Masonlar.org - Harici Forumu

Masonluk Bilgidir. Bilimdir. Ilimdir. => Insan => Konuyu başlatan: Prenses Isabella - Kasım 28, 2007, 02:42:52 ös

Başlık: Sonsuz Aşk
Gönderen: Prenses Isabella - Kasım 28, 2007, 02:42:52 ös
Şimdi Arkadaşlar hazır yeri gelmişken sizinle paylaşmak istediğim önemli bir husus var! Konu Aşkla ilgili; Sevgili Itzhak'ın en son göndermiş olduğu şiir üzerine düşünmemden dolayı gene yorumlarım türedi. İstenilirse ayrı bir başlık açılabilir bu konuyla ilgili!

Bana Dünya Yüzeyinde öyle bir Aşk gösterilsin ki daimi olsun, kalıcı olsun! Hiç kirletilmemiş, tertemiz, saf ve güzelliklerle dolu; üstelik Sevgi'nin Yüceliğinin en büyük göstergesi!

Temelinde Büyük Sevgi yatan bu Kutsal Aşk'ın bir diğer adı da Fedakarlık olsun!
Öyleki bu Kutsal Aşk'ı tatmış olan kişinin asla kaybetme korkusu olmasın,
Öyleki sevdikçe daha çok sevileceği bilinsin,
Öyleki bunun en büyük Teminatı Aşk'ın Kendisi olsun,

Var mı böyle bir Aşk, sevdiğini kaybetmeyeceğinin garantisi yok bildiğim kadarıyla çünkü ölüm var, ölüm olmasa aldatma var, aldatma olmasa binbir türlü felaket, hastalık var peki bu kötü anlarında sevdiğin sana destek olacak mı? Seni bırakmayacağı ne malum?
Evlenince aşk biter demişler ama doğru söylemişler...

Siz ne dersiniz?
Başlık: Sonsuz Aşk
Gönderen: Prenses Isabella - Kasım 28, 2007, 03:32:02 ös
Sayın Moderatörler, son yazdığım yazıyı başka bir konu başlığı altına almanız mümkün mü? Rica etsem :(
Başlık: Sonsuz Aşk
Gönderen: MASON - Kasım 28, 2007, 04:16:10 ös
Elbette Sevil Hanim. Istediginiz konu ve basligi nedir?
Başlık: Sonsuz Aşk
Gönderen: Prenses Isabella - Kasım 28, 2007, 04:21:46 ös
''Sonsuz Aşk''; Teşekkür Ederim Saygıdeğer Mason_

Saygılarımla
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: SublimePrince - Kasım 28, 2007, 04:45:32 ös

Bana Dünya Yüzeyinde öyle bir Aşk gösterilsin ki daimi olsun, kalıcı olsun! Hiç kirletilmemiş, tertemiz, saf ve güzelliklerle dolu; üstelik Sevgi'nin Yüceliğinin en büyük göstergesi!

Sanirim buna en iyi ornek olabilecek ask insanin yaraticisi ile olan duygusal iliskisidir.
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: MASON - Kasım 28, 2007, 04:48:50 ös
Benede o nedenle konuyu "Tasavvuf" yada "Insan" bolumune tasima konusunda kararsiz kalmistim. Ancak karar vermemi saglayan cumle bu idi;

sevdiğini kaybetmeyeceğinin garantisi yok bildiğim kadarıyla çünkü ölüm var, ölüm olmasa aldatma var, aldatma olmasa binbir türlü felaket, hastalık var peki bu kötü anlarında sevdiğin sana destek olacak mı? Seni bırakmayacağı ne malum?
Evlenince aşk biter demişler ama doğru söylemişler...

