Masonlar.org - Harici Forumu

 

Gönderen Konu: Laiklik nedir?  (Okunma sayısı 10262 defa)

0 Üye ve 1 Ziyaretçi konuyu incelemekte.

Temmuz 13, 2007, 02:56:47 öö
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

LAİKLİK
Devlet İşleri, Din İşleri ve Vicdan Özgürlüğü:
laiklik, devlet işleri ile din işlerinin birbirine karıştırılmamasıdır. Başka bir deyişle, Tanrı ile kulu arasına, devletin ya da bir başka varlığın girmemesidir.
Devlet işleri dünya işleridir. Dünyadaki yaşamımızla ilgilidir. Devlet Bilimden de yararlanma yolu ile dünya işleri için bir takım kurallar koyar. Yasalar bu kuralların başında gelir. Vatanımızda, öteki insanlarla, vatandaşlarımızla en iyi ilişkiler içinde olmamız için bu kuralların bulunması zorunludur. Bu kurallar, bizim bir arada, birbirimizi severek, sayarak yaşamamızı sağlar. Toplum düzenimizin bozulmadan sürüp gitmesine katkıda bulunur. Kısacası, devlet bu kurallarla ayakta durur. Devletin işleri, bu kurallarla yürütülür. Din işleri ise öteki dünya dediğimiz ahiretle ilgilidir. Tanrı inancı ile ve ona ibadetle ilgilidir. İnsanlar, bu dünyada ne denli iyi, temiz, dürüst yaşarlarsa, Tanrı’ya ibadetlerini gereği gibi yaparlarsa öteki dünyada o kadar mutlu olacaklarına inanırlar.
Bu dünyanın işlerini düzenleyen kuralların, yani yasaların zorlayıcı yanı vardır. Her vatandaş onlara uymak zorundadır. İsteseniz de istemeseniz de, inansanız da inanmasanız da yasaların buyruğunu yerine getirmek zorundasınız. Bunu yapmazsanız ya da yapmak istemezseniz de devlet size yaptırır. Ama din öyle değil. Din bir vicdan işidir. Kimseyi şu dine, ya da bu dine girmeye, şu dinin ya da bu dinin kurallarına uymaya zorlayamazsınız. İnsan Tanrı’ya istediği yolda ve biçimde ibadet eder. Aynı dinden olan insanlar arasında bile ayrılıklar bulunur. Bu ayrılıklardan mezhepler oluşur. Aynı mezhepten olan insanların da, inanç ve ibadette ayrılıkları olması doğaldır. Kimsenin kalbine, vicdanına giremezsiniz. Bunu korku ile de, ceza ile de sağlayamazsınız. Adam korkudan inanır görünür, içinden bildiği gibi duyar, düşünür. Hem bir kimseyi din kurallarına sizin gibi uymadığı için suçlayıp cezalandıramazsınız. Bu sizin işlediğiniz bir günah olur. Diyelim, bir kimse Müslüman görünüyor da oruç tutmuyor, namaz kılmıyor. Bu kimseyi cezalandırmaya kalkışırsak din bakımından suç işlemiş oluruz. Çünkü o kişiyi, ibadetini tam yapmadığı için Tanrı cezalandıracaktır. Müslüman olarak buna inanmak zorundayız. Ama, "“en namaz kılmıyorsun, oruç tutmuyorsun"”diye o kişiyi biz cezalandırırsak Tanrı'’ın işine karışmış oluruz. Belki o kişinin kimseye açmadığı bir derdi, bir sıkıntısı ya da bir sorunu vardır. Tanrı bunu bilir. Ya da hiçbir sorunu yoktur da Tanrı gene onu bağışlayacaktır. Kul Tanrı’nın işine nasıl karışır?
Dünyanın düzeni ve işleri devletin koyduğu kurallarla yani yasalarla, din işleri ise din kuralları ile yürütülür. Nasıl din kuralları ile devlet işleri yürütülemezse, devletin koyduğu kurallarla da ibadetler şöyle, ya da böyle yapılamaz. Ancak, dinin, toplumu ilgilendiren yönleri dolayısıyla, toplum işlerini düzenleyen kuralları bozucu, çiğneyici yanı olmamalı...
Laiklik Dinsizlik Değildir:
Dinin Tanrı ile kul arasında, bir vicdan işi olduğunu söylemiştik. Bir kişi çok dindar görünür de, içinden inançsız olabilir. Hele, devlet işlerinin de din kuralları ile yürütüldüğü toplumlarda bu suçun işlenişi daha zorunlu olabilir. Ne yapsın adam, yaşadığı çevre, o çevrenin kuralları, kendisini, inançsız olsa da inanır görünmek zorunda bırakmaktadır. Laiklikte bu yoktur. Kimsenin inancına karışılmaz, kimse inanmaya ya da inanmamaya zorlanamaz. İsteyen dilediği yolda inanır, ibadet eder. Bu tutum da göstermektedir ki, laik anlayışta inançlara, dolayısıyla dine büyük ve gerçek saygı vardır.
