Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: HIRİSTİYANLIK ROMA’YI NASIL DEĞİŞTİRDİ?  (Okunma sayısı 3435 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 03, 2010, 05:27:21 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay





Hıristiyanlığın Roma İmparatorluğu’nda “devlet dini” oluşuyla birlikte, yurttaşlık ve dindaşlık kavramları örtüştü. Artık dinsel toleransın yerine “tek devlette tek din” ilkesiyle dile getirilen dinsel ve siyasal mutlakiyet geçti.

İlk Çağ toplumlarının ulus dini çerçevesini ve Yahudiliğin teokratik toplum anlayışını parçalayan Hıristiyanlık, bireyin vicdanı bakımından doğrudan Tanrı’ya hesap vermek zorunda olduğunu, hiçbir dünyalık gücün ona karışamayacağını ilân etti.

Bu açıdan bakılırsa, Hıristiyanlık, Roma İmparatorluğu gibi İlk Çağ devletlerinin, bireyi ulus dininin gereklerini yerine getirmeye zorlayan ve dinsel açıdan baskıcı tutumları karşısında, din özgürlüğünün temsilcisi ve savunucusu rolünü oynamaktadır. Gerçekten de hiç değilse devlet dini oluncaya değin dinde özgürlük ilkesinin şampiyonu gibidir.

İncillere başvurup, gerek İsa’nın gerekse havarilerin sözlerini tanık göstererek Hıristiyanlığın özce toleranslı bir din olduğunu, toleranssızlığın ona bir bakıma sonradan eklendiğini, aslında bunun Hıristiyan dininden çok Kilise’nin yarattığı bir durum sayılması gerektiğini ileri sürenler vardır. Bu görüşlerde din ile Kilise’nin birbirlerinden ayrı hatta neredeyse karşıt kuruluşlarmış gibi düşünülmesinin etkisi olduğu da açıktır.

Yakın zamanlara dek birçok araştırmacı da Hıristiyanlığı savunmaya yönelik yazılarında bu kanıdaydı. Günümüzde ise, Katolik olsun Protestan ya da Hıristiyanlığın bir diğer mezhebinden olsun çoğu araştırmacı, İncil’de toleransa olduğu kadar toleranssızlığa da yorumlanabilecek ayetlerin varlığını belirtmekten geri kalmıyor. Örneğin Luka İncili’nde koyun gibi uysal bir kurtarıcı İsa betimlenirken, Matta İncili’nde barış değil, kılıç kullanan görkemli ve güçlü bir kral anlatılır.

İsa’nın öğretisinde; herkesle barışık olmak, hasımlarıyla uyuşmak, düşmanlarını bile sevmek, kusurları bağışlamak, hain kişiye karşı koymaktan kaçınmak gibi erdemsel davranışlara yer vardı. Hatta başkalarını yargılamaktan bile kaçınma öneriliyordu.

Örneğin, dönemin töresi, zina yapan kadının taşlanmasını gerektiriyordu ama İsa, kadını suçlayanlara şöyle diyordu: «İçinizde hanginiz günahsızsa ilk taşı o atsın ona.»

İsa, sevgiyi ve merhameti yalnız kendi inananları için değil tüm insanlar için istiyor ve şöyle diyordu: «Yaralı Yahudinin komşusu bencil Yahudiler değil, merhametli Samariyelidir. Sevgi ne kavimlerin ne de mezheplerin sınırında durur. Sevgi en büyük yasadır.»

İncillerde geçen sevgi, şefkat, yumuşaklık, alçak gönüllülük, kötülüğe iyilikle karşılık vermek gibi erdemler, Hıristiyanlığın ana ahlâk kuralları olduğuna göre; Hıristiyanlığın sadece vicdan özgürlüğünü değil en geniş anlamıyla tolerans ilkesini savunduğu söylenir. Oysa ilk Hıristiyan topluluklarının Roma İmparatorluğu karşısındaki uysallıklarına karşın, gerek kendi aralarında gerekse bir başka dinden olanlara hiç de toleranslı davranmadıklarını biliyoruz.

Hıristiyanlık, din özgürlüğünü savunurken bile sadece kendisinin her türlü baskı ve karışmadan korunmasını istiyordu, her bireyin istediği inancı seçmede özgür olmasını değil. Nitekim 4. yüzyıla kadar yayınlanan Apologia’yı kaleme alan yazarların bu konuda öne sürdükleri savlar ile gösterdikleri kanıtlarda, salt tolerans ilkesinin savunulmasından çok dış baskıdan kurtulmak istemenin söylemini buluyoruz.

Hıristiyanlığın ilk yıllarında inanmanın bir vicdan işi olduğu, insanları telkin ve iyilikle dine çağırmak gerektiği gibi sloganların, Hıristiyanlığın toleransının kanıtları gibi göstermek de yanılgılıdır. Kovuşturmaya uğrayan, baskı altındaki bir dinden zor kullanmayla ilgili sloganlar beklemek kuşkusuz doğru olmaz. Nitekim kendi üyelerine karşı yürürlüğe koyduğu aforoz uygulaması bile, Kilise sırtını devlete dayamadığı, siyasal bir güce yaslanmadığı sürece salt tinsel bir ceza olarak kalır. Devleti ele geçirince ise, aforoz da korkunç bir zorlama ve kovuşturma silahı biçimine gelmiştir.

Bir başka açıdan bakılınca, Hıristiyanlığın toleranssızlıkla doğal olarak iç içe olduğu öne sürülür.

Bu toleranssızlıkla ilgili olarak da İncillerde çeşitli ayetler bulunup yorumlanabilir.

İsa’nın mesellerinden birinde «Onları içeriye girmeye zorla» deyişi ile, Yuhanna İncilindeki «Her kim bende durmazsa, asma çubuğu gibi dışarı atılır ve kurur: Sonra onları devşirip ateşe atarlar ve yanar.» gibi ayetlere ve benzer deyişlere dayanılarak, «İnanç beslemediler. Mezhep ayrılıkçılığı yarattılar.» diyerek, diri diri yakılmış insanlar olmuştur. Putataparlara, Yahudilere, mezhep ayrılıkçılarına, sapkınlara, bağımsız bilgin ve filozoflara yapılan işkenceler, genelde bu ayetlere dayanır.





Ancak aradan çok geçmeden Roma İmparatorluğunda putataparlığın gere döndüğünü görüyoruz. Bunu ise aynı konu üzerindeki bir sonraki anlatıma bırakıyorum.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
4 Yanıt
10938 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2012, 03:58:28 ös
Gönderen: hypatia
4 Yanıt
3974 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 27, 2009, 01:51:02 ös
Gönderen: Prenses Isabella
3 Yanıt
5050 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 18, 2009, 09:15:11 öö
Gönderen: concordia
0 Yanıt
3669 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 19, 2009, 11:30:56 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
6578 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2009, 01:36:59 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
10771 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 11, 2010, 11:07:13 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3700 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 12, 2010, 03:52:53 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
6588 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 13, 2010, 08:13:44 ös
Gönderen: ozak1977
0 Yanıt
6919 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 14, 2010, 10:55:29 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
7571 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 18, 2010, 06:08:59 ös
Gönderen: ADAM