Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: İsa'nın Gerçek/Bilinmeyen Hayatı  (Okunma sayısı 13136 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 01, 2013, 07:33:35 ös

Tarafımca yazılmış olan bu yazı, İsa'nın hayatına farklı bir açıdan bakmakta, bugünkü Hıristiyanlık anlayışından çok daha farklı iddialarda bulunmaktadır. Yazıyı yazarken Sayın ADAM'ın yazılarından, Sayın Cihangir Gener'in kitaplarından ve bunun dışında bir kaç daha kaynaktan faydalandım. Yazı içeriğindeki hatalardan ötürü affınıza sığınır, faydalı olmasını temenni ederim.

Saygılarımla.

İSA'NIN BİLİNMEYEN-GERÇEK HAYATI

Esenniler ezoterik bir topluluk olup, bu topluluk Museviliğin ezoterik öğretisi üzerine kurulmuştur. Kelime anlamı İbranice'de "Ketum Kişi" manasındaki İsiyim'in çoğuludur. Üyeler titizlikle seçilirler ve belli bir deneme sürecini geçtikten sonra, örgüte ritüel ile kabul edilirler. Aday burada, Esennilerden öğreneceği hiçbir sırrı ifşa etmeyeceğine dair yemin eder. Esenniler kendilerini Işığın Çocukları olarak addeder, diğer tüm haricileri (ki Musevi dinine mensup Yahudileri bile) Karanlığın Çocukları olarak görürlerdi. Musa ve Hanok'un (Hermes) gizli sırlarına vakıf olduklarını iddia ederlerdi.

Esenniler temizliğe önem verirler, mülkiyet ortaklığını esas alırlar, yemini büyük bir suç olarak görürler, ruhun ölümsüzlüğüne ve insanın tekamülüne inanırlardı. Savaşa ve köleliğe karşı çıkarlardı. Kurban kesmezlerdi.

Esenniliğin öğretisi üç aşamalı olup, son aşamaya varanlar "Işığın Oğlu" (diğer adıyla İsrail'in Kutsal Seçkini) olurlardı. Işığın Oğulları, ruhun çeşitli bedenlerde defalarca vücut bulduğuna inanırlardı. Kamil olma mertebesine varanlar ise, tekamüllerini tamamlayarak Tanrı ile bir olurlardı.

Esenniler Karanlığın Çocukları'nın ancak gelecek Mesih ile yeneceklerine inanıyorlardı. Karanlığın Çocukları, bilimi unutmuşlar, inançları ezberi ve kuru bir kılıfa sokmuşlar, gerçekten sapmışlardı. Esennilere göre, Mesih olacak kişi, aklını kalbinin önünde tutacaktı. M (Moach) aklı, L (Lev) ise kalbi işaret etmekteydi. Aklını kalbinin önünde tutan Kraldı (Melech). Kalbini aklının önünde tutan ise Aptaldı (Lemech). Esenniler Davud soyunun erkek çocuklarını Melech esasıyla yetiştiriyorlardı.

Julies Sezar döneminde, İsrail Roma tarafından kuşatıldı. Ardından buranın başına kukla bir yönetici atandı. Ve Yahudi halkı ağır vergilerle taçlandırıldı. Roma henüz Hıristiyanlığı kabul etmiş değildi. Çoktanrılı sistemi sürdürmekteydi. Bu durum Yahudiler üzerinde bir de dini baskının kurulmasına neden oldu. Yahudilerin böylesine özgürlüklerini kaybetmiş olmaları, bir yandan Roma'nın bir yandan kendi aralarındaki çekişmelerin arasında kalmış vaziyetleri Mesih beklentilerini arttırdı. Esenniler Roma işgali üzerine Kumran'a çekilip, çalışmalarını arttırmaya başladılar.

Meryem'in soyu, babası Yoakim aracılığıyla Davud soyuna; annesi Anna ile de Harun soyuna bağlanıyordu. Yusuf 25, Meryem 13 yaşındaydı. Davut soyuna mensup erkek çocukların evlenmesi ve böylece bu soyun devamını sağlamaları gerekiyordu. Yusuf da Üstat Cabal'ın tavsiyesiyle evlendi.

