Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: 28 Şubat Kararları Nelerdir?  (Okunma sayısı 21051 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 02, 2011, 11:27:12 öö

Benim özellikle sıkıntısını çektiğim bir husus, bir konu tartışılırken aslında neyin tartışıldığından bihaber olmamız. Tarih itibariyle günlerdir televizyonlarda 28 Şubat kararları hakkında yapılan tartışmaları izlerken bunu daha iyi hissettim. Herkes demokrasiye vurulan darbeden, demokrasinin kesintiye uğradığından bahsederken, ben 28 Şubatta yayınlanan MGK kararlarının neler olduğunu bilen birisi olarak hayretler içerisinde ekranlara bakıp kalıyorum.

Belki ben yanlış algılıyorumdur diyerek, maddeleri burada paylaşmak istedim. Acaba bu 18 maddeden hangisi demokrasiyi kesintiye uğratıyormuş...

28 Şubat Kararları

Millî Güvenlik Kurulu'nun 28 Şubat 1997 tarih ve 406 Sayılı Kararına Ek-A (rejim aleyhtarı irticai faaliyetlere karşı alınması gereken tedbirler)
1-Anayasamızda cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine anayasanın 4'üncü maddesi ile teminat altına alınan laiklik ilkesi büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması icin mevcut yasalar hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalı, mevcut yasalar uygulamada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır.
2-Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar, devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği Millî Eğitim Bakanlığı'na devri sağlanmalıdır.
3-Genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle cumhuriyet, Atatürk, vatan ve millet sevgisi, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihraklarin etkisinden korunması bakımından:
a-8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı.
b-Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebileceği Kuran kurslarının Millî Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.
4-Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık, aydın din adamları yetiştirmekle yükümlü, milli eğitim kuruluşlarımız, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun özüne uygun ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır.
5-Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı, bu tesislere ihtiyaç varsa, bunlar Diyanet İşleri Başkanlığı'nca incelenerek mahalli yönetimler ve ilgili makamlar arasında koordine edilerek gerçekleştirilmelidir.
6-Mevcudiyetleri 677 sayılı yasa ile men edilmiş tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli, toplumun demokratik, siyasi ve sosyal hukuk düzeninin zedelenmesi önlenmelidir.
7-İrticai faaliyetleri nedeniyle Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK'yi dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının silahlı kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır.
8- İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasadışı örgütlerle irtibatları nedeniyle TSK'dan ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkan verilmemelidir.
9- TSK'ya aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için mevcut mevzuat çerçevesinde alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı kuruluşlarında da uygulanmalıdır.
10-Bu maddenin tam metnini Turkiye'nin uluslararası ilişkilerini ilgilendirdiği için yayınlanmamıştır.
11-Aşırı dinci kesimin Türkiye'de mezhep ayrılıklarını körüklemek suretiyle toplumda kutuplaşmalara neden olacak ve dolayısıyla milletimizin düşmanca kamplara ayrılmasına yol açacak çok tehlikeli faaliyetler yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmelidir.
12-T.C. Anayasası, Siyasi Partiler Yasası, Türk Ceza Yasası ve bilhassa Belediyeler Yasası'na aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında gerekli yasal ve idari işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı ve bu tür olayların tekrarlanmaması için her kademede kesin önlemler alınmalıdır.
13-Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye'yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır.
14-Çeşitli nedenlerle verilen, kısa ve uzun namlulu silahlara ait ruhsat işlemleri polis ve jandarma bölgeleri esas alınarak yeniden düzenlenmeli, bu konuda kısıtlamalar getirilmeli, özellikle pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmelidir.
15-Kurban derilerinin, mali kaynak sağlamayı amaçlayan ve denetimden uzak rejim aleyhtari örgüt ve kuruluşlar tarafından toplanmasına mani olunmalı, kanunla verilmiş yetki dışında kurban derisi toplattırılmamalıdır.
16-Özel üniforma giydirilmiş korumalar ve buna neden olan sorumlular hakkında yasal işlemler ivedilikle sonuçlandırılmalı ve bu tür yasadışı uygulamaların ulaşabileceği vahim boyutlar dikkate alınarak, yasa ile öngörülmemiş bütün özel korumalar kaldırılmalıdır.
17-Ülke sorunlarının çözümünü "Millet kavramı yerine ümmet kavramı" bazında ele alarak sonuçlandırmayı amaçlayan ve bölücü terör örgütüne de aynı bazda yaklaşarak onları cesaretlendiren girişimler yasal ve idari yollardan önlenmelidir.
18-Büyük Kurtarıcı Atatürk'e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındakı 5816 sayılı kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemelidir.
28 Şubat 1997 tarih ve 406 sayılı MGK Kararı'nın Eki'dir.

