Batı Simyacılığı:
Orta Çağ Batı simyacıları genel olarak simyayı aldıkları İslam geleneğinden daha eski olduğunu bildikleri için, örtülü olarak simya ilminin kaynağını İslam geleneğine de kaynaklık eden Mısır olarak düşünmekteydiler.
Simyanın Batı'ya intikali Bizans ve sonrasında da Endülüs medeniyetleri ile XII. asır gibi geç bir döneme denk gelir. Ancak Batılılar bu intikalin en ucunda Mısır'ı ya da insanlığa bilgiyi ilk aktaran tanrı Thoth’u değil onun Yunanlaşmış kimliği olan Hermes Trimegustus'u anarlar. Oysa Batı simya terminolojisinde ve sonrasında kimya bilimi içerisinde de bazı örnekleri bulunan Alchemy, Elixir, Alambik ya da Alkol gibi terimler açıkça Arapça kökenlidir.
Bununla birlikte batı simyacılığının tek kaynağı İslam değildir; Büyük İskender'in seferleri ile Uzak Doğu'dan gelen diğer mistik ilimler ve Aristo ile kemale eren "anasır-ı erbaa teorisi" Hermes'in simyası ile birleştirilerek Batı'ya has özgün bazı neticelere ulaşmıştır. O kadar ki VII. asırda yaşamış olan Morienus adlı bir simyagerin Kudüs'e gelerek inzivaya çekildikten sonra bölgedeki Hıristiyanlara aşırı miktarda altın dağıtmasından sonra Halid ibn Velid'in bu zattan simya dersleri aldığı bile rivayet edilmektedir.
Batı simyacılığı gerek Hermesçilikte gerekse de Hıristiyan Mistisizmi içerisinde ya da Kabbala geleneğinde Doğudaki anlayış ile aynıdır; Sembolik lisanda Felsefe Taşı İsa ile özdeşleştirildiği gibi Büyük Ruh'un bir temsili olarak da kabul görülmüştür.
Simya ile teorik yahut pratik bazda ilgilenen bazı meşhur Avrupalılar şunlardır: Newton, Bacon, Bacon'ın hocası olan Robert Grossetête, Jacob Boehme, Albert Magnus, Thomas Aquinas, Paracelsus, Francis Bacon, Robert Boyle, Meister Eckhart, Basil Valentine, Nicolas Flamel ve George Gichtel.
Özellikle Boehme, Eckhart ve Akinalı Thomas gibi önemli mistiklerin yanısıra bugün modern fiziğin en önemli ismi sayılmasına rağmen yayımlanmamış gizli İncil şerhleri de yazdığı bilinen Newton, bilinen eserlerinin ve çalışmalarının yanısıra simya ile de meşgul olmuş ve kendi fizik teorisini oluştururken bu ilmin kozmolojik yönünden istifade etmeye çalışmıştır.
Daha sonraları Rönesansla birlikte yeniden gelişen Grek felsefesi içerisinde de simya tekrar öne çıkmışsa da rasyonalist düşüncenin ağırlığı ile olduğu kadar artık her geçen gün daha da popülerleşmesi Kilise'yi rahatsız edince yasaklanması sebebiyle tekrar kısa sürede sönmüştür.