Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: #100YıllıkYalan Sözde Soykırım/Papa nın açıklamaları ve Türkiye nin Cevabı  (Okunma sayısı 17559 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Nisan 13, 2015, 04:55:46 ös
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 257
  • Cinsiyet: Bay

Önemli= Lütfen videoyu sonuna kadar izleyin! Pişman olmayacaksınız! Lütfen Fikir Tankı yazısını okuyun!

Saygılarımla

MHP'li Ümit Özdağ’dan Papa’ya sert tepki

http://www.bugun.com.tr/son-dakika/mhpli-umit-ozdagdan-papaya-sert--haberi/1589038

GAZİANTEP (CİHAN)- MHP Gaziantep birinci sıra milletvekili adayı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Papa'nın 1915 olaylarıyla ilgili yaptığı açıklamaya sert tepki gösterdi. Özdağ, “Papa, Türklere saldırarak, Almanların Yahudilere yaptığı soykırımı gizlemek istemektedir.” dedi.

MHP Gaziantep milletvekili adayı Prof. Dr. Ümit Özdağ, Katolik dünyasının ruhani lideri Papa Francis’in Ermeni iddialarıyla ilgili sözlerini eleştirdi. Türk milletinin her türlü saldırıya karşı cevabı olduğunu ifade eden Özdağ, “Türk ve İslam düşmanı tutumunu kilise kariyerinin önemli bir parçası haline getirmiş olan Vatikan Devlet Başkanı Papa, Türk milletine olan kinini yine kusmuştur. Papanın 1915’te gerçekleşen Ermeni ayaklanması ve düşman Rus ordusu ile işbirliğine girmesine karşı devletimizin aldığı haklı meşru ve adil olan tehcir kararını soykırım olarak nitelendirmiştir. Papa’nın Türk milletine saldırmasının altındaki bir nedende Almanların Yahudilere karşı gerçekleştirdiği soykırımı gizleme çabasıdır. Türk milleti kim tarafından olur ise olsun tarihine ve haysiyetine karşı yapılan her haysiyetsiz saldırıya karşı gereken cevabı verecektir.” şeklinde açıklamada bulundu. CİHAN



http://www.21yyte.org/tr/fikir-tanki/9545/dis-politikada-son-facia-papa-soykirim-dedi-sirada-ne-var

Ümit Özdağ, Sözde Ermeni soykırımı oluşumunun tekniklerini açıklıyor (Psikolojik Baskı)

https://www.youtube.com/watch?v=9vw_J1AM9pg

''Ya hatalarınla yüzleşir ya da hatalarınla yüzsüzleşirsin. Cahil olmak ayrı, pPslik olmak ayrıdır.''
- Dostoyevski -


Nisan 13, 2015, 06:02:46 ös
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Papa nın bu sözü söylemesi çok normal şöyleki;
Katolik hristiyan dünya ile ortodoks hristiyan dünya 2 zıt kutuptur,bu bir barış elidir vatikanın ortodoks dünyaya uzattıgı ve en etkili yoluda bu saçma ermeni iddiası.Ermeniler bu rüyadan vazgeçemezler devletlerinin varlığı ve devamı bunu sürdürmeye bağlı,gelecek yardımları bu histeri belirliyor.

Papa önce kendi kıçını temizlesin ve tarihe hesabını versin.Haçlı seferleri bile başlı başına bir soykırımdır.Soykırım savaşına girecek değiliz lakin iddia sahiplerinin tarihine bakmaları şart.

karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Nisan 15, 2015, 03:51:19 öö
Yanıtla #2
  • Yeni Katilimci
  • *
  • İleti: 19
  • Cinsiyet: Bay

Amerika Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Marie Harf, 1915 olaylarını Papa Françesko gibi soykırım tanımlaması üzerine yerleştirmeyi reddetti.

Ben sorarım Azerbaycan karabağ'da çocukları,hamileleri kim katletti ? asıl soykırıımın kimler tarafından yapıldığını çok iyi biliyoruz


Nisan 15, 2015, 12:37:53 ös
Yanıtla #3
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 631
  • Cinsiyet: Bay

Bu yaşanan siyasi bir olay olabilir. Ancak üzerinden 100 yıl geçti.

Artık siyasilerin değil, tarihçilerin işi oldu.

Din adamlarının karışması da, zaten başlı başına yanlış bir tutumdu.

