Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Ruhsal Ilke Reenkarnasyonu  (Okunma sayısı 8266 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Ağustos 18, 2008, 10:36:37 öö
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 574
  • Cinsiyet: Bay

Ruhsal reenkarnasyon Antik Çağın tüm inisiyatik tapınaklarında bir sır olarak öğretilirdi. Ruhsal reenkarnasyonun ayrıntılarını daha iyi anlaşılır hâle getirebilmek amacıyla, inisiyatik tradisyonun insan bedeninin yapısı ve bunu oluşturan ilkelere ilişkin görüşlerini hatırlamakta yarar görüyoruz.

İnsan bedeni, maddesel bir fiziksel dış kabuktan oluşmuştur, ki bunu hepimiz bilmekte ve görmekteyizdir. Bu maddesel kabuk Mısırlılar tarafından Khat diye isimlendirilirdi. Bu maddesel kabuğun yanı sıra, bedenin biçimine uyum sağlamış olan ve hakikî anlamda onun dublesi olan bir ilke vardır. Astral plâna bağlı olan, orada gizlice soluk alıp veren ve yılldızlarm tesirine maruz kalan bu ilke, Paracelsus tarafından astral beden ve Mısırlılar tarafından da Ka diye adlandırılmıştır; ki Mısırlıların vermiş oldukları bu adı, çağdaş doğubilimciler, Maspero ile birlikte gayet güzel biçimde tercüme etmişler ve "duble" sözcüğünü kullanmışlardır.

Nasıl ki fizik beden fizik plândan geliyor ve yine oraya dönüyorsa, aynı şekilde bu astral beden de astral plândan gelmekte ve yine oraya dönmektedir.

Ka ya da astral beden, organizmanın işlerini çekip çeviren bir ev kadını gibidir; büyük sempatik sinir sistemine ve onun tüm kollarına yerleşmiş durumdadır. Eğer büyük sempatik sinir sisteminin doğru ve kesin bir temsilî resmi yapılmak istense, bunun tarafından sinire kavuşturulmuş tüm kılcal damarları, tüm atardamarları, tüm toplardamarları ve tüm organları çizmek gerekecektir. Böylece, fizik bedenin hakikî bir dublesi (tıpatıp benzeri) elde edilmiş olacaktır.

Madde üzerine etkide bulunma vasıtası olarak bu astral dubleyi kullanan ruhsal ilkeye Mısırlılar Khou adını verirlerdi; bu, "ruh" demekti. Demek ki, Mısırlılara göre enkarne olmuş insan varlığı bir fizik bedenden yani khat'dan, bir astral bedenden yani Ka'dan ve bir de ruhtan yani Khou'dan oluşmaktaydı. Bu ruh fizik bedenin ensesine doğru yollanan klişeler vasıtasıyla genelde uzaktan etkide bulunurdu. Mısırlıların ileri sürdüklerine göre, doğum anından itibaren ruh, Kutup Yıldızı'na doğru olan astral bölgelere sığınıyor ve maddesel unsurları buradan teşvik ediyordu.

Ölümü takiben, nasıl ki fiziksel hücrelerin her biri çıkıp gelmiş oldukları üç plâna geri dönüyorlar ve bunun neticesinde mineraller insan bedenindeki kemikleri ve onun mineral ilkelerini, bitkiler kasları ve hayvanlar da hayvansal hücreleri geri alıyorlarsa, aynen bunun gibi, insan varlığım oluşturan ilkelerin her biri de kendi plânına geri döner; dolayısıyla, fizik beden fizik plâna, astral beden astral plâna ve ruh da ruhsal ya da tanrısal plâna geri dönerler.

Bununla birlikte yine de bu üç unsur birbirlerine bağlı hâlde kalırlar ve fizik bedenin ölümü, yeryüzünde fizik bedenin gizli uydularını oluşturmuş olan pek çok mineral, bitkisel ve hayvansan varlığın dağılmasına neden olur.

Yeryüzünde bir enkarnasyonun öncekinden 1200 yıl sonra ya da 10 yıl sonra gerçekleştiğini iddia etmek ne kadar saçma ise, insanın yeryüzü hayatının süresi için belirli sayı vermek de aynı şekilde saçmadır. Bir insanın yeryüzünde 60 yıl ya da 80 yıl yaşayabilir olduğunu söylemek mümkün değildir, çünkü dünya üzerinde geçirilen dönem esas itibarıyla kişiseldir: Bazıları bir saat, kimileri 102 sene ve hatta daha uzun, kimileri de farklı sürelerde dünya hayatında kalırlar.

