Kendi kendime bir soru sordum: «Masonlukta ara sıra “çekiçaltı” diye bir terim geçiyor. Bu ne demektir?» diye. Araştırdım; öğrendim. Böyle bir soruyu başkalarının da sorabileceğini düşünerek kısaca yazmaya karar verdim.
Bu konuyu anlatmaya başlamadan önce, bilmeyenlerin olabileceğini düşünerek, Masonluktaki “çekiç” üzerine kısa bir açıklama yapmakta yarar olacağını sanıyorum.
Masonlukta bir locanın standart olarak 10-15 görevlisi vardır ama bunlardan sadece üçü yönetici niteliği taşır: Üstad-ı muhterem ile yardımcıları birinci nazır ve ikinci nazır. Bu üç yönetici locanın toplantısı sırasında birer kürsü ardında oturur. Yöneticilikleri de bir çekiç ile simgelenir. Bu çekiç, simgesel olmanın ötesinde toplantı sırasında gerek ritüelik gerekse ritüel dışı olmak üzere çeşitli amaçlarla, çeşitli anlamlara gelmek üzere kullanılır. Nasıl bir çekiçtir bu?... Öyle çivi çakmak için kullanılan bir çekiç tarzında değil, genellikle ahşaptan yapılma, bildiğimiz bir çekiçten çok bir tokmağı andıran, hani kimi Batı ülkelerindeki mahkemelerde hâkimin kullandığı, ayrıca başka birçok kurumda da oturumlarda başkanın kürsüsü üzerinde bulunan çekiç gibi hatta tıpkısı.
Her locada üstad-ı muhteremin birtakım üstün yetkileri vardır. Bunlardan biri de konuşma yapmakta olan bir masonun sözünü kesmek ya da istemesine karşın ona söz vermemektir. Böyle bir durum ortaya çıktığında, üstad-ı muhterem çekiciyle sert bir vuruş yapar. Bunun üzerine herkes dikkatle ona bakar. Üstad-ı muhterem de diyeceğini der; «Sözünüzü kesiyorum. Konuşmanız bitmiştir.» ya da «Bu konuda size söz vermiyorum.» gibi… Daha birçok türde diyeceği olabilir. Birinci ve ikinci nazır ise, üstad-ı muhtereme benzer bir şekilde söz kesmek ve öncelikli olarak kendi diyeceklerini söylemek amacıyla çekiç vuruşu yapabilirler. (Buradaki fark, şayet bir nazır çekiç vuruşunu söz kesmek amacıyla yapmışsa, gerekçesini üstad-ı muhtereme bildirip, kararı ona bırakmasıdır.)
Üstad-ı muhteremin bu yetkisinin bir uzantısı da, gündeme alınmış ve üzerinde görüşme yapılmakta olan bir konunun herhangi bir nedenle sona erdirilmesi, bundan böyle bu konu üzerinde hiç kimseye söz verilmemesi ve konunun gündemden tümüyle çıkarılmasıdır. İşte “çekiçaltı” denilen uygulama budur. Üstad-ı muhterem çekiciyle bir vuruş yapar ve o konu simgesel olarak çekicin altında ezilip kalır.
Peki bu işe niçin “çekiçaltı” deniyor?
Masonluktaki en yaygın benimseyişe göre yetke (otorite) kavramını yansıtıyor da ondan. Bir işlemin çekiç altı edilmesi, yetke ya da otoritenin o işlemin üzerine çıktığı anlamındadır.
«Üstad-ı muhteremin öyle demesine karşılık locadaki masonlardan kimileri söz almakta ve o konu üzerinde konuşmakta diretir, üstad-ı muhteremin bu davranışının yanlış olduğunu tartışmaya yönelirlerse ne olur?»
Yok öyle bir şey… Masonluk bir düzen ve disiplin kurumudur. Her mason böyle bir şey yapamayacağını, böyle bir şeyin yapılamayacağını çok iyi bilir.
«Çekiçaltı edilmiş bir işlem, daha sonra locanın gündemine yine getirilemez mi?»
Getirilebilir... Ama bu sadece üstad-ı muhterimin uygun görüşüyle olanaklıdır.
«Üstad-ı muhterem seçimle göreve geldiğine göre; değiştiği zaman ne olur?»
O zaman da ilgili konu, ancak yeni üstad-ı muhteremin uygun görüşüyle yeniden gündeme getirilebilir.
«Bu durum önceki üstad-ı muhterem ile yenisinin o konuda görüşmüş olmalarına bağlı değil midir?»
Elbette!... Görevi sona eren her üstad-ı muhterem, birçok konuda olduğu gibi o konuda da yeni üstad-ı muhteremi bilgilendirir.
«Nazırlar da çekiçaltı yetkisi kullanabilir mi?»
Hayır!... Ancak üstad-ı muhtereme bu bağlamda öneride bulunabilirler.
«Böyle bir öneriyi toplantıdaki diğer masonlardan herhangi bir diğeri yapamaz mı?»
Yapabilir… Bunu engelleyecek bir kural ya da gelenek yoktur. Ancak abes kaçabilir. Bu yüzden de söz alarak böyle bir öneride bulunacak bir mason çok özenli davranır. Örneğin açıkça «Bu konu çekiçaltı edilsin.» demez. Bunun yerine «Bu konu bizi çok yoracak gibi görünüyor. Acaba ertelense daha iyi olabilir mi?» gibi bir söz söylemeyi yeğler.
«Locada bir zamanlar çekiçaltı edilmiş olan bir işlem, aradan yıllar geçmiş olmasına karşın hep çekiçaltında mı kalır? Bunun bir çıkar yolu yok mu?.»
Evet, hep çekiçaltı durumunda kalır ama çıkar yolu vardır. Bu da üstad-ı muhteremin konuyu unutmuş ya da ona aktarılmamış olabileceğini göz önünde tutarak anımsatmaktır. Ancak böyle bir anımsatma loca toplantısının dışında, özel olarak yapılır.
Başka soru var mı?