Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: GÖNLÜN DEHLİZLERİ  (Okunma sayısı 2092 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Eylül 11, 2009, 08:33:44 ös
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 1731
  • Cinsiyet: Bay

 
 
 
   
 Â’mâyı Aradım Dehlizlerinde Gönlümün!...
 
 
 
Mehmet Doğramacı
 
 
 
 
“Allah â’mâda idi; el’anda öyledir” Hz.Ali (kv)

Â’mâ ne?...Karanlık, bilinmezlik, tanımlanamazlık!...

İyi de, ötede değil, kendimizde bulacaktık hani?... Hani içselliğimizde idi seyredilmesi dilenen tüm esmalar, tüm manalar?!

Â’mâ uzayın derinliklerinde mi? Mutlak â’mâyı düşünemem, kabul, kendimde de bir â’mâ yok mu, Halife isem ben?..

Şah-ı Velayet neyi gördü, neyi hissetti de “ El’an öyledir” dedi?!... Bilinmezi nasıl bildi?!.. Beynim zonkluyor… ALLAH Â’MÂDA, EL’AN DA ÖYLE… Ne demek bu?...

“Yansımalar” okumaya girişeli beri, ötedeki tüm kavramları özde bulmayı öğreniyoruz… Bir dileyen bir dilenen, bir veren bir alan, bir seven bir sevilen ayrımları düştükçe aralanıyor perdeler…

Â’mâ… Karanlık, bilinmezlik, yorumlanamazlık…

Bunları düşünürken gelen bir dost şunları yazdı birden:

SEVIYORUM DEME, “SEVGI”YE ODAKLAN… RIZIK İSTİYORUM DEME, SALT “RIZIK” KAVRAMINA ODAKLAN!...  ÇÖZÜM YOLLARI ARAMA, “ÇÖZÜM” KAVRAMININ KENDISINI DUY İÇİNDE…

NLP uzmanı dostun söylediklerini “N’olacak canım, kişisel gelişim işleri” deyip es geçemedim. Farklı bir şeye değiniyordu… Nasıllığa, niceliğe değil; metotlara, yollara, gelişmelere, çarelere değil salt kavrama, öz manaya yönelmek!...

Ben bunları düşünürken o, bombasını patlattı:

SALT MANAYA YÖNELMEK; “OL” DEMEK GİBİ BİR ŞEY!..  ALLAH; İLMİNDE ESMASIYLA YARATIR ALEMLERİ, “OL” DEDİĞİNDE DE OLUR!...

Dost giderken lambalar yandı bir bir, flashlar patladı zihnimde peş peşe… Esma Alemi yorumsuz salt mana alemi idi… Sıfatla zuhura çıkış, Efalle birimlerde devinim başlıyordu…

Esma noktasında ef’ale ait kaygılar, kurallar, yollar, metotlar yoktu; sadece mana vardı, yorumsuz, görüntüsüz, suretsiz, karanlık olarak…

Dualarımı düşündüm… Yönelişlerimi düşündüm… Neden kabul olmuyordu dualarım? Neden esmalarımla yaşayamıyordum? Cenneti yaşatacak ilmin tüm doneleri verildiği halde neden bazen daralıyor, bazen azap çekiyor,  kah şirk anaforunda bocalıyor, kah vahdet sahilinde kulaç atıyor ama bir türlü okyanusa açılamıyordum, neden?…

Ve dikkat ettim. Dualarımda salt manaya odaklanmak istedikçe beşeriyetim başını kaldırıyor, sorguluyor, ölçüyor, biçiyor, hesap ediyor, kalıplara döküyor, sonra vehim yılanım uyanıp tüm oluşanı bir hamlede içine çekip zehirliyordu…

“NASIL DA ÖLÇTÜ BİÇTİ” diyordu Kur’an… Nasıl da ölçüp biçiyordum beşeriyetimle.. Nasıl da sonsuz ve sınırsızı parçalara ayırıyor, kısmetimi ellerimle boğuyordum kendi bedenselliğimde!….

Şifa isterdim hastalığıma, ama bir yanım seslenirdi; “Bu derdin çıkması zaman alır, hem mucize olmaz ki senin için”  Ooooo nefsim neler demiyordu ki?!

Nimete odaklanmak istiyordum… Sadece nimete… Şartlarım geliyordu gözümün önüne.. “İyi ama, senin durumun malum, şartların belli, hem nasıl olur?.. Haddini bil, otur yerine sen” diyordu fısıldayan vesvese yanım… Oturuyordum…

Rızık isteyecek olsam… Maişetim, güncel geçim düzeyi, piyasa, kriz aklıma geliyordu….

Kısacası, ne zaman yönelecek olsam; ef’al kalıplarına düşüyor, vehim bataklığında, kainatın en büyük hazinesi duayı çamura buluyordum!... Çamura batıyordu şuurum!.. Çamurla örtülüyordu kolum kanadım ve ben kıpırdayamıyor, nefes alamıyordum…



“Salt manaya yönel” demişti dost… Nerede, nasıl yönelecektim?...

Duamı kesret kalabalığına sokmayacak, kalıba dökmeyecek; şartlara kilitlemeyecek, beşeriyet kaosunda boğmayacaktım… Ama nasıl ve nerede?...

Â’mâ gelıyor aklıma… Â’ma… Neydi a’mâ? Yorumsuz- Suretsiz- Işıksız- Görüntüsüz- Karanlık!.. Salt karanlık…

A’mada tutmalı idim duamı!... Yani, surete sokmadan, kalıba dökmeden, kesretin ışık oyunlarına göstermeden,  boğmadan, kalabalıklara atmadan salt â’mâda düşünmeliydim…

Rızık isterken nasıl geleceği, nereden geleceği ile işim olmamalıydı! Şifa dilerken hastalık şartlarında da öte Eş- Şafinin kudretine sığınmalıydım… Çare ararken derde değil, dertten çıkış yoluna da değil, sadece çareye odaklanmalıydım!..

Ne olurdu böyle yaparsam!?...

ALLAH A’AMADA İDİ… EL’AN ÖYLEDİR!…

ANda yaklaşırsam, ANda yönelirsem, â’mâ içinde duama kilitlenirsem sadece; ilminde yaratanın yaratışı gibi, OL der gibi bir şeyler açılıyordu gönlümde… Değişik bir şeyler… Ötesi söylenesi değil… Gerçek Dostun sözleri yankılanıyor kulaklarımda:

Allah Gibi Düşün, Allah Gibi Yaşa, Bir Gün Gibisi De Kalkar!... İsterseniz Kalkar!... (Ah)

A’mâyı ötelemeyen cesur yürekler, kim bilir neler seyredecekler ilimlerinde?!..

 Mehmet Doğramacı
 
 
 
 
 
 
 
   
 
 
 
 
 

 
 
 
 

 
Ben"O"yum,"O"ben değil...