Aynı şekilde, görünmez plânlar adını verdiğimiz boyutlarda geçirilen süreyi de belirlemek mümkün değildir; bu da esas itibarıyla kişiseldir. Ruh asla durmaz; onun özü aktivitedir ve yeryüzü hayatımızda dinlenmek için büyük istek duyduğumuz her seferinde, bu, ruhun fizik beden tarafından bulanıklaştırılmış olduğunu gösterir.

Ruh, esası bakımından dinamik olduğu içindir ki, etkide bulunmaya ölümden sonra da devam eder: Düzenler, imajine eder (tahayyül eder, imgeler, tasarlar), hiç durmaksızın çalışır.


Şubat 19, 2010, 08:41:12 ös
Yanıtla #1

Ne düşünüyorum biliyor musun Sevgili Poyraz; yazını okuduktan sonra düşüncemde oluşturduğum birşeyi yazmak istedim de normalde ne çok şeyden habersiz olduğumuzu sanıyoruz ama ne çok şey biliyoruz aslında, farkında değiliz o ayrı mesele..

Dünyevi boyutta -şuanda bulunduğumuz boyut- sahip olduğumuz bedende yeralan ruhsal enerjimizin bir başka bedene transferinden başka birşey yapmıyoruz ki, bulunduğumuz bedende sonsuz uykuya dalıp, bir başka boyuttaki bedenimize geçtiğimizde asıl 'uyanma' olayı böylelikle vuku buluyor. Tabi dünyasal yaşamda reenkarnasyon dediğimiz olay, her seferinde ana rahminde oluşan bir ceninden başlar ama bunun dışında diğer boyutlardaki bedenlerimizde şuanki gibi belki de bir süreliğine uykuda ama tekrar dönmek üzere burada geçici olarak bulunuyoruzdur, ne malum:)

Sevgilerle, 
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Şubat 20, 2010, 04:01:10 öö
Yanıtla #2
  • Ziyaretçi

Ne düşünüyorum biliyor musun Sevgili Poyraz; yazını okuduktan sonra düşüncemde oluşturduğum birşeyi yazmak istedim de normalde ne çok şeyden habersiz olduğumuzu sanıyoruz ama ne çok şey biliyoruz aslında, farkında değiliz o ayrı mesele..

Dünyevi boyutta -şuanda bulunduğumuz boyut- sahip olduğumuz bedende yeralan ruhsal enerjimizin bir başka bedene transferinden başka birşey yapmıyoruz ki, bulunduğumuz bedende sonsuz uykuya dalıp, bir başka boyuttaki bedenimize geçtiğimizde asıl 'uyanma' olayı böylelikle vuku buluyor. Tabi dünyasal yaşamda reenkarnasyon dediğimiz olay, her seferinde ana rahminde oluşan bir ceninden başlar ama bunun dışında diğer boyutlardaki bedenlerimizde şuanki gibi belki de bir süreliğine uykuda ama tekrar dönmek üzere burada geçici olarak bulunuyoruzdur, ne malum:)

Sevgilerle, 

Bu malumatların sonu, Sonunu bilmediğin sürece yoktur.. Belkide bir yoldayızdır. En başından başladığımız yolda belki belli bir yol katetmişizdir ve daha yürümemiz gereken yol vardır.. Bu yolda amaç yada son( adının çok önemi yok) Yeniden "O"na dönmektir belki.. Hal böyleyse neden bir üst plandan bir alt plana tekerrür zincirinde kaybolmak isteyelim ki yada neden olduğumuz yerde saymayı düşleyelim.. Belki bizzat biz bir "düş"üzdür..  bence ilk olarak kendine bir son yazmalısın..