İsa'nın babası Yusuf, Meryem ile evlendiğinde, beklenen kanlı çarşafla karşılaşmadı. Oysa çarşafın dışarıda bir ipe asılarak, herkesin bu evliliğin temizliğine inandırılması gerekiyordu. Bu durum üzerine Meryem'den şüphelenmeye başlayan İsa ve annesi, Meryem'i bir ebeye göstermeye karar verdiler. Ebe, Meryem'in hala bakire olduğunu söyleyince, Meryem aklanmış oldu. Fakat bu durum aynı zamanda Yusuf'un erkekliğine gölge düşürmekteydi. Esenniler arasında zaten cinsellik üzerinde hiç konuşulmaz (ki Esennilerin pek çoğu evlenmezdi), dönemin yapısından ötürü de gerek erkek gerek kadının cinsellik üzerindeki bilgisi yok denecek kadar az olurdu. Oysa esnek kızlık zarları günümüzde de rastlanan ve pek çok cinayetin sebebi olan bir durumdur. Meryem bir süre sonra hamile olduğunun farkına vardı. Ama nasıl olurdu? Henüz bakireyken... Nadir görülen bu durum, doğacak olan çocuğun beklenen Mesih olma inancını arttıracaktı.

İsa'nın bakire bir anadan doğmuş olması, 2'li yaşlara kadar hiç konuşmamış olması ve birden konuşmaya başlamış olması, O'nun beklenen Mesih olduğu yönündeki beklentileri arttırıyordu. Esenniler Davud soyunu koruma ve kollama görevini de yerine getiriyorlardı. İsa'da tıpkı babası gibi küçük yaşlarda Esennilere katıldı. Kabul töreni Thomas ile beraber yapıldığı için, Thomas İsa'nın ikiziydi (sembolik olarak). O sıradan bir Esenni değildi. Davud soyunun temsilcisiydi. Beklenen Mesih, Davud soyundan olacaktı. Esennilere hatta Musevilik dinine mensup tüm Yahudilerce Davut soyu, Hanok ve Kabil üzerinden Adem'e kadar varan kutsal bir soydu. Bu soya mensup olan erkekler, Tanrının gerçek adını bilirlerdi. Bu adı bilen bir kimse, çeşitli özel güçlere sahip olurdu.

Yahudiliğin kavimlerinden biri olan Bünyaminler, Yahudi kavimlerin kendi içlerindeki savaşlarda yok olacak dereceye gelmiş, nihayetinde tanrının gazabından korkulduğu için, bu kavimden bir azınlığın yaşamasına izin verilmiştir.

Yahudi kavimlerin arasındaki savaşların temeli din farklılığı ve taht mücadeleleri idi.. Bünyamin soyu putperest bir Yahudi kavmiydi. İsa, Mecdelli Meryem'i putperest Bünyaminlerin yaşadığı yerde gördü (Bünyaminlerin payına düşen yer Kudüs idi. Bir zamanlar bugünkü gibi değerli değildi). Mecdelli Meryem, Asterta adlı tapınağın rahibesiydi. Putperest inançlara bağlı olarak, rahibelerin yılın bir günü, para karşılığı yabancı bir erkekle cinsel ilişkiye girmesi gerekiyordu. Meryem henüz yeniydi bu sebepten ötürü henüz cinsel ilişkiye de girmiş değildi.

İsa, Mecdelli Meryem ile evlenme kararı aldı. Ama nasıl olur! Ama şu unutulmamalıydı ki: M. Meryem, İsrail krallığının soyunu taşıyordu. Davud krallığının ele geçirdiği krallığın soyunu... Yani bir önceki krallık soyunu. İsa ise Davud krallığının soyundandı. Bu evlilik, İsa'nın gelecekte Yahudi krallığının en büyük ve en haklı adayı olmasını sağlayacak, hem de asırlardır Yahudi kavimler arasında süren tartışmalar sona erecek, putperest Roma'nın hegemonyasına baş kaldırılacaktı. Bunla da bitmeyecek, bakire Meryem'den doğduğu iddia edilen İsa'nın, beklenen kurtarıcı olduğu neredeyse kesinleşmiş olacaktı.

İsa M. Meryem ile evlendi. Bunun için öncelikle Essenni hocalarının iznini aldı. Bu durumdan haberdar olan putperest Roma, İsa'yı yok etmek üzere girişimlere başladı. Aksi, Yahudilerin bir olup, Roma hükümdarlığına başkaldırmaları ve başa İsa'yı geçirmeleriyle neticelenecekti. İsa ailesiyle önce Mısır'a kaçtı. Belli bir zaman sonra, ailesini geri gönderirken, kendisi eğitimini kuvvetlendirmek için Hindistan'a gitti. Mısır - Hindistan ve Pers'te çeşitli ezoterik okullarda dersler alan İsa, pek çok inanç ve bilgiyle donandı.