Bu tür sıçramaların olmaması gerekir.

...

Zaten ülke olarak yıllardır söylüyoruz ; tarihçiler bir araya gelsin ve bir çalıştay oluşturup belgeleri tek tek masaya koysunlar.

Soy kıran bir taraf olmuşsa da bütün dünyaya bu belgeleri duyursunlar.

Hem böylesi siyasi veya dinî bir yorum olmaktan uzak ; teknik açıdan analiz edilmiş bilimsel bir çalışma olur.

...

Ama yanaşan yok.

Bütün kulaklar nereden sipariş edildiği bilinmeyen pamuklarla tıkalı.

 



Nisan 15, 2015, 01:56:54 ös
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Papa'nın soykırım sözleri, ülkemde kendine aydın diyen, o yüzden kendini insan sanan aramızda yaşayan musveddeler bile varken papayı yadirgamamak lazım. Bu forumda bile bulursunuz .Sanirsiniz biz Türkler her fırsatta her etnik kimliği hasat ettik.
It urur kervan yürür.

Karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


Nisan 15, 2015, 08:56:01 ös
Yanıtla #5
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay

Türkiye'deki politikacıların tutumu böyle olmayı sürdürdükçe, bu konuda uluslararası boyutta bir gelişme sağlamak boş bir hayal olur.

Bu soykırım iddiası siyasi bir konu gibi gösterilmek isteniyorsa da, işin aslı öyle değildir. Bu, tümüyle bir maddi çıkar konusudur. Buna ekonomik bile denilemez çünkü sadece birtakım ailelerin bunun sonrasında kazanmayı öngördükleriyle sınırlıdır.

Bu soykırım iddiasını Avrupa Parlamentosu da onayladı. Bu hiç de böyle olmayabilirdi. Böyle olmaması için, bizim kafamızı degiştirmemiz, Atatürk Türkiyesi'ne dönmemiz gerek. Oysa şimdilerde Atatürkçülük bile kusur sayılır oldu; yakında suç sayılırsa şaşırmamalı. Böyle olunca Batı ülkelerinin o soykırımı onaylamalarına hatta bunu yasalaştırmalarına da şaşırmamalı.
« Son Düzenleme: Nisan 15, 2015, 09:10:23 ös Gönderen: ADAM »
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Nisan 17, 2015, 10:38:25 öö
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 224
  • Cinsiyet: Bay


Bu soykırım iddiası siyasi bir konu gibi gösterilmek isteniyorsa da, işin aslı öyle değildir. Bu, tümüyle bir maddi çıkar konusudur. Buna ekonomik bile denilemez çünkü sadece birtakım ailelerin bunun sonrasında kazanmayı öngördükleriyle sınırlıdır.

Ermenilerden zorla alındığı iddia edilen mülkler ile alakalı mıdır? İstanbul'da ki bazı evler mahkeme kararı ile şimdi ki sahiplerinin elinden yıllar önce alındı ve ev sahipleri oturdukları evlere kira ödemek zorunda bırakıldı.


Nisan 17, 2015, 11:07:27 öö
Yanıtla #7
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Evet... Sayın Ersin Baltalı bunun sadece küçük bir bölümüne değindi. Bütünü çok daha büyük tutarda tazminat ödenmesini gerektirecek niteliktedir.  Yeter ki Türkiye Cumhuriyeti, Osmanlı Devleti zamanında yapılmış olduğu söylenilen bu soykırımı sahiplensin..:

Dikkat ederseniz, bunun peşinde koşan Ermenistan değil... Özellikle Fransa, İsviçre ve Amenika'da yaşamakta olan Ermeni asıllılar ve onların yandaş ya da destekçileri.
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Nisan 18, 2015, 08:11:39 ös
Yanıtla #8
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1811

Nereden baslasam, nasil baslasam.

Yukardaki paylasimlari okuyali 24 saat oluyor ve ben 24 saattir kafamda yüzlerce, binlerce harf,kelime,cümle ile bir seyler yazmam gerektigini düsünüyorum.
Ama gel gelelim ( ki beni taniyanlar bilirler) elime kalemi alinca veya bilgisayarin basina oturunca ancak bukadarini toparlayabildim.