Saygılarımla,


Şubat 20, 2010, 12:28:59 ös
Yanıtla #3

Bu malumatların sonu, Sonunu bilmediğin sürece yoktur.. Belkide bir yoldayızdır. En başından başladığımız yolda belki belli bir yol katetmişizdir ve daha yürümemiz gereken yol vardır.. Bu yolda amaç yada son( adının çok önemi yok) Yeniden "O"na dönmektir belki.. Hal böyleyse neden bir üst plandan bir alt plana tekerrür zincirinde kaybolmak isteyelim ki yada neden olduğumuz yerde saymayı düşleyelim.. Belki bizzat biz bir "düş"üzdür..  bence ilk olarak kendine bir son yazmalısın..

Saygılarımla,

Yürüdüğümüz yolun yol olduğunu ve bir yolda yürüdüğümüzü anlayıp, idrak ettikten sonra önemli bir farkındalıkla ne yapma bilincine ulaştığımız söz konusu olduğunda ise otomotikman kendi benliğimizi de keşfetmiş oluruz ve böylelikle de bilinç seviyemizi ölçüp tarttığımızda bulunduğumuz bilinç seviyesinin yükselmesi için bir ilerleme kaydetmek zorunda olduğumuzu - bu sayede - öğrenmiş oluruz ki, öğrenme süreci doğumla başlayıp - dünyevi boyutta - ölene dek ( fiziken varlığın sona ermesi sürecine dek ) devam ettiği yanılgısını ölümden sonraki an için de düşünecek olursak, sonsuza dek devam edeceği bilincine sahip olduğumuz esnada ise daha ileri boyutlarda da yeralabilme olanağının mümkün olduğunu düşünür ve bütün bunların normalde bilinç seviyesinin yüksekliğine paralel olarak öğrenildiğini anlamış bulunuruz.

Bunun içindir ki, öğrenme süreci ilanihaye devam eder, görüşünü de taşımız oluruz.

Saygılar, Sevgiler.
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Şubat 20, 2010, 02:37:57 ös
Yanıtla #4
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

Ne düşünüyorum biliyor musun Sevgili Poyraz; yazını okuduktan sonra düşüncemde oluşturduğum birşeyi yazmak istedim de normalde ne çok şeyden habersiz olduğumuzu sanıyoruz ama ne çok şey biliyoruz aslında, farkında değiliz o ayrı mesele..

Dünyevi boyutta -şuanda bulunduğumuz boyut- sahip olduğumuz bedende yeralan ruhsal enerjimizin bir başka bedene transferinden başka birşey yapmıyoruz ki, bulunduğumuz bedende sonsuz uykuya dalıp, bir başka boyuttaki bedenimize geçtiğimizde asıl 'uyanma' olayı böylelikle vuku buluyor. Tabi dünyasal yaşamda reenkarnasyon dediğimiz olay, her seferinde ana rahminde oluşan bir ceninden başlar ama bunun dışında diğer boyutlardaki bedenlerimizde şuanki gibi belki de bir süreliğine uykuda ama tekrar dönmek üzere burada geçici olarak bulunuyoruzdur, ne malum:)

Sevgilerle, 



Öldüğüm gün,doğum günümdür demiş yüce Mevlana...Vardır bir bildiği elbet...
Ben"O"yum,"O"ben değil...


Şubat 20, 2010, 02:54:34 ös
Yanıtla #5


Öldüğüm gün,doğum günümdür demiş yüce Mevlana...Vardır bir bildiği elbet...


Muhakkak:) bunun da o dönemlerde esarengiz gibi gözüken bu olay, şimdilerde daha makul bir anlayışla karşılanarak bir sebebi olduğu açık ve net bir şekilde sürecin getirdiği bir ' gereklilik  ' olarak bilinmekte ve değerlendirilebilinmektedir.

Saygılarımla,
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Şubat 20, 2010, 05:36:44 ös
Yanıtla #6
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

   Reenkarnasyon (ruh göçü) kavram ve inancı insanlık tarihi ile başlar. Bu konuda çok sayıda yazılmış kitap bulunmaktadır. Zaman süreçlerinde temel kavramları değişmese de detaylarında ki yeni anlayışlar ile daha güçlenmiştir. Reenkarnasyon veya Enkarnasyon kavram ve içeriklerini birbirine yakın olmasından dolayı sıkça karıştırmaktayız. Bu kavramların kısa olarak açıklamalarını okuyucuları sıkmadan insanlardaki bilgi ve bilinç bütünlüğünün tamamlaması için kaleme alınmıştır.
           Enkarnasyon; bedenlenme, ete kemiğe bürünmedir. Varlığın bir beden vasıtasıyla ilgili olarak tekâmül safhasına geçişi başka bir esasın başlangıcıdır. Bir bedene girmiş öz enerjinin yani varlığın bedendeki haline enkarne denir. İnsan denen varlık, ete kemiğe bürünmüş olarak dünya âlemine doğmuş enkarne varlığın ismidir.

