Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Tanrı (Yaradan, Allah) Korkusu  (Okunma sayısı 15949 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 15, 2010, 09:13:29 öö
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Bütün dinlerde Tanrı'nın gazabına yapılan vurgu,bireyin gelişme döneminde Tanrı korkusunun oluşmasına sebep olmuştur.

Bizler Tanrı'dan korkarız/korkmalıyız.

İyi de neden?...


 Öncelikle soruyu ortaya atan zihnin kendisini incelemek lazım. Her soru evreni algılayan tartan ölçen biçen zihnin kendi içinde doğan bir kalıba sahiptir. İnsan her türlü soruyu sorabilir. Ama  kimi  zaman kendi içinde anlamsızda olabilir ama tabi anlamsızlık yine  soruya muhatap olan için sözkonusu olabilir. Soruyu soran için aranan bir cevap vardır. Ve cevabı bir şekilde vermemiz icap eder.  ''Yaratıcıdan neden korkarız''  sorusunun yanıtı çok basit sade ve duru bir dille  Tanrı'yı ( yaratıcıyı) nasıl algıladığımızla ilgili bir husustur.  Yaratıcının mahiyetini çözmeden ondan korkmak doğru bir tavır değildir. Bir şeyden korkmak için onu tanımak lazım. İnsan bilmediği şeyden nasıl korkar? Ama ne ilginçtirki insan psikolojisi bilmediği şeyi araştırmak, çözümlemek ve incelemek, keşfetmek  dürtüsü yanında o bilinmeyen şeyden korkarak kaçmak dürtüsünede sahiptir. Basit zekalar bilmediği şeyden korkarak tepki verirler. Gelişmiş bir zeka ise bilmediği şeyi keşfetme arzusu ile dolar.  Demekki yaklaşımlar  zihne görede değişiyor.

Sorumuza tekrar geri dönecek olursak  yaratıcıdan korkma meselesi yaratıcıyı göklerden bize bakarak bizi izleyen  yaşlı bir amca gibi gören zihinlerce üretilmiştir. Yaratıcıyı insan formunda düşünmeye alışmış insan kitleleri günahlar karşısında cezalandırılacağını düşünerek yaratıcıdan değil aslında bu cezanın kendisinden korkarlar.  Daha derin bir analiz içinde cezanın kendisindende korkulmaz korkulan şey bir tür şuur durumudur. Mesela elimizi ateşe verdiğimizde  elimiz yanar ve sinirler vasıtasıyla beyne bir uyarı sinyali gider. Buna acı deriz. İnsanlar acı çekmek istemezler. İnsanın  beyne giden sinir uçları sinyallerini engellerseniz, insanı yaksanızda o kişi acı duymaz. Çünkü bir şey hissetmez.  Ama daha ileri bir  analiz düzeyinde temelde insanları korkutan acı duygusu olsada  insan daha derin düzeyde ölümden korkar!. Çünkü ölüm bilinmez bir karanlıktır. Ve insanlar karanlıktan korkarlar.  Ama kimileri  bu bilinmeyen  hiçlik düzeyini keşfetme arzusu içinde ölüme doğru yürüyüp gitmekten korkmazlar, sadece heyecan duyarlar. Böyle bir psikolojide var. Bu açıdan yaratıcıdan korkmanın temel merkez noktası " Bilincin acı çekmesi" olarak kabul edilebilir. İnsanlar yaratıcıdan korkarlar çünkü yaratıcının din kitaplarında bahsettiği cennet ve cehennem tasvirleri içinde acı ve zevk kavramları insanları korkuya sevkeder. Eğer günah dolu bir yaşam sürmüşse kişi, cehennemin ebedi ateşinde ebedi bir acı onları bekliyor olacaktır. Eğer cehennemde  ölüm olsaydı kimse korkmazdı. İnsanlar derdiki her türlü kötülüğü yaparım cehennemdede ateşte yanarım kaybolur giderim derlerdi. Ama Tanrı çok uyanık!...   Kötüleri yok etmekle tehtit etmiyor!...  Ya ne yapıyor peki?...  Günahkarlara ebedi cehennem ateşleri içinde sürekli  azap vereceğim diyor. Yani Tanrı insan psikolojisi çözmüş.  Tanrı işini  biliyor!...

