Öncelikle Prof.Dr.E.Semih Yalçın ülkü ocaklarında konuşma yapan, MHP'nin 8. olağan büyük kongresinde MYK'ya seçilen bir kişi. Yani siyasi görüşleri ortadadır. Kalkıp da bu kişinin fikirlerinin objektif olmasını beklememiz zaten bir hata olacaktır. Aynı düşünce yapısına sahip insanların yazdığı pek çok kitap bende mevcut. Hep aynı istatistikler veriliyor ilginç bir şekilde. Hep aynı, doğru olmayan istatistikler ve etimoloji konusunda çok yanlış bilgiler...
Bakınız Türkçe; Ural-Altay Dil ailesinin, Altay kolunun, Türk dilleri alt kolundan, Oğuz grubuna ait bir dildir. Bırakınız Türk dilleri alt kolunu, T.C.'de yaşayan herhangi bir vatandaşımız bile Oğuz grubuna ait bir başka dil olan Afşarca'yı, Kaşgayca'yı, Salurca'yı, Türkmence'yi şu anda özel bir çaba göstermeksizin anlayamaz. Hele ki Türk dilleri alt kolundan mesela bir Kıpçak grubu, bir Sibirya grubu dillerini anlaması mümkün değildir. Ben bir dönem Tuvaca öğrenmek üzerine yoğunlaştığımdan dolayı biliyorum, inanın ki aradan bir kelimeyi o da kulağınız dolgunsa seçer alırsınız ve kalanları size hiç bir anlam ifade etmez. Saparmurat Türkmenbaşı, bir Türk diplomat heyetiyle temasta bulunurken Rusça-Türkçe tercüme yaptırmıştı örnek vermek gerekirse...
Kürtçe ise; Hint-Avrupa Dil ailesinin, Hint-İran kolunun, İran dilleri alt kolundan, Kuzeybatı İran dilleri grubuna ait bir dildir. İran dilleri pek çok alt gruba sahip bulunan bir dil grubudur. Sadece Batı İran dilleri grubunda bulunan dillerin sayısı bile yirmiyi geçer. Siz Kürtçe'yi dilden saymıyorsanız, söyleyin Azeriler'e de kendi konuşmalarına Azerice demekten vaz geçsinler. Üstelik Azerice ve Türkçe dilleri Kürtçe ve Farsça'nın olduğundan çok çok daha yakındır bir birlerine. "Dağlar arasında oluşmuş bir getto kültürünün uzun zaman içinde yarattığı sosyolojik jargon" tanımı da gerçekten çok yanlış. Kürt kültürü dağlar arasında oluşmuş bir getto kültürü değildir. Aksine eğer Kürtçe, Farsça'nın geçirdiği devrimlere, bir başka dominant bir dil olan Türkçe'nin çok büyük etkisine rağmen 21. yüzyılda hala ayaktaysa bu durum onun bir getto kültürü olmadığını gösterir. Diller etkileşimde bulundukça yaşayabilirler. Kürtçe bu etkileşimlerden sağ salim çıkmayı başarmıştır.
Oğuz Türkçesi, Talas Savaşı'ndan itibaren ne kadar değiştiyse; Eski İngilizce 1066 Hastings Savaşı'ndan itibaren ne kadar Anglo-Norman olduysa; Frank dilleri ne kadar Latinleşmişse; Kürtçe de o kadar değişmiştir. Üstelik Kürtlerin içerisinden çıkan din alimlerinin fazlalığı ve Arapça üzerinde hakimiyet kurma zorunluluklarına rağmen yine de bu dağlı dilin konuşulması devam etmiştir. Sanskritçe sönmüştür, Sogdca sönmüştür ama Kürtçe hala yaşamaktadır. Bir dilin zamanla evrimleşmesi onun "karma, derme-çatma" bir dil olduğunu göstermez. Şu an Rusça'da pek çok Türkçe-Moğolca kelime bulunur. İngilizce'de Fransızca-Latince kelime bulunur. Türkçe'de Arapça-Farsça kelime bulunur. Bu durum, bu dilleri "dandik, tırışkadan" dil yapmaz.
Gelelim profesörün (!) argümanlarına.
1-) Türkçe argoda kadın cinsel organı anlamında kullandığımız kelime, Türkçe'ye Moğolca "aman" yani "ağız" kelimesinden gelmiştir. Eski Türkler kadın üreme organını bilmiyorlar mıydı? Biliyorlardı elbet. Neden Moğolca? Çünkü tarih sürecinde zamanla bu benzetme kelimenin kullanımı daha çok tutulmuş, atalarımızın hoşuna gitmiş. Kaldı ki zaten Kuzeybatı İran dilleri grubuna ait bir dil olan Kürtçe'nin organ isimlerinin bu dil grubundaki diğer dillerle benzer olmasından doğal ne var? Türkmence ve Türkçe de bu isimler yönünden benzer, fakat ayrı dillerdir. Saçma bir argüman ve hiç bir şeyi de kanıtlamıyor.
2-) Kürtçe'nin kadim İran kökünden gelen sayıları vardır. Bu sayılar en çok Farsça'yla akrabadır ama Farsça sayılar da Almanca, İngilizce, Fransızca gibi pek çok dille akrabadır.
