlencenin de merkezlerinden biri olması, hamamlara duyulan ilginin günümüze dek sürmesine neden olmuştur.

 
Halkın buluşma noktası: Hamamlar
Osmanlı İmparatorluğu'nda kadın ya da erkek, herkes haftada en az iki kere hamama giderdi. Çoğu evde küçük “ev hamamları” da olmasına rağmen, halkın büyük bir bölümü, haftanın en az bir kaç gününü hamamlarda temizlenmek için ayırırdı. Çünkü hamamlar, bir temizlenme mekânı olmasının yanı sıra, özellikle kadınlar için bir araya gelme, oğullarına evlenebileceği kızları beğenme ve genç kızlar içinse “görücüye çıkma” yeriydi. Özellikle kadınlar tarafından düzenlenen hamam sefalarında, dansözler eşliğinde yapılan sazlı-sözlü ve yemekli eğlenceleri de unutmamak gerekir tabi...

Erkekler için de hamam, dostlarla birlikte olmak, sohbet etmek, bazen iş konuşmaları yapmak için bile kullanılırdı. Erkeklerin de hamam keyfine yemek ve meyve eşlik ederdi.

Geçmişteki gibi bir hamam geleneğinin günümüzde de tam anlamıyla yaşatılabildiğini söyleyemeyiz. Ancak hamamlar yine de Türk halkı tarafından çok seyrek de olsa gidilerek gerçek temizliğin sağlanabildiği ve nostalji keyfinin yaşandığı yerler olarak görülür. Yabancı ziyaretçilerin ise keşfetmek istedikleri mekânların başında gelir.

Peştemal, takunya, sıcaklık, göbek taşı, kurna…
Türk hamamlarında önce soyunma kabinine girip kıyafetlerinizi çıkarır ve size verilen kareli “peştemal” kumaşlara sarınırsınız. Ayağınıza ise “takunya” adı verilen özel hamam terliklerinden giyersiniz. Burada dikkat etmeniz gereken ıslak zeminde ahşap ve yüksek tabanlı bu terlikle kayıp düşmemek olacaktır.

 
Hamamlardaki ana bölümü “Sıcaklık” adı verilen yer oluşturur. Türk hamamı mimarisinde “sıcaklık”ların daima yüksek bir kubbesi vardır. Yine bu bölümde duvarlara yapışık olarak duran, mermerden yapılmış ve sıcak suyun olduğu “kurna”lar yer almaktadır. Kurnalardan bakır hamam tası aracılığıyla su dökülerek sabunlanma ve durulanma temizlenme işlemi yapılır.

Sıcaklıkta daha önce bahsettiğimiz kubbelerin tam altına denk gelen yerlerde ise yine mermer bir kaideden yapılmış ve yerden biraz yüksek “göbek taşı” adı verilen bir platform bulunur. Dileyenler, göbek taşına yatarak önce kese ardından da sabunlama ve masaj yaptırabilir. Göbek taşında bu hizmeti sunan erkek görevlilere “tellak”, kadınlara ise “natır” adı verilir.

Hamamlarda “halvet” adı verilen özel banyo odaları da yer almaktadır.

Çemberlitaş Hamamı

İstanbul'da hamam denince ilk akla gelen yerlerdendir. 1584 yılında Mimar Sinan tarafından tasarlanan hamam, Osmanlı padişahı III. Murad'ın annesi Nûrbanû Sultan tarafından yaptırılmıştır. Sultan, hamamı Üsküdar'da yer alan Atik Valide Sultan Külliyesi'ne yardım sağlayabilmesi amacıyla yaptırmıştır. Böylece hamamdan elde edilen gelir de Külliye’ye devredilmiştir,

Birbirinin tamamen benzeri bir “çifte hamam” olarak tasarlanan bu yapıdaki hamamlardan biri kadınlara, diğeri ise erkeklerin kullanımına ayrılmıştır.


Cağaloğlu Hamamı
Osmanlı Sultanı I. Mahmud tarafından Ayasofya Camii'ne gelir getirebilmesi amacıyla yaptırılmış bu hamam, Eminönü ilçesinin Cağaloğlu semtinde yer almaktadır. Mimarının kim olduğu bilinmemekle birlikte yapı, klâsik Osmanlı mimarisi ve Barok üslubu ile dikkat çeker. Bu hamam da tıpkı Çemberlitaş Hamamı gibi hem erkekler hem de kadınlar için ayrı bölümleri bulunan bir çifte hamam olarak inşa edilmiştir.



