Masonlar.org - Harici Forumu

Mason ve Masonluk Nedir? => Masonluk ile ilgili Sorular ve Cevaplar => Konuyu başlatan: abezethibou - Ekim 03, 2011, 12:58:39 öö

Başlık: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: abezethibou - Ekim 03, 2011, 12:58:39 öö
Dünya üzerindeki herşey tek ve bir tanrının zuhurüdür buna göre tanrı nasıl dünyayı yarattıysa aynı şekilde yer yüzünde kötülüğün var olmasına da sebep olmuştur. Şayet tanrı sonsuz birlik olarak tariflenen bir töz ise tanrı sonsuzluktur.Masonlar semavi dinlere inanıyorlarsa tanrının sonsuzluğu üzerinde doğmatik sebeplerden ötürü tartışamaz tanrının birliğini ve sonsuzluğunu kabul etmelidirler. Buna göre tanrının sonsuzluk kavramı onu aynı zamanda tüm maddi ve madde dışı varlıkları kapsaması durmunu taşımaktadır. Bu nedenle tanrı kavramsal olarak tüm iyilikleri ve kötülükleri yani herşeyi içinde barındırır. Masonlar iyi insan olmayı hedefliyorlarsa kötülüğü de kendilerinden dışarda tutmak istiyorlarsa tanrısal tözün bir kısmını red etmekte gibi gözükmektedirler.

Masonik kavramlar bu dilammayı aşmak için nasıl bir çözüm ortaya koymaktadır? Semavi dinlerin tanrısını kozmik evrenin dışında kabul ederek ona evrenin mimarı diyerek tanrının sonsuzluğu kavramını deforme ettiklerini düşünürler mi?
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: sahasrara - Ekim 05, 2011, 11:43:17 ös
Öncelikle merhaba,

Kötülüğün ortaya çıkışı hakkındaki sorguyu yanlış yaptığını düşünüyorum.

Öncelikle insan ırkı özgür irade ile ortaya çıkmıştır. Bizi hayvanlardan ayıran belli şeylerin başında algıladığımız veriler aracılığıyla yeni düşüncelere ulaşabilmek gelir. Fakat bu ayrıcalığımızı, zamanımızı belli döngülerle harcayarak yok edersek, yaratıcılığımızı ve yenilikçiliğimizi yok etmiş oluruz.

Bana göre kötülük, tanrının verdiği özgür iradeyi kutsal idealler uğruna kullanmamaktan doğar. Bunun sebebi özgür iradeyi bilgi edinmek için kullanmak, ama yetersiz kullanmaktır. Belli bir aydınlanma seviyesine gelmeden etki-tepki ye maruz kalarak, egoist veya psikolojik takıntılar uğrunda davranış geliştirmek, kötülük yapmak olarak geçmeli bence. GERÇEK KİMLİĞİNİ keşfedememiş insanlar 90% dan fazla bir çoğunluktalar. Gerçek kimlikten kastettiğim şey şudur; sen isminle varolmazsın, varlığınla varolursun. Varlığın da belli bir ruhani sistemin parçasıdır, hükumetin parçası değildir. Seni insan olarak sen yapan bütün değerler, tanrıdan farklı otoriteler tarafından hükmedildiği takdirde, yoksundur veya ruhunu satmışsındır.

Buna rağmen kötülük yine de kişiye göre değişken. Hangi bakış açısına göre neye göre kötü? Ben bakış açımı her zaman tanrısal olana göre koyuyorum, ve varsayımımı da burdan yapıyorum. İllegal-legal kavramları, toplumun beklentileri ve sosyallik, ahlak gibi kavramları reddederek büyük bir keşfe çıktım uzun süre. Kendimi ateist zannederdim, fakat içten içe farketmeden kutsal olana doğru ilerlediğimi düşünmeye başladım. İç dünyamı keşfettim. Doğayı keşfettim. Öyle bir noktaya geldim ki "müslümanım" diyen insanların farkında olmadan sahtekarlık yaptıklarını düşünmeye başladım. Önemli olan kelime değil ki ? Önemli olan o kelimenin sembolize etmeye çalıştığı değer. Önemli olan, hiç bişey söylenmediği halde o hissi içinizde taşıyabilmeniz. Gelip geçici olmayan bişeyin parçası olduğunuzu farketmek ve hayatınızı buna göre şekillendirmek.

Yani kötü olan tanrıyı tanımamaktan gelir, sevecen bi insan olamamaktan gelir. Hayata öyle bi geliyoruz ki, okyanusun ortasında kayıkla doğmuş gibiyiz. Kimisi bulduğu ilk kara parçasına saplanıp kalıyo, kimisi de keşfetmeye devam edip keşfettiklerini tartışmak yerine, bilen insanlarla beraber o "en büyük ve güzel olan" kara parçasına insanları toplamaya çalışıyor.


Farkında olmadan cehennemin suyunu taşıyor insanlar.

Kötüyü tanrı yaratmadı. Tanrı (veya doğa ana/evrimsel mekanizmalar da diyebiliriz) insanı kötü ve iyiyi görebilecek kapasitede yarattı.

Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: abezethibou - Ekim 05, 2011, 11:56:45 ös
Kötüyü tanrı yaratmadıysa ne yaratmıştır. Tanrı herşeyi yaratan değil midir?
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: sahasrara - Ekim 06, 2011, 12:04:11 öö
Eğer tanrı herşeyse, tanrı aynı zamanda da "biz"i kapsıyor.

Eğer tanrı bizi de kapsıyorsa, tanrının belli bir bölümünü biz rol alarak canlandırıyoruz gibi de bakabiliriz ?


Bu yüzden sahip olduğumuz özgür irade ile bu hayatta yaptıklarımız sonsuzlukta yankılanır. Kimisi vergisini ödemenin mücadelesini verir, kimisi tanrıyı insanlara daha iyi tanıtıcak büyük bir akımı tekrar oluşturmanın üzerine hayatını adar.

Yani evet, tanrı herşeydir ve herşeyin yaratıcısıdır diyorsak, gelecek de tanrının elindedir ve gerçekleşecek olayların hepsi önceden belirlidir. O zaman sormak isteyeceğin soru şu olucak, madem herşey zaten gerçekleşecek, o zaman neden yaşıyoruz - özgür irade yok mudur?

Özgür iradenin tam fonksiyonel olabilmesi için tam özgürlük kavramının tanımını gerçekten anlamamız gerek. Ruhsal ve fiziksel özgürlükten bahsediyorum.

Herşeyi "tanrı" dediğimiz üçüncü tekil şahıs gibi konuştuğumuz bir kelimeye atarsak, bizim rolümüz nedir ki? Biz de tanrının yansımalarıyız, büyük tabloyu oluşturan tanrının parçalarıyız.

Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: ADAM - Ekim 08, 2011, 03:12:03 ös

Birkaç gün önce bu başlık altında ilginç bir konu açılmış; bir iki katkıdan sonra ucu bırakılmış, gitmiş.

Neden böyle?