İsa, Hindistanda iken Budizm ve Brahmanizm'i yakından tanıdı. Burada çeşitli ezoterik örgütlere katıldı. Museviliği, Esenni öğretilerini, Mısır, Hindistan ve Pers'teki inançları bir potada eritebileceği ve tek tanrılı inancı yaygınlaştıracağı günlerin özlemini çeker oldu. Musevilik, sadece Yahudilere has bir dindi. Yahudi olmayan bir kimse Musevi olamıyordu. Ama neden? Yahudiler seçilmişti. Nasıl? Musevilik nasıl da bozulmuştu? Museviliğin şerî kısmı nasıl yok edilebilirdi?

Nikolaus Notowitsch, "İsa’nın Hayatındaki Boşluk" adlı kitabında, Tibet’teki Mulbek Manastırını ziyareti sırasında, Manastırın baş rahibi lamanın kendisine, "Ruhsal bir varlık olan Buda, dinimizi tüm dünyaya yayan kutsal kişi İsa’nın şahsında, ete kemiğe bürünmüştür. İsa, büyük bir mesihtir. Buda’nın, 22 peygamberinden sonra gelen, en büyük peygamberdir. Bütün Dalai-Lamalardan çok daha büyüktür, çünkü o, efendimizin ruhsal varlığının bir parçasıdır. Onun ismi, bizim kutsal kitaplarımızda da yazılıdır" dediğini  yazmaktadır.

Essennilerde, Budistler de ruhun "yeniden doğuş"una inanıyorlardı. İsa artık ülkesine dönmek ve bir an önce krallığını ilan etmek istiyordu. Fakat tavsiyeler üzerine bu kararından vazgeçmek zorunda kaldı. Krallığını ilan ederse, Roma tarafından öldürülebilirdi. Hatta daha da fazlası, pek çok Yahudi'nin de ölmesine sebep olabilirdi. Hepsi bununla kalmaz, Roma'ya tek tanrılı inanç asla ayak basamazdı. O halde İsa krallıkta aceleci davranmamalıydı. O gökteki babanın temsilcisiydi. O tüm dünyanın, tüm halkların kralı olmalıydı. Evet! İşte bu! Roma'ya bile tek tanrılı inanç yayılmalıydı. Yücelerin yücesinin ışığı, tüm dünyayı kaplamalıydı. O, Musa'nın düştüğü hataya düşmeyecekti. Tek tanrılı dini, Musevilerle bir tutmayacak, Roma'nın paganlarına da kucak açacaktı. Roma'yı tek tanrılı inancın yandaşlarıyla dolduracaktı. İşte o zaman karşısında kim durabilirdi ki? Roma halkını da yanına aldı mı, krallığını da ilan edebilirdi.

Yahya ülkesine gönderildi. Böylece Mesih'in gelmek üzere olduğunu müjdeleyecek, yeni yandaşlar toplayıp, İsa gelmeden evvel uygun ortamın oluşmasını sağlayacaktı. İsa'nın getireceği reformlardan en temel ikisi böylece belirginleşti. Şeriat ortadan kaldırılacak ve tek tanrılı inanç sadece Musevilere değil, herkese kapılarını açacaktı.

 “Ama beni dinleyen sizlere şunu söylüyorum: Düşmanlarınızı sevin, sizden nefret edenlere iyilik yapın, size lanet edenler için iyilik dileyin, size hakaret edenler için dua edin. Bir yanağınıza vurana öbür yanağınızı da çevirin. Abanızı alandan mintanınızı da esirgemeyin. Sizden bir şey dileyen herkese verin, malınızı alandan onu geri istemeyin. İnsanların size nasıl davranmasını istiyorsanız, siz de onlara öyle davranın.Eğer yalnız sizi sevenleri severseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile kendilerini sevenleri sever. Size iyilik yapanlara iyilik yaparsanız, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile böyle yapar. Geri alacağınızı umduğunuz kişilere ödünç verirseniz, bu size ne övgü kazandırır? Günahkârlar bile verdiklerini geri almak koşuluyla günahkârlara ödünç verirler. Ama siz düşmanlarınızı sevin, iyilik yapın, hiçbir karşılık beklemeden ödünç verin. Alacağınız ödül büyük olacak, Yüceler Yücesi’nin oğulları olacaksınız. Çünkü O, nankör ve kötü kişilere karşı iyi yüreklidir. Babanız merhametli olduğu gibi, siz de merhametli olun.” (Luka 6 27-36)

Kutsal topraklara dönen Vaftizci Yahya, beklenen günün yaklaştığını, beklenen kurtarıcının gelmek üzere olduğunu müjdeliyordu. Bu süreçte, yandaşların sayısını arttırarak, İsa'nın gelişi için de uygun ortamın hazırlanmasını sağlıyordu. Yahya da tıpkı İsa gibi bir Esenniydi. Eğitim sürecinde hep beraber olmuş, beraber tartışmışlar, beraber sevinmişler, beraber üzülmüşlerdi.

