Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: KIZILDERİLİLERİN DRAMI – 7 (Son)  (Okunma sayısı 3933 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Mart 31, 2010, 12:02:24 ös
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay





Beyaz Adam’ın Kızılderili savaşlarında -aslında katliamlarında demek daha doğru- kullandığı insanlık dışı bir yöntem, günümüz araştırmacılarınca gün ışığına çıkarılmıştır: Buna “biyolojik soykırım” diyebiliriz..

Biyolojik soykırımın örnekleri o kadar çok ki, hepsini vermeye yürek dayanmaz. Sadace bir tekinden söz edeceğim. Bu birs tek olay öyle "istisna" falan dağil, diğer birçoğunun örneği.

Lord Jeffrey Amherst, 18. yüzyıl ortalarında, Kuzey Amerika’daki İngiliz güçlerinin komutanı olarak büyük bir zafer kazanmış, bir milyona yakın Kızılderiliyi birkaç haftada ortadan kaldırmıştı.

Carl Waldman’ın “Atlas of the North American Indian” (Kuzey Amerika Kızılderilileri Atlası) adlı yapıtında, Şef Pontiac liderliğindeki Kızılderililerin kuşatmasının “biyolojik savaş” yoluyla nasıl yarıldığına ilişkin açık anlatımlar yer alır. Araştırmacı Levent Elpen, bu konuda şöyle diyor: “Fransız desteğini alan Kızılderili Reisi Pontiac; Delaware, Huron, Illinois, Kickapoo, Miami, Ottowa, Shawnee gibi birçok kabileyi bir araya getirerek, büyük bir Kızılderili ordusu kurmuş ve İngilizleri geldikleri yere, Apalache Dağları’nın ötesine sürmeyi hedefleyerek saldırıya geçmişti. Pontiac’ın bu hedefi gerçekleştirmesi için, Pitt Kalesi’ndeki (bugün Pittsburgh) İngilizleri ortadan kaldırması gerekiyordu. Bu amaçla 1763 yazında Pitt Kalesi kuşatıldı.  İngilizler, çiçek mikrobu bulaştırılmış battaniye ve mendilleri Kızılderililere barış isteğinin hediyesi olarak gönderip salgın başlatarak birkaç hafta içinde karşısında savaşacak güçte bir tane bile Kızılderili birliği bırakmayarak büyük zafer (!) kazandı.”

Lord Amherst, Yüzbaşı Simeon Ecuyer’e yazdığı mektuplarda bu taktiği veriyor, onu cesaretlendiriyordu. Mektuplarından birinde biyolojik savaşın Kızılderililerin “topyekûn imhası” için eşi bulunmaz bir araç olduğunu yazıyordu.

16 Haziran 1763 tarihinde General Lord Amherst, Québec’in kurucularından Henry Bouget’e Kızılderili katliamlarının nasıl gittiğini sorduğunda, şu yanıtı almıştı: «İyi gidiyor ancak henüz hepsini temizleyemedik. Dağlara kaçtılar. Ormanlardaki ağaçların hepsi yerlileri korumaya çalışıyor gibi.»

Lord Amherst 16 Temmuz 1763 tarihli mektubunda Kızılderilileri hayvan gibi sürek avı düzenleyerek yok etmekten söz ederek, «Kızılderililere, bu aşağılık ırkı topyekûn imha etmeye yarayan bütün diğer yöntemler kadar iyi olan battaniye ile mikrop bulaştırmayı denemekle çok iyi yaparsınız. Onları, gayet etkili olabilecek sürek avı ile kovalama planınızdan da memnun olmalıydım ama bu şimdilik yeterli köpeğiniz olmadığı için çok uzak görünüyor.” diyordu.

Aynı yöntemi 19. yüzyılda ABD ordusu da kullanmıştı. “Yerli sorunu”nu kontrol altına almak için, çiçek mikrobu bulaşmış battaniyeleri, özellikle büyük düzlüklerde yaşayan Kızılderililere göndermişlerdi.

“Kızılderili Toplu Mezarları” ile ünlü Kanada’nın Québec eyaletinin, 1938 yılına ilişkin nüfus kayıtları, o dönemde Kızılderililer arasındaki ölüm oranının, “normal” Kanada vatandaşlarına göre 25 kat daha fazla olduğunu gösteriyor.

