Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Lausanne Sizce Tam Anlamiyla bir Basari midir?  (Okunma sayısı 3358 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Aralık 23, 2007, 05:24:56 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1662

Arkadaslar, asagidaki yaziyi okuduktan sonra sunu muzakere edelim istiyorum.Lausanne tam anlamiyla bir basari midir?Basariysa Lozan'dan eve donerken daha neleri alabilirdik.


"Lozan günleriydi. İsmet Paşa ve Türk Heyeti 17 Kasım 19 22 günü Lozan’a hareket etmişti.
İlahi adalet…Aynı gün Sultan Vahdettin İngilizlere sığınmış, Malaya zırhlısıyla Malta’ya doğru yola çıkmıştı. Sultan kaçıyordu.

Aradan birkaç gün geçmişti. Lozan’da müzakereler sürüyor, kıyamet kopuyordu. Bir gün, Vekiller Heyeti Reisi (Başbakan) Rauf Bey, Gazi’nin TBMM’deki başkanlık odasına gelerek O’nu, Refet (Bele) Paşa’nın Etlik’teki bağ evine akşam yemeğine davet etti.
Rauf Bey, o günlerde Moskova Büyükelçimiz olan ve şimdi Ankara’da bulunan müşterek arkadaşları Ali Fuat Cebesoy Paşa’nın da (Salacaklı Fuat) bu yemekte bulunması için Gazi’nin onayını aldı.
Gazi, Rauf Bey, Refet Paşa, Fuat Paşa, akşam sofrada bir araya geldiler.

Hatır sormalar henüz bitmiş, yemek bile daha başlamamıştı ki, Rauf Bey Gazi’ye döndü;
“Kemal” dedi, “ davetimizi kabul edip geldiğin için teşekkür ederiz. Yemeğin yanı sıra seninle baş başa konuşmak istediğimiz bir konu var, bugün seninle o konuyu da konuşmak istiyoruz.”
Hisleri O’nu yanıltmazdı. Bozuntuya vermedi.
“Buyurun, konuşalım !” dedi.
Rauf Bey eteğindeki taşları dökmeye başladı:
“Kemal! Bu Meclis senden korkuyor, o yüzden sana gelemiyor,tüm şikâyetler başbakan olarak bana geliyor…”

Gazi şaşırdı, belli etmemeye çalıştı,
“ Neyimden korkuyorlarmış ?”deyiverdi.
Rauf Bey konuya doğrudan girdi:
“ Senin cumhuriyet kuracağından korkuyorlar. Dedikodular giderek yayılıyor. Bazen o kadar abartıyorlar ki, eline bir fırsat geçerse, senin padişahı bile bu ülkeden kovacağını söylüyorlar!…”

Gazi donup kalmıştı. Soğukkanlılığını korumaya çalışıyordu.
Rauf Bey ise içini dökmeye başladı:
“Kemal! Bu vatan tehlikeye düştü, işgale uğradı. En çok sen çaba gösterdin, kurtardın, biz de sana yardım ettik. Şimdi vatan kurtuldu. Bize göre ‘emaneti sahibine’ iade etmenin zamanı geldi.”
Gazi yemek davetinin bir bahane olduğunu anlamıştı.
“Peki Rauf, Sultan Vahdettin için sen ne düşünüyorsun?” diye sordu.

Rauf Bey’i dinleyelim:
“Kemal, benim babam padişahın baş mabeyinliğini yaptı. Boğazında padişahın ekmeği var. Şimdi o ekmek benim gırtlağımda. Ben yediğim ekmeğe ihanet etmem kardeşim. Benim rejim sorunum yok. Üstelik, madem sordun, söyleyeyim.
Padişah bir İslam halifesi, ben de müslümanım. Dinî terbiyem nedeniyle de padişaha bağlıyım. O makamlar uhrevi makamlar. Senin, benim gibi kişilerin ulaşabileceği makamlar değil. Kaldı ki, bu milletin yüzlerce yıldan bu yana alıştığı yönetim de mutlakıyet yönetimidir, cumhuriyet değil”.