Saygılarımla.
Bir kavramın tarihini bilmediğiniz sürece
Kavramın kendisini idrak edemezsiniz


Mart 02, 2011, 03:16:05 ös
Yanıtla #1
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 784
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Mustafa Kemal,

İzninizle bende size sormak isterim,

Siyaset kimlerin işi?

Saygılarımla,


Belki ben yanlış algılıyorumdur diyerek, maddeleri burada paylaşmak istedim. Acaba bu 18 maddeden hangisi demokrasiyi kesintiye uğratıyormuş...


Mart 02, 2011, 03:34:29 ös
Yanıtla #2

28 Şubat 1997 tarih ve 406 sayılı MGK Kararı'nın Eki'dir.

Sn. dogudan,

Ben yapılan doğru veya yanlış demiyorum. Burada yazanların hangi maddesi siyasettir, yazılanların hangisi demokrasiyi kesintiye uğratmaktır, onu soruyorum. Zarfa takılıp mazrufu kaybetmeyelim diyorum.

Yazılanların her maddesi, ilgili kanunlara atıfta bulunularak, bu kanun hükümleri uygulansın diyor. Asker siyaset yapmasın, tamam yapmasın da, sırf asker uygulayın dedi diye, inat olsun diyerek kanunlar da uygulanmasın mı?

Ve yaptığım alıntı... Yazılanlar 12 Eylül veya 12 Mart veya 27 Mayıs sabahı radyolardan dinlediğimiz gibi, bir askeri deklarasyon olsa haklısınız, hem de sonuna kadar haklısınız. Siyaset askerin işi değil. Ama MGK Cumhurbaşkanı başkanlığında toplanan, Başbakan ve İlgili Bakanların katıldığı, devletin güvenlik stratejilerinin belirlendiği bir yapıdır. Kanunlar uygulansın diyemeyecekse, böyle bir kurum neden var?

Bu kurum olsun mu olmasın mı, başka bir tartışma. Şu anda var. Siyasiler de hala katılıyor. O zaman ordan çıkan kararlara "siyaset kimin işi" diyemeyiz. O Kurul'un işi bu. Veya ben yanlış biliyorsam, siz bana yardımcı olun lütfen, MGK'nun işi nedir?

Saygılarımla.
Bir kavramın tarihini bilmediğiniz sürece
Kavramın kendisini idrak edemezsiniz


Mart 02, 2011, 06:13:04 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 125
  • Cinsiyet: Bay

Sayin Mustafa Kemal, Sizi yurekden destekliyorum. Eskiden Turkiyede her kes Orduyu seviyordu.AKP Turkiyede iktidara geldikten sonra  Fetullahci medyalar TSK aleyhinde o kadar camur atdilar ki, artik halk  orduya subheli bakiyor.Yazdiginiz bu maddelerin hepsi Ulkenin lehine.Bunlar illahi Ordunun yaptirimi oldugu icin nefretle karsilamak dogru diyil. Hukumetin isini de Ordu yapiyor, ne guzel.
Cok tesekkurler Sayin Mustafa Kemal, sevgiler, saygilar.
1283 - leriz biz.


Mart 03, 2011, 12:03:46 öö
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

Sayın Mustafa Kemal, vermiş olduğunuz bilgiden dolayı size teşekkür ederim. N e güzel siz bunu tespit edip gündeme taşımışsınız. Halbuki bu konuyu gündeme taşıması gerekenler siyasiler ile medya değil mi ? Üstelik MGK.nın bu kararları gizlilik te taşımıyor. Gelişmiş tüm ülkelerde , ülkelerinin ali menfaatlerini koruyan kurum ve kurullar vardır. Sizin de belirttiğiniz gibi bizdeki MGK.nın yapısının belki tartışılabilir ama  verilen muhtırada ben bir yanlışlık görmedim. Gerçekten çağdaş bir ülkede yaşamak istiyorsak ,  kurallara uymamız gerekiyor.  Saygılar-sevgiler.
"Vur ama dinle beni"


Mart 03, 2011, 01:20:37 öö
Yanıtla #5

Genelde 28 Şubat Kararları ile 28 Şubat süreci başlamıştır. Bunların ikisi ayrı şeylerdir. 28 Şubat Kararlarını uygulamadığı için hükümete baskı olmuş, ve süreç sonunda hükümet dağıtılmıştır.