Çünkü forumun katılımcılarından çoğu aslında bu forum konusu olması gerekmeyen konular üzerinde uzun boylu itişip kakışıyor. Bu forumun amaç ve ilgi alanındaki konulara pek az yer kalıyor; gündemden düşüyor.

Bu bir yakınmaydı. Çaresini yöneticiler düşünsün. Biz bu başlıktaki konuya bakalım.

Başlığı açan Sayın abezethibou (ne kadar da zor bir ad, bunu kısaltma olanağı yok mu? Ben kısaca abezet diyeceğim bundan sonra, “Dünya üzerindeki her şey tek ve bir tanrının zuhurüdür.” diye başlamış.

Şimdi böyle başlayınca, bir kural konuyor sanki ille de böyledir diye. Bazı din kitapları öyle diyebilir ama bana, benim inancıma göre hiç de öyle olmayabilir. Şimdi nasıl devam edeceğiz konuya?

Devam edelim.

“Buna göre Tanrı nasıl dünyayı yarattıysa aynı şekilde yeryüzünde kötülüğün var olmasına da sebep olmuştur.” diyor Sayın abezet.

Ben sorayım: Bunu nereden çıkardınız? Elinizdeki ve sizin inancınıza uygun din kitabı öyle diyor diye bunun ille de öyle olması gerekmez. Dünyayı belki de Tanrı yaratmadı. Yer yüzünde kötülüğün var olmasına sebep olmak gibi bir girişimdi bulunduğuna nasıl emin olabiliyorsunuz? Siz de orada mıydınız Tanrı bu işleri yaparken? Ha, “Falanca din kitabında böyle yazıyor.” diyecek olursanız, o başka. Ben de o zaman o din kitabını alırım eleştiri masasının üzerine.

Devam.

“Şayet tanrı sonsuz birlik olarak tariflenen bir töz ise tanrı sonsuzluktur.” diyor Sayın abzet.

Tanrı öyle mi tarifleniyor? Pek bir diyeceğim yok; olabilir, sadece sordum. Ancak bunun ardından “Tanrı sonsuzluktur” denilince, “Sonsuzluk Tanrıdır.” deyişi de mi doğrulanır acaba?

Asıl bomba şimdi geliyor:

“Masonlar semavi dinlere inanıyorlarsa tanrının sonsuzluğu üzerinde doğmatik sebeplerden ötürü tartışamaz tanrının birliğini ve sonsuzluğunu kabul etmelidirler.”

Semavi dinlere inanan herkes bunu böyle mi kabul etmelidir? Kim koymuş bu koşulu?

O soru işin semavi dinlerle ilgili bölümüydü.

Masonlardan kimisi semavi dinlere inanır, kimisi inanmaz. Demek ki bu yargı sadece inananlar üzerinde geçerli.

İnananlara bakalım. Onlar için bir zorunluluk koymuş Sayın abezet. Bunu hangi yetkiyle yaptığını bilemem. Belki kendisi açıklar. Fakat bu zorunluluk dogmatik sebeplerden ötürü ve tartışılmaz olunca Masonluğa sığmaz çünkü MASONLAR DOGMALARA KARŞIDIR.

Korkarım çok sert oldu. Özür dilerim.

Fakat silecek değilim.

Üstelik bu yazının sonrasına sonra devam etmek üzere burada duracağım.

Buraya kadar kimilerinin diyecekleri olacağını sanıyorum.

Bir şeyler demiş olanlardan farklı şeyler diyecek olanlar vardır diye düşünüyorum.

Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: Isis - Ekim 08, 2011, 03:16:22 ös



Korkarım çok sert oldu. Özür dilerim.




Keske butun sertler -ya da bicak kadar keskinler- sizin kadar olabilse sn ADAM :)

Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: enelsır - Ekim 08, 2011, 04:13:34 ös
 Bir süre önce, bu tartışılan konuyla alakalı başka bir konu hakkında bir dostumla yazışıyorduk. Aşağıda yazdıklarımı yazmıştım kendisine. Bu konuya belki başkaca bir bakış açısı getirebilir.


Ben bir kız  babasıyım... Fakat bu bir sahiplik hali midir?... Sanmam...Minnacık bedeniyle bana ne kadar da muhtaç... Ne yalan ama!...O küçücük elleri, uyurken saatlerce dinlediğim nefes alışı, kapıdan girerken '' babacığım'' diye sarılışı... Eğer ortada bir sahiplik varsa sahip olan odur. Ben büyüğüm , babasıyım onun, istersem herşeyimi verebilirim uğruna ( isterim bunu), hemde hiç karşılık beklemeden. Kızarım bazen, üzülürüm hatta, fakat hep mutlu olsun isterim, gönlünce yaşasın, büyük bir çoşkuyla sürsün hayatı... Bir kere bütün ruhuyla güldüğünü göreyim, ve bu gülüşte benim de bir payım olsun, dünyalar benim olur. Tamam derim herşey olması gerektiği gibi ve her şey yolunda. Öyle , kızım bana itaat etsin, benim sözümden çıkmasın gibi inatlarım yoktur... Kendi inandığını yapsın. Ben nasıl olsa onu uzaktan izler, düştüğü yerden kaldırırım. ''Hatalar'' onundur, fakat elimden geliyorsa da ''çare'' benimdir.
 
 Öyle severim ki kızımı sırf beni üzmemek için bile tabağındaki yemeği bitirir. Yatmadan dişlerini fırçalayıp , zafer kazanmış bir kumandan gibi gösterir bana. Yüzüme doğru kocaman bir '' hoh '' der hatta. Sanki yaptığını kanıtlamak ister. Oysa benim kanıta delile ihtiyacım yoktur. Yapmasını istediğim her şeyi onun niyiliği için istemişimdir. Fakat bir farkla, eğer yapmazsa '' bana göre hava hoş'' değildir. Sonunda o zarar görecekse önlem almalı onu uyarmalıyımdır. Hatta ısrar etmeli ve düzeltmesini sağlamalıyımdır hatalarını.
 
 Benden önce kendisine inaması ve kendisine saygı duymasını öğütlemeli ve öğretmeliyimdir... Karanlık ve kimsenin olmadığı bir oda da bile hapşırırken ağzını kapatması gerektiğini anlatmalıyımdır. O beni öyle sevmeli ve öyle inanmalıdır ki sırf ben üzülmeyeyim diye önce kendine inanmalı ve önce kendini sevmelidir.
 
 Bilmeli ki üzülürse çok üzülürüm. Bilmeliki o yok olursa ben de yok olurum, bilmeli ki güldüğü zaman güler ağladığı zaman ağlarım.
 
 Beni bırakamayacağını anlatmalıyımdır ona... Çünkü biz birizdir... O benim bir parçamdır... İnsan kendini terk edebilir mi?
 
 Ben ona sadece babası olduğumu fakat sahibi olmadığımı anlatmalıyımdır. O önce ''O'' dur sonra benim kızımdır. Bu sebeple bilmelidir; hesabı önce kendine vermelidir. Ben onu uyarırım, fakat engelleyemem.
 