Yukarda yazilanlari bir türlü icime sindiremedim.
Tabiki herkesin benim gibi düsünmesini bakleyemem ve isteyemem.
Ama böyle bir konudada özellikle burdaki insanlardan biraz daha insanca, biraz daha humanistce yaklasimlar beklerdim.

Kimi arkadas olaya inanci cercevesinden bakmis ve kendince bu soykirimin taninmasina sebep teoriler üretmis ve Hacli seferlerine atifta bulunarak adeta " Tencere dibin kara seninki benden kara" demek istemis.
Akabinde yurdumun aydin insanlarina hakaretler etmis ve agza alinmayacak "müsvedde, it" gibi sözler sarfederek sevye bildirmis.

Ve pesinden söyle bir cümle kurmus.

Alıntı
.Sanirsiniz biz Türkler her fırsatta her etnik kimliği hasat ettik.

Arkadasa bir kac olay saymak zorundayim:
Ermeni soykirimi.
Dersim katliami.
6.7 Eylül  1955 olaylari.
Corum katliami.
Maras katliami
Sivas katliami
Ve insanlari cayir cayir yaktiginiz Madimak katliami. Yetermi.

Kimi arkadasta olayi ( nerdeyse) sadece ekonomik nedenlere indirgemis ve olayin aslinda "emperyalist" ülkelerin Türkiye´yi ekonomikmen zayiflatmak amaciyla ülkelerindeki ermenileri kullandiklari bir oyuna indirgemis.

Ama benim arkadaslara sadece bir sorum var , eger cevaplarlarsa sevinirim.
Bir sabah, güzel bir Istanbul sabahi, bir Nisan sabahi, günesli bir 24. Nisan sabahi Iatanbul´da yasamakta olan ve iclerinde doktor, dis doktoru, avukat, isadami, esnaf ve en önemlisi o ülkenin MILLETVEKILI ( ki bu mesleklerin bazilari türk ve müslümanlara yasakti cünkü onlarin Kurani vardi ve hersey onda yaziliydi) yazar, saair, sanatci olmak üzere yüzlerce insan, Ermeni neden tutuklanip , sürgüne gönderme yöntemiyle NEDEN NEDEN katledildiler.


Evet arkadaslar ben yukarda karahan arkadasin aydin insanlarim icin kullandigi bir tabiri ( ki hic bir zaman kendimi o Insanlarla bir tutmam) kabul ediyorum ve diyorumki;
Ben bir "müsvedde"yim ve bu bir SOYKIRIMDIR.

Sözlerime bir alintiyla son veriyorum.

Alinti.

Bir valinin 1915 tanıklığı: Ellerimle, tırnaklarımla tutabildiğimi kurtardım


Mehmet Celal Bey: Ermenilerin mahvlarına çalışmak memleket için asırlarca telafisi mümkün olmayacak derecede büyük bir zarardır

 



1915 olaylarının yaşandığı dönemde Konya Valisi olan Mehmet Celal Bey’in 1918’de, Ermeni katliamıyla ilgili Vakit gazetesine yazdığı yazı Radikal gazetesi tarafından yeniden yayımlandı.

Mehmet Celal Bey, 1915'teki Ermeni katliamı tanıklığını şu sözlerle anlatıyor: “Benim Konya’daki halim elinde hiçbir tahliye vasıtası olmadığı halde nehir sahilinde duran adamın haline benziyordu. Nehirde su yerine kan akıyor ve binlerce masum çocuklar, kabahatsiz ihtiyarlar, aciz kadınlar, kuvvetli gençler bu kan akıntısı içinde yokluğa doğru akıp gidiyorlardı. Ellerimle, tırnaklarımla tutabildiklerimi kurtardım ve diğerleri zannederim bir daha dönmemek üzere akıp gittiler."

