Masonlar.org - Harici Forumu

Sanat => Resim ve Fotografcilik => Konuyu başlatan: gnothi - Şubat 14, 2012, 02:35:14 öö

Başlık: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 14, 2012, 02:35:14 öö
Sayın Eureka'nın profil avatarı olarak görür görmez tanıdım; Nicolas Poussin'in meşhur tablosu Les Bergers d'Arcadie (Arkadya Çobanları) sanat ve ezoterizm ilişkisinde çok tartışılan bir eserdir. Fransa'nın Rennes-Le-Chateau bölgesi bu konuyla ilgili yüzyılı aşkındır turist çeken bir bölgedir.

(http://www.illusionsgallery.com/Arcadian-Shepherds-L.jpg)

Acaba canını sıkacak bir emrivaki yapmış olur muyum Sayın Euraka'ya, burada konuyla ilgili bir paylaşımla bizleri biraz aydınlatmasını dilesem?  ::)

Sevgi ve saygılarımla.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 14, 2012, 11:03:52 öö



Sayın Eureka bu sabah forumda idi, gördüm. Hiç kuşkum yok ki Sayın gnoth'nin bu yönelimini de görmüştür.

Poissin'in bu tablosunu kendine forum amblemi olarak alırken, acaba bu bağlamdaki düşünüsü neydi?... Bunu daha önce yazmış olsa bile bu başlık altında bir kez daha paylaşması, Sayın gnothi kadar beni de çok sevindirir.

Kuşkusuz bu tablo üzerinde bir görüşmede bulunmak için ille de Sayın Eureka'nın da katılımına gerek yok. Bunu forumun diğer katılımcılarından isteyenler, ilgilenenler ile birlikte yapabiliriz.

Bu resim bir değil, iki tanedir. Ancak ikincisi birincinin kopyası değildir. Nicolas Poissin bu tabloyu iki kez yapmıştır. Dolayısıyla iki tablonun arasında ufak tefek farklar vardır.

O farklar "dolayısıyla" mı, yoksa bir başka nedenden ötürü mü?

Bu, gerçekten ilginç, incelenmeye pek değer bir konudur; az buz değil.

Ancak o konunun yeri acaba burası yani "Resim ve Fotoğrafçılık" adlı bu bölüm mü olmalı, yoksa bilgi aktarımı, paylaşımı  ve tartışmaları, bu konuyla bağlantılı bir başka bölüme mi taşımalı?


Sevgiler.

 

   
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: enelsır - Şubat 14, 2012, 11:26:43 öö
Yakın  zamanda okuduğum bir kitapta hem bu tablolar hem de tabloya konu olan olayla ilgili oldukça geniş kapsamlı bir bölüm vardı.

Bence de bu bölümde kaynayıp gidemeyecek kadar geniş bir konu. Sayın ADAM'a kayılıyorum. Üstelik çok da sürükleyici olduğunu söyleyebilirim.

Eğer uygun bölüme taşınırsa elimden geldiğince katkıda bulunmak isterim.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 14, 2012, 11:46:42 öö
Sn. Enelsır'ın bahsettiği kitap acep bu mu bilmiyorum:
http://www.amazon.com/Tomb-God-Jesus-Solution-Mystery/dp/0316042757 (http://www.amazon.com/Tomb-God-Jesus-Solution-Mystery/dp/0316042757)

10 yıl kadar önce getirtip incelediğim bir kitaptı, gerçekten çok detaylı bir araştırma yapmışlar.

Holy Grail (Kutsal Kâse)’in aslında Hz. İsa'nın bedeninin allegorisi olduğu ve cenazesinin Maria Magdalena tarafından Fransa'ya kadar kaçırılıp burada gömüldüğü, Poussin'in iki ayrı Arkadya resminde aslında harita çizdiği üzerine bir belgesel kitap. Yukarıdaki linkte Kitabın adı sanı her şey bulunmakta, detaylı araştırma kendisi yapmak isteyenler için bu konuda da internet bir derya.

Konu taşınma meselesini teknik olarak henüz bilemiyorum, ben mi silip başka konu altında tekrar yapıştırmalıyım, yoksa moderasyon mu uygun gördüğü başlık altına taşıyor?

Sevgi ve saygılarımla.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: Eureka - Şubat 15, 2012, 12:37:57 öö
Sayin gnothi'nin bu iletisini gordum. Ne var ki su aralar cok yogunum ve pek katki yapacak zamanim olmuyor.

Simdi biraz gizemli gelebilir ama bu resmin benim icin ifade ettigi bir sey var. Ne var ki bunu dogrudan soylemek hem cok zaman alir hem de Masonik olmaz. Arastirmalar yapilacak, uzun uzadiya arastirilacak kadar degerli bir resim.

Buradaki katkim bununla kisitli kalabilir ancak soyle bir soruyla bir beyin firtinasi yaratmaya calisayim, belki forumun degerli uyeleri bunun uzerinden yolculuga baslayabilirler.

Resimde kac tane coban var?

Bir suredir gorusemedigimiz dostlara icten sevgi ve saygilar,
Eureka
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 15, 2012, 02:42:25 öö
Muhakkak sayın Eureka!

Nev-i şahsınız için ne tür allegoriler ifade ettiğini sormak istememiştim, öyle anlaşıldıysa kusura bakmayın. Aslında zaten ortaya bir soru atarak fikir teatisinin tam gereğini yerine getirmiş bulundunuz. Ben de zaten siz kardeşimden ortaya atacağınız bir-iki kıvılcımdan daha fazlasını bekleme saygısızlığında bulunmayı düşünmemiştim  :)

Sevgi ve saygılarımla.

Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: Caius Keyes - Şubat 15, 2012, 02:17:57 ös
Bu resmin "et in Arcadia ego" ('ve ben Arkadya'daydım' gibi çevrilebilir) olarak da isimlendirildiğini görmüştüm. Orada "ben" diyen kişinin aslında ölüm olduğu da söyleniyor. Ayrıca bilinen bir anagramla o cümle "I! tego arcana dei" haline getirilebilir ve bu da "Git! ben tanrının sırlarını saklarım" anlamına geliyor. Ölüm ve sır ilişkisinin vurgulandığını düşünüyorum burada ama ben bu bağlamda iki yorum arasında gidip geliyorum; "Yaşayan ve sırrı bilen kişi ölünce sır da onunla birlikte gider" demek mi daha doğru, yoksa "Sırrı bulamayan biri ancak öldüğünde sırra kavuşur" demek mi daha doğrudur? Daha fazlasını da türetmek tabii ki mümkün ama kişisel düşüncede 'verilen'den çok 'alınan' daha ön planda olduğu için, algılarımı paylaşmak istedim.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 15, 2012, 10:08:31 ös
Peki bu resimde "çoban yıldızı" var mıdır acaba?
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 19, 2012, 08:01:23 öö

Hani "ağıza bir parmak bal çalmak" diye bir deyim vardır ya dilimizde... Sayın gnothi sanki öyle bir şey yaptı gibi geliyor bana. Bu başlık altında bir konuya şöyle bir dokunup bıraktı. Sayın Eureka da girmedi hiç ayrıntıya. Ben ise öncelikle girmek istemedim hep böyle konularda birçok şeyi ben yazıyormuşum gibi bir durumdan sıyrılmak için. Oysa bu konu, bu forumda görüşülüp bilgi alışverişi yapılabilecek en güzel konulardan biri bence. Elbette spekülasyonlara, kurgulara pek açık. Hristiyanlığın temel dogmasıyla çelişkili. Öyle oluşu da doğal çünkü doğru ya da yanlış bir Languedoc (Oksitanya) olayı var işin içinde. Hangi Languedoc olayı vardır ki Hıristiyanlığın -özellikle Katolik Kilisesi'nin- dogmalarıyla çelişkiye düşmesin!

Kim başlayacak anlatım, yorum ve değerlendirmelere? Sayın gnothi?... Sayın Caius Keyes?... Sayın enelsır?... Elbette Sayın Eureka da katılsa çok güzel olur.




   
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 19, 2012, 10:54:17 öö
Sn. ADAM,

Çok haklısınız, ama neresinden başlasak ben de bilemedim  ???

Priory of Sion'dan mı başlasak (http://en.wikipedia.org/wiki/Priory_of_Sion (http://en.wikipedia.org/wiki/Priory_of_Sion)), Papaz Sauniere'den mi başlasak, Poussin'in resmini parçalarına ayırarak mı başlasak? Bir karar veremediğimden, konuya da % 100 hakim olmadığımı bildiğimden bazı ipuçları atıp atıp çekildim doğrusu (şu anda da yapıyorum galiba).

Sevgi ve saygılarımla.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 19, 2012, 12:38:29 ös

Sayın gnothi çok haklı... Bu işi ayrıntılı bir irdelemeye giriştin mi, neresinden başlasan bir bütün içinde sürdüremezsin. Kaçınılmaz bir şekilde ayrı ayrı kollara sürüklenirsin. Sonra onu bir derleyip toparlarken başladığın noktaya dönemezsin bile...

Zor iş. Kitap yazmak gerekir tümünü anlatabilmek için.

Tümünü, sadece bunun tümünü anlatan bir kitap var mı, bilmiyorum ama bu konuya da sınırlı (anlaşılabilir, izlenebilir düzeyde) değinen birkaç kitap var. Kuşkusuz internette çok kaynak da var.

Kimi katılımcılar şimde bana şunu sorabilir: Hep her konuyu Masonluk ile ilişkilendirirsin. Bunun Masonluk ile ne ilgisi var?

Naısıl olmaz?... İşte Sayın gnothi onu göstermiş bile, Priéure de Sion'a şöyle bir değinerek. Belki onun adına değindiği şu Saunière açısından, forumu izleyen çok kişi Fransız. Ancak Saunière'in Fransız olup olmadığı tartışılabilir. Zaten Oksitanyalı çok kimsenin ne denli Fransız olduğu sorgulanabilir.

Bu dediklerim Sayın gnothi için anlamlı; kuşkusuz Sayın Eureka için de, bu yazıları izleyen diğer kimi forum üyleri ve okurları için de; belli sayıda. Ancak büyük çoğunluğun burada benim neden söz etmeye çalıştığımı anlayamadığını sanıyorum. Onlar için Sayın gnothi'nin dedikleri de anlamsızdı zaten.

Anlatılamaz mı, açıklanamazmı?

Anlatılır da açıklanır da... Ancak dediğimce bu çok uzun sürer; dallanır budaklanır; oradan oraya sürüklenir. Eğer konumuzu salt Poissin'in tablosu, bunun gelmişi geçimişi ve sonrası üzerinde sınırlarsak, belki bu işin altından sıyrılabiliriz. Zaten bu iletişimin yer aldığı bölüm de buna elverir. Öteki türlü yaparsak, bir başka bölüme gitmek zorunlu olur.

Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 19, 2012, 03:03:53 ös

Madem öyle, en azından sayın enelsır'ın ve sayın ADAM'ın konuyu destekleyeceğini bilerek, sayın Eureka'nın uzattığı ipin ucunu tutarak başlayayım:

Sormuştu bize, cevaplayalım, resimde 4 (dört) çoban bulunmakta, anladığımız kadarıyla. Arcadia'da buldukları bir mezar taşını incelemekteler. Meraklarının şöyle bir sebebi var, Arcadia şu anda Yunanistan'ın kırsalında yer alan, az nüfusa sahip bir bölgedir. Antik dönemlerde de kimi metinlerde şehir devletlerine uzak olduğundan dünyadaki cennet olarak adlandırılır, hastalık ve ölümün ulaşmadığı, bir nevi Eden Bahçesi olarak tasvir edilirmiş. Çobanların merakının nedeni bu, ölüm olmayan memlekette bu mezar neyin nesi?

Poussin, eseri "Et in Arcadia ego..." olarak adlandırmış. Tam çevirisi "Even in Arcadia, I...", yani "Arkadya da bile ben..." denmiş, bitmemiş bir cümle. Anlamlandırmak için kimi araştırmacılar sonuna "sum" ekleyerek "Et in Arcadia ego sum." cümlesini önerirler, yani "Arkadya da bile varım". Açık ki cümlenin musarrıfı Ölüm, Arkadya'ya da geldim, diyor.

Resmin astro(nomik/lojik) yanı var kimi araştırmacılara göre. Çobanların asalarının duruş açıları, istikametleri ve resimde diğer bazı detaylarla kesişme noktalarıyla ortaya çıktığı varsayılan gök haritaları ve resimdeki arkadaşların kimi yıldız kümelerini temsil ettiği varsayımı. Daha önce de çoban yıldızına dikkat çekmiştim, bilen var mı konuyla bağlantısını diye merak ederek. Şahsen ben bilmiyorum  ::)

Şimdilik bu kadar ifade etmeye, söylemeye çalıştım.

Sevgi ve saygılarımla.

Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: Caius Keyes - Şubat 19, 2012, 03:46:28 ös
Bu arada bir sanat tarihçisi ve bir ikonografi uzmanı gözüyle bu eseri incelemek isterseniz, Erwin Panofsky'nin "Meaning in the Visual Arts" isimli kitabında sanıyorum "et in arcadia ego" alt başlığı altında eser incelemesi var. Kitap İngilizcedir, Türkçeye henüz çevrilmedi diye biliyorum.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 19, 2012, 03:59:21 ös
Sayın Caius Keyes'in katkılarını da beklediğimi yazmayı atlamışım önceki yazıda, kusuruma bakmaz umuyorum. kendi adıma da teşekkür ederim yararlı yönlendirmeleri için. Bahsettiği kitabın bahsettiği bölümüyle ilgili bilgiye de ulaştım, leziz bir site sahiden. Buyurunuz:

http://www.szecesszio.com/2010/03/04/doppio-sogno-et-in-arcadia-ego-theme-in-nicolas-poussin-and-aubrey-beardsley/ (http://www.szecesszio.com/2010/03/04/doppio-sogno-et-in-arcadia-ego-theme-in-nicolas-poussin-and-aubrey-beardsley/)
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 19, 2012, 04:12:12 ös


Bu konu üzerinde daha ileri gitmeden önce sanırım bir nokta üzerinde uyuşmaya varmak gerek.

"Et In Arcadia Ego" Poussin'in bu tabloya vermiş olduğu ad mı, yoksa bu tabloda mezar taşı olarak nitelenen o diklemesine taş levha üzerinde yer aldığı söylenen bir yazı mı?

Eğer bu tablonun adı ise "Les Bergers d'Arcadie" sözü nereden çıkıyor. Taşın başına toplanmış olan kişiler niçin "çoban" olarak niteleniyor? Bu nitelemeyi kim yapmış?

Tam anlamını bir yana bırakalım çünkü bu hayli tartışmalı olabilir ve Latinceyi çok iyi bilmedikçe bir sonuca varılamayabilir, yorumlar ise yanıltıcı ve yönlendirici olabilir; bu "Et In Arcadia Ego" deyişinin tek yerinin burası olmadığını biliyoruz, değil mi?

Sayın gnothi, bu işin içine Saunière'in de katılması gerekeceğine değinmişti. Haklı. Onsuz nasıl gidecek bakalım bu değerlendirmenin sonrası?   




