Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Osmanlı nın TÜRK katliamları...  (Okunma sayısı 26344 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Kasım 04, 2007, 04:29:02 ös
  • Ziyaretçi

OSMANLI KATLİAMLARI

Yavuz Selim’e kadar Doğu Anadolu’da Türkmen hakimiyeti vardır. Yavuz ise; Şafi mezhebinden Nakşibendi tarikatından Kürt mollası Şeyh İdris-i Bitlisi’nin önerisi ve planlamasıyla Doğu ve Güney Anadolu’da Türkmenler katledilmişler, kurtulanlar ise Azerbaycan’a kaçmışlardır. Türkmenlerin hakim oldukları idari beylikler ve toprakları; Yavuz’un imzaladığı boş fermanları, İdris-i Bitlisi oldurarak Kürt Aşiret reisine ve ağalarına vermiştir. Böylelikle bugünkü doğudaki feodalizmin temelleri atılmıştır.
İdrîs-i Bitlîsi (Ö.8 Kasım 1520) “Selim Şah-Nâme” adlı eserinde; başta Diyarbekir olmak üzere Kürdistan memleketinde “Kürt Beyleri ve Kürt taifesinin mülk, millet, mezhep ve irsi bağlarının” nasıl güçlendirdiğini anlatırken, şehir ve yöre adlarını tek tek vererek Kızılbaş Türkmenleri de nasıl katlettiklerini “Allah’ın ve Padişah’ın yanında olan bir Molla olarak” zevkle ve kana susamış bir vampir edasıyla anlatmaktadır. Kürtler “dirlik ve birliklerini” İdrîs-i Bitlîsi’ye borçluyken, Türkler ise, Yavuz Selim ile İdrîs-i Bitlîsi’nin yaptıklarını lanetle anmışlardır.

Yavuz döneminde Osmanlı yönetiminde görev alan İdris Bitlisi ve Bıyıklı Mehmet Paşa ile Kürt Aşiret Ağaları’nın durumları için; bugün Kürt gruplarından KOMKAR belgeli olarak şöyle demektedir ki çok ilginçtir:

