Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KOMO USTALARI - 2  (Okunma sayısı 2523 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 07, 2009, 08:32:59 öö
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



TOPLULUĞUN ÖZELLİKLERİ


Komo Ustaları topluluğunda ne Roma kolejlerine benzer ayrı ayrı ve bağımsız birimler ne de Orta Çağ sonrasının Operatif Masonluğunda olduğu gibi localar vardı. Herhangi bir inşaatta en az bir, gereğine göre daha çok sayıda magister bulunurdu. Komo’daki merkezde de, eğitim çalışmaları gene birkaç magisterin yönetiminde yürütülürdü.

Topluluğun üyelerine, genel olarak COLLIGANTI (katılanlar) denirdi. Bu, Komo Ustaları’nın Roma kolejlerinde olduğu gibi üyelerini seçerek almadığını, bu topluluğa katılıp sanatı ve mesleği öğrenerek içtenlikle ve özveriyle çalışmaya istekli kişilere açık olduklarını gösterir.

Bu açıklık nedeniyle Komo Ustaları topluluğuna sık sık katılanlar olurdu. Ancak topluluğun eğitim çalışmaları çok sıkı bir disiplin altında ve aşırı sayılabilecek ölçüde yorucu bir şekilde yürütülürdü. Üstelik mesleği ve sanatı öğrenecek çıraklar, yeterli bir düzeye gelinceye kadar boğaz tokluğuna çalışmak zorundaydı. Bu eğitimin belli bir süresi de yoktu yani süresini bağlılıkla tamamlayan ve kendisine verilen bilgileri hem öğrenip hem de uygulayan kişi ille de bir üst dereceye çıkamayabilirdi. Zaten topluluğun aşamaları da birbirini izleyen bir dereceler silsilesi şeklinde değildi; ilerleyebilmek için, birçoğu aynı düzeyde olan çeşitli eğitim aşamalarından geçmek gerekirdi.

Kimileri, yıllarca toplulukta çalışmasına karşılık, ücret alabilecek düzeye gelemeyebilir yani çıraklığı aşamayarak yaşam boyu sıradan bir düz işçi gibi çalışmak zorunda kalırdı. Çünkü Komo Ustaları’nın vermekte olduğu eğitimin amacı bilgili ve yetenekli mimarlar yetiştirmekti; bu mimarların çeşitli ülkelerdeki yapıtların gerçekleşmesine önder olmalarını ve inşaatı baştan sona yönetmelerini sağlamaktı. Bu nedenle de, yeterince sabırlı olamayan ya da eğitimin ağırlığına dayanamayanlar, topluluğu terk ederdi. Bu arada, öğrenmiş olduklarıyla yetinerek ayrılan da olurdu. Ancak bunlar, hiçbir zaman “magister” sıfatını kazanamazdı. Disipline uymayan, ahlâksızlık eden ve kavga çıkaranlar ise çok ağır cezalara çarptırılır hatta topluluktan çıkarılırlardı. Bunun dışında Komo Ustaları, hiç kimseye “Gel, bize katıl” demedikleri için, gene hiç kimseye “Sen bu işi beceremeyeceksin, aramızda yerin yok” da demezlerdi.

Çıraklığın ilk gününden başlanarak, her bir aşamada topluluğun üyelerine, mesleğin ve sanatın gerek teorik gerekse deneyimsel (pratik) bilgileri öğretilirdi. Üyeler arasında sıkı kardeşlik bağları kurulması topluluğun kaçınılmaz bir zorunluluğu sayılmaktaydı. Yalnızca iş ve meslek bakımından değil, sosyal bakımdan da özenilir bir dayanışma sağlanmıştı.

Bunun ötesinde Komo Ustalarının, salt operatif masonlar olmakla kalmayıp, spekülatif nitelikli çalışmalarda da bulunmuş oldukları, düşünü ve eğilimlerini sanatlarına da yansıttıkları yapıtlarının bazı özelliklerinden anlaşılmaktadır. Bu bakımdan Komo Ustalarının, Orta Çağın karanlık dönemlerinde özgürlüğünü koruyabilmiş ender topluluklardan biri olduğu rahatlıkla söylenebilir.

Nitekim toplulukta üyelere bir tek meslek ve sanata ilişkin bilgiler değil, bilimsel, sosyal ve toplumsal bilgiler de verilirdi. Bu nedenle de Komo Ustaları topluluğu, yalnızca meslek ve sanatı öğrenerek uygulamak isteminde olan gençler için değil; din adamları, askerler ve soylular için de çekiciydi. Katolik Kilisesi’nin papaları, Komo Ustaları’nın yaptıkları çalışmaları kutsal saymış ve bu nedenle topluluğu kutsamışlardı. Bununla da kalmayarak, bu topluluğun çalışmalarını izlemenin, kendileri için bile bir onur sayılacağını çok kere söylemişlerdi.