           Reenkarnasyon; evrensel bir yasadır. Her varlık sonsuz tekâmül yolculuğunun bir kısmında reenkarnasyon (ruh göçü) yasalarına tabii olur. Bizler için adeta ezel ve ebet olan bu süreç içinde kazanımlarımızı genlerimize kotlayarak tekâmülümüze devam ederiz. Bunun için çeşitli şekil, beden ve kimlikleri kullanarak madde sisteminin vibrasyonel tekâmülünü tamam edinceye kadar, o madde sistemine adeta gömülürüz. Onun için varlıklar arasındaki tekâmül farklılıkları madde sisteminin vibrasyonel titreşimleri, yani duyarlılık ve hassasiyetleri ile ayırt edilir. Üçüncü boyut dünya yaşamından sonra ruh göçü yasalarının geçerli olmadığı ölümsüz boyutların başladığı dördüncü boyut ve daha ileri boyutlarda bile vibrasyonel tekâmül devam eder.

           Tekâmül etmekte olan öz varlığımız yani öz enerji, sahip olduğu bedeni üzerinde tekâmülü ile orantılı olarak iradesinin ve tecrübesinin genişliği nispetinde tasarrufta bulunabilir. Kendisine has bir hale getirmeye çalışır. Tekâmülün diğer bir manası da bu şuur sahamızı meydana getiren kütlenin kalınlığının gitgide incelmesi, zarlaşmasıdır.

           Devamlı olarak süregelen hayatlar içerisinde meydana getirilen faaliyet, varlığın yapısında kâh parlak sahalar, kâh donuk sahalar hâsıl eder. Parlak sahalar Kâinatsal enerjiye ve prensiplere uygun hareketten ileri gelmiş, insanın hakiki tekâmülünü temin etmiş faaliyetin bir yansımasıdır. Donuk sahalar, hatta paslı sahalar, faaliyetin verimsiz olduğunu, varlık için telafi edilmesi gerektiğini ifade eder. İşte insanın karmık kaderi, kendi bütünlüğünün faaliyetleri neticesinde birikmiş olan ağır, kaba vibrasyonların telafi edilmesini gerektiren bir kanun olmasıdır. Beden imkânları ağır şartlar içerisinde olmakla beraber en değerli bilgiyi verir.

           Bunu unutmamak lazım ki, spatyom (boyut atlayamayan varlıkların öldükten sonra gittiği ara bölge) hayatında edineceğimiz bilgiler, yeryüzünde kısıtlanarak edineceğimiz bilgilerin yanında çok az kalır. Orası tetkik ve hesaplaşma yeridir. Yani bir neticedir. Öyle bir netice ki varlık sonuçlarını yine maddi âlemde görür.

           Varlık bir bütün olarak yalnız madde âlemine enkarne değildir. Şuur kudretinin büyük bir kısmını yüksek ruhi planların, ruhi vasıtaların, maddi vibrasyonlarının (titreşim) dışındaki yüksek titreşim sahalarının tesirleriyle beraberlik içerisinde ve başka vasatlarla alakalı durumdadır.

           Bizim potansiyelimizi temin eden husus tekâmülle yükselmiş şahsiyetimizin arayışı, aranışıdır. Reenkarnasyon kanunu elbette ki kendi şartları içerisinde tecelli edecektir. Reenkarnasyon, bir şuur halinden diğer bir şuur haline doğru değişmedir ki zaruret ise o şuur halinin gerektirdiği şartlara bürünmek olarak ortaya çıkar. Bu şartlardan biride insan şeklinde olmak veya başka bir kalıba intikal etmektir.