İsa ülkesine döndüğünde, vaazlar vermeye başladı. Çevresine ve kendisine inanan pek çok mürit topladı. Fakat Vaftizci Yahya, Roma tarafından tutuklandı. Ardından ise öldürüldü. İsa bir kardeşini (semb.), en büyük destekçisini kaybetti. İsa'nın oğlu Roma'ya karşı silahlı bir mücadeleye girdi. Bunun üzerine Roma tarafından tutsak edilen Barabas, vakti geldiğinde öldürülecekti. Roma yönetiminin Barrabas'ın İsa'nın oğlu olduğundan haberi yoktu. İsa, oğlunu kurtarmak için kendini feda etmeye karar verdi. Fısıh Bayramı'nda  seçilen bir tutsak serbest bırakılırdı. İsa, çarmıhta ölmeyeceğini iddia ediyor hem de soyunun yaşaması için Barrabas'ın ölmemesi gerektiğini belirtiyordu.

Son Akşam Yemeği'nde İsa kendisini ele vermesi için Yuhanna'dan yardım istedi. Bunu kabul etmek Yuhanna için zor olsa da, kabul etmek zorunda kaldı. Fısıh Bayramı günü yaklaşıyor, akın akın Yahudiler Fısıh Bayramı'nı kutlamaya Kudüs'e gidiyorlardı. Böylesi bir günde İsa'nın Kudüs'e gitmesi, Roma'yı tedirgin edecek ve İsa'nın yakalanmasını kolaylaştıracaktı.

İsa Kudüs'e vardığında, tapınak binlerce insanla doluydu. Zengin olanlar gösterişler içerisinde tapınağa bağış yapıyorlardı. İsa zenginleri servet tanrısının adamları olmakla suçladı. Ardından tefecilere ve tapınağa saldırmaya başladı. Bugüne değin görülmüş bir şey değildi. İsa tapınağın yıkılmasını istiyor, üç gün içinde yerine yenisini inşa edeceğini iddia ediyordu. Kırk altı yılda yapılan tapınağı yıkmak ve üç günde yenisi yapmak mı? Oysa İsa, tek tapınağın insanın kendisi olduğunu, gerçek mabedin taşlarla-tuğlalarla değil, kardeşlik ve sevgi ile kurulacağını ifade ediyordu. İsa'nın tapınaktaki tüccarlara saldırması hahamları çok kızdırdı. Bu bardağı taşıran son damlaydı.

Tapınağın başrahini Kayafas ile Sadukiler ve Ferisilerden oluşan 71 kişilik mahkeme, o gün İsa'nın çarmıha gerilmesine karar kıldı. Arimatealı Yusuf buna karşı çıkmadı. Zira zaten mahkemenin kararını değiştiremezdi. Aynı zamanda İsa'nın da isteği bu yöndeydi.

Yuhanna, tapınağa İsa'nın yerini söyledi. İsa, etrafı zeytinliklerle çevrili Gestamane bahçesindeydi. Askerler apar topar İsa'yı tutukladılar. Günler süren tartışmalar sonrası sonuç belli olurken, İsa'nın bir kaç dakika içerisinde öldürülmesine karar verildi. Öyle ya! İsa, tapınağa saldırmış, Tanrının Oğluyum demiş ve Mesihlik iddiasında bulunmuştu. Fakat yasalar gereğince, son kararı Roma'nın vermesi gerekiyordu. Vali Pilatus, İsa'nın öldürülmesini pekte gerekli görmüyordu. İsa'yı, Hirodes Antipas'a havala etti. Hirodes zaten Vaftizci Yahya'nın ölümünün vicdan azabı çekiyordu. Dindar birisiydi ve İsa'nın bir peygamber olabileceği ihtimalini aklından çıkaramıyordu. Hirodes Antipas İsa'nın beyaz elbisesini çıkartıp, bunun yerine İsa'ya kral giysilerinin sembolik rengi olan erguvan renkli bir elbise giydirdi. Böylece İsa'nın krallığını onayladığını belirtiriyordu. Fakat İsa, çarmıha gerilmeye kararlıydı. Bunun üzerine Hirodes, İsa'yı Pilatus'a gönderdi. İsa tekrar Pilatus'un karşısına çıkarıldı. Romalı askerler İsa'nın erguvan renkli elbisesiyle dalga geçtiler.