Bu kararlarda hiçbir tuhaflık göremeyenlerle hemfikir değilim. Madde madde inceleyelim;

1-Anayasamızda cumhuriyetin temel nitelikleri arasında yer alan ve yine anayasanın 4'üncü maddesi ile teminat altına alınan laiklik ilkesi büyük bir titizlik ve hassasiyetle korunmalı, bunun korunması icin mevcut yasalar hiçbir ayrım gözetmeksizin uygulanmalı, mevcut yasalar uygulamada yetersiz görülüyorsa yeni düzenlemeler yapılmalıdır.

2-Tarikatlarla bağlantılı özel yurt, vakıf ve okullar, devletin yetkili organlarınca denetim altına alınarak Tevhid-i Tedrisat Kanunu gereği Millî Eğitim Bakanlığı'na devri sağlanmalıdır.

Tuhaflık; hangi gruba tarikat denilecek? Tarikatın tanımı nerede yapılmış? Bu karar, tutup bir yurtta Kuran bulunduğu anda o yurdun kamulaştırılması anlamına da gelir mi? Sivil, meşru yurt nasıl olmalıdır? Bu ikinci madde o kadar müphem ki, istediğim yurdu, istediğim vakfı ve okulu kapatmak için gerekçe bulabilirim ben.

3-Genç nesillerin körpe dimağlarının öncelikle cumhuriyet, Atatürk, vatan ve millet sevgisi, Türk milletini çağdaş uygarlık düzeyine çıkarma ülkü ve amacı doğrultusunda bilinçlendirilmesi ve çeşitli mihraklarin etkisinden korunması bakımından:
a-8 yıllık kesintisiz eğitim, tüm yurtta uygulamaya konulmalı.
b-Temel eğitimi almış çocukların, ailelerinin isteğine bağlı olarak, devam edebileceği Kuran kurslarının Millî Eğitim Bakanlığı sorumluluğu ve kontrolünde faaliyet göstermeleri için gerekli idari ve yasal düzenlemeler yapılmalıdır.

Tuhaflık; Devlet vatandaşlarına bangır bangır bir ideoloji yüklemek istediğini belirtiyor. Aslında 3. madde, 2. maddedeki boşluğu anlamlılaştırıyor. 2. madde ile istediğiniz yurda, okula ve vakıfa el koyup, 3. madde ile istediğiniz doktrinasyonu yapabiliyorsunuz. Üstelik, en ufak bir dini eğitime bile şüphe ile yaklaşılıyor.


4-Cumhuriyet rejimine ve Atatürk ilke ve inkılaplarına sadık, aydın din adamları yetiştirmekle yükümlü, milli eğitim kuruluşlarımız, Tevhid-i Tedrisat Kanunu'nun özüne uygun ihtiyaç düzeyinde tutulmalıdır.

Tuhaflık; devlet ideolojisiyle yetişmiş din adamı yetiştirmek, laikliğin ne kadar yanlış anlaşıldığının bir örneğidir. Bu madde ile, devlet, laikliği, din kontrolü olarak algılamakta olduğunu göstermiştir. Bu tuhaflık, bizi tekrar 1. maddeye döndürüyor; acaba orada anlatılan "laiklik" ne çeşit bir laikliktir? Biz, laikliği devletin din, dinin de devlet işlerine karışmadığı bir yapı olarak biliyorduk, fakat tepedekiler, devletin dine karıştığı bir laiklik tanımı geliştirmişler. Bu da doğrudan 1. maddeyi de tuhaf kategorisine sokmaya yetiyor. Buna da aydınlık deniyor. Bu aydınlık değil, özgürlüğü özümseyememiş, totaliter zihniyetin birey haklarına en ağır tecavüzüdür. Bu aydınlık değil, ortaçağ kilisesi metoduna geri dönüştür; karanlıktır.


5-Yurdun çeşitli yerlerinde yapılan dini tesisler belli çevrelere mesaj vermek amacıyla gündemde tutularak siyasi istismar konusu yapılmamalı, bu tesislere ihtiyaç varsa, bunlar Diyanet İşleri Başkanlığı'nca incelenerek mahalli yönetimler ve ilgili makamlar arasında koordine edilerek gerçekleştirilmelidir.
6-Mevcudiyetleri 677 sayılı yasa ile men edilmiş tarikatların ve bu kanunda belirtilen tüm unsurların faaliyetlerine son verilmeli, toplumun demokratik, siyasi ve sosyal hukuk düzeninin zedelenmesi önlenmelidir.
7-İrticai faaliyetleri nedeniyle Yüksek Askerî Şûra kararları ile Türk Silahlı Kuvvetleri'nden (TSK) ilişkileri kesilen personel konusu istismar edilerek TSK'yi dine karşıymış gibi göstermeye çalışan bazı medya gruplarının silahlı kuvvetler ve mensupları aleyhindeki yayınları kontrol altına alınmalıdır.