Radikal gazetesinden Zeki Sarıhan’ın haberine göre, Mehmet Celal Bey’in 10-12-13 Aralık 1918’de Vakit gazetesinde yayımlanan yazı dizisi şöyle:

İleri gelen dostlardan bazıları Ermeni olayları hakkındaki malumat ve görüşlerimi yazmaklığımı tekrar tekrar hatırlattılar. Gazete muharrirlerinden tanıdığım bazı muhterem kişiler de bu mesele hakkında mülakat yapmak için müracaatta bulundular. Bendeniz, karşılaştığımız müşkülleri ve anlaşmazlıkları arttırmamak için şimdilik susmayı tercih etmiştim. Fakat geçen gün Jamanak gazetesi yazarlarından bir zat ile görüştüm. Konuşmamızda Ermenilerden birçoğunun son fiilin mesuliyetini bütün Türklere teşmil etmek istediklerini de anladığım için milletimi böyle bir lekeden kurtarmak maksadiyle kendisine biraz izahat vermiştim. Muharrir görüşmemizde not almadığı için fikirlerimi tamamiyle söylediğim gibi gazete sütununa geçirememiş. Diğer yandan şu çirkin hadisenin örtülecek ve tevil edilecek hiçbir noktası kalmamış olduğundan Ermeni olaylarını bildiğim bütün tafsilatıyla, bütün iğrençliğiyle hakikat meydanına koymayı, her şeyi gördüğüm, anladığım gibi naklederek verilecek hükmü medeniyet ve insaniyatın takdirine havale etmeyi münasip gördüm.

Tesadüf beni daha meşrutiyetin başlarında Ermeniler hakkında doğru incelemelerde bulunabileceğim bir mevkiye sevk etmişti. 31 Mart hadisesinden sonra Erzurum Valiliğine tayin olundum. Ve iki sene orada kaldım.

Erzurum’da gördüğüm toplumsal düzen
O zamanlar Ermenilerle Kürtler arasında bazı anlaşmazlıklar vardı ki bunların en mühimi arazi meselesi idi. Bütün fertlerine eşit haklar bahşeden bir memlekette çeşitli unsurlar arasında barışı temin için öncelikle bu anlaşmazlıkları her tarafın hoşnutluğunu gerektirecek bir tarzda halletmek, herkese hakkını vermek, her şahsın yetkisini kanunen temin, fertlerin diğerlerine tecavüz ve zorbalığını men etmek, memlekette kanunu -yalnız kanunu- hâkim kılmak lazım idi. Ben de bu gayeyi takip ettim.

Öncelikle anlaşmazlık sebeplerini, memleketi ve halkı layıkıyla anlamak için incelemelerde bulundum. Herkesle görüştüm. İfadelerini dinledim. Tekrar tekrar vilayetimin her tarafını dolaştım. Çadırlarında Kürt beylerine, köylerinde Ermeni çorbacılarına misafir oldum. Erzurum vilayetinde bir iki gün durup kalmadığım bir nahiye merkezi yoktur.

Bu incelemelerin neticesinde anladım ki, unsurlar arasında esaslı bir ihtilaf yok. Bilakis Türkler ve Kürtler ile Ermineler arasında asırlardan beri yerleşmiş bir dostluk, karşılıklı bir emniyet, mevcut. Hamallık, bekçilik yapmak üzere İstanbul ’a, İzmir’e giden Kürtler, çoluk çocuğunu komşusu Ermeni’nin himayesine ve ticaret için Rusya’ya, Amarika’ya giden Ermeniler de ailelerini Türk ve Kürtlerin korumasına tevdi ediyorlar ve iki taraf da bu emanetleri iyi korumaya çalışıyor, bütün vilayette yalnız iki sınıf halk vardı. Biri başkalarının hakkına tecavüzle menfaat temin eden mütegallibe, diğeri bir mütegallibenin kötü zulümleriyle ezilmiş, mukavemet kuvvetini kaybetmiş olan zulüm görenler yani Türkler, Kürtler ve Ermeniler.

(…)

Bu vilayetten iki sene devam eden memuriyetim, Müslüman olmayan kavimler arasında bize en yakın olan ve bizimle beraber yürümeye en müsait bulunan kavmin Ermeniler olduğuna dair olan kanaatimi takviye eyledi. Erzurum Ermenileri arasında vatan endişesiyle kalpleri titreyen ve memletin her türlü mukadderatından cidden alakadar olan pek çok tacirler tanırdım. Bu adamların hiçbiri bugün hayatta değildir. İstisnasız olarak cümlesi ya Erzincan’ın isimsiz izbelerinde ya Diyarbekir’in kızgın çöllerinde elîm ve feci surette hayatlarını terk etmişlerdir. Bu tafsilatı vermemin nedeni, Ermenilerin hiç olmazsa hepsine yakın bir büyük ekseriyetinin ruhen ve fikren bu memlekete bağlı, memleketin her halinden bizim kadar müteessir oldukları hakkında, tecrübe ve müşahadeye dayandığı için inkâr edilemez kesin kanaatimi bir defa daha tekrar etmek maksadına yöneliktir.