Roma valisi Fısıh bayramı nedeniyle bugün bir kişiyi serbest bırakacağını belirtti. İsa'yı önerse de herkes sözlemiş gibi Barrabas'ın serbest bırakılmasını istedi. Zira başta Arimatealı Yusuf olmak üzere pek çok kişi bu konuda tembihlenmişti.

İsa çarmıha götürülürken, bir takım mucizelerin gerçekleşmesi beklendi. Fakat hiçbiri olmadı. İsa'nın yerini Roma'ya söyleyen Yahuda, hem İsa'nın hem de Barrabas'ın serbest bırakılacağını sanıyordu. Fakat işte İsa'nın ölü bedeni çarmıhtaydı. Bunun üzerine Yahuda kendini bir incir ağacına asarak, hayatına son verdi. Asırlarca, milyarca insan onu bir hain olarak bilip, anacaktı.

Arimatealı Yusuf, rüşvet karşılığı İsa'nın cansız bedenine talip olmuştu. İsa sanılandan daha kısa zamanda ölmüştü. Zira çarmıha gerilen kişi yavaş yavaş soluksuz kalır ve sonunda tamamen soluksuz kalıp hayatını yitirirdi. İsa'nın ölü sanılan bedeni,  Yusuf'un evine taşındı. Burada tedavi edilen İsa, üç gün sonra öğrencilerine göründü. İsa'nın boş mezarı ve dirilmiş bedeni, bir mucize olarak halk arasında yayılmaya başladı.

Tapınak yönetimi, İsa yandaşları ve havarileri için tutuklama emri çıkarttı. Bunun üzerine İsa ve havarileri dünyanın dört bir köşesine gittiler. Önce Mısır'a giden İsa ve havarileri, vaazlarda Meryem'in bulunmasına hatta konuşmasına anlam veremiyorlar, bir kadının nasıl bir havari gibi yanlarında dolaşıp durduklarını çözemiyorlardı. İsa ve havarilerince kurulan Kudüs topluluğu, İsa'nın öğretisi ve soyunun devamlılığı için mücadele edecekti. İsa Keşmir'de (Hindistan) 40 yıl yaşadıktan sonra öldü.

Meryem İskenderiye'de Sarah adında bir kız çocuğu doğurdu. İsa'nın soyu kızı Sarah aracılığıyla Avrupa kraliyet ailesine bağlandı. Yahudiler verdikleri mücadelede başarılı olamayarak, dünyanın dört bir köşesine dağılarak vatandalarından ayrılmak zorunda kaldılar. Fakat bu Yahudiler için ne ilk ne de son olacaktı.

Pavlus, İsayı Eluisis dininin ölüp yeniden dirilen tanrısı Temmuz yerine koyarak, O'nun Tanrının Oğlu olduğunu söylemeye başladı. Pavlus'un Baba Oğul ve Kutsal Ruh'u, Kudüs topluluğunun söylemlerinin önüne geçerek sonunda putperest inançlarla karışmış, asıl öğretiden uzaklaşmış ve dogmalaşmış bir dini oluşturdu.

İsa'nın öğretisi Roma tarafından yozlaştırılarak, putperest inançlarla bir arada yürütülebilecek bir inanç haline getirilmeye çalışıldı. Yeni Ahit, Roma'nın keyfince bilhassa öğretinin gnostik kısmı ayrıştırılarak insanlığa sunuldu. Gnostik belgelerin bir kısmı bizzat Roma tarafından yok edildi. Yine İsa'nın da bulunduğu İskenderiye Kütüphanesi'nin yobazlar tarafından yakılması, buradaki pek çok gnostik belgenin de yok olmasına neden oldu. Yanan sadece İsa ile ilgili belgeler değil, büyük bir Hermetik külliyattı da. Fakat Nag Hammadi’de gnostik metinlerin bir kısmının nüshaları bulunmuştur.