Tanrı benden öyle kolay kurtulamazsınız diyor. Sizi yok etmem diyor. Ebedi azaba sevkederim diyor. Tanrıda biliyorki yok etmek temelli bir ölüm getirmek insanları  yeterince korkutmayacaktır. Sizler birer ruha sahipsiniz diyor.  O ruh bedenden ayrılınca cennet ve cehennemime misafir olacak ve orda  zevk ve azapla mükafatlandırılacaksınız diyor.

Gelişmemiş insan ırkını ilkel bilinç seviyesi içinde iyi ve güzel şeylere doğru yönlendirebilmek için  korku enerjisi kullanılmıştır. O seviyede bu gerekliydi.


Şeytan, melek,  azrail …vb   gibi tüm tasvirler  temsili benzetmelerdir. Gerçekte tüm bu varlıklar insanı surette hayal edilirler. Oysaki bunlar hepside insana dair evrenin içindeki  olup biten  enerjisel  halleri temsil eden kavramlardır. Cennet, cehennem, .. iyilik, kötülük…denen haller ve durumlarda insanın ruhi tekamül evreleri içindeki bir takım enerjisel eğilimlere karşılık gelirler.  Evren içindeki bu devasa enerji  dansına insan gözü ve bakışı bir anlam yükler. İyi ve kötü, güzel ve çirkin.. korku ve sevgi, mutluluk, mutsuzluk  bize göre olan bir şeydir. Tüm bunlar bizim bakış açımızda anlam kazanırlar. Bir çöl  bize göre çok kötü bir yerdir ama bir kum kertenkelesine göre çok güzel bir yerdir.


Bu anlamda bütün varlıkların iyi olması diye bir kavram bizim ürettiğimiz suni bir kavramdır.  Bütün varlıkların iyi olması diye bir şeyin sözkonusu olması ne kadar manasızsa bütün varlıkların kötü olması  fikride  o kadar manasızdır.

Hayat bir takım varlıkların bir takım eğilimlerinden ibarettir. Bunlara iyi ve kötü yorumunu getiren bizim bakış açımızdır. Herkes kendi eğilimlerinin sonucundan yine kendisi mesuldur. Sonuçta gerçek bir manevi inanç sistemi bizi  kendi dışımızda mevcut olan bir yaratıcı ve kader çizici varlık arayışından   kendi içimizde yer alan bir yaratıcı gerçeğine doğru götürmelidir.

Bu gerçek  bizi KARMA denen bir anlayışa götürür.

Karma düşüncesinin bir başka yönü de, eylemlerimizden doğan tepkilerinin er geç bize döneceğidir. “Eden Bulur” değimi bunu en yalın bir biçimde dile getirir. Nasıl ki havuza ya da bir göle atılan bir taşın yarattığı dalgalar, kıyıya çarpıp geri dönerse, bizim eylemlerimizde, önünde sonunda bize yansır. Eğer biz bu dönüşten önce ölürsek, onunla bir sonraki yaşamımızda karşılaşırız. GENEDOĞ “ Samsara “, nedeniyle Karma dan yani eylemlerimizin sonucundan asla kaçamayız.
 

Buda’ya göre bir yaşamdan ötekine aktarılan BEN ya da Ruh değil, yalnızca eylemlerimizin zorladığı nedensel sonuçlardır. Eylemlerimizin etkileri ve bu etkilerin oluşturduğu tepkiler yalnız bizim yaşamımızı biçimlemekle kalmıyor, bizden sonra geleceklerin yaşamlarını da biçimlemeyi sürdürüyor.


Karma varoluşun dinamiğidir. Koşullar n olursa olsun zaman ve uzay içinde etkinliğini sürdürür. Onun kurallarını öğrenip de uygulayabilen kimse bilimsel kurallar kullanmış olur. Çünkü bilimsel görüşle Karma yasası arasında hiçbir çelişki yoktur.


Karmanın üç anlamı vardır. Birinci anlamı eylem veya etkidir. Har eylem bir karşı eylem, her etki bir tepki doğuracağından, eylemin sonuçları ile birlikte bütünlük oluşturduğunu, neden sonuç bağımlılığını anlatır.