Bu husus Anayasamızda açık ve kesin biçimde yerini almış bulunmaktadır. Anayasamızın 19 ncu Maddesinde şöyle denmektedir:
Herkes vicdan ve dini inanç ve kanat hürriyetine sahiptir.”
Kamu düzenine veya genel Ahlaka veya bu amaçlarla çıkarılan kanunlara aykırı olmayan ibadetler, dini ayin ve törenler serbesttir.”
Kimse, ibadete, dini ayin ve törenlere katılmaya, dini inanç ve kanaatlerini açıklamaya zorlanamaz. Kimse, dini inanç ve kanaatlerinden dolayı kınanamaz.”
Bu konuya, yani dinin ve inanmanın bir vicdan işi olduğuna Kuranı Kerim’de de değinilmektedir. Yüce Tanrı, Kuranı Kerim’in Kâfirun Suresinde, “Sizin dininiz size, benim dinim banadır” şeklinde buyurmaktadır. Başka bir ayette de: “Dinde zorlama yoktur. Eğri doğrudan ayrılmıştır” buyrulmaktadır. Bundan da anlıyoruz ki Müslümanlık vicdan özgürlüğüne, laikliğe en güzel ve en anlamlı yeri ve değeri vermiş bulunmaktadır. Bu açık hüküm ve buyruklar karşısında, Müslümanlık bakımından laikliğin hiçbir şekilde dinsizlik demek olmadığı ortaya çıkmaktadır.
Laikliğin Toplumsal Yaşamımıza Etkileri:
Laiklik ilkesi kabul edilmeseydi, toplum düzenimiz ortaçağ nitelik ve özelliklerinden kurtulamazdı. Öteki ilkelerin, özellikle halkçılık, Cumhuriyetçilik ve milliyetçilik ilkelerinin gerçekleştirilmesi laiklik ilkesinin gerçekleştirilmesine bağlıdır. İnsana, halka vicdan özgürlüğünü tanımadan halkçı olunamaz. Bunun gibi, halkın kendi kendini yönetmesi anlamına gelen cumhuriyet yönetiminin gerçekleşmesi de düşünce ve vicdan özgürlüğüne sahip bir halkın varlığına bağlıdır. Gene aynı anlayıştan hareketle, Türkiye’yi, Türklüğü ile övünen, Türk milletinin varlığını her değerin üstünde tutan insanların vatanı olarak görme olanağı belirmiştir. Dinsel inançlardaki ayrılık ya da, değişiklikler, bu vatan toprakları üstünde yaşayan vatandaşların, aynı büyük ve şanlı geçmişe sahip milletin çocukları olduklarına ilişkin inançlarının sarsılmasına etken olamaz. Bütün bunların yanı sıra, dinle, devlet işlerinin birbirinden ayrı tutulması, toplumun, gerçek halk yönetimi olan demokrasiyle yönetilmesinde büyük kolaylıklar sağlar. Devletin, toplumun yararına olan bütün işleri gerçekleştirmesinde adalet ve eşitlik ilkelerini egemen kılar. Vatandaşlar arasında ayrıcalık gösterilmez. Her vatandaş, en az öteki kadar devletin önem verdiği değerli bir varlık olarak görülür.
Laiklik Bakımından Müslümanlığın Din ve Dünya İşlerine İlişkin Hükümlerinin Değerlendirilmesi:
Müslümanlıkta dini hükümler üçe ayrılır: İtikat hükümleri, ahlak hükümleri, ameli hükümler.
1.İtikat Hükümleri: Bu hükümler inançla ilgilidir. Yukarıda açıklandığı gibi herkes inancında özgürdür. Devlet bile bu inanç özgürlüğüne karışamaz. Bu husus Anayasanın teminatı altındadır.
2.Ahlak Hükümleri: Bu hükümler ahlaklı ve iyi insan olmaya ilişkin,
Yalan söylemeyiniz
Kimseye haset etmeyiniz,
Komşularınızı incitmeyiniz
Birbirinizle hoş geçininiz
Herkese iyilik ediniz,
Tatlı sözlü, güler yüzlü olunuz
Gibi hükümlerdir
3.Ameli Hükümler: Bu hükümler ikiye ayrılır:
a.İbadet ile ilgili hükümler: bu hükümlere kimse karışamaz. Devlet de, “İbadet etmeyin” ya da “Kuranı Kerim’de belirtildiği gibi ibadet etmeyin” diye zorlama yapamaz. Kişiler de başkalarını, ibadet etmeyin, diye zorlayamaz. İbadete çağırır. Çağırdığında “sevap” kazanır, zorladığında “günah”.
b.Muamelat ile ilgili hükümler: Bunlara şeriat ya da şeri hükümler denir. Bu hükümler dinin dünya işlerine ilişkin, onları düzenleyen hükümleridir. Devletin din temelleri üzerine kurulduğu dönemlerin gereğidir.