Konstantin, MS 235 yılında İznik Konsili'ni topladı. Tanrının iradesinin İznik Konsili'nde tecelli ettiği iddia edilerek, burada alınan kararlara uymayan her kimse ve her kuruluş-topluluk vd. sapkın ilan edildi. Buna göre İsa, peygamber değil Tanrının Oğlu idi. 25 Aralık'ta kutlanan pagan Güneş Festivali (Sol Invictus), İsa'nın doğduğu gün olarak belirlendi. Oysa İsa ne peygamber ne de tanrının oğlu olduğunu iddia etmiş, ne pazar gününü tatil etmiş, ne de 25 Aralık'ta doğmuştu. Konstantin Ortodos öğretileriyle uyuşmayan tüm belgerin yok edilmesini istedi. Böylece pagan inançlarda bir takım isim değişiklikleri yapılarak Hıristiyanlık dini vücut buldu. İsa'nın öğretileriyle neredeyse hiç uyuşmayan bir din...

İsa kendisinden Tanrının Oğlu diye bahsederken, kamil bir insan olduğunu ve Tanrı ile artık bir olduğunu belirtiyordu. Gerçek manada böyle bir iddiada bulunmamış, herkesin zaten Tanrının Oğlu olduğunu belirtmiştir. Fakat İsa'nın bu sembolik anlamı anlaşılamamış ve asırlardır Hıristiyan dünyası İsa'yı Tanrının Oğlu olarak addetmiş, aksini söyleyenleri sapkınlıkla suçlamıştır.

Katolik Kilisesi, asırlarca gnostik ve ezoterik inançlarla mücadele etmiş, kendi vatandaşları üzerine bile Haçlı Seferleri düzenlemiştir. Bunlardan biri de Albigeois Haçlı Seferi'dir. Kilise, Esenni öğretilerine yakınlık gösteren bu topluluktan 15.000 kişiyi katletmiştir.

Yuanna İncili, elimizdeki İnciller arasında ezoterik yönü ağır basanıdır. Bu sebepten ötürü, ezoterik öğreti taraftarı Şövalye Tarikatlarınca kabul edilen, Protestanların benimsediği ve Hıristiyan Masonların üzerine yemin ettikleri incildir.

Kudüs MS. 1099 yılında Hıristiyanlarca ele geçirildi. Kral Baudoin'in Kudüs'ün başına geçmesiyle Davud soyundan biri başa geçmiş oldu. Baudoin, dokuz şövalyeyi, eski tapınak kalıntıları altında gizli araştırmalar yapmakla görevlendirdi. Bu kişiler daha sonra Tapınak Şövalyeleri ismini aldılar. Ele geçirdikleri belgeleri daha sonra Avrupa'ya taşıdılar. O belgelerden birisinde İsa'nın kendi yazısıyla, başrahip Kayafas'a yazdığı bir mektup da bulunuyordu. Mektup da şöyle yazıyordu: "Ben Tanrının Oğlu değilim. Sadece onun ruhuna sahibim. Ben de sizler gibi bir İnsan Oğluyum..."
« Son Düzenleme: Nisan 01, 2013, 07:40:13 ös Gönderen: peacewings »
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Nisan 02, 2013, 05:53:46 ös
Yanıtla #1

Yazı içeriğindeki bir hatayı düzeltmek istiyorum.

Alıntı
Yuhanna, tapınağa İsa'nın yerini söyledi. İsa, etrafı zeytinliklerle çevrili Gestamane bahçesindeydi. Askerler apar topar İsa'yı tutukladılar.

kısmındaki Yuhanna'nın Yahya olması gerekiyordu. Bunun yanında Sayın ADAM, yazının içeriğinde bazı tarih ve sıralama hataları ile üslup sorunları olduğunu belirtti. Yazıyı okuyan yahut okuyacak olanları bu hususa dikkat çekmek istedim.

Saygılarımla.
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Nisan 02, 2013, 08:41:53 ös
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3234
  • Cinsiyet: Bay

Güzel ve ilginç bir çalışma , lakin Sayın ADAM 'ın dediği gibi '' DİN İNSAN ÜRÜNÜ'' dür demişti burada bunun nasıl oluştuğu ortada  görülüyor.

Saygılar
audi-vide-tace
    dinle-gör
        sus


Nisan 03, 2013, 05:44:24 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Cihangir gener'in onun oğlu isimli kitabı galiba bu yazının kaynağı çok az basımı olan bir kitap o yüzden kısmet olmadı alıp okumak,ergun candanında benzeri çalışmaları var ama pek itibar edemedim onada hernasılsa.

paylaşım için teşekkürler
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Nisan 03, 2013, 06:17:25 ös
Yanıtla #4

Evet, Sayın karahan yazıdaki temel kaynak bahsettiğiniz kitaptır. Ben de kitabı sahaflarda buldum. Eh, bulmak biraz zahmetli oldu ama değdiğine düşünüyorum. Nadir ve özgün bir çalışma.