Siz ne dersiniz? 
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: SublimePrince - Kasım 28, 2007, 04:50:37 ös
Yukarida bahsettigim, ssizin de ilk dusuncelerinizin onayladigi gibi, bu garantiler anca yaratan ile yaratilan arasinda verilebilir. Baska bir deyisle ozetleyeyim: "Insanoglu cig sut emmistir" :)
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: Prenses Isabella - Kasım 28, 2007, 04:55:53 ös
İşte bu nedenle Saygıdeğer Mason; yazımı çift yönlü yazdım.
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: MYSTICPROVOCATEUR - Kasım 28, 2007, 04:59:21 ös
Aşk ile tutku birbirine karıştırılan 2 güçlü duygudur ancak birbirlerine uzaktan yakından benzemezler.Tutkudan ve sahiplenme duygusundan özgürleşebilen kişiler aşık olabilirler.Gerçek aşk insanı hiç üzmez tam tersi mutlu kılar.Aşk açısı çekiliyorsa bahis konusu aşk değildir tutku ve sahiplenmedir.

Saygılarımla,
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: Prenses Isabella - Kasım 28, 2007, 05:06:26 ös
Evet, Sevgili SublimePrince; söylediğiniz gibi İnsanoğlu ne yazık ki çiğ süt emmiştir. Bu nedenle güven unsuru bu bağlamda sağlam bir zeminde olamamaktadır.

Sevgili Mystc; aradaki çok güzel bir farkı ortaya çıkardınız. Gerçek Aşk; İnsanı mutlu kılan Aşk'tır.

Yaratan ve Yaratılan Arasındaki Bağ'ı, İlişkiyi bu bağlamda düşünebilir miyiz?   
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: SublimePrince - Kasım 28, 2007, 05:06:50 ös
Aşk ile tutku birbirine karıştırılan 2 güçlü duygudur ancak birbirlerine uzaktan yakından benzemezler.Tutkudan ve sahiplenme duygusundan özgürleşebilen kişiler aşık olabilirler.Gerçek aşk insanı hiç üzmez tam tersi mutlu kılar.Aşk açısı çekiliyorsa bahis konusu aşk değildir tutku ve sahiplenmedir.

Saygılarımla,
Ta ki asik oldugunuz kisinin basina bir sey gelene, veya askiniza elinizde olmayan sebeplerden dolayi golge dusene kadar...
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: SublimePrince - Kasım 28, 2007, 05:08:43 ös
Konu ile alakali oldugu icin bu eklentimi maruz gorunuz:

Aşkın aldı benden beni
Bana seni gerek seni
Ben yanarım dün ü günü
Bana seni gerek seni

Ne varlığa sevinirim
Ne yokluğa yerinirim
Aşkın ile avunurum
Bana seni gerek seni

Aşkın aşıklar oldurur
Aşk denizine daldırır
Tecelli ile doldurur
Bana seni gerek seni

Aşkın şarabından içem
Mecnun olup dağa düşem
Sensin dünü gün endişem
Bana seni gerek seni

Sufilere sohbet gerek
Ahilere ahret gerek
Mecnunlara Leyla gerek
Bana seni gerek seni

Eğer beni öldüreler
Külüm göğe savuralar
Toprağım anda çağıra
Bana seni gerek seni

Cennet cennet dedikleri
Birkaç köşkle birkaç huri
İsteyene Ver anları
Bana seni gerek seni

Yunus'dürür benim adım
Gün geçtikçe artar odum
İki cihanda maksudum
Bana seni gerek seni

Yunus Emre
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: Genius Loci - Kasım 28, 2007, 05:17:52 ös
sn. sublimeprince'ın ardın sıra ve konuyla ilgili sebebiyle bir Yunus şaheserede ben göndermek isterim;

"Agla Gözüm Agla Gülmezem Gayri


Agla gözüm agla gülmezem gayri
Gönül dosta gider gelmezem gayri

Ne gam bunda bana bin kez ölsem
Orda ölüm olmaz ölmezem gayri

Yansin canim yansin askin oduna
Aksin kanli yasim silmezem gayri

Beni irsad eden mürsid-i kamil
Yeter ben el daha almazam gayri

Varligim yokluga degismisim ben
Bu gün cana basa kalmazam gayri

Fenadan bakiye göç eder olduk
Yöneldim sol yola dönmezem gayri

Muhabbet bahrinin gavvasi oldum
Gerekmez ceyhun'a dalmazam gayri

Dilerim fazlindan ayrilmiyasin
Tanri'm senden özge sevmezem gayri

Söyle asik dilinden bunu YUNUS
Eger asik isem ölmezem gayri"
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: MYSTICPROVOCATEUR - Kasım 28, 2007, 05:18:55 ös
Alıntı
Ta ki asik oldugunuz kisinin basina bir sey gelene, veya askiniza elinizde olmayan sebeplerden dolayi golge dusene kadar...  