Süleymaniye Hamamı
1557 yılında yapılan ve Mimar Sinan tarafından “Kalfalık eserim” diye nitelendirilen Süleymaniye Hamamı, o yıllarda Kanuni Sultan Süleyman ve Mimar Sinan'ın en sık ziyaret ettiği yerlerden biriydi. Hamam, daha önceki sayfalarımızda bahsettiğimiz Süleymaniye Camii'ni içeren Süleymaniye Külliyesi'nin bir parçasıdır.

Sultan Süleyman'ın banyo yaptığı loca hâlâ hamamın içinde yer almaktadır. Günümüzde tamamen turistik bir tesis olarak işletilen hamamda, kadın ve erkekler bir arada banyo yapabiliyor.


Galatasaray Hamamı
Galatasaray Hamamı, İstanbul'un en merkezi yerinde yaralan ve özellikle turistik açıdan en çok ilgi gören hamamlardan biridir. 1715 yılında halka açık bir cami hamamı olarak yapılmıştır. O günden beri popülerliğini korumuş, zaman içinde de çeşitli tadilatlar geçirmiştir. Mimari olarak klâsik Türk hamamı çizgilerine sahiptir.


Nisan 18, 2007, 02:54:19 ös
Yanıtla #24
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

KARİYE MÜZESİ

Tarihi Yarımada’da yer alan Fatih ilçesinin Edirnekapı semtinde bulunan Kariye Müzesi, Bizans resim sanatının son dönemine ait şaheserleri barındırması açısından oldukça önemli bir merkezdir.

 
Kariye Müzesi'nin tam olarak ne zaman inşa edildiğine dair kesin bir veri yoktur. Tarihi kaynaklara göre, bir zamanlar kentin surları dışında kalan eski şapelin yerine, İmparator Iustinianos (669 – 711) zamanında bir kilise yaptırılmıştır. Eski Yunanca “b” sözcüğünden gelen “kariye” “kent dışı” anlamına gelmektedir.

Çeşitli onarımlardan geçerek varlığını devam ettiren yapı, 11. yüzyılın sonlarına gelindiğinde ise, dönemin imparatoru I. Aleksios'un kayınvalidesi Maria Doukania tarafından yeniden inşa ettirilmiştir. Latin istilası sırasında oldukça yıpranan kilise, şehrin ileri gelenlerinden Theodoros Metokhites tarafından onartılmış, kilisenin sahip olduğu muhteşem mozaik ve freskolar ise yine bu dönemde eklenmiştir.

İstanbul'un fethinden sonra da kilise olarak hizmet veren Kariye, önce camiye çevrilmiş, Cumhuriyet'in ilânını izleyen yıllarda ise müzeye dönüştürülmüştür. Cami haline getirilmesi sırasında boyanmak ya da yok edilmek yerine üzeri kapatılan mozaik ve freskolar, bu doğal korunma nedeniyle günümüze kadar mükemmel şekilde ulaşabilmiştir. Bu muhteşem eserler, 1948 ile 1958 yılları arasında Amerikan Bizans Enstitüsü tarafından gerçekleştirilen çalışmalar ile de tekrar ortaya çıkarılmıştır. 

 
Burada yer alan mozaik ve freskoların en büyük özelliği, Bizans resim sanatının son dönemine ait en güzel örnekler olmasıdır. Eserlere derinlik verilmiş ve figürlere hareket kazandırılmıştır. Mozaikler, Hıristiyanlığın doğuşu ve İsa'nın hayatına ilişkin hikâyeleri anlatmaktadır: İsa'nın doğumu, meleğin Yusuf'a görünüp Meryem'i alıp gitmesini öğütlemesi, felçlilerin iyileştirilmesi vb…

Ana kiliseye giriş kapısının üzerindeki mozaik ise oldukça dikkat çekicidir. Bu mozaikte, kiliseyi onartan ve mozaiklerle süsleten Theodoros Metokhites, İsa'ya kilisenin maketini verirken tasvir edilmektedir. Mozaikler arasında dikkat çeken bir diğeri ise İsa'nın ortada olduğu, solunda Meryem, Meryem'in altında ise İsaakios Kommenos'un yer aldığı mozaiktir. İsa'ın solunda ise bir rahibe görülmektedir.