Ermeni facialarının doğurduğu sonuçlar
Şüphe yok ki Ermeni faciaları ve bunun doğurduğu felaketler, Harbi Umumi’nin doğurduğu musibetlerden daha büyüktür. Ve bu cinayetler ve bir de Suriye’de tatbik edilen mecnunca siyaset olmasa idi mağlup olmakla beraber cihan medeniyeti ve insaniyete karşı bu derece üzücü ve müşkül vaziyette bulunmazdık.

Tahminen beş asırdan beri Ermenilerle bir arada yaşıyoruz. Eğer son senelerde gördüğümüz elem verici hadiseler o zamanlarda zuhur etmiş olsa idi şimdiye kadar bu memlekette ya Ermeni ya Türk kalmazdı.

Ermeni olayları, sebepleri ve tesirleri
Zeytun’da neler oldu?

Harbin başlamasında Halep Valiliğinde bulunuyordum. Vilayetin umum nüfusuna nazaran pek az olan Ermeniler, sükûn ve emniyet içinde iş ve güçleriyle meşgul oluyorlardı. (…) Yalnız Zeytun’da yirmi otuz kadar Ermeni asker firarisi vardı. (…) Ve firarilerin Yemen ve sair uzak yerlere sevk edilmeyerek askerlik hizmetlerinin yakın vilayetlerde yerine getirilmesine müsaade edilmek şartıyle teslim olmalarını temin etmiştim.

(…)

Meselenin iyi surette halledileceği bir sırada Maraş sancağının Halep’le bağı kesilerek müstakil liva kabul edildi. Ve vilayetin Zeytun üzerine müdahale hakkı kalmadı. Hiç lüzum yok iken Zeytun’a asker sevk edilerek oradaki ahali çoluk çocuklarıyla beraber çıkarılıp Konya’nın ağır havasıyla meşhur olan Sultaniye (Karapınar) kazasına nakledildi. Her taraftan Ermeni tehciri başladı. Başlangıçta öteden beriden gelen Ermenileri Konya’ya gönderiyor idik. Sonradan bunların Konya’ya değil Deyrizor’a gönderilmelerine dair emir aldık.

Halep’ten Ankara ’ya oradan Konya’ya niçin nakledildim
İtiraf ederim: Ben bu emirlerin, bu icraatın Ermenileri mahva yönelik olduğuna kani değildim. Çünkü hiçbir hükümetin kendi tebaasını ve memleketin en büyük serveti sayılması gereken insan sermayesini bu suretle imhayı gerekli göreceğine ihtimal vermiyordum.

(…)

Adana ve sair yerlerden art arda Ermeni kafileleri geliyordu ve neşrolunan Tehcir Kanunu gereğince vilayet dahilindeki Ermenilerin de çıkarılması için pek şiddetli emirler veriliyordu. Antakya’daki Ermenilerin tehciri hakkında iş’arı (emri), vilayet valisi sıfatıyla Halep vilayetinde hiçbir Ermeni’nin cebren meskeninden çıkarılarak uzak diyarlara sürülmesini icap ettiren bir kabahat işlemediklerini bildiğim için infaz etmedim. Bu itaatsizlik, Halep’ten Ankara’ya naklime ve üç dört gün sonra da Konya’ya gönderilmeme sebep oldu.

(…)

Asırlarca telafisi mümkün olmayacak
Ermeniler hakkında yapılan muamelenin her bakımdan mukaddes vatanın yüce menfaatlerine aykırı olduğunu mütemadiyen telgraf ve yazışmalarla Babıâli’ye yazmakta idim. Bunlar arasında mensup olduğum Nezaretin nazırına yazdığım gizli ve hususi bir yazıda “Ermeni kavmi nüfusu memleketin ehemmiyetli bir kısmıdır. Umumi servetin belki dörtte biri Ermeniler elindedir ve memleketin teşebbüs kuvvetinin yarısına yakını miktarına bunlar sahiptir. Mahvlarına çalışmak memleket için asırlarca telafisi mümkün olmayacak derecede büyük bir zarardır. Bütün dünyadaki düşmanlarımız toplanıp aylarca düşünseler bize bundan büyük bir fenalık edemezler” demiştim. Görüşlerimin hiçbiri dikkate alınmadı. Konya’da iki gün kaldıktan sonra İstanbul’a geldim. Selahiyet sahibi olanlara bu teşebbüsün zararlarını anlatmaya çalıştım. Maalesef kimseye meramımı anlatmak mümkün olmadı.