 
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: enelsır - Şubat 19, 2012, 05:08:30 ös
Şimdi bir ressamın yapıtı üzerinden yapılacak bu bilgisel yolculuğun güzelliğini unutmayalım. Bir kenarda dursun. Unutmayalım çünkü şu anda yaptığımız resmin sanatsal bir irdelemesi değil. Kendi adıma, bu zaten benim haddim de değil. Resimden hiç anlamam.

Fakat iş bu resimde anlatılmak istenen olunca söylenecek çok şey olabilir, vardır.

Bu başlığın sahibi olarak Sayın gnothi'ye sanırım teşekkür etmeliyiz. Çok güzel ve can alıcı bir detayı yakaladığı için.

Konumuza dönecek olursak... Neresinden başlamalı bilemedim. Bir kere olaya en başından resme konu bölgeden başlamak gerekebilir. Fransa'nın güneyinde Pireneler'le Akdeniz'in kesiştiği yerdeki "Languedoc" isimli bir bölgeden başlayarak anlatmak gerebilir. Fakat konuyu orasından başlayarak ele alırsak ( istenirse alabiliriz), işte o zaman bu başlığın ve bölümün çok ötesine gitmek gerekebilir.

Fakat burada çok ilginç bir detay var. Kimi sanat tarihçilerine göre bu resmin yaratıcısı Poussin bahse konu bölgeye hiç gitmemiş, orada hiç bulunmamıştır. Bahse konu yer?... Şu tartıştığımız resmin arka planında görülen yerin Rennes-la Château olduğu var sayılır.

Tam bu noktada çobanların başında toplandığı mezar taşı ve o mezar taşının üzerinde yazılı olduğu söylenen şifreli mesaja geliyoruz. "Et In Arcadia Ego" tümcesi de burada karşımıza çıkıyor. Bu bakış açısıyla Poussin'in sadece bir olayı değil, bu olayın içeriğiylede ilgili bir şeyler anlatmak kaygısı taşıdığını düşünebiliriz.

Dediğim gibi, meraklısı için oldukça sürükleyici bir konudur. Şimdilik bu kadar söz etmek yeter. Konu ilerledikçe ve bilgim yettiğince katkıda bulunmak isterim.

Not: Konuya dahil olan kişiler, bu konuyla ilgili çok güzel kaynaklar da veriyorlar. Teşekkür ederiz. Bunlara bir eklenti de ben yapmak isterim. Ülkemizdeki ünlü mason araştırmacı yazar Sayın Murat Özgen Ayfer'in "Tapınakçılar, Siyonistler ve Masonlar" isimli yapıtında da bu konuyla ilgili oldukça geniş sayılabilecek bir bölüm mevcuttur.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: Eureka - Şubat 19, 2012, 06:16:03 ös

Madem öyle, en azından sayın enelsır'ın ve sayın ADAM'ın konuyu destekleyeceğini bilerek, sayın Eureka'nın uzattığı ipin ucunu tutarak başlayayım:

Sormuştu bize, cevaplayalım, resimde 4 (dört) çoban bulunmakta, anladığımız kadarıyla.



Resmin ve onu yapan sanatcinin etrafindaki efsaneler gercekten konusmaya deger.

Ancak resmi gormeyi de unutmayalim. Bu resmin en sevdigim yonlerinden birisi de bu. Anlamini apacik olarak gizliyor. Sayin gnothi, resme bir daha baktiginda ve resimde aslinda 3 tane coban (sopali ve sasirmis halde olan adamlar) ve bir tane de baska birsey oldugunu farkettiginde sanirim ne demek istedigimi anlayacak.

Eureka
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: 418 - Şubat 19, 2012, 08:58:42 ös
Alıntı
В 1769 году Рейнолдс показал своему другу д-ру Джонсону только что законченную картину. На ней изображены две леди, сидящие перед надгробием и изучающие надпись на нем. Эта надпись — наша латинская фраза. «Что бы это могло значить? — восклицает д-р Джонсон. — Совершеннейшая бессмыслица: Я — в Аркадии!» — «Полагаю, король мог бы объяснить вам, — возразил Рейнолдс. — Едва увидев вчера картину, он сразу же сказал: „Ах, там, в глубине — надгробие. Увы, увы, смерть есть даже в Аркадии“».

kaynak : http://ru.wikipedia.org/wiki/Et_in_Arcadia_ego (http://ru.wikipedia.org/wiki/Et_in_Arcadia_ego)
google çeviri :
In 1769, Reynolds showed his friend , Dr. Johnson has just finished painting. It depicts two ladies sitting in front of headstone, and studying the inscription on it. This message - our Latin phrase. "What could it mean? - Exclaimed Dr. Johnson. - Utter nonsense: I - in Arcadia "-" I think King would tell you, - said Reynolds. - As soon as he saw the picture yesterday, he immediately said, "Ah, there, deep in the - gravestone. Alas, alas, death is even in Arcadia. '"

Dr. Johnson hakkında bilgi : http://en.wikipedia.org/wiki/Samuel_Johnson (http://en.wikipedia.org/wiki/Samuel_Johnson)

Dikkatimi çekti paylaşmak istedim...

Saygılarımla,
418
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 20, 2012, 12:41:49 öö
Sayin gnothi, resme bir daha baktiginda ve resimde aslinda 3 tane coban (sopali ve sasirmis halde olan adamlar) ve bir tane de baska birsey oldugunu farkettiginde sanirim ne demek istedigimi anlayacak.

Eureka

En sağdaki kadının aslında ölümün ta kendisi olabileceğini düşünmemizi istiyor değerli rehberimiz sayın Eureka, naçizane tahminimce  ;)

"Dört şaşkın çoban"dan, "üç şaşkın çoban ve Ölüm" bağlamına ulaştığımız varsayımı bile bugün için güzel bir son.

Sevgi ve saygılarımla.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: NOSAM33 - Şubat 20, 2012, 12:48:43 öö
Sayın Eureka konuya çok uzak biriyim, fakat resimdeki 4. kişi zannedersem mezar üzerine gölgesi düşen oturan bir kişi var . Bir dizinin üzerini, kendine destek eden adamın resmindeki , parmak ucundaki gölgeye dikkat edersek 4. şahsı görürüz bence; saygılar ... :-X :-X :-X :-X
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: Caius Keyes - Şubat 20, 2012, 01:07:59 öö
Sayın Caius Keyes'in katkılarını da beklediğimi yazmayı atlamışım önceki yazıda, kusuruma bakmaz umuyorum. kendi adıma da teşekkür ederim yararlı yönlendirmeleri için. Bahsettiği kitabın bahsettiği bölümüyle ilgili bilgiye de ulaştım, leziz bir site sahiden. Buyurunuz:

[url]http://www.szecesszio.com/2010/03/04/doppio-sogno-et-in-arcadia-ego-theme-in-nicolas-poussin-and-aubrey-beardsley/[/url] ([url]http://www.szecesszio.com/2010/03/04/doppio-sogno-et-in-arcadia-ego-theme-in-nicolas-poussin-and-aubrey-beardsley/[/url])


Sayın gnothi, ne kusuru efendim, lafı mı olur, ben zaten sizlere göre gayet kısıtlı bilgi ve yorumlarla çorbaya tuz katmaya çalışıyorum. Linkini verdiğiniz site için ayrıca çok teşekkürler.

Resme dönersek, sanıyorum 3 çobanı izleyen bir kadın var ve sanki kadın çobanlara göre biraz daha üst sınıf. Bu dönemin resimlerini incelerken bir sanat tarihi öğrencisi olarak bana öğretilen el hareketlerine bakmaktır, kadının elini beline koymasından anladığım; o 3 çoban sanki kadını bilgilendirmekle görevliymiş gibi bir hava yaratıyor "hadi söyleyin bakalım" der gibi bir duruş kadında. Son olarak, içimden bir ses bu tablonun günümüz masonluğundaki gibi bir sırra, bir öğretiye, yani diğer bir deyişle masonik bir dereceye işaret etmesi de muhtemel gibi. Bu son söylediğimi herhangi bir imgeden çıkarmış değilim tabii, sadece içgüdüsel konuştum.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 20, 2012, 01:38:20 öö
Sayın Caius Keyes,

Tablonun bir sırra işaret ettiği 200 yıl kadardır araştırmacıların ve sanat tarihçilerinin neredeyse emin oldukları bir konu. Ama bu sırrın masonik mahiyet taşıyıp taşımadığını, bilgim dahilinde olmadığından, söylemem mümkün değil. Bilseydim de bu sefer bir sır olduğundan söylemem mümkün olmayacaktı :) Bu da ayrı bir ikilem oldu hahah...

Şimdi şu anda bile Rennes Le Chateau köyünde hala araştırma yapılıyor olmasına neden olan bir sır var, Sayın ADAM'la derinleşecek ve kaybolacağız bu sefer diye bayağı mesajdır birbirimizi durdurduğumuz ve artık kaçamayacağımız Berenger Sauniere ve en sonunda da mirasçısıyla beraber mezara gittiği düşünülen.

Hristiyanlık-Yahudilik tarihini ilgilendirdiği ve hatta değiştireceği düşünülen bazı gömülerin bölgede bulunduğu iddialarına dayanıyor bu gizemli hikaye, ve böyle bir durumun da Süleyman Tapınağı'ndan kalmış olabilecek bir takım eşyaların veya İsa'dan kalmış olabilecek bir takım eşyaların Tampliyeler vasıtasıyla Fransa'ya getirilmiş olabileceği varsayımına yol açarak Batı dünyasında büyük merak uyandırıyor.

Tampliyeler ile Hürmasonluğun var olduğu iddia edilen tarihsel bağları da kanımca konunun bu forumda ilgi çekme nedeni.

İngilizce ama çok güzel bir özet var bu arada şu linkte:
http://et-in-arcadia-ego.mezzo-mondo.com/poussin-et-in-arcadia-ego.html (http://et-in-arcadia-ego.mezzo-mondo.com/poussin-et-in-arcadia-ego.html)


Sevgi ve saygılarımla, hayırlı geceler dilerim.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 20, 2012, 09:06:32 öö



Sayın gnothi’nin bu konudaki son aktarımını pek bir beğendim. Hani uzun boylu esaslı şeyler yazmış olduğu ya da bana övgüsel sayılabilecek türden bir söz ettiği için değil vermiş olduğu o linkten ötürü…

İngilizce bilenler için gerçekten de o linkteki anlatım, akademik düzeyde değil de bu konuyu şöyle yüzeysel olarak öğrenmek isteyenler için yeterince bilgiyi ortaya seriyor.

Bu arada Sayın enelsır’a teşekkür etmeden geçmeyelim. Gerek katkısı gerek onun verdiği kaynak da bu kez İngilizce bilmeyenler için aynı kapsamdaki bir anlatıyı içerir.

Sayın gnothi’nin dediği ve Sayın enelsır’ın da değindiği üzere, bu resim ve ressamı üzerinde bir ayrıntılı inceleme yapılacak olursa, konunun boyutu çok çok genişler. Fransa’nın güneybatısındaki o Languedoc bölgesine (Tapınakçıların son yerleşme alanı – daha önce Katharlar’ın yaşamış olduğu bölge), Özellikle oradaki Rennes-le-Chateau adlı köye değinmeden, onun 20. yüzyılın başlarındaki o âdeta bir efsanevi kişilik olmuş Katolik (!) rahibi Bérenger Saunière’in serüvenlerini özetle de olsa anlatmadan geçmek olanaksız.

Sayın enelsır’ın değinmiş olduğu noktayı sakın göz ardı etmeyelim: Resmin kendisinin ötesinde arka planındaki görüntü…. Hesapça, gerek o arka planda gösterilen çevrenin (Couiza kasabası dolayları) gerekse güneş ışığının geldiği yön göz önünde tutulunca, bu varsayımsal mezar taşının berideki tepelerin hangisinin üzerinde olduğuna ilişkin bir tasarım oluşabiliyor.

Ancak bir di şu gerçek var: Yine Sayın enelsır’ın değinmiş olduğu üzere Nicolas Poussin Languedoc’a hiç gitmemiş. Dolayısıyla oraların nasıl olduğunu, hangi tepeden o yöne bakıldığında, insanın gözünün önüne nasıl bir görüntü serildiğini bilmesi, böylece kendi bulunduğu noktayı işaret edebilecek bir resim yapabilmiş olması olanaksız.

Burada çıkarılan bir yorum şöyle: Eğer bunları duru görü yoluyla edinmediyse, birisi ona oralarını anlatmış hatta belki de o birisi ona bu anlatımı üzerine bu resmi ısmarlamış. Daha da ileri gidersek, belki de başında durup yaptırmış özellikle...

Nicolas Poussin’in, kimliği bakımından tüm bu işlerin ve ilişkilerin içinde olmasının bir anlamı yok. Gerçi yaşam öyküsüne bakarsak politika bakımından biraz karışık ve bu resmin de o karışık politika ile bağlantısı olabilir. Nitekim yaşamının bu resmi yaptıktan sonrası dikkate değer nitelik taşır. Resim gitti gider ve istek üzerine ya da kimilerinin deyişi uyarınca kendisi için aynısını yeniden yapar Poussin. Yeniden yapar ama ikincisi bir kopya değil; anımsanan görüntünün boyalara bulanmış fırça darbeleriyle yeniden yaratılışıdır tuval üzerinde. Ancak o ikinci resim birincinin aynısının tıpkısı olmamıştır; olamamıştır. Olamayışı da pek doğaldır çüntkü anlatan kişi onun yanı başında değildir; aklında ne kadar kaldıysa... Aartık o ikinci resmin o arka fonu bambaşkadır ve siz şimdi ön plandaki mezar taşının nerede bulunduğunu keşfedebilme şansına sahip değilsiniz.

Şu ünlü tablo acaba o ikisinden hangisi? Önceki mi sonraki mi?

İşte buradaki en önemli nokta da bu zaten… Bu mezar taşının (öyle olduğu varsayılıyor ve bu varsayım doğru olabilir) nerede, hangi tepe üzerinde, o tepenin hangi yanında yer aldığı.

Bu niçin önemli?

Taşın kimin mezarını işaret ettiği için... 1940'lı yıllarda Naziler boşuna  altını üstüne getirmedi bu bölgenin.

Bu taş kimin mezarını işaret etmekte olabilir?... Bunu nasıl çıkarabiliriz?

Orada dört kişi var değil mi, Arkadyalı çobanlar olduğu söylenen?

Ancak Sayın Caius Keyes çok güzel işaret etmiş: O dört kişiden bir kadın; ellerinin duruşu neyi belirtir, bilemem. (Ancak Sayın Caius Keyes’in bu aşamada yani resim ile bağlantılı olarak Masonluğa ve olası derecelerine değinişi pek yerinde değil gibi gelr bana çünkü ressamın yaşam dönemi 17. yüzyıl.)

Diğer üçü yani erkekler aynı yaşta değil. Biri belli ki hepsinden büyük olduğu söylenebilecek bir sakallı. Ona çoban demek ne denli doğru? Diğer ikisi ise henüz sakalları bitmemiş iki genç erkek. Gençlerden biri ötekinden üç beş yaş daha büyük gibi görünüyor. Ellerindeki değnekler nedeniyle mi çoban denmiş onlara? (Hem zaten biz demiyoruz. Resmin adı diyor.)

Sadece hayvan sürüsü güden kişiye mi çoban denir, yoksa “çoban” olarak anılan başkaları da var mı?

Bu kişilerin hepsi acaba bir aile olabilir mi?