1854 yılında yapılan tarihin en büyük Kızılderili toplu katliamın üzerindeki esrar perdesi ise devam etmektedir. Québec’te bulunan toplu mezarların o katliama ait olduğunu öne süren Kızılderililerin bu bölgeye girmesi halen yasaktır.

Kızılderili soykırımı ile bağlantılı olarak söylenecek, anlatılabilecek o kadar çok şey var ki… Hepsi anlatılsa neye yarar? Şöyle bazı ilginç noktalara değineceğim:

•   Kızılderili avına çıkan beyaz askerlerden kimileri kesilmiş ve kurutulmuş yerli kadın vajinası koleksiyonu yapıyordu.

•   Sadece Creekler, Seminoller ve Cherokeelerden öldürülenlerin sayısı, Nazi Almanyası’ndaki Yahudi soykırımında öldürülenleri kat kat aşıyor.

•   Kızılderililerin bi uygulaması olduğu söylenen şu “kafa derisi yüzme” alışkanlığı, aslında Amerikalılar tarafından Kızılderililere uygulanmış bir işkence. ABD başkanlarından Andrew Jackson, At Nalı Dirseği Savaşı sonrasında öldürülen Kızılderililerin derilerinin yüzülmesine doğrudan nezaret etmişti.

•   Kızılderili soykırımı, ABD’nin resmî devlet politikası olmuştu. ABD arşivlerini inceleyenler, bunun çok sayıda belgesine kolaylıkla ulaşabilir. Amerikan resmî makamları, Kızılderili kellesi başına 5 dolar öderdi. Devlet binalarının bodrumları, Kızılderili kurukafalarıyla dolup taşmıştı.

Sanmayın ki ABD’nde sınıf ayırımı yok. Hem öyle bir var ki… Üstelik bir zamanlar bu kıtanın sahibi ve efendisi olan yerliler, bugün ABD’nin en aşağı sınıfta yer alanları; işsizliğin en yaygın olduğu, ırk ayrımcılığı ve ön yargılar altında en çok ezilen etnik topluluk. Alkol ve uyuşturucu bağımlılığı, yüksek suç oranı, en düşük eğitim düzeyi daha çok Kızılderililer arasında görülüyor. Bundan ötürü onları mi suçlamalı?

İstatistiklere göre; Kızılderililer arasında intihar oranı diğer gruplara oranla iki, alkole bağlı sirozdan ölenlerin oranı on sekiz kat daha fazlar. ABD’nde ortalama yaşam süresi 78 yıl; Kızılderililerde 50.

Kızılderili kimliği her zaman sorun olmaya devam ediyor. Soykırım aslında sona ermiş sayılmaz ama çaktırmadan sürürülüyor. Ender durumlar dışında, eğitim düzeyi ve ekonomik durumları ne olursa olsun Kızılderililer her zaman sonuncu sınıf vatandaş işlemi görüyor; çoğu lokantalarda onlara yer yok. Giyim tarzlarıyla -artık beyazlardan farklı giyinmeseler de- alay ediliyor. Simgeleri, gelenekleri, kutsal bildikleri birçok değer ve nesne alay konusu.

Kültürün doğrudan kendisi demek olan Kızılderili dilleri giderek yok oluyor. Amerika’da İspanyolca bile resmi geçerli dil olarak kabul edilmişken, Kızıldarililer için tek dil İngilizce. Kızılderililerin büyük bir bölümü artık “Ben Kızılderiliyim.” demek için bile bunu İngilizce olarak söylemek zorunda.

Kızıldearililer şimdi artık kendi tarihlerini öncelere oranla çok daha iyi biliyor ama onların kültürünü yaşayanlar ve yaşatmaya çabalayanlar giderek azalıyor. Gerçek Kızılderili tarihinin henüz yazılmamış olduğuna inananlar var ama kim yazacak? Kızılderili tarihi ve kültürünün askerler ve beyaz din adamları tarafından yazılan ve anlatılandan çok daha farklı olduğunu gösterecek girişimlerden yanalar ama bunu kim yapacak?

Yaşlı Kızılderili liderler bu konuda şunları söylüyor: «Aslanlar kendi tarihçilerine kavuşuncaya kadar kitaplar avcıyı övecektir.»