Konya yolunda gördüğüm feci manzaralar
Ermeniler hakkında tatbik olunan siyasetin mukaddes vatanımızın hayati yüce menafaatlerine tamamiyle aykırı olduğu kanaatinde bulunan namuslu bir adam, tabiatiyle bu icraata iştirak edemezdi. Bu bakımdan Konya’daki Ermeniler de çıkarılacak ise oraya bu gibi işleri yapabilecek başka bir adam göndermelerini söyledim. Çıkarmayacaklarını temin ettiler. (…) Vilayetin ilk istasyonu olan Akşehir’e vardığımda kasabadaki Ermenilerin evlerinden çıkarılarak sevk edilmek üzere İstasyonda toplanmış olduklarını gördüm. Ilgın ve diğer istasyonlarda da aynı hali müşahade ettim. Bu biçarelerin cümlesini evlerine gönderdim.

Ilgın’da gördüğüm feci bir manzarayı ömrüm oldukça unutamayacağım: Sevk edilmek üzere istasyonda toplanmış ve günlerden beri tren bekleyerek açıkta bırakılmış olan kadın, erkek, genç ve ihtiyar yüzlerce nüfus arasında kuyruk sokumu hizasından itibaren iki bacaktan mahrum bir biçare de vardı. Altına bir meşin parçası bağlamış ve ellerine bir nalın geçirmiş, boynuna boyacı kutusu asmış olan bu zavallı, hayatını dilencilikle ve müşteri bulursa kundura boyamakla kazanıyordu. Uğradığı muamelenin sebebini katiyyen anlayamayan bu talihsiz de sürülecekler, kovulacaklar arasına dâhil edilmişti. Vilayet merkezine vardığımda Konya Ermenilerinin de bu biçimde istasyona indirilmiş olduğunu ve bundan başka İzmit ve Eskişehir ve Karahisar’dan gelen binlerce halkın açıkta ve bezden, yorgandan, keçeden yapılmış çadıra benzeyen örtüler altında ve yürekler yaralayacak derecede mahrumiyet ve sefalet içinde geleceklerini beklemekte olduklarını gördüm. Diğer yerlerden gönderilenler hakkında doğrudan doğruya bir şey yapamazdım. Yalnız Konyalıları evlerine iade ettim ve diğerlerine göçmenler tahsisatından yevmiye verdirmeye başladım.

Ellerimle, tırnaklarımla tutabildiklerimi kurtardım
Benim Konya’daki halim elinde hiçbir tahliye vasıtası olmadığı halde nehir sahilinde duran adamın haline benziyordu. Nehirde su yerine kan akıyor ve binlerce masum çocuklar, kabahatsiz ihtiyarlar, aciz kadınlar, kuvvetli gençler bu kan akıntısı içinde yokluğa doğru akıp gidiyorlardı. Ellerimle, tırnaklarımla tutabildiklerimi kurtardım ve diğerleri zannederim bir daha dönmemek üzere akıp gittiler.

Konya’da Doktor Dod (Deyvid ?) isminde Amerikalı bir misyoner tabip vardı. Sefalet neticesi olarak hastalanan Ermenileri tedavi ediyor ve gücü yettiği zamanlarda bazılarına sıcak çorba veriyordu. Az müddet zarfında bu zat ile aramızda dostluğa yakın bir yakınlık hasıl oldu. Bir iki defa hastaneye gittim ve gösterdiği insanca muameleden dolayı kendisine teşekkür ettim. Bu insaniyetli doktoru da ben Konya’dan çıktıktan sonra memleketine kovduklarını sonradan haber aldım. Haydarpaşa’dan gelen trenler her gün binlerce Ermeni getiriyor, Konya İstasyonu’na yığıyordu. Ve bunların daha ileri sevki için mütemadiyen İstanbul’dan emir tebliğ ediliyordu. Ve ben vagon verilmedikçe sevkıyatın mümkün olamayacağını söyleyerek özür diliyordum. Şu hal haftalarca devam etti ve bu müddet zarfında ancak bir iki kafile Ermeni Ereğli’ye kadar sevk edilebildi. Sevkıyatı hızlandırmak için çeşitli vasıtalarla resmî ve gayri resmî makamlardan her gün tazyik edilmekte idik. Muhacirler ve Aşiretler Umum Müdürünü bu işleri yoluna koymak için memur etmişlerdi. Bize onun tebligatını Nezaretin emri gibi telakki etmemizi bildirmişlerdi. Ben fikrimi hiçbir vakit saklamadım. Bu teşebbüsü memleket için zararlı addettiğimden iştirak edemeyeceğimi İstanbul’da ve Konya’da herkese söyledim. O zamanlar Konya’da bulunan vilayet mebuslarına da aynı surette beyanatta bulundum.