Komo Ustaları’nın spekülatif nitelikli eğitim çalışmaları, belirli bir düzeyden sonra dinsel etkilerin ağırlıkta olduğu bir filozofik nitelik de taşırdı. Bu eğitim çalışmalarında nelerin ve nasıl öğretildiği, ne gibi görüşme ve tartışmaların yapıldığı tam olarak bilinmemektedir. Ancak bilinen bir şey vardır: Komo Ustaları’nın simgeciliğe de çok önem verdikleri ve ezoterik anlamları bulunan simgeler kullanarak bunları özenle değerlendirdikleri...

Bu simgelerin başında, aynı zamanda topluluklarının amblemi olarak da kullandıkları, “birbiri içine geçmiş gönye ve pergel” bulunur. Çağdaş Masonluğun da ambleminde yer alan bu bileşik simge, bilindiği kadarıyla tarihte ilk kez Komo Ustaları tarafından kullanılmış, ancak ne yalnızca Komo Ustaları’na ne de sonra Operatif Masonluğa özgü olarak kalmıştır. Orta Çağ sonrasında, mimarlık ve inşaatçılıkla ilgisi olmayan birçok meslek ve sanat kurumunun da, gönye-pergel düzenlemesini, birbirlerinden biraz farklı bir şekilde fakat temelde “gönye ve pergel” olarak kendilerine amblem edinmiş oldukları görülür.

Komo Ustaları’nın simgeleri arasında ayrıca şunlar dikkate değer:

- Ortasında bir gül bulunan pergel;
- Sonsuz düğüm (başı sonu belli olmayan, bir kordon üzerinde birbiri üzerine atılmış düğümler bileşkesinden oluşan simge);
- Pentalfa yani beş A harfinin simetrik birleşimiyle oluşan simge ya da beş kollu yıldız;
- Heksalfa yani altı A harfinin simetrik birleşimiyle oluşan simge, ya da altı kollu yıldız.

Bütün bunlar, Komo Ustaları’nın, operatif özelliklerinin yanı sıra bir de spekülatif nitelik taşımış olduklarını gösterir mi?

Bu soruya kesin bir yanıt vermek biraz zor. Fakat kendi aralarında spekülatif nitelikli çalışmalarda bulunduklarından kuşku yok.

Kimi masonik yazarlar, Komo Ustaları’nın bu spekülatif çalışmalarının yer yer çağdaş Masonluğun öğretisel konularıyla da bağdaştığını ileri sürmüştür. Bu görüşlerinin bir somut kanıtı olarak da şu örneği gösterirler:

“Almanya’daki Würzburg Katedrali, tümüyle Lombard Stili’nde olarak Komo Ustaları’nın elinden çıkmış olan yapıtlardan biridir. Bu katedralin ana giriş kapısının hemen içinde, karşılıklı iki süsleme sütunu vardır. Bu sütunlar, Süleyman Tapınağı’nın ana tapınak binasının teras girişine dikilmiş olduğu anlatılagelen “İkiz Sütunlar”ın tıpatıp aynısıdır. İki farkla: Süleyman Tapınağı’nda dışarıda olan bu sütunlar Würzburg Katedrali’nîn içindedir ve Süleyman Tapınağı’nda içleri boş olmak üzere bronzdan olduğu söylenen bu sütunlar Würzburg Katedrali’nde taştan yapılmadır. Sütunlardan birinin üzerine Tevrat’ta belirtilmiş olduğu gibi BOAZ, diğerine JACHIN sözcükleri kazınarak işlenmiştir. 19. yüzyıl sonlarında, bu iki sözcüğün sonradan sütunlara kazınmış olup olmadığı incelenmiş ve sütunların ilk yapımından kalma, özgün oldukları anlaşılmıştır.”

Demek oluyor ki, Çağdaş Masonluk, simgelerinin seçilip öğretilerinin oluşturulmasında, salt Orta Çağ sonrasının Operatif Masonluğundan bir kalıp alarak yararlanmakla kalmamış, daha gerilere uzanmış, bu arada Komo Ustaları’ndan da esinlenmiştir.


Öyle denir ama Würzburg Katedrali’nin genişletilmesinden sonra içeride kalmış bu sütunların her ikisinin ortasına iki çift düğüm atılmıştır. İşte bunun niçin öyle olduğunu açıklamış olan kimse yok. Ben rastlamadım.. Bunu bilen ya da mantıklı bir yorum yapacak olan varsa ben de yararlanırım





ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
3733 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 06, 2009, 08:10:58 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2426 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 08, 2009, 12:31:31 ös
Gönderen: ADAM