Bu sözlerim ve sorularım ile ortalığı karmakarışık ettim, biliyorum. Bu satırları okuyanların çoğunluğu sıkıldı. «Ne diyor bu adam yahu?» diye sızlandılar.

Haklılar! Benim bu dediklerim ancak şu aşamaya kadar bu tartışmaya katılmış olanlar gibi bu konuyu iyi kötü bilenler için bir anlam taşıyabiliyor.

Üstelik bu kadarla da bitmiyor.

Fakat insanın ne zaman nerede susacağını da bilmesi gerek.

Ben de sustum!

Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: Caius Keyes - Şubat 20, 2012, 12:22:57 ös
Sayın ADAM, adeta bir doktor gibi, hayati önem taşıyan bir ilacı ne az, ne de çok verdiniz, tam yerinde, dolayısıyla konuyu yaşamaya devam ediyoruz. :)
Ben masonik sır ve olası derecelere değinirken, tabii ki 18. yy ve sonrası masonlukla bağdaştırmak istemedim, aralarında oldukça büyük zaman farkı var. Fakat, Masonluğun öğreti ve sırlarının, 18. yy'dan beri var olduğuna değil, felsefe aracılığıyla düşünebilen ilk insan yaşadığından beri var olduğuna inanıyorum. Başka bir deyişle, resimdeki sır, masonik bir amaçla oraya işlenmiş değildir tabii ki, ama masonluk 18. yy'da resmi bir topluluk olduğunda, resimdeki -sır/öğreti veya her neyse- masonluğa dahil edilmiş olabileceğini düşünmüştüm, umarım açıklayabilmişimdir.

Sayın gnothi'nin vermiş olduğu linki okumuştum, bu konuda tartışılanlara anlam verebilmek için temel oluşturan gayet güzel bir yazı.

Berenger Sauniere'e ve Sayın ADAM'ın "acaba aile mi?" sorusuna gelince, Berenger Sauniere'in ölümü hakkında birkaç satırlık bir yazı gördüm Hürriyet'in arşivinde (2004): http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=207657 (http://hurarsiv.hurriyet.com.tr/goster/ShowNew.aspx?id=207657)

Acaba Sauniere'in katıldığı seminer ile Poussin'in resmi aynı şeye işaret ediyor olabilir mi?

Ayrıca, resimde ailevi bir bağ olduğunu düşünürsek, kadının Meryem Ana'yı, ölümün Hz. İsa'yı aklımıza getirmemesi mümkün mü?

Burada ben de susma hakkımı kullanmak istiyorum. :)
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 20, 2012, 02:16:14 ös



Sayın Caius Keyes’in bu başlık altındaki şu son iletisi de pek güzel doğrusu…

Ne kadar keyifliyim, bilemezsiniz. Hayli uzun zamandır bu forumda böyle paylaşımlı bir çalışma yapılmamıştı. Özlemiştik.

Elbette kimileri bu konu ile hiç ilgilenmiyor bile. Ne yapabiliriz ki? Herkesi bizim ilgi alanımız ile ilgilenmeye zorlayamayız. Ancak bana sanki bu forumun asal amacı işte bizim bu yaptığımız paylaşım gibi geliyor. Ben bu forumda buna benzer konuların peşinde koşarken başka katılımcılar başka bekleyişlerde. Sorun yok!

18. yüzyıl öncesindeki hangi kurumlardan, nerelerden neler alınmış günümüzdeki Masonluğa?

İşte bunu ortaya koyabilmek pek güç. Nelerin alınmamış olduğu çıkarılabiliyor da, nelerin alınmış olduğuna gelince tersine ve çok zor bir çalışma yapmak gerekiyor. Onu bugüne dek yapan olmuş mu, olmamışsa yapmaya değer mi bilemem.

Birisi çıkar da “Masonlukta Oğuz Destanı’nın da yeri vardır.” derse ben buna karşı çıkarım. Çünkü bildiğim kadarıyla yok. Var olduğunu ileri sürenden bunun belgesini isterim. Öyle salt laf etmekle olmaz bu iş. Fakat birisi çıkar da “Masonlukta Paul Revere’nin at binişi konusu geçer.” derse bunu doğrularım; çünkü bir ritin ulusal yönelimle düzenlenmiş bir derecesinde bu öykü bir alegori biçimine sokulmuştur.

Şimdi burada ben sanki Masonluktaki tüm ritlerin tüm derecelerini biliyormuşum gibi bir iddiada bulunduğum izlenimi edinilmesin sakın… O kadar da değil. Biraz okumuş, araştırmış, karıştırmış, biriktirmişliğim var ama tümü elbette değil.

Masonlukta dogmalara karşı çıkıldığını biliyoruz. Beri yandan masonluğun birçok dinden, elbette özellikle Hıristiyanlıktan esinlenmeleri bulunduğunu da biliyoruz. Bu nedenle, burada bu başlık altında paylaştığımız konu Masonluğun tutumu ya da ritüellerindeki öğretileriyle ne denli bağdaşabilir; işte bakınız, bunun önüne koskocaman bir soru işareti yerleştirmek gerek.

Üstelik Hıristiyan kişiler mason olsa bile acaba Hıristiyanlığın temel dogmalarını ne ölçüde Masonluğun tarzıyla yani bilimsel yöntem, akıl ve bilgelik yoluyla değerlendirebiliyor ki?... Masonluğu kendi yaşanına yerleşmiş tabularına dokundurmayı başarabiliyor mu? (Dikkat: Buradaki soru masonların dokunması değil, Masonluğun dokunmasıdır.)

Masonluğun o tabulara dokunduğu bazı dereceleri var. Bunların başında Katolik olanları gelir. Sırasını veremem ama Ortodoks ve genel olarak Protestan dediklerimiz daha sonradır. Yahudi tabuları da araya girer. Böyle olunca elbette bu konu İslâm için de geçerli olur. İşin pek ilginç yanı Masonluğun öğretisiyle Doğu dinleri arasındaki çelişkilerin Batı’da benimsenenlere oranla (buna Paganizm de dahil) pek daha az oluşu…

Şimdi size konuyu çok dağıttım gibi mi geliyor?

Hayır, dağıtmadım. Başlığımızdaki konunun bir açılımı bakımından bu çok önemli bir yorum ve değerlendirme… Bu yönelimi açtığı için Sayın Caius Keyes’e özellikle teşekkür ederim.

O Hürriyet arşivindeki yazıda güzel derlenmiş bilgiler veriliyor. İlgilenenlerin okumasını öneririm. Ancak böyle yazıları yazan kişiler çeşitli kaynaklardan yararlanarak derleyip anlattıklarının arasına bir de magazin katmaya kalkışmasalar olmaz sanki. Doğru, olmuyor. Çünkü yazının ilgi çekmesi, yayının ilgi çekmesi, için böyle oyunların oynanması gerekiyor.

İşte o yazıda bunlardan birkaç tane var. Ben hemen göze çarpan birisini vereyim örnek olarak: “Rennes-le-Cháteau’nun yanında Tapınak Şövalyeleri tarikatına ait bir kilisede saklanan dört parşömen belge”… Hayır efendim, Öyle değil. Yazar galiba Rennes-le-Château’nun bir köy olduğunu bilmediği için kilise için “yanında” demiş de, o kilisenin Tapınak Şövalyeleri Tarikatı ile bir bağlantısı bulunduğu fantezisini nereden ve nasıl bulup da üretmiş acaba?

Hep diyorum ya… Bu gibi yazılara çok dikkat etmek gerekiyor. Konunun ayrıntılarını iyi bilmiyorsanız, çok daha geniş kapsamlı olarak incelememişseniz, yazılanların doğruluğuna kanmaktan kendinizi alabilmeniz pek zor.

İşin kötüsü, benim gibi böyle tek ama önemli bir yanlışı keşfederseniz, sonra yazının geri kalanında bilmediklerinizle bağlantılı olmak üzere anlatılanların hiçbirine güveniniz kalmıyor.

Saunière’in katılmış olduğu seminer konusu bence pek de o kadar önemli değil. Onun gündeme getirilişi, sanırım Saunière’in mason olabileceği gibi bir izlenimin yaratılabilmesi. Masonluk değil o ama sanırım bir başka tarikat çalışması… Martinizm olabilir mi acaba? Bunu niçin söylüyorum? Şunun için: Geçenlerde bir başka başlık altında Gerard Encausse’dan söz etmiştim. İşte onun girimlerinin hız kazandığı dönem ile Saunière’in serüvenlerinin tarihi örtüşüyor gibi. (Bunları ezbere yazıyorum. Tam olarak bulmam için biraz birikim karıştırmam gerek.)

Fakat şu aile konusunun da ucunu bırakmaya pek niyetim yok. Sayın Caius Keyes’i bu bakımdan biraz daha kışkırtayım.

Hesapça bu mezar taşının yaklaşık olarak nerede olması gerekiyor? Languedoc’ta Couiza köyüne göre birkaç kilometre daha doğudaki bir dağ ya da tepenin üzerinde değil mi? (Oralarda tek tek dağlardan tepelerden geçilmez.) Meryem Ana’nın oralarda işi ne?

Susalım susalım konuşalım.

Şimdi sıra diğer katılımcılarımızda.



Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: Caius Keyes - Şubat 20, 2012, 03:42:11 ös
Artık kendimi Platon'un yazdığı Phaedrus diyalogundaki genç, acemi, yanlış yapa yapa doğruyu öğrenen 'Phaedrus' olarak hissetmeye başladım, Sayın ADAM da bu durumda sağ olsun 'Sokrates' görevini üstlenmiş durumda. :)

Hürriyet'teki yazıda magazinsel abartı olduğu elbette ki doğru, önceden bunu belirtmemiş olmam benim eksikliğim.

Ufak bir araştırmayla "Mysteries of Templar Treasure and the Holy Grail: The Secrets of Rennes Le Chateau" isimli kitabın bazı sayfalarına ulaştım, bu kitap da ilgi çekmek için başlığından itibaren bile biraz magazinsel görünse de, ilgi çekici bazı bilgiler var. Örneğin Duvilla isminde bir rahibin Berenger Sauniere'in öldüğü sene (1917) Couiza'ya geldiği, ve 1. Dünya Savaşı ile ilgili bir anıt yaptırdığı söyleniyor. Hem de yaptırdığı heykeltıraş, Sauniere için Rennes'de St. Mary Magdalene Kilisesi'ne "14 Stations of the Cross" heykelini yapanla aynı kişi. (Kitabın 15-16 ve 142. sayfalarından)

Kilisenin girişinde "Terribilis est locus iste" yazıyor. "Burası korkunç bir yer" anlamına geliyor. "Bir kilisenin girişine neden böyle bir yazı yazılsın ki?" diye düşünmeden edemiyorum. Bir anagram amacı güdülmüş olabilir. En ufak bir fikrim yok, henüz. Neyse, konudan fazla uzaklaşmadan;

Acaba Meryem Ana'nın orada bulunması "St. Mary" isimli kiliseye bir atıf olabilir mi?

Bahsi geçen savaş anıtını görmek isterseniz: http://www.aude-en-photos.net/english/commune.php?cid=3676&lid=32 (http://www.aude-en-photos.net/english/commune.php?cid=3676&lid=32)

Bu kadar farklı güzellikte yorumlar ve bilgiler okuduktan sonra, zihnim o kadar farklı yönlerden gitmeye çalıştı ki, birkaç şey söylemeyi unutmuş olabilirim. Yanlış düşünmüş de olabilirim, bu yüzden 'kusura bakmayın' demek istedim bir an ama kusuru o kadar güzel düzelten bir paylaşım var ki, o yüzden demiyorum, kusura bakın.

Zaten çemberin merkezine gitmek istedikten sonra, çemberin neresinden başlarsak başlayalım, en az yarıçaplık bir mesafe kaydetmek zorundayız değil mi?

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 20, 2012, 04:57:34 ös
Bir dokunup kaçacağım sayın Caius Keyes; hazır sayın ADAM aile demişken, bu bağlamda, kiliseye de adını veren Mary Magdalene, Maria Magdalena veyahut Magdala'lı Meryem ile ilgili biraz bilgi edinmek isterseniz internette, lahidin başında duran kişi olduğunu düşündüğünüzün Meryem Ana olup olmadığı hakkındaki fikirlerinizi belki biraz daha bulandırma fırsatı yakalamış olurum :)

Sevgi ve Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 20, 2012, 06:46:54 ös

Anlaşılan o ki, bu konuyu yürütmekte olan başlık sahibi Sayın gnothi ile çok güzel katkılar veren Sayın Caius Keyes bugünlük çalışmalarını tatil ettiler.

Peki,yarın devam ederler umarım.

Sayın enelsır da katılıyordu ama görünmedi bugün pek.

Sayın Eureka'nın da katkılarını bekliyoruz elbette. Öyle ya resmi bize sürekli gösterip konuyu anımsatan o.

Şu benim ortaya attığım aile problemine çözüm, bu konuya bir yorum/açıklama gelmedi henüz.

Sayın gnothi'nin uyarısı yerindedir. Bu Mary, Maria adını taşıyanlar (hani bizim Meryem dediğimiz) per karışıktır Hıristianlıkta. Sayılamayacak kadar çok St. Mary kilisesi ve şapeli vardır. Hangisinin hangisine ithaf edilmiş olduğunu bulabilmek için yerine gidip inceleme yapmanız gerekir.

Meryem denilince bizim aklımıza öncelikle Hz. İsa'nın annesi geliyor kuşkusuz ama, Mary ya da Maria denilince kimilerinin zihrninde Magdalena ekiyle anılanı çağrışıyor.

Sayın gnothi'nin sezdirişiyle, diyelim ki bu taşın başındaki kadın Magdalena... Öyle olunca acaba öteki üç kişinin olası kimlekleri üzerine bir tahminde bulunabilir miyiz? Eğer isabetli bir tahminde bulunursak, bu ne anlama gelir?     
   
Benden de bugünlük bu kadar.

Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: Caius Keyes - Şubat 20, 2012, 07:40:19 ös
Magdalalı Meryem'in, İsa'yı ölümünden sonra gören ilk kişi olarak anılması ve Poussin'in resminin 'ölüm' temalı olduğu da düşünülürse resimdeki kadının Magdalalı Meryem olma ihtimal güçleniyor -isim benzerliğinden bir gizleme çabası güdülmemişse tabii.

Yuhanna incilinde "İsa'nın en sevdiği" olarak geçen ve ismi verilmeyen havarinin Magdalalı Meryem olma ihtimali bazı araştırmaların sonucunda ortaya çıkmıştır.

Magdalalı Meryem olduğunu kabul edersek, Vatikan'ın pek sevmediği bir yorum geliyor akla: Magdalalı Meryem'in, İsa'nın karısı ve çocuklarının annesi olduğu iddiası. Teorisyenlerin bir kısmı Magdalalı Meryem'in İngiltere'ye, bir kısmı da Fransa'ya kaçırıldığını söylese de, bu iki ülkeden birinin Fransa olması bana tesadüfmüş gibi gelmiyor. Üstüne üstlük, Laurence Gardner ve onun gibi araştırmacı-yazarlar İsa ile Magdalalı Meryem'in 3 çocuğu olduğunu öne sürmüşlerdir. Resimdeki karakterler bu şekilde ise, yani Sayın ADAM'ın dediği gibi bu bir isabetli tahmin ise, bu ne anlama gelebilir? Bilemiyorum. İsabetli bir tahmin değil ise, diğer kullanıcıların da tahminini öğrenmek isterim, belki bir adet doğru tahmin için bir değil, birkaç kişiye/fikre ihtiyaç vardır.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: asimov - Şubat 20, 2012, 10:00:29 ös
Merhaba,

Bu konu aslında benimde çok ilgimi çekiyor. Dinsel nedenlerle değil ama saklanan sır veya saklandığına inanılan sır gerçekten çok ilginç. Gerçek ise herhalde hristiyanlık tarihi (kısmen yahudilik) yeniden yorumlanıp yazılacak herhalde.