"1535'ler de böyle bir icazet vererek, beylik topraklarının bölünmesini kolaylaştırmıştır. Kanuni Sultan Süleyman fermannamesinde aynen şöyle diyor: -Bey öldüğünde, eyaleti kaldırmayıp bütün hududu ile Mülkname'yi Humayun uyarınca oğlu bir ise, O'na kalacak, eğer müteadit ise, istekleri üzerine kale ve yerleri, aralarında paylaşacaklardır. Uzlaşmazlarsa, Kürdistan beyleri nasıl münasip görürlerse öyle yapacaklar ve mülkiyet yoluyla bunlara ebediyete kadar ila ebeddevran mutaarrıf olacaklardır. Eğer Bey, varissiz, akrabasız ölmüş ise, o zaman eyaleti, hariçten ve yabancılardan hiç kimseye verilmiyecek, Kürdistan beyleri ile görüşülüp ve ittifak edilip, onlar bölgenin Beylerinden veya Beyzadelerinden her kimi uygun görürlerse, ona tevcih edilecektir. (Hükmi Şerif, Topkapı Sarayı Müzesi Arşivi, E. 11960 sayı-İstanbul) Kürt-Osmanlı Andlaşması'nın mimarı İdris'tir. Bu anlaşmayı kabul eden ve gerekli bulan Yavuz Sultan Selim'dir. İkisi de 1520'de maalesef ölmüşlerdir. Sultan Selim, İdris'e; -Git Kürdistan beylerini ve emirlerini topla, kendi aralarında bir beylerbeyi seçsinler demişti. Mevlana İdris ise, Kürt beylerini çok iyi tanıdığı için kestirmeden bir beylerbeyi Sultan'dan istemiş ve Bıyıklı Mehmet Paşa'yı tavsiye ederek bu işi noktalamış idi. Diyarbakırlı bir Kürt olan Bıyıklı Mehmed Paşa'da çok erken gitti ve bundan sonra Kürdistan Eyaleti Başkenti'ne Mekadonlu komutanlar gelmeye başladı. Kanuni Sultan Süleyman, bilerek veya bilmiyerek 1533-34'lerde, Bitlis'i Şeref Han'dan alıp, bir fermanla Ulame Tekelu'ya veriyor. Direnen Bitlis Beyi'nin üstüne, Diyarbekir Beylerbeyi ve kuvvetleri ile bütün Kürdistan beylerinin kuvvetlerini de katıyor ve Ulame'yi başkomutan olarak atıyor. Aynı Sultan, 1535'ler de Bağdat seferini yaptıktan sonra Kürtleri tanımaya başlıyor veya bunlarsız bir şey yapamıyacağını anlayarak, babasının Amasya'da imzaladığı anlaşmaya yukarda verdiğim arşiv numaralı Hükm-i Şerif-i yayınlıyor. Neticeye baktığımızda, Kürt hükümdarları, çoğunlukla topraklarını bölmemiş ve statülerini 1850'lere kadar getirmişlerdir.”
Yavuz Selim’in önce Erzincan Valiliğine atadığı, sonradan da bütün doğu ve güney doğuya bakmak kaydı ile Diyarbakır Eyaletine getirdiği Dıyarbakırlı Kürt Bıyıklı Mehmet Paşa ve danışmanı Bitlisli Molla İdris; bütün bölgeyi Türkler’den temizlerler ve yaklaşık olarak YÜZ BİN Kızılbaş Türk’ü katlederler. Bölgeden kaçamayan Türkler de kendilerini Kürt olduklarını söyleyerek kalırlar, baskılar sonucu da gerçekten Kürtleşirler. Doğu sınırlarını Türklere kapatan Yavuz; korumalığını da Kürt aşiretlerine bırakır. 1517’de Yavuz Selim’in Mısır’ı alması ve 74.ncü İslâm Halifesi olması ile sünnilik resmi ideoloji haline gelir ve İslâmi Devlet kimliği oluşur. Bu tarihten sonra Araplar, Osmanlı Devleti’nin yaşamı boyunca diğer halklardan üstün ve gözde konumlarına devam ederler. Türkler arasında Yavuz adı Yezit ile özdeşleşir ve lanetle anılır. Türk ulusal kimliği; Bozkırdaki Türkmenlerde yaşar ve ozanları Türkçe’yi geliştirir. Osmanlı Sarayı ise giderek soysuzlaşır ve yapay “Osmanlıca” denen yazı dili hakim olur. Bu nedenle Prof.Dr. Faruk Sümer; Safeviler için Osmanlılar’dan daha fazla Türktür demektedir.

Kanuni Sultan Süleyman (1520-1566) dönemi Osmanlı İmparatorluğu’nun zirvede olduğu bir zamandır. Ama Türkler açısından bir şey değişmez. Yine bu dönemde zülüm, şiddet ve katliamlar devam eder. Kürt kökenli Ebussuûd Efendi (1545-1574)’in Şeyhülislâm olmasıyla ve 30 yılda verdiği fetvalarla “Osmanlı toplum yaşamını” belirler ve Kızılbaş Türkmen katliamı, “Sünni Şeriatı”na göre meşruluk kazandırır. Yedi Kızılbaş öldürene “Cennetin Anahtarı” verilir. Bugün Sünni din adamları tarafından huşu ile anılarak “evliya mertebesi”ne çıkarılan Ebussuûd Efendi, Türk katliamcısı, yobaz, lanet okunacak bir zalim ve cellattan bir kişiden başka birşey değildir.

Hırvat kökenli ve nakşibendi tarikatından Kuyucu Murat Paşa 6.12 1606’da sadrazam olduktan hemen sonra Anadolu’da geniş çaplı Alevi katliamı harekatı başlatır. 155 bin Alevi Türkmeni diri diri kazdırdığı kuyulara gömdürür. Aman dileyen insanlara Kuyucu Murat Paşa’nın yanıtı; “Vurun şu pis Türk’ün başını” olmuştur. Cellatların bile öldürmeye kıyamadığı çocuğu atından inerek öldüren Kuyucu Murat Paşa üç yıl terör estirir.