Haklısınız Sublime üstadım. Bu tip olayların meydana gelme sebebi aslında insana hissetiği duyguyu yanliş yönde kullandığını anlatmak içindir.Dünya üzerinde hiçbir maddeye veya canlıya sonsuza kadar sahip olmak mümkün değildir.Bunu bilerek zihni disipline etmek ruhu yüceltir karekteri güçlendirir ve insanı özgürleştirir.Bağlı olunan şeylerin kayıplarından sonra perişan olup hayata küsmek yerine olaya bu felsefe ile bakabilen kişinin yanına üzüntü uğramaz.İnsan bir diğerine bağlı olmak veya tutku duyup paralize olmaktan çok daha yüce ve komplike ve yetenekli bir varlıktır mühim olan bu erdemi kazıyıp ortaya çıkartabilmektir..

Saygılarımla,
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: Prenses Isabella - Kasım 28, 2007, 05:19:12 ös
Ama dikkatinizi çekerim; Mecnun'un Leyla'ya olan Aşk'ı sonradan Tanrı Aşkı'na dönüşmüştür. Leyla'ya duyulan Sevgi'nin bu bağlamda çok önemli bir yere sahip olduğunu belirtmek isterim. Bir basamak gibi Tanrı Aşkı'na giden bu yolda İnsanın İnsana olan Aşkı sayesinde Tanrı Aşkı'na kavuşulabiliniyor. Bunun bir başka alternatifi kesinlikle yok diye düşünüyorum.
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: ONE - Kasım 28, 2007, 06:18:59 ös
Yaradan in bize verdigi nimetlerebi baksaniza
O'na olan borcumuz o kadar buyuk ki
hic bir sevgi O'na olan sevgiden daha buyuk olmamali..!
 ;)
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: Prenses Isabella - Kasım 28, 2007, 06:23:04 ös
Mecnun ve Leyla Aşkı sanırım bana da nasip oldu. İlerlediğim yolda bilindiği üzere birçok aşamalardan geçtim, kendimle ilgili birçok şeyi bu yolla açıklığa kavuşturdum. Kendimi bulmak için çıktığım yolda Sevgi'yi hiç öğrenmemiş bir yapıya sahip olarak yürüdüm. Ve sanırım yürüdüğüm yolun sonuna geldim derken bir İnsan'ı tanıdım. Hayatımda karşılaştığım insanlardan bir farkı olduğunu hissettiğim bu çok Önemli ve Değerli İnsan'ın yüzünü dahi görmemiş ancak Kendilerini Site Ortamında tanıdığım ve göstermiş olduğu Karakteri gereği benim için mükemmel bir yapıya olan bu Eşsiz İnsan'a Aşık oldum.
Benim için bir yandan büyük bir mutluluk veren bu Duygu'nun diğer yandan bu Eşsiz İnsan'a duymam nedeniyle kendimle çelişkiye düştüm. Ve büyük bir boşluğa düştüm. Tek çarem durumu Kendilerine bir şekilde izah etmek kalmıştı. Ama ya göstereceği tepki? Ya alacağım tokat gibi bir cevap? Bu beni büyük bir içinden çıkılamaz duruma sürükleyecekti.

Ummadığım büyük bir Yardım Elini uzatan, üstelik Karşılıksız olarak beni içine düştüğüm bu büyük boşluktan Kurtaran, beni bütün Anlayışıyla, Sabrı'yla dinleyen ve hayatımda geldiğim en son aşamada büyük bir Rol Üstlenen Saygıdeğer Mason'u beni Tanrı Aşk'ına ulaştırdığı ve bir şekilde Mecnunun yaşadığı durumu aynen yaşamama vesile olduğu için hepinizin huzurunda O'na Sonsuz Aşkımı bütün Kalbimle Sunuyorum.