 
 Bilmiyorum ne kadar anlatabildim.
 
 Bana göre Tanrı budur... Aramızdaki ilişki de böyledir.

 
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: BULGARIA - Ekim 08, 2011, 07:02:42 ös
Bir süre önce, bu tartışılan konuyla alakalı başka bir konu hakkında bir dostumla yazışıyorduk. Aşağıda yazdıklarımı yazmıştım kendisine. Bu konuya belki başkaca bir bakış açısı getirebilir.


Ben bir kız  babasıyım... Fakat bu bir sahiplik hali midir?... Sanmam...Minnacık bedeniyle bana ne kadar da muhtaç... Ne yalan ama!...O küçücük elleri, uyurken saatlerce dinlediğim nefes alışı, kapıdan girerken '' babacığım'' diye sarılışı... Eğer ortada bir sahiplik varsa sahip olan odur. Ben büyüğüm , babasıyım onun, istersem herşeyimi verebilirim uğruna ( isterim bunu), hemde hiç karşılık beklemeden. Kızarım bazen, üzülürüm hatta, fakat hep mutlu olsun isterim, gönlünce yaşasın, büyük bir çoşkuyla sürsün hayatı... Bir kere bütün ruhuyla güldüğünü göreyim, ve bu gülüşte benim de bir payım olsun, dünyalar benim olur. Tamam derim herşey olması gerektiği gibi ve her şey yolunda. Öyle , kızım bana itaat etsin, benim sözümden çıkmasın gibi inatlarım yoktur... Kendi inandığını yapsın. Ben nasıl olsa onu uzaktan izler, düştüğü yerden kaldırırım. ''Hatalar'' onundur, fakat elimden geliyorsa da ''çare'' benimdir.
 
 Öyle severim ki kızımı sırf beni üzmemek için bile tabağındaki yemeği bitirir. Yatmadan dişlerini fırçalayıp , zafer kazanmış bir kumandan gibi gösterir bana. Yüzüme doğru kocaman bir '' hoh '' der hatta. Sanki yaptığını kanıtlamak ister. Oysa benim kanıta delile ihtiyacım yoktur. Yapmasını istediğim her şeyi onun niyiliği için istemişimdir. Fakat bir farkla, eğer yapmazsa '' bana göre hava hoş'' değildir. Sonunda o zarar görecekse önlem almalı onu uyarmalıyımdır. Hatta ısrar etmeli ve düzeltmesini sağlamalıyımdır hatalarını.
 
 Benden önce kendisine inaması ve kendisine saygı duymasını öğütlemeli ve öğretmeliyimdir... Karanlık ve kimsenin olmadığı bir oda da bile hapşırırken ağzını kapatması gerektiğini anlatmalıyımdır. O beni öyle sevmeli ve öyle inanmalıdır ki sırf ben üzülmeyeyim diye önce kendine inanmalı ve önce kendini sevmelidir.
 
 Bilmeli ki üzülürse çok üzülürüm. Bilmeliki o yok olursa ben de yok olurum, bilmeli ki güldüğü zaman güler ağladığı zaman ağlarım.
 
 Beni bırakamayacağını anlatmalıyımdır ona... Çünkü biz birizdir... O benim bir parçamdır... İnsan kendini terk edebilir mi?
 
 Ben ona sadece babası olduğumu fakat sahibi olmadığımı anlatmalıyımdır. O önce ''O'' dur sonra benim kızımdır. Bu sebeple bilmelidir; hesabı önce kendine vermelidir. Ben onu uyarırım, fakat engelleyemem.
 
 
 Bilmiyorum ne kadar anlatabildim.
 
 Bana göre Tanrı budur... Aramızdaki ilişki de böyledir.


Aman tanrım.!
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: ADAM - Ekim 09, 2011, 01:55:22 ös
Evet... Aman Tanrım!...

Ne şahane bir anlatı değil mi?

Anlayana...

Zaten sorun burada düğümleniyor: Kimisi anladığını sanıyor ama kendi kalıpları içine gömülmüş olduğu ve simgeselliği hiç beceremediği için aslında anlayamıyor bir türlü. Kimisirnin de kendi düşüncesine, kendine inancına pek de uymayan bir anlatıyı anlayabilme yeteneği körelip gitmiş.

Sayın enelsır'ın anlattığını anlayabilmek için Tanrı olabilmek gerek.
 

Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: abezethibou - Ekim 10, 2011, 01:17:05 öö
Sayın ADAM;

Gerçekten söylemek istediğim şeyi anlamışsınız. Fakat söyleme tarzımı anlamamışsınız. Ben üzerine yemin edilen kitaplardaki yazanlara göre doğmayı ortaya koymak istedim. Birisi çıkıp (Bu mason ise) yok arkadaş biz bunu düşünmüyoruz. Tanrının sonsuzluk kavramını bu şekilde algılamıyoruz, hami-sami monoteist bakış açımıza göre (genel kuraldır biliyorsunuz) bu doğmayı da diğer doğmalar gibi reddedebilirim diyebiliyorsa ne ala.

Şunu söyleyeyim sayın enelsırın yorumladıı tanrı figürü çok babacan, çok şirin. Tanrı gerçekten babacan bir mizaç mıdır? Dişlerimizi gerçekten bizim iyiliğimiz için mi fırçalattırır. Şimdi ben de bir tanrı figürü çizeyim dilerseniz dilim döndüğünce.

Tanrının sesi olan melek televizyonu açıyorum, sarışın çekici olabilecek bir kız karşımıza çıkıyor. Soul-date-sans-greek isimli bir diş macunu kullanıyorum ve çok mutluyum artık sen de kullanırsan soğuk limonata içebilirsin. Hoh dediğinde de azın güzel kokacak diyor. Sonra soğan diyorum (büyük günah) ve işe giderken aracımı servise bıraktığım için minibüse atlıyorum. Ağzım kokuyor içerisinden biri içinden Soul-date-sans-greek kullanmadığım için ağzımın koktuğunu düşünüyor. İşe gidiyorm ve limonata içiyorum. Dişim sızlamıyor fakat minibüste Soul-date-sans-greek ile dişini fırçaladığı için mutlu olan birisi var. Ama ondan daha mutlu olan birisi daha var o da Soul-date firmasının sahibi. Aslında dişimi fırçalamam gerekmiyor zaten 50 yaşında çüreyecekler ve yeterli bir ömür 50 yıl ama mahalle baskısı denen hadise fırçalatıyor. Ya çocuğunun dişini fırçalamasından mutlu olan babaya ne demeli. O kızının iyiliği için dişini fırçalattığını düşünün bir tanrı figürünü kendisine yakıştırmış ama aslında iyilik falan yok boşuna yere mahalle baskısı yapmış kızına.

Ama enelsır'ın tanrı figürü de gerçekten güzel. Hakikatten alkışladım. Sadece emin olamadım.
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: ADAM - Ekim 10, 2011, 11:22:00 öö

Sayın abezet'in anlatısını tuttum. Öyle de olabilir.