Gazi’nin yüz hatları gerilmişti. Ev sahibi Refet Paşa’ya döndü;
“Sen ne düşünüyorsun Refet?” diye sordu.
“Aynen Rauf Bey gibi düşünüyorum, Paşam!...” deyip kestirip attı Refet Paşa.
Gazi, masadaki Fuat Paşa’ya,
“ Senin görüşün Fuat?” diye sordu.
Fuat Paşa Gazi’nin Harbiye’den sınıf, hatta sıra arkadaşıydı. Hukukları daha derindi. St. Joseph mezunuydu, yani askeri okuldan değil sivil liseden Harbiye’ye biraz da geç katılmıştı.

Okul Komutanı Mustafa Kemal ’i odasına çağırtmış ve iki genci birbirine tanıştırmıştı: “Selanikli Mustafa Kemal , Salacaklı Fuat…” Ve Fuat’ı sınıfının çavuşu Mustafa Kemal ’e emanet etmişti. Fuat’ın Fransızcası çok iyiydi, Mustafa Kemal ’e
bu derste çok yardımı oldu. Giderek aralarında uzun yıllar sürecek bir dostluğun köprüleri atıldı ve Mustafa Kemal Harbiye yılları boyunca her hafta sonu Fuat’ın Salacak’taki köşküne “evci” çıktı. O nedenle aralarındaki hukuk daha derindi.

Fuat; “Paşam”, dedi,
“biliyorsunuz uzun süredir Moskova’dayım, duruma muttali değilim, izin verin birkaç gün düşüneyim, yanıtımı sonra veririm!..”
Yani o bile, “Kemal, ben senin arkandayım!.. .” diyemedi.
Masada olmayan dördüncü kişi,
Kâzım Karabekir Paşa ise Erzurum’daydı ve telefonun öbür ucunda, bu toplantıdan çıkacak kararı bekliyordu.
Beşinci kişiyse, kendisiydi.
Anadolu’ya çıkan ilk 5 komutan işte masadaydılar ve henüz devlet kurulamamıştı ama kozlar paylaşılıyordu.

“Benden ne yapmamı istiyorsunuz?” diye sordu Gazi.
“Yarın kürsüye çık, bunları yapmayacağına söz ver!” diye yanıtladı Rauf Bey.
“Bana bir kâğıt verin…”
Bağ evinde gece yarısı kâğıt bulamadılar,
içtiği sigaranın kapağını yırttı ve arkasına hırsla yazdı:
“ Günü geldiğinde Padişahla ilgili kararı en yüce icraî organ olan TBMM verecektir.”
Yüksek sesle okudu ve sordu:
“ Bu sizi ve Meclisi tatmin eder mi?
Bunu yarın çıkıp okursam, sizce Meclis tatmin olur mu?”
“Hah, işte bu olur. Bunu çık yarın kürsüden oku!...”, dedi Rauf Bey.

O Meclisten padişah aleyhinde bir karar çıkmazdı. Bunu biliyorlardı. Masadaki komutanlar rahatladılar.
Sofra, buz gibi olmuştu.
Ayrılırlarken, Etlik sırtlarından yeni bir gün ışıyordu.
O günden itibaren Gazi yollarını da bu arkadaşlarından ayırmak zorunda olduğunu görmüştü.
Ertesi gün kürsüye çıktı ve yazdıklarını aynen okudu.
Meclisle ve komutanlarla bir tartışmaya girmeden bu krizi atlatmalıydı.
Öyle de yaptı.