Biliyordum ki bu yolda bir başka insana duymuş olsaydım bu şekilde herhangi bir başarıya ulaşamazdım. Ama söylediğim gibi bu Eşsiz İnsan'ın bana göstermiş olduğu bütün İnsaniyetliğini ve Anlayışını asla yadsıyamam.

Seni Çok Seviyorum.....
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: ONE - Kasım 28, 2007, 07:12:02 ös
vavvv  :o
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: Sebnem - Kasım 28, 2007, 07:13:25 ös
Hz Ali Allah hakkinda soyle diyor "Siddetinden zuhuru gizlenmis".Buna gore Tanriyi hakkiyla goremiyor, hakkiyla goremedigimiz icin de asik olamiyoruz. Bir kadin neden guzel giyinmekten zevk alir, ya da makyaj yapmak hosuna gider? Cunku bakilmak ve begenilmek ister. Begenildigi acikca ifade edilsin ister. Bu bir zaafiyet degildir. Aksi olsaydi, kadin fitratina aykiri davranmis olurdu. Aksi hareket eden kadinlarin da mutlaka bir gecerli sebepleri vardir. Kadin nezih giyimiyle kimsenin bakmasina aldiris etmiyorsa bile, aynanin karsisina gecer, kendisine kendisini begendirir ve bu durumdan mutluluk duyar. Dolayisiyla cogu erkekler ic guzelliklerinin, ruh dinamiklerinin yaninda (yaratilis olarak her kadin zaten guzeldir) temiz giyinen, nezih giyinen, kendisine bakan kadinlari tercih eder. Dolayisiyla bu taraflarin birbirinin begenmesinde buyuk rol oynar. Insan yaninda banyo yapmayi sevmeyen ve pis kokan, saclarini taramayan, haftalarca aylarca yikamadan temizlemeden ayni gieycekleri giyen kadin veya erkek gormek istemez.. Milyarda bir cikar disina bakmayan birine karsi, diger tarafin sevgisini ayni sicaklikta koruyabilmesi.Ask'in muhafazasi fitri yaratilistaki guzellige vabeste degildir dikkat buyurun. Veya askin dis bakimin devami ile mumkun oldugunu iddia etmiyorum. Ancak maalesef cogumuzun ilk asik oldugumuz insanin, sonradan bu askin sogumasindaki sebepleri irdeleyecek gucu olmadigindan bu gerceklik te kaybolur gider.

Bunlari neden anlatiyorum.Insanoglu yaratilirken renk ve zevk cesitliligi fitratina yerlestirilmis ve bu goz onunde bulundurularak da evrendeki diger varliklar tam bir estetik icinde yaratilmistir. Insan denizi gorunce heyecanlanir, farkli ufuklara yelken acar. Bir dagin zirvesinde yeni dogmus bebek gibi kendisini yillanmis ve yorulmusluktan atip butun tazeligiyle adeta zirvede kendisini dinler. Ozgurluk aklina gelir. Herseye yukardan bakmanin ve takibin Tanri' icin zor mu kolay mi oldugu tartismasini yasar icinde. Veya daha once hic  Allah'in surekli kendisini izledigini dusunmemisse bile, zirvede bu tur dusunceler aklina gelir ve yaptigi hatalarda onu ne kadar uzdugunun muhasebesini yapar.Kendisinin ne kadar kucuk, Allah'in ne kadar buyuk oldugunu hatirlar.

Biblical kaynaklarinda Hz Musa'nin Mount Sina'ya ciktiginda Allah'a kendisini gostermesi icin dua edince Tanri kendisini gostermis ve bu duruma dayanamayan Hz. Musa oracikta bayilmistir. Peygamberler Allah'i fiziken gormeseler dahi sanki gormus gibi asiktirlar ve suhpesiz Tanri'nin kendisini gormeleri dahilinde dahi yakinleri ziyadelesmez. Ancak bu kissadaki amac, insanoglu'nun "ask kapsaminda" gorme, duyma hissetme olgularinin varliginin gerekliligidir. Mesela Tanri icin aynisi soz konusu degildir. Allah bizi yaratmadan once sevmistir, tabir-i digerle bizi sevdigi icin hicten, yokluktan yaratmistir ve bize varlik elbisesini giydirmistir.