Müzede yer alan mozaiklerin bir diğer özelliği ise Meryem'in İncil'de yer alamayan hayat hikâyesinin de anlatılmasıdır: Meryem'in dünyaya gelişi ve bebekliği, Cebrail'in Meryem'e bir bebeği olacağını haber vermesi… Kilisenin ana bölümünde ise Meryem'in ölümü resmedilmiştir. Ancak apsiste görülen “Diriliş” sahnesi, bir şaheserdir. Sahnenin üst kısmında ise “Son duruşma” sahnesi yer almaktadır.


Nisan 18, 2007, 02:56:07 ös
Yanıtla #25
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

SOĞUKÇEŞME SOKAĞI

Tarihi Yarımada’da yer alan Soğukçeşme Sokağı'nın geçmişi 8. yüzyıla kadar dayanıyor. Sokak, ismini 1800 yılında yapılmış bir çeşmeden almaktadır. Roma İmparatorluğu'ndan kalma bir sarnıç, su depoları ile eski İstanbul evlerinin de yer aldığı Soğukçeşme Sokağı, tarihi bölgenin karakteriyle de eşsiz bir uyum gösteriyor.   

 
1980'li yıllarca ciddi bir restorasyon çalışmasından geçen Soğukçeşme Sokağı'nda yer alan dokuz bina pansiyon, Roma döneminden kalma sarnıç ise taverna olarak hizmet veriyor. Trafiğe kapalı olan bu sokaktaki her evin de kendine has özel bir ismi bulunuyor: Yaseminli Ev, Hanımelili Ev, Güllü Konak, Mor Salkımlı Ev gibi... Geleneksel Türk mimarisinin bir örneği olan evlerin dekorasyonunda ise 19. yüzyıl üslubu göze çarpıyor. Kadife perdeler, konsollar, büyük aynalar göze ilk çarpan detaylar arasında…

İstanbul Kitaplığı
Soğukçeşme Sokağı'nda yer alan bir diğer önemli yapı ise İstanbul Kitaplığı… Kütüphane, geçtiğimiz yıllarda yitirdiğimiz, İstanbul'un birçok sokağı ve bölgesi için önemli ve anlamlı projelere imza atmış olan, İstanbul aşığı Çelik Gülersoy tarafından kuruldu. 1990 yıllında kapılarını ziyaretçilere açan kütüphanede, İstanbul hakkında 10 bini aşkın nadir kitap yer alıyor. İstanbul'un köklü tarihinin tüm tanıklarına rastlayabileceğiniz bu kütüphanede, tarihi bir mekânda kitap okumanın tadına varabilirsiniz.


Nisan 18, 2007, 02:57:39 ös
Yanıtla #26
  • Ziyaretçi

Hocam naptin sen yaa... yavas biraz, ayrica bari basliklari kalin yada renkli yazsaydinda, insanlar ilgilendigi basliklari okusaydi. Kitabi komple koymussun foruma :D

Guzel bilgiler ama saol.

Yani guzeldir herhalde, daha okumadim :D


Nisan 18, 2007, 02:58:23 ös
Yanıtla #27
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

FENER RUM PATRİKHANESİ

45 milyonluk Ortodoks dünyasının merkezi olan Fener Rum Patrikhanesi nedeniyle, İstanbul ve dolayısıyla Fener semti, Ortodoksların manevi başkenti sayılmaktadır. Yunanistan kralı Konstantin'in torunu Prenses Maria Olimpia'nın vaftiz töreni de bu patrikhanede gerçekleştirilmiştir.

Sadrazam Ali Paşa Caddesi'nde yer alan Fener Rum Patrikhanesi, Ortodoks Rumlarının en kutsal mekânıdır. 1601 yılında bugünkü binasına taşınan Patrikhane, şimdiki görüntüsüne 1800'lü yıllarda yapılan kapsamlı bir restorasyonla kavuşmuştur.

 
Fener Rum Patrikhanesi'nin tarihi 12. yüzyıla kadar uzanmaktadır. Patrikhane'nin tarihi ibadet yeri olan Aya Yorgi Kilisesi 1601'e kadar “Kadınlar Manastırı” olarak kullanılmıştır.

Patrikhane'nin kütüphanesi dünyanın en önemli arşivlerinden biridir. El yazması eserler, padişah fermanları, minyatür, resim, gravür, fotoğraf gibi dokümanlar kütüphanede özenle korunmaktadır.