1921 Anayasasına göre Meclis her iki yılda bir seçim yapmak zorundaydı.
Meclis 23 Nisan 19 20’de açıldığına göre,
seçimleri yenilemenin zamanı gelmişti. Doğal olarak da seçimlere gidildi.
Gazi, bu Meclis’ten kurtuluyor gibiydi.
Komutanlar yeniden endişeye düştüler:
“Ya, Kemalist bir Meclis gelirse!”
Bunun üzerine yeni bir plan kurdular.
Mustafa Kemal’i Meclis’e sokmamanın yolunu arayacaklardı .
Seçim Yasasını değiştirmeye karar verdiler.

Erzurum Milletvekili Necati Bey, Samsun Milletvekili Emin Bey, Mersin Milletvekili Albay emeklisi Çolak Selahattin Bey, bir önerge hazırladılar:
Buna göre:
“1. …bundan böyle milletvekili adayının doğum yeri, Misak-ı Millî sınırları içinde olsun!..”
Selanik dışında kalmıştı.
 
2. …Milletvekili adayı adaylığını koyduğu yerde en az beş senedir oturuyor olsun!”
Mustafa Kemal o cephe, bu cephe hayatı boyu koşturmaktan ötürü değil beş yıl, hiçbir yerde sürekli beş ay oturamamıştı ki.
Hedef belliydi. Bu yasa özel olarak kendisi için hazırlanmaktaydı . Hem de en yakın silah arkadaşları tarafından.

Bu önerge verilince, kürsüye zorla çıktı ve avaz avaz:
“Doğum yerim Selanik Misak-ı Millî sınırları dışında kalırken, devlet Selaniği tek kurşun atmadan Yunan’a verirken, bu millet bilsin ki ben diğer bir yurt köşesi Derne’de savaşıyordum…
Hiçbir yerde beş yıl oturamadım, doğru.
Otursaydım, o zaman Bingazi’de, Derne’de, Sina’da, Filistin’de olamazdım.
Çanakkale’de, Kafkaslarda, Sakarya’da olamazdım.
Ama ben oralarda olamasaydım,
bu efendilerin de doğum yerleri,
Allah korusun, Misak-ı Millî sınırları dışında kalırdı…”

Bu önergenin sahibi efendileri buraya gönderen millet onlar gibi mi düşünüyor?...
Hayır, millet onlar gibi düşünmüyordu.
Çuvallar dolusu telgraflarla olayı protesto ettiler,
önerge geri çekildi…ve Mustafa Kemal Ankara’nın Bâlâ ilçesinden milletvekili seçilerek Meclis’e girdi…Cumhuriyeti de kurdu.
Gazi bu olayı hiç unutmadı. NUTUK’ta da tüm ayrıntısıyla yazdı"


Aralık 23, 2007, 05:27:46 ös
Yanıtla #1
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 562
  • Cinsiyet: Bay

Bu yazının Lausanne'la alakalı bir kısmını ben göremedim ama bence Lausanne tam anlamıyla bir başarıdır.
Mea mihi conscientia pluris est quam omnium sermo