Bu konu ile ilgili bir belgesel izlemiştim. Sanırım birçok katılımcı da izlemiştir ama izlemeyenler için yararlı olabilir. Tam bahsedilen kutsal kase ve kutsal kanı anlatıyor. İyi seyirler.

Saygılarımla.


Da Vinci Sifresi (Da Vinci Code Decoded) Belgeseli (http://www.youtube.com/watch?v=3d85B8iFzQM#)
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: shakespeare - Şubat 20, 2012, 10:47:33 ös
sanılmasınki  takip etmiyoruz :)
aksine  satır  satır   ,  milim  milim  takip  ediyorum
inanılmaz derecede  öğretici  ve keyif  verici  ,  şimdiden  sonsuz teşekkürler...
sevgiler...saygılar...
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ARCHITECT - Şubat 21, 2012, 12:44:54 öö
Sn.sahnesarsan'ın da dediği gibi aslında takip ediyoruz ama okadar bilgili insanlar konuşuyorki  birşeyler demektense öğrenmeyi tercih ediyorum.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 21, 2012, 01:37:23 öö
Pek sevgili ağabeyim ADAM,

Çalışmayı tatil etmek değil aslında yaptığım.

Rakıyı da arka arkaya 3 kadeh dikip sarhoş olmak mümkün, ama bu bulunduğumuz sofra o kadar keyifli ki aman rakı bitmesin diye çok ufak yudumlarla gitmeye çalışıyorum :)

O kadar keyifli ve dolu okumalarla geçiyor ki başlığın takibi, konu hiç bitmesin istediğimden ufak ufak dokunup kaçıyorum anlayacağınız :)

Aşağıdaki linki de şimdi okudum baştan başa. Konuyu biraz açmakla beraber dağıtmaya da elverişli. O yüzden hiç yorumlamadan başlığın tüm takipçilerinin dikkatine sunuyorum:

http://en.wikipedia.org/wiki/Jesus_bloodline (http://en.wikipedia.org/wiki/Jesus_bloodline)

Sevgi ve saygılarımla.

Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 21, 2012, 09:23:14 öö


Sayın gnothi’nin bu başlık ile bağlantılı olarak verdiği son kaynak wikipedia’dan…

Wikipedia, biliyorsunuz, internete ansiklopedik nitelikli sözlük bakımından pek kullanışlı ve yararlı bir soluk getirdi. Üstelik geliştirilme, değiştirilme ve düzelme getirme önerileri içeren, farklı dillerdeki çeviri ya da karşılıkların verilmesine açık. Ancak tüm bunların yanı sıra öyle tam anlamıyla güvenilir değil, çünkü her katkıda bulunan oraya yazdıklarını kendi eğilimlerine göre düzenleyebiliyor. Dolayısıyla oradaki bilgi kimi zaman hayli öznel yani sübjektif olabiliyor.

Nitekim Türkçesini “İsa’nın Kan Bağı” olarak verebileceğimiz bu başlığın altındaki yazılara da öyle bakmak gerek. Ne yazık ki Türkçesi yok. Ancak bir dolu kaynakça veriliyor. Yazı kapsamında linkler de var. Dolayısıyla şayet bu konu üzerinde araştırma yapacaksanız, yer yer birbirleriyle çelişkili bilgiler içeren birçok birikim ve derlemeye ulaşma olanağınız var.

Orada listelenmiş olanların dışında yararlanılabilecek kaynaklar da var. Bilenler için başka dillerde olanları da, hiç bilmeyenler için Türkçe olarak ya da dilimize çevrilmişleri de. İsteyen, ilgi duyan, kendini bu işe verebilecek olan okur, araştırır.

Öyle bir şey yapacak olanlara benim önerim hepsini eskilerin “kayd-ı ihtiyat” dediği yanlış da içerebileceği düşünüsüyle incelemek, bilimsellikten ve akıl yolundan ayrılmamak. Tek ya da benzer kaynakçaya bağlı kalmamak, başkalarını da inceleyip karşılaştırmak.

Bir diğer önerim de o çok okunmuş kurgu tarzındaki kitapların ve çok izlenmiş senaryoların kapsamına sırf satış amaçlı olmak üzere yozlaştırmaların ve uydurmacaların yerleştirilmiş olduğunu, çoğu kes konun çarpıtıldığını göz ardı etmemek.

Sakın benim de konu dışına çıktığım söylenmesin. Hayır, aksine! Belki asıl şimdi, yeni yeni, bir seri ısınma hareketinden sonra gireceğiz konunun can damarlarına. Bu konu üzerinde irdeleme yapmak için şu belirttiğim tutuma gereksinme var.

Bir tablo… Nicolas Poussin yapmış. Yaparken, yüzyıllar sonra üzerinde bu kadar çok konuşulacağını düşünebilmiş miydi acaba?

Yaşam öyküsünden de az biraz söz etsek iyi olacak aslında. Şu tablonu iki kez yapılışından ve niçin iki kez yapılmış olduğundan da… Bunlar tarihsel bilgilerdir. Tabloyu kimin yaptırmış olduğu (bir yaptırmış olan varsa) ve ressamın önceki politik kimliğinin ötesinde bir de bu tablo nedeniyle başına gelmiş olanlar dışında pek yorum yapma olanağı yoktur.

İşin kötü yanı da, asıl spekülasyona pek açık, yorum yapılacak şu son iki konunun ötekilerden daha önemli oluşudur.

Burada, resimdeki birtakım ayrıntıları belki sonra göz önüne almak üzere şimdilik göz ardı edelim. Tablonun arka planı, değneklerin tutuluş tarzının işaret ettiği yön, el hareketlerinin ne demeye geldiği gibi…

Diklemesine duran bir kesme taş var orada; yassı, dikdörtgen biçiminde. Dendiğine göre (ben pek seçemiyorum) üzerinde “Et In Arcadia Ego” diye Latince bir yazı var. Dikkat: Latince. Kilise Latincesi mi halkı dili mi belli değil. (Bu yazı taşın üzerinde mi yazılıymış yoksa resmin altına mı yazmış ressam? Bu sorunun yanıtı da gerekli bize.)

Bunun bir mezar baş taşı olduğu söyleniyor…

Öyle mi sahiden? Neresinden belliymiş bu? Bu resimdeki tablonun dönem olarak tarihi ne idiyse, coğrafya olarak yeri neresi idiyse, bu taş ile bağlantılı din ya da inanç ne idiyse, o kuşular altında mezarların baş taşı böyle mi olurmuş?

Olurmuş yarda olmazmış; birisi bunun bir mezar taşı olduğunu söylemiş ve herkes olun öyle olduğunu kabullenmiş… Yoksa durum bu mu aslında?

Şimdilik biz de kabullenelim mi, görüş değiştirme hakkımızı saklı tutarak?

Kabullendik diyelim; şimdilik…

Kimin mezar taşıymış bu?

Hz. İsa’nın.

Hoppala!... O da nereden çıktı? Hz. İsa Kudüs’te çarmıha gerildi; bedeni orada kaldı, ruhu cennete yükseldi. Bedeni Kudüs’te sonradan üzerine bir kilise yapılan yerdeki mezarına gömüldü.

Öyle değil mi?

Katolik ve Ortodoks Hıristiyan dogmalarında öyle ama aslında çarmıha girildikten sonrasının öyle olmayabileceği söyleniyor.

Kim söylüyor bunu?

Kimin söylediğinin de pek önemi yok. İncil’i iyi okursanız, öyle yazdığını görüyorsunuz. Öteki bir yorum; farklı bir değerlendirme. Bir dogma oluşturması.

Deniyor.

Ne fark eder?

Çok şey… Hıristiyan dünyasını allak bullak eder.

O kadarla kalsa iyi…

Bir tablo ne garip, ucu bucağı belirsiz bir konu açıyor!

Bu konuyla bağlantılı başka tablolar da var. Özellikle Guercino ve Teniers adlı ressamların tabloları. Bunu bitirebilirsek belki onlara da sıra gelir.

Dönelim.

Bu mezar taşının Hz. İsa’nın mezarının taşı olabilmesi için, Kudüs’te değil, bir başka yerde, belki bir başka tarihte gömülmüş olması  hatta belki gerildiği çarmıhta ölmemiş, oradan canlı olarak indirilmiş ve sonra bir süre daha yaşamış olması hatta belki çarmıha aslında Hz. İsa’nın değil başka birinin gerilmiş olması gerekir. Öyle değil mi?

Öyle.

Gerçekten öyleyse, bu bilgi doğrulanırsa, Hıristiyan dünyası allak bullak olmaz mı?

Olur.

Şu halde yapılmak istenen Hıristiyan dünyasını allak bullak etmek mi?

Aslında pek öyle değilse de, o açıdan bakıldığında öyle denilebilir de…

Peki, o taşın Hz. İsa’nın mezar taşı olduğu nereden belli? O söz bunu göstermeye yeter mi?

Hayır, o söz bunu göstermez. Bunu gösterebilecek olan tek şey, tablodaki o dört kişinin kimlikleri.

Tabloya bakarak o dört kişinin kimliği söylenebilir mi ki?

Elbette söylenemez ama işte kimileri, belki de o tabloyu yaptıran kişi, Poussin’e oraya o kişileri yerleştirmesini söylemiş. Çünkü işte o kişilerin öyle bir mezar taşı başına gelişi, orasının kimin mezarı olduğunu gösteriyor.

O dört kişi kim?

Önceki tartışmalarda sanırım kadın görünümünde olanın Maria Magdalena (Mecdelli Meryem) olabileceği üzerinde uyuşuldu. Peki ya erkekler?

Haydi bana söyletmeyin; siz söyleyin.

Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: enelsır - Şubat 21, 2012, 09:51:00 öö
Resimde görülen kişilerin kim olabilecekleri hakkında kendimce biraz araştırma yaptım.

  İsa'nın ilk çocuğunun kız olduğunu biliyoruz. Oysa resimde üç erkek var. Şimdi, İsa'nın yaşadığı dönemde kral soyundan gelenlerin çocukları olduktan sonra, eşlerin  belli bir süre ayrı kalmaları gerekiyordu. İsa ile Magdelena'nın ilk çocuklarının doğumundan sonra ayrı kaldıkları süreye bakıldığında ilk çocuğun kız olduğunu daha iyi anlıyoruz. Çünkü bu bahsettiğim ayrılık erkek çocukta altı yıl olmak zorunda. İsa ile Magdelena ilk çocuklarının doğumundan sonra dört yıla yakın ayrı kalmışlardı. Buradan ilk çocuğun kız olabileceği sonucuna varıyoruz.

Arkasından ikinci çocukları erkek oluyor. Ayrı geçen altı yıldan sonra Magdelena yine gebe kalıyor. Fakat bu süre içinde, Magdelena ağabeyi Lazarus'u desteklemek için  politik bir eyleme katıldığı gerekçesiyle yurdunu terk etmek zorunda kalıyor. Ağabeyi Lazarus ve İsa'nın havarilerinden Filip ve birkaç kişiyle birlikte Fenike'ye gidip oradan da Akdeniz'e açılan bir gemiye biniyorlar. Bu yolculuk onları Languedoc'a kadar getiriyor. Magdelena üçüncü çocuğunu da burada doğuruyor.

 Şimdi. Kendi kişisel tahminimi bildirmeden önce bu bilgileri paylaşmak zorundaydım. Uzattıysam özür dilerim.

 Resimde iki genç erkek ve sakalından onlardan daha yaşlı olduğunu anladığımız bir erkek daha var.

Acaba bu iki genç erkek İsa'nın çocukları yaşlı olanda Magdelena'nın kardeşi Lazarus olabilir mi?

Bunu destekleyecek bir bilgi de şöyledir: Lazarus Languedoc'a vardıklarında orada durmamış Marsilya'ya giderek orada bir kilise kurmuştur. Daha sonra Magdelena ölünce onu gömmek için tekrar geri dönmüştür.

Resimdeki kişilerin kim olabileceği hakkında benim yorumun bu şekilde. Konu ilerledikçe kuşkusuz daha başka alanlara da girmemiz gerekecek... Katılımcıların hepsinin hemfikir olduğu üzere bu konu bir kaç ileti ile son bulamayacak kadar uzun ve bir çok yönü olan bir konudur.

 
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 21, 2012, 12:44:42 ös

Bu verdiğim link resmin bulabildiğim en yüksek çözünürlükteki hali.
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/fd/Nicolas_Poussin_052.jpg (http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/f/fd/Nicolas_Poussin_052.jpg)

Büyütüp bakınca ET IN ARCADIA EGO yazdığı görülebiliyor.

Daha önceki iletilerimde eklediğim çeşitli linklerdeki çeşitli varsayımlardan anladığımıza göre araştırmacıların en çok üzerinde durduğu iki ihtimal var.

Biri, İsa'nın Maria'yla (birkaç akrabalarıyla) beraber Languedoc bölgesine gelip hayatını burada devam ettirdiği savı. Yani çocukları ve devamını içeren Kutsal Kan metaforu.

Diğeriyse İsa'nın çarmıhta hayatını kaybetmesinden sonra Maria'nın gece İsa'nın cesedini kaçırıp bilinmeyen bir yerde toprağa vermesi ve bin yıl sonra Tampliyelerin Kudüs'te yaptıkları kazı ve araştırmalarda bu gömüye ulaşıp İsa'nın cenazesini bazı parşömenlerle birlikte Fransa'ya getirmeleri ve büyük baskın sırasında Paris'ten kaçırıp Rennes-Le-Chateau civarında sakladıkları savı. Bu da İsa'nın cenazesini içeren Kutsal Kâse metaforu.

O meşhur 13 Cuma efsanesinin korku ve talihsizlik taşıyan anlamı da Kilisenin Tampliye kıyımına başladığı baskın gününden dünyaya hediyedir.

Yine nerelere geldik, bakalım nereden çıkacağız :)
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 21, 2012, 02:03:12 ös


Her şey çok iyi gidiyordu.

Birdenbire bozuldu. Düş kırıklığına uğradım.

Neden?

Sayın gnothi’nin gönderdiği şu yüksek çözünülürlüklü resim yüzünden.

Bundan Sayın gnothi’nin hiçbir kusuru yok.

Kusur bende, bu resmi daha önce bu ayrıntıda incelememiş oluşumdan ötürü.

Oysa ne güzel bir kurgum vardı, şu mezar taşının başında toplanmış kişilerle bağlantılı olarak. Buna Sayın enelsır değinmişti zaten benden önce. Ancak ben o sakallıyı Lazarus olarak değil de Arimatealı Yusuf( Joseph d’Arimathea) olarak düşünürdüm. Nedeni de Sayın gnothi’nin vermiş olduğu o iki seçenekli kurgudan birinde, anlatımın Arimatealı Yusuf’un İsa’nın oğullarını alarak Britanya’ya götürüşüyle sürmesi.