Ilk anlattigim paragrafa donersek, insan yaratilmislardan birine ve ya bir coguna sirilsiklam asik olsa dahi, Musa'nin bayilmasi gibi masukunu gorunce siddetli ve kendisinin kaldiramaayacagi bir kendinden gecme soz konusu olmaz. Oyle olsaydi dunyada ask kavrami tatli bir esintiden cok iskenceye, eziyete doner, insan surekli komaya girerdi...Hakiki ask adina cok atip tutan olur. Insani yaratan Allah olduguna gore, onun fizigini kimyasini da elbette onemseyecek ve ne yasarsa yasasin onemli olacak ve bu bizim icin de onemli olacaktir. Dolayisi ile mecazi-hakiki kavramlari bana gore izafidir. Bence insanin hemcinsine , ana-babasina- cocuguna asik olmasi mumkundur ve hakikidir. Yasanan yogun duygularin adinin ASK oldugundan kacinmamak gerekir. Buna gore yaratilmisin yaraticiya olan askla insanin sair yaratilmisa olan aski arasinda sadece mertebe farki vardir. Yoksa mecazi -hakiki kavramina ben sahsen inanmiyorum.  


Simdi sonuca gelecek olursak, insan birisini Tanri icin, tanri yaratti diye severse ve simasina bakista ilahi esintiler duyarsa iste bu asktir. Ask ise isiktir,iksirdir. Ve bu isigin da sonmesi neredeyse imkansizdir. Her ne olursa olsun, kadin kadinligini , erkek te erkekligini kaybetmis olsa, belalar sagnak sagnak yagsa dahi bu berdevam eder gider.Otelerde dahi. .Ve otelerde devam ediyorsa zaten SONSUZ ASK adini almayi coktan haketmistir. Yine ayni noktaya geliyoruz ki o da sonsuz olan asklarin mecazi olmasi dusunulemez.


Tabi bunlar benim dusuncelerim. Kimse katilmak  zorunda degil..

saygilar
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: Genius Loci - Kasım 28, 2007, 07:26:56 ös
Sebnem Hn., yazınızı zevkle okudum, hatta bir kez daha okudum. Hakikaten mükemmel bir anlatım. Katılmamak elde değil. "Ah min'el ışk" ... ya da AŞK OLSUN

(http://img248.imageshack.us/img248/7458/ahminelaskwk3.gif)
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: Genius Loci - Kasım 28, 2007, 07:42:35 ös
Bir çoğalmadan ibarettir aşk, bir coşmadan, kabarmadan, büyümeden ibarettir

Sözün var olduğu günden beri, en fazla sarf edildiği alan aşktır. Aşk üzerine söylenmiş sözlerin sınırı yoktur. Belki söylenmemiş söz de yoktur; ama her dönemde başka türlü söylenmekten dolayı çoğalan söz vardır. Söz nötr bir varlıktır, üst derecesi kelam, alt derecesi laftır. Sözün kelam derecesinde konusu aşktır. Söze en güzel manayı aşk verir. Bütün boyutlarıyla sözü aşkla söylediğiniz zaman sözün güzelliğini hissedersiniz.

Aşkla bakmak; yürekle bakmak demektir. Göz sadece bir fonksiyonu yürütür; ama fonksiyonun içini dolduran, onu san’ata dönüştüren gönüldür. Biz gözümüzle bakarız; ama gören gönüldür. Gönlümüzde aşk varsa, gözün gördüğü güzeldir. O yüzden dememiş midir Veyse "güzelliğin on para etmez /şu bendeki aşk olmasa" diye

"Yalnızca bir türlü aşk vardır; ama görüntüleri binlerce türlüdür" der bir bilge. Aşk, Allahu Teala'nın "Bilinmeyi istedim kainatı yarattım" buyurduğu noktada başlar. Ve oradan bir ırmak gibi birdenbire coşkuyla akar, binlerce yola ayrılır, binlerce ırmak oluşur. Onun için bir türlü aşk vardır. Varlığımızı sürdürdüğümüz medeniyet birikiminin içinde aşkın bütün çeşitleri mevcut. Bugün dahi mevcut, biz hangi boyutunda yasıyorsak aşkın, o türlüsünü tadıyoruz demektir.