Tuhaflık; Devlet, medya yayınlarını kontrol etmeyi amaçlıyor. Birincisi, hangi şekildeki yayın TSK'yı din karşıtıymış gibi gösterebilir, hangi yayın gösteremez? Eğer bir subay, nedeni açıklanmadan sadece irticai sebeplerle ordudan atılıyorsa, bu sebebin, ordu içinde islami devrim için hizip oluşturma mı, yoksa cuma namazına gitme mi olduğunu ben nereden bileceğim? İstismar istenmiyorsa, açıklama şarttır. Bu da yapılmıyorsa, TSK din karşıtıymış gibi görünmeye kendisi neden olmaktadır. Buradaki asıl sorun; "şeffaf olmak istememek"tir. Şeffaf olmak istememek ve açıklama yapmak zorunda kalmamak için medya sorgulaması önlenmek istenmektedir. Bu da totaliter zihniyetin en açık belirtilerinden biridir. İkincisi ise bu kontrol altına alma nasıl olacaktır? Gazetenin kapatılması mı? Ceza mı? yoksa gazete editörünün bizzat telefonla aranarak tsk'nın istediği haberleri yayınlaması şeklinde mi? :)

8- İrticai faaliyetleri, disiplinsizlikleri veya yasadışı örgütlerle irtibatları nedeniyle TSK'dan ilişkileri kesilen personelin diğer kamu kurum ve kuruluşlarında istihdamı ile teşvik unsuruna imkan verilmemelidir.

Tuhaflık; hangi faaliyetlet irticai faaliyet kategorisine sokulmaktadır? Açıklama yapılmamıştır. Biz o dönemden biliyoruz ki, bir subayın karısı başörtülü olması, onun irticai faaliyet içine girmesi için yeterli bir sebep oluşturmaktadır. Bunun neresi aydınlıktır, bunun neresi "hiçbir tuhaflık görememek"tir?



9- TSK'ya aşırı dinci kesimden sızmaları önlemek için mevcut mevzuat çerçevesinde alınan tedbirler; diğer kamu kurum ve kuruluşları, özellikle üniversite ve diğer eğitim kurumları ile bürokrasinin her kademesinde ve yargı kuruluşlarında da uygulanmalıdır.

Tuhaflık; bu durum nasıl tespit edilecektir? Cevabını ben söyleyeyim; keyfiyetle. Karısı başörtülüyse, yargıda yükselemeyecek, üniversite akademik kariyeri olamayacak.

10-Bu maddenin tam metnini Turkiye'nin uluslararası ilişkilerini ilgilendirdiği için yayınlanmamıştır.
11-Aşırı dinci kesimin Türkiye'de mezhep ayrılıklarını körüklemek suretiyle toplumda kutuplaşmalara neden olacak ve dolayısıyla milletimizin düşmanca kamplara ayrılmasına yol açacak çok tehlikeli faaliyetler yasal ve idari yollarla mutlaka önlenmelidir.
12-T.C. Anayasası, Siyasi Partiler Yasası, Türk Ceza Yasası ve bilhassa Belediyeler Yasası'na aykırı olarak sergilenen olayların sorumluları hakkında gerekli yasal ve idari işlemler kısa zamanda sonuçlandırılmalı ve bu tür olayların tekrarlanmaması için her kademede kesin önlemler alınmalıdır.
13-Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olarak ortaya çıkan ve Türkiye'yi çağdışı bir görünüme yöneltecek uygulamalara mani olunmalı, bu konudaki kanun ve Anayasa Mahkemesi kararları taviz verilmeden öncelikle ve özellikle kamu kurum ve kuruluşlarında titizlikle uygulanmalıdır.

Tuhaflık; Kıyafetle ilgili kanuna aykırı olan durum; fes ve sarığın yasaklanmasıdır. Fakat burada türban da kastedilmektedir. 28 Şubat sonrası süreci gözlemlediğimizde, bu maddenin doğrudan türbanı ilgilendirdiği açıkça görülebilir.