İsteyen konuyu böyle sanatsal bir tarzda aktarabilir. Bana göre geçerli...

Ötesine geçmeden bir küçük düzeltme: Lütfen doğma değil, dogma yazalım. Aman buna dikkat edelim çünkü sonra çok yanlış yorum yapılabiliyor.

Sayın abezet'in deyişi içinde bir noktayı çekip düzeltmeye/açıklamaya çalışayım: "üzerine yemin edlen kitaplarda yazılanlara göre dogma".

Her inançta öyle kitap üzerine yemin etmek yoktur. Masonluğun bir kanadında öyle bir kitap da yoktur ve yemin ya da ant kitap üzerine falan değil, "onur" üzerinedir. Bir kitap üzerine yemin edeceksem eğer, Volney'in "Harabeler" adlı yapıtını yeğleyebilirdim belki. (Bu kitabı bilir misiniz?) Niçin birtakım Yahudi hahamların yüzyıllarca uğraşıp yazdığı varsayımlar, Hristiyan misyonerlerden kimilerinin düzenlediği öyküler ya da bir Doğulu antik bilgenin öğütlediği şeyler üzerine yemin edecekmişim ki!... (Aslında öylesi belki daha iyi benim için. Beni bağlamaz. Yeminimi bozarsam hiç kimse beni hiçbir şekilde suçlayamaz.)

Nitekim kimi masonlar da öyle düşünüyor. Bir kitap ve kapsamında yer alan dogmalar mı önemli, yoksa kişinin en önemli bireysel varlığı olana onuru mu?

Dolayısıyla, Masonlukta Tanrı kavramının da sonsuzluk kavramının da algılanışı ve değerlendirilişi mason kuruluşları arasında farklı... Tek tip değil. Kimilerinin denilen türde teist bir bakış açısı olabilir ama bu bakış açısı kimilerine göre deist, kimilerine göre panteist, kimilerine göre de hiçteist. Kimi mason kuruluşları temele tek bir dogma yerleştirip, bundan sonra gelenlere karşı çıkıyor; kimileri o tek bir dogmayı bile kurumsal olarak behnimsemekte değil ama "Kişi isterse benimser, o da onun bileceği iştir." diyor.

Dolayısıyla Tanrı-sonsuzluk ilişkisinin Masonlukta değerlendirilişi, bir mason kuruluşundan diğerine farklı olabilir. Zaten ritler arasında da bu bağlamda hayli fark hatta çelişki vardır ama onu bir yana bırakalim.

Bunun ötesinde "Tanrı babacan mıdır?" diye sorulduğunda bunun yanıtı yoktur çünkü bilinemez. Kimine göre öyledir, kimine göre değil. Tanrı'ya ne kadar çok sıfat yakıştırırsanız, anlatımlarınızda Tanrı'dan o denli uzaklaşıyor, kendinize göre bir tanrı tanımı yapıyorsunuz demektir. (Burada tanrı sözcüğünü özellikle küçük harfle yazdım çünkü o artık Tanrı değildir.)

Konu başlığına bakalım: İyi insan olmak ve Masonluk.

Bu başlık altında bu anlatıların ne ilgisi var? Tanrı kavramı, sonsuzluk kavramı, dinler, inançlar, dogmalar, batıl, saplantılar vb. tüm bunlar başka şey, iyi insan olmak başka. Tüm bunların Masonluktaki yeri ve değerlendirilişi başka iyi insan olma ile Masonluğun ilişkisi başka.

Ancak bu aşamadan, bu kadar tatavadan sonra özgün konuya nasıl dönülür, bilemiyorum.


Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: neumann - Ekim 10, 2011, 03:53:12 ös
Konu ile ilgili küçük bir video paylaşımında bulunmak istedim.

Albert Einstein explains God did not create evil (http://www.youtube.com/watch?v=jsqmooaP53k#)

Kendi düşüncelerimi ileriki bir zamanda ayrıntılı belirtirim.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: abezethibou - Ekim 11, 2011, 01:01:45 öö
Eınstein örneği güzel.. Aklıma william blake kozmolojisi geldi. Şeytan düşmüş halde öyle kös kös durmaktadır. Onu melekler görür ama o meleklerigörmez. Aslında cennettedir ama orada olduğunu da bilemez. Bu nedenle yaşadığı yerin cehennem olduğunu sanmaktadır. Gerçekte cennettedir. Bu da hissedilmeyen şey varmıdır kavramını yaratır. Uzayda maddeden daha çok olan şey maddeler arasındaki boşluktur. Bir atomda çekirdek ile elektronlar ile oluşan kürenin o kadar çok kısmı boşluktur ki maddeyi yok bile kabul edebilirsiniz. Maddenin olmaması durumuna bu koşullar altında yokluk diyebilir miyiz? Günümüzde hiç kimse elindeki fincanın trilyonda birinin sadece madde olduğunu geri kalanının boşluk olduğunu düşünmemekte. Eğer bir kişi kamutanrıcı ise coğunlukla hiççidir o halde.
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: ADAM - Ekim 12, 2011, 06:42:55 ös

Ben bu başlık altında Sayın abezet’in önceki deyişlerine dönmek istiyorum.

Diyordu ki,

“Buna göre tanrının sonsuzluk kavramı onu aynı zamanda tüm maddi ve madde dışı varlıkları kapsaması durmunu taşımaktadır. Bu nedenle tanrı kavramsal olarak tüm iyilikleri ve kötülükleri yani herşeyi içinde barındırır. Masonlar iyi insan olmayı hedefliyorlarsa kötülüğü de kendilerinden dışarda tutmak istiyorlarsa tanrısal tözün bir kısmını red etmekte gibi gözükmektedirler.”

Sonra da Sayın abezet bu durumda masonların çelişki içine düştüğünü belirtiyordu özetle.

Yanlış mı anlamışım acaba?

Doğru anladığımı varsayarak devam edeyim.


Masonlukta gerçeklerin bilimsel yöntem, akıl ve bilgelik ile aranması gerektiği belirtilir. Üstelik bu öylesine, sıradan bir belirtme de değildir. Bunun ayrıntısına girildiğinde, Masonluktaki genel benimseyişin metafizik nitelikli değil, diyalektik nitelikli olduğu görülür.

Böyle olunca; Masonluktaki gerçekleri benimseme yöntemine bakarsak şunu söyleyebiliriz: Her şey karşıtı ile birlikte vardır. Karşıtı yoksa kendisi yoktur.

Şu halde iyilik ancak kötülük ile birlikte vardır.

Önemli olan bu ikilerde evrimsel doğrultuya bakacak olursak, iyiliğin kötülüğe üstün gelmesi için çaba göstermenin gerektiği ortaya çıkar. Dikkat: Kötülüğü yok etmek gibi bir tutum, eğilim ya da amaç yoktur. Çünkü kötülük yok olursa iyilik de olmaz. Bu nedenle tutum ve eğilim ya da amaç iyiliğin kötülüğe üstün gelmesidir.

