Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Bir Tanrı Var mıdır? J. Krishnamurti  (Okunma sayısı 10679 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ocak 20, 2013, 09:31:43 ös
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Soru: Bir Tanrı'nın var olup olmadığını gerçekten bilmek isterdim. Eğer yoksa, hayatın hiç bir anlamı yok. İnsan, Tanrı'yı bilmeden, binlerce inanç ve görüntü içinde Tanrı'yı bulmuş. Bütün bu inançların doğurduğu bölünme ve korku insanı kendi türünden ayırmış. Bu bölünmenin acı ve zararından kaçmak için daha da çok inançlar yaratıyor; çoğalan acı ve zihin karışıklığı insanı bir girdabın içine çekip yutmuş. Bilmeden "inanıyoruz. Tanrı'yı bilebilir miyim? Hem Hindistan'da hem de buradaki birçok ermişe bu soruyu sordum ve hepsi de inanç üzerinde ısrarla durdular: "İnan, o zaman bileceksin  inancından hiç bir zaman bilemezsin." dediler. Siz ne düşünürsünüz?

Krishnamurti: Anlamak için inanç gerekli mi? Öğrenmek, bilmekten çok daha önemli... İnancı öğrenmek, inancın sonudur. Zihin inançtan kurtulduğu zaman bakabilir. Bağlayıcı olan, inanç ya da inançsızlıktır; çünkü inançsızlık ve inanç aynıdır: Aynı paranın ters yüzleridir bunlar. Böylece olumlu ve olumsuz inancı bütünüyle bir yana koyabiliriz; inançlı ve inançsız, aynıdır. Bu gerçekleştiği zaman, "Bir Tanrı var mıdır?" sorusu oldukça değişik bir anlam kazanır. Bütün gelenek, bellek, akılsal ve duygusal anlatımlarıyla "Tanrı" kelimesi; bütün bunlar, Tanrı değildir. Kelime, gerçek değildir. Demek ki, zıhın kelimeden kurtulabilir mi?

Soru: Bunun ne demek olduğunu bilmiyorum.

Krishnamurti: Kelime, gelenektir; umut, mutlağı bulma isteği, en yüce olan için savaşmak, varoluşa canlılık veren harekettir. Demek ki, kelime kendisi en yüce olan oluyor, ama aynı zamanda kelimenin, "şey" olmadığını da görebiliyoruz. Zihin, kelimedir ve kelime düşüncedir.

Soru: Ve kendimi kelimeden soymamı istiyorsunuz. Bunu nasıl yapabilirim? Kelime, "geçmiş zamandır: bellektir. "Eş" kelimedir, "ev" kelimedir. Başlangıçta kelime vardı. Aynı zamanda, kelime iletişim (haberleşme), özdeşleşme (hüviyet) demektir. İsminiz, siz değilsiniz, ama isminiz olmadan sizi soruşturamam. Ve bana, zihnin kelimeden kurtulup kurtulamayacağını soruyorsunuz. Yani, zihin, kendi etkinliğinden (faaliyetinden) kurtulabilir mi?

Krishnamurti: Ağaç durumunda, nesne, gözlerinin önünde ve evrensel sözleşme ile kelime, ağaca yükleniyor. Ama ''Tanrı'' kelimesi söz konusu olduğu zaman kelimenin yükleneceği herhangi bir şey yok; hiç bir referans olmadığı için de her insan ona ait kendi görüntüsünü yaratabiliyor. Din bilimci bir biçimde, entelektüel başka bir biçimde, inançlı ve inançsız da, kendi yollarında yapıyorlar bunu.

Umut, sonra da arayış ortaya çıkarıyor bu inancı. Bu umut, umutsuzluğun sonucu; dünyada, çevremizde gördüğümüz her şeyin umutsuzluğu, Umutsuzluktan umut doğuyor; bunlar da aynı paranın iki yüzü. Umut olmadığı zaman cehennem var ve bu cehennem korkusu bize umudun canlılığını veriyor. Sonra da yanılsama başlıyor. Demek ki kelime bizi yanılsamaya götürmüş durumda, hiç de Tanrı'ya değil. Tanrı, tapındığımız yanılsamadır; inançsız kişi de taptığı başka bir tanrının yanılsamasını yaratıyor - devlet, bir ütopya, ya da bütün hakikati içerdiğini düşündüğü bir kitap - o Böylece, yanılsamasıyla birlikte kelimeden kurtulup kurtulamayacağınızı soruyoruz size.

