Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: DENİZ BİYOLOJİSİ  (Okunma sayısı 9054 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 26, 2007, 02:20:37 öö
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Şu an yeryüzünde görebildiğiniz tüm canlılar, doğadaki canlıların çok küçük bir bölümünü teşkil etmektedir.Yeryüzünün üçte ikisinin sularla kaplı olduğunu düşündüğümüz zaman, okyanus ve denizlerde yaşayan canlılar aleminin ne kadar devasal olduğunu anlayabiliriz.  Yapılan araştırmalara göre dünya üzerindeki su kütlesinin hemen hemen tamamı volkanik patlamalardan atmosfere salınan su buharından husule gelmiştir.Atmosfere salınan yüksek miktardaki su buharı yoğunlaşarak yıllar boyunca yağan yağmurları ve nihayetinde deniz ve okyanusları meydana getirmiştir.  Yağmur suları tatlı yani saf su olmasına rağmen okyanus ve denizlerde yüksek miktarda tuzluluk vardır.Bunun nedeni jeolojik tabakaların yüksek miktarda karbonat, sodyum klorür (tuz) ve zengin mineraller içermesidir.Sodyum miktarı oldukça fazla olduğu için deniz ve okyanusları oluşturan tatlı suların tuzlu hale gelmesine neden olur.  Tuz oranı yüksek bu sularda herhangi bir kara canlısının veya bir insanın uzun süreler yaşaması mümkün olmamasına karşın birçok deniz canlısı rahatlıkla yaşayabilmektedir.Tabii yaşamlarını vücutlarındaki mükemmel organ sistemleri sayesinde sürdürürler.  Okyanus ve denizlerde tıpkı karada yaşayan canlılar gibi mikroorganizmalardan tutun devasal memeli canlılalar kadar binbir çeşit canlı türü yaşamaktadırlar.Biz yanlızca bu devasal canlılar aleminden bilinen ve bilinmeyen birkaç örnek vereceğiz.



Temmuz 26, 2007, 02:25:57 öö
Yanıtla #1
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Deniz ve tatlısu mikroorganizmaları



 

  Bu canlılara ” Plankton ” adı verilmektedir.Planktonlar tatlı sularda yaşayabildiği gibi deniz ve okyanusta yaşayanlarıda vardır.  Bu canlılar tıpkı bakteriler gibi ikiye bölünerek çoğalmaktadırlar.Önce canlının içerisindeki DNA replikasyonla kopyalanarak iki katına çıkarılır ve ardından canlının vücudu ikiye bölünür.  Miktarı iki katına çıkan DNA nın yarısı birinci yavru hücreye diğer yarısı ise ikinci yavru hücreye aktarılır.  Planktonların en önemli özellikleri, suda yüzmek için aktif olarak belli bir hareketleri olmamasıdır.  Bu canlılar bulundukları su ortamının akımına bağımlı olarak başıboş dolanırlar.


   Planktonlar ancak mikroskopla görülebilirler fakat çıplak gözle dikkatlice bakıldığında görülebilecek kadar büyük olanlarıda vardır.  Bu mikroskobik canlılardan en çok bilineni ise ” Alg ” adı verilen tek hücreli bir canlı türüdür ki algler hemen hemen heryerde yaşamaktadırlar.  Denizlerde, tatlı sularda, okyanuslarda, havuz sularında, su birikintilerinde çamurların içinde ve nehirlerde bile yaşamaktadırlar.Bu kadar fazla bir yaşam alanına sahip canlılar biz ziyaretçilerin bile gözünden kaçmış olamaz.  Sizlerde aslında alg ve diğer tek hücreli canlıları mutlaka biryerlerde görmüşsünüzdür.  Örneğin bir havuz veya inşaat sahasındaki şeffaf su birikintilerinin renginin, birkaç gün sonra yeşile veya kırmızıya dönüştüğünü görmüşsünüzdür.Bu sularda ilk zamanlarda yaşayan binlerce tek hücreli canlı türü, uygun bir sıcaklığa geldiğinde süratle çoğalmaya başlarlar. Yanlızca birkaç gün içerisinde sudaki canlı sayısı milyarı bulabilir.Bu kadar fazla sayıdaki tek hücreli canlılar suyun rengini bulandırmaya başlar.  Suyun rengi niçin yeşile dönüşüyor ?  Bunun nedeni ise bazı planktonların, tıpkı yeşil bitkiler gibi klorofil molekülünü içermesinden dolayıdır.Hatırlarsanız bitkilerin yapraklarının renginin yeşil olarak görünmesinin klorofil molekülünden dolayı olduğunu söylemiştik.  İşte bu tip planktonlarında vücutlarında klorofil molekülü vardır ve tıpkı bitkiler gibi fotosentez yaparlar.Bu yüzdendir ki taksonomik olarak sınıflandırılırken bitkiler kategorisinemi yoksa hayvanlar kategorisinemi konacağı konusunda sistematikçilerin ortak bir kararı yoktur.