Aralık 24, 2007, 11:04:06 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

LOZAN 24 TEMMUZ 1923

• Lozan bizim için – Yeni Türkiye Cumhuriyeti Devleti için – zafer mi hezimet mi? • Lozan Antlaşmasında tam anlamıyla Misak-ı milliye gerçekleşti mi? • Lozan’a görevli giden delegeler görevlerini en verimli şekilde gerçekleştirdiler mi? • Lozan’da dönen oyunlar var mıydı? GİRİŞ 24 Temmuz 1923 tarihi en uzun süre yürürlükte kalan barış antlaşmasını M. Kemal Atatürk önderliğinde kazanılan bir zaferin sonuçlarını ne kadar yazılara dönüştürmek mümkün değilse de bu eşsiz destanı o zamanki şartları da göz önüne alarak gerekli sağlam notlarla mümkün olduğunca gerekeni yapacağım. Birinci Cihan harbi ve sonundaki Mondros Mütarekesi başlayıp İstiklal Savaşı sonundaki Lozan konferansı ve konferansa gidecek delegelerin kimler olduğunu bu delegelerin neye göre seçildiğini ve ne gibi hazırlıkların yapıldığı Lozan’a yolculuk sırasındaki olayları ve konferans öncesi-sonrası ne gibi olayların olduğu ve alınan maddelerin neler olduğunu elimden geldiğince en verimli şekilde yapacağım. En sonunda da bazı önemli telgraf ve konuşmalardan sonra Lozan Antlaşması hakkında kendi şahsi görüşlerim ve bunların sağlam kanıtları (fotoğrafları) ile süsleyerek sonlandıracağım. İSTİKLAL SAVAŞI ve LOZAN İsmet İnönü Birinci Cihan Harbi bitmiştir. Ondan sonra mütareke münasebetiyle başka kararların tatbikini istiyorlar kanaati hakim olmuştur. Gerek idare edenler içinde, gerekse devlet ricali içinde esaslı olarak hiç aldanmadan, o zamanın büyük kumandanlarından Büyük Atatürk, bu müşahedeyi yapmıştır. Bu müşahede büyük bir mücadeleyle milletin malı olmuştur. Birinci Cihan Harbi imparatorluk tarafından imzalanan Mondros mütarekesiyle hitama ermiştir (30 Ekim 1918). Türkiye, imparatorluğun müttefiki olan Almanlar ve diğer devletlerden evvel Mondros Mütarekesiyle harbe nihayet vermiştir. Mondros mütarekesinin imzasında cepheden gelmiştim, İstanbul’dayım. Murahhasımıza Mondros’ta yapılan nazik muamele ve şifahen yapılan görüşmelerin bıraktığı tesir ile iyimser bir hava yayılmıştır. İngilizler çok haklı ve insaflı olarak eski Türk dostluğunu aramaktadırlar. Buna göre muamele göreceğiz. Türkiye muharebeden sonra böyle muamele görecek, ümidi galip idi. Mondros Mütarekesi ruhi tesir olarak o şartlar altında karşılandı. Mütarekenin şartları içinde harbi kaybedenlerin kaybetmeyi kabul ettikleri tabi kayıtlardan başka, silahlar teslim olunacak, lazım olan cephanelikler vs. istihkamlar verilecek ondan sonra sulh muahedesi yapılacak. Umumi olarak bu kayıtlar altında görünüyordu. Bir maddesi vardı Mondros’un: Müttefikler iyiniyetlerinin lüzum gösterdiği yerleri işgal edeceklerdir diye bir hak alıyorlardı. İstanbul ve Çanakkale boğazlarını işgal etmek hakkını alıyorlardı. Mondros Mütarekesinden sonra boğazlar tabiatıyla açıldı ve İngiliz donanması içeri girdi. Sonra mütareke hayatı başladı. Mondros mütarekesini yapan hükümette bir süre sonra çekildi. Başka bir hükümet geldi. Şimdi Türkiye’ye geliyorum. Almanya ile Avrupa harbi olacak. Rus tehlikesi bizim için büyük tehlikedir. Onun için Almanya ile beraber bulunacağız. İttihat ve Terakki’nin hükümeti zamanında dış politika olarak takip ettiği politika bu yoldu. Ondan evvelki hükümdar zamanında II. Abdülhamid zamanında Almanya ile özel bir münasebet vardı. Demek ki 1914’te seferberlik ilan etmiştik. Fakat harbe girmemiştik. Harbe girişimiz; tarafsız (Göben) zırhlısının Karadeniz’e çıkıp Rus şehirlerini bombardıman etmesiyle emrivaki olarak başımıza gelmiştir. İttihat ve terakkinin ağır mesuliyeti bilhassa bu noktadandır. Şimdi bunun neticesi; Avrupa’da ve memlekette her cephede muharebe ettik biz. Ondan evvel İtalya ile muharebe ettik ve bilhassa Balkan harbinde imparatorluk ordusu tamamıyla çöküntü gösterdi. Subay kadrosu bu zamana göre yetişmiş değil. Subay kadrosu büyük ölçüde okuma yazma bilmezdi. Evet, Birinci Cihan Harbine girerken biz imparatorluktan böyle bir ordu almıştık ve bu ordu Balkan harbinde fena bir imtihan vermişti. Şimdi Enver Paşa pek genç yaşta harbiye nazırı oldu. Başlıca iki derdi vardı o zamanki ordunun. Birincisi, yetişme itibariyle zayıftı. Bu sebepten dolayı, ikincisi siyasete karışmıştı, ordu yapmıştı ihtilali. Şimdi sözün başına geliyorum. Bu harbi 30 Ekim 1918 Mondros Mütarekesiyle kaybettik. Devam etmekte artık fayda görmedik ve imkan da görmedik, mütareke istedik. Şartlarını söylediler bize. Bundan sonra boğazlar açıldı içeriye girdiler. Girdiler ama muharebe durmadı.