Şu halde ortada bir çelişki ya da Sayın abezet’in dediği gibi “dilamma” yoktur.

Önemli olan bir diğer nokta da, bunların kapsamında her hangi bir inançsal ya da dinsel öğenin bulunmayışı, buna gerek olmayışıdır. Dolayısıyla Masonluktaki “Evrenin Ulu Mimarı” kavramının bu başlığın altına girmesine gerek yoktur; sokulmasına çalışılması da bence abes olmakta, işi aslından saptırmaktadır.



Tüm bunlar elbette benim bireysel görüşlerimdir. Katılmak zorunlu değildir.


Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: neumann - Ekim 12, 2011, 11:29:47 ös
Biraz konudan sapacağım ancak bir konu ile ilgili düşüncelerimi belirtmek istiyorum.

"Buna göre tanrının sonsuzluk kavramı onu aynı zamanda tüm maddi ve madde dışı varlıkları kapsaması durmunu taşımaktadır. Bu nedenle tanrı kavramsal olarak tüm iyilikleri ve kötülükleri yani herşeyi içinde barındırır."

Sayın abezethibou çok doğru söylemiş tanrı kavramı herşeyi kapsamalı.Acaba yukarıdaki tümce tanrı için herşeyi kapsayabilecek kapasitede mi?

Hayır çünkü bu tümce statik.

Matematiksel dille ifade edersek bir kümenin elemanı olup olmama durumu zamandan bağımsız.Yani zamana bağımlı olan ve olmayan rastgelelikleri kapsamıyor.

O zaman gerçek oldu bulunma olgusu değil bulunma olasılığı olgusudur.Böyle oluncada kümeyi tüm kümeleri kapsayacak biçimde seçip bulunma olasılığını her yerde ve her olasılığı alabiliriz.

" Semavi dinlerin tanrısını kozmik evrenin dışında kabul ederek ona evrenin mimarı diyerek tanrının sonsuzluğu kavramını deforme ettiklerini düşünürler mi?"

Sayın mason üyeler buna neder bilemem ama benim semavi dinler bakış açısıyla yukarıdaki çözümlemeye devam edersek ortada tanrının bir yeri yoktur.Kesin olarak belirtebilecek. Tanrı hem her yerdedir hem hiç bir yerdedir.
Ortada semavi dinler açısından bir çelişki sizin belirttiğiniz görüş açısında yoktur.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: abezethibou - Ekim 14, 2011, 12:46:18 öö

Matematiksel dille ifade edersek bir kümenin elemanı olup olmama durumu zamandan bağımsız.Yani zamana bağımlı olan ve olmayan rastgelelikleri kapsamıyor.

Tanımını kabulü bana modern atom teorisini anımsatıyor. Modern atom teorisinde elektronun konumu bilinemez. Olma durumunun olduğu yere orbital denir. 1s2 2s2 2p6 ... diye gider. Bu nedenle eletronun konumu tespit edilemediğinden var olabileceği yere göre hesap yapılır. 6 serbestlik dereceli bir konumda 3 boyutlu düzlemde olabilir. Daha sonra bu teori o kadar gelişti ki önce zaman boyutunu daha sonra başka boyutları da ekleyerek teorik olarak 11 boyutlu nokta konum denklemleri ortaya atıldı.

DÜnya üzerinde şuan var olan bir ezoterik bir akım buna benzer birşey söylüyor.

"Tanrı aslında boyutsuzdur bu nedenle nokta gibidir. Zahiri aynı bir küre gibi parlarsa ve kürenin ucunda tekrar var olup bilme alanında tekrar bir küre gibi parlarsa ve bu kürelerin her kesiştiği noktadan teker teker parlarsa tanrı tüm sonsuzluğu kaplamış olur bu nedenle tanrının boyutu nokta kadar boyutsuzdur diyor bu akım.  Bir zamanlar bir arkadaşımda daire içerisinde nokta şeklinde eski kültürlerde tanrının simgelenmesini buna bağlamıştı. "

Gizli geometrigerçekten hoş bir uğraşı gizli geometri ile ilgili bilgim çok sınırlı. Aklıma gelmişken Chaos Magick bu gizli geometriye çok takmıştır. Bence kaos magick gerçektn de başarılı paramasonik öğretiler barındırıyor (Pentagram ve hegzagram banish gibi) Konuyu gerçekten de dağıttığımın farkındayım ama tanrının boyutu (şayet varsa (boyutu ve varlığı)) kötü kavramının varlığını izah ile ilişkili değil. Tanrı sınırlı boyutta olsa bile hatta hiçlik olsa bile ve kötü diye birşey varsa bunu tanrının zaafı olarak mı görmek lazım yoksa lutfu  mu?

Tanrı kavramsal olarak zaaflı olamayacağı için sanırım çirkinlik ve kötülük onun lutfu. O zaman kötülüğü reddetmek tanrının bir lutfuna daha hakarettir. Kötülüğü de benimsemek ters olanı yapmak terselmek geri gitmek vandallaşmak hırs ve şehvet ile katletmek de rutuelleri olabilir. (alın yine acaip bir çıkarım)
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: neumann - Ekim 14, 2011, 01:10:38 öö
Sayın abezethibou ,

Tanrının küre biçiminda nokta yada atom olması gibi bir durumu ben bahsetmiyorum.Tanrıya şekil veremessiniz.Ben bir noktada olma olasılığından söz etmedim sadece bulunma olasılığından söz ettim.

Quantum fiziğinin bir sonucu olarak geliştirilen atom teorisinde olasılıklar vardır haklısınız.Ama benim çıkarımım farklı bir düşüncesel zincirle geliyor.Burada girmek istemiyorum.

Ben de aslında sizin iyilik kötülükle bu konunun ne alakası olabileceğini irdelemenizi bekliyordum.Belirtmk istediğimi açıklayayım.

Nasılki tanrı her durumu kapsamalıysa ve bu durum sadece statik durum olmamalıysa bu iyilik-kötülük ekseninde de böyledir.(iyilik kötülük nedir tanımlamasına girmiyorum)

Tanrı durumunda iyilik kötülük olarak değerlendirilebilecekler aslında her durumun olasılığının kapsanmasıdır.

Tanrının kötülük yapabileceğini reddetmek dediğiniz gibi bir çelişki oluşturur.Ancak bu insan için değil tanrı içindir.

Masonluk hakkında bir fikir veremem çünkü mason değilim.Bu soru (son çıkarımınız) benim cevap verebileceğim bir soru değil.

Saygılarımla
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: abezethibou - Ekim 14, 2011, 01:38:21 öö
Estetik (bir felsefe konusu olarak) iyi ve kötüyü şöyle tanımlıyor (kimi flazoflarca). İnsanın beyenisini alan şey  onun  için iyi olandır insanı beyenisini almayan aksine beğenmeme durumunu oluşturan şey kötü olandır. Bu tanıma göre kötü pis kokan bir yemek bile olabilir.
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: ADAM - Ekim 14, 2011, 08:01:09 öö

Anlaşılan başlığın dışına çıkılmakla kalmadı; bambaşka konulardan söz edilmeye başlandı.

