[Bir kaç kaynaktan derleme yaparak "Hologram, Holografik Anlayış ve Holistik Düşünce Modeli" ni anlatmaya çalıştığım bu anlatım daha anlaşılır olması açısından dört kısıma ayrılmıştır. Dördünün de sıralı bir bir biçimde okunması iyi olacaktır. Kaynakça ise 4. paylaşımdan hemen sonra verilmiştir]
Hologram, Holografik Anlayış ve Holistik Düşünce Modeli [Paylaşım #3]
Holistik düşünceyi biraz açmak istersek bu düşünce tarzının oluşturduğu felsefeye Holistik felsefe denir. Holistik felesefe, evrenin bir bütün sistem olduğunu ve bu bütün içindeki tüm yapıların ve oluşumların o büyük bütüne benzediğini söylemektedir.
Bu düşünce ifade edilirken mikrokozmos–makrokozmos kavramları kullanılmaktadır. Bu iki kavramdan mikrokozmos, belli bir boyuttan daha küçük olan öğeleri ve bunların kendileri arasındaki etkileşimleri ile kendi alanlar dışında kalan öğeleri de etkileyerek oluşturdukları tüm olayları ve olguları içermektedir. Mikrokozmosun alt sınırı ile ilgili tartışmalar sürmektedir. Genel anlamda insan duyusunun veya icat ettiği cihazların henüz ölçemediği/belirleyemediği öğelere kadar inmektedir. Fakat üst sınırının insan olduğu üzerinde genel bir kabul vardır.
Makrokozmos ise büyük evren olarak tanımlanır ve belli bir boyuttan sonsuz büyüklüğe kadar uzanır denir. Makrokozmos evrenin tüm öğelerini içermektedir. Tıpkı mikrokozmosun alt sınırı konusunda olduğu gibi makrokozmosun da alt sınırı konusunda tartışmalar sürmektedir. Bu tür bir ilişkiye, bir atomun güneş sistemiyle karşılaştırılması örneği verilebilir. Atom, makrokozmik güneş sisteminin, mikrokozmosudur.
Peki bütünsel yani Holistik Evren düşünüsü ne tip gerçekleri anlamamız için kolaylaştırma sağlar? Bunlar aşağıda sıralanmıştır.
• Her şey/Herkes aynı bütünün parçalarıdır.
• Tüm varlıklar aslında, bütün evrenin bilgisine sahiptir.
• Bütün bilgiler her an ve her yerdedir.
Evrendeki her şey, bir halının motifleri gibi tüme bağlıdır. İşte bu Evrensel Bütünlüğü parçalara ayırmak ve bu parçalara sanki “Bütün’den” ayrıymış gibi isimler takmak aslında algı kapasitemizden kaynaklanmaktadır. Bunun açıklaması “algıçlarımızın kapasitesi değiştikçe, algıladığımız nesnelerin biçimleri ve özellikleri de değişmektedir” biçiminde yapılabilir. Oysaki holistik düşüncede, hiçbir şey asla bir diğer şeyden ayrı veya kopuk değildir. Holistik evren düşüncesinin temelinde hem Doğu’nun Bilgeliği, hem de Batı’nın analizciliği vardır.
Evren aslında canlı bir varlık ve organik bir bütündür. Onun içinde var olan hiçbir şey de diğerlerinden soyutlanmamıştır yani her şey birbirine bağlıdır. Başka bir deyişle hiçbir şey birbirinden ayrı değildir. Örnek vermek gerekirse evren bir aileye benzemektedir demek ve tek bir organik beden gibi olduğunu söylemek yanlış olmaz. Hologram kavramına tekrar dönmek gerekirse, bu kavramın en öne çıkan özelliği her parçanın bütünü içermesi veya bütünün her parça içinde gizlenmiş olmasıdır.
Evren varoluşundan bu yana onu oluşturan bütün öğeler birbirleri ile karşılıklı bir etkileşim ve iletişim ve içindedirler. Günümüze ait gelişmişlik düzeyi giderek daha fazla bireyin bunun bilincinde olmasına yol açmakta ve yani “Holistik Farkındalık” diyebileceğimiz bu bilincin düzeyini de arttırmaktadır. Holistik farkındalığın artması yerel özelliklerin kendi gücünün ve farkındalığını öne çıkararak“tek bir insanlık ailesi” hedefine ulaşılmasını ve dahası bunu da evrensel ilkelerle ortaya koyulmasını daha da kolaylaştırmaktadır. Başka bir deyişle dünyamız, evrenin bütün birimlerinin birbirlerine bağlı, ilişki, iletişim ve etkileşim içinde bulunduklarının farkında olan ve yüksek bir bilinç düzeyine ulaşmış kişilerin varlığı ve bunların sayılarının hızla artmasıyla bir “bilinç sıçraması”nın içindedir demek yanlış olmaz.
İşte Holistik farkındalık düzeyine gelmiş olan kişiler hem holografik evren gerçeğinin, hem de ezoterik yasaların bilimsel bir şekilde ve net olarak ortaya koydukları ilkelerin bilincinde olduklarından, tüm parçalara aynı uzaklıkta ve tarafsız olarak davranırlar. Bunun yanında onları, tıpkı kendileri gibi aynı bütünün parçaları olarak görürler.
Bu noktada evrenin aslında, sanki görünmez iplerle birbirine bağlı bir bütünlük olduğunu söylemek hatalı olmaz ve her yapılan, her türlü hareket sistemin bütünü tarafından hissedilir ve ona bir cevap verilir. Bu bütünsellik doğrultusunda, kâmil/bilgili/aydın bir insan olma yolunda ilerlerken ihtiyacımız olan tek şey mikrokozmosa bakarken, aynı anda makro kozmosu görebileceğimiz ve makrokozmosa bakarken de, mikro kozmosumuzu görebileceğimiz bir holografik bir kavrayışa sahip olmaktır denebilir.
Bu tanımlardan sonra insanın bir mikrokozmos olduğu söylenebilr. Varlığın bütün özbiçimlerinin insanda bulunduğu ve hatta detaylandırılmak istenirse canlılık, fiziksel, kimyasal yapı, yaşamsal alan ve ruhun insanda iç içe olduğu da söylenebilir. Bu durumda büyük düzen olarak da isimlendirilecek makrokozmos’a ait incelemeler insan üzerinden yapılabilir.