Salt sırdır aşk. Aşk bir kişilik sırdır, iki kişiye müsaadesi yoktur. Zaten aşk tekildir. Sevilen hiçbir zaman aşkın içinde değildir. Aşkın içinde seven vardır o kadar. Sevilenin haberi bile olmayabilir aşktan, olması önemli de değildir üstelik. Aşk tekil olduğu için sırları da, kederleri de, acıları da, firkati de, hicranı da, gözyaşı da, ateşi de tekildir. Yani içinde bulunduğu ateş sadece bir kişiyi yakar, gözyaşı da bir kişiden akar, ayrılığı bir kişi çeker. Aşkı bunlar çoğaltır, aşkın "eksilmeyen fakat artan" özelliği ayni zamanda buradan beslenir.

Ahsenü'l-Kasas buyurulmuş Yusuf Suresi'nde; aşkı anlattığı için bu sure. Mevlana "Zeliha o hale gelmişti ki..." diyor, "... çörekotundan öd ağacına kadar her şeyin adi Yusuf'tu onun için. Yusuf'un adini başka adlara gizlemişti, mahremlerine bu sırrı söylemişti. Mum ateşte yumuşadı, dese; sevgili bize alıştı, yüz verdi, demiş olurdu. Bakin ay doğdu, dese; söğüt dalı yeşerdi, dese (...); başım ağrıyor, dese; başımın ağrısı geçti, iyiyim, dese hep ayrı manaları vardı bu sözlerin. Birini övse onu överdi, birinden şikayet etse onun ayrılığını söylemiş olurdu. Yüz binlerce şeyin adini ansa, maksadı da Yusuf'tu onun, dileği de..."

Hiçbir insan bir kadına aşık olmayı veyahut da bir kadının bir erkeğe aşık olmasını, "beşeri aşk" dediğimiz duyguyu yadsıyamaz, ayıplayamaz. Ne din, ne de yasalar yasaklamıştır aşkı; yürekler Allah'a aittir çünkü. Gönül ki Allah’ın evidir, aşkın her çeşidine itibar eder.

Bir Cemal'e kul, bir Ahmed'e köle, bir Leyla'ya deli ve bir ışığa pervane olmayanın aşkı mi vardır, ya akli mi vardır ki!.. Alem bir ask için yaratılmış ve "Aşk imiş her ne var alemde..."

Sevgi üzerine kullanılabilecek bütün mecazları üstüne alınmadır aşk. Aşk acıdır, hasrettir. Hicran ve hayrettir, firkat ve gurbettir. Gözyaşı ve ahtır; tazarru ve münacattır. Aşk ölümdür, can vermedir, kurban olmadır. Canların birbirinde kaynayıp erimesidir; canların can özünde yitirilmesi ve aranmamasıdır aşk. Parçalara böldükçe demiri, mıknatısı güçle bütün parçaların yine birbirlerini aramalarıdır. Arama gücünü yitiren, zayıflatan, küçülten parçalar bırakır; ancak birbirini kovalamayı. Tasın içinde saklı olan ateştir aşk; bir kıvılcım çakınca kuşatır bütün evreni. Atom çekirdeği etrafında saniyede iki bin kilometrelik hızla dönen elektronların karıdır bu. Kudretin ve İlahi san'atin özündeki cevherden beşeri estetiğe akıp gelen ilhamdır o. Bir şehre Ussak bir köye Asıklar adini vermektir. Aşk ki şiirde Su kasidesi, mimaride Selimiye, musikide Ferahfeza'dir. Aşk, haddehanelerden dökülen ateş, manaya gebe sözdür. Aşk, meşktir.