Demek oluyor ki bu başlıık "İyi İnsan Olmak ve Masonluk" üzerine söylenecek başkaca bir şey kalmadı.

Şu halde konuyu kapatabiliriz.

Başka konular üzerinde görüşmek isteyenler elbette ilgili bölümde kendi başlıklarını açarak devam edebilir hatta şu son yazılarını da oraya taşıyabilir.

Sevgiler.

   
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: agnusdei - Ekim 14, 2011, 06:14:17 ös
"Dünya üzerindeki herşey tek ve bir tanrının zuhurüdür buna göre tanrı nasıl dünyayı yarattıysa aynı şekilde yer yüzünde kötülüğün var olmasına da sebep olmuştur."

Kendi fikir ve iddiasının mutlak doğru olduğunu ileri süren her kişi veya sistem dogmatiktir.

Saygılarımla...
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: abezethibou - Ekim 15, 2011, 12:29:37 öö
Dogma deyince aklıma şimdi de Dogme et Rituel de la Haute Magie geldi. Dogma olmadan demekki olmuyor ki dogmalardan bahsediyor. "Dünya üzerindeki herşey tek ve bir tanrının zuhurüdür buna göre tanrı nasıl dünyayı yarattıysa aynı şekilde yer yüzünde kötülüğün var olmasına da sebep olmuştur." ise benim teorim değil semavi dinleri okuyunca yaptığım çıkarımımdır. Boyle olduğunu ben değil semavi dinler idda ediyor.
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: ADAM - Ekim 15, 2011, 08:47:27 öö
Semavi dinler başka Masonluk başka...

Masonluk bir din değildir ki... Herhangi bir dini izlemez ki...

Bazı mason kuruluşları var belirgin tarzda bir Hıristiyanlığı izleyen. (Kesinlikle Katolik değil. Protestan olabilir ama Mormon da değil.)

Ancak burada genelden değil de özellikle Türkiye'deki Masonluk'tan söz ediyorsak, bu semavi din konusu ile Masonluğu uyuşturmaya çalışmanın olanağı yoktur.  Masonlukta bir ulu yaradana inanma zorunluluğunu öngören kuruluşlarda bile geçerli değildir bu.

Dolayısıyla o söz ya da varsayım ile Masonluğun bağdaşması söz konusu değildir. Masonlukta elbette dogmadan söz edilir. Nitekim dünya çapında en ünlü masonik yazarlardan biri olan Albert Pike'ın en ünlü kitabının adının Türkçeasini "Ahlâk ve Dogma" olarak verebiliriz. Fakat bunlar Masonluğun öğretisinde dogmalar bulunduğunu göstermez.

Masonlar çalışmalarını bilim ve akıl ilkelerinin ıxşığında yürütür. Dogmalara karşıdırlar.

Kaldı ki, din başka iyi insan olmak başka.

Kişi din yolu ile iyi insan olamayabilir. Bu bağlamda başarılı olanlar vardır Katharlar gibi ama özellikle semavi dinler çok yetersiz kalmış, başarısız olmuştur. Bunun örneklerini çok görüyoruz.

Fakat kişi Masonluk yolu ile iyi insan olma yolunu tutabilir. Bunun da elbette tek tük istisnaları çıkar.



Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: sahasrara - Ekim 17, 2011, 07:41:58 ös
REZALET.
Hepinizi baya ağır eleştirmek istiyorum! Herkes kafasına göre bişeyler sallıyor. Bu forumun fonksiyonu her ne ise onu kaybetmiş. İnsanlar bi konuda fikir yürütmeden aklına gelen rastgele bişeyi soruyorlar. Bunu farkeden insanlar da varolan az bi birikimini güzel sözlerle anlatınca hemen göklere sığdırılıyor. Yetersizliğinizi cahilliğinizi kapatmak için masonluğa sığınmaya çalışıyosunuz. Bu iş sözlerle olacak bişey değil, ruhen bedenen ve aklen gelişmezseniz, kimse size spor yaptıramaz, bilgi araştırtamaz ve ruhani anlayışınızı geliştiremez. Ağlayan bebeklerden farkınız yok, olgunlaşın ve istediğiniz şeyleri istemek yerine onlar için mücadeleye vermeye bakın. Vizyonunuz olsun. Hiç bi vizyonu olmayan patronu tarafından yönetilen kuklalarsınız, hiç bi işleviniz yok. Kimisi kantinci, kimisi hukukçu, kimisi yönetici. Napıyosunuz nereye gidiyosunuz siz? VİZYONUNUZ NE??? Diye soran olursa, nedense profesyonellikten uzak ve abstract bi anlayışmış gibi karşılanıyor. Bu yüzden yetersizsiniz. Bunları anlamıyosunuz. Ne vizyonu neyden bahsediyo bu adam diyosunuz. Ardından gelip İSLAM nedir, hristiyanlık nedir şu nedir bu nedir diyip etkileniyosunuz. Arkadaşlar hepsinin en temelinde yatan vizyon neredeyse aynıdır. Biraz beyninizi besleyin bağımlılıklarınızdan kurtulup. Zaman harcamaya bağımlısınız hepiniz.

"Kavram sorgulama" ve problemleri "parçalara ayırıp işgal etme" yöntemi ile çözmek diye bişey var. Bunları yaparak hem kişisel gelişim hem de toplumsal gelişime katkıda bulunursunuz çünkü kendiniz ne kadar gelişirseniz o kadar egonuzdan uzaklaşır o kadar insanlığa bişey katmaya çalışırsınız.

Örneğin John Lennon.

Siz napıyosunuz ? Burda ÇARESİZ bi şekilde tanrı'yı size ballandırılmış çerçeveli sözcüklerle anlatan, herşeyi sözcüklere indirgeyen insanlardan etkileniyosunuz.

Kendi başınıza karar verme yeteneğinizi kaybetmişsiniz sadece yaranmak peşindesiniz. Eğer birisi sosyal olarak artı puan almışsa, onun yanına HEMEN koşmalısınız ki siz de yücelesiniz.

HAYIR. Yücelmek böyle olmaz.. Bu kadar bayat ve basit olamaz. Yücelmek etrafını yüceltmekten gelir ki, sonraki nesiller bizim verdiğimiz meyvaları toplayabilsin ve fonksiyon tabloda hep yukarı doğru gitsin veya belli bi eşiğin altına İNMESİN.

İsminin üzerinde MASON yazıyo diye birini kendinizden üstün tutmak hatalı bana göre. Perşembe günü evinizin yakınındaki pazarcıya göstermediğiniz saygıyı MASONLARA göstermeniz hatalı.