Kürtçe; Yek, Du, Se, Çar, Penç, Şeş, Heft, Heşt, Neh, Deh
Farsça; Yek, Do, Se, Çehar, Penc, Şeş, Heft, Heşt, Noh, Deh
Kürtçe'de "penç" olan kelime, Yunanca'da "penta" olmuştur. Kürtçe'de "du" olan kelime, İngilizce'de "two" olmuştur. Kürtçe'de "neh" olan kelime, Almanca'da "neun" olmuştur. Bu sayılar tüm Hint-Avrupa ailesinde benzerdir, çünkü kökeni aynıdır. Kürtçe ve Farsça'nın bu kadar benzemesi ise çok yakınlarda doğmuş olmalarıdır. Aynı şekilde Pehlevice de bu iki dile çok benzer.
3-) Kürtçe'de öyle akraba isimleri var ki gerçekten şaşarsınız. Kelimelerin bazıları Türkçe'den gelir, orası malum. Fakat Kürtçe bu kelimeleri kendileştirmiş ve ona kullanım alanı açmıştır. Şimdi Almanca'da "dayı" ve "amca" için "onkel" kelimesi kullanılıyor diye, bu Almanca'nın zayıf olduğunu mu gösterecek. Ya da büyükbaba ve dede kelimeleri için "grandfather" kullanan İngilizce, zayıf bir dil mi?
4-) Zamirler konusuna hiç katılmıyorum zira Kürtçe'nin kendi zamirleri vardır. Üstelik Farsça'yla gözle görülebilir bir farklılıkla vardır. Zamirler konusunda Kürtçe ve Farsça ilişkisi Almanca ve İngilizce kadar olabilir.
Almanca: Ich, du, er/sie/es, wir, ihr, sie
İngilizce: I, you, he/she/it, we, you, they
Kürtçe: Ez, tu, ew, em, hun, ewan
Farsça: Man, to, u, ma, şoma, işan
Sadece şahıs zamirlerinde değil, diğer zamirlerde de durum böyle. Türkçe etkileşimi konusuna hiç girmiyorum, bu kadar saçma bir şey duymamıştım zira. Cevap vermeye gerek yok, zamirler yukarıda.
5-) Kürtçe'de tam 14 zaman çekimi bulunur. Fiillerin mastar halleri Farsça'ya benzeyebilir, bunda bir sakınca yoktur. Çekimler ise değişiktir. Önemli olan da budur. Farsça'yla olan benzeme de yine aynı dil ailesinin içerisinde olmalarından dolayıdır. Bu durumlar pek çok dil için geçerlidir. İtalyanca-İspanyolca, Almanca-İngilizce, Hırvatça-Sırpça gibi...
6 ve 7 -) Profesörün bahsettiği durumlar yanlıştır. Gerçekten yanlıştır. Kürtçe'nin grameri Farsça'yla akraba fakat farklı bir gramerdir.
En büyük problem şurada ortaya çıkıyor sanırım. Profesör anadil kavramını kendi bilgi birikimini kullanarak, işine geldiği şekilde algılamış. Burada anadili etimolojik olarak yani kendisinden farklı diller, diyalektler türeten dil olarak düşünmüş. Oysa ana dil problemi "kişinin çocukluktan başlayarak annesi babası başta olmak üzere etrafından öğrendiği, konuştuğu, düşündüğü, rüya gördüğü vs dil" tanımına uyan ana dilin problemidir. Kimse Kürtçe etimolojik olarak bir "ana dil"dir demiyor. Fransızca'nın olmadığı gibi. Almanca'nın olmadığı gibi...
Fakat Kürtçe bir dildir. Konuşulması ve yazılabilmesi için de ana dil olmasına gerek yoktur. Şimdi Türkiye'deki tüm Kürtler dese ki "pekala Kürtçe bir anadil değilmiş, o halde bizler Farsça anadilinde eğitim hakkı istiyoruz." o zaman hangi argüman ortaya konulacak? "Farsça, Türkçe'den çok etkilenmiş bir dildir o yüzden gerek yok siz en iyisi Türkçe öğrenin" mi denilecek?
Valdimir Fedoroviç Minorsky 1877 doğumlu bir bilim adamıdır. Dönemin şartlarında ne kadar araştırma yapabilmiş meçhul... Daha çok Kürtçe metinler üzerine çalışmıştır. Ve üstelik Kürtçe'nin bir dil olduğunu söylemiştir. Bahsi geçen ve daha bir kaç yerde gördüğüm istatistiğini kendi yazılarından göremedim. Var olmuş da olabilir fakat bu doğru olduğunu göstermez. Günümüz metotları, kendisinin kullandıklarından daha sağlıklıdır. Kaldı ki Kürtçe onun ilgi alanlarından biridir ama esas araştırmaları Kuran ve İran üzerinedir. Bir de hadi diğerlerini anladım da Kuzey Kafkas kökenli birisi olarak Çerkesçe'yi nereden çıkarmış onu merak ettim... Bu kadar alakasız iki dilden, Çerkesçe kelime kalkıp da Kürtçe'de yer bulacak; inanmak mümkün değil. Adighe diliyle ilgili hiç bir fikre sahip olmamak gerekli böyle bir öneriyi ortaya koyabilmek için.