Temmuz 26, 2007, 02:27:07 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Yumuşakçalar (Mollusk)

 Okyanus ve denizlerde yaşayan diğer bir canlı grubu ise, genel latince isimleri ” Mollusk ” olan yumuşakçalardır.  Bu canlıların vücutları adındanda anlaşılacağı gibi oldukça yumuşak bir yapıya sahip olup, bazı türlerinin vücutları oldukça sert kabuklarlada kaplı olabilir.  Yumuşakçaların en iyi bilinen iki örneği ” Mürekkep balığı ” ve kabuklu bir yapıya sahip olan ” Deniz minareleri ” dir.


 

 Mürekkep balıkları, gerek anatomik yapıları gerekse savunma mekanizmaları bakımından oldukça ilginç canlılardır.  Belgesellerde sık olarak gördüğümüz bu canlıların hareket mekanizmaları, bir jet motorunun çalışma prensibiyle aynıdır.Bu prensip ” etki - tepki ” prensibidir.Yani bir yandan madde alınırken diğer yandan madde verilmekte ve bu şekilde süratle hareket etmektedir.  Balık, öncelikle vücudunu, arka tarafından aldığı bir miktar su ile doldurur.Ardından karın kaslarını büyük bir şiddetle kasarki bu kasılma neticesinde sıkışan su büyük bir süratle yine vücudun arka tarafından dışarı püskürtülür.Dışarı püskürtülen su, balığın büyük bir hızla ileri doğru ivmelenmesini sağlar.  Bunun yanında hayvan düşmanlarından korunmak için bir tür sıvı salgılarki bu sıvı mürekkebe benzer olup salgılandığında, kendisi kovalayan avcının görmesini engelleyecek kadar suyu bulandırabilir.  Yine bir mollusk olan deniz minareleri ise, yumuşak bir vücuda sahip olmasına karşın çok sert bir kabuğa sahiptir.



Bu kabuğun en önemli fonksiyonu canlıyı düşmanlarından korumasıdır.  Nasıl oluyorda bu canlılar etraflarını kabukla örtebiliyorlar ?  Bir sperm ile bir yumurtanın birleşmesinden sonra zigotu meydana getirdiğini ve bu zigotun ardı ardına milyonlarca kez bölünerek bir yavru canlıyı meydana getirdiğine değinmiştik.Mesela insan yavrusunda, en dıştaki hücreler diğer hücrelerden farklılaşarak keratin adı verilen bir madde üretir ve ” Derinin ” şekillenmesini sağlarlar.  Deniz minarelerinde ise, zigot milyonlarca kez bölünerek yavruyu meydana getirdiğinde, yavrunun en dıştaki hücreleri ” Kalsiyum ” salgılayan özel bir hücre tipine farklılaşırlar.Bu hücreler, canlının içinde yaşadığı deniz yada okyanuslardan absorbe edilen kalsiyumu düzenli bir şekilde salgılayarak canlının etrafında kalın bir tabaka oluşmasını sağlarlar.   Genelde beyaz görünen bu canlılar yandaki şekilde görüldüğü gibi rengarenk motiflerede sahip olabilirler.



Temmuz 26, 2007, 02:28:33 öö
Yanıtla #3
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Okyanus bitkileri

 Şu an soluduğunuz havadaki oksijenin büyük bir kısmı, deniz ve okyanuslarda yaşayan ve klorofil içeren bitkiler tarafında fotosentez yoluyla üretilir.  Nasıl ki atmosfer şartlarında klorofil içeren bir bitki havadan CO2 yi, topraktan suyu ve güneşten ışığı alarak fotosentez yapıp canlılar için oksijen üretiyorsa aynı şekilde deniz ve okyanuslarda da güneş ışığının varabildiği bölgelerde bulunan klorofilli bitkilerde oksijen üretmektedirler.  Bu canlıların büyük bölümünü ise yosunlar teşkil eder.Bunun yanında daha adını sayamadığımız onbinlerce tür deniz bitkisi vardır.


Deniz bitkilerinin ihtiyacı olan su zaten yaşam ortamı olan denizden, CO2 ihtiyacı ise diğer tüm deniz canlıları tarafından karşılanır.Eğer bu tabiat harikaları denizlerde var olmasaydı hemen hemen tüm deniz canlıları oksijensizlikten hayatını kaybedecekti.  Basit bir canlı gibi görünen bu yaratıkları aslında ekosistemin vazgeçilmez birer parçasıdırlar.  Bu canlıların milimetrelerle ölçülebilecek kadar küçük olanları olduğu gibi yüzlerce metre uzunluğunda devasal boyutlara sahip olanlarıda vardır.  Atlas okyanusu kıyılarında yaşayan birtür deniz bitkisi, fotosentez yapmak için oldukça mükemmel bir yöntem geliştirmiştir.
 Bu bitki tıpkı bir ” Palmiye ” ağacına benzer ve onlarca metre uzunluğundaki dallarının uçlarında bir veya birkaç adet hava kesesi bulunur.Bu hava keseleri, bitki geliştikçe gitgide büyüyerek bitkinin dallarını suyun kaldırma kuvvetinin etkisiyle yukarı doğru kaldırır.  Bu şekilde deniz yüzeyine yaklaşan dallar güneş ışığından olabildiğince faydalanarak fotosentez yapma imkanı bulur.

