Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Rennes-la-Château Olayları - 15 (Johann Salvator)  (Okunma sayısı 3724 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Şubat 26, 2010, 06:42:34 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay




Bu bölüme şöyle bir söz ile başlamak istiyorum… Forum üyelerinden bu başlık altında yazdıklarımı okuyanlardan birinin şöyle bir yakınmada bulunduğunu varsayıyorum: «Bütün bunlar âdeta bir macera romanı gibi bir şey. Gerçek bile olsa, Fransa’nın güneyinde küçük bir köyde geçmiş olan birtakım olaylar. Bunların “Milletle Tarihi” ile ne ilgisi var?

Ne ilgisi olduğu, işte bu bölümde ortaya çıkıyor.





19. yüzyıl sonlarında Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun arşidükü olan Johann Salvator von Habsburg-Lorraine, İmparator Franz-Josef’in ikinci kuşak kuzeniydi. Onun, ülkenin diğer soylularından hayli farklı bir kişiliği vardı. Öncelikle çok kültürlü biriydi. O tarihlerde varlığı süren ezoterik nitelikli birçok kurumun üyesiydi. Bunlardan bazıları da gerek Tapınakçıların gerekse özgün Rozkruacıların mirasına sahip olduğunu ileri sürmekteydi.

Johann Salvator, 1889 yılında imparator ile aralarında çıkan bir uyuşmazlık nedeniyle, tüm unvanlarını ve ayrıcalıklarını bırakarak Viyana’yı terk etti. Sırra kadem bastı. Çok sonra bir ara Arjantin’de görüldü. 1910 ya da 1911’de ölmüş olduğu duyuldu.

Oysa 1917’de Rennes-la-Château köyünde Bérenger Saunière’in cenaze törenine katılmış olduğuna göre; demek ki ölmemiş ama ortalıkta görünmediği için öldüğü sanılmıştı.

O cenaze törenine katılan kişinin ona çok benzediği ya da bir başkasının cenazeye onun adını kullanarak katılmış olabileceği de söylenir. Ancak bu iddia hiç de akla yatkın düşmüyor. Çünkü Bârenger’in yardımcısı Marie Dénarnaud, Johann Salvator’u çok iyi tanıyordu. Johann Salvator yıllar önce Bérenger’in konuğu olarak birkaç kez köye gelmiş, günlerce rahip lojmanında yatıp kalkmıştı.

İşin asıl dikkat çekici yanı şudur: Johann Salvator, tam Bérenger zengin oluverdiği sıralarda ortalıktan yok olmuş, rahibin ölümüyle birlikte yine ortaya çıkmıştı. Cenaze töreninden sonra ise, onu bir daha gören olmadı.

Çok daha sonraki tarihlerde, Lyon bankalarında yapılan resmî araştırmalar sonucunda, bir zamanlar Bérenger Saunière adına açılmış bir hesaba, Johann Salvator’un hesabından hayli yüksek tutarlarda para aktarıldığı belirlendi. Ancak bu para transferleri 1910 yılında sona ermişti.

Bir nokta daha: Bérenger Saunière ile Henri Boudet, Johann Salvator’un ölmüş olduğu söylenen tarihten kısa bir süre önce bozuşmuş, Bérenger’e gelen paranın akışı da tam o sıralarda durmuştu. Belki de Bérenger Carcassonne’da piskoposa yakalandığı için değil, paranın akışı durunca araları açılmıştı.

Eğer Bérenger’i başından beri hep beslemiş olan kişi Johann Salvator idiyse, bir yorum niteliği taşımak üzere akla şöyle bir olasılık geliyor:

“Johann Salvator, Arjantin’de görüldükten bir süre sonra başına bir olay gelmişti. Oldum olası maceraya atılmayı severdi. Yelkenlisiyle hayli uzun yolculuklara çıkardı. Antarktika’ya kadar uzanmaya heveslenmişti. Bir kaza geçirmiş olabilirdi. Uzun zaman ondan haber alan çıkmamıştı. Belki de bundan ötürü öldüğü sanılmıştı. Nitekim Bérenger’e bu yüzden birkaç yıl boyunca para gönderememişti. Kurtulduktan sonra yine para göndermeye başladı ama bu kez banka havalesi ile değil, başkaları aracılığıyla elden nakit olarak iletilmesini sağladı. Belki de hazır öldüğü sanılmışken öyle kalmayı yeğlemişti”