Saygılarımla.
• Laborare est Orare XXII.
• ... Bense daha önce duyulmamış, yeni şeyler söylediğim için onların ilenç ve lanetlemelerine maruz kalmaya devam edeceğim.... Simon Magus


Nisan 03, 2013, 06:22:29 ös
Yanıtla #5
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Kitapta aklımda kaldığı kadarı ile yanılıyorda olabilirim isanın tibettede görüldüğü ve yaşadığı iddia ediliyordu başka bir kataptada okumuş olabilirim,ama kısa sürede bende bulup alacağım,cihangir generin fazla kitabı yok aslında hiram abifi bulup okumuştum en son ,bu kitabı bulmak şart oldu artık.
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Nisan 03, 2013, 08:59:46 ös
Yanıtla #6
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Hz.isanın keşmirde yaşadığı efsanesi yada anlatımı üzerine bir pdf kitap elime geçti konuya meraklı olanların okumasını öneririm

meçhul hintli peygamber
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Nisan 04, 2013, 12:34:22 öö
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

o devirdeki yazılı kaynaklara baksak daha doğru olur , malesef vatikan isa'nın hikayesiyle yakından ilgilenip kendilerine uymayan kaynakları yok etmiş yada yok etmeye çalışmıştır, tabiki tarih açısından üzücü bir durum... farklı görüşlerle aydınlanamaması insanların...

Saygılarımla,
418


Eylül 06, 2014, 12:57:00 öö
Yanıtla #8
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 342
  • Cinsiyet: Bayan


Işık ve ışığın oğulları denince biraz derleme sunma geregi duydum.farklı bakış açıları için.

Işık insanları  bir millet değildir, öyle bir inançtır ki her ırktan insan bu dine girebilir.
Yeter ki gereğini yerine getirebilsin.
Işık dininde yaratan ve yaratılan yoktur. Yaratılmışların bütünü yaratanın kendisidir.
 Işık inancı yaratan ve yaratılan ikiliğini reddeder. En büyük en küçüktedir.
 İkilik küfürdür bize, bire inanırız derler. Ruh ışıktır ve ölümsüzdür.
 


Anadoludaki aleviler .

Işık inanışının temel taşı, Ayin-i Cemdir.
Burada Büyük Patlamadan sonra evrenin ve yaratılışın bütün evreleri söz, müzik, dans ve ritüellerle anlatılır.
Cem yanmakta olan bir ocaktan alınan ateşle yakılan ışıkla başlar. Bu ışığa çerağ denir (çerağ: uyarmak).
 Bu yaratılışın, ışığın (güneşin) ortaya çıkışının sembolik anlatımıdır.
Alevi kelimesi de alev den türemiştir. Alevi kelimesi aleve ait, ışığa ait, ışıktan gelen anlamındadır.

Bu sözcüğün kaynağı aslında Hititlere kadar uzanır. Bu halk Anadolu’ya geldiklerinde Luvi diye adlandırdıkları bir halkla tanıştı.
 Komşu bir ülke bu halkı adlandırdığında kelime “A-luvi” oluyordu.
 Sefa Taşkın Mysia ve Işık insanları adlı kitabında “M.Ö. den önce 2000 yıllarında Hititlerin
bıraktığı yazılı ve resmi belgelerin bize tanıttığı Luviler adı verilen halkın, yalnız Anadolu’nun değil,
insanlığın derin geçmişi ile ilgili önemli gizler taşıdığı günümüzde yeni yeni ayırt ediliyor” diyor.
 Yine Sefa Taşkın Afganistan’dan İspanya’ya Karadeniz’in kuzeyine kadar birçok yer, ırmak adının Luvice olduğunu söylüyor.
 
Arkeolog Firuzan Kınal, Mersin, Hacılar, Alişar kazılarından yola çıkarak M.Ö. 6000 yıllarında ortaya çıkan
bakır çağı kültürünü yaratanların Luviler olduğunu tespit ediyor.
 
Bilge Umar kültür mirası en zengin halkın Luviler olduğunu söylüyor.

Luviler Hint-Avrupa ailesinden bir dil konuşan en eski halktır diye de ekliyor.