Aralık 24, 2007, 11:10:24 öö
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay


LOZAN BARIŞ ANTLAŞMASININ MADDELERİ VE ÖNEMİ

Lozan Barış Andlaşması ____Bu muahedename, Türk milleti aleyhine, asırlardan beri hazırlanmış ve Sevr muahedenamesiyle ikmal edildiği (tamamlandığı) zannedilmiş, büyük bir suikasdın (kötü niyetin) inhidamını (çöküşünü) ifade eder bir vesikadır. Osmanlı devrine ait tarihte emsali nâmesbuk (görülmemiş) bir siyasi zafer eseridir. Atatürk (Ekim 1927) __LAUSANNEDA İMZALANAN SENETLER 30 OCAK VE 24 TEMMUZ 1923 I.BARIŞ ANDLAŞMASI 24 TEMMUZ 1923 TARİHİNDE İMZALANMIŞTIR Bir yandan, İNGİLİZ İMPARATORLUĞU, FRANSA, İTALYA, JAPONYA, YUNANİSTAN, ROMANYA, SIRP - HIRVAT - SLOVEN DEVLETİ, Ve öte yandan, TÜRKİYE, 1914 yılından beri Doğunun huzurunu bozan savaş durumuna kesin bir son vermek için aynı istekle duygulu olarak, Uluslarının ortaklaşa refah ve mutluluğu için gerekli olan dostluk ve ticaret ilişkilerini aralarında yeniden kurmak özlemi içinde, Ve bu ilişkilerin, Devletlerin bağımsızlığına ve egemenliğine saygı temeline dayanması gerektiğini düşünerek, Bu amaçla bir Andlaşma yapmayı kararlaştırmışlar ve Tamyetkili Temsilcilerini aşağıda belirtildiği üzere atamışlardır: MAJESTE BÜYÜK-BRİTANYA VE İRLANDA BIRLEŞİK-KRALLIĞI VE DENİZLER ÖTESİ İNGİLİZ ÜLKELERİ KRALI, HİNDİSTAN IMPARATORU: Çok Sayın Sir Horace George Montagu RUMBOLD, Baronet, G.C.M.G., İstanbulda Yüksek-Komiser; FRANSA CUMHURBAŞKANI: Korgeneral Sayın Maurice PELLE, Fransa Büyükelçi, Cumhuriyetin Doğuda Yüksek-Komiseri, LYgion dHonneur Ulusal Nişanın Grand Officier rütbesi; MAJESTE İTALYA KRALI: Sayın Marki Camile GARRONI, Krallık Senatörü, İtalya Büyükelçisi, İstanbulda Yüksek-Komiser, Saints Maurice et Lazare Nişanlarıyla Couronne dItalie Nişanının Grand-Croix rütbesi; M.Jules CYsar MONTAGNA, Atinada Olağanüstü Temsilci ve Tamyetkili Ortaelçi, Saints Maurice et Lazare Nisanlarinin Commandeur rütbesi, Couronne dItalie Nişanının Grand Officier rütbesi; MAJESTE JAPONYA İMPARATORU: M.Kentaro OTCHIAI, Jusammi, Soleil Levant Nişanının Birinci Sınıf rütbesi, Romada Olağanüstü ve Tamyetkili Büyükelçi; MAJESTE YUNANLILAR KRALI: M.Eleftherios K. VENISELOS, eski Başbakan, Sauveur Nişanının Grand-Croix rütbesi; M.DYmètre CACLAMANOS, Londrada Tamyetkili Temsilci, Sauveur Nişanının Commandeur rütbesi; MAJESTE ROMANYA KRALI: M.Constantin I.DIAMANDY, Tamyetkili Ortaelçi; M.Constantin CONTZESCO, Tamyetkili Ortaelçi; MAJESTE SIRPLAR, HIRVATLAR VE SLOVENLER KRALI: M.Dr.Miloutine YOVANOVITCH, Bernde Olağanüstü Temsilci Tamyetkili Ortaelçi; TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ HÜKÜMETİ: İSMET Paşa, Dışişleri Bakanı, Edirne Milletvekili; Dr.RIZA NUR Bey, Sağlık İşleri ve Sosyal Yardım Bakanı, Sinop Milletvekili; HASAN Bey, eski Bakan, Trabzon Milletvekili. BU TEMSILCILER, yetki belgelerini gösterdikten ve bu belgeler usulüne uygun ve geçerli kabul edildikten sonra, aşağıdaki hükümler üzerinde anlaşmaya varmışlardır: BÖLÜM I SIYASAL HÜKÜMLER MADDE 1. İşbu Anlaşmanın yürürlüğe girişi tarihinden başlayarak, bir yandan İngiliz İmparatorluğu, Fransa, İtalya, Japonya, Yunanistan, Romanya Sırp-Hırvat-Sloven Devleti ve öte yandan Türkiye arasında olduğu kadar, bunların uyrukları arasında da, barış durumu kesin olarak kurulmuş olacaktır. Taraflar arasında resmi ilişkiler kurulacak ve Tarafların ülkelerinde diplomasi ve konsolosluk görevlileri (agents diplomatiques et consulaires), yapılacak özel anlaşmalara halel gelmeksizin, Devletler hukukunun genel ilkeleri uyarınca işlem göreceklerdir. KESIM I i.ÜLKEYE İLİŞKİN HÜKÜMLER MADDE 2 Karadenizden Ege Denizine kadar Türkiyenin sınırları aşağıdaki gibi saptanmıştır (I sayılı Haritaya bakılması): 1. Bulgaristan ile: Rezvasyanın denize döküldüğü yerden, Türkiye, Bulgaristan ve Yunanistan sınırlarının birleştikleri noktada, Meriçe kadar: Bulgaristanın Güney sınırı, şimdiki durumuyla saptanmış olduğu gibi; 2. Yunanistan ile: Buradan, Arda ve Meriçin birleştikleri yere kadar: Meriçin akım yolu; Buradan Arda kaynağına doğru 


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
131 Yanıt
84369 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 17, 2018, 01:40:30 öö
Gönderen: Venus
34 Yanıt
27017 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 19, 2015, 12:45:35 ös
Gönderen: egeran
25 Yanıt
18327 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 11, 2012, 02:28:17 ös
Gönderen: cerberus
5 Yanıt
10447 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 03, 2011, 12:47:47 öö
Gönderen: shaGrot
36 Yanıt
44816 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 19, 2017, 06:22:23 ös
Gönderen: karahan
56 Yanıt
35157 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 05, 2015, 03:24:23 ös
Gönderen: karahan
12 Yanıt
11399 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 01, 2012, 11:45:29 öö
Gönderen: peacewings
2 Yanıt
2990 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 01, 2013, 01:37:19 öö
Gönderen: _SplendouR_
15 Yanıt
8209 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 21, 2013, 10:56:24 ös
Gönderen: Alşah
7 Yanıt
4408 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 06, 2015, 12:53:52 öö
Gönderen: friend