14-Çeşitli nedenlerle verilen, kısa ve uzun namlulu silahlara ait ruhsat işlemleri polis ve jandarma bölgeleri esas alınarak yeniden düzenlenmeli, bu konuda kısıtlamalar getirilmeli, özellikle pompalı tüfeklere olan talep dikkatle değerlendirilmelidir.
15-Kurban derilerinin, mali kaynak sağlamayı amaçlayan ve denetimden uzak rejim aleyhtari örgüt ve kuruluşlar tarafından toplanmasına mani olunmalı, kanunla verilmiş yetki dışında kurban derisi toplattırılmamalıdır.

Tuhaflık; kurban derisi gibi sadece ticari bir değeri olabilecek bir metanın bile alım satımı devlet tarafından kontrol edilmektedir.

16-Özel üniforma giydirilmiş korumalar ve buna neden olan sorumlular hakkında yasal işlemler ivedilikle sonuçlandırılmalı ve bu tür yasadışı uygulamaların ulaşabileceği vahim boyutlar dikkate alınarak, yasa ile öngörülmemiş bütün özel korumalar kaldırılmalıdır.
17-Ülke sorunlarının çözümünü "Millet kavramı yerine ümmet kavramı" bazında ele alarak sonuçlandırmayı amaçlayan ve bölücü terör örgütüne de aynı bazda yaklaşarak onları cesaretlendiren girişimler yasal ve idari yollardan önlenmelidir.
18-Büyük Kurtarıcı Atatürk'e karşı yapılan saygısızlıklar ve Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındakı 5816 sayılı kanunun istismar edilmesine fırsat verilmemelidir.
28 Şubat 1997 tarih ve 406 sayılı MGK Kararı'nın Eki'dir.

Benim gördüğüm başlıca tuhaflıklar bunlar.

Saygılar.
« Son Düzenleme: Mart 03, 2011, 01:23:35 öö Gönderen: popperist »
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Mart 03, 2011, 02:18:11 öö
Yanıtla #6

Tuhaflık; hangi gruba tarikat denilecek? Tarikatın tanımı nerede yapılmış? Bu karar, tutup bir yurtta Kuran bulunduğu anda o yurdun kamulaştırılması anlamına da gelir mi? Sivil, meşru yurt nasıl olmalıdır? Bu ikinci madde o kadar müphem ki, istediğim yurdu, istediğim vakfı ve okulu kapatmak için gerekçe bulabilirim ben.

Nelerin kabul edilemeyeceği Tevhidi Tedrisat Kanununda yer almaktadır. Anılan kanun değişsin deniliyorsa, o ayrı bir tartışmadır. Tevhidi Tedrisat Kanunu yürürlükteyken, buna uyulması subjektiftir, o zaman boşverin kanunu herkes istediği gibi eğitim versin demek bana tuhaf geliyor.

Tuhaflık; Devlet vatandaşlarına bangır bangır bir ideoloji yüklemek istediğini belirtiyor. Aslında 3. madde, 2. maddedeki boşluğu anlamlılaştırıyor. 2. madde ile istediğiniz yurda, okula ve vakıfa el koyup, 3. madde ile istediğiniz doktrinasyonu yapabiliyorsunuz. Üstelik, en ufak bir dini eğitime bile şüphe ile yaklaşılıyor

Cumhuriyet, Atatürk, vatan ve millet sevgisi önemli değil diyorsanız, bu ayrı bir tartışmadır. Bu, dünya üzerinde her ülkede olduğu gibi devletin kurucu ideolojisidir. Rejim değişmez mi, belki değişir, şüphesiz değişmesini isteyenler de var bu ülkede. Ama o zaman devlet ideoloji yükleyemez değil, bu devlet değişsin demek gerekir.

Kuran kurslar konusu 2. madde ile bağlantılı doğru. Burada yazanın kanuni olup olmadığını anlamak için Tevhidi Tedrisat Kanununu okumak gerekir. yukarıda yazdığım gibi, kanun değişmediği sürece uygulanması zorunludur. Bir kere daha bırakın kanunu, herkes istediğini yapsın demek bana bir kere daha tuhaf geliyor.