İkinci olarak, bu neden sonuç bağımlılığını yöneten yasa anlamındadır. Üçüncü olarak her eylemin yaratmış olabileceği tepkiler, sonuçlar anlamındadır. İyi karma yaratmak ya da kötü karma yaratmaktan söz edildiği zaman bu anlamda kullanılır. Böylece evvelce yapılmış bir eylemin, bu gün ya da ilerdeki zamanlarda verebileceği, iyi ya da kötü sonuçları konu edilmiş olur. Karmayı çok yalın bir biçimde özetlersek.

Ne ekersen onu biçersin, öyleyse
Düşünce eken davranış biçer,
Davranış eken alışkanlık biçer,
Alışkanlık eken huy biçer
Huy eken yazgı biçer.

İşte bu KARMA anlayışı tanrıların elini kolunu bağlamaktadır. İnsanların eylemlerinin sonuçlarından, onları bağışlamak, nedenleri sonuç bağlantılarından koparmak demek olacaktır ki böyle bir şeyi yapmaya tanrıların bile gücü yetmezdi.

 Eylemlerimizin sonucundan bizi kurtaracak ne tanrı, ne de başka bir güç olmayacağına göre, eylemlerimizin sorumluluğunu üstlenmekten başka bir çözüm kalmıyor.
Tanrı eğer yarattığı bir oyuna kendisi girip kendi iradesel özgürlüğü yaşamak için bir yaratım ve  varoluş tasarımı yapmak isteseydi  bunu KARMA yoluyla yapardı! Karmik yasa Tanrısal iradenin kendi içinde kendi iradesini eline alabilmesinin tek yoludur! Bu demek oluyorki tüm yaşamımızdan tamamen kendi zihin kalıplarımız sorumludur.

Hal böyle olunca,yeni bir yol belirlemek gerekmiyor mu demeden yapamıyor insan.Nedemek yeni bir yol?...

Yeni anlayışlara yeni kurallar,yeni ölçüler,yeni telkinler hatta zorunluysa yeni korkular.

Peki,kim yapacak?...

Bana bakmayın;siz yapacaksınız!...

Nasıl mı?...

Devrimle...

Dogmaları yıkarak ve onları dayatanların suratına tükürerek.


Saygılarımla.
« Son Düzenleme: Ocak 31, 2011, 12:32:42 öö Gönderen: dogudan »
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Ocak 30, 2011, 11:52:18 öö
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 300
  • Cinsiyet: Bay

Korku insanın en büyük düşmanıdır. Eğer insan korkularını yenemiyorsa demek ki o zayıf ve acizdir. Tanrıdan korkmak kendinden korkmaktır. Eğer Tanrıdan korkuyorsan demek ki onu iyi tanıyamamışsın ve tanımıcaksın. Korku içinde yaşayan asla hür değildir.

Korkacağımız tek şey, korkunun kendisidir. (Goethe)
« Son Düzenleme: Ocak 31, 2011, 12:37:38 öö Gönderen: dogudan »


Ocak 30, 2011, 01:45:38 ös
Yanıtla #2
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Yazıyı pek beğenmedim, bir sürü mantık hatasının yanında bilimsel olarak da hiçbir şey vermedi.

Tanrı konusu kolay kolay bitecek bir konu değildir ve sonu yoktur. Bence böyle konulara girilmese daha iyi olur diye düşünüyorum.

Saygılarımla..
« Son Düzenleme: Ocak 31, 2011, 12:38:43 öö Gönderen: dogudan »
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


Ocak 30, 2011, 02:25:32 ös
Yanıtla #3
  • Seyirci
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 300
  • Cinsiyet: Bay

Yazıyı pek beğenmedim, bir sürü mantık hatasının yanında bilimsel olarak da hiçbir şey vermedi.

Tanrı konusu kolay kolay bitecek bir konu değildir ve sonu yoktur. Bence böyle konulara girilmese daha iyi olur diye düşünüyorum.

Saygılarımla..

Tam aksini düşünüyorum. İnsan düşünmelidir , sorgulamalıdır,öğrenmelidir. Yoksa bilginliği elde edemez.Düsüncenin ortaya koyulması, insanı kölelikten kurtarıp özgürlüge ulaştırır.