Köprülü Mehmet Paşa (1656-1661) Celali ayaklanmaları bastırmak ve eşkıya tedibi adı altında; Anadolu Türkmenlerini kırımdan geçirmiş sağ kalanlara da zülüm yapmıştır. Osmanlı Vak’a-Nüvisleri ( tarihçileri) Naima ve Hoca Sadettin Efendi gibileri; kitaplarında katliamları ballandıra ballandıra anlatmaktalar ve Türkler için; “nadan” yani “kaba Türk, idraksiz Türk, hilekâr Türk” ifadesini kullanmaktadır. Başka kitaplarda ise; ‘Türk iti şehre gelince farisice ürür.’ yazmaktadır. Osmanlının ünlü şairi Nef’i ise “Tanrı, Türk’e irfan çeşmesini yasaklamıştır.” Demektedir. Divan-ı Hümayun yazarlarından Hafız Ahmet Çelebi 1499 yılında yazdığı şiirinde;


“Sakın Türk’ü insan sanma

Bin an bile olsa Türk’le birlikte olma

Türk eline şeker alsa o şeker zehir olur.

Türk’ün başını keserken sakın gam yeme

Baban da olsa Türk’ü öldür.”


Demektedir. Tüm bunlara karşın Türk Bayat boyundan Alevilerin ulu ozanı Fuzuli (1480-1566) bir deyişinin son beytinde şöyle diyor:


“Fuzuli, gökten yere insen sana yer yok

Yürü var gel, ya Arap’tan ya Acem’den”


Gökten Allah tarafından dahi indirilse Türklerin dünyada yeri olmadığını; Arap ve Acemler hakim olduğunu belirtir ve Şiirlerinde Osmanlılara sitem eder ve kafa tutar. Alevi Türkmen aşıkları, ozanları diline ve töresine sahip çıkar ve şiirlerinde dilendirir, yöre yöre gezerek halkı bilinçlendirirler. Dedeler ve Babalar da Türkçe ibadet yaparak örf ve gelenekleri yaşatarak bugünlere getirirler.


Kasım 05, 2007, 12:49:30 öö
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

Yazı hiç bir bilimsel değer taşımamakta malum siteden kişisel bir araştırma mı yoksa uydurmamı Allah bilir
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Kasım 05, 2007, 09:19:43 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1091
  • Cinsiyet: Bay

Bir rejimi yıkmak istiyorsanız o rejimi kötülemeniz gerekmektedir. Rejim yıkıldı ama bunlar hala kötülüyor.
''Kızıl elmada buluşalım''


Kasım 05, 2007, 03:48:48 ös
Yanıtla #3
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 562
  • Cinsiyet: Bay

Yazının kaynağını bilmiyorum ama anlatılanlar ekseriyetle doğrudur. Sayın LuckyEye ve Alaaddin'in karşı çıkışlarının dayandığı argümanları bilmek ve bu hususta fikir tartışması yürütmek isterdim. Yalnız şunu da belirtmekte fayda var ki o zamanlar Osmanlı'da kullanılan "Türk" ya da "Türkmen" kelimesinin içerdiği anlam tabi ki bir ırk temelinde olmasına karşın aynı zamanda devlet düzenine karşı bir ideolojiyi de simgelemektedir. Konu üzerine çok sayıda sağlam Osmanlı kaynakları da bulunmaktadır.

Dadaloğlu neden o meşhur koçaklamalarını yazdı; Köroğlu'nun savaştığı zalim Bolu Beyi bir Osmanlı Valisi değil miydi; "Şalvarı şaltak Osmanlı, Eğeri kaltak Osmanlı, Ekende yok biçende yok, Yemede ortak Osmanlı" deyişleri boş yere mi ortaya çıktı; Kuyucu Murat Paşa (ki kendisi Hırvat'tır) neden "kuyucu" lakabını aldı; Şah İsmail'in şiirlerini hala okuyup rahatça anlayabiliyorken Yavuz neden ekseriyatla Farsça şiirler yazmıştır? Bunlar bile insanın kafasında soru işaretleri oluşturmaya yetmiyor mu?