Neden düş kırıklığına uğramış olduğumu belirtmeye gelmeden önce, ister öyle ister öteki türlü olsun, İsa’nın çarmıh üzerinde ölmediği, Arimatealı Yusuf’un onu oradan indirdiği (bu konuyu İncil destekliyor ve buna ilişin 1. ve 2. yüzyıllarda yapılmış olup günümüze kadar gelebilmiş ikonalar da var), sonra yıllarca yaşadığına ilişkin benimseyişin niçin önemli olduğu üzerinde durmalıyım.

Tamam, böyle bir benimseyişin gerçekliği Hıristiyan dünyasını allak bullak eder; ona daha önce değinmiştim. Fakat bu benimseyiş gerçek olsa da olmasa da, tarihte birçok insan bunun gerçekliğinin peşinde koşmuştur. O insanların bunun gerçekliğinin peşinde koşmaları, bunu kanıtlamaya çalışmaları, bunu kanıtlarken de kendi çıkarlarına bundan pay edinmek için ortaya sermiş oldukları uğraşı, tarihin değişmesine, farklı bir doğrultuya yönlenmesine neden olmuştur.

Elbette Kutsal Kâse’nin aranmasına ilişkin bir dünya öykü, bunu izleyen Orta Çağ Orta Avrupa folklörünün bir bölümü, İsa’nın Golgota’da üzerine gerilmiş olduğu söylenen özgün çarmıh ya da haçın parçalarının ele geçirilmeye çalışılması, ardından bir de Torino’daki kutsal kefen öyküsü, daha birçok ayrıntı, belki genel tarihin özet yazılımından anlatılmayan birçok olayın oluşmasına neden olmuş, tarihin olağan akışını değiştirmiştir.

Bu çerçevede en çok Tapınak Şövalyeleri’nden söz edilir kuşkusuz. Fakat bu bağlamda çok dikkatli olmalı. Tapınak Şövalyeleri’nin 1118 yılında başlayıp kimine göre 1127 kimine göre 1145 yılında sona eren ilk dönemiyle bağlantılı bir olaydır bu. Bu tarikat ya da örgütün o tarihten sonrası farklı bir yönde gelişmiştir. Hele 1188 yılından sonra Tapınak Şövalyeleri tümüyle bir genel kimlik değişimine girmiştir.

Öte yandan Tapınak Şövalyeleri ile dolaylı bağlantısı olan ama birçok kişinin o bağlantıyı kurmaktan kaçındığı bir gerçekten söz edelim: Birinci Haçlı Seferi. Bu seferin asıl amacının ne olduğunu hiç incelediniz mi? Kudüs fatihi olarak nitelenmiş olan Godfrey de Bouillon ve onun arkasındaki Pierre l’Ermite kimdi? Bu kişiler ne yapmak istiyordu? Aslan Yürekli olarak da anılan (niçin öyle anıldığı anlaşılamaz) İngiltere Kralı Richard’ın 3. Haçlı Seferi’ne çıkış nedeni neydi? 4. Haçlı Seferi niçin 1204 yılında Bizans’ta son buldu?

Daha birçok soru sıralayabilirim. Milletler tarihinde belki nedenlerini tam olarak bulamayacağımız ama anlatımına kolayca rastlayabileceğimiz bu tarihsel oluşumların ötesinde, gerek daha önce gerek daha sonra Avrupa’da olup bitmiş bir süre ayrıntıyı sıralayabilir, kimin aynı uğurda ne entrikalar çevirmiş olduğuna değinebilirim.

İşte Nicolas Poussin’in sonradan pek ünlenmiş olan bu tablosu da bunların arasında yer alır çünkü bu tablonun yapılış amacı bir şeyin gösterilmesi, zihinlerin önceden belirlenmiş bir yöne odaklanmasının sağlanmasıdır.

Ancak işte Sayın gnothi resmin yüksek çözünülürlüklüsünü gönderip, büyütülünce yazının okunabildiğini belirtince ben düş kırıklığına uğrayıverdim.

Ortaya böyle bilmeceler atıp kenara çekilmekten hoşlanıyorum ya!...

Şimdi bakamlım niçin düş kırıklığına uğramış olduğumu çıkarabilen olacak mı? Benim o resimde görmüş olduğum bir ayrıntı, benden başkasının da dikkatini çekecek mi?

Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: hypatia - Şubat 21, 2012, 05:26:29 ös
Bu konuya şöyle bir göz attım, şu meşhur kase...
Resme baktığımda ilk önce dikkatimi çeken yere çömelen adamın gölgesi oldu. Nedense ressam sadece onun gölgesini belirtmiş diğerlerin yok. Sanki gölgede bir ayrıntı vurgulamak istercesine. Ayrıca  birşey işaret edilirken kadına bakılıyor, bumu der gibi?...Belki ressam olduğum için bu dikkatimi çekmiş olmalı..Buda benim öylesine acizane fikrim. Fakat böyle iyi bir ressamın hele ki amaçlıysa yaptığı eser;  kesinlikle gereksiz yere  gölge kusurunu göz ardı etmez..
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: enelsır - Şubat 21, 2012, 06:39:40 ös
Sayın ADAM bir ayrıntıdan bahsedince resmi daha da bir dikkatli incelemeye çalıştım. Daha önceden resimden hiç anlamadığımı itiraf etmiş olmanın rahatlığıyla şunu söyleyebilirim ki; daha önce hiçbir resim üzerinde bu kadar kafa yormamıştım... Neyse incelememden çıkarımım şudur:

Bu mezarın başında bekleyenlerin Magdelena ve İsa'nın çocukları olabileceğini düşünüyoruz ya. Bunun da ötesinde mezarın İsa'nın mezarı olabileceğini düşünüyoruz ya ( bunlar tabii ki yorum). Fakat burada bir detay var. O detay da mezar taşlarının durumu. Taşlara bir bakın. Yıpranmışlar. Bu da bize o mezarın o anda yapılmadığını daha önceki bir zamanda yapıldığını anlatıyor.

 Benim bu yorumumu destekleyecek bir unsur daha var. O da mezarın başında bulunanların tutumu. Sanki onlar da bu mezarın kime ait olduğunu çözmeye çalışıyor gibiler.

 Sayın ADAM''ın yönlendirmesinden sonra benim bu resimden çıkarımlarım bunlar.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: hailstorm - Şubat 21, 2012, 09:32:30 ös
Konuya birazda şu yönden inceleyelim

(http://www.gradale.com/Media/Shepherds_Monument_Relief.jpg)

Çoban Anıtı ismini Hollandalı sanatçı Peter Scheemakers'in yapmış olduğu rölyeften alır. Rölyefin teması , Fransız ressam Nicolas Poussin'in yapmış olduğu ve "ET IN ARCADIA EGO" olarak bilinen tablodan (tablonun bir diğer ismi ise "Arkadyalı Çobanlar" dır) alınmıştır. Rölyef , orjinal tablonun aynada görüntüsü olarak hazırlanmıştır.

 

 

Anıt Thomas Wright tarafından tasarlanmış ve sütunlar ile süslemeler büyük bir olasılıkla 1755 yılında James (Athenian) Stuart tarafından anıta eklenmiştir.

Anıtın rölyefinde yer alan mezar üzerinde Latince olduğu kabul edilen "ET IN ARCADIA EGO" (ve ben de Arkadya'da ...) cümlesi okunmaktadır.
 
                                                                                                                 

Rölyef üzerinde orjinal tabloda olmayan bazı farlılıklar bulunmaktadır ;

1.   Bunların en dikkati çekeni rölyefin yatay olarak ters yapılmasıdır.

2.   Diğer bir fark ise bir çobanın parmağı ile tabloda ARCADIA kelimesinde bulanan R harfini , rölyefte ise IN kelimesinde yer alan N harfini işaret etmesidir.

3.   İlave bir lahit mezar üzerine yerleştirilmiştir.

Rölyef'in altında yer alan mermer plaka aşağıda yer alan gizemli ve şifreli kitabeyi içermektedir :



        O•U•O•S•V•A•V•V
D•                                      M•


(http://www.gradale.com/Media/Shugborough_Code.jpg)



şimdi  Resim ile heykel arasındaki farkı sizde farkedebildiniz mi?


Shugborough Şifresi'ni çözebilmek için öncelikle "ET IN ARCADIA EGO" cümlesi üzerine düşünmeye başladım. Bu cümlenin Latince olduğuna inanılmaktaydı. Ancak fiili eksikti. Bu nedenle de özel bir mesaj yada (anagram olarak hazırlanmış) bir şifreyi içerdiği yönünde tahminler yapılmaktaydı.

"ET IN ARCADIA EGO" cümlesi Nicolas Poussin'in iki tablosunun ismidir. Çoban Anıtı'nın rölyefi Poussin'in ikinci versiyonundan esinlenerek yapılmıştır. Ancak rölyef , tablonun aynada görüntüsü olarak hazırlanmıştır.

Poussin'in mektuplarını Latince "Tenet Confidentiam" yani "Sırların Koruyucusu" cümlesini içeren bir mühür ile mühürlediği söylenmektedir. Öyleyse Poussin'in koruduğu sır nedir ?

"ET IN ARCADIA EGO" cümlesini gizemi çözmek için başlangıç noktası olarak kabul ettim ve çalışmalarıma başladım.

Nicolas Poussin'in tablosu 4 insan figürü içermektedir. Tabloda 3 adet asa vardır ve dikkat edildiğinde bunların "IV" şeklinde resmedildiği görülebilir. Roma rakamları ile "IV" , 4 sayısına eşittir. 4 sayısının işaret edilmesinin nedeni nedir?

4 sayısı üzerine yoğunlaşarak "ET IN ARCADIA EGO" cümlesini incelemeye başladım.

"ET IN ARCADIA EGO" cümlesinin 4 adet Roma rakamı içerdiğini gördüm.

4 Sayısının Sembolizmi

1. Tanrının ismi (Yahweh) 4 harf ile yazılır (Tetragrammaton) :
    İbrani'ce YHWV , İngilizce YHWH , YHVH , JHWH veya JHVH , Almanca JHWH

2. İncil'in Apocalypse'inde (Book of Revelation) Mahşerin 4 atlısı vardır:
    Savaş, Kıtlık, Salgın Hastalık (Veba), Ölüm

3. Ana kan grubu adedi 4 dür :
    A, B, O, AB

4. Eski Yunan medeniyetine göre 4 ana element bulunmaktadır :
    Ateş, hava, su, toprak

5. 4 mevsim :
    ilkbahar, yaz, sonbahar, kış

6. Günün 4 bölümü vardır :
    gece, sabah, öğleden sonra, akşam

7. Ana yönlerin sayısı 4 dür :
    kuzey, güney, doğu, batı

8. 4 Havarinin yazdığı 4 adet İncil bulunmaktadır :
    Matta İncili, Mark İncili, Luka İncili, John İncili

9. Maddenin 4 temel hali vardır :
    katı, sıvı, gaz, ve plazma

Bu liste daha uzayıp gitmektedir. Ancak görülmektedir ki 4 sayısının özel bir anlamı vardır.

"ET IN ARCADIA EGO" cümlesi de 4 adet Roma rakamı içerir. Cümle içinde yer alan Roma rakamları "I” , “C" , "D" ve “I"  dır.

"I” , “C” , “D” ve “I" Roma rakamlarının sayısal değerleri :

I - C - D - I = 1 - 100 - 500 - 1

bulunan sayıların ilk haneleri :

1 - 100 - 500 – 1 = 1151

Elde edilen 1151 sayısını Roman rakamları ile "MCLI" olarak yazabiliriz.

"ET IN ARCADIA EGO" cümlesinde yer alan "ICDI" karakterlerinin yerine "MCLI" karakterlerini yerleştirdiğimizde ;

"ET MN ARCALIA EGO"

cümlesini elde ederiz.

"ET MN ARCALIA EGO" cümlesinin İbrani Numeroloji sistemindeki değeri 866 dır.


Keşif 1 : Nicolas Poussin'in tablosu ile 866 sayısı arasında bir ilişki vardır.


866 sayısının işaret ettiği nedir ?

Çoban Anıtı bu sorunun cevabını vermektedir.

Anıtta yer alan kitabe'nin ikinci satırı "D.M." karakterlerini içerir.

Nostradamus'un 866 numaralı kehanetinin ilk satırında "D.M." karakterlerini kullanılmaktadır.

Not : Nostradamus'un kehanetleri 4 satırdan oluşmaktadır !

866 numaralı kehanet 1 kadın ve 3 erkekten bahseder (Kral , Kraliçe , Prens Ulpian ve Dük). Nicolas Poussin'in tablosunda da 1 kadın ve 3 erkek figürü vardır.

 

866 numaralı kehanet bir kitabenin bulunmasına değinir. Çoban Anıtının da gizemli ve çözülememiş şifreli bir kitabesi vardır.

Keşif 2 : 866 sayısı Nostradamus'un 866 numaralı kehanetini işaret etmektedir.

Nostradamus bağlantısı ve keşif 2 yi doğrulayan diğer kanıtlar:

Kanıt 1 :

"ET IN ARCADIA EGO" cümlesinde yer alan "I" , "C" , "D" ve "I" Roma rakamlarını , Roma sayı sistemine göre düzenleyelim :

DCII

DCII Roma rakamı 602 sayısına eşittir.

602 ve 206 (602 nin tersi) nin toplamı :

602 + 206 = 808

Nostradamus'un kitabında 7. yüzlükte sadece 42 adet kehanet vardır ve 58 adet kehanet eksiktir.  866 numaralı kehanet 8. yüzlükte yer alır.

866 numaralı kehanet eksik olan 58 kehaneti dikkate alırsak sıralama olarak 808. kehanettir :

866 – 58 = 808

Not : Nostradamus'un kitabının kapağında (Benoist Rigaud 1568 Lyon Basımı)  5 yıldız ve küre üzerinde 8 rakamı yer alır. 5 yıldız ve 8 sayısı 58 sayısına işaret eder.

Tapınak Şövalyeleri dağıtıldığında Paris karargahlarında üzerinde CAPUT LVIIIM (58m) yazısı olan gümüş bir kafatası bulunmuştur.

Gizemli 58 sayısı Tapınak Şövalyeleri için önemli bir sayıdır. Bu sayı ile ilgili incelemelerimi ileriki bölümlerde bulabilirsiniz.
 


Kanıt 2 :

Çoban Anıtı'nda yer alan "DOUOSVAVVM" kitabesinin İbrani Numeroloji sistemindeki değeri 503 dür.

503 ve 305 (503 ün tersi) sayılarının toplamı yine 808 sayısını verir :

503 + 305 = 808
 


Kanıt 3 :

Çoban Anıtında yer alan rölyef panelin ebatları (National Recording Project of Public Monument and Sculpture Association kayıtlarına göre) :

Genişlik : 1.45 m.
Yükseklik : 1.8 m.
Derinlik : 6cm (0.06 m.)

Rölyef panelin hacmi :

1.45 x 1.8 x 0.06 = 0.1566

Nostradamus 1566 yılında ölmüştür.
 


Bir sayıyı tersiyle toplamak ana yöntem olarak karşımıza çıkmaktadır.