2000 yıl geçmiş, isanın maruz kaldığı olayların üzerinden bu kadar zaman geçmiş, dini savaşlar yapılmış ve etik değerler uğruna mücadeleler verilmiş fakat insanlar hala bişeyi anlamakta çok zorlanıyolar. Tanrıyı sözcüklere değil sadece sevgiye sığdırabilirsiniz. Bu sevgi kendinize duyduğunuz sevgi değil, paraya duyduğunuz sevgi değil, babaya duyduğunuz sevgi değil, sadece ve sadece OLAN herşeye yönelik bi sevgi.
Olabilmenin sevinci bu sevgi. Sevmenin kökenini düşünün bi kere. Koşulsuzluğunu görebiliyomusunuz ?

Burdan yola çıkarak masonluğun iyilik kötülük kavramlarının olmadığını, kalbiyle değil beyniyle düşünen ve sonuçta her zaman haksız çıkıp yok edilmeye mahkum bir organizasyon olarak görüyorum. Yok edilişi Zion'un kazanması ile aynı döneme denk gelecektir. Yani negatif bi yok edilişten bahsetmiyorum, birleşmeden ve çoğunluk olmaktan bahsediyorum. Gün gelir evinizi barkınızı ailenizi korumak uğruna bir akım için mücadele verirsiniz, karşınıza polis çıkar. O gün polisin de sizden olduğunu bilmek mi istersiniz, yoksa sizin gibi evini korumak için emirlere uyan birine zarar verip hiç yoktan nefret zincirini ateşlemek mi istersiniz?



---------
Verdiğim John Lennon örneği yüzünden bile olaya önyargılı yaklaşanlar olursa diye eklemem gerek.
O kesime hitaben:
2011 yılında yaşayan bi birey olarak, Sosyal Darwinistlerin suyunu taşıyosunuz. Üstelik sizden memnun olmadıkları zaman sizi çöpe atacak insanların suyunu taşıyosunuz. Maddi çıkar uğruna politik kararlar veren, politik karar uğruna sizin hayatınızı tehlikeye atan insanların suyunu taşıyosunuz. Forumlarda masonların suyunu taşıyosunuz, vergi dairelerinin suyunu taşıyosunuz (gelir vergisinin anlam ve önemini bilen Bİ TANE BİLE İNSAN VARMI BURDA ?), eğitimde motivasyon engelleyici ve yetersiz bilgiler öğreniyosunuz, vatanımı koruyorum düşüncesiyle hiç bişeyi sorgulamadan "haklı" davada bile olsa savaşları destekliyosunuz. çocuğunuza ve bi sonraki nesillere de kendi değerlerinizi ve yargılarınızı aktararak HASTALIĞINIZI yayıyosunuz. Bu bir bilgisizlik hastalığı. Felsefesizlik hastalığı.

Dünyada en üstün kesim DEZENFORMASYON aracılığıyla gemisini yürütür. John Lennon insanlara "gerçek" eğitimin yüzünü biraz gösterdiği için öldürülmüştür ve tarih bu tarz insanlarla doludur.




p.s. Lütfen alınanlar varsa kusura bakmasınlar sizi gerçekten seviyorum, sevmesem yazmam zaten, eleştiri geliştiren birşeydir, siz de beni eleştiriniz.
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: neumann - Ekim 17, 2011, 08:40:21 ös
Merhaba Sayın sahasrara,

Konunun başlığı iyi insan olmak ve masonluk sizde eleştirilerinizi getirmişsiniz.Herkes elinden geldiğince yazınızın içinde olumlu yararlı görüş ve eleştirilerinizin bulunma olasılığını arayacaklardır.

Madem ki siz eleştiri istiyorsunuz.Memnuniyetle bunu size belirtebilirim.Ancak burada sadece konu başlığı ile alakalı kısımla ilgili eleştirimi getireceğim.

İyi insan olmak bir idealdir.Bu ideal her insanı ve fikri önyargısız ve içerisinde doğru ve güzel yada gerçek olan bulunabileceği olasılığı ile değerlendirme biçiminide kapsar. Eğer bir fikirde yada insanda bu nitelikler olmasa bile bu idealde yinede gerçek olabileceği şüphesiyle o fikrin ve insanın bir değeri vardır.Kesin yanlışların bile değeri vardır.Çünkü yanlışlar olmadan doğrunun ve gerçeğin değeri olmaz.

Siz eleştiri istemişsiniz ancak benim sizi eleştirebilme gibi bir durumum olabilir mi? Hayır.Çünkü ben salt doğru değilim.Yada sizi yansıtan ayna.

Sevgi ve saygılarımla

Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: Masor1976 - Ekim 17, 2011, 08:57:21 ös
Sayın sahasrara'nın sitemi çok makul.. fakat insan beyninin ve aklının ürettiği her şey zıt da dursa makul durur.

Acısını çekmediğin çile senin değildir diye yakışıklı bir laf vardır. Bazı şeyleri edinebilmeniz için kitap okumak, derin felsefelerle beyin egzersizi yapmak, iyi okullarda ve hocaların elinde yetişmek, mason olmak veya zeki olmak yetmez. iyi insan olmak da bunlardan biridir. İyi insan elmas kadar az yetişen bir kavramdır. Ancak gri tonda iyi ve kötü karışık şekilde bir ruh halimiz olabilir. Gerçekten iyi insan olabilmek için çok acı çekmek gerekir.

Ben veya biz iyi insanız diye ortaya çıkarsanız sayın sahasrara'nın yaptığı gibi eleştiri bombardımanına maruz kalırsınız. Neticede hiç birimiz iyi insan değiliz fakat bir kırıntı da olsa bir kımıldama da olsa ruhumuzda iyilik mevcut olması da şükredilecek bir görüntüdür.

Saygılarımla.
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: abezethibou - Ekim 17, 2011, 11:35:39 ös
Ya ben sosyal darvinizm kelimesini anlamıyorum ya da siz bilmiyorsunuz. Sosyal darvinizm toplum kavramının evrimleşmesini anlatmaya yarar, örneğin cilalı taş devri, orta çağ, modern çağ vs hep sosyal darvinizmin konusu olmuştur. Sosyal darvinizmi nasıl kapitalizm ile bir tutarsınız ki.  Kapitalizm daha ziyade paşalar gibi taşayan bir trex'tir. Trexin ekolojik durumunu değiştirirseniz trex evrimleşemez ve başka tür olan öncü memeliler ortaya çıkar. Burda sorun şu bu evrim midir darbe midir? 1990ların siyasi lafı var bir tane "bu olacak mühim olan kanlı mı olacak?, kansız mı?" sanırım kansız olana darvinist denebilir.
Ayrıca Lennon da kendi cıkmazına sahipti kabul edelim ne öyle konsolosluk onunde şov yapmalar Amerikan vizesi talepleri, onu da yüceltmeyin.  Doğru soylediği working class hero sadece sanırım o da ben sen biz oluyoruz :)
Başlık: Ynt: İyi insan olmak ve masonluk
Gönderen: sahasrara - Ekim 21, 2011, 07:53:17 ös
Merhaba  :)


Sayın Masor1976 parmaklarınıza sağlık, güzel bir açıklama/yorum getirmişsiniz. Kalıplara dayalı olmayan bi saygı duyuyorum bu açıklamaya, gerçekten.
Doğruluğunu yok sayamayacağımız kesin birşey varsa o da, bir bireyin hem kendisini hem de diğer insanları iyi tanıyabilmesi için, belli trajediler yaşaması gerektiğine inanıyorum.