Patrikhaneye üçlü bir kapıdan girilir. Basamaklardan yukarı doğru çıkıldığında ana kapı ile karşılaşılır. Ancak günümüzde bu kapı kapalı tutulduğu için giriş, hemen soldaki kapıdan yapılır. Bu kapıdan patrikhane kilisesi olan Aya Yorgi'ye geçilir.

Mevcut binanın ilk yapısı “Burç Kilisesi” diye anılan “Kadınlar Manastırı”dır. Patrik II. Timoteos zamanında yeniden inşa edilerek 1614 yılından sonra “Ortodoks Rum Patrikhanesi Kilisesi” olarak kullanılmaya başlandı. Bina, bir rivayete göre 1701'de Osmanlı padişahı I. Mustafa'nın, bir diğer rivayete göre de padişah III. Ahmed zamanında baş vezirin emriyle 1704 yılında yıkıldı. Bazilika şeklinde inşa edilen bina, 1720 tarihinde yeniden yapıldı, 1798 yılında ise bir tamir daha geçirdi.

Kilisenin ana ibadet mekânı 12 sütun üzerine inşa edilmiştir. 12 havariyi ifade eden bu sütunlar üzerinde de havarilerin tasvirleri yapılmıştır. Çeşitli kiliselerde bulunan taşınabilir üç mozaik ikon da burada yer alır.

Bu ikonlardan dünyada sadece on ya da on beş tane bulunduğu bilinmektedir. İkonalardaki tahta oymacılığı (ikonostasion) gerçekten etkileyicidir. Söylentiye göre, iki usta bunun üzerinde kırk yıl çalışmıştır. Kilisenin sağ tarafındaki demir kaplamadan görülen sütun parçasında bir delik vardır ki, bunun da İsa'nın gerildiği çarmıh olduğuna inanılır.

Patriklik tarihi
Patriklik M.S 34'te kuruldu. 325'e kadar bugünkü Gümüşhane'de gizli bir kilisede çalıştı. 313'te Hıristiyanlık yasak din olmaktan çıktı. Patriklik, İstanbul'a, Galata bölgesine taşındı.

330 – 360 yılları arasında şimdiki Aya İrini Kilisesi'nin eski binasındaydı. 360'da eski Ayasofya'ya taşındı. 532'de yeni Ayasofya yapılırken İstanbul'da bilinmeyen bir yere geçti. 537'de, yeni Ayasofya'ya taşındı. 1204'te Latin istilası sırasında İznik'e sığındı. 1261'de İstanbul'a dönerek 1453 yılına kadar orada kaldı.

Fatih Sultan Mehmed, İstanbul'u fethettikten sonra II. Gennadios'u patrik ilân etti. Patrikhane, Oniki Havariler Manastırı (Fatih Camii'nin yeri), Çarşamba'da Pammakaristos Meryem Ana Manastırı, Fener'deki Meryem Ana Kilisesi ve Ayios Dimitrios Kilisesi'nde görev yaptı.


Nisan 18, 2007, 03:01:09 ös
Yanıtla #28
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 133
  • Cinsiyet: Bay

Saol  Hamlet,başlıklar için kusura bakmayın artık,bu kez böyle oldu,umarım okudukça beğenirsiniz.. :) 


Nisan 18, 2007, 03:03:09 ös
Yanıtla #29
  • Ziyaretçi

Ben yavas diyorum... bu ezip gecip devam ediyor...
Seninki mum isiginin aydinligini yaymak degil, sanki gozune spot tutmak gibi oldu :D

Elbet okuruz. O kesin ama biraz surecek okumamiz oyle gorunuyor.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
14758 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 19, 2009, 10:42:57 ös
Gönderen: Veritas
0 Yanıt
2932 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 16, 2010, 09:07:10 ös
Gönderen: Mozart
3 Yanıt
6444 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 04, 2010, 04:58:45 ös
Gönderen: redkit
0 Yanıt
3066 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 04, 2010, 03:56:17 ös
Gönderen: belit
0 Yanıt
10597 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 10, 2010, 05:59:29 ös
Gönderen: alcyone
29 Yanıt
74547 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 02, 2014, 03:49:56 öö
Gönderen: resurrected
0 Yanıt
5866 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 09, 2011, 09:59:49 öö
Gönderen: MASON
0 Yanıt
5262 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2011, 04:43:33 ös
Gönderen: MASON
0 Yanıt
7956 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2011, 06:19:30 ös
Gönderen: MASON
2 Yanıt
8511 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 22, 2011, 09:58:59 öö
Gönderen: Prometheus