866 ve 668 (866 ın tersi) sayılarının toplamı :

866 + 668 = 1534

Nostradamus 1534 yılında Rönesans döneminin meşhur filozoflarından biri olan Jules Cesar Scalinger tarafından Agen'e davet edilmiştir. Jules Cesar Scalinger , Nostradamus'un tıp , bilim ve metafizik alanlarında gelişimine büyük katkılarda bulunmuştur. Hatta daha sonraları Nostradamus kendi oğluna Jules ismini bile verecektir. 1534 yılı Nostradamus için gerçekten de bir dönüm noktasıdır.

Ayna'dan okunacak şekilde yazma stili Sion Tarikatının kullandığı yöntemlerden biridir. Leonardo da Vinci de not defterlerini bu yöntemle kaleme almıştır.

Kanıt 3 : 808 sayısı da Nostradamus'un 866 numaralı kehanetini işaret etmektedir. Nicolas Poussin'in tablosu , Çoban Anıtının kitabesi ve Nostradamus'un 866 numaralı kehaneti arasında bir ilişki vardır.

Daha önceki bölümde "ICDI" harf dizgesinden yola çıkarak "MCLI"
harf dizgesinin bulunduğunu belirtmiştim.

"MCLI" harf dizgesinin İbrani Numeroloji sistemindeki değeri 140 dır.

140 sayısı Roma rakamları ile "CXL" olarak yazılır.

"CXL" harf dizgesinde yer alan harflerin yerlerini değiştirsek "CLX" harf dizgesini elde ederiz.

"CALIX" kelimesi Latince'de kase , kadeh anlamlarına gelmektedir. "CLX" ise bu kelimenin sessiz harflerini içermektedir.

866 ve 668 sayısının farkını alalım :

866 - 668 = 140 ("MCLI" harf dizgesinin İbrani Numeroloji sistemindeki değeri)

Çoban Anıtı'nın rölyefinin resmini baş aşağı çevirip , diz çöker durumda resmedilmiş yaşlı çobanın sandaletlerine bakıldığında iki gizli yazının gizlendiği görülür :

"LI" ve "CAX"
(http://www.gradale.com/Media/Sandals.JPG)

"LICAX" kelimesi "CALIX" kelimesinin anagramıdır.



Keşif 4 : "ET IN ARCADIA EGO" cümlesi , 866 numaralı kehanet and 668 numaralı kehanet Kutsal Kase'yi işaret etmektedir.


TEORİM  :

Asıl şifre 3 parçadan oluşmaktadır :

1.  "ET MN ARCALIA EGO" cümlesi
2.  866 numaralı kehanet
3.  668 numaralı kehanet

"ET MN ARCALIA EGO" cümlesini tamamlayan harfler 866 ve 668 numaralı kehanetler içinde gizlidir. "O.U.O.S.V.A.V.V" yazıtı ise gizlenmiş harfleri bularak , şifreyi çözmemizi sağlayacak olan anahtar dizgedir.

4 sayısının gizemi burada da karşımıza çıkar. Nicolas Poussin , tablosunda , 4 sayısını 3 adet asa kullanarak , Roma rakamları ile "IV" olacak şekilde resmetmiştir. 3 asa asıl şifrenin 3 parçadan oluştuğunun ve 4. parçanın ise anahtar olduğunun göstergesidir.


Kehanet 8,66 (Benoist Rigaud 1568 Lyon Basımı)
QUAND L’ESCRITURE D.M. TROUVEE,
ET CAVE ANTIQUE A LAMPE DESCOUVERTE,
LOI, ROI, & PRINCE VLPIAN ESPROUVEE
PAVILLON ROGNE & DUC SOUS LA COUVERTE.

Türkçe'si :
D.M. kitabesi bulunduğu zaman
bir lamba ile aydınlatılan kadim mağarada
Kanun , Kral ve Prens Ulpian yargılandı.
Kraliçe ve Dük galeride koruma altında


Kehanet 6,68 (Benoist Rigaud 1568 Lyon Basımı)
LORS QUE SOULDARTS FUREUR SEDITIEUSE.
CONTRE LEUR CHEF FERONT DE NUICT FER LUIRE:
ENNEMY D’ALBE SOIR PAR MAIN FURIEUSE,
LORS VEXER, ROME, & PRINCIPAULX SEDUIRE.

Türkçe'si :
Askerler öfkeyle ayaklandıkları zaman
Kendi liderlerine karşı çelik geceyi aydınlatacak.
Düşman Alba öfkeli taraf ile antlaşma yapacak,
Roma'nın canını sıkmak ve önemli birilerini kışkırtmak için


(http://www.gradale.com/Media_small/Les_Bergers_dArcadie_II_coded.JPG)


Nicolas Poussin'in tablosunda (Arkadyalı Çobanlar II) yer alan insan figürlerini soldan sağa doğru “A” , “B” , “C” ve “D” harflerini vererek kodlayalım.

C figürü sağdan ikincidir ve bir kolu ile sol yönü göstermektedir.

B figürü parmağı ile mezar üzerindeki yazıtı işaret eder. Nicolas Poussin bu figürün sağ kolunu "V" biçiminde resmetmiştir. "V" şeklinin Kutsal Kase'nin sembollerinden biri olduğuna inanılmaktadır. Soldan ikinci olarak görünen bu figür , aynı zamanda
sandaletlerinde "CALIX" (kase,kadeh) yazısı gizli olan yaşlı çoban figürüdür.

"V" harfi , 866 numaralı Kehanetin üçüncü satırında yer alan "VLPIAN" kelimesinin (sağdan ikinci kelime) ilk harfidir ve bu kehanette "V" harfi ile başlayan başka bir kelime bulunmamaktadır.

B figürü , Çoban Anıtı'nın rölyefinde sağdan ikinci olarak yer alır ve burada sol yönü işaret eder. Çoban Anıtı'nın rölyefi 866 numaralı kehaneti işaret etmektedir.

866 numaralı kehanet içinde yer alan kişiler , "V" harfinden başlayarak ve kehanet metnini sağdan sola ve aşağıdan yukarıya okuduğumuz zaman aşağıdaki şekilde sıralanır :


PRINCE VLPIAN (Prens Ulpian),
ROI (Kral)
DUC (Dük)
ROGNE (Kraliçe)

Bu sıralama rölyefte yer alan figürlerin sıralaması ile uyumludur. Kraliçe figürü soldan sağa doğru bakıldığında ilk figürdür.


"V" harfi , 668 numaralı kehanetin dördüncü satırında yer alan "VEXER" kelimesinin (soldan ikinci kelime) ilk harfidir ve bu kehanette "V" harfi ile başlayan başka bir kelime bulunmamaktadır.

B figürü , "Arkadyalı Çobanlar II" tablosunda soldan ikinci olarak yer alır ve burada sağ yönü işaret eder. "Arkadyalı Çobanlar II" tablosu 668 numaralı kehaneti işaret etmektedir.

"V" harfi , 866 ve 668 numaralı kehanetler içinde gizlenmiş olan harfleri bulabilmemizi sağlayacak olan başlangıç noktasıdır.


866 numaralı kehanetin üçüncü satırı 5 (Roma rakamları ile "V") kelime (“&” işaretini dikkate alırsak 6 kelime) içermektedir.

668 numaralı kehanetin dördüncü satırı da 5 (Roma rakamları ile "V") kelime (“&” işaretini dikkate alırsak 6 kelime) içermektedir

1. 866 Numaralı Kehanet

Arama Yöntemi : sağdan sola ve aşağıdan yukarıya
Başlangıç Noktası : Üçüncü satırda yer alan ve “VLPIAN” kelimesinin ilk harfi olan "V" harfi

“O” , “U” , “O” , “S” ve “A” harflerinden sonra gelen nokta işareti için bir sonraki harfi alalım. "V" harfi için ise sonraki 5 harfi ve "V" harfinden sonra gelen nokta işareti içinde bulunan en son harfi takip eden 1 harfi alalım.

Not : Anahtar harflerde son "V" harfinden sonra nokta işareti yoktur. Bu harfi takip nokta işareti olmamasından dolayı sadece sonraki 5 harf alınacaktır.

 

 

QUAND L’ESCRITURE D.M. TROUVEE,
.---- V  S               O

Not : "V" harfi için "LDNAU" ve bu harfin nokta işaraeti için "Q"

ET CAVE ANTIQUE A LAMPE DESCOUVERTE,
                             U

LOI, ROI, & PRINCE VLPIAN ESPROUVEE
      O

PAVILLON ROGNE & DUC SOUS LA COUVERTE.
          ----   V.- ---V  A

Not : "V" için "SUOSC" ve bu harfin nokta işareti için ise "U" harfi ,

      son "V" harfi için "DENGO"

 

Sonuç olarak , bu kehanette gizlenmiş harfler aşağıdaki şekilde karşımıza çıkar :


RORELDNAUQLSUOSCUDENGO

Burada toplam 22 harf vardır ve 22 sayısı Kabala'nın kutsal sayısıdır.

866 numaralı kehanet de yer alan boşlukları silelim :


QUANDLESCRITURED.M.TROUUEE
ETCAUEANTIQUEALAMPEDESCOUUERTE
LOYROY&PRINCEVLPIANESPROUUEE
PAUILLONROYNE&DUCSOUSLACOUUERTE

“S” ve “P” harfleri dikey olarak görünür.
“S” harfi ikinci satırda soldan 22. harftir.
“P” harfi üçüncü satırda soldan 22. harftir.

“PS” harfleri Sion Tarikatını (Prieure de Sion) temsil etmektedir.


2. 668 Numaralı Kehanet

Arama Yöntemi : soldan sağa ve yukarıdan aşağıya
Başlangıç Noktası : dördüncü satırda yer alan ve “VEXER” kelimesinin ilk harfi olan "V" harfi

“O” , “U” , “O” , “S” ve “A” harflerinden sonra gelen nokta işareti için bir sonraki harfi alalım. "V" harfi için ise sonraki 5 harfi ve "V" harfinden sonra gelen nokta işareti içinde bulunan en son harfi takip eden 1 harfi alalım.

Not : Anahtar harflerde son "V" harfinden sonra nokta işareti yoktur. Bu harfi takip nokta işareti olmamasından dolayı sadece sonraki 5 harf alınacaktır.



LORS QUE SOULDARTS FUREUR SEDITIEUSE.
              A V- ---.V- ---

Note : "V" için "TSFUR" ve bu harfin nokta işareti için "E"

       Son "V" harfi için "URSED"

CONTRE LEUR CHEF FERONT DE NUICT FER LUIRE:
V----.

Not : "V" harfi için "CONTR" ve bu harfin nokta işareti için "E"

ENNEMY D’ALBE SOIR PAR MAIN FURIEUSE,
               O                  S

LORS VEXER, ROME, & PRINCIPAULX SEDUIRE.
                                    O                                      U


Sonuç olarak , bu kehanette gizlenmiş harfler aşağıdaki şekilde karşımıza çıkar :

MLIECONTRERTSFUREURSED

Burada toplam 22 harf vardır ve 22 sayısı Kabala'nın kutsal sayısıdır.

Gizlenmiş harfler “M” ile başlar ve “D” ile biter.

Bu kehanette ilk üç satırın ilk harflerini yan yana yazalım : "LCE"

“LCE” kelimesi , “CLE” kelimesinin anagramıdır.

Fransızca “CLE” kelimesi "anahtar" anlamına gelir.

Asıl şifre üç parçadan oluşmaktadır :

(866 numaralı kehanet içine gizlenmiş harfler) +

(668 numaralı kehanet içine gizlenmiş harfler) +

("ET MN ARCALIA EGO" cümlesi)
 


 

 

"MLIECONTRERTSFUREURSED RORELDNAUQLSUOSCUDENGO ETNARAAEGO MCLI"

Asıl şifre 58 adet harften oluşur. Gizemli 58 sayısı burada da karşımıza çıkmaktadır.


ASIL ŞİFRENİN ÇÖZÜMÜ

Asıl şifreyi oluşturan harflerin anagramı Fransızca olarak aşağıda yer almaktadır :

"ENRICO DANDOLO A ÉCRIT CLEF MONTRÉ SUR MUR SOUS LUNE QUE GARDÉ ST GRAEL"

Türkçe'si :

“ENRICO DANDOLO GÖSTERİLEN ANAHTARI KUTSAL KASE'Yİ KORUYAN AY'IN ALTINDAKİ DUVARA YAZDI”

"KUTSAL KASE AYASOFYA'DA SAKLANMIŞTIR"

Alıntıdır.


Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: hailstorm - Şubat 21, 2012, 09:40:30 ös
Ayasofya , 866 Numaralı Kehanet ve Çoban Anıtı'nın Rölyefi Arasındaki Bağlantılar



Enrico Dandolo (1107? – 1205) , 1192 yılından ölümüne kadar Venedik Dükası olarak görev yapmıştır. 4. Haçlı Savaşı sırasında İstanbul'un ele geçirilmesi ve yağmalanmasında büyük bir rol oynamıştır. Öldüğü zaman Ayasofya'da üst galerinin Vestibül bölümünde ünlü Deesis mozaiğinin karşısında yer alan bölüme gömülmüştür. Mezar taşı günümüzde bile bu bölümde görülebilmektedir.


 

Ayasofya'nın yapımı 537 yılında tamamlanmıştır. Enrico Dandolo'nun ölüm tarihi ise 1205 dir.

1205 ile 537 sayısının farkını bulalım :

1205 - 537 = 668

Enrico Dandolo , Ayasofya'nın yapımı tamamlandıktan 668 yıl sonra ölmüştür. Burada yine 668 yada 668 in tersi olan 866 rakamı karşımıza çıkar.

Vestibül kelimesi , Latince vestibulum kelimesinden kaynaklanan 17. yüzyıl Fransızca'sı kaynaklı bir kelimedir. Latince vestibulum ‘giriş avlusu’ anlamına gelir.

Vestibül kelimesinin mimaride kullanılan anlamları aşağıda sıralanmıştır :

Geniş giriş,
Lobi,
Giriş Holü,
Dış kapı ve binanın iç kısmı arasında kalan pasaj,
Tören alanı,
Giriş odası

Enrico Dandolo bir Düka idi. Düka (Dük) kelimesi (İngilizce "Duke" , İtalyanca "Duce") Latince "Dux" kelimesinden gelmektedir. özellikle askeri bağlamda Lider anlamına gelir.

Ayasofya'nın giriş bölümünde (exonarthex) bir İmparatoriçe lahdi bulunmaktadır. Bu lahit daha önceleri İstanbul'un 4. tepesinde yer alan Pantocrator Kilisesinde bulunuyordu. İmparator John II Comnenus'un (1118-1143) eşi olan İmparatoriçe Eirene'nin lahdi olduğu söylenmektedir.

“İmparatoriçe” ünvanı İmparatorun (Kral) eşini temsil eder. Bir anlamda "Kraliçe" ünvanına eşittir.

Kilisenin nartex bölümü geniş bir giriş alanıdır.

Netice olarak Ayasofya'da iki adet mezar bulunmaktadır :

1. Düka Enrico Dandolo'nun mezarı : 866 numaralı kehanette bahsi geçen Dük
2. İmparatoriçe Eirene'nin mezarı : 866 numaralı kehanette bahsi geçen Kraliçe


866 numaralı kehanet , bir kraliçe ile bir dük'ün galeride (vestibül , nartex) korunmasına değinmektedir !!!
 

