5. KEMALİZM VE BAŞÖRTÜSÜ
Samuel Huntington'ın tasvir ettiği şekliyle Kemalizm, bir tür 'toplumsal dönüşüm projesi' olarak
karşımıza çıkıyor. Bu da, Kemalizmin 'bir ideoloji' olduğunu duymaya alışmış olan Türkiye'deki
kitleler için pek alışıldık olmayan bir yaklaşım.
Zaten kendisini Kemalist hisseden Türkler istisna edilecek olursa, dünyada Kemalizmi 'kendine
özgü' yeni bir felsefeye sahip olan ideoloji olarak gören hiç kimse yok denilebilir. Kemalizm
dendiğinde, 'Batılı olmayan' bir toplumun, son derece dar bir elit çevre tarafından, 'herşeyiyle
Batılı' bir topluma dönüştürülmeye çalışılması süreci akla geliyor.
Batılıların, zamanında memnuniyetle karşıladıkları Kemalist devrimleri, Türkiye'nin Avrupa
Birliği'ne girmesi söz konusu olduğunda 'demokratik olmaması' nedeniyle eleştirmeleri de
buradan ileri geliyor. Çünkü Kemalist uygulamalar Batıda, Türk toplumunu demokrasiye
yaklaştırdığı için değil, Batı için tehlikeli bulunan bir anlayış ortadan kaldırıldığı için sempati
topluyor. Ancak, Kemalist uygulamalar çerçevesinde Türkiye'de yaşananların demokratik bir
düşünce geleneği dahilinde izahı mümkün olmadığı ve Türkiye bu antidemokratik yapı ile
Avrupa'ya entegre olamayacağı için, Türkiye'nin Avrupa'ya dahil olması ihtimali söz konusu
olduğunda, aynı Kemalizm, 'terk edilmesi gereken yapısal bir sorun' haline geliyor. Türkiye'nin
herşeyi milli duygularıyla yorumlamaya alışmış olan ve Kemalizmi 'Batı yanlısı bir felsefe'
zanneden belli bir kesimi, ülkedeki uygulamaların aslında Tunus'takilere benzer bir nitelik arz
ettiğini algılayamadığından ötürü, Batının Türkiye'ye çifte standart uyguladığını söylemeye
başlıyor.
Kemalizmin gerçekte ne olduğu konusu adamakıllı netleştirilmediği müddetçe, Türkiye'de (bu
konuda da) aynı tartışmalar hiçbir sonuca ulaşılamadan devam edecek. Bu konularda,
Huntington gibi, konuya 'dışarıdan' ve 'tarafsız' bakan insanların yaklaşımlarını da dikkate almak,
işte bu nedenden ötürü önemli ölçüde yol gösterici olabilir.
Huntington, kitabının farklı bölümlerinde Türkiye'ye ayırdığı sayfalarda, Kemalizmi, 1920 ve
30'larda, 'Batı medeniyetiyle uyumsuz olduğu' varsamıyla Anadolu halkının kültürünü yok
etmeye odaklanan ve ithal edilen bir kültürü tüm halka dayatmayı esas alan bir anlayış olarak
açıklıyor. Zaten kitabında Kemalizmden bahsetmesinin tek nedeni de bu! Huntington'ın
Kemalizme değinmekteki amacı, Batı medeniyetinin bir topluma yerleşmesinin reformla değil,
ancak ve ancak 'yerli' kültürün(ün) tamamen imhasıyla mümkün olabileceği yönündeki bir
görüşün de var olduğunu okurlarına iletmek. Huntington'ın Kemalizm söz konusu olduğunda çok
doğru bir seçim yaparak 'fes' örneğini vermiş olması da bu nedenle çok önemli. Zira Huntington,
Kemalizmin gelenek ve dini ortadan kaldırmayı hedeflediğini belirterek, fesin yerine şapkanın
kabul edilmesini (elbette) bir ideoloji değil, kültür transferi olarak değerlendiriyor.
Türkiye'de ise Kemalizm, gerek lehinde, gerekse aleyhinde olan çoğu insan tarafından 'belirleyici
nitelikleri' ile değil, tekil vurgularıyla tartışılıyor ve bu nedenle de Kemalizm eksenli bütün
yapısal sorunlar çözümsüz kalıyor. Bir başka deyişle, Türkiye Kemalizme bütünsel ve akademik
bir gözle bakmayı başardığı an, ülkenin sosyal ve politik sorunları arasındaki ara-ilgileri de
kurabilecek ve bu da, çözüm adına çok büyük kolaylıklar sunacak.
Kemalizmin bütünsel olarak kavranamıyor olmasının doğurduğu algı sorununa en iyi örnek,
insanların fes yasağı ile başörtüsü yasağı arasındaki ara-ilginin çoğu zaman farkında olmamaları
olabilir. Zira Batı medeniyetine ait olmayan fes adlı serpuşu takmak nasıl Kemalizme tamamen
karşıt bir tutumsa, başörtüsü de (tıpkı kendini 'çağdaş' ilan eden bir kısım dernek mensuplarının
haklı olarak iddia ettiği gibi) Kemalist mantığa sonuna kadar terstir. Çünkü Kemalizm, genel
niteliği itibariyle, Türkiye'de hakim olan 'kültürü' ortadan kaldırarak, insanların Batılılar gibi
giyinmesini, Batılılar gibi yemesini, Batılılar gibi içmesini ve genel anlamda hayata Batılılar gibi
bakmasını amaçlayan bir sürecin ifadesidir.
İşte bu nedenlerden ötürü, Kemalizm bir ideoloji değil, bir toplumsal dönüşüm projesidir. Ve
yine bu nedenlerden ötürü ilkokuldaki çocuklara uzun yıllardır Kemalist devrimler konusunda
'hoşa gitmeyen' düşüncelerin özgürlüğü değil, şapkanın fese, pantolonun şalvara, gramın okkaya
ve metrenin arşına üstünlüğü anlatılır. Ve yine bu nedenlerden ötürü, ilkokul çocukları uzun
yıllardan beri resim derslerinde önce beyaz sayfanın ortasından dikey bir çizgi çizerek sayfayı
ikiye ayırır, sonra da sayfanın bir yarısına eski kültürlerine ait kötü şeyleri, diğer yarısına da yeni
kültürlerine ait iyi şeyleri çizerler.