Tuhaflık; devlet ideolojisiyle yetişmiş din adamı yetiştirmek, laikliğin ne kadar yanlış anlaşıldığının bir örneğidir. Bu madde ile, devlet, laikliği, din kontrolü olarak algılamakta olduğunu göstermiştir. Bu tuhaflık, bizi tekrar 1. maddeye döndürüyor; acaba orada anlatılan "laiklik" ne çeşit bir laikliktir? Biz, laikliği devletin din, dinin de devlet işlerine karışmadığı bir yapı olarak biliyorduk, fakat tepedekiler, devletin dine karıştığı bir laiklik tanımı geliştirmişler. Bu da doğrudan 1. maddeyi de tuhaf kategorisine sokmaya yetiyor. Buna da aydınlık deniyor. Bu aydınlık değil, özgürlüğü özümseyememiş, totaliter zihniyetin birey haklarına en ağır tecavüzüdür. Bu aydınlık değil, ortaçağ kilisesi metoduna geri dönüştür; karanlıktır

Din adamlarının neden rejime sadık olmaması gerektiğini anlamıyorum. Ülkede Diyanet İşleri Başkanlığı, hatta bundan sorumlu bir Devlet Bakanı vardır. Bu yapı mevcut olduğu sürece devletin etkisi vardır doğru. Başkanlığın kalkması tartışılabilir, ama var olduğu sürece zaten din adamları devlet memurudur. Üstelik burada bahsedlen doğrudan İHL'dir. Meslek okulu olacaksa, meslek gereği kadar öğrenci alsın, meslek okulu değilse genel lise olsun deniliyor. Bunun nesinin tuhaf olduğunu anlayamadım gerçekten.

Tuhaflık; Devlet, medya yayınlarını kontrol etmeyi amaçlıyor. Birincisi, hangi şekildeki yayın TSK'yı din karşıtıymış gibi gösterebilir, hangi yayın gösteremez? Eğer bir subay, nedeni açıklanmadan sadece irticai sebeplerle ordudan atılıyorsa, bu sebebin, ordu içinde islami devrim için hizip oluşturma mı, yoksa cuma namazına gitme mi olduğunu ben nereden bileceğim? İstismar istenmiyorsa, açıklama şarttır. Bu da yapılmıyorsa, TSK din karşıtıymış gibi görünmeye kendisi neden olmaktadır. Buradaki asıl sorun; "şeffaf olmak istememek"tir. Şeffaf olmak istememek ve açıklama yapmak zorunda kalmamak için medya sorgulaması önlenmek istenmektedir. Bu da totaliter zihniyetin en açık belirtilerinden biridir. İkincisi ise bu kontrol altına alma nasıl olacaktır? Gazetenin kapatılması mı? Ceza mı? yoksa gazete editörünün bizzat telefonla aranarak tsk'nın istediği haberleri yayınlaması şeklinde mi?

Burada sanırım bir ordu nedir, nasıl karar alır, neleri herkesle paylaşır/paylaşmalıdır konusunda bir algılama farklılığı var. Ki bu burada bahsedilen konu zaten bununla alakalı değildir. Bir kişinin "irtica faliyetleri yüzünden" ihraç edildiğini söylemek birşeydir, "dindar insanların, sırf bu sebeple" ihraç edildiğini söylemek başka şeydir. Burada bahsedilen konu budur. Burada katıldığım eleştiri, "kontrol altına alınmalıdır" ibaresi. Bu ifade askerlerin terminolojilerinin sivil hayata uymadığını anlamaları gereken bir durumu gösteriyor aslında.

Tuhaflık; hangi faaliyetlet irticai faaliyet kategorisine sokulmaktadır? Açıklama yapılmamıştır. Biz o dönemden biliyoruz ki, bir subayın karısı başörtülü olması, onun irticai faaliyet içine girmesi için yeterli bir sebep oluşturmaktadır.

Sadece irticadan bahsedilmiyor. Tüm ihraçlardan bahsediliyor. Devlet memurluğundan ihraç edilen bir kişi başka bir devlet kurumunda işe alınabilir mi? Bırakın ihracı, MİT'den istifa eden  bir kişi kaç sene devlet kadrolarına alınmaz? Her kurumda olan uygulamayı TSK için de yapın demek mi tuhaf? Tuhaf gerçekten...

Hele burda ve alttaki maddede yer alan başörtüsü konusu var ki, biraz önce bahsi geçen istismarın en belirgin örneği. Doğrudur, askeri tesislere "türban"la giremezsiniz. Peki hiç küpeyle(erkekler için bu tabi ki), sakalla, ceketinizin göğsünde bir rozetle (Mason rozeti de olabilir CHP rozeti de) girmeyi denediniz mi? Giremezsiniz. Bunu sadece türban için geçerliymiş gibi göstermeye çalışmak istismardır işte yukarıda bahsedilen.