Enrico Dandolo'nun mezarının olduğu bölümde yaptığım incelemede , mezara bakan pencere tarafındaki ikinci sütun üzerine iki adet yazının kazındığını belirledim :

“CAX” ve “ILO”

Eski Yunanca'da “ILO” harfleri , “ILO” Latin harflerine denk düşmektedir.

(http://www.gradale.com/Media_small/CAX_Carving.jpg) (http://www.gradale.com/Media_small/ILO_Carving.jpg)

“CAX” ve “ILO” kelimelerinin anagramı Latince “O CALIX” (Kutsal Kase) kelimesini verir.

Bunun yanısıra “ILO” kelimesinin anagramı "LOI" dir. "LOI" kelimesi 866 numaralı kehanetin üçüncü satırında yer almaktadır. Fransızca kanun anlamına gelir. İlave olarak "LOI" kelimesinin İbrani Numeroloji sistemindeki değeri 110 sayısını verir. Bu sayı Roma rakamları ile "CX" olarak yazılır. "CX" harfleri de kase, kadeh anlamına gelen Latince “CALIX” kelimesine işaret etmektedir.

“CAX” yazısı simetrik olarak Deesis mozaiğine bakan pencere tarafındaki ikinci sütun üzerine de kazınmıştır.
(http://www.gradale.com/Media_small/CAX_Carving_Deesis.JPG)
(http://www.gradale.com/Media_small/Deesis.jpg)

“CAX“ yazısı Kutsal Kase'nin yerini işaret eden ve asıl şifrenin çözümünde gösterildiği belirtilen anahtardır. Bu anahtar Çoban Anıtı'nın rölyefinde yaşlı çobanın sandaletine de kazınmıştır.

 

 

Çoban Anıtı'nın rölyefinde orjinal tablodan farklı olarak mezar üzerine ilave olarak yapılmış bir lahit görünmektedir. Bu lahdin üzerine de defne yapraklarından oluşmuş bir taç süslemesi yapılmıştır. Defne yapraklarından oluşmuş bir taç süslemesini Deesis mozaiğinin hemen yanında yer alan pencerenin alt kısmında görebilirsiniz. Bu süsleme Ayasofya içinde sadece burada vardır.
 

 

Asıl şifrenin çözümü Kutsal Kase'yi koruyan ay'a değinmektedir.

Mimaride , Lunette , yarım ay şeklinde kapı yada pencere üstlerine yapılan süslemeyi temsil eder.

Enrico Dandolo'nun mezarı ile Deesis mozaiğinin tam ortasında kalan bölümde Ayasofya'nın 49 numaralı odasını girişinde yer alan iki sütun üzerinde bir lunette bulunmaktadır.

Not :

1847-49 yıllarında Ayasofya İsviçreli Gaspare ve Giuseppe Fossati kardeşler tarafından restore edilmiştir. Fossati kardeşler , 49 numaralı odayı atölyeleri olarak kullanmışlardır.

(http://www.gradale.com/Media_small/Lunette.JPG)
KUTSAL KASE'NİN SAKLANDIĞI YER
(http://www.gradale.com/Media_small/lunette2.jpg)
 LUNETTE ÜZERİNDEKİ ZAMBAK SÜSLEMELERİ

49 sayısı Roma rakamları ile "IL" olarak yazılır.

Çoban Anıtı'nın kitabesinde ve 866 numaralı kehanette yer alan "D" ile "M" Roma rakamlarının sayısal değerlerini alalım :

D - M = 500 - 1000

Bulunan sayıların ilk haneleri :

500 – 1000 = 51

51 sayısı Roma rakamları ile "LI" olarak yazılır. Bunun terside "IL" yani 49 dur.

Unutmayalım ki Çoban Anıtı'nın rölyefinde yer alan yaşlı çobanın diğer sandaletine de "LI" yazısı kazınmıştır.

Eski Latin Alfabesi
ABCDEFGHIKLMNOPQRSTVXYZ

“D” harfi Latin Alfabesinde baştan 4. harftir.
“M” harfi ise "D" harfinden sonra gelen 9. harftir.


“DM” harfleri 49 sayısına (Roma rakamları ile "IL") işaret etmektedir.

Çoban Anıtı'nın rölyefinin resmini baş aşağıya çevirdiğinizde asları "IL" şeklinde olduğunu görebilirsiniz.

Eski Yunanca “IL” harfleri , Latince “IL” ye eşittir.
(http://www.gradale.com/Media_small/HandPrint.jpg)
Sağ elinizin avuç içine bakarsanız ana çizgilerin “IL” şeklinde olduğunu görürsünüz. Bu sembol insanlık devam ettiği sürece var olacaktır ve Kutsal Kaseyi işaret etmesi açısından çok uygundur. Bir kadehi genellikle sağ elimizle tutarız. Ayasofya'da alt galeride bir sütun üzerinde kırmızı bir el izi vardır. Belki de bu el izi bu sembolizmi işaret etmektedir. Latince "CALIX kelimesi 5 harften oluşur. İnsanın bir elinde de 5 adet parmak vardır.

"O.U.O.S.V.A.V.V" anahtarı kitabe üzerinde “D.M.” yazısının (yani “IL” yada 49) üzerine kazınmıştır. Lunette'de 49 (IL) numaralı odanın üzerinde yer almaktadır.
(http://www.gradale.com/Media_small/guard_cabin.jpg)
49 numaralı odanın girişinde bir bekçi kulübesi yer alır.

 

 

 


Özet olarak , Çoban Anıtı'nın rölyefinin Kutsal Kase'nin saklandığı yerin kompozisyonu olduğunu söyleyebiliriz :

1.     mezar
2.     “CAX” ve “IL” yazıları
3.     Defne dallarından yapılmış taç
4.     Deesis mozaiği (Rölyef'te 3 adet insan ayakta olarak görünmektedir. Deesis mozaiği de 3 figür içerir)
5.     Rölyefte diz çöker olarak görünen yaşlı çoban ise Enrico Dandolo'yu temsil etmektedir


Alıntıdır
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: hailstorm - Şubat 21, 2012, 09:45:25 ös
Ayasofya Bağlantısını Doğrulayan Diğer Kanıtlar

668 numaralı kehanette yer alan boşlukları silelim :

LORSQUESOULDARTSFUREURSEDITIEUSE.
CONTRELEURCHEFFERONTDENUICTFERLUIRE:
ENNEMYDALBESOIRPARMAINFURIEUSE,
LORSVEXERROME&PRINCIPAULXSEDUIRE.

“D” ve “M” harflerinin dikey olarak yerleştirildiğini görebiliriz.
“D” ve “M” harflerinin arasında “H” ve “S” harfleri yer almaktadır.

Ayasofya'nın Bizans dönemindeki ismi "Hagia Sophia" dır.

“H” , “Hagia” kelimesinin ilk harfidir.
“S” , “Sophia” kelimesinin ilk harfidir.

 

Çoban Anıtı "Shugborough Hall" ın bahçesinde da yer almaktadır.

“S” , “Shugborough” kelimesinin ilk harfidir.
“H” , “Hall” kelimesinin ilk harfidir.

1300 lü yıllarda Tapınak Şövalyeleri'nin yargılanmaları sırasında "Baphomet" isimli bir puta taptıkları iddia edilmiştir.

"Baphomet" kelimesinin İbrani Atbash şifresi karşılığı "Sophia" yani bilgeliktir.


“Hagia Sophia” ismi “Kutsal Bilgelik” anlamına gelmektedir.

"OUOSVAVV" anahtar dizgesinde yer alan ve Roma rakamı değeri taşıyan harfler "VVV" dir :

"V” , “V” ve “V" nin sayısal değerleri :

V - V - V = 5 - 5 - 5 = 555

olarak bulunur.

555 sayısı , Roma rakamları ile "DLV" olarak yazılır.

"OUOSVAVV" anahtar dizgesinde yer alan "VVV" harf dizgesinin yerine "DLV" harf dizgesini yerleştirirsek :

"OUOSDALV"

harf dizgesini buluruz. Bu dizgenin İbrani Numeroloji sistemindeki değer 481 dir.


"AGIA SOPHIA” isminin İbrani Numeroloji sistemindeki değeri de 481 dir.

Ayasofya 481 yıl cami olarak hizmet vermiştir.


58 Sayısı

58 sayısı hakkında belirlediklerim :

1.

Nostradamus 1566 yılında ölmüştür.

58 sayısı 1566 sayısının çarpanıdır :

1566 = 27 * 58

Bunun yanı sıra 27 ve 58 sayılarının toplarsak :

27 + 58 = 85

85 ,  58 in tersidir.

 

2.

Nostradamus'un mezar kitabesinde ünlü kahinin 62 (LXII) yıl, 6 (VI) ay, 17 (XVII) gün yaşadığı belirtilmektedir.

(http://www.gradale.com/Media/Nostradamus_Tombstone.jpg)

62 , 6 ve 17 sayılarını toplarsak :

62 + 6 +17 = 85

85 ,  58 in tersidir.
 


3.

Hz. İsa ve havarilerinin sayısı :

1 + 12 = 13

5 + 8 = 13
 


4.

Ayasofya'nın kubbesinde 40 adet pencere vardır. 40 sayısının çarpanları :

5 * 8 = 40
 


5.

866 ve bu sayının tersi olan 668 in toplamı :

866 + 668 = 1534

Bulunan 1534 sayısını ortadan ikiye bölelim :

15 ve 34 sayılarını buluruz.

15 ve 34 sayılarının toplamı :

15 + 34 = 49 (IL)

15 sayısı ile 43 sayısının (34 ün tersi) :

15 + 43 = 58

6.

Nostradamus'un kitabının(Benoist Rigaud 1568 Lyon Basımı) kapağında 5 adet yıldız ve küre üzerinde 8 rakamı yer almaktadır.


7.

Nicolas Poussin 1640 yılında son akşam yemeğini tema olarak alan "The Institution of the Eucharist"  isimli tablosunu yapmıştır. Tablo incelendiğinde Hz. İsa'nın elinde bulunan Kutsal Kase'nin sol tarafında 8 , sağ tarafında ise 5 kişinin yer aldığını görürsünüz. Bu tablo Saint-Germaine-en-Laye de bulunan Sainte-Chapelle için yapılmış , 1792 yılında ise Louvre Sarayına yerleştirilmiştir.
(http://www.gradale.com/Media/The_Institution_of_the_Eucharist.jpg)

Alıntıdır
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 22, 2012, 10:35:16 öö



Sayın hailstorm’un bu başlık altına iki aktarım ile yapmış olduğu katkı gerçekten pek güzel ve teşekküre değer. Ayrıca bu alıntı her kiminse, alıntı sahibinin konunun yerleştirilmiş olduğu özgün web sitesinden yapmış olduğu çevirileri de, verimleş emek nedeniyle ayrıca kutlanmaya değer.

Burada kuşkusuz böylesine spekülatif bir değerlendirmenin ne denli yerinde olup olmadığı tartışılabilir. Ben bunu tartışmaya girişmeyeceğim. Bu gibi konulara pek meraklı olanlar var bu işi birçok alanda buna benzer bir tarzda yapan…

Bu açıklama ya da yorumların kapsamında bir de Nostradamus’un ardı geçiyor ki, işte o kehanetleri bakımından değil ama bir başka açıdan bu başlık altında önemli bir yere oturtulabilir. Ayrıntısına girmeden şu kadarını belirteyim: Neresinden bakarsanız bakın, Nicolas Poussin’in bu tablosunun Priéure de Sion adlı gizli örgüt ile bağlantısı vardır. Kısaca Nostradamus olarak andığımız Michel de Nostredame’ın da Priéure de Sion ile çok önemli bir bağlantısı vardı. (Bir dönem bu örgütün büyük üstatlığını üstlenmiş olduğu bile söylenir. Nitekim o kehanet denilen sözlerinin birçoğu bu örgütün ülküsünü yansıtır.) Üstelik bir de Languedoc’a komşu, Provenceliydi.

Yorumlarda işin içine Aya Sofya’nın katılması da ne kadar ilginç. Yapılmış olan birçok spekülatif değerlendirmenin bir başkası. Daha önce rastlamamıştım. Bu nedenle Sayın hailstorm’a kendi adıma da teşekkür ederim.

Ancak bir de eleştiri… Sayın hailstorm’a değil, bu değerlendirmeyi özgün olarak her kim yapmışsa ona… O da şöyle: Bu konuya o İngiltere’de Shugsborough Hall denilen yapının üzerindeki freskte yer alan yazıyı karıştırdık mı, çok yanlış yönlere gidebiliyoruz.

Evet, sanatçı Peter Scheemakers bu freski yaratırken Poussin’in tablosundaki ana temayı âdeta kopyalamış. (Aslında o tablonun ana temasının buraya kopyalanan olup olmadığı da tartışılabilir.) Ancak orada yazılı olan o harflerin arkasında bir şifre aramanın yanlışlığı da kanıtlandı ve onların Anna Seward adlı bir İngiliz şairin bir şiirinin baş harfleri olduğu ve bu baş harflerin niçin buraya konduğu da açıklandı. İşin içinde sır, şifre, gizli mesaj falan gibi şeyler yok.

İlle de böyle şeyler arasam istiyorsak ve ille de kurgu oluşturacaksak, bu freskin altındaki imzaya bakabiliriz: P.S. yani….


Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: hypatia - Şubat 22, 2012, 04:53:58 ös
Çoban Anıtındaki Harflerin Sırrı

İngiltere'nin Stafforshire bölgesindeki Shugborough Hall'de bulunan tarihi "Çobanın Anıtı" üzerindeki 10 harfli ‘D OUOSVAVV M' şifresi, 250 yıldan beri çözülemiyor. Şimdiye kadar şifrenin ne olduğuna dair çeşitli iddialar ortaya atıldı. Ancak İngiltere'de yaşayan Amerikalı bir savunma uzmanı, şifrenin Kutsal Kase'yle alakalı bir şifre olduğunu öne sürdü. Anıtta ünlü ressam Nicholas Poussin'in 17'nci yüzyılda yaptığı ‘les Bergers d'Arcadie II' (Arkadya Çobanları) adlı tablonun mermer bir rölyefi bulunuyor. Tabloda "Et in Arcadia Ego!" ifadesine işaret eden bir kadın dikkat çekiyor. Hemen altında ise "D OUOSVAVV M" harfleri yer alıyor.



Kutsal Kase'nin Sırları

İngiliz şifre uzmanları, Kutsal Kase'nin sırlarını çözdüklerini ilan ede dursunlar; biz de onun görünenin andındaki görünmeyen yönünü ele alalım.

Dan Brown'un "Da Vinci Şifresi" adını taşıyan romanında ana fikir zaten Kutsal Kase, onun sırlı geçmişi, bu kase çevresinde kurulan gizli örgütler ve neyi sembolize ettiği… Kitaba dönecek olursak; şu satırlara rastlarız:

Romanın ele aldığı en ilginç sembollerden biri de Sangreal - Kutsal Kase sembolü. Kutsal Kase, "Son Akşam Yemeği"nde İsa'nın içmek için kullandığı ve Aramatyalı Yusuf'un çarmıha gerilen İsa'nın kanını doldurduğu kadeh olarak geçer. Kutsal Kase, İsa'nın kadehi olarak kabul ediliyor. Ama tarihte "Sangreal Belgeleri" adıyla anılan belgeler de inanışa göre Kutsal Kase ile birlikte gömülü. Belgelerin bin yıllardır Tapınak Şövalyeleri adı verilen gizli bir örgüt tarafından korunduğuna inanılıyor.Belgelerin Tapınak Şövalyeleri'ne bunca güç vermesinin nedeni sayfalarda Kase'nin gerçek tabiatının açıklanması.