« Son Düzenleme: Ocak 31, 2011, 12:37:59 öö Gönderen: dogudan »


Mayıs 20, 2011, 09:50:12 ös
Yanıtla #4
  • Ziyaretçi

Öncelikle tanrı yoktur. Tanrı kelimesinin tarihine bakıldığında Tanrı sözcüğünün zamanında putlara karşı kullanılan yaratan kelimesidir. Şuan'da tek yaratan ismi God yani Allahtır. Allah korkulacak bir ilah değildir. Çünkü Allah sevilecek bir ilahtır. Yanlış yapıldığında Allah'ın bizi cezalandırıcağından korkmamalıyız. Öyle bir kanıya varıcak olursak korku üzerine kurulmuş bir inanca sahip olmuş  oluruz. İnsan sevdiği  varlığa yanlış yapmaz. Allah'ı gerçekten seversek onun sevmediği davranışlardan uzak dururuz. Buda korkmamızı gerektiren hiç bir şeyin olmamasını sağlar. 


Mayıs 21, 2011, 01:46:46 öö
Yanıtla #5
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1795
  • Cinsiyet: Bay

           Sayın Lovelyjackal, gerçeklerle dilekler farklı şeylerdir.Kesin bir yargıya varabilmek için o konudaki araştırmaları yeterli şekilde yapmak gerekir. Tanrı'nın (Allah'ın) korkulacak  mı ?  yoksa  sevilecek  mi? bir varlık olup olmadığı konusunda, öncelikle dinler tarihini, dinlerin dayandığı felsefeyi , varsa temelini oluşturan kitapları iyi etüt etmek  lazımdır. İslam Dinini kabul eden bir kişinin en azından Kur'an'da da çokça bahsedilen Tevrat ve İncil'i de okuması , keza Musevi veya Hıristiyan olan bir kişinin  de  Kur'an'ı okumaları  ve  yorumlarını bundan sonra yapması  gerektiğini düşünüyorum.
             Saygılar-sevgiler.


"Vur ama dinle beni"


Mayıs 21, 2011, 07:12:49 öö
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi

Sayın Alşah; amacım kimsenin inancına kötü yönde eleştiri yapmak değil. Bitakım araştırmalar sonucunda bu konuşmayı yaptım. Kitapları okumanın bu kanımı değiştiriceğini sanmıyorum. Çünkü Allah'ın korkulacak bir  ilah olduğunu düşünürsek bazı insanların Allah'a korktuğu için taptığını düşünmemiz gerekir. İyi Sabahlar...


Mayıs 21, 2011, 10:18:44 öö
Yanıtla #7
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 498
  • Cinsiyet: Bay


 Buna benzer konular açıldığında rahmetli babamın verdiği bir örnek vardı, paylaşmak isterim:

 Bir gün Hızır bir camiye girer, cami hocası vaaz vermektedir. Cami içindekiler pür dikkat hocayı dinlemektedirler. Hızır Allaha sorar '' Ya Rab şu topluluk içerisinde seni en çok seven kulların hangileridir?''. Allah topluluk içinden bir kaç kişiyi işaret eder. Hoca vaaza devam etmektedir. Bu sıra da Hızır'ın gözüne caminin kolonlarından birine sırtını dayamış uyuklamakta olan biri takılır. Hızır bu duruma bozulur ve uyuklayanın yanına yaklaşarak dürter '' ne uyuyorsun, bak hoca ne anlatıyor, uyuma yeri mi burası?''. Uyuklayan hiç istifini bozmadan '' sen kendi işine bak bana bulaşma'' der. Hızır öfkelenir ve bu sefer daha şiddetli bir şekil de dürter ve '' uyumasana be adam, dinlede biraz feyz al'' der. Bunun üzerine uyuklayan hışımla ona bakar ve '' bak bir daha beni rahatsız edersen senin Hızır olduğunu ve sakalından bir tel koparan birinin çok zengin olacağını söylerim , vallahi tüysüz kalırsın'' der. Hızır şok olmuştur. Allah'a '' Ya Rab ben camiye ilk girdiğimde sana buradaki seni en çok seven kullarının hangileri olduğunu sormuştum. Senin işaret ettiğin kulların içerisin de bu kişi yoktu. Benim Hızır olduğumu nasıl bildi?' diye sorar'. Allah yanıtlar '' Ey Hızır sen bana beni en çok seven kullarımı sordun, benim en çok sevdiklerimi değil. Eğer sorsaydın o kişiyi gösterirdim. O benim sevdiğim kullarımdandır'' der.

 Babam bu örneği Allah'ın kendisinden ve gazabından korkmaktansa onun sevgisini kaybetmekten korkmanın daha mantıklı olacağını ve yapacaklarımızı bir ödül için değil Allah'ın sevgisini kazanmak için yapmamız gerektiğini söylerdi. Bize hep bunu aşıladı... Nur içinde yatsın.