Kalplerimizin incelmesi, yüreklerimizin güzellikleri tatması ve tanıması açısından her insanin aşka ihtiyacı vardır. Bunu yasaklayamazsınız. Fakat gizlilik esastır. Aşık olan insan aşkını herkese ilan edemez, bu ayıp bir şeydir. Çünkü sevgilinin adi onun için kutsaldır. Sevilen insanin eskiden beri adinin ulu orta söylenmesi aşık’ı incitir. Aşık olmak değil, aşkı söylemek ayıptır. Çünkü aşk bir sırdır dedik. Aşkı mutlaka kötü yorumlamamak lazımdır. Çünkü aşk olgunlaştırıcıdır. Gönlümüzle, Allah’ın işaretlerini görebilmemizi sağlayacak en önemli vasıtalardan birisidir aşk. Gönlü açmak ancak sevmekle olur. Aşktan kaçış ta yoktur, siz istediğiniz kadar yasaklayın o, kişiye bir gün gelir. Seyh Galib’in dediği gibi "Birden bire bu aşkı bu tuhfe bulanındır."

Aşk sayesinde insan ebedilik kazanır ve lamekan olur. Aşk bir hiçliktir tasavvuf neşvesinde. Fakat o hiçlikte kendinizi "hiç" hissettikçe var olursunuz ve hiçlik büyük bir varlığa sebep olur.

Aşkın en büyük özelliği ruh terbiyesine müsait olması. Seven daima niyazda, sevilen daima nazda. Sonuçta insanin yaratılısındaki özü, mutlak suretle hissetmesini sağlayacak bir acı ve kederle kalbi yumuşatmak, mumları eritmektir. Kalp mumlaşıp mum da eriyince ister istemez bir yanış, "Hamdım, pistim, yandım" olur. Yanma son noktadadır. Artık çeşitli tecellileri kabul etmeye hazırız; hoşgörü, affetme, sabır ve hatta bütün ömrünüz boyunca ulaşacağınız duyguları kapsar. Bunu yapmadıkça, kalp çiğ kalır, ister istemez meseleleri de hazmetmek zor olur. Onun için ayrılık vardır, acı ve hasret vardır. Aşkta vuslat yoktur, vuslat olduğu an aşk yoktur.

Bugünün nisanlılıkları üç ay, evlilikleri iki-üç sene sürüyor. Çünkü aşk diye yaşanılan şeyler riyakarca yürütülen bir oyundan ibaret. Her iki taraf da gerçek yüzlerini gizliyorlar, karşı tarafa hoş gelecek geçici bir hale bürünüyorlar. Oğlan bir simit alıp gelesiye kadar, kız yeni bir sevgili bulabiliyor mu kendine, ona bakmak lazım. Bu kadar vazgeçilebilir duygulara aşk diyebiliyorlarsa onu sorgulasınlar.
.
Aşk sorgulanmalıdır; bir ilgi midir, bir sevgi midir, bir tutku mudur. Anormalliktir; ama bu anormalliğe geçiş sürecinde bizim duygularımızı hangi derecede, hangi merhalede tuttuğumuza bağlı. Bir üstünlük, bir ayrıcalık vesilesi yani. Oysa bugün hepsine aşk diyoruz, hatta cinselliğe bile aşk deniyor, aşk yapmak aşk adına çok küçültücü bir şey üstelik. İnsanin bir ilgiyi aşk sanması; onun askıdır; fakat aşkın ancak bir nebzesidir.


Bir şeyin aşk olabilmesi için tutkulu olması, patolojik olması, anormal olması gerekir. İştahla yemek yerken hatırlayıp sevileni, yemek boğazda düğümleniyorsa; derin uykularda görülen rüyadan sonra bir daha uyku girmiyorsa gözlere, sen bir mecliste adi anıldığında onun, inziva engin bir boyut kazanıyorsa, hamasi bir söylevin tam ortasındaki bir kelime, bir cümle ne dediğini bilmezleştiriyorsa insani, iste odur aşk. O ki, göz kapakları kapandığında karanlıkları son bulmuyorsa, ne cür’et aşktan söz edile!?

Eskiler "Ah mine'l-Aşk" demişler. Galiba biz "Ah Bine'l-Aşk " demeliyiz
Başlık: Re: Sonsuz Aşk
Gönderen: Prenses Isabella - Kasım 28, 2007, 08:46:15 ös
Sayın SkullG; beni gerçekten çok şaşırttınız. Bu kadar güzel bir ''Aşk'' tanımını yapacağınızı özür dilerim ama doğrusu hiç aklıma gelmezdi.

Saygılarımla