Ailelerde başörtüsünün sorun yarattığı konusu tamamen hurafedir. Şahsen tanıdığım bir sürü subay var, ailesinde başını örten akrabaları olan.

Okulda kimse düşük not almaz, hoca kırık not verir. Tarikat bağlantısı yüzünden ihraç edilen kişilerin, benim eşim başını örtüyor, onun için attılar demesine itibar ediyorsanız birşey diyemem, ama tuhaf bulurum. Zannediyor musunuz ki, bir subayın bir üst amiri "atın" diyor, o subay anında ihraç ediliyor? Bence TSK İç Hizmet kanununu bir kere okuyup, ihraç müessesesine gelene kadar kaç aşamada nasıl araştırmalar yapılması gerektiğini öğrenmek lazım.

Yeri gelmişken, tarikat üyelerinin orduda bulunmasının ne sakıncası var onunla ilgili de 1-2 kelime yazayım. Orduda hiyerarşi herşeydir. Tarikatlarde de öyle. Bir Üsteğmen tarikatte Albay'dan üstteyse, ordudaki yapı çöker. Bunu ayrıca tartışırız istenirse.

Alıntı yaptıkça yazı çok uzadı. Hemen bitireyim. Kılık kıyafet kodları kanunla belirlenir. Kastedilen fes de olsa türban da olsa sonuç aynıdır. Yazılan objktif gözle okunursa Anayasa mahkemesi kararından da bahsedildiği görülür. Yani diyor ki, kanunen yasak olan yerde yasağı uygulayın. Boşverin yasağı, isteyen istediğini giysin demek de mümkün. YÖK Başkanı bile dediği için tuhaf bulmayı geçtik bu konuda maalesef.

Kurban edrilerinin nasıl ve kimler tarafından toplanacağı kanunla belirlenmiştir. Kanun yürürlükte olduğu sürece boşver kanunu isteyen toplasın demek mümkündür, ama tuhaf olur.

Tekrar söylüyorum, Sn. popperist'in başta son derece haklı bir şekilde bahsettiği süreçle ilgili bir tartışmada taraf değilim. Burada yazdıklarım "süreç" hakkında değil "kararlar" hakkındadır.

Her maddede, meri kanunlara uyun deniyor (bir maddedeki haddini bence de aşan ifade hariç).

Kanunlar değişmez midir? Bir kısmı hariç değişebilir. Ama değişmedikleri sürece, boşverin kanunları demek gerçekten tuhaftır.

Çok yazdım yoruldum.

Saygılarımla.
Bir kavramın tarihini bilmediğiniz sürece
Kavramın kendisini idrak edemezsiniz


Mart 03, 2011, 02:55:51 ös
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 319
  • Cinsiyet: Bay

Bizim ülkemizdeki devlet çalışanları, aynı kalite ve standartlardaki diğer ülkelerde olduğu gibi insiyatif alarak direktif veren bir yapıya sahiptir.
Bu sebeple sevgili Mustafa Kemal, örnek verdiğiniz tüm karar ve kurallar benim gözümde, yeri zamanı geldiğinde sığ olarak sebep sunmak amacı ile işlenmiş birer dayanaktır.

Bundan tam 87 yıl önce(3 mart 1924) hayata geçen kanunların 1997 senesindeki hükümleri bu gün geçmiyor mu? 14 yılda o günkü süreçten farklı bugün ne var? Bence o sürecin yaratıcılarına ait oyuncularının istemediği bugün daha çokşey var... Çünkü çoğusunun evini polisler arıyor, telefonları dinleniyor, hapishanede tutuluyorlar.. Ama o günün yaratıcıları bu günde hükümete destek veriyor. Dünya'da çıkarsız ne var..

TSK aşırı dincileri sızdırmamak için kurallar uygularken arka taraftan NATO'nun kısa kılıçlarını sözde çağdaş ve ilerici gözlükleri ile göremedi ve bu kısa kılıçlar ordumuza ve dolayısıyla devletimize çok büyük zararlar vermiştir. Ne yapsın şimdi bu halk?

28 Şubat'ın ne demek olduğunu öğrenmek için vefat eden zatın röportajlarını izleyin.


Mart 03, 2011, 04:23:59 ös
Yanıtla #8

Burada asıl sorun, kararlarda tehdit olarak görülen oluşumun ne olduğunun açıklanamamasıdır. İrtica, tarikat, aşırı dincilik, bunlar Cumhuriyet ilanından beri zaten açıkça tanımı yapılamamış unsurlar. Tevhid i Tedrisat kanununa dönünce orada da bunları göremiyorum malesef.