           Madde hiç bir zaman öz enerjimiz ve yükselen şahsiyetimizin etki ve tecellisi altında sürekli bütünlüğünü muhafaza edemez. Aynı şekilde insanda hiçbir zaman ruhi bir varlık olarak kalmak kaderine sahip değildir. İnsan denen varlığın en büyük hikmeti maddi âleme daima doğacak, daima yaşayacaktır. Doğacağı ve yaşayacağı muhit, liyakati ve o nispette salahiyeti ile paralel olarak, bilgisinin ve ruhi kudretlerinin bir zaferi olarak devam edecektir.

           Reenkarnasyon yani yeniden doğuş olayı, şifre genlerimizin embriyon olarak ceninlere aşılanması ile sağlanmaktadır. Hangi boyut bilincine kadar aşama yapabilmiş isek o boyuttaki gen şifremiz ile dünyaya transfer oluruz. Akıl-Zekâ-Şuur-Düşünce-Fikir-Mantık-Vicdan aşamalarını reenkarnasyon (ruh göçü) halkalarında tamamlayıp birleştirdiğimizde dünya mektebini bitirmiş olarak sonsuz şuura dalma müsaadesi alırız.

           Ruh bizi yaşatan bir enerjidir. O aslında bölünmez bir bütündür. Tekâmüle ihtiyacı yoktur. Evrim, düşünce bilincimiz ve hücresel potansiyelimiz için şarttır. Bizler ruhsal bütünlükten çektiğimiz enerjiyi ile yaşamımızı idame ederiz. Var oluşumuzdan son sınıra kadar geliş ve gidişlerle elde ettiğimiz bilgileri yüksek benliğimize aktarırız. Dünyamıza her transfer oluşumuzda ilahi plan tarafından bir önceki evrimimiz göz önünde tutularak bizden beklenilen yaşam planlarına, yani üstlenmemiz gereken vazifelere doğru yönleniriz.

           Dünya yaşamında bize yardımcı olan ilahi plan ve mekanik boyuttur. Başka bir ifade ile robotik boyuttur. Her iki boyut, yani yüce âlem ve mekanik boyut ezel ebed yolunda daim beraber çalışmışlardır. Beden mekanik boyuttan, Ruhsal enerji, yüce makamdan temin edilerek asıl biz olan öz enerjimiz insan şeklinde, üçlü bir birleşim olarak ortaya çıkmıştır. Robotik boyutlar tanrısal öz taşıyan insana yardım etmek, onun hizmetinde olmak üzere hareket etmektedirler. Robotik boyut varlıklarının insanlar gibi ruhsal boyutla bağlantıları yoktur.

           Ne burada, ne güneş sistemimizde, ne de galaksimizde hiç bir nebat, hayvana dönüşmemiştir. Asıl olan şuur kayması mevzubahistir. Bütün varlık kalıpları başlangıçta birer örnek halinde meydana gelmişlerdir. Varlıkların bağlı oldukları ruhi planlar, (İnsan varlığına kadar olan varlıklar gurup ruhları tarafından idare edilir) kendilerini devamlı olarak enerji ve bilgi bakımından beslediği için, çeşitli varlıkların maddi görüntüleri arasında da birbirinin içine girme ve benzeşimler vuku bulması, varlıkların birbirine dönüşmesini gerektirmemektedir. Mesela kedi ilk örnek olarak meydana geldiği zaman, ona intikal edecek varlığın reenkarnasyonu için teşkil ve inşa edilmiş bir yapıdır. Kedi kalıp olarak maddenin daha seyyal parçalarından meydana getirilmiş bir bütün, netice itibariyle bir inşaattır. Bu kalıbı etkisi altında tutan varlığın tekâmülü söz konusudur.

           Başka kalıp, tekâmülün daha geri seviyelerinde bulunan kalıplar olabileceği, mesela bizim haiz olduğumuz kalıptan çok daha duygulu, çok daha ince tesirleri haiz kalıplarda olabilir. Mesela, süptil beden tabir ettiğimiz kalıp, ancak varlığın şuur hali ile bir arada beraber mevcuttur. Şuur hali tekrar kesifleşmeye ve daralmaya başladığı zaman, otomatik olarak bağlantı kaba maddi bedenle olur. Bizlerin ölüm dediğimiz hadise aynı zamanda varlığın şuur faaliyetinin ve şuur sahasının kaba ve dar tesirden, ince ve geniş tesire doğru döndürme sonucunu ortaya çıkarır. (ALINTIDIR)

IŞIK VE SEVGİ İLE KALIN.......
Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


Şubat 20, 2010, 06:37:57 ös
Yanıtla #7
  • Seçkin Üye
  • Uzman Uye
  • *****
  • İleti: 7217
  • Cinsiyet: Bay


Bunu Sayın Oasis yazmış olsa hiçbir şey demeyecektim. Forum üyelerine bireysel olarak incitici nitelikli eleştiriden kaçınırım. Yapacaksam bunu özel ileti ile yaparım. Alanlar olmuştur; bilirler.