Soru: Bunun üzerinde derince düşünmeliyim.

Krishnamurti: Eğer yanılsama yoksa geriye ne kalır?

Soru: Sadece, olan.

Krishnamurti: O "olan" en kutsal olandır.
Soru: Eğer "olan" en kutsalsa o zaman savaş, nefret. kargaşa, acı, hırs, yağma en kutsal. O zaman hiç bir değişmeden söz etmemeliyiz. Eğer "olan" kutsalsa, o zaman her katil, yağmacı ve fırsatçı, "Bana dokunma, yaptığım kutsaldır." diyebilir.
Krishnamurti: "Olan, en kutsal olandır." cümlesinin basitliğinin ta kendisi büyük yanlış anlamaya götürüyor, çünkü ondaki hakikati görmüyoruz. "Olan"ın kutsallığını görürseniz, adam öldürmezsiniz, savaşmazsınız, umut etmezsiniz, sömürmezsiniz. Bu şeyleri yapmış olduktan sonra, uymadığınız bir hakikatten ayrıcalığınız olduğunu öne süremezsiniz. Siyah göstericiye, "Olan kutsaldır, karışma, yakma ... " diyen beyaz adam bir şey görmemiştir, çünkü eğer görseydi, zenci onun için kutsal olacaktı ve yakıp yıkmaya da gerek kalmayacaktı. Demek ki, eğer her birimiz bu hakikati görürse, değişmenin olması gerekir. Hakikati böyle görmek, değişmedir.
Soru: Buraya Tanrı'nın var olup olmadığını öğrenmeye geldim, ama siz tamamen aklımı karıştırdınız.
Krishnamurti: Tanrı'nın var olup olmadığını sormaya geldiniz. Biz de dedik ki, "kelime", bizi taptığımız yanılsamaya götürür ve bu yanılsama için birbirimizi isteyerek yok ediyoruz. Yanılsama yokken "olan" en kutsaldır. Şimdi "olan"ın gerçekte ne olduğuna bakalım. Belirli bir anda, "olan", korku olabilir, derin umutsuzluk, ya da kabına sığmaz neşe olabilir. Bu şeyler sürekli olarak değişiyor. Ama aynı zamanda. "Çevremde bütün bunlar değişiyor, ama ben değişmeden kalıyorum." diyen bir de gözlemci var. Bu bir hakikat mi, gerçekte "olan" o mu? O da değişmiyor mu, kendisine bir şeyler ekleyip kendisinden bir şeyler çıkartmıyor mu; değişiyor, kendini uyduruyor, oluyor ve yok olmuyor mu? Demek ki hem gözlemci hem de gözlenen sürekli olarak değişiyor. "Olan" değişmedir. Bu bir hakikattir. "Olan" budur.

Soru: O zaman aşk değişebilir mi? Eğer her şey bir değişme hareketiyse, aşk da o hareketin bir parçası değil mi? Ve aşk değişebilirse, o zaman ben bir kadını bu gün sevebilirim ve yarın da bir başkasıyla yatarım.
Krishnamurti: Aşk mı o? Yoksa aşkın, aşkın dile getirilmesinden değişik olduğunu mu söylüyorsunuz? Yoksa anlatıma aşktan daha büyük bir önem veriyor da böylece bir çatışma, çelişki mi yaratıyorsunuz? Aşk, değişim çarkının içinde yakalanabilir mi hiç? Eğer öyleyse, o zaman nefret de olabilir; o zaman aşk, nefrettir. Sadece hiç bir yanılsama olmadığı zaman, "olan" en kutsaldır. Hiç bir yanılsama olmadığı zaman "olan" Tanrı'dır, ya da başka bir ad kullanılabilir. Demek ki Tanrı, ya da ona hangi adı verirseniz verin, siz olmadığınız zaman vardır. Siz varken, o yoktur. Siz yokken, aşk vardır. Siz varken, aşk yoktur. 