  Saygılarımla.
enelsır


Mayıs 21, 2011, 05:45:02 ös
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

Tabi ki Tanridan durup dururken korkmayiz.Insan asıl gunah islediginde korkmali hesabini verip veremiyecegini dusunmeli.Basini yastiga koydugunda vicdan muhasebesi yapmazsa  iylik ile kotulugu birbirinden ayiramazsa bence gercekten tanridan korkmali.


Mayıs 22, 2011, 02:21:04 öö
Yanıtla #9
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 647
  • Cinsiyet: Bay

Vicdan muhasebesi için tanrıya ihtiyacımız yoktur. Biraz zekaya sahip herhangi biriside vicdanını dinler, vicdan birazda mantık demektir, tanrı korkusu değil. Zaten tarih boyunca hiç bir yerde tanrı korkusundan doğan bir vicdan görülememektedir. Türkler islamlaştırılırken inanılmaz acılardan ve soykırımlardan geçirilmiştir. Ancak bu anlatılmaz yada anlatılsa bile kimse dinlemez. Gerçekleri değiştiremeyeceğimizi hala öğrenemiyoruz, gerçeklere sırtımızı dönünce yok olacağını düşünüyoruz. Tek yaptığımız üstümüzü örtmeye yetmeyecek bir örtüyü çekiştirip duruyoruz. Başımızı kapatsak ayaklarımız açıkta kalıyor.

Nedense dindarlar, tanrının sevgi dolu olduğunu söylerler ama neden bir cehennem yarattığını düşünmezler. Sevgi dolu bir tanrı cehennemi nasıl yaratır? Gerçekten sevgi dolu ise önce o cehennemi kaldırsın.
Çok basit bir iki soruya gözlerimizi kapatıyoruz ve saçma sapan şeylerin tartışması içine giriyoruz.
Bizi istediği koşullar altında var eden, istediği kadar güç bağışlayan ve belirlediği geleceğe mahkum eden tanrı, neden bizi sorgulasın?
Bazıları buna şu saçma cevabı veriyor; O sana akıl fikir vermiş(Yani kendi yolunu kendin çizebilirsin) Peki o zaman tanrı geleceği bilmiyor demek değilmidir? Yani gelecek benim seçimlerime bağlı ise tanrı beni bekler ve yaptığım hatalardan sorgular. Ama bu seferde tanrının bir acizliği ortaya çıkıyor; "kehanet gücü yok" Gene olmadı.

Olmuyor olmuyor, ne kadar uğraşırsanız uğraşın bu bohçanın yama tutacak yeri kalmadı artık. Eski cahil ve korkak insanların bu dine ihtiyacı vardı ama bitti. Günümüzde çok aciz ve çelimsiz kalıyor. Ya bu sorunu çözün yada boşuna nefesimizi tüketmeyelim artık.
Bir yere ait olmayı hiç istemedim. Ya kendim olurum yada başkalarının arkamdan övgüleri ile ölmüş olurum.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
17 Yanıt
12006 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 11, 2012, 05:32:49 ös
Gönderen: NOSAM33
15 Yanıt
9803 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 01, 2012, 09:43:37 öö
Gönderen: CAMPANELLA
13 Yanıt
10756 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 28, 2008, 08:14:15 ös
Gönderen: ONE
2 Yanıt
4624 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 05, 2008, 01:43:19 ös
Gönderen: dogudan
2 Yanıt
3924 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 06, 2008, 01:30:38 ös
Gönderen: Prenses Isabella
19 Yanıt
9162 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 21, 2016, 03:14:52 ös
Gönderen: Hendese
20 Yanıt
13415 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 01, 2013, 03:25:02 ös
Gönderen: ADAM
10 Yanıt
16975 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2013, 12:43:15 ös
Gönderen: mengin
Illuminati korkusu!

Başlatan baron « 1 2 ... 6 7 » İlluminati

69 Yanıt
62894 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 23, 2014, 12:53:08 ös
Gönderen: davut
Yaradan Kavramı

Başlatan ADAM « 1 2 ... 5 6 » Inanc Uzerine

55 Yanıt
17954 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 23, 2014, 04:49:46 ös
Gönderen: ADAM