Deniz bitkilerinin üremeleri hem eşeyli hemde eşeysiz olabilmektedir.  Erkek bitkiden gelen bir sperm ile dişi bitkiden gelen bir yumurta hücresinin birleşmesiyle (eşeyli üreme) yavru bir bitki meydana gelebildiği gibi bazı bitkiler ikiye bölünme ve ” Tomurcuklanma ” ile de çoğalabilir (eşeysiz üreme).  Tomurcuklanma, bir bitkinin belirli bir bölgesinde büyüyen hücre veya hücre gruplarının daha sonra bitkiden ayrılarak bağımsız bir şekilde kendi başına büyüyüp gelişmesi olayıdır.  Karada yaşayan bazı bitki türleride tomurcuklanma ile çoğalmaktadır.




Temmuz 26, 2007, 02:31:06 öö
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Derisi dikenli deniz yaratıklarının başında ” Deniz yıldızları “, ” Deniz hıyarları ” ve değişik şekillerdeki dikenli canlılar gelmektedir.  Bu hayvanların yaşayış tarzları pek aktif olmasada görünüş itibariyle deniz diplerinde bir renk cümbüşü meydana getirmektedirler.Görünümleri göze çok hoş gelen bu yaratıklar alımlı renkleriyle deniz diplerindeki vahşi yaşamın vazgeçilmez birer parçasıdırlar.


 
 


 Deniz yıldızları bilindiği gibi ikiye, üçe, dörde veya daha fazla sayıda parçalara ayrılmasına rağmen her ayırdığınız parça kendini tamir ederek yeni bir deniz yıldızı verebilir.Canlıların bu yeteneklerine “Rejenerasyon” yani tamir edebilme özelliği denir. Deniz yıldızlarının bazı türlerinde dikenler oldukça uzun olup, yıldızı vahşi deniz canlıları tarafından parçalanma tehlikesine karşı korur.


 



Ağustos 08, 2008, 11:31:45 ös
Yanıtla #5
  • Ziyaretçi

Bende O halde Cnidaria dan yani sölenterlerden bahsediyim biraz.

Bu gruptaki canlılar başlıca deniz anemonları,deniz anaları ve mercanlardır.Herbirinin vücudu radyal simetri özelliği gösterir.Ve hepsinin dokunaçlarında nematosist adlı yakıcı hücreler bulunur.canlı ile temas halinde bu mekanizma devreye geçer ve av yakalanır yada saldırgan uzaklaştırılır.dünyanın tropikal sığ denizlerindeki canlı çeşitliliği ve zenginlik mercanlar orada olduğu içindir.pek çok insanın yanlış anladığı üzere mercan bitki değil bir hayvandır.

pek çok mercan insan derisine zarar vermez.fakat bazı anemonlar ve deniz yıldızları oldukça yakıcı hatta öldürücü olabilmektedir.

bir tür deniz anası olan kutu denizanası 1 yılda köpekbalıklarından çok daha fazla insan ölümüne neden olur.oldukça renksiz görünen bu denizanalarının dokunaçları 3 metreden daha uzun olabilir.bu ince ip formundaki dokunaçlara bir defa dokunmak bile acil tıbbi müdahale olmazsa ölümcüldür.ama endişelenmeyin en azından avustralya da denize girmiyorsanız :)

deniz anemonları ise yerde sabit yaşarlar fakat istediklerinde yer değiştirebilirler.ağzını çevreleyen 100 lerce zehirli tantakülleriyle avını yakalar ve yavaş yavaş ağzına doğru götürür ve 1 hafta içerisinde tamamen sindirir.Fakat sığ sularda yaşayan pek çok anemon ve mercan aynı zamanda dokularında yaşayan alg lerdende besin sağlar.bu nedenlu mercan resifleri 60 metreden daha derinlerde bulunmaz.

tatlısularda bulunmazlar.ancak bir kaç tür hidra tatlısu da bulunabilir.ancak bunlar bir tür sölenter kolonisidir.yani gerçek anlamda deniz anası değillerdir.

bir kaç örnek fotoğraf eklemeye çalışacağım bu yakıcı güzellerin. :)

saygılar


Nisan 04, 2009, 09:41:58 ös
Yanıtla #6
  • Ziyaretçi



Deniz anemonu







Deniz anaları





Ve bir kaç mercan







ARkadaşlar detaylı bilgi almak isteyen olursa bilgilendiririm seve seve.ben olabildiğince sizleri sıkmadan anlatmaya çalıştım.

Saygılar


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
22 Yanıt
13930 Gösterim
Son Gönderilen: Ocak 21, 2009, 11:26:01 ös
Gönderen: degas
DENİZ ÜSTÜ KÖPÜRÜR

Başlatan LEON COMANDANTE Muzik

0 Yanıt
2408 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 27, 2007, 01:05:56 öö
Gönderen: LEON COMANDANTE
DENİZ GEZMİŞ

Başlatan bilmeliyimgalilei « 1 2 ... 7 8 » Diger Konular

71 Yanıt
36298 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 07, 2008, 09:41:33 ös
Gönderen: Mozart