Bu trajediler olmasa bile, basit bir örnekle şöyle açıklayayım.

Kaynak kodu kısaca yazılmış basit bir program düşünün. Bu program bir algoritmaya sahip. Başlamak ve bitmek. 2 tane alternatifi olan bu programın içersindeki koda hata vericek bir giriş yaparsanız, program döngüye girer ve beklenilen sonuçların dışında birşey yaşanır. (Tabiki bütün sonuçlar beklenen sonuçlar olamaz ama her sonucun beklentisine sahip olabilseydik kahin olurduk, bu yüzden günümüzde hackerlar vardır ve bu yüzden 100% güvenlik diye birşey YOKTUR)

Aynı şeyi insanlara uygularsak, annesini kaybeden bir annenin kızına çok daha şefkatli davranması gibi şeyler olabilir. Öyle değil mi belki de KÜRTLERİ ÖLDÜRÜN diye slogan atan birisine Güneydoğu Anadolu'da askerlik çıksa, askerlikten döndüğü zaman, hiç tanımadığınız bi kimliğe bürünecektir?

İyi insan olabilmek bakış açısına göre değişir. Daha fazla keşfeden, daha fazla değişen, her türlü kimliği reddedebilen bir birey olmak belki de imkansız gibi gelebilir. Ama gerçekleştirilmemiş bir vizyona sahipseniz, yaşamak için bir sebebiniz var demektir ve kimliğini değil, dış dünyayı yücelten bireyler bana göre "İYİ"dir. Sadece "seven" bir insan olsanız bile yeterli, sevebilmek inanılmaz bir erdemdir. Düşmanını bile sevebilmek en büyük bariyerlerden bir tanesi gelişmemiz açısından. Düşmanı sevebilmek için belli akli engelleri aşabilmek gerekir çünkü. O engelleri aşabilmek için de programınızın kaynak kodunu bozacak bir müdahale olması beklenir.




Sayın Alşah;

Sosyal darwinizm ile kastettiğim şey darwinin evrim teorisinin sosyolojiye uygulanmasıydı. Öncelikle darwinin şuna benzer bi lafı vardı onu hatırlatayım: "Türler arasında en iyi hayatta kalanlar en güçlüler veya en entellektüel olanlar değildir, değişime en müsait olanlardır".

Şimdi ortaya entel bir laf koyup ortamı terketmek gibi bir tavır sürmek istemediğim için yine açıklayayım. Yine de kendinize göre yorumlamanız her zaman daha iyi, her yorumlayışımızda daha iyi bi yorum getirme şansımız artıyor çünkü :)  Eğitimin amacı bu değil mi zaten?  (Türkiyede değil tabi, biz ezber sistemi seviyoruz)

Varsayım yapalım. Sen, bir arkadaşın ve eşin aç kaldınız ve ölmeden önce son 1 saatinizi yaşıyorsunuz. İçinizde bir kişi son dakikalarda yaratıcılığıyla güzel bi çözüm bulursa, fakat bunu sizle paylaşırsa çözümün kaybolacağını biliyorsa napar? Durumu çözer ve hayatta kalır. Yenilik getirmek, daha iyi hayatta kalmak ve varolabilmek adına sosyal darwinizm bir bireyi diğer bireyden öne geçiren etkilerin SOSYAL TOPLUMA uygulanmasıdır.

Örneğin endüstri devriminden sonra bütün dünyada köylerde yaşayan atına binen sebze yetiştiren insanların şehre göç edip şehirli büyümeleri ve bir sonraki jenerasyonların köyün nasıl bir hayat içerdiğini hiç bilmeyecek olması ve doğadan uzaklaşmak. (varsayım)

Gizli bilginin halka açık hale getirilmesi:
Hiç bir halka değil, bütün insanlığı kastettim. Fakat eğer bu bir ülkeden başlayacaksa, Türkiye aday bir ülkedir bunun için. Yukarda da söylediğim gibi, bu sadece bir vizyon ve imkansız olduğunu düşünmek sadece zayıflıktır. Hem insan türüne karşı zayıflık, hem de kendine karşı zayıflıktır, çünkü nedeni her ne ise yeterli bir çözüm bulunamamaktadır, her ne kadar nedeni başka bireyler yüzündenmiş gibi gözükse de.


Sayın Prometheus;

Çok güzel argümanlarınız var. Fakat ne kadar ironik, masonların kardeşlik görüşünden bahsetmişsiniz. Aklımızın sınırlarından ve optimum yoldan gitmemiz gerektiğini ve tarihi söylemişsiniz.

Ben sınırlara inanmıyorum.
Sevmeyen bir insan olduğuna da inanmıyorum. Herkesin içinde aktive edilmeyi bekleyen bi sevgi vardır. Bunu ortaya çıkarabilmek için ne mason olmaya gerek var, ne de mason ilan etmeye. Uzun süredir beraber futbol oynayan iki forvetin kardeşliğindeki sevgiyi sizin bahsettiğiniz masonlar arasındaki sevgiye benzetiyorum.
O sevgiyi kişiselleştirmek, belli bi konsepte indirgemek bence biraz suç gibi. Sizi sevmeyen insanları da sevemesseniz, dünya cennet sembolizminden çok uzakta bir yer olmaya devam edecektir.

Yalnız buradan çok ilginç bir konuya geçiş var yine: Evrimsel psikolojide sevginin yeri. Gülmenin ve ağlamanın yeri ile benzetiyorum sanki biraz bunu. Bunun ortaya çıkışı, aşkın ortaya çıkışıyla benzeşir. Tamamlanma ve yükseliş hissini canlandıran, aktive eden hislerdir. En güçlülerinden biri de aşktır. Sevgi tanrısal birşeydir ve semboliktir. Nereden geldiğimize dair bir ipucudur, nerede varolduğumuza dair ipucudur, nereye döndüğümüze dair de ipucudur.

Tam olarak bahsettiğim vizyon bunlardan ortaya çıkan bir vizyondur. Kendini kimliğine kaptıran bir insan, masonluğuna kaptıran bir insan, savaş alanında en azından başka bir "mason"a sarılıyor. Keşfedemediği o üst kimliği, masonlukta keşfediyor. Ben bunu bütün insanların keşfettiği bir zamanda zaten savaş diye birşeyin varolmayacağından bahsediyorum.

Savaşlar bile koşullu sevgiden ortaya çıkar. Varolan değerleri korumak için korkan insanın sevmemeye başlaması. Belli bi ruhsal eğitim seviyesinin üzerinde olmadığı için ve aklını terbiye edemediği (Örneğin meditasyon) için sinirlenmesinden bahsediyorum. Benim bahsettiğim değer varolan bütün değerlerin ortaya çıkış noktası gibi. Kendi yaratılarımızı seviyoruz fakat bizim yaratmamızı sağlayan o başlangıcı sevebiliyor muyuz?