Habsburg-Lorraine ailesinden bir soylunun Bérenger Saunière’i niçin böyle cömertçe beslemiş olduğunu kestirmek pek zor bir iş değildir. Keşifleri çok değerliydi; ödüllendirilmeyi hak etmişti ama yetmezdi. Araştırmalarına devam etmeliydi. Daha işe yarar bilgiler bulmalıydı. Bunun için onu desteklenmeli, teşvik verilmeliydi.

Ne arıyorlardı acaba?

Elbette önce akla şu “hazine” gelirse de, asıl aradıkları başka bir şey de olabilir. Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nu yine eski görkemine kavuşturacak, belki de Kutsal Roma İmparatorluğu’nun yeniden canlanmasını, Avrupa’nın tek egemen gücü olmasını sağlayacak bir bulgu.

Bérenger’in hesabına geçirilen paranın hayli yüksek olarak nitelenişi, bir köy kilisesi rahibinin olağan gelirine göre yapılan bir değerlendirmedir. Oysa Habsburg-Lorraine hanedanı için böylesine önemli bir amaçla harcanmış olan o para, hiç de önemli bir tutar sayılmazdı.

Kimileri, Bérenger’in, Rennes-la-Château ya da yakınlarında bir yerde gömülü olduğu söylenen o hazineyi bulduğunu benimser. Zaten köylü de öyle sanıyordu. Ancak edinmiş olduğu varlık ve kendi çapına göre savurgan sayılabilecek bir tavırla harcadığı paranın hesaplanmış tutarı, -günümüzün değerlemesiyle yaklaşık 3 Milyon Euro- sözü edilen varsayımsal hazinenin olası değerinin yanında devede kulak kalsa gerektir.

Üstelik Bérenger harcamalarını hep nakit olarak yapmış. Bir hazine bulmuş olsa, bunun kapsamındakileri paraya çevirmesi gerekirdi. Bu işi Lyon’da yapmış olsa bile gizli tutulamazdı; mutlaka hemen duyulurdu.

Şöyle bir olasılık üzerinde duruluyor:

“Bérenger hazineyi buldu bulmasına ama ona doğrudan sahip çıkmadı. Henri Boudet, her zaman olduğu gibi bu bağlamda da ona akıl hocalığı yaptı. «Bunu sana yar etmezler.» dedi. O da dokunmadı. Ortalığı velveleye de vermedi. Sakin davrandı. Hazineyi alınca, bundan kendisine iyi bir pay verecek güvenilir birini aradı. Prieuré de Sion adlı organizasyona ulaştı. Hatta Paris’te geçirdiği günler anımsanırsa, ulaştırıldığını söylemek bekle daha doğru. O sırada bu organizasyonun büyük üstadı olan Claude Debussy haberi Johann Salvator’a iletti. O da apar topar Paris’e geldi. Bérenger ile görüşüp pazarlığı kesti.

Bundan sonra Johann Salvator birkaç kez Rennes-la-Château’ya gidip geldi. Kimseye belli etmeden, hazineyi partiler halinde bir başka yere taşıdı. Kim bilir belki bunun için başkalarını da kullandı. Karşılığında da Bérenger’e hatırı sayılır bir komisyon ödedi.”

Hatta buna, yine yorum niteliğinde olmak üzere şöyle bir açıklama daha katılıyor:

“Bérenger Paris’te iken şifreler çözülmüşse de, bu çözüm hazinenin yerini bulmaya yetmiyordu. Johann Salvator, bunun için Rennes-la-Château’da Bérenger ve Henri ile uzun uzun çalıştı. Bérenger’in lojmanında yapılan toplantılarda onlara hizmet eden Marie, ara sıra görüşmelerine de katılıyordu. İşin ilginç yanı şu ki, Hazinenin yeri, Marie’nin çocukluğundan kalma duyumları sayesinde belirlenmişti.”

