Bir söylentiye göre; Jacques de Molay kazığa bağlanmış olarak kızartılarak yakılırken, kendisini izleyen Papa 5. Clementnus ile Fransa Kralı 4. Phillippe’e seslenmiş. Onları da yanına gelip kendisiyle birlikte ölmeye çağırmış.
Nitekim Jacques de Molay’ın idamından bir ay sonra, Papa 5. Clementhus dizanteriye yakalanıp öldü.
Birkaç ay sonra, Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın ortadan kalkmasının asıl sorumlusu olan Kral 4. Philippe de ateşli bir hastalığa kapıldı ve kurtarılamadı.
Tarikatın ortadan kaldırılmasındaki baş rol oyuncularından Guillume de Nogaret ise zaten bir yıl önce ölmüştü.
4. Philippe ölünce, art arda Fransa kralı olan üç oğlu ile bir torunundan her biri tahtta pek kısa süre kalabildi. Hepsi de çok genç yaşta öldü. 4. Philippe’in soyu (Capet) bile sürdürülemedi. 1328 yılında Fransa Krallığı “Valois” hanedanına geçti.
Birbirini izleyen bu ölümleri, Tapınakçıların birtakım doğaüstü güçlerine ve 4. Philippe’in geldiği Capet hanedanının lânetlenmesine bağlayanlar çıktı. Onlara göre, büyü tuttu; hak yerini buldu.
Kimilerine göre; Tapınakçılar böylece öçlerini almış oldu.
Kimileri ise «Hayır!... Tapınak Şövalyelerinin öcü tümüyle alınmadı. Bu iş henüz sona ermedi. Gerek Fransa Krallığı gerekse Papalık ortadan kalkmadığı sürece Tapınakçıların kanı yerde kalmış sayılacaktır.» diyerek, çeşitli eylemlerde bulundu. Böylece, tarihin olağan akışını etkilediler; kendi eğilimleri yönünde değiştirmek istediler. Umulmadık olayların doğmasına yol açtılar.
Sonraki Fransa kralları bu söylentilere pek kulak asmadı. Tapınak Şövalyeleri ile bir alıp veremeyecekleri olmamıştı. 14. yüzyıl başında olanlar, Kral 4. Philippe’in bireysel sorunuydu. O da ölüp gitmişti. Sonraki krallar, kendilerinden çok önceki bir kralın yapıp etmelerinden sorumlu tutulamayacağı görüşündeydi. Kaldı ki, 4. Philippe’den önceki Fransa kralları Tapınak Şövalyelerini desteklemişti. İkinci Haçlı Seferinde başına türlü haller geldikten sonra bir daha bu şövalyelere hiç güvenmeyeceğini bar bar ilân eden 7. Louis bile... 4. Philippe tek istisnaydı. Üstelik ardından gelenler de kısa sürede göçüp gitmişti. Bambaşka bir soydan olanlar, tarihteki bu yanlış tutumdan ve bunun sonuçlarından ötürü sorumlu tutulamazdı.
Bu düşünce tarzında Fransa krallarının aslında söylentileri umursamadığı değil, biraz çekindikleri hatta korktukları, kendilerini savunmaya giriştikleri görülür. Çünkü Tapınak Şövalyeleri Tarikatı’nın ortadan kaldırılmasıyla bu şövalyelerin tümümün yok edilmiş olmadığını, üstelik etkinliklerini sürdürdüklerini ve gelecek için eylem hazırlıklarına giriştiklerini pek iyi biliyorlardı.
Buna karşın Tapınak Şövalyelerinin daha sonra belirgin bir eylemde bulundukları söylenemez.
1188 yılında Tapınakçılardan kopmuş olan Siyonistler sorulursa, ha bakın iste o iş başka...
Hoppala!... Nedir bu 1188 yılındaki kopma olayı? Bundan hiç söz etmemiştim değil mi?
Aslında pek ilginçtir ama bu bambaşka bir konu başlığı olmalı. Bunu bir yerime not alıp anlatmalıyım.
Şimdi olayı o tarihten 4,5 yüzyıl sonraya götüreyim.
1789 yılında patlayan Büyük Fransız Devrimi ile birlikte Fransa Krallığı ortadan kalkınca; bunu Tapınak Şövalyelerinin öcüne bağlayanlar çıktı. Bundan sonra sıranın papalığa geldiğini bile ileri sürdüler.
Nitekim Fransa’nın son kralı 16. Louis idam edildiğinde, kimliği bilinmeyen biri giyotin sehpasının üzerine fırlamış, kralın kesik başını eline alıp kaldırarak, «İşte şimdi öcün alındı Jacques de Molay!» diye bağırmıştı.
Bu olay, Büyük Fransız Devrimi’nin Tapınak Şövalyeleri ile bağlantısının açık seçik bir göstergesi sayıldı. Günümüzde bile bu devrimi, yüzyıllar boyunca varlığını gizlice sürdürmüş olan Tapınakçıların tezgâhlamış olduğuna inananlar var.
Öte yandan Tapınakçılar ile masonlar özdeşleştirilince, Büyük Fransız Devrimi Masonluğa da mal edildi. Zaten bu devrimde “Tapınakçıların öcü” diye bir sorun söz konusu olmasa bile bunu masonların yaptığı sürülmüştür.
Tüm bu iddialara bakılarak, acaba 18. yüzyılın ikinci yarısında Fransa başta olmak üzere Batı Avrupa’da Aydınlanma Çağı olarak anılan dönem doğarken, bu akımın oluşumunda da Tapınakçıların payının bulunduğu söylenebilir mi?... Tapınakçıların bir de İlluminati ile de bağlantısı kurulabilir mi?...
Ben bunlara burada yanıt vermiyor, o işi komplo teoricilerine bırakıyorum. Şimdi Tapınak Şövalyelerinin gerçekten suçlu olup olmadıklarının incelemesine geçeceğim.