Suç, daima suçun tanımını gerekli görür. Ortada bir suç varsa bunun tanımı şarttır. Suç işlendiği gösterilir ve şekli tanımlanırsa zaten tarikat, aşırı dincilik, irtica gibi kavramlar ikinci planda kalacak ve bunlar sadece suçun ismi olacaktır.

Sorun şudur; TSK ve o dönemdeki bazı güçler, aşırı dinciliği bir tehdit olarak görüyorlar, bunu önlemek istiyorlar. Endişe ne olabilir? İran'daki gibi bir İslam devrimi olabilir mesela. Bu, tabii ki devletin bir refleksi olarak önlenmesi gereken husustur. Fakat, işin içinde din olduğu için, o dönemde bu korku, o şekilde yayılıyor ve bu korkunun öyle propagandası yapılıyor ki, din kavramının içine giren her unsur adeta "aşırı dinci" olarak etiketlenebiliyor. Normal dindar ile, aşırı dinci ayrımını yapacak hiçbir ölçüt geliştirilmiyor. "Bu maddeler eski kanunların tekrarından ibaret" söylemi bu yüzden geçersizleşiyor. Böyle olunca da, haklı bir endişe, yanlış uygulamalarla haksız bir duruma dönüşüyor. (Halk da bunu iyi anlıyor, zira 5 sene sonra TSK'nın o dönem güvenmediği Refah Partisi kanadından kopan AKP ezici çoğunlukla iktidara geliyor.) Yani ortada hüsnü niyet mi var, yoksa sanal bir korku üzerinden iktidar oyunu mu oynanıyor belli olmuyor. Ben, Türk ceza yasalarında da, iyi bir şekilde irticai faaliyetlerin tanımının yapıldığını göremedim zaten. Eğer varsa böyle bir tanım, öğrenmek isterim. İrticai faaliyet tanımı yapılmadıkça, "normal dindar"ın her an irticai faaliyet içerisine girdiğini iddia edecek temel bulunabilir.

Benim o maddelerde gördüğüm en  büyük sorun işte bu ayrımı yapacak tanımların yapılmamış olduğuydu. Bunun da bilinçli bir şekilde, kasten, her şüphelendiklerine yaptırım uygulamak için yapıldığını düşünüyorum açıkçası. Bununla beraber, zaten kararları dikte eden grubun belli bir ideoloji içinden (Kemalizm) olaylara baktığı anlaşılıyor. "Devletin Kurucu İdeolojisi" dünyanın hangi uygar ülkesinde var? Varsa bile çerçeve değer özgürlük üzerinden bir ideoloji kuruluyor.

Saygılar.
Karanlıklar prensi bir beyefendidir. W.Shakespeare


Mart 03, 2011, 04:41:40 ös
Yanıtla #9
  • Ziyaretçi

Suçun şeklinin tanımlanması diye bir şey duymadım. Şekil kavramı her olaya göre değiştiği için bunun mevzuatın içeriğine eklemek  bence imkansız. Burada yorum, illiyet ve vicdani kanaat oluşturması çok önemli diye düşünüyorum.  Yorum derken "ucu açık" veya "geniş" anlamıyla söylemiyorum. Suçun unsurlarının ne olduğu yasada yazılı zaten.  Aksi düşünüldüğünde suçüstü yakalanan zanlılar dışında herkes masum anlamı çıkar.

Sevgi ve saygılarımla


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
1 Yanıt
8362 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 16, 2011, 07:06:29 ös
Gönderen: Waldow
6 Yanıt
5786 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 03, 2010, 12:41:47 ös
Gönderen: oya
3 Yanıt
6821 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 31, 2012, 04:01:01 ös
Gönderen: CAMPANELLA
1 Yanıt
3114 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 17, 2012, 01:22:59 öö
Gönderen: Munir
13 Yanıt
6903 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 17, 2015, 03:15:36 ös
Gönderen: ragnarr
0 Yanıt
3753 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2013, 11:04:23 ös
Gönderen: asimov
1 Yanıt
2641 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2013, 11:33:15 ös
Gönderen: NOSAM33
14 Yanıt
8320 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 05, 2013, 04:25:15 ös
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
6563 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 30, 2013, 02:11:52 ös
Gönderen: ADAM
5 Yanıt
5053 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 01, 2013, 12:23:22 ös
Gönderen: ADAM