Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Darwin ve HMS Beagle Yolculuğu-2-  (Okunma sayısı 4064 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 03, 2013, 12:33:27 ös
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 730
  • Cinsiyet: Bay

Beagle yolculuğunun amacı, Güney Amerika kıtasının kıyı ve adalarının haritasını çıkartmak ve ziyaret edilen yerlerin konumun (enlem-boylam) hassas bir şekilde ölçmekti. Gemilerin güvenli seyahati için bu gerekliydi. Bu yolculuk bu amaçla düzenlenen ikinci araştırma seyahatiydi. Bu araştırma gezileri 1820’den başlayarak 1845 yılına kadar sürdü.

Beagle gemisinin uzun bir bakım çalışmasından sonra yaklaşık 2 ay gecikmeli olarak yolculuk 27 Aralık 1831 tarihinde 74 kişi ile başladı.

16 Ocak 1832 günü Atlas Okyanusundaki Cape Verde Takımadalarına varıldı.




Burası Afrika karasının en batı ucundan 460 kilometre uzaklıkta 10 ada ve 5 adacıktan oluşuyordu. Fogo’da aktif bir yanardağ bulunuyordu.  En büyük ada Santiago’nun Praio limanına vardıklarında Darwin’in ilk dikkatini çeken şey kayalık yamaçta beyaz, deniz kabukluları ve mercanlardan oluşan, deniz seviyesinden 14 metre yükseklikte, yatay olarak birkaç km uzanan bir tabaka oldu.




Bu beyaz tabaka ada da bulunan volkanın lav akıntısının üzerinde bulunuyordu. Bu şu anlama geliyordu. Geçmiş dönemlerde volkanik faaliyetler sonucu lav akıntıları olmuş sonra denizde yaşayan deniz kabukluları ve mercanlar öldüklerinde çökelmiş, kara yükselince bu tabaka deniz seviyesinden yüksekte kalmıştı. Sonra tekrar lav örtüsüyle kaplanmıştı. Bu yaratılışçıların her şeyin Tufan ile oluştuğu varsayımı ile açıkça çelişiyordu.

Burada bir parantez açarak bu anlatılan olayın önemini biraz daha açmak istiyorum. Jeoloji, jeomorfoloji (yerşekilleri bilimi) ve fluvial jeomorfoloji (akarsu şekillenmesi) ilkelerine göre yeryüzündeki süreçler şu şekilde işler:

Yeryüzündeki aşındırıcı kuvvetler, buzullar, rüzgarlar ve dalga ve akıntılar ve önemlisi akarsulardır.
Akarsuların aşındırarak taşıdığı malzemeler(taş, toprak gibi) okyanus, deniz, göl gibi ortamlarda binlerce, milyonlarca yıllık bir süreç içerisinde üst üste yatay olarak çökelir.
Çökelme sonucunda renk, doku ve kalınlıkları farklı tabakalar oluşur. Tabakaları inceleyen bilime Stratigrafi (tabaka bilimi) denir.



Tabakalar oluşurken doğal olarak eski altta, yeni üsttedir. Bu şekilde Alp dağlarında olduğu gibi yüzlerce, bazen binlerce metre kalınlığında tabakalar oluşabilir.

Sonrasında yeryüzündeki levha hareketleri ile birlikte bu tabakalar sıkışarak kıvrımlanır, karalaşabilir, veya yavaş bir şekilde yükselerek (Epirojenez) yatay duruşlarını koruyabilir. Üzerlerine volkanik faaliyetlerle lav tabakaları da gelebilir. Böyle bir durumda tabakalar uyumsuz olur .Buna “Diskordans” denir.




Modern jeolojinin 1800’lerden itibaren gelişimine bağlı olarak biz bu süreçleri günümüzde en ayrıntılı bir şekilde açıklayabiliyoruz, çeşitli yöntemlerle tabakaların bağıl ve mutlak yaşlarını bulabiliyoruz.

Ancak o zamanda yaygın görüş şu şekildeydi: Yeryüzünü sularla kaplayan, büyük bir felakete yol açan Tufan olayı sonrasında, sular çakilince çamurlar çökelmiş ve yeryüzü şekilleri bir seferde ortaya çıkmıştı. Yani her şey Tufan sonucunda oluşmuştu.

Ancak tufan görüşü şu olayları açıklamakta yetersiz kalıyordu:
Farklı yaştaki tabakaları
Bazı durumlarda tabakaların eski olanın üstte, yeni olanın altta olması
Kıvrılmış tabakalar- Kıvrım dağlarının oluşumu.
Diskondans yapılı (uyumsuz) tabakaların varlığını
Tabakalarda bunan denizel fosilleri, bunların dağların yüksek kesimlerinde nasıl bulunabildiğini
Dünya’da farklı doğrultularda oluşan dağ kuşaklarını ( Alp dağlarının doğu-batı yönünde, And dağlarının kuzey-güney yönünde olması gibi)
Daha birçok şey…

Darwin, işte yeni doğan çağdaş jeolojinin o zaman ki önemli ismi Charles Lyell’’in  “Jeolojinin Temel İlkeleri” kitabını yanına almıştı. Dolayısıyla Lyell’in kitabında yazdıklarını doğrulamış oluyordu.

Buraya bir not düşelim: İleri de bir çok kez anlatacağım gibi, gezi boyunca Darwin’in yaptığı bir çok gözle, inceleme Yaratılışçı Jeologların anlattığı Tufan olayına ve yaradılış efsanelerine ters düşüyordu.

Ancak aslında gemi kaptanının kendisinden beklediği ,Kutsal kitaptaki söylemleri destekleyecek bulguları toplama göreviydi.
Özgürlük zeka demektir, sevgi demektir. Özgürlük sömürmeme, yetkeye boyun eğmeme demektir. Özgürlük olağanüstü erdem demektir.
Jiddu Krishnamurti


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
7 Yanıt
11062 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 25, 2007, 01:09:35 ös
Gönderen: Ittihatci
8 Yanıt
4121 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 06, 2013, 04:47:14 öö
Gönderen: Etimolog
0 Yanıt
2895 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 05, 2009, 12:54:15 öö
Gönderen: arte
0 Yanıt
3373 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 24, 2009, 11:52:06 öö
Gönderen: ceycet
2 Yanıt
6762 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 22, 2010, 10:00:05 öö
Gönderen: karahan
53 Yanıt
15664 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 07, 2012, 09:04:41 ös
Gönderen: Masor1976
2 Yanıt
4288 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 03, 2013, 12:53:22 öö
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
2601 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 04, 2013, 11:35:13 öö
Gönderen: asimov
0 Yanıt
9611 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 06, 2013, 07:22:52 ös
Gönderen: asimov
5 Yanıt
5097 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 08, 2013, 08:51:10 ös
Gönderen: Alşah