Tapınak Şövalyeleri'ne göre Kutsal Kase, bir kase değil. Kase efsanesinin yani ayinde kullanılan kadehin dahice düşünülmüş bir alegori olduğunu iddia ediyorlar. Kase efsanesindeki ayinde kullanılan kadeh başka bir şeyin çok daha güçlü bir şeyin mecazi hali. Kutsal Kase insanlık tarihinde en çok aranan hazine olmuş. Kase efsanelere savaşlara ve bitmek tükenmek bilmeyen sorulara neden oldu.Dikenli Taç Çarmıhta kullanılan Gerçek Haç Titulus hepsi bin yıllarca arandı ama tarih boyunca aralarında en özeli Kutsal Kase olmuş.

Prieure de Sion tarikatında(Tapınak Şövalyelerinin diğer adı) gül sembolü kase için kullanılmış bir sembol. Gülü Kase sembolü olarak kullanmalarının nedeni ise gizlilik. En eski gül türlerinden biri olan Rosa Rugosa'nın aynı Venüs yıldızı gibi beş yaprağa ve beşgen bir simetriye sahip olması güle kadınlıkla güçlü ikonografik bağlar sağlıyordu. Bununla birlikte gülün ‘doğru Yön' ve yol bulmak kavramlarıyla çok yakın bağları vardı. Pusula gülü aynı Gül Çizgisi gibi seferilere haritalardaki boylamlara bakarak yön bulmakta yardımcı oluyordu. Bu yüzden dişi kadeh ve gizli gerçeğe götüren yıldız anlamındaki gül, pek çok açıdan gizlilik, kadınlık ve yön tayini olarak Kase'yi tanımlayan bir sembol olarak kabul edilmişti.

Kase aslında eski bir kadınlık sembolüdür. Kutsal Kase dişiyi ve elbette şimdi tamamen yok edilmiş olan tanrıçayı temsil eder. Kadının gücü ve onun hayat verebilme yetisi bir zamanlar kutsaldı ama erkek egemen bir toplumda tehdit oluşturuyordu. Bu yüzden kutsal dişi şeytanlaştırıldı ve ona günahkar dendi. Havva'nın elmayı yiyerek insan ırkını çöküşe uğrattığı ‘ilk günah' kavramı alegorik bir anlatımdı. Bir zamanlar hayat veren kutsal kadın artık düşman olmuştu.

Kase kayıp tanrıçanın sembolüdür. Kayıp Kase'yi arayan şövalye efsaneleri aslında kayıp kutsal dişinin arandığını anlatan yasak hikayelerdi. ‘Kadehi aradığını' iddia eden şövalyeler kadınlara boyun eğdiren tanrıçaları dışlayan inanmayanları yakan ve paganların kutsal dişiye saygı göstermesini yasaklayanlardan korunmak için şifreli bir biçimde konuşuyorlardı. Onlara göre taşıdığı sır öyle güçlü ki açıklandığında pek çok şeyi temelinden sarsabilir





Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 23, 2012, 09:22:12 öö

Anlaşılan bu konu üzerinde pek de bir diyeceğimiz kalmadı.

Kuşkusuz birçok nesne gibi Poussin'in bu tablosu da olmadık etkiler yaratmıştır. Zaten yapımı bir bakıma o etkilerin yaratılabilmesi için olsa gerektir. Bunda ne denli başarılı olunduğunu bilemeyiz.

Bu konunun sonrasında belki Poussin'in başka tabloları da incelenebilir ama onların bu tablonun yapıımının gerekçesiyle bağlantısı olmasa gerektir. Belki Teniers ve Guercino gibi başka ressamların yapıtları, bu gerekçeye daha yakın düşer.

Kuşkusuz burada söz konusu olan bir deyiş vardır: Et In Arcadia Ego. Bunun üzerinde hayli yorum yapilmıştır. Nitekim, bir ara değinilmiş olduğu üzere bu deyişin bir anagram olması da olasıdır. Oradan hareketle belki bir başka mezar taşına gideriz. O da bizi bundan yüz yıl kadar önceki Rennes-le-Château olaylarına bağlar. Bu pek ilginç konu da ayrıca, bambaşka bir ya da birkaç başlık altında incelenmeye değer.

Bundan sonra benim açımdan burada bir özgün düşünce ya da yorum/değerlendirme üretme olanağımız kalmadı gibi görünüyor. Belki çeşitli kaynaklarda yapılmış olan spekülasyonlar aktarılabilir ama onların da konuya bir katkı sağlayacağı kuşkuludur.

Bu güzel ve düzeyli irdeleme nedeniyle  katılmış olanlara kendi adıma teşekkür ederim. Kuşkusuz asıl teşekkür, bu başlığın açılmasına neden olan Sayın Eureka'ya...
   
 
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 23, 2012, 11:14:02 öö
Sn ADAM, oysa biz, en azından ben, resmi incelediğinizde sizi şaşırtan detayı öğrenmek için can atıyorduk.

Sevgi ve saygılarımla.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 23, 2012, 05:03:39 ös



Beni şaşırtan detaya Sayın enelsır değinmişti.

Aslında yorum çok iyi gidiyordu.

O kurgulanmış varsayıma göre, İsa'nın mezarı elbette Langudoc'ta da olabilirdi.

Böyle bir şey gerçek olmasa bile tarihte birçok kişi buna inanmış ya da inanmamış ama bunun gerçekliğini ileri sürerek tarihin yönünün değişebilmesi için çaba göstermişti,. Hâlâ da gösteriyor.

Nitekim işte bu yağlı boya resim de o amaçla yapılmış olabilirdi. Öyle ki arka plana bakılacak olursa bulunduğu yer Languedoc'taki Pech Perdue tepesi ya da Arques Dağı ya da işte oralanrda bir yer olmaktaydı. Tablonun yapılış ya da yaptırılışının amacı bunu vurgulamaktı.

"Et In Arcadia Ego" yazısı ise, Rennes-le-Château yakınlarında Bérenger Saunière'in araya araya sonunda bulmuş olduğu o Blanchefort düşesinin mezar taşı üzerindeki yazı ile özdeşleşmekteydi.  (Onun anagramatik değerlenderilmesi ayrı bir konu.)

Dolayısıyla resme bakınca, «Margdelena oğlunu nasıl da şefkatle okşuyor.» bile demiştim.

Aslında o resimdeki kişileri yine aynı şekilde değerlemeye sokabiliriz. Aradan sıyrılıp çıkan detay, o mezar taşı ya da lahdin Hz. İsa'nın olamayacağı...

İşte bu detay, daha canlı görülebilen küçük resimde belli olmuyordu. Fakat resmin çözünülürlüğü yükselince görüldü ki, gerek lahti oluşturan taşların ortasında gerekse yandaki taşın kenarında kırıklar oluşmuş. Üstelik bu kırıklar hemen o günün değil; biraz rüzgârın aşındırmasına da uğramış. Ressam bu detayı orada çok güzel gölgelendirerek vermiş bana göre.

Bu işin uzmanı Sayın Caius Keyes... O söylesin görüşünü.

Böyle olunca, söylenti ve iddia varlığını sürdürse de, bu resmin o söylenti ya da iddiayı kanıtlayamayacağı kanısına vardım.

Ancak bir başka açıdan düşünmek olanağı da var: Poussin bu resmi iki kez yapmış. Bu gördüğümüz fotoğraf acaba hangi resmi yansıtıyor? Birinciyi mi, ikinciyi mi? Şayet bu ikinci ise, birincide beni düş kırıklığna uğratan o detaylar yok, orada taşlar sapasağlam ise, o zaman bu resmin o ileri sürülen tezi doğrulayabilmek amacıyla yapılmış/yaptırılmış olduğunu söyleyebiliriz.

Bu bir özgür düşünce bombardımanıydı. Hiçbir yerden alıntı ya da aktarma değildir.
 

Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: Caius Keyes - Şubat 23, 2012, 05:39:20 ös
Bence Sayın ADAM, çok güzel görmüş o detayı. Ressamın, kırıkların taze olmadığını göstermek istediği çok belli aslında, bunu ben nasıl kaçırmışım, ilginç. Aslında küçük bir ihtimal daha var, bir yapının taşı kırıldığı zaman, işçiler kırılan kısmı bilerek daha da yontup düzgün hale getirir ki, yama yapmak (yani o kırığı kapatacak oyulmuş başka bir taş koymak) kolay olsun. Yine de, bu küçük ihtimal bence doğru değil. Sayın ADAM'ın yaklaşımının doğru olması çok daha olası. Neden?

Çünkü Guercino'nun "et in Arcadia ego"suna yakından baktığımızda benzer, hatta aynı efektleri görebiliriz:
http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/b9/Et-in-Arcadia-ego.jpg (http://upload.wikimedia.org/wikipedia/commons/b/b9/Et-in-Arcadia-ego.jpg)

Aynı durum Poussin'in diğer resmi (1627) için de geçerli:
http://www.artistsnetwork.com/wp-content/uploads/2011/03/7.__Poussin_ArcadianShepherds.jpg (http://www.artistsnetwork.com/wp-content/uploads/2011/03/7.__Poussin_ArcadianShepherds.jpg)
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 23, 2012, 06:23:12 ös

Vay canına!... Poissin'in öyle bir tablosu da mı varmış!... İşte ben, (bu çok şey bildiğini ileri süren ben) bunu bilmiyordum.

Çok teşekkürler Sayın Caius Keyes.

Tema aynı tema değil mi? Olay ve olası kişiler aynı ama burada biraz daha karamsar bir hava var sanki. Üstelik lahit de biraz daha kuytuda ve eskiden kalma olduğu açıkçaz belli.

Guercino'nun o tablosina gelince...

Şimdi biz burada, bu konu üzerinde bilgi ve görüş alış verişinde bulunan birkaç kişi bu konuyu biliyoruz. Belki izleyenlerin birkaçı da ibiliyor ama izleyenlerin büyük çoğunluğunun neden söz ettiğimizi anlayamamış olması da bir olasılıktır. Bunun için ise belki de Sayın gnothi'nin dah önce belirtmişolduğu üzere belki de tüm bu konuyu en başından ele alarak anlatmak gerekir. Bunun için ise Rennes-le-Château anlakttımı bile yetersiz kalacak, tarihsel bakımdan çok daha eskileri uzanmak gerekebilecektir.

Tek bir tablo bizi nerelere götürüyor...
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Şubat 23, 2012, 09:46:02 ös
Sn ADAM,

Zaten Poussin bu resmi iki kere yaptı derken siz de Caius Keyes'in linkini verdiği bu resimden bahsediyordunuz :)

İlk resim buydu, ikincisi aslında dünyaca meşhur olan. Konunun başlarında verdiğim linklerde de bunun nedenini anlatan bir bölüm hatırlıyorum, gece eve gidince detaylı bakacağım.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ADAM - Şubat 25, 2012, 08:25:47 öö

Sayın gnothi'ye açık yanıt:

İsterseniz buna itiraf deyin.

Hayır, ondan söz etmiyordum. Bunun nedeni ise şimldui anlamış olduğum üzere bu konuda yanll bir bigi edinmiş olmam. Ben o tabloyu daha önce görmemiştim. Öteki yani şimdi ikinci olduğunu öğrendiğim tablonun iki versiyonu olduğunu sanıyordum. Demek ki aslında tabloların temaları aynı ama yapılımları farklı. Öyle olunca da çok şey değişikliğe uğrayabiliyor.

Benim o daha önceden bilmediğim tabloyu da bir güzel inceleyerek kendimce bir irdelemede bulunmam gerek.

Bu konuda benim diyeceklerim bitti. Başka dilyeceği olan varsa elbette okuruz.


 
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: gnothi - Mart 03, 2012, 11:14:15 öö
Bir süredir konuyla ilgili mükerrer okumalar yapıyordum. Abbe (Papaz) Sauniere'in kazılarda bulmuş olduğu parşömenler, bunların nelere delalet ettiği, Kral Dagobert ve Merovenj hanedanı, Merovenj'lerin İsa ve Magdalen'in çocuklarının soyundan geldikleri iddiası, tüm bunları şifreli bir şekilde metne dökmüş Prieure de Sion'un meşhur "Kızıl Yılan" (Le Serpent Rouge) şiiri var bunların arasında. Aşağıda iki link vermek istiyorum, birisi Le Serpent Rouge'un kendisi ve çevirileri, diğeri de detaylı bir incelemesi...

Le Serpent Rouge:
http://www.connectotel.com/rennes/serp.html (http://www.connectotel.com/rennes/serp.html)

Le Serpent Rouge İncelemesi:
http://www.bibliotecapleyades.net/merovingians/merovingios_renneschateau06c.htm (http://www.bibliotecapleyades.net/merovingians/merovingios_renneschateau06c.htm)

Gerisini meraklılara bırakıyorum ;)

Sevgi ve Saygılarımla.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: ebedicirak - Şubat 02, 2019, 07:56:48 ös
Ben ancak bugün okuyabildim ama keşke hiç bitmeseymiş.
Nerede olduğunu dahi hatırlamıyorum; yıllar önce "sum yerine moriar (?) eklerseniz kompozisyonla daha uyumlu oluyor" gibi bir yorum duymuştum eserle ilgili. Sözcüğü doğru yazdığımdan emin değilim ama "Et In Arcadia Ego" lahite ve kurukafanın bulunduğu ağaç kütüğüne yazıldığından bu sonuca ulaşılabilir gibi hatırlıyorum.
Saygılar.
Başlık: Ynt: Arcadia Çobanları
Gönderen: Tık-Tik-Tak - Şubat 03, 2019, 10:15:27 ös

Her resmin bir hikayesi vardır fakat, bu resmin efsanesi var sanırım.Efsanelerinde bilinmezlikleri vardır, ve belki de o yüzden üyeler sürekli konu altı yorumlarında bildiklerini bitirdikleri yerden muamma girdapları yaratmaya çalışıyorlar.

Okuduklarımdan anlayabildiğim kadarı ile de, bu mesleğin içinde olup bu gizemlerden şevk duymayan mason olur; fakat şevk duymayan, mason olmaz.Ayrıca,bu şevkin bu tip konulardan insanı alıp taşıyacağı yerlerin hesabı bile yapılamaz kanımca.

Şöyle bir soru sormak isterim:

Ellerimiz bilindiği üzere bilindiğinden çok daha işlevseldir.Örneğin yüzük parmağı...Güneş,İsa...Parmağa takılan yüzüğün kalbi mühürlemesi vs...Bu durum cok uzun uzadıya genişler ve derinleşir o yüzden kısa kesiyorum.

Parmakların ve boğumların yönlerinden sayısız hesapları,tarihleri...vs; hatta açıları bile,bile biliriz.Bunlara; yönler,gölgeler,renkler ve türler eklenir ise,konu hakkında bir yere varabilir miyiz?

Saygılar.