 Albrect Götze Küçük Asya kitabında Luvilerin Anadolu kökenli bir ulus olduğunu, bunların Yunanistan’a
,Balkanlara Sicilya ve İtalya’ya yayıldığını söylüyor.
 Meyer Anadolu halkının (Luviler) Helenleşmeden önce var olduğunu söylüyor.
 H.Craig Melcherc sadece Luviler hakkında kitap yazmıştır.
 Birgit Brandeu, Hititler adlı kitabında Asyanın (Assuva) adının bile Luvice olduğunu ,
 Alexandr-Paris gibi adların  Luvice olduğunu, kültürel buluşların Luviler sayesinde Yunan’a,
 Roma’ya sonunda da batı kültürüne ulaştığını yazmıştır.
Alevi kelimesinin Ali kaynaklı olmadığının bir diğer belgesi de 16.yyın son çeyreğine kadar Osmanlının Alevilere Işık Taifesi demesidir.
 Baki Özün Alevilikle ilgili Osmanlı Belgeleri kitabından örnekler verelim;
“1558 Eskişehir Kadısına; Seyitgazi Işıklarının yola getirilmesine dair:
 …Seyitgazi ışıklarının bazılarının fesat ehli olup, böylelerini yakalayıp güvenilir adamlara teslim edip…”,
 “1558 Edirne Kadısına; bayramlarda Işık Taifesinin kos ve nakkaze çalarak şehirlerde gezmemelerine dair:
 aşure günlerinde Işık Taifesi dahi sancaklar kaldırıp davul ve nakkaze ve def ve dümbelek ile açıkça şehirde
 gezip Müslümanların hakimlerine bu tür şeriata aykırı hareketlerin yasaklanması…”,
 “1567 Ahyolu Kadısına; Ahyolundaki Işık Taifesini takip edilmesine dair: Işık Taifesi toplanıp Bahçeli adındaki başkanları
 Tur adlı ışık için (haşa) peygamberdir diye inandığından başka…ehl-i sünnet ve cemaatden ibadet üzre Müslümanlara boş yere
aç gezersiniz ve başınızı yere korsunuz deyip Feranz kitaplarına saman ve kepekten ibarettir…”.
 “1576 Filibe Kadısına; Filibe’deki Hurufi mezhebinden olanların cezalandırılmalarına dair:
 Maad adlı köyden Mustafa Işık Huruf mezhebinden olup Müslümanlığı dinsizliğe sürüklemekten geri durmayıp…”.
 Görüldüğü üzere Osmanlı açıkça bu insanlara ışıklar diye hitap etmekte ve inançlarını beğenmemektedir.
 Çünkü onlar Müslüman değildir ve İslam’ın tanımladığı kabul gören dinlerden birine de mensup değildirler.

Işıklar, İslam’ın Anadolu da hakim olduğu dönemlerde Türklerin göç yollarından biri olan Horasan (güneşin doğduğu yer)
kelimesini kullanarak kendilerine Horasan Pirleri dediler. Böylece Türk olduklarını ima ettiler.
 Bu isimden daha güzel kendilerini tanımlayan kelime olamazdı. Çünkü onlar ışığın oğullarıydı.
 Dünyanın en eski dinine sahiptiler.


Ocak 31, 2015, 02:39:37 ös
Yanıtla #9
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 879
  • Cinsiyet: Bay

Bu yazı hristiyanlığa küfürdür. Hiçbir somut delili de olmayan ortaya atılmış bir karapropagandadır. Bu yazıyı yazan müslüman mı bilmiyorum ama islamda bile Hz.İsa ile ilgili olarak böyle birşey söylenmez. Lütfen bu tip yazıları gerçekmiş gibi elealıp insanlarıda bu fikirlerle zehirlemeyin.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
25208 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 15, 2008, 04:54:54 ös
Gönderen: sun
5 Yanıt
6957 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 06, 2013, 01:46:15 ös
Gönderen: Samuray
5 Yanıt
7320 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 17, 2007, 04:56:44 öö
Gönderen: ElmasMehmet
4 Yanıt
5521 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 05, 2012, 02:43:02 öö
Gönderen: Anilcanballi
18 Yanıt
26454 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2008, 01:14:54 öö
Gönderen: blossom
2 Yanıt
6077 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 09, 2008, 11:21:44 öö
Gönderen: Don Corleone
5 Yanıt
12803 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 11, 2015, 02:24:13 ös
Gönderen: Risus
3 Yanıt
5490 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 23, 2009, 01:42:06 ös
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
3198 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 23, 2011, 12:35:48 öö
Gönderen: Thoth
0 Yanıt
2416 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 11, 2015, 12:59:46 öö
Gönderen: Risus