Fakat yazının sonunda ALINTIDIR denilince yazabilirim.

Ben böylesine ciddi ve önemli bir konuda hiç bu kadar yanlış ve karmaşık bir Türkçe yazı okumamıştım.  Bu kadar özensizlik olur, sözcüklerin bu kadar yanlış kullanımı olur, bu kadar Türkçe ve Osmanlıca karmaşası bir arada olur. Bu yazıyı yazanın okulunda Türkçe öğretmeni olsaydım ve bunu bana bir "kompozisyon" olarak vermiş olsaydı, 10 üzerinden ala ala 1 alırdı.

Ne dediğini anlayabilmek için bazı tümceleri üç kez falan okumak gerekiyor. Anlayabilmeyi başardıktan sonra da yannlışları, yanılgıları belirtmek gerekiyor. Bunlar öyle çok ki...  Fakat ben bunu tek bir koşulla yaparım: Şayet Sayın Oasis «Ben bu yazıya bire bir ve bütünüyle katılıyorum. Burada söylenenlerni tam ve doğru olduğunu  benimsiyorum.» diyorsa...  O zaman kullanılan dili ve anlatım zavallılığını bir yana bırakır, uygarca, ön yargısız ama bilim ve akıl ilkelerini öncelikli tutarak, dogmaları ayıklayarak, toleranslı bir düzeyde tartışırız.   

Sevgiler.
 

 
ADAM OLMAK ZOR İŞ AMA BUNUN İÇİN ÇALIŞMAYA DEĞER.


Şubat 20, 2010, 06:56:56 ös
Yanıtla #8


Ben böylesine ciddi ve önemli bir konuda hiç bu kadar yanlış ve karmaşık bir Türkçe yazı okumamıştım.  Bu kadar özensizlik olur, sözcüklerin bu kadar yanlış kullanımı olur, bu kadar Türkçe ve Osmanlıca karmaşası bir arada olur. Bu yazıyı yazanın okulunda Türkçe öğretmeni olsaydım ve bunu bana bir "kompozisyon" olarak vermiş olsaydı, 10 üzerinden ala ala 1 alırdı.
 

:D :D yerinde bit tespit. Kutlarım Sayın Adam.

En derin Saygılarımla,
הדבר היחיד לשמור על אנשים בחיים הוא אהבה וכבוד

Aimer et être aimé c’est sentir le soleil des deux cotés.

«Ոսկե Տարիքը - Փոթորիկները, չի կարող կանխել մարդիկ սիրում են ծովը.


Şubat 20, 2010, 07:01:52 ös
Yanıtla #9
  • Orta Dereceli Uye
  • **
  • İleti: 308
  • Cinsiyet: Bay

Tabiki alıntının anlam ve manasının içeriğine katılıyorum.

Işık ve Sevgiyle kalın......
Işık, sadece ışık ama daha fazla ışık.......


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
İslam Reenkarnasyonu reddeder!

Başlatan Einsof « 1 2 3 » Islam

28 Yanıt
13275 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 22, 2016, 10:21:53 ös
Gönderen: kurt
0 Yanıt
2422 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 28, 2007, 12:21:57 öö
Gönderen: shemuel
5 Yanıt
6662 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 02, 2007, 11:14:07 öö
Gönderen: Prenses Isabella
0 Yanıt
2687 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 18, 2008, 10:39:41 öö
Gönderen: poyraz06
3 Yanıt
8077 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 16, 2010, 06:42:31 öö
Gönderen: immortal
26 Yanıt
23255 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 06, 2012, 12:59:04 ös
Gönderen: akcanmd
4 Yanıt
6584 Gösterim
Son Gönderilen: Nisan 14, 2015, 05:30:31 ös
Gönderen: Risus