Şunu da belirtmeliyim ki Leon Commandante'nin fikirlerine de tam olarak katılmıyorum. Zira bu yazıda yoğun bir şekilde Anti-Kürtçülük, Osmanlı'yı günümüz siyasi olaylarından da gaz alarak bir nevi Kürtçü göstererek tarihimize öyle ya da böyle büyük bir iz bırakmış bir devleti, bir kültürü ortak düşman gösterme çabası sezdim.
Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo


Kasım 05, 2007, 06:14:43 ös
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 654
  • Cinsiyet: Bay

  Sn. Veritas yazı sizinde son paragrafaınızda anlattığınız gibi art niyetlice hazırlanmış yazının kaynağı benim anladığıma göre kişisel bir çalışma başka bir forumdan alıntı veorada kaynak isteyenlere benim çalışmam cevabı verilmiş.

 Osmanlı bir ırk devleti değildi zira o dönemde hangi devlet ırk devletiydi Osmanlı imparatorluklar döneminde yaşadı Fransız ihtilanlinde sonraki milliyetçilikten dolayısıyla yıkıldı bahsi geçen dadaloğlu Osmanlı ya karşı girişilen bir isyanın içinde bulunan bir ozandır ve sanırım 18. Y.Y. da yaşamıştır hatta 19. Y.Y. da da ölmüştür Osmanlı 32 milleti içinde barındırmış ve hangi millete özel bir kinle katliam hissiyatı hissetmiş ki devleti kuran ve o devletin sahipleri olan Türk milletine böyle birşey yapabilsin hangi padişah Türk değildi Osmanlı milliyetçiliğe karşı olabilir çünkü 32 milleti barındırıyordu milliyetçilik o devletin sonu olurdu zira öylede oldu Osmanlıyı kötüleyerek şer ocağı gibi nitelemeler yaparak hiç bir yere varamayız bu gün hala yurtdışında Türkler denilince akla Osmanlı geliyor Osmanlı hakimiyetine girmiş batı topraklarında hala "Türk korkusu" denilen unsur Osmanlı sayesinde oldu Avrupalılar "Türkler geliyor" kitaplarını Osmanlıya dayanarak yazıyorlar velhasıl kelam Devlet-i Aliyye-i Osman Türklerin devletiydi zaferleriyle hala guru duyabiliyorsak çıkıpta Türkleri katletmiştir diyemeyiz Türkler eğer Osmanlı olmasaydı bu topraklarda biraz zor kalırdı...
Çilesini çekmediğin dert senin değildir...


Kasım 05, 2007, 09:09:49 ös
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Sevgili Leon doğruları yazmış olabilir.
Şu anda günümüzde dediği bölgelerde Türkmenlerden başka her millet yaşıyor.


Ocak 12, 2008, 04:02:16 öö
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

Bu hakikaten cok hassas bir konu ve tarihcilerin/akademisyenlerin ozellikle detayli olarak yayin yapmasi gereken konulardan.

Olumlu ya da olumsuz yorum yapmadan sadece bir sey eklemek istiyorum, bahsi gecen donem 1500 ler, Osmanlinin zirvede oldugu bunun yaninda akinlarin devam ettigi, Misir seferi ile Iran seferlerinin yasandigi donem. Yavuz Sultan Selim, Iran seferi sirasinda ordunun neredeyse yarisini Anadolu'da sinlensinler diye birakmamistir, siyasi mucadelenin yaninda Pers medeniyetinin de Anadoluda calismalari vardi, dinsel bir yaklasimdan cok siyasi bir mucadeledir bu. Tum bunlarin uzerine devletin bekaasi ve istikrari icin oz kardesini oldurten bir idari yapi var ***Bu donemin kiyaslamasi icin Avrupa devletlerindeki engizisyon mahkemelerini ve somurgelesme zamanlarinda yapilan vahsetleri antiparantez hatirlatirim***
Son olarak tekrar bu konularin herhangibir ideolojik dusunceden arinmis sekilde resmi tarihciler tarafindan arastirilmasi gerektigini dusunuyorum...
Saygilar