Tüm Amerikan okullarında olduğu gibi Kızılderili çocukların devam ettiği okularda da her yıl 12 Ekim günü Kolomb Günü adı altında kutlamalar yapılır. Birçok eyalette Kolomb’u yerli katliamlarını başlatan kişi diye lânetleyen ve kutlamaların sona erdirilmesini isteyen gösteriler düzenlenir. Buna karşın beyaz öğretmenler, geçmişte olduğu gibi bugün de Kolomb’un kahramanlıklarından söz edip durur. Kızıldarili ruhunu sürdüren, bunda direten öğrencilerin çabası boşuna…

Güneşe ve aya övgüler düzen, toprağı, ağacı, kuşu dinleyen, dünyayı onlarla birlikte algılayan Kızılderililer mi vahşiydi yoksa bir avuç toprak uğruna bir ulusu yok etmeyi göze alan Beyaz Adam mı?

Onlar doğanın vahşi olduğunu ilk kez Beyaz Adam’dan duydu ve ondan sonra vahşiliğin içinde kaldılar.

Önce yüzlerine dostça gülen, ardından birtakım belgeler imzalatıp topraklarının bir bölümüne yerleşen, daha sonra da onları topraklarından kovalayan Beyaz Adam’dan bir şey anlamadılar.

Verdikleri sözün sadece birini tuttu çatal dilli soluk yüzlüler; «Ttopraklarınızı alacağız.»dedi r ve aldılar.

Dağların, dağlardaki vadilerin insanlarıydı onlar ama çöllere hapsedildiler.

Topraklarını bırakıp Beyaz Adam’ın belirlediği çorak yerlerde yaşamaya zorlandılar.

Beyaz Adam’ın acımasızlığına, vahşiliğine daha fazla karşı koyamayıp, boyun eğdiler.

Son Kızılderili lideri Gerenimo da teslim olduğunda yüzlerce Kızılderili ulusu, yüzlerce dil, yüzlerce kültür yeryüzünden silinmişti; binlerce yıllık birikim, bilgelik yok edilmişti.

Şimdi Amerikalılar, kendi üstlerine düşsün düşmesin, olanca bilgiçlik ve üstünlük taslamalarıyla herhangi başka bir ülkedeki acımasız katliam ve soykırım olayından kınayarak söz ettiklerinde, onlara «Kızılderili soyu nasıl ortadan kalktı?» ya da buna benzer bir soru yöneltecek olursanız, yapabilecekleri tek bir şey var: Susmak ve yutkunmak.


BİTTİ.






Benim bu başlık altında diyeceklerim bu kadar aslında ama birkaç ilginç Kızılderili ata sözü var. Onları da bu foruma yerleştirmek istedim. Bunun için de ayrı bir başlık açlayayım dedim. Bu arada beni bu konuyu açmaya yöneltişinden dolayı Sayın Mozart’a teşekkür ederim.

Yazdıklarımı okuyunca içiniz cızlamıştır kuşkusuz ama umarım bilgi edinmek bakımından bu çalışma yararlı olmuştur. Ancak bir Kızılderili atasözü şöyle diyor:

“Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu; bilgeliği değil. Oysa bilgi geçmiş, bilgelik ise gelecektir.


ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Mart 31, 2010, 03:37:38 ös
Yanıtla #1
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 159
  • Cinsiyet: Bay

"Günümüzde insanlar bilgiyi arar oldu; bilgeliği değil. Oysa bilgi geçmiş, bilgelik ise gelecektir. “
 Böyle güzel bir yazı dizisi ancak bu kadar güzel bir söz ile bitirilebilirdi.

Sayın Adam, bilgeliğin peşindeki bizlere bilgilerinizle yol göstermeye devam ettiğiniz için tekrar teşekkür ederim.
veritas lux mea.


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
0 Yanıt
8170 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2009, 11:00:38 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2890 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 17, 2010, 08:25:01 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3085 Gösterim
Son Gönderilen: Şubat 18, 2010, 08:32:43 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3028 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 21, 2010, 05:05:37 ös
Gönderen: ADAM
4 Yanıt
4680 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 22, 2010, 05:38:56 ös
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3519 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 23, 2010, 11:12:24 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
3023 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 24, 2010, 11:38:56 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
29311 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 26, 2010, 08:16:39 öö
Gönderen: ADAM
0 Yanıt
2375 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 27, 2010, 06:02:21 ös
Gönderen: ADAM
1 Yanıt
3536 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 29, 2010, 11:29:53 öö
Gönderen: ceycet