Elbette bu da bir varsayım... Bir başka olasılık... Sözü edilen hazinenin mutlaka bulunmuş olduğu görüşüyle, nasıl bulunmuş olabileceğini öykülüyor.

Şimdi «Tüm bunlar doğruysa, Johann Salvator alıp götürdüğü hazineyi ne yaptı?» diye sormak gerekir.

İşte bu bilinemez.

Habsburg-Lorraine ailesinden hiç kimse, yüzyıllarca dilden düşmemiş olan bu hazineye artık kendilerinin sahip olduğuna ilişkin herhangi bir açıklama yapmadı. Ancak böyle bir açıklama yapılmış olmasa da, eğer gerçekse, diğer ülkelerin gizli istihbarat örgütleri, tüm olan biteni öğrendi.

Herkes bu hazineye sahip olmak, en azından paylaşmak isterdi. Johann Salvator, daha İmparator Franz-Josef ile kavga edip ortalıktan kaybolmadan önce hazineyi Viyana’ya taşımış, Habsburg-Lorraine ailesi de bunun üstüne oturmuş olabilirdi.

Böyle bir olasılık, Avusturya-Macaristan İmparatorluğu’nun parçalanıp ortadan kaldırılması için yeterli nedendi. Bunun için de Habsburg-Lorraine hanedanının tarihteki varlığına son verilmeliydi.

İmparator Franz-Josef’in tek oğlu Rudolf daha önce ölmüş olduğundan, veliaht prens olan yeğeni Franz Ferdinand, bir suikasta kurban gidiverdi.

Birinci Dünya Savaşı patladı.

Şimdi, «Bu çok fantastik bir senaryo sayılmaz mı?» diyebilirsiniz.

Evet, öyle!... Ancak bir doğruluk payı olabilir. Gerçi tarihçiler çok başka türlü yazmıştır ama yazmış olduklarının tümünün doğru olmadığı sonradan ortaya çıkıyor. Bir dünya savaşının asıl gerekçesinin bu olması, hiç kimsenin işine gelmez. Ancak gerek kronolojistlerin tarihsel bilgilerin temeli olacak belgeleri kaleme alırken gerekse bilim adamlarının “tarih” denilen o geçmişe ilişkin bilgi birikimini derlerken, bunları egemen güçlerin öngörmüş olduğu kapsamda düzenlemek zorunda kaldıklarını görüyoruz. Kimileri Birinci Dünya Savaşı’nın çıkma gerekçesini uluslararası politik nedenlere, kimileri ekonomik gerekçelere bağlar. Bu senaryoda her ikisi de var.

Bir de «Unvanlarından çoktan feragat etmiş olan Johann Salvator’a bundan ne kaldı?» diye soralım.

Birinci Dünya Savaşı’ndan önce ölmüş olduğuna dair bilgi yanlışsa; son bir kez daha Rennes-la-Château köyüne kadar gidip, tüm bu olayların doğuşunda etkin rol almış köy rahibine şükran borcunu da ödemek üzere cenaze töreninde gerektiğince saygı duruşunda bulunmak.

Ardından yine kayıplara karıştı.




ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 26, 2010, 10:54:21 ös
Yanıtla #1
  • Ziyaretçi

Sayın ADAM inanın yazı dizinizi bir solukta okuyarak takip ettim,bir tarih meraklısı olarak hiç birşey bilmediğimi anladım.Bazı konuları izdüşümü ve kurkulayarak araştırmak gerektiğini bana öğrettiniz.Size bu güzel yazılarınız için çok teşekkür eder devamını beklediğimi bilmeniz dileği ile saygılar sunarım.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
2 Yanıt
3936 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 05, 2019, 10:06:25 ös
Gönderen: ebedicirak
0 Yanıt
2872 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 13, 2010, 09:44:23 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2678 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 14, 2010, 11:23:44 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3771 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 15, 2010, 02:32:01 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2516 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 16, 2010, 08:15:18 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
4578 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 21, 2010, 09:41:13 öö
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
5064 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2011, 08:21:55 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3128 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 23, 2010, 10:24:56 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2544 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 24, 2010, 09:09:17 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2123 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 02, 2010, 08:38:19 öö
Gönderen: ADAM