Temmuz 03, 2008, 04:58:06 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Ne yazık ki Leon'un yazdıkları -amacı ne olursa olsun- doğrudur. Osmanlı'da Fatih'le başlayan Türkleri dışlama süreci Türk nefretine varmıştır. Konu ile ilgili başka örnekler de vardır: Yeniçeri Ocağının bozulma nedenlerini anlatan bir raporda "...hırsızların, deyyusların, mezhepsizlerin, Çingenelerin ve Türklerin ocağa alınması"ndan bahsedilmiştir. Türkler o kadar bastırılmıştır ki Bursa Valiliği döneminde şehrin eşrafı ile bir toplantı düzenleyen -yanılmıyorsam- Ahmet Vefik Paşa herkesle tanışırken arkalarda oturan sessiz, yaşlı bir adama sıra gelir. O ana dek herkes milliyetini söylerken bu adam söylemez. Paşa'nın sorusu üzerine ezik hafif bir sesle Türk olduğunu söyler. Paşa "Niye söylemiyorsun? Bak ben de Türk'üm" deyince adamcağızın gözleri açılır: "Türk'ten sadrazam olur mu?" der. Bunu üzerine Paşa'nın boğazına bir düğüm oturur ve "Sadrazam da laf mı? Padişah bile olur" der. Ama çoğu padişah bunu unutmuş gibidir. Ta ki 2. Abdülhamit'e kadar. Bir gün saray bahçesinde gezerken bahçevanın yamağına "Ahmak Türk" diye bağırdığını duyunca "Bana bak.Ben de Türküm" diye çıkışmıştır. Ama gerisi gelmemiş, gelememiştir. (Daha ayrıntılı  bilgiler için "Selçuklu'dan Atatürk'e Türk Halk Devrimleri" kitabına bakabilirsiniz.) Türklerin Osmanlı Dönemi tarihi örtülü bir alandır. Çok şaşırtıcı şeyler bulacaksınız. Hele bir zamanlar benim de sandığım gibi "Osmanlı=Türk" zannediyorsanız şok olacaksınız.
   Saygılarımla.


Temmuz 03, 2008, 05:00:50 ös
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

Başkası düzeltmeden ben düzelteyim. Sadrazamlığı valiliğinden sonradır. Adamın sorusu "Türkten Paşa olur mu?"dur.


Temmuz 04, 2008, 01:02:12 öö
Yanıtla #9
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1648
  • Cinsiyet: Bay

Osmanlı Devleti millet olmaktan daha çok dine önem verdiğinden dolayı çok büyük hatalar yapmıştır.Türkleri öldürmüştür,kültürü öldürmüştür.Bunlar ders çıkarmalıyız.Yine başka bir kültürün etkisi altında olmamız isteniyor.

Büyük Atatürk bitirilmeye çalışılan Türklüğü canlandırmıştır.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
6255 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 29, 2015, 10:06:23 ös
Gönderen: GOASISG
4 Yanıt
4850 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 05, 2007, 02:09:20 öö
Gönderen: SublimePrince
12 Yanıt
9632 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 17, 2007, 02:29:41 öö
Gönderen: Isis
15 Yanıt
24760 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 21, 2017, 10:43:05 öö
Gönderen: Ankara
4 Yanıt
4857 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 13, 2012, 09:52:22 öö
Gönderen: Tij
7 Yanıt
8187 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 04, 2011, 01:58:58 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2483 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 09, 2009, 04:38:26 ös
Gönderen: karahan
2 Yanıt
8057 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 02, 2022, 01:33:55 ös
Gönderen: Mandıra Filozofu
4 Yanıt
18714 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 05, 2010, 12:07:04 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3742 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 07, 2013, 12:09:45 ös
Gönderen: Samuray