Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: BİRİNCİ HAÇLI SEFERİ - 3  (Okunma sayısı 2466 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ekim 24, 2009, 06:26:02 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay



KUDÜS’Ü ALMAYA GİDİYORUZ


Hıristiyanlıkta kimi zaman İsa’nın “kurtarıcı” anlamına gelen bir sıfatla anıldığı görülür. Ona inananları kurtarmak için kendini feda ettiği söylenir ve buna inanılır.

İşte şimdi on binlerce Hıristiyan, kimisi ücretli, kimisi gönüllü, kimisi kandırılmış olarak kurtarıcısının kutsal mezarını kurtarmak için Kudüs’e doğru yürüyordu.

O dönemde birbiri ardınca konvoylar oluşturan bu on binlerce kişinin Avrupa’nın ta batı yakasından yola çıkıp, Akdeniz’in güneydoğu ucuna kadar gitmesi hiç de kolay değildi. Hazırlığı bile aylar süren bir seferdi bu.

Binlerce kilometrelik bu yolu yıllarca süren bir yolculukla almanın zorluğu bir yana dursun; doğal engelleri ve zaman zaman hayli sıkıntı yaratan kötü hava koşullarını da bir an için göz ardı edelim; bu sefere katılanların karşılaştığı birtakım başka tehlikeler de vardı.

Geçtikleri ülkelerde herkes bir kenara çekilip resmigeçit izler gibi onları bu kutsal yolculukları için alkışlamakta değildi. Avrupa kıtası boyunca hemen her yer çapulcu kaynıyordu. Herhangi bir nedenle konvoydan ayrılan olursa, vay olurdu haline. Parasını, varsa elindeki silahı hatta heybesinde taşıdığı bir somun ekmeği bile alabilmek amacıyla canına kıyılan çok oldu. Onlar da aynısını geçtikleri yerdeki çevre halkına yaptı. Yol boyunca birbiri ardınca sıralanmış ülkelerin kral ya da prenslerinin haçlıların güvenliğini sağlayacaklarına ilişkin papaya vermiş oldukları sözler, saldırganları bağlamıyordu. Adı üstünde, onlar çapulcu idi. Fakat haçlılar bunu bilemezdi; düşünemezdi. Kısasa kısas ilkesi her zaman geçerliydi.

Bu sefere çıkılırken, düzenli ordulara bir “başkomutan” belirlenmemişti. Sadece papa, bu seferin asıl yönetiminin Kilise’nin elinde olduğunu söyleyip bir başpiskoposu kendisine vekil olarak atamıştı. Askerî bakımdan ise haçlılar, her biri soylu ve güçlü olan dört ayrı komutanın emrindeydi. Toulouse Kontu Raymond de St. Gilles, Normandiya Dükü Robert de Normandie, Flandre ve Artois Kontu Robert de Flandre ile Aşağı Lorraine Dükü Godfrey de Bouillon.

Sanmayın ki bu dört komutan kendi aralarında anlaşabiliyordu. Bir araya geldiklerinde hır gür hiç eksik olmuyordu. Böyle bir durumda Papanın vekili Başpiskopos Adhémar aralarını bulmak için akla karayı seçiyordu.

Haçlılar arasında en hızlı yol tutan ve Bizans’a ilk varan Godfrey de Bouillon’un ordusu oldu. Avrupa yakasından Asya yakasına olabildiğince az kayıpla geçmeye çalışırken başlarına türlü olaylar geldi. bu arada Bizans İmparatoru Alexius Commenos da haçlılardan kendi hesabına bir çıkar sağlayabilmek için çeşitli oyunlar oynadı. Durup dururken çatışma bile çıktı. Ancak haçlılar asıl amaçlarını bir yana bırakıp doğrudan Bizans’a zarar vermeye başlayınca, imparator dize gelip Godfrey de Bouillon ile anlaşmaya vardı.

Daha sonra gelen ordular için de geçerli sayılan bu anlaşmadan en kârlı çıkan Bizans tüccarları oldu. İmparator da bu kazancın vergisini topladı. Halk ise hayli zarara uğradı çünkü haçlı askerleri kente girince orada da bol bol çapulculuk etti, ellerine ne geçerse yağmaladı.

Haçlı orduları için Anadolu’ya geçmek, Avrupa’dan daha zordu. Türkler burada onları hem yordu hem oyaladı. Çok kayıp vermelerine karşın öyle kalabalıktıkiler ki, Kılıç Aslan sonunda yana çekilip geçip gitsinler diye onlara yol vermeyi yeğledi.

Kapadokya’yı geçtikten sonra güneydoğuya yönelen haçlılar, bu kez birkaç yönden birden âdeta ateş altında kaldı. Her hareketlerini dikkatle izleyen, zaman zaman çete saldırılarıyla onlara zor anlar yaşatan Türklerin yanı sıra, Güneydoğu Anadolu’da yerleşik Ermeniler, Kürtler ve Suriyeliler tarafından sarılmışlardı. Önlerinde ise Araplar vardı.

Bu engeli de bertaraf edip Lübnan’a doğru sarkarken, askerî bakımdan ne kadar güçlü olurlarsa olsunlar, kendilerini güvenceye almaları gerekliydi. Çünkü her an arkadan vurulabilirlerdi. Nitekim Antakya’yı kuşattıkları zaman, az kalsın haçlı seferi orada sona eriyordu. Edessa (Urfa) kontu imdada yetişip Musul emirinin yolunu kesmeseydi, Haçlılar ile iş birliği etmeye razı olan Ermeniler de Suriyelilere engel olmasaydı, belki de oralarda takılıp kalacak, Kudüs’e hiç varamayacaklardı.

Akdeniz’in doğu kıyıları, tüm sefer boyunca geçmiş oldukları en tehlikeli yerdi. Bir dar boğazdaydılar; sağlarında deniz, sollarında çöl. Trablus kralı ile Babil emiri, Kudüs’ün alınması sonucunda ganimete vaadiyle şimdilik saf dışı bırakılmıştı ama onlara da ne denli güvenilebileceği kuşkuluydu. İster istemez birliklerinden bazısını geride bıraktılar. Nitekim Godfrey de Bouillon’un kardeşi Baudouin de Antakya’da kaldı.

Sefere çıkarken aslında tek bir amaçları vardı: Kudüs’ü Müslümanların elinden koparıp almak. Öyle olmalıydı ama Anadolu’yu geçerken bu amaçtan sapan ya da başka şeyler peşine takılıp gidenler olmuştu. Bu yüzden Kudüs’e yaklaşırken başlangıçtaki güçlerinin neredeyse yarısına yakınını yitirmişlerdi.

ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
6310 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 28, 2007, 02:06:01 öö
Gönderen: shemuel
0 Yanıt
2453 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2009, 10:50:55 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3045 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 24, 2009, 12:24:48 ös
Gönderen: ADAM
6 Yanıt
5838 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 30, 2009, 03:23:20 ös
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
2076 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 25, 2009, 12:05:36 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2974 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 26, 2009, 08:27:06 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2782 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 25, 2009, 08:25:56 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
10422 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 29, 2009, 08:32:44 öö
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
5535 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 13, 2010, 08:44:06 ös
Gönderen: Texan
0 Yanıt
3566 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 14, 2010, 08:28:04 öö
Gönderen: ADAM