Mehmet Celal Bey kimdir?
Mehmet Celal Bey, 1863’te İstanbul’da doğmuş, 1883’te Mülkiye Mektebi’nden mezun olmuştur. Ticaret ve Ziraat Nezareti tarafından Almanya’ya öğrenime gönderilmiştir. 1908’de Mülkiye Mektebi müdürlüğünde bulunmuş, 1910’da Erzurum Valiliği’ne atanmıştır. 1911’de de Dâhiliye Nazırlığına getirilmiştir. Aynı yıl Edirne Valisi olmuştur. 1913’te de Ticaret ve Ziraat Nazırlığı yapmış, 1914-1919 arasında Halep, Konya ve Adana valiliklerinde bulunmuştur. Mehmet Celal Bey, 1923’ten sonra İstanbul Reji Başmüdürlüğüne getirilmiş, 1926 yılında İstanbul’da ölmüştür. Cenazesine kalabalık bir Ermeni nüfusu da katılmıştır. Taksim Meydanı civarındaki mezarı 1940 yılında bölgede yapılan geniş çaplı düzenlemeler sonucu üzerinden yol geçilerek yıkılmıştır. Celal Bey’in yazısının önemi, Ermeni göç ettirme olayını vali olarak Halep’te ve Konya’da yaşamış olmasından kaynaklanmaktadır. Tehcir sırasında gördüğü kanunsuzluklara karşı çıktığı için de görevinden alınan birkaç idareciden biridir.

T24


Nisan 18, 2015, 08:59:02 ös
Yanıtla #9
  • Seyirci
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 4031
  • Cinsiyet: Bay

Sn.Tij kardeşim dürüsttür,açıksözlüdür bu özelliklerini benimser ve severim.Dünya görüşlerimiz tamamen farklı ,bu dost olmamıza engel teşkil etmiyor.Kimilerinin yaptığı gibi eleştiri kılıfı altında hakaret edilmiyor.

Sn.tij olaylara kalbi ile bakıyor.Daha kötüsü tarihe 2015 ten bakıyor bu tarih okuması için bir hatadır.Öncelikle Ermeni hadiselerinin 3 yıl öncesine bşir gidelim benim dostum sabırla otursun bu belgeseli bir izlesin konunun ermeniler ile hiç alakası yok.
https://www.youtube.com/watch?v=rcSPDAoZhIg&list=PLD503hZARwjE5pAiCES4Kc5Fi00e60RYG

Sn.tij burada göreceğiniz tek şey var oda bitik ve bitmiş,hep yenilmiş ve bir kırıma uğramaktan korkan,kesinlikle güven problemi olan bir ulus göreceksiniz.
Bu belgeselde izlediğinizin bir benzeri doğuda Rusya batıda ise Avrupa devletlerinin kışkırtması ve bağımsız bir ermeni devleti kurma hayalini osmanlının bitişi üzerine kurarak ayaklanan,ve ayaklanır ikende yerli Türk halkına inanılmaz zayiatlar veren çeteler var.

1965 te Türkler çaresiz,güvensiz,yalnız,yoksul,bitik ve bitap dahada önemlisi yönetim problemi var.Bir taraftan saray yönetimi,diğer taraftan ittihad ve terakki cemiyeti,diğer taraftan ise İngiliz ve diğer işgalcilerin yönetimi,bir lider arayışı ve lüzumu ortamında bir ülkeye,Dost arayan bir ülkeye en büyük darbe sadık tebadan ermenilerden gelmiştir.