Kuranı Kerim’de bu hükümler çok genel olarak düzenlenmiştir. İçtihat yolu kapanana kadar tefsir yolu ile bu hükümler genişletilmiştir. İçtihat yolu kapatıldıktan sonra bu hükümler günün koşullarına uydurulamamıştır. Katı hükümler olarak kalmıştır. Laik devlette en önemli husus bu alanın günün koşullarına göre yasalarla düzenlenmesidir. Yasalar çıkarılırken de kamu vicdanını rahatsız etmeyecek biçimde düzenlenir. Dolayısıyla laik devlette hem dünya işleri düzenlenmekte hem de çoğunluğu Müslüman olan kamunun vicdanı rahatsız edilmemektedir.
İşte Türkiye’deki laiklikte din ile devlet işleri burada ayrılmakta, ama bu ayrılık ikisi arasında uçurumlar yaratacak biçimde olmamaktadır.
Atatürk’ün din ve Laiklik Anlayışı:
ATATÜRK, dinle dünya işlerinin ve özellikle dinle politikanın kesinlikle birbirinden ayrılmasını öngörmüştür.
Din bir vicdan meselesidir. Herkes, vicdanının emrine uymakta serbesttir. Biz, dine saygı gösteririz. Düşünüşe ve düşünmeye muhalif değiliz. Biz, sadece din işlerini devlet ve millet işleriyle karıştırmamaya çalışıyoruz.”
Din ve mezhep, herkesin vicdanına kalmış bir iştir. Hiçbir kimse, hiçbir kimseyi; ne bir din, ne de bir mezhep kabulüne icbar edebilir (zorlayabilir). Din ve mezhep, hiçbir zaman politika aleti olarak kullanılamaz.”
Bu sözler, onun dine saygısının ve laik anlayışının en açık ve en içtenlikli tanıklarıdır.
ATATÜRK, dine saygısı nedeniyle, dini bayram günlerini resmi tatil günleri arasına koydurmuştur. Halkın, kendi dinini daha iyi anlaması, tanıması için Kuran’ın Türkçe’ye çevrilmesi; camilerin ve din adamlarının, bir devlet teşkilatı olan Diyanet İşleri Başkanlığının gözetimi altında bulundurulması bu konudaki önemli işlerdir. ATATÜRK’ün anlayışına ve görüşüne göre din, din dışı bir takım safsata ve inançlardan arınmış olmalıdır. Gerçekte din adamı olmadıkları halde din adamı kılığına bürünmüş bilgisiz ve genellikle çıkarcı kişiler dini yozlaştırırlar, halkı dininden ederler. Bu gibiler, kendi yanlış düşünce ve inançlarını kabul ettirerek toplumu gerçek din yolundan, uygarlık yolundan saptırırlar. Bunları önlemek ve bu gibilere fırsat vermemek en büyük görevdir. ATATÜRK’ün Söylev ve Demeçleri adlı kitabın II nci cildinin 127 nci sayfasında yer alan, O’nun bu konudaki görüşlerini bugünün diliyle söylemeye çalışalım:
Artık bizim, dinin gereklerini öğrenmek için şundan bundan derse ve akıl hocalığına ihtiyacımız yoktur. Analarımızın, babalarımızın kucaklarında verdikleri dersler bile, bize dinimizin esaslarını anlatmaya yeter. Buna karşın, hafta tatili gibi hayırlı, akla ve dine uygun sorunlar hakkında, dine aykırıdır sözleriyle sizi kandıran ve karanlıkta bırakmaya çalışan kötü kişilere yüz vermeyin. Milletimizin içinde gerçek ve ciddi din bilginleri vardır. Milletimiz bu din bilginlerimizle övünmektedir. Onlar milletin inancına ve Müslümanların güvenine erişmişlerdir. Bu bilginlere gidin, Bu efendi bize böyle diyor, siz ne diyorsunuz? Deyiniz. Fakat genellikle buna da ihtiyaç yoktur. Özellikle bizim dinimiz için elimizde ölçü vardır. Bu ölçü ile hangi şeyin bu dine uyduğunu kolayca değerlendirebilirsiniz. Hangi şey akla, mantığa, toplumun çıkarlarına uygunsa biliniz ki o bizim dinimize de uygundur. Bir şey akıl ve mantığa, milletin çıkarlarına uygunsa kimseye sormayın. O şey dindir. Eğer bizim dinimiz aklın, mantığın uygun olduğu bir din olmasaydı en olgun ve son din olmazdı.”
İşte, ATATÜRK, laikliği, dini ve Müslümanlığı böyle anlamış, böyle değerlendirmiştir.