( Değişmek Zorundayız - J.Krishnamurti )
« Son Düzenleme: Ocak 21, 2013, 01:43:10 ös Gönderen: gnothi »
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Ocak 25, 2013, 03:31:14 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 341
  • Cinsiyet: Bayan

Sn Karahan, güzel bir konu açmışsınız ve bir o kadar da zor. Zor, çünkü içine dönüp yaratanı anlamak için çaba göstermek, insanlar için en sona bırakılmıştır.
Kolay yanı ise, sadece aynadaki yansımızdan bir nebze de olsa uzaklaşıp düşünmek.. Alıntının , " siz varken aşk yoktur , siz yok iken aşk vardır"
dediği son mısralar aslında çok şey anlatıyor olabilir bence...
Ben varmıyım gerçekten? Bu varolmuş halim gereçek halim mi yoksa bir illizyonmu?
Sevgi ile kalın


Mart 04, 2016, 09:49:18 ös
Yanıtla #2

Biyolojik olarak, iki eşit parcadan oluşan "İnsanoğlu"; bu parçaların kendi aralarındaki,sonsuz gerilimini hafiflete bilmenin tek yolunu belki de "Tanrı" İnancın da buldu.Okadar cok neden olabilirki...

Saygılar Sevgiler
Sen Özelsin


Mart 04, 2016, 10:51:35 ös
Yanıtla #3
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 266
  • Cinsiyet: Bay

Sanatlı bir eser sanatkarı icab eder. Nasıl ki bir bina mimarsız olamayacağı gibi bu eşsiz sanat örneği kainatta sahipsiz ve sanatkarsız olamaz.
Her kande baksam görünür gözlerime sırr-ı ezel
Her şey ulaşıp aslına çıktı aradan kainat


Mart 04, 2016, 11:25:56 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1091
  • Cinsiyet: Bay

Dünya'da Allah'ın var olmadığına yüzde yüz inanan bir insanla karşılaşmadım ve karşılaşacağıma da inanmıyorum. Her ne kadar diliyle Allah'ın var olmadığına yüz de yüz inanıyorum dese de kişi öyle sorular soruyor ki Allah'ın var olmadığını açıklarken buna Stephen Hawking de dahil kafasındaki şüpheyi oracıkta yakalayabiliyorsunuz. O yüzden ben Allah'ın varlığını ispatlamaya eskiden çok çalışsam da artık herhangi bir ispat çabam yok. Çünkü bu konuda neyin ne olduğunu herkes net bir şekilde biliyor. Sadece kendisine itiraf etmekten kaçınıyor.
''Kızıl elmada buluşalım''


Mart 05, 2016, 12:17:28 öö
Yanıtla #5
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 266
  • Cinsiyet: Bay

Sayın sun

Genellikle ateist olan kişiler Allah'a duyduğu kin ve nefretten dolayı ateist oluyorlar. Allah'a inanmadığını söylediğin de kendisini intikam almış ve zafer kazanmış gibi hissediyor. Bir diğeride dini sorumluluklarını yerine getiremediğinden nefsine ağır geldiğinden böyle bir düşünceye sapıyor.

Arkadaş çevremde bu tür insanlar mevcut. Neyseki benim gibi bir insanla arkadaşlar. Elimden geldiğince bu insanları aydınlatmayı kendime bir görev edindim.

Ateizm, deizm, felsefi sorulara en uygun cevapları "Risale-i Nur Külliyatı" nda gördüm. İlk başta osmanlıca kelimeleri görüp vazgeçesi geliyor insanın. Her güzelin bir kusuru vardır derlerya tam olarakda bu.
Bu konuyla alakalı merakı olan üyeler ve ziyaretçiler varsa risaleleri okumasını öneririm.
Her kande baksam görünür gözlerime sırr-ı ezel
Her şey ulaşıp aslına çıktı aradan kainat


Mart 05, 2016, 12:28:22 öö
Yanıtla #6

Sayın Zaharoff; "Ataistler" İnançsızlığın inanlarıdır.Durmadan "Tanrı" yok diyerek,her yerde bunu anlatmaya çalışırlar."Aslında Tanrı 'nın olmadığına,tek inandırmaya çalıştıkları kişi, kendileridir."