Ben Türk oğlu türküm ve bununlada gurur duyarım.Kendini önce insan sonra türküm diyen ve diyebilen hiç bir canlı bu olaya ERMENİ SOYKIRIMI diyemez.Kimse bizi sırf papa istiyor diye,kıçıkırık aydın tabakası istiyor diye soykırım gibi aşağılık bir suçlama ile bizi muhatap edemez.

Kafanız azıcık çalışsa papa denen Katolik ızdırabının ne dediğini iyi okusanız olayı çözeceksiniz.Papa ne diyor yüzyılın ilk soykırımı,evet aynen bu terimi kullanıyor.Halbuki bugüne kadar soykırım dendimi almanya akla gelirdi.Almanyanında burada ne kadar itina ile çalıştığı kendi soykırımının unutulmasının yegane yolunun ermeni soykırımının kabul ettirilmesinden geçtiğini bilmektedir.

Tarih bilginiz hep yüxzeysel bahsettiğiniz her olay ülkemde yaşandı.
Bir çoğu 12 eylüle götüren sebeplerdi,bir kısmı kıbrıs harbi ile sonuçlandı.
Siz galiba burayı yaşadığınız yer ile karıştırıyorsunuz,sorun yok burası Türkiye ülkesi burası Almanya gibi hür ve bağımsız kendi kendini yöneten bir ülke değil.Bu ülkede her daim dış müdahale olmuştur ve olacaktır.

Bir insan en büyük kötülüğü kendine yapar,insanın kendine yaptığını düşmanı dahi yapamaz.
Şimdi siz insanları cayır cayır yaktınız sözü ile sanırım kendinizi türklükten soyutlamış oluyorsunuz.

Bu iş siz ve biz şeklinde gidemez,burası zor bir ülke.Biz yeryüzünde elde edilen en zor özgürlüğü ATATÜRK ile birlikte kazandık.

Sn.Tij
İster anlayın ister anlamayın,ister inanın ister reddedin nerenizle ve ne göz ile bakarsanız bakın bu ülkede yaşanılan ermeni olaylarından dolayı bu ülkeyi TÜRK leri suçlayamazsınız.Sırf birileri istiyor diyede bu halk bu millet bu iğrençliği kabul etmez.Kimseninde ne aklı nede gücü bunu bize kabul ettirmeye yeter.

Tarihe tari penceresinden bakmak istiyorsanız olayları olduğu günün her özelliğini bilerek anlamanız ve öyle yorumlamanız lazım.
Size linkini verdiğim balkan harbi belgeseli bile anlayan için herşeyin klavuzu olur.Yeterki görmek istemeyen kadar kör,duymak istemeyen kadarda sağır olmayalım.Dahada önemlisi aidiyet duygusunu kaybetmeyelim.

karahan
ÖZGÜRLÜK BİLE SAHİP OLMAK İÇİN SINIRLANDIRILMALIDIR.

EDMUND BURKE

Hayat Bizi Resmen Dört İşlemle Sınar. Gerçeklerle Çarpar, Ayrılıklarla Böler, İnsanlıktan Çıkarır ve Sonunda Topla Kendini Der.  leo


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
5 Yanıt
9296 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 14, 2013, 10:20:42 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
3891 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 19, 2007, 09:40:36 ös
Gönderen: Draug
10 Yanıt
9103 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 15, 2013, 01:51:52 ös
Gönderen: NOSAM33
0 Yanıt
3471 Gösterim
Son Gönderilen: Ekim 16, 2009, 11:08:12 öö
Gönderen: karahan
1 Yanıt
3654 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 09, 2010, 04:59:43 ös
Gönderen: karahan
0 Yanıt
6002 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 03, 2010, 10:10:26 öö
Gönderen: martı
0 Yanıt
2749 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 04, 2011, 02:35:49 ös
Gönderen: ARCHITECT
4 Yanıt
4851 Gösterim
Son Gönderilen: Kasım 02, 2014, 08:20:00 öö
Gönderen: edebiyat_ogr
Yeni Papa seçildi.

Başlatan ceycet « 1 2 » Islam

17 Yanıt
7767 Gösterim
Son Gönderilen: Mart 15, 2013, 08:36:20 ös
Gönderen: Tij
11 Yanıt
7497 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 10, 2016, 08:35:45 ös
Gönderen: ADAM