                                                           http://www.diyadinnet.com/YararliBilgiler-385&Bilgi=laiklik-nedir


Temmuz 13, 2007, 03:00:11 öö
Yanıtla #1
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

Bence artık laıklık tartısmaları tatsızlık vermeye basladı laıklıgın tanımı anayasada zaten yapılmıstır.Dın ve devlet ıslerının bırbırınden ayrılmasıdır.Bundan otesı yok lakın Basortulu bır kadın nasıl hastahaneye gırebılıyorsa unıversıtelerede gırebılmelı bunu uzatmanın pek bır anlamı yok...
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Temmuz 13, 2007, 03:05:18 öö
Yanıtla #2
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Bence artık laıklık tartısmaları tatsızlık vermeye basladı laıklıgın tanımı anayasada zaten yapılmıstır.Dın ve devlet ıslerının bırbırınden ayrılmasıdır.Bundan otesı yok lakın Basortulu bır kadın nasıl hastahaneye gırebılıyorsa unıversıtelerede gırebılmelı bunu uzatmanın pek bır anlamı yok...
kesinlikle haklısın başörtüsü serbest olmalıki siyasi malzeme olmaktan çıksın.


Temmuz 13, 2007, 03:07:33 öö
Yanıtla #3

Sayın ITZHAK:
Söylediklerinize katılmakla beraber başörtüsünü siyasi bir imge için kullananlara karşıyım bunu yaşamayan bir toplumduk. Maalesef dini kullanan siyasiler yüzünden bu noktaya geldik gibime geliyor.
ars longa, vita brevis...


Temmuz 13, 2007, 03:11:19 öö
Yanıtla #4
  • Seyirci
  • Aktif Uye
  • ***
  • İleti: 920
  • Cinsiyet: Bay

Başörtüsü konusunu uzatmak ve bundan pay cıkarmak, bu benı uzmuyor...Beni uzen ınsanların umutlarından faydalanılması...
Taslar yerine oturabilecek mi ? İnşaasına basladıgımız yapı nasıl olur da yarım kalır ..


Temmuz 13, 2007, 03:13:12 öö
Yanıtla #5

Evet her seçim dönemi sağ partilerin klasik söylemi oldu bu: Başörtünüze dokudurtmayacağız!" Gerçekten bunu takmak isteyen art niyeti olmayan çok insan var onlara yazık oluyor.
ars longa, vita brevis...