Saygılarımla
« Son Düzenleme: Mart 05, 2016, 12:31:48 öö Gönderen: Zig-Zag »
Sen Özelsin


Mart 05, 2016, 12:37:46 öö
Yanıtla #7
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 2105
  • Cinsiyet: Bay
    • Masonluk ve Masonlar

Bir genelleme yapmak her daim yanlış olacaktır. Ateizmi benimseyenlerin farklılıkları mevcuttur. Ateistlerin çoğu ''Tanrı yoktur'' demez. ''Varlığını biz de henüz bilmediğimiz ve ispat etmediğimiz için inanmıyoruz.'' derler. Ancak eğer ''Tanrı'' kavramında bir sonuca varmak istiyorsak ben konunun fizik ötesi olduğunu düşünüyorum.

Tanrı'yı daha ziyade yaratıcıyı ele alalım. Fiziği ve maddeyi yaratandan bahsediyoruz. Mevlana'nın deyimiyle ''Varlığı'' ve ''Yokluğu'' yaratan. O halde yaratıcının var ve yok olması beklenemez. Yani yaratıcı maddi bir şey olamaz zira maddi her şeyi o var etmiştir bu yüzden yaratıcı maddi şeylerle ispat edilemez. Maddi/Fiziki şeyler ancak O'nun varlığına işaret eder. Elbette burada ''varlık'' kavramı da tartışmalıdır. ''Varlık'' ve ''Yokluk'' yaratılan ''hâl''lerdir. Bu durumda yaratıcının özünün var veya yok olması da mantıksız olur.

Ayrıca ''Nasıl ki bir kalem kendi kendisine var olamıyorsa bu evren de kendi kendisine var olmamıştır bir tanrı tarafından yaratılmıştır'' demek oldukça yanlış bir düşüncedir.  Zira bilime aykırıdır ve kolaya kaçmaktır. Bugün, hayatımızı kolaylaştıran, insalığı ilerleten bilim adamları, kolaya kaçmadığı için bu başarıları elde etmiştir. Mevlana Celaleddin Rumi kolaya kaçmadığı ve zorluk çektiği için bugün her insanın yüreğine hitap edebilmektedir.

Saygılarımla
Gnothi Seauton

Yaşamak, kendini adam etmektir. Zeka ve bilgiyi kullanarak, etinden, kemiğinden kendi heykelini yapmaktır. - Goethe


Mart 05, 2016, 12:45:27 öö
Yanıtla #8

Sayın Risus; Güzel bir acıklama yaptınız.Benim herkeze bir sorum var:

Yaratıcı İnsanların, yaratıcısı farklı olabilirmi ?(Mimari, Sanat, vb herşeyi geliştiren İnsanlar)

Saygılarımla
Sen Özelsin


Mart 05, 2016, 09:08:43 ös
Yanıtla #9
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Doğada kendiliğinden bulunmayan ya da kendinden öncekileri yaratmış olanın yaratmadığı tek şeyi yaratabilen insandır.

Ne olduğunu sormayın; arayın, bulursunuz.

Arama gücü ve yeteneğiniz yoksa, başkalarının yarattığına inanın. Mutlu olursunuz. Hem zaten kolay olan da budur.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
9 Yanıt
10095 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 01, 2017, 03:40:12 ös
Gönderen: Tık-Tik-Tak
9 Yanıt
9973 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 22, 2013, 11:57:44 ös
Gönderen: shakespeare
7 Yanıt
7922 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 22, 2011, 01:06:03 öö
Gönderen: abezethibou
3 Yanıt
11710 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 29, 2010, 10:52:50 öö
Gönderen: oasis
1 Yanıt
6813 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 07, 2011, 09:25:08 öö
Gönderen: ceycet
0 Yanıt
4213 Gösterim
Son Gönderilen: Haziran 02, 2011, 11:54:35 öö
Gönderen: bgryn
0 Yanıt
4231 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 21, 2012, 09:17:18 ös
Gönderen: karahan
1 Yanıt
3377 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 19, 2013, 06:43:59 ös
Gönderen: ceycet
2 Yanıt
2830 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 18, 2013, 03:06:16 ös
Gönderen: bgryn
46 Yanıt
16035 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 05, 2020, 07:48:55 ös
Gönderen: Oğuz