Temmuz 13, 2007, 03:17:25 öö
Yanıtla #6
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

Başörtüsü konusunu uzatmak ve bundan pay cıkarmak, bu benı uzmuyor...Beni uzen ınsanların umutlarından faydalanılması...
insanların manevi değerleriyle oynanıyor >:(Malesef toplumun çoğu kesimi bunun farkında değil


Temmuz 13, 2007, 04:42:06 ös
Yanıtla #7
  • Ziyaretçi

Bence basortusu "SORUNU" ulkemizin bir ayibidir.
Keske zamaninda Basortusunu laiklige, rejime karsi silah olarak kullanmak isteyenler cikmasaydi da boyle bir yasagimiz olmasaydi. Bu yasagi elestirenlerin COGU bu yasagin neden getirildigini sorgulamaz bile ::)

Ama ve fakat, dininin geregini yerine getirebilmek icin basortusu takan bir kisinin de basortuyu "siyasi" amac olarak kullananlarla beraber cezalandirilmasindan pek hosnut degilim.  Yasi belli bir seviyenin uzerinde olanlar bilir... Zamaninda her yer bas ortulu, yazmali insanlarla doluydu. Onlar annemiz, teyzemiz, halamiz'di. Son zamanlarda ne(!) oldu ise bu bas ortuler SIKMABAS a donmeye, sikmabas ise bir siyasi sembol olmaya basladi. Bunu bu hale getirenler utanmali, ve onlardan hesap sorulmalidir.

Insanlari bu dini inancindan yapiyor, bu siyasi amacla yapiyor diye ayiramadiklari icin kurunun yaninda yas da yaniyor. Cok uzucu bir olay.


Temmuz 13, 2007, 04:48:17 ös
Yanıtla #8
  • Ziyaretçi

Bence basortusu "SORUNU" ulkemizin bir ayibidir.
Keske zamaninda Basortusunu laiklige, rejime karsi silah olarak kullanmak isteyenler cikmasaydi da boyle bir yasagimiz olmasaydi. Bu yasagi elestirenlerin COGU bu yasagin neden getirildigini sorgulamaz bile ::)

Ama ve fakat, dininin geregini yerine getirebilmek icin basortusu takan bir kisinin de basortuyu "siyasi" amac olarak kullananlarla beraber cezalandirilmasindan pek hosnut degilim.  Yasi belli bir seviyenin uzerinde olanlar bilir... Zamaninda her yer bas ortulu, yazmali insanlarla doluydu. Onlar annemiz, teyzemiz, halamiz'di. Son zamanlarda ne(!) oldu ise bu bas ortuler SIKMABAS a donmeye, sikmabas ise bir siyasi sembol olmaya basladi. Bunu bu hale getirenler utanmali, ve onlardan hesap sorulmalidir.

Insanlari bu dini inancindan yapiyor, bu siyasi amacla yapiyor diye ayiramadiklari icin kurunun yaninda yas da yaniyor. Cok uzucu bir olay.
katılıyorum


Temmuz 13, 2007, 10:56:55 ös
Yanıtla #9
  • Uzman Uye
  • ****
  • İleti: 3120
  • Cinsiyet: Bay

bende katılıyorum


 

Benzer Konular

  Konu / Başlatan Yanıt Son Gönderilen:
3 Yanıt
4832 Gösterim
Son Gönderilen: Mayıs 26, 2007, 03:01:14 öö
Gönderen: Ittihatci
Ilımlı islam ve Laiklik

Başlatan goksel475 Islam

1 Yanıt
4099 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 03, 2009, 02:24:33 ös
Gönderen: amurdad
0 Yanıt
2752 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 14, 2010, 08:02:21 öö
Gönderen: Waldow
5 Yanıt
17397 Gösterim
Son Gönderilen: Temmuz 26, 2014, 09:16:38 ös
Gönderen: ABCDEF
14 Yanıt
11002 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 11, 2011, 10:36:52 öö
Gönderen: TUTMOS
2 Yanıt
5742 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 11, 2011, 10:38:13 öö
Gönderen: TUTMOS
3 Yanıt
5285 Gösterim
Son Gönderilen: Ağustos 25, 2011, 11:04:02 ös
Gönderen: Felix Steiner
1 Yanıt
3718 Gösterim
Son Gönderilen: Eylül 26, 2011, 11:14:58 ös
Gönderen: 418
0 Yanıt
2438 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 22, 2011, 01:49:59 öö
Gönderen: Arais
0 Yanıt
4069 Gösterim
Son Gönderilen: Aralık 27, 2